CUMHURÎYET 27 Ağustos 1947 ^ İKTIBASLAR r Iran petrolları Geçen senenin sonunda Londrada yapılan bir anlaşma, Amerikanın Ortadoğu siyasetine yeni bir veçhe vermesinde nasıl âmil oldu? Iran Şahı geçenlerde bir misafirine: men, çekmek istememiş, fakat nihayet «Bazan Iran milletinin gösterdiği ta buradaki petrol madenlerini İranla birhammül ve sabra âdeta sinirleniyorum, hkte işletmek üzere anlaştıktan sonra demiştir; bir isyan çıksın istiyorum, fa çekilmeye razı olmuştu. kat, yabancı tesiri olmıyan bir isyan.> Göze çarpmıyan bir hâdise Bu garib sözleri söyliyen Kral, İranın Geçen senenin 26 aralık tarihine kahuzursuz tahtında beş senedenberi otu dar vaziyet bu şekilde idi; yani, İranran, 27 yaşında, mahzun ve asabi tabi daki petrol kuyuları tamamile İngilteatli, yakışıklı bir delikanlıdır. renin elinde bulunuyordu; Rusyanın ise Şahın bu cümlesinde, manalı olan ancak istikbal için şimalî İran petrolsözler şunlardır: Eğer isyan olacaksa, iarmda ümidi vardı. Fakat o tarihte bunda «yabancı tesiri> olraamahdır. Londrada, kimsenin gözüne çarpmıyan Çünkü, «yabancı tesiri> nin ne demek bir hâdise oldu ve bu, gerek İrandaki, . olduğunu kimse bu genc Kraldan daha gerek bütün Yakındoğudaki vaziyeti iyi bilemez. Şah bunu 1941 yazında pek tamamile değiştirdi. İngilizİran Petrol iyi öğrenmiştir. Harbin o kızgm mev Şirketi ile Amerikan firmaları arasında eiminde şimalden Rus askerleri, cenub şöyle bir anlaşma yapıldı: Basra kördan İngiliz askerlerile İngilterenin Sih fezinden Akdenize kadar bir petrol bokıtaları İrana girerek Tahranda birleş rusu döısenmesi için Amerikan firmaları misler, Şah Rıza Pehleviyi tahttan in İngilizİran Petrol Şirketine kredi açadirerek doğu Afrikaya sürmüşler, ye c&klar, şirket de buna mukabil onlara, rine de oğlunu geçirmişle'rdi. İngilizler uzun bir müddeüe, petrol istihsalâtınkibar, Ruslar kaba hareket ediyorlardı, dan hisse verecektir. Bu suretle, İngilizfakat i&isinin de iddiası aynı idi: On İran Petrol Şirketi ilk defa olarak, hisIara göre, Rıza Pehlevi nazilerle fazla sedar olmıyanlara petrol vermis oludosttuyordu. Genc Kral Muhammed Rıza Pehlevi Bu anlaşmanm hususî firmalar arao vakit öğrendi ki, bu gibi zamanlarda smda yapılmış bir ticaret mukavelesi kimse İranın menfaatini kale almaz ve olduğu üzerinde dikkatle dunılmuş olnıemleket coğrafî durumu dolayusile, makla beraber, ingiliz ve Amerikan Dış büyük devletlerin arasında ezilmeye İşleri Bakanlıkları meseleden haberdar ınahkumdur. idiler. Çok geçmeden, siyasî muharrirİranda bile birçok kimseler vardır ki ler, bu anlaşma üzerine, Amerikanın genc Kralı, tenis ve polo oynamaktan, Ortadoğu siyasetinin değişeceğini, Fihızlı otomobillerle tayyarelere düşkün listindeki Yahudi davasına karşı yakmolmaktan başka hayatta hiçbir alâkası lık duyacağmı, başta Süudî Arabistan ©lmıyan bir delikanlı sayarlar ve baba olmak üzere, bütün Arab memleketlesile mukayese ederek ona hiç benzeme rile dostluk kuracağını ve yeni menfadiğini göylerler. Hakikaten, Pehlevi Ha atlerini korumak için Ortadoğuyu kuvnedanının bânisi olan Rıza Şah haşin, vetli bir askerî üs haline getireceğini hattâ zalim, azimkâr bir askerdi. Bu ileri sürdüler. Gene bu neşriyat arasmnunla b«raber, Irana dair kendisinin da, İngilterenin, Ortadoğudaki mes'ulib a n fikirleri vardi: Ona göre, bu mem yetlerini Amerikanın kuvvetli omuzlaleketin yaşaması için, Ortaçağın çamur rma yüklemiş olmaktan dolayı büyüi larından kurtulup Yirminci asrın şart bir ferahhk duyduğu da açıkça hissedilarına uyması lâzımdı. Gene onun ka lıyordu. HEatince, İranın, ingiliz ve Rus tazyikBugün Amerikanın Tahranda gayet leri altmda ezilip gitınemesi için, kuviyi ve mahir bir mümessili vardn1. vetli bir bitaraf devletin yardımına ihGeorge Venable Allen ismindeki bu Bütiyacı vardı. yük Elçi, 43 yaşında, genc bir siyaset Bugün ise, Tahrandaki kokteylparti adamıdır ve Amerikanın en kuvvetli krde genc Kralın siyasî fikirlerinden diplomatlarından biri olarak tanınmışziyade, Mısır Kralmın kızkardeşi Pren tır. Mr. Allen İrandaki İngiliz ve Rus ses Fevziye ile nasıl evlendiği, sonra menfaatlerinin içini dışını çok iyi bilir Prensesin Tahrandan nasıl kaçtığı hak ve 26 aralık anlaşmasının mahlyeti kenSundaki dedikodulan dinlersiniz, tjisince meçhul olmadığı için İrandaki Bu dedikodulan yapanlar: «Görüyor vazifesini de çok iyi kavradığına şüphe sunuz ya, diyorlar, Kral bir kadını bile yoktur. Bu arada, İranda karşılaşacağı idare edemiyor... Nerede kaldı ki bir tek rakib yabancı devletin, Rusya oldumemleketi idare edecek!