23 Ağustos 1947 CUMHURİYET Güvenlik Konseyinde i hâıSiseye dair Giivenük Konseyinin acıi üvenlik Konseyinin Yunan meselesi karşısında hiç bir şey yapamaması dolayısile bütiin dünya, bu yüzden doğacak neticeleri, ve bu isin jçinden çıkmak için ne yapmak gerekleştiğini düsünmektedir. IMeselenin ehemmiycti aşikârdır. Güvenlik Konseyi, bir tek bü; iik devletin vetosu yüziinden felce uğradığına göre onun karşılaşacağı hcrhangi meselenin büyük devletlerden birinin işine gelmeraesi ihtimali, bütiin çalışmalarını altüst edecek ve bu yüzden onun varlığile yokluğu miisavi olacaktır. Balbuki Güvenlik Konseyi bu maksadla değil, sulhu sağlamlamak ve desteklemek, milletlerarası münasebttleıde sulhun hâkim olnıasını temin etmek, ber türlii tecavüzü önlemek için vücude getirilmiştir. Knnsey bu işleri yapamadığına ve yapamıj acağını a^ıkladığına göre onun bundan böyle her ciddî mesele karşısında yalnız acrini itirai etmekle kalacağı zerre kadar şiiphe götünnez. Gerçi bu sırada, Yunan meselesinin Birleşmiş Milletler Kıırulunun umumî heyetine götürülmesinin bir takım müsbet neticeler vermesi ihtimalinden bahsoluıunaktadır. fakat bumın böyle olacağı fareedilse bile. unıumî heyetia kararlarını tatbik mevkiiııe koymak, gene Güvenlilc Konseyine aid olacağı için bunun da bir netice vereceğini sanmak, galiba beyhude olacakOnun için bir çoklan, Güvenlik Konseyini bu gihi roiıhim meselelerle meşgul etmemeyi, onun milletlorarası haiz olduğu nüfuz ve itibarı diişürmeraeyi daha uygun görüyorlar. BunJara göre, bu gibi miihira ve son derece dikenli meseleler. bir netice vennîysceği biline biline ortaya atılmakta ve bu yüzden arayı daha fazla açtnaktan ve hcr tarafın inadını daha fazla kabartmaktan baş ka, bir işe varamamaktadır. Onun için bunu yapmaktansa, yapmamak, ve Güvenlik Konseyinin manevî itibarını korumak daha doğru olıır. Bu noktai nazarı ileri sürenlere göre büyük dcvletler. aralarındaki büyük meseleleri halledinciye kadar bu şekilde hareket ederlerse ve Güvenlik Konseyinin itibarını korurlarsa, hiç olmazsa ilerisi hesabına bir ümidi kurtarmış olurlar. Bu görüşe göre Güvenlik Konscyini aksatan ve âciz bırakan en mühlm amil, büyük devletler arasındakj rekabetler ve anlaşmazlıklardır. Bu anlaşmazlıklar devam ettikçe, Güvenlik Konseyi de ancak bir mücadele sahası olacak ve mütemadiyen nüfuz ve itibarını kaybedecekUr. Bu noktai nazar, gerçi bes büyük devletin hükmüne ram olan bir dünya kurmak esasına dayanıyor. Fakat Güvenlik Konseyinin kuruluşu da bu esas üzeredir. Yoksa Konsey büyükler arasında çıkan meseleleri de halledebilecek yetkiyi haiz olmak üzere kurulmuş olsaydı veto hakkı bahis mevzuu olmazdt. Konsey, büyükler arasında anlaşma ve ahengin hüküm sürmesi esası Uzcre kurulmuş, anlaşma ve ahengin temin olunmaması yüzünden felce mahkum olmuştur. Anlaşmazlığa keskin ve vahim bir mahiyet veren amil, beş büyük devletten yalmz birinin diğerlerine meydan okunıasıdır. Bn meydan okuma faslının temadisi Güvenlik Konseyini mütemadiyen felce uğrataeağına göre Konseyin çalışmalarmı. meydan okuyan devlete karşı verilecek son karara ksdar geciktirmek herhalde yanlış olmaz, İzmir Valisisıin demsci Şefik Soyer, fuarın açılış günü Ticaret Bakanının sözlerini kesecek gürültü yapılmadığım söylüyor İzmir 22 (a.a.) İzmir Valisi Şefik Soyer. Anadolu Ajarısı muhabirine aşağıdaki beyanatta bulunmuştur: « 20 ağustos 1947 tarihinde 16ncı İzmir Enternasyonal Fuarı açılırken bazı r.ahoş hâdiselerin geçtiği ve birçok kimselerin yaralar.dığı 21 ağustos tarihli bir kısım gazetelerimizde görüldüğünden umiLnıî efkârın aydmlatılması Uygun bulunmuştur. Bu yıl fuara halkımızın büyük bir rağbeti müşahede ediliyordu. 