> ğunu ve buna karşı Amerikanın bir İranın, Kâbeye gittikleri gibi Parise takım mukabil manevralarda bulunması de gidip gelmiş olan asılzade smıfı, âzım geldiğini de bibnektedir. prensler, emlâk ve arazi sahibleri, zenAmerikanın İrandaki manevralan ginler, bir Kralm ihtilâlden bahsedişini Amerikanın İranda Rusyaya karşı gianlıyamıyorlar; milletin okuyup yazmariştiği manevralardan biri, Irana gönya, iyi bir hayat sürmek için kâfi derecede para kazanmaya, hastalandığı za derilen askerî heyettir. Bu heyet İran nıan tedavi görmeye hakkı olduğunu ordusunun nakliye ve iase islerini düzeltmekle vazifelendirilmiştir ve bu makileri sürdüğü zaman şaşırıyorlar. İranda hayat şartları çok kö'tüdür. sadia memleketin insanı şaşırtacak ka16.5 milyonluk milletin bütün serveti dar hücra yerlerine bile Amerikan sunin %90ı 3 bin ailenin elindedir ve bayları gönderilmiştir. Askerî heyete barbden sonra her şeyin fiatı %100 art muvazi olarak, Tuğgeneral H. Norman mıştır. İranda ölüm nisbeti %33 tür. Schwarzkopf kumandasındaki bir heyet (Amerikada bu nisbet, 1944 istatistikle de İran jandarma ve polis kuvvetlerini rine göre ancak % l d i r ) . İranda kalmış Amerikan usulile talim ve terbiye vazioîan Amerikan askerlerinin müşahede fesini üzerine almıştır. Diğer taraftan, sine göre, dünyanın hiçbir yerinde züh TransWorld Airlines ile İran arasında revî hastflıklar bu memleketteki kadar yapılan bir anlaşma ile de Amerikan yolcu tayyareleri muntazam seferlere salgın halinde değildir. başlamıştır. Petrol kumarı Geçen sene İran hükumeti Azerbayİranda yüz binlerce köylii yarı aç bir vaziyette yaşadığı halde, dünyanın en canı geri almak üzere asker gönderdiği zengin petrol damarları da bu memle zaman, Tebrizdeki İngiliz ve Sovyet ketin toprakları altmdadır. Bugün Iran Konsolosları, hâdisedeki bitaraflıklarmı üzerindeki yabancı emellerine de bu löstermek için, odalarında kapalı kalpetrol zenginliğinin sebeb olduğu artık mışlardı. Faî<at genc Amerikan Konsoosu Lester Sutton, otomobiline Ameriaçıkça kabul edilmektedir. İranda petrol kuyularının açılıp işle kan bayrağını asarak, «halkın kanuna tilmesinde İngilterenin nasıl faal bir rol ve nizama karşı itimadmı kuvvetlenoynadığımn hikâyesi de bin bir gece dirmek üzere» çehrin sokaklarında doşmıştı. masallarına benzer: Bundan 40 sene kaBu hâdise üzerine, İranlılar Ameridar evvel, William d'Arcy adında Avustralyalı bir petrol arayıcısı cenubî İran kanın, Tahran hükumetini tuttuğunu anda petrol bulunduğunu keşif veya tah lamışlardı. Azerbaycanda Cafer Piçavemin ediyor, ve halen meçhul olan bir ri'nin kurduğu «JDemokrat> Partinin de yolla, bu havalideki 500 bin kilometre vaktile başka bir devlet tarafmdan des. murabbalık bir sahada petrol araştırma teklendiğini bildikleri için, Başbakan ve işletme hakkını 20 bin dolara alıyor. Kavam'm Azerbaycana karşı asker sevBuna mukabil, petrol kuyuları işlemeye ketmesinin doğrudan doğruya Ruslara başladığı zaman hasılâtm %16 suıı Iran karşı bir meydan okuma olduğunu da hükumetine verecektir. Şimdiye kadar, biliyorlardı. bir memleketin kimseye bu derece ucuFakat, İran kuvvetlerinin Tebrize güza petrol imtiyazı verdiği görülmemiştir. rültüsüz patırdısız girmeleri, «DemokBu sırada, İngiliz hükumeti de, uzağı rat» ların hiçbir mukavemet göstermegörmekte büyük bir maharet göstererek, den ortadan silinip kaybolmaları İranIngilizIran Petrol Şirketini kurmuştur. ılar için şaşılacak bir çeydi. Daha birAraştırmaları için kâfi derecede para kaç gün evvel, «Azerbaycanlılann kanbulamıyan William d'Arcy imtiyazını larının son damlasma kadar çarpısabu şirkete satıyor. Bu şirket, İran hü caklarını» ilân eden Pişâveri Rusyaya kumetine vereceği hakkı arttırıyor ve kaçmış, Moskova radyosu bile, bir iki araştırmaları 100 bin kilometre murab homurtudan sonra, sesini kesivermisti. balık bir sahaya inhisar ettiriyor. AraBunun sebebi sonradan anlaşıldı: Kadan zaman geçiyor, araştırmalar iyi ne vamussaltana Rusya ile bir petrol antice veriyor ve İngilizİran Petrol Şir Eşması yapmış ve asıl menfaatlerini keti, işlettiği kuyulardan, %52.5 hisse başka bir şekilden sağladıklarını gören alarak, mesaisine devam ediyor. Bugün Ruslar da Azerbaycandan çekilmişler, Abadan'daki tasfiyehaneler, dünyanın Demokrat» ları kendi hallerine bıraken büyük petrol tasfiyehaneleridir ve rr.ışlardı. burada senede 17 milyon ton petrol isBundan sonra, İrarda seçimler yenitihsal edilmektedir. lendi. Kavam tekrar Başbakan oldu. FaDünya petrol vaziyeti kat bugün İranlılar kendi kendilerine Burada, dünya petrol vaziyetini kısa şu suali soruyorlar: «Kavam hakikaten ca gözden geçirmek faydalı olur. Bu Rus ayısının kuyruğunu kapana kıstırdı gün, yeryüzündski petrol kuyularmm mı? Yoksa Ruslar şimalî İran petrol%86sı İngilizAmerikanFelemenk şir larından istifade edecekler mi?» ketlerinin tasarrufu veya kontrolu altmZira, Rusya ile yapılan petrol anlaşdadır. Rusyanın, büyük bir kısmı Baku ması sadece bir tasarı halindedir ve da olan petrol kuyularından elde ettiği tatbik edilebilmesi için Meclis tarafinnüktar dünya istihsalinin ancak %8ini dan tasdiki lâzımdır. Meclisin, anlaşteşkil etmektedir. Diğer taraftan, Baku mayı tasdik etmemesi ihtimali kuvvetpetrol kuyularındaki istihsal gittikçe lidir. Bunun için, İranlılar, memleketazalmaktadır. Halbuki Rusya, yeni sa lerinin yeniden siyasî buhranlara sebeb nayi plânının tatbiki için eskisinden olacağım pek haklı olarak düşünüyorlar. daha fazla petrola muhtacdır. Yapılan (International Digest'ten) tahminlere göre, on sene sonra RusyaIhtiyar bir kadın yanarak öldü nın petrol ihtiyacı şimdikinin on misKadıköyde Park yokuşunda 15 numaralı lini bulacaktır. evde oturan 75 yajlarında Perğruhi adında Bu vaziyet karşısmda, geçen sene Kı bir kadın. evveiki gece elinde bir mumla •lordunun fimalî Irandan niçin çekil halâya girmiştir. Kısa bir zaman sonra ihmek istemediği kolayca anlaşılır. Rus tiycır kadınm elindeki mum entarisini tutuşve bu suretle zavallı Perğruhi vücuya, İran Azerbaycanındaki kuvvetlerini, turmus dünün muhtelif yerlerinden yanarak oracıkta evvelden verilmiş sözüne, Birleşmiş Mil Blmüştür. Hâdise etrafında Kadıköy Savcıhğı leüerin ve bütün dünyanın itirazına rağ tahkikat yapmaktadır. Gümriik ve poüs memurları arasında bir hâdise Polis, «Aksu» ile gelen emniye memurlannın bavullannın aranmasına mâni oldu, hâdise tahkik ediliyor Evvelki gün şehrimize gelen Aksu vapurunda mühim bir kaçakçılık hâdisesi olmus, vapurda vazifeli olan iki emniyet memuru ile gümrük muhafaza memurları arasında, halkın gözü önünde şiddetli münakaşalar cereyan etmiştir. Evvelce yapılan ihbar üzrine, vapur geldiği zaman hazırlıklı davranan gümrük müfettişlerinden Cavid Gürocak, Aksudan çıkan iki sivil polis memurunun bavullarmı yoklamak istemiş, fakat memurların itirazile karşılaşmıştır Bunun üzerine müfettiş, durumdan Emniyet Müdürlüğünü haberdar etmek maksadile telefona koşmuş, bu sırada salonda, beraberlerinde getirdikleri üç valizi almak istiyen polis memurlarile gümrük muhafaza memurları arasında şiddetli münakaşalar, itişip kakısmalar olmuştur. Hâdiseye müdahale eden Emniyet Beşinci Şube Müdürü, polis eşyasuım aranamıyacağını ileri sürerek bavulları muayene ettirmemiştir. Öğleden «onra, bavulların bulunduğu, Gümrük Muhafaza Komutanlıgına bildirilmişse de. içerilerindeki kaçak eşyanın yer değiştirdiğini anlayan gümrük rr.üfettişi, bundan sonra yapılacak araşırmanın bir fayda temin etmiyeceği ce'abmı vermiştirMillî Korunma Savcıhğı v« Emniyet Müdürlüğünden bir müfettiş, hâdiseye elkoymuşlardır. Tahkikata devam edilmektedir. Ecnebi mekteblerindeki türkçe dersleri Milli Eğitlm Bakanlığı, ecnebi ve azllk okullarındald türkçe ders •aatlerini indirnıeğe karar vermiştir. Bu huiusta hazırlanan tamim önümUzdeki hafta başında alâkadarlara gönderilecektir. SOHBETLERi Sehir ^ haberleri İlk Gazeteci Sadrazam Sadrıazam Said Paşanm «gazetecilikten yetişme» bir devlet adamı olduğunu bilir miydiniz? Onun, bir yabancı gazetede aleyhinde yapılan veya yaptırılan neşriyat vesilesile Hariciye Nezaretine gönderdiği bir tezkerenin şu parçalaruu birlikte okuyalım! «... Mâlâyaniyat nev'inden ve fakat fatihai istihfaf olarak «İndependanc Belge» e yazdırılan şeylerden biri, sena verlerinin gazetecilikten neşet etmiş ol duğum maddesidir. Burası doğrudur, Zira kırk beş sene evvel hem gazeteci; hem de memur bulunuyordum. Faka seksen tarihinde (1863) Meclisi Vâlâ Başkitabetinde iken, devlet memuriye tinden, yahud gazetecilikten birini ter> cih etmekliğim lâzım gelmekle her nasılsa şıkkı evvel tercih edilmiş, yani neticesi âlâm olan şu mesleğe girilmiştir. «Gazetecilik kabili istihfaf bir meslek değildir .Buna, meselâ bugün Fransada Başvekil olan zatın, defaten o meslekten vükelâlığa gelmesi bir büyük burhan iken, bir Avrupa gazetesinin bunu sureti istihfafta mebdei taarruz addeylemesi dahi muhabirin kendi fikrile değil, fikri âharla hareket eylediğine delildir.