20 ağustos 1947 saat 19 da Lozan. kapısı önünde açılış söylevleri verilirken on binden ziyade halk tolpanmış bulunuyordu. Topluluğun büyük kapırun iki tarafında parmaklıkların önüne rastlıyan kısmında geriden gelen tazyik neticesi sıkışan kimselerin sıcağın da tesirile sabırsızhk alâmetleri görülmüş ve sıkışıklığı bertaraf etmek üzere kapıların bu kısımlan açtırılarak kalabahğm sıkışık kısmı fuarın içine geçmiş olmakla rahatlık hasıl olmuştur. Bazı gazetelerimizde kaydedildiği gibi yaralanan olmamış, Ticaret Bakanının sözlerini keseeek umumî bir gürültü, uğultu ve memnuniyetsizlik, itiraz ifadeleri yapılmamış, on binden ziyade kalabalık arasında sıkışan kısımdaki bir kısım vatandaslmn sabırsızlanmalarma karşı sayın Bakan kalabahğm bu kısmına yaptıkları sükunet tavsiyesi, konuşmanm bunlar tarafından da dinlenmeleri arzusundan ileri pelmiştir. Filhakika kapılarm açılan kısmından girenlerin iç tarafta nutku sor.una kadar sükuretle dinlemiş oldukları ve konuşma bitip orta kapıdaki kordelâ kesildikten sonra sayın Bakanı alkışlarla ts^vib ettikleri görülmüştür.> Mısır meselesi gene talik edildi Sultanahmeîteki hazin cinayetin muhakemesi Ba?tarafx 1 inci sahifede dise bu kadarla kalmamış, cinayet kurbanı kızn "Hayöarpaşa hastanesinde tedavi altında bulundurulan babası Adil de evlâdının feci akıbetinl duyduktan iki gün sonra büyük bir yeis içinde ölmüş, «Sultanahmed cinayeti> bu suretle büsbütün hazin bir mahiyet alarak umumî efkârda büyük bir teessür uyandırmiştı. Dün saat 15 te birinci Ağrırceza mahkemesinüe bu cinayet davasmın duruşmasına b.'.^lanmıştir. Katil Yusuf Kipçak, geçenlerde sorgusu yapılnıak üzere getirildiği Adliyeden Cezaevine iade edilirken yolda halk tarafından taşlandığındsn bu defa da her hangi bir hadıseye meydan verilmemek üzere ve lhtiyati bir tedbir olarak sanık 20 den fazla Jandarmanın nezaretl altında Yenipostane blnasın^ getirilmişti. Diğer taraftan duruşma salonunun bulunduğu Ust kat koridoruuda da polis kordonu buluıımakta idi. Saat tam 15 te katil Yusuf Kıpçak birinci Ağırceza mahkemesi heyetinin huzuruna ahnmıştır. Sultanahmed cinayetl faili bu defa kayıdsız ve mülebessim degilcü. Boyun bağısını itina ile bağlamış, bıyıklaroıı kıvırnıış, üstüne başna çekidüzen vermişti; fakat pek kerierli, pok düşünceli bir hall vardı. Duruşma başlar ba.şlamaz birinci sorgu hakimiiğinin sevk kararnamesi Okundu. Sorgtı hâkimliği bu kararında, cinayet hâdlsosinl bütün teferrüatile ele alıyor, kendisinden 30 yaş küçük olan ve her türlü mücîafandan mahrum bulunan masum bir okul öğrencisinl tam 17 yerinden bıçaklıyarak öldüren katil Yusufun bu ci'iayeti tassrlıyarak işlediğini tesbit ederck Türk ceza kanununun 450 nci maddesinin 4 üncü bendine tevfikan ölüm cezasına çarptırılmasını istiyordu. Kararname okunduktan sonra başkan vekili Atıf, Yusufa şu suali sordu: Maksud adında bir gencle münasebet peyda etmesi ve bunun benim tarafımdan farkedllıniş olması idi. Onlan bir gün sınemada gördüm. Müyesseri bir kt.