> Bu vesikayı üstad îbnülemine medjrunuz; çünkü onun «hazinei vesaik> in den çıkmış ve muhalled eserinin sekizinci cildinde neşredilmiştir. • NALINA I MIHINA 1 Kuleli Lisesine «Hoş geldin) diyelim uleli Askerî lisesi miidiiru kurmay albay Sırn Acardan aldığım bir mektubda, Ikinc Dünya Harbi münasebetile Konyaya göçetmis ve yedi yıl orada kalmış olan okulun, artık tamamile tarihî binasına naklettiği haber verildikten sonra, pazartesi günü okulun «güzel Istanbula saygılarını sunmak için küçük bir müfreze ile Taksim anıtına çelenk» koyacağı bildirilmektedir. Kurmay albay Sırrı Acarın mektubundan çok mütehassis oldum. Kuleli Askerî lisesinin töreninde bizzat bulunmak isterdim; fakat rahatsızlığırrj dolayısile Taksime gidemedim. Gene aynı sebeble, beni davct etmek nezaketini gösterdikleri halde, harb malullerimizİD dünkü töreninde de, maalesef bulunamadım. Kuleli Asker! lisesinin 100 üncü yıldöniimü münasebetile, iki yıl evvcL Cumhurijet'tc bir yazun çıktığı gibi, Aylık Ansiklopedinin 35 numaralı, mart 1945 tarihli sayısuıa da «Kuleli ve diğer askerî LLseler. imizin bir taribçesini yazmıstun. Bugün, yedi yıllık ayrılıktan sonra, İstanbula dönüşü münasebetile Kulelinin kıs» bir tarihçesini yapmak istiyorum. «1834 te «Mektebi Ulumu Harbiye> adile tesLs edilmis olan Harb okulumuzun ilk öğrencilerini ordu kıtalarından zekâ ve terbiyelerile dikkati çeken erler teşkil ediyor ve elifbadan itibaren tahsile başlıyan bu öğrencilerin yetişmesi çok uzun sürüyordu. Harbiyenin ilk talebesi 14 sene sonra orduya katılmışardır. Kemal Yazan: Satth Sel Bu vesikadan sunları öğreniyoruz: Said Paşa «gazetecilikten neşet etmis ohnakla. müftehir, «devlet memuriyetini tercih ettiğinden dolayı» ise münkesirdir; hattâ aradan yarım asra yakm bir zaman geçtiği halde «niçin gazetecilikte kalmadım?» diye adeta pişmanlık duymustur. Çünkü sadrıazamlığa kadar yükseldiği halde memuriyet gibi neticesi âlâm olan bir meslek» tercih etmiştir. Ya mektubun son parçası?. «Gazetecilik» in kısa, fakat veciz bir müdafaası değil midir?. Niçin gazetecilikte kalmamısür?» Bu ihet meçhul, fakat hal tercümesi okulunca tahminde bulunmak mümkünür: Said Paşanm üstünde «efradı kesir bir ailenin kaydı iaşesi» vardı. Bu seeble aynı koltukta iki karptır birden aşıyor, kalabalık ailesini hem gazetecik, hem de memuriyet gelirlerile ge:indirmeğe çahşıyordu. Yüksek kabili'eti, emsali arasında, teferrüdünü temin ttiği için, her iki meslekte süratle mevyaptı. Şu kadar ki bu «mevki> memuriyet hayatında gelirini arttırdığı alde gazetecilik sahasında «şöhret> ten eriye gidemedi ve 1863 te 3000 kuruş maaşla Meclisi Vâlâ Başkitabetine tayin lunduğu zaman iki yoldan birini tercih mecburiyetinde kaldı; anlaşılıyor ki teazinin «efradı kesir aile» kefesi ağır }asti: <Memur> kald<! Said Paşarun gazetsciliğe intisab tariüni, gene kendi ifadesinden, ancak bir aç satır halinde öğreniyoruz. Pasanın eşrutiyetten sonra gazetelerle neşrettimektublardan bir tanesinde şu fıkra ardır: «Benim Ceridei Havadise nisbetim 1861 ve 62 senelerindedir.» Filhakika «Mehmed Said Efendi> mes leğe 1861 de, henüz 23 yaşuıda iken Ceridei Havadis> e intisab suretile girmiş, gazetecilik hayatı çok uzun sürmemekle beraber fırtmalı geçmiştir. Cısa zamanda yaptığı şöhret, hattâ sonaları Abdülhamidin bile tarizini celbeecek kadar, fazla olmuştur. Paşanm 1863 te «memuriyet» i tercih ettikten sonra da gazetesine «muavenetahririyede bulunenaktan» bir kaç see daha geri kalmadığını, gene aynı akalenin bir başka fıkrasından öğrenioruz. Çünkü bu fıkrada geçen tarih ç sene sonrasına aiddir: «1866 da Cedei Havadis muharrirleri Nüzhet Elendi, Mabeyn Başkâtibi Süreyya Paanın dayısı Emin Bey, Madrid sefaretinde irtihal eyleyen Sermed Efendi ve onraları mutasarrıflık mesleğine salik ılan Ahmed Bey idiler. Bunlar kaleme dıkları müsveddeleri bazan Süreyya 'aşa vasıtasile, bazan da salr vesaitle ana gönderirlerdi.» Sağlık memuru, ebe, hemşire ve lâborent okullarına bu yıl ragbet çok faz!adır. Sağlık memuru ve ebe okullarının kayıdları {imdiden kapanmıştır. Hemjire ve lâborant okullarının kayıdları