ıara çekerek kendisine: «Kocan hastanelerde can çekişiyor, sen başkalarile düşüp kalkıyorsun> dedim. Müyesser. bu sözlerime kızdı ve bana kızını vermiyece|ini söyledi. Bir müddet sonra öğrendim ve sezdim ki, kıza Hacer de Mustafa adında bir gencle seviçiyor ve onunla parklarda gezip döla> şıyor. Haceri seviyorum. Onun bu hali beni üzmüştü. Kaç defalar kendisine: « Hacer, aklını başına topla, bu ÇOcuk senj aldatacak, sonra da almıyacak. şerefm, namusun iki parahk olacak» diye nasihatlerde buhmdum. Fakat Hacer aldırmıyor, bu gencle konuşmakta, onunla buluşmakta devam ediyordu Vak'a giinü sabahı Mustafayı Hacerlerin evinin önünde dolaşırken gördüm ve kendisini kovaladrm. Aynı gün saat 12 de Hacerin odasma gittim. Ikbal adındaki kadm da oradaydı. Hacere: Hâdiselerflr&ınd* Tane ve tartı nsanlar iptidaüıkten kurtuldnkça 5 (kat'ilik = precision) a doğru gider# L » Medenî cemiyetlerde görülen hesabh işler hsp budur. Kesin tarifeler, clçüler, hcsablar vEsaire... Köye doğru indikçe bu külfetler ortadan kalkar. Birim taraflarda Usküdar hâlâ görürü kömür ve odun ahf verişi olur. Şu arabayı yüz liraya alayım! d«rler. Bu da bir nevi aüşveriştir. Ve külfetsiz, rahat bir alı«.veriştir; ama bunda iki tarafın da hakkını alması ihtimali pek a;dır. Taraflardan biri, az çok, hokka alüna mutlaka gider. Bizim şehrin alışveriş hayatmda da hiç değilse bazı maddelerde bu ölçü ve tarüsızlık sürüp gitmekte ve mantıkla alâkası olmıyan bir ahşkınlık bize bu ipridaî şekli hoş göstermektedir*. Bu araya bir de efsane kanşn. Denir ki kızılbaşlar tcrazi kullanmazlar. Kmlba? olmadığım için bunun hakikat olup olmadığuu ve bugün terazi kullanan veya kullanmıyan esnaftan hangisinin kızılbaş, hangisinin karabaş olduğunu bilmem; ama bir takımlan var ki hep tane ile satıs yapar. Portakal, mandalina, karpuz, kavun ve enginar gibi... Aynı adamlann meselâ elma satüğını gönnedim. Ne ise diyecek bu mezheb efsanesi değildir. Londra 22 (B.B.C.) Güvenlik Konseyinin bugünkü toplantısında söz alan Mısır Başbakanı Nokraşi Paşa, iki taraf arasındaki ihtilâfm müzakere yolile hallini istiyen Brezilya teklifi Konsey tarafından kabul edildiği takdirde. bunun, Ingiliz Mısır anlaşmazliğıpj ortadan kaldırmıyacağını ve Mısır hükumetinin, Mısır meselesini ikinci defa olarak Güvenlik Konseyine getirmek zorunda kalacağını söylemiş ve şöyle devam etmiştir: « Güvenlik Konseyinin, bizi, tarihî zincirleıimizden kuıtaracağını zannetmiştik. Güvenlik Konseyi, uçaklar ve tanklar harekete geçmeden enrvel bu anlaşmazlığı halletmezse, Mısır hükumetinin muslihane niyetlerini bozabi lİT.> İzmir Fuarında Pâkistan bayrağı izmir, 22 (Telefonla) Bugün fuarın Lausanne kapısma Pâkistan bayrağı çekilmiştir. Millî Eğitim ve Ulaştırma Bakanları, Belediye Başkanına birer telgraf göndererek fuarın başarısmı tebrik etmişler ve fuarı görmek üzere Izmire geleceklerini bildirmişlerdir. Kütahya milletvekili bir konuşma yapacak İzmir 22 (Telefonla) Pazar günü saat 18 de Demokrat Parti izmir merkez binasında Kütahya milletvekili Hakkı Gedik, Ticaret Bakanının fuarı açış nutku münasebetile konferans şeklinde bir konuşma yapacaktır. Kükümet, H, Partisinde tartışüiaifi tahrik edecek Baştarajı 1 Ind »ahifed» ginliği gidermek yolunda âlicenab tavassutiar yapmış, bir beyanname yayınlamış, memleket menfaatieri ve gerçek deraokrasi icablan etrafında iki partiyi daha makul ve hayırlı bir çalışmaya davet etmiştir.