devam etmektedir. Sağlık memuru, ebe ve hemşire mekteblerinde kayıdlar Bir müddettenberl İtalya, Fransa ve tsviçede tetkiklerde bulunan İstanbul Teknik İniversitesl Rektörü Ord. Prof. Tevfik Tayan, İtalyada Münakalât Bakanı tarafından kabul edilerek İtalyan demiryollarının umuml vaziyeti üzerinde uzun bir görüşme yapugtır. Demiryolları kursüsü profesörü olan "evfik Taylan 10 eylulde memleketimize dönecek ve bu hususta hükumete bir rapor verecektir. Teknik Üniversile Rektöriinün İtalyadaki tetkikleri Boyah naylon kemerler sıhhate zararh Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanhğına bağh ;ağlık ekiplerl yaptıkları teftiş sonunda nayon kemerlerin siyah ve kahverenklilerinin ;erkiblerinde lyod bulunduğunu tesbit etmij re bu kemerlerin sıhhate muzır olduğu hakLinda müdürlüğe bir rapor vermislerdir. Bu msusta Sağlık Müdürü Dr. Faik Yargıcı bir rkadaşımıza demiştir ki: c Sıhhi bakımdan zararh bulduğurauz 3U kemerlerden dün iki bin tanesinl topattık. Halklmızın bu çeşid kemerlere alâka göstermemesi kendi menfaatleri bakımından üzumludur. Denizyolları tdaresi, memleket dısı navlun ıcretlerinin, diğer bütün rakib acentalanıınkinden daha az olmasını temin yolunda alışmaktadır. Irak Elçlmiz Nebil Batu ile Lübnan Masahatgüzarı Muhtar Muhayye; dün Vali ve Belediye Reisi Lutfl Kırdarı ziyaret etmiserdir. tstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü özel Bğetim müdür muavinliğine ilköğretim mületişlerinden Şevki Erkson tayin edilmistir. Memleket dışı vapur ücretleri Valiyi ziyaret Milli Eğitim Müdürlüğünde Denizyolları İdaresinden dilekler îlgililer Vilâyete müracaatle Kabatas İle >sküdar arasında isliyen araba vapurlarının ızhğından şikâyet etmisler. Vilâyet de, bu ikâyetl haklı görerek, Devlet Denizyollarıun dikkat gözünü çekmişti. Idareden Vilâ'ete verilen eevabda, bu iki lskele arasına arlfe harici araba vapurları tahsis edildlğinl ı Ihüyacın karşılandığım bildirmistir. Devlet Derüzyollarından bazı dilekler daha mevcuddur. Boğaz halkımn tiyatro ve sinelalardan bilhassa kıj mevsiminde lstifade Kiememeleri keyfiyeti bunlar arasındadır. dare »on olarak 24.15 te bir vapur tahsis etmiştir. Bu vapura yetişebilmek İçin tiyatroyu yarım »aat evvel terketmek mecburlyeti hasıl olmaktadır. Halbuki bu vapur 24.15 rerine 24.30 da tahrik edilecek olursa herkes «msili Eonuna kadar seyretmek lmkânını julacaktır. • Said Paşanın gazeteciliğl nrasındaki aşlıca mühim hâdise Şinasi ile aralarında geçen ve o devirde pek büyük alâka uyandıran bir münakaşadır. Bu münakaşanuı hattâ yirmi sene »onra Ebüzziya kütübhanesi arasında ve kitab halinde tekrar basılmış olması, uyandırdığı alâkanın genişliği hakkında fikir vermeğe kâfidir. Münakaşanuı başlangıcı «Şinasi> İle «Said Efendi> yi birbirine tutuşturan «mevzu> ile alâkalı değildir. Fakat dev rin matbuat hayatını öğrenmek bakımından kısaca anlatılmağa değer: Istanbulda «Courier d'Orient» ismile neşredilen bir Fransız gazetesi Kartal ve Maltepe yolunda işliyen vapurlarda «zuhura gelen fenalıklardan. şikâyet eder, bu şikâyete Tersane Meclisi «Ruznamei Ceridei Havadis» vasıtasile cevab verir. «Ruzname» türkçe çıkıyor ama, Said Paşanm meşrutiyetten sonra sahibi İngilizdir; «Courier d'Orient» nm 1911 de «Gazeteci lisanı» ismile nesreFransız sahibile de arası açık... Fransı dilmiş 144 sahifelik bir eseri vardır. gazetecisi cevabmm Türk karileri ara Paşa bu eseri için «Menşei tahriri bu tesında okunmasını temin için «Şinasi» rizle sair bazı tarizat idi» der. nin sahibi bulunduğu «Tasviri Efkâr» ın Bu küçük risale, denebilir ki, bir esedelâletini rica eder. «Şinasi» de cevabın ri edebidir. Dil ve edebiyat meseleleri türkçe tercümesini gazetesinde basar. üzerinde kıymetli tetkikleri ihtiva eder. Basar ama, kıyamet de kopar: (Tasvir) İçinde geçen bahislerden bir kaç taneile (Ruzname) nin arası açılrr. iki ga sinin zikri mahiyeti hakkında fikir verzete birbirine girer. meğe kifayet eder: Udebayi cedide ve Fakat bu arada «Ruzname» muhar kadimeyi mukayese, ıslahı lisan bahsi, ririnin ki bu muharrir Said Efendidir, lisana giren ecnebi kelimeler, kitabeti yazılarına, galiba memuriyeti sebebile, resmiyenin zararları ilâh... gibi. imza atmamaktadu kullandığı gayrimenus bir terkib münakaşanm mevzuÜstad Ibnülemin, Said Paşanm meziunu da, şeklini de değiştirir. Ortada yetlerini şöyle sayar: «Fartı zekâ, mane «Courier d'Orient» nın şikâyeti