> Demokratların, bundan yüz bularak azgın tahriklere geçüklerini kaydeden yazıda, beyannamenin yorum şeklini, uyandırdığı umumî ferahlığı giderici bir emele atfedenler de olmuştur. L'lus gazetesinde ise Ulusun başyazısında ise, bu sabah; tamamen bunun zıddı müşahedeler ileri sürülmekte idi. Bu müşahedelere göre, <muhalefete karşı düne kadar feesknmiş olan şüpheler, artık ortadan kalkmak lâzımdır. Sayın Devlet Reisinin, 12 temmuzda muhalefetten beklediğiıü söylediği hareket tarzına aykırı bir gidişten parti olarak Demokrat Partinin kaçınmakta olduğunu her insaf sahibi kolaylıkla teslim edeceiktir. Muhalefet liderleri, Cumhur Başkanına verdikleri teminata riayet göstermi§lerdir.» Gene bu yazıda, sayın Inönüiıün beyannamesinin iki tabiî neticesi daha ohnak lâzım geldiği de, ezcümle şöyle belirtilmektedir:. « 1 Kanunları yeni tuttuğumuz yolun ana prensipleri bakımmdan yeniden ele almak ve gerekli değişiklikleri yapmak, 2 C.H.P. nin, artık bütün kuvvetini, başmdaki şeften alan bir mekanizrna "Imaktan çıkması.» Baştarafr 1 inci sahiiede caktır. Bulgaristanın protesto notası Londra 22 (a.a.) Moskova radyosunun bugün verdiği bir habere göre, Bulgaristan Ba§bakam Yorgi Dimitrov Bulgaristandaki müttefilc kontrol komisyonuna bir protesto notası tevdı ederek Yunan hükumetinin Yunan Bulgar hududuna asker, yığdıtını ve bunları mitralyöz ve bomba topu kullanmak suretile Bulgar topraklarına taarruza teşvik ettigini bUdirmiştlr. Bu notanın bir suretl Yunan hükumetine verllmiştir, Yunanistanda savaşlar Atlna 22 (a.a.) Asayiş BaJcanlıgıadan tebliğ edilmiştlr: Kerdiliion dağında çetecileri kovalıyan jandarma bölükleri demokrat ordu kurmayına sığmaklık eden müdafaa tertibatile mücehhez ve asash şekilde maskelenmiş bir tünel bulmuşlardır. Bu bünelde el bombalarile başlıyan savaş agustosun yirmisine tesadüf eden bütün gür. ve gece devam etmistlr. Boğuşma neticesinde oeteeilerden yedisi kaduı olmak üzere 18 klşi ölmüştür. Ölen kadınlardan blri çete şeflerinden Leonidas'm eşidtr. Aynı bölgede yapılan araştırmalar sonunda içi yiyecek maddesl ve elbise. deri, kösele, makine dolu iki depo eîe geçirilmiştlr. Bir Tiirk Yunan İialyan bloku Sudan meselesinden de bahseden MıBir Başbakanı şöyle demiştir: « Sudanm toprak bütünlüğüne karşı meş'um bir sulkasd tertlb olunuyor. Sudanm parçalanmasını önlemek hususundaki Mısır hükttmetinin azmini tekrar etmeliyim.» Buntian sonra İngiltere delegesl Cadogan konuşmuştur. Cadagan söz söyierkeıı gürüîtüler olmuş ve dinleyicl locasında bulunan gene bir Mısırh protestolar gösterllerinde bulunmuş, bunun üzerine kapıcılar tarafından dışarı çakarıîmı;tır. Sir Alexander Cadogan, İngUterenin müzakereleri yenilemeğe hazır olduğnnu ve şayed Mısır hükumeti kasden bir şey yapmazsa Ortaşarkta sulhu tehdid eâecek bir şey bulunmadığını söylemiş ve 1936 muahedeslnin, müstakil bir otorite tarafından ilga edilindye kadar yürürlükte