kalır lumatı şetta, kuvvei nutkiye, hüsnü bene de Tersane idaresinin cevabı... hepsi yan, kuvvei hafıza, sürsti intikal, nüfuunutulup gider. zu nazar, ihatai mesail..» Yeni mevzu «Mebhusetün anha» Arab ve Acem dü ve edebiyatına vuterkibidir. Şinasi bu terkibde «devleti kufunu gösteren şu iki hatıra da üstamüşarülileyha» cnisalinde olduğu gi dmdır: «... Vaktile konağında Arab ulebi «ta» nın hazfi lüzumuna, 5aid Paşa masından bir zatla gayet beliganeise aynı harfin vücubuna kani... Aylar arabca mükâlecne ettiklerine şahid olca devam eden münakaşa bir edebî mü muştum.» § «... Bir gün de Muallim 1845 te Harb okulu iki kısma ayrıldı. bahase halini almış. araya başkaları da Feyzi Efendile huzurunda bulunduğu İlk kısmuıa Mektebi Fünunu Idadiye karışmış, umumî efkâr adeta ikiye ay muz sırada Almanya Imparatoru Ikin adı verildi. Işte bugünkü Kuleli ve dirılmıştır. ci Vilhelm'in nefis surette bastırıp bir ğer askerî liselerin esasını bu mekteb Mübahase netice vermeden kapanmış nüshasını Sadrıesbak Tevfik Paşaya ih teşkil etmiştir. İlk kuruluşunda, Maçtır; çünkü işin uzayıp gittiğini gören da ettiği Yavuz Sultan Selira Divanım kadaki eski Harb okulu binası bu yeni Said Efendi: «Tasvir muharririle iste Tevfik Paşadan ariyeten alıp mütalea okula tahsis edilmişti. Fakat kışla hadiği mahalde muvaceheye ve imtihana ettiğini söyliyerek Divanı bize gösterdi. •ab olduğu için, tamır edilinciye kadar hazırım!» teklifinde bulunmuş; Şinasi Ikimize de manalı surette bakarak mü alebe Dolmabahçe Sarayı müştemilâbu teklife şöyle mukabele etmiştir: «Ma tebessimane: mdan Çinili Köşkte ders gördüler ve demki Ruzname muharriri meydaru im« Müsaade buyurunuz da bir gazel 1846 da Maçka kışlasına döndüler. tihanda iken muvacehe talebinde oldu okumağa çalışayım, bakalım okuyabilir 185356 yıllarınca, Kırım harbinde ğunu gazete ile beyan ediyor. Evvelâ miyim? dedi. Acem şivesile ve kemali Maçka kışlası müttefik ingiliz ve Franiamini ve devletçe sıfatı resmiyesi varsa talâkat ve belâğatle bir kaç gazel oku sız askerlerine hastane ittihaz edilmiş anı dahi gazete ile ilân eylemesi iktiza du. Hayran ve tahsinhan olduk.. olduğundan okul Üsküdarda Yenimaeder.» Said Efendi böyle bir ilâna yahallede bir binaya taşındı. Beş yıl ka• naşamadığı için de münakaşa kesilmişdar Üsküdarda kalan okul sonra harb Said Paşaya «ilk gazeteci Sadrıazam» tir. •kulu ile beraber Gülhanedeki Askerî diyişim sebebsiz değildir. Imparatorluk Tıbbiye mektebi binasma nakledilerek Kütübhanei Ebüzziyanın 104 sahifelik devrinin daha sonra gelen sadnazamları 1863 e kadar orada kaldı. O sıralarda bir cildini teşkil eden bu münakaşanm arasında (•) vakıâ «gazetecilik» yapmış Harbiye, Mühendishane, Askerî Tıbbiye hulâsasını baştan sonuna kadar oku olan yoktur, fakat Cumhuriyet devrin ve Deniz Harb okulunun ayrı ayn idadî dum ve itiraf edeyim, gıpta ettitn. O ne de Başvekâlete gelenlerden evvelce mektebleri vardı. 1864 te bunlar, «Mekefendice münakaşa, o ne terbiyeli mü «gazetecilik» mesleğine girmis iki zat tebi İdadii Umumu Askerî» adı altında bahase... Ebüzziya merhum dahi, eserin daha vardır; Merhum Fethi Bey ve Re Galatasaraydaki kışlada toplandı. Idasonuna, şöyle bir mütalea ilâve etmiş: ceb Peker... Fethi Bey, bilindiği gibi, diler. 1867 de tekrar ayrıldılar. Harbi«Bu mübahase mülkümüzde gayriresmî «Minber» gazetesini tesis etmiş ve baş eye öğrenci yetiştiren idadi, Kuleli gazete ihdas olunahdanberi zuhur eden muharrirliğini kendisi yapmıştır. Receb kışlasına nakledildi. 187778 Osmanlımebabisi edebiyenin fatihası olduğu gi Peker ise hayli müddet «Hakimiyeti Rus harbinde, Kuleli kışlası hastane olbi usulü münazaraya zamanmıızda ce Milliye» gazetesi müdür ve başmuhar duğundan okul muvakkaten Pangaltıreyan eden mübahasati garibe ile kıyas rirh'ğinde bulunmuştur. laki Harbiye mektebi binasma geçetti. Said Paşa gazetecilikten yetişmekabul etmiyecek derecelerde muvafık onra tekrar Kuleliye döndü. olmasmdan dolayı bu yoldaki mebahi sini fahr ile ifade etmiş olmasma ve 1912 de, Balkan harbinde, okul binası ıin hatimesi dahi gene bu mübahase dokuz defa iktidara gelmesine rağmen ;ene hastane oldu; öğrenciler^ dç, Kanmeslek», kendisinden bir fayda gördir.» lillide ve Beylerbeyi sarayı yanındaki § Dikkatimi, gıpta ile çeken bir nokta memiştir. Başında Abdülhamid gibi bir )inalarda okudular. Galatasaray yandığı ia şudur: Bu münakaşada karşı tarafm ladişah bulunmuş olması merhum için aman, ben de, bu binalarda okumuşkim olduğu pekâlâ malum olduğu halde belki de mazerete vesile teşkil edebilir; um. 1913 te Kuleli lisesi, tekrar kendi ne Şinasi, ne de başkaları Said Efendi fakat Meclise dayanan bir hükumetin linasına geçti. nin ismini ifşa edip münakaşayı şahsi Başvekili olan rahmetli Fethi Beye ne Birinci Dünya Harbinde okul, burada yata dökmeği hatırlarına bile geürme diyelim?. Onun da «meslek» e bir hiz lerslere devam etti. Mütarekenin o kameti oknamıştır. Receb Pekere gelinmişlerdir. Hattâ münakaşayı vukuundan a yıllarında Müttefik orduları, okul irmi sene sonra kitab haline getiren ce, müşarünileyh henüz iktidarda ve inasma el koyduklarından öğrencilerin ayatta olduğu cihetle belirtilerin Ebüzziya dahi bu cihete hürmetkâr kalir kısmı, evlerine gönderildi; bir kısmı mıştu". «Mes'elei mebhusetün anha» müsaid obnamasına rağmen hakkında İa Kâğıdhanede çadırlara yerleştirildi. hüküm vermek zamanı henüz gelmiş kitabında yalnız Şinasinin ismi vardır, Cısın okul, Beylerbeyindeki harab bitarşı taraftan «Ruzname muharriri» o değildir. ıalardan birinde öğretime devam etti. Anayasada matbuat hakkındaki hükarak bahsedilir. mün kifayetini teslim ve Matbuat kanu 920 de vücudce ve yaşça yetişkin öğ• nunun kaldırılmasmı teklif edecek hü enciler, Yukarıda, Said Paşanm gazetecilikte kumet reisinin, «gazetecilik yapmış bir Kuleli gencleri vatana fcaçtt aptığı şöhretin, hattâ sonraları Abdül Başbakan» olmasını, gönül, ne kadar da İstiklâl ordusu çiçekler açt\. ıamidin bile tarizini celbedecek kadar çok istiyor! iarkısuu söyliyerek Ankaraya kaçtılar azla olduğunu kaydetmiştim. Bu tariz Kemal Salih SEL e orduya iltihak ettiler. istiklâl harbi ınun gazeteciliğinden çok zaman sonra 922 ağustosunun bugünlerinde Türk (*) Sadrıazam Cevad Paşa «Yadigâr» bnuştur. Şöyle ki: rüngülerinin zaferile bittikten ve IsSaid Paşa, 1903 iptidalarmda, altıncı smile bir mecmua neşretmişse de, mes ;anbul işgalden kurtulduktan sonra, sadaretten çeküirken istifanemesini u leğe müntesib telâkki edihniyecegi tauleli lisesi tekrar, eski binasma dönaiidir. zun bir lâyiha halinde kaleme aldı ve ü. öylece Abdülhamide gönderdi. Padişah Ikinci Dünya Harbi başlarmda, memMehtab eğlencesine davet hem istifaya, hem de istifanameye sieketimizin de harbe sürüklenmesi tehÖğretmen Okullannı Bitlrenler Cetnlyenirlendi. Üstüste nezdine yolladığı ikesi başgösterince okul 1941 de Konkurenadan Arif Beyle şu haberi gön nden: raya nakledildi. Yedi yıl orada kalan Cemiyetimizin 3 eylul 1947 çarsamba günü derdi: Culeli Askerî lisesi, aynı zamanda Kırıkşamı Florya Plâj Gazinosunda t«rtıblediği Efendimiz buyuruyorlar ki, yazdığı danslı mehtab eğlencesine katılmanızı rica jehre gönderihniş olan Maltepe Askerî şeyler, gazeteci lisanı.. ederiz. isesi gibi, bu ağustosta, Istanbula döniü ve gene eski tarihi binasma yerleşti. İstanbul, 102 yıldır, orduya binlerle Sevdiği erkekle meslek aşkı, !nskançlık duygularile geno subay yetiştiren Harb okulunun gururu arasmda çırpman bir kadın kalbi: en mühim kaynağı olan Kuleli Askeri lisesini tekrar sinssine dönmüş görmckle bahtiyardır. Hem bir irfan müessesesi, hem de bir aslan yavruları yurdu olan Kuleli lisesine «Hoş geldin» der; başarılı hayatınm ebedî olmasını dileriz. Peaıl S. BUCK Mebrure KORAY Yani lâf ve güzaî tan ibaret, palavra manasına gibi bi şey.. Said Paşa, hat ratmda anlatütıru göre, padişahın bı tarizine şöyle cevab vermiştir: « Lâyiha denilen tezkerenin lisan: gazete lisanı değildir. Maamafih her m olursa olsun benim sebkü ifadem o dur. Bildiğime göre lisanı siyaset, lisanı tarih de öyledir. Başka yolda yazılan maruzat rnaiyet kâtiblerinin eserleridir. 3 BU MflĞRÜfi HRL8 REMZİ KİTABEVİ Cennetlikler Zaman zaman, dünya basmında, Rus•aya gidip dönmüş garblı imzaları taşı.an yazılar çıkıyor. Dehşetli çeyler. \.lm yazısı, bunlarm yanmda ask namesi ;ibi kalır. Tüyleriniz diken diken, oku'orsunuz: Fıruıdan karne ile aldığı kaa ekmeği ^ıemen oracıkta, ateş pahasıla satıveren karaborsacı çocuklar; soaklar dolusu dilenci; bir odada dört lile; pir aşkına çalışmaktan bıktığı için abrikadan sıvışan hür işçi; fabrikadaki :ordan kaçan bu hür işçiyi cezaya :arpan mahkeme. Sonra n beri tarafta, iahane oteller, dünyada bir eşi daha >ulunmıyan yeraltı treni, kodamanlara nahsus lüks otomobiller yapan fabrikaar, bu lüks