oldugunun teyidini lstemişilr. Müzakereler, gelecek sahya talik edllmiştlr. Yugoslavya, Bulgaristan ve Arnavudluğun ithamlan Lâke Success 22 (a.a.) Yugoslavya, Bulgaristan ve Arnavudluk hudud hâdiseleri hakkmda Yunanistana karşı yeni ithamlar ileri sürmüşlerdir. Yugoslav hükumeti, Yunan hükumetine yeni bir nota tevdi etmiş ve bu notada Yunan müfrezelerinin Yugoslav hudud karakollarma karşı makinelitüfek ateşi açmış olduklarından şikâyet etmiştir. Arnavud haberler ajansmın bildirdiğine göre, Yunan topçu kuvvetleri, Arnavudluktaki kışlalara ateş açmışlar ve iki eri yaralamışlardır. İki gazetedeki göriiş tczadı Aynı partinin aynı şehirde, aynı günde çıkan, ikisi de resmî organmda, aynı mevzu üzerinde beliren bu gorüş tezadı, sürüp giden şayiaların pek de boşuna olmadığını gösterebilir. Ancak bu mübayenetlerin kat'l olarak teHfi için Dünya gerçi o zamana kadar bir inti bu sah günkü Parti Grupu toplantısını lar devresi geçirecek, fakat bu intizar değil. önümüzdeki parti kurultayını bekherhalde boş olmıyacaktır. lemek lâzım geldiği şüphesizdir. Bu grup Ömer Rıza DOĞRUL içtimaına hususî bir ehemmiyet atfedenler, kurultayda eseoek havadan bir Tekel Bakanı Tahsin Coşkan, C.HP. işaret aluıabileceğini tahmin edenlerdir. Meclis Grupu Başkanı Saffet Arıkan ve Pâkistan ve Hindistan birçok milletvekilleri de bugünkü trenAsıl mesele hiikumetlerini tebrik lerle Ankaraya geldiler. Asıl mesele, bir kabineye işten elçekAnkara 22 (Telefonla) Yeni Pâ tirip, yerine yenisinin konulması değil Meclisin pazartesi günkü toplantısı Ankara 22 (Telefonla) Meclisin kistan ve HindLstan hükumetlerinin k\ı dir, mesele daha ciddidir: Cumhuriyet ruluşları dolayısile Dış İşleri Bakan Halk Partisinin, âdeta yeniden kurul pazartesi günkü toplantısında, geçen devrede birinci müzakereleri yapılmış lığı tarafmdan bu memleketlere btrer masıdır. olan bazı tasarılar görüşülecektir. Bu tebrik telgrafı gönderilmiştir. Bakanlar Kurulu toplantısı arada nakil vasıtaları hakkındaki kaKahirede çarpışmalar Ankara 22 (Telefonla) Bakanlar nunda değişiklik yapan tasarı ile amorKahire 22 (aa.l Polis kuvvetleri, Kurulu, bugün öğleden evvel ve sonra tisman sandığı hakkındaki kanunun bazı bugün Mısırm İngiltereye olan istekleri toplanarak. Bakanlıklan ilgilendiren iş maddelerini değiştiren tasarmın da ikinci lehinde nümayiş yapan büyük bir halk ler üzerinde geç vakte kadar müzake müzakereleri yapılacaktır. Binek hakkı olan subayların hayvanküüesile çarpışmak zorunda kalmıştur. relerde bulunmuştur. Ankaraya dönen Bakan ve ları hakkındaki kanun tasarısuun geri Bazı kimseler te\'kif edilmiştir. Nümaverilmesini de Başbakanlık bir tezkere milletvekilleri yişler esnasında 10 atlı polis ve halktan Ankara 22 (Telefonla) Gümrük ve ile MeclLsten istemiştir. da 40 kişi yaralanmıştır. BafmakdUden decam onu aramaya lüzum kahrdı, ne de aç milletler adına bize başvuruiup «Aman ne verebilirsiniz?» denirdL Üç yıldanberi davamızın temeli şudur: Elimizdeki vasıtalann ıniisaadesi nisbetinde zirai istihsalimizi arttırmak miimkün müdür ve ne kadar mümkündür? Herhangi bir rakam üzerinde tahminlere kalkışmak cüretinde bulnnmıyacağim. Fakat milletin çalışma kabiliyetine inanan bir adam olarak iddia ediyorum ki, bugünkü imkânannıızla