otomobillerde vızır vızır ayan ekâbir. Yani, içi «bir lokma, bir ırka», dışı «kel başa şimşir tarak» buun adı «Sovyet cenneti». Geçenlerde Cumhuriyet sütunlarında, >ek şirin bir fıkra ile başlıyan bir macale çıktı. Gurbette iki hemşeri konuşuyorlar. Biri memleketten yeni gelmiş. Öteki ona soruyor; Köyde ne var ne yok? Hiç. Her şey eski hamam, eski tas. Yalnız, bir fino köpeği havladı. Ya! Niçin? Senin ev yandı da. Benim ev mi yandı? Aman, neden yandı, ayol? Kaynanan kendini pencereden atarken bir şamdanı devirmiş. Eyvahlar olsun! Neden yapmış bu işi acaba? Oğlun. sahte poliçe tanziminden tevkif edildi de. Oooh! O eski hikâye ayol! tyiya işte, ben de sana, köyde her şey eski hamam eski tas demedim mi zaten? Âlem bu ya, günün birinde «cennet» in zimamdarları bir cihan mahkemesi huzurunda hesab verme mevkiinde kalsalar, mutlaka buna benzer bir şey söyliyeceklerdir. Meselâ şöyle diyebilirler: Biz dediğimizden şaşcnıyoruz. Bütün din kitabları yazıyor, cennette yeme içme, oturma kalkma,, gülme oynama gibi yeryüzü hayatına mahsus işlerden hiç biri yoktur. Bizde de yok. Cennetle dünya arasında aşılmaz bir manevî sed vardır. Bizde de öyle. Cennette olup biten işleri, dünyadakiler bilmezler. Bizim cennette olanlar da tıpkı böyle gizlidir. Bizde yalan yok kuzum! *** Almanyada geçmiş bir vakaya dair bir ajans haberi okudum. Almanyadaki satınalma komisyonu üyelerinden üçünü, on beş milyon marklık bir açıkUr. Almanyadaki satmahna komisyonunun kapana kıstırılan üyelerile, sırra kadem basanları, ya «cennetlik» gövdedolayı tevkif etmisler. Dördüncüsü, ta ye hizmet ettiler, yahud «cennetmekânArasıra, kutunun önünde bir müşteri banlan yağlamış; daha küçük vazifeli lara». Günahı boyunlarma. duruyor. Niyetçi, tavşanı bir dürtüyor. beşinciler, altmcılar filân da varmış, Zavallı, uyku ile uyanıklık arası, mahAllahmı seven bizi tutmasm diye sura Zavallı tavşan mur mahmur uzamyor önündeki gözlekadem basmışlar. rin birinden bir kâğıd çekiyor. Sonra, Yılan sokar, aslan paralar. papağan Hazreti Âdemdenberl bu iş böyledir. konuşur, hindi düşünür. Horoz öter, ta gene kafacığını egiyor, yakut gözlerini Cennette adama ne verirlerse ona ka vuk yumurtlar. Kedi miyavlar, köpek söndürüyor, büzülüp oturuyor. naat edip oturmalı dışarı göz atınca so havlar. Gayriihtiyarî durdum, uzun uzun nu kötü çıkıyor. Mahud «demir perde» seyrettim. Herkesin bildiği bu hakikatleri ne dinin dışına çıkanlar, başka taraflarda, Çelik bacakları, dağları taşları yıldıbaşka türlü perdeler kurup şemalar ya ye sıralayıp duruyorsun diyeceksiniz. rım gibi aşsm diye, sivri dişleri durmaBiraz sabredin anlatacağım. kıyorlar, zillü hayal gösteriyorlar. dan övütsün diye yaratılan tavşanın, Her zaman görürdüm de ne bu kadar Bu «demir perde» doğrusunu isterseÂdem oğlunun elinde, burnunun dibinniz «cennet» tabirinden daha hoşuma dikkatime çarpar, ne bu kadar fenama den lângur lungur geç?n tramvay sesgidiyor. Malumya, demir perde, bizim giderdi. Bugün, nedense, içim acıdı. lerinden bile ürkmiyecek kadar mîİkin Sokacağı yerde yaltaklanan yüandan, sünepe. piçleşmiş hale gelmesine mi acıbildiğimiz «dükkân kepengi» dir. Dükkân vardu, cayu: cayır işler, müşterisi paralayacağı yerde korkup kaçan aslan yayım; o vazallmın, bezgin dudaklarile Itum gibi, içi tıklım tıklım mal doludur. dan; balık gibi sessiz papağanla, nutuk önündeki gözden çektiği niyet kâğıdını Gene dükkân vardır, sahibi sinek avlar, veren hindiden; tavuk gibi yumurtlayan dört elle sanlıp «Yakında sevgiline kasemtine müşteri uğramaz, içi tamtakır horozla horoz gibi öten tavuktan fark vuşacaksm» müjdesini okuyunca, etekdır. KepengimVçebinıdfcirlme ^yanmak sız bir şey. Havlayan bir kedi gibi, mi leri sevincden zil çalan ümid fıkarasın» lon; yahud da diı^kâna mal doldurmak yavlayan bir köpek gibi manasız, üzün mı acıyayım? Yazan: Hamdi Yaroğln için bir panim içi panga uydurmaktan başka çare yoktur, tü verid bir manzara. Oturan tavşan. Hep görmüşsünüzdür. Bir sehpa, sehpanın üstünde göz göz bir uzunca kutu. İçi niyet kâğıdlarile dolu. Tepesinde de bir tavşan. Rengi, karadan beyaza geçerken açık zifirimsi bir leke peyda eden saçlar gibi, yer yer kirli sarıya dönmüş. Nar tanesi parlaklığında olması icab eden yakut gözleri sönük, zavallı birer kıvılcım. Kuyruğu düşük, başı eğik, pinekliyen, murakabeye dalıyorum zannile uykuya varan ihtiyar, kirloz, bunak bir aynaroz keşişi timsali.