dahi toprağımızdan daha azla istifade etmek elimizdedir. El,erir ki büyük bir aşkla kcndimizi bu işe verelim, kırtasiyecilik zihniyeile değil yaratıcı bir ruhla harekete jeçelim, teşkilâtlanalım ve clbirliğile alışalım. Geçen günkü yazimı da, bunu da Tanrn Bakanhğını tenkid etmek maksadile kaleme almadığımı burada tekrarlamaya lüzum görüyorum. Dava, bir şahsm hattâ bir Bakanhğin haktuıdan gelebileceği kadar basit olsa idi, bu satırlan yazmaya belki lüzum bile kalma/dı. Bütün teşkilâtile koskoca devlet harekete geçmek, vakit kaybetmeksizin çalışmak, yurd çapında bir heyecan uyandırarak ferderi de çalıştırmak lâzımdı. Kim ne derse desin, millî servetin yegâne kaynağı vatandaşın alın terindcn ibarettir. Tarlayı o sürdüğü gibi trakörü de, pulluğu da o yaratır. Üç yıl ince azimli bir ziraat seferberltğine girişip de mahsulümüzü yüzde on, n beş arthrmaya muvaffak olsaydık, o zamandanberi satın alma gücümüz eskiye nisbetle hiç değilse yüzde yirmi nisbetinde yükselmiş bulunurdu. Bu da hem devletin teşkilâtlandıracağı muattal kuvvetlerle, hem de :öylüyü teşvik etmekle pekâlâ gerçekleştirilebilirdi Harb sonunun iki buçuk, üç yılını boşuna harcadığımızı üzülerek şuracığa kaydedelim ve hiç olmazsa bundan sonra olsun daha verimli çalışmanın yollannı aramaktan bıkmıyabm. Bugünkü dünyada rahat edebilmek için yorulmaktan başka çare oktur. NADİR NADİ diyor. Veü BaJıa Beyin kızı ise blzim halk tabakasının fcasdettiğl manada «hysterique> midir, nedir, bana taktı, altlı üstlü dolu sahifeler. Neler yazmıyor neler. En sonunda da <kalabalürta sizinle görüşmekten zevk alamıyorum. Bir gün buluşalım da başbaşa. konuşalım!> teklifinl ileri sürüyor. İşi nasıl haline yoluna koyacagun, bilmem. bu kadını, kıa da ihmal etmemek lâzım. Fakat, «Corps diplomaüque> in bir an, bir dakika yakamısı bıraktıfı yok ki. Öğle, akşam yemeklerine, suvarelere, paşa önde, blz arkada sıra sıra gidiyoruz. Ben ve Rükneddln Mes'ud Bey birimlz hakiki bekâr, ötekimiz evli bekâr zevcesi İstanbulda» olmamıza rağmen kendi ayarırruzdakilere arasıra cevab veriyoruz. Lem'i Beye bakmayın, o hlmmete muhtac bir dede, katöı ki diğerine himmet ede. Paşa İle Mezhar Beyin hiç aldırdıkları yok. Hattft bir aralık büyük elçimlze ima yolu ile şeflere olsun toptan bir zlyafet vermesini anlatmak istedim. Güldtl: Canim, dedi. Onlar çağıracak adam arıyorlar, bizden iyisml mi bulacaklar! Meslekten yetişmediği için bu glbl karşılıklann yapilmasmın mutlaka lazım oldugunun farkında değil, L&kin, hiç olmazsa yanındaki «hausdame> nin ona ılhamlarda bulıınması gerekmez mi? Maatteessüf o da böyle muhitlerin yabancısı Hem, ötede beride bu <hausdame» de bir dedikodu mevzuu oldu. Çünkü resmî yerlere olmasa bile, yarı resmi yerlere, meselâ opera, «eski muharibler» in balosuna bu kadınla birlikte gitti. Arkatı oar Bari bundan sonra < Seni, dedim 4 senedenberi seviyor ve bekliyorum. Artık 16 yaşma bastm. Şu çocukça hallerden vazgeç, bana söz ver.» Hacer, bana şu cevabı verdi: < Hayır, ben seninle cvlenemem, sen benim bsbacn yerindesin.. Seni istemiyorum, çık dı;arı.» Onun bu suretle beni azarlaması ve kapı dışarı etmesi teessüre kapılmama sebeb oldu. Şuurumu kaybetmiştim. Katil Yusuf bu sırada büsbütün heyecanlanmıştı. Büyük bir asabiyetle ve sesinin tonunu .yükselterek dedi ki: İşte o sırada insanhk âleminden çıkmış, hayvanlık âlemine girmiştim. Onu ayaklarımın altında eziyordum. Yaptığım kabahat, cemiyetin en büyük günahı ve ağu hareketidir. Beni idam ctserdz de azdır ve buna şimdiden razıyım. Başkan veküi katile sordu: Sen, üzerinde saldırma taşıyarak bu Vakadan evvel Haceri annesinden kızı daima takib eiiyormuşsun ve nihayet vak'a giinü de onu 17 yerinden ya j istedin mi? ralıyarak öldurmüşsun. ne diyeceksin? ' Kaç defalar istedim. Hattâ vakaKatil Yusuf hevecanla yerinden fır dan iki gün evvel bana red cevabı verdi. Müyesserin Maksudla sevistiklerini ladı ve: Müsaade edin dedi. Bu hâdiseyi evvelce karakDİda söylememişsin? Söylemedim. başından sonuna kadar anlatayım. Sen şimdi benim sualime cevab Niçin söylemedin? er. Bu saldırmayı üzerinde ne diye ta Sormadılar ki söyliyeyim. Zaten ;ıyordun? büyük bir teessür içinde idim, aklıma ' Yanımda taşıdığım bu bıçak hamur gelmedi. kesmege yarar, her zaman üzerimde Hacer o gün sana ne dedi? bulunurdu. Defol, çık dışarı, dedi. Onu benden Puında hamur kestiğıne göre, o soğutmak için büyü dahi yaptılar. ada saklamayıp da niçin üzerinde Bundan sonra cinayet tahkikatma aid aşıyordun? zabıt varakaları vesair vesikalar okun Çalarlar diye korkuyordum. du. Bir ehli vukuf raporuna göre, âleti Sultanahmed cinayeti faili, bundan katil olan bıçağın taşmması memnu sisonra hâdiseyi şöyle anlattı: lâhlardan olduğu yazıh idi. Başkan ve Hacerin babası da benim gibi orta kili, bu rapora karşı ne diyeceğini saAsyalıdır. Hep beraber oradan hicret nıktan sordu, o da bıçağın hamur kesttık. Ilacer iddia ettikleri gibi 14 ya meğe yaradığmda ısrar etti. Bunun üzemda değildL 1931 ssnesinde doğmuştu, rine mahkeme başkanı: yani 16 yaşuıdadır. 1940 senesinde bun O halde Haeeri niçin bununla 61arla İstanbulda buluştuk. Hacerin badürdün? diye sordu. ıası Adil çiray burada iş bulamamiş, Katil şu cevabı verdi: ıkmtılı bir duruma düşmüştü. Onlara Onu öldürn«k istemiyordum. Seyardım ediyordum. Hattâ 1942 senesinde Adıle bir iş buldum. Buhara tekkesine ven adam, sevgilisini öldürür mü? Faonları yerleştiren benim. Bizim an'ane kat ben o anda bir insan değildim, bir lerimize göre bir kız 10, 11 yaşma geldi hayvan, bir canavardun. Yusufun sorgusu bitmişü. Başkan vemi başkaları tarafından istenebilir. Bu sebeöle kızını Adilden istedim, babası kili, duruşmanm sona erdiğini bildirerek nza gösterdi. O yıllar hep beraber ge muhakemenin devammı, bıçağın celbi, zer, eğlenlrdik. Pakat Adil hastalanıp ilk tahkikatta dinlenen şahid Müminin, hastaneye düşünce iş değişti, Haoerin Hacerin annesi Müyesserin ve tanık İk. nnesl meselejTe taraftar görünmemeğe balle Nedimenin çağırılıp dialenilmeleri taçladı. Bunun da sebebi, Müyesserin için 9 eylul saat 14 e bıraktı. Baştarajt 1 inci sahiiede şehir Valisi Daniş Yurdakulun sıhhî durnumları hakkmda izahat almıştır. Meclis Başkan vekillerinden Tevfik Fıkret Sılayla Necmeddin Sadak da Cumhur Başkanı tsmet İnününe refakat etmektedirler. îsmet Inönü, Meclisin pazartesi günkü toplantısında hazır bulunacaktır. Gumhur Başkanı dün gece Ankaraya gitti Ünivcrsitelilerin Cumhur Başkanına hediyesi «CUMHURİYET» in Tefrikası: 44 yahâncı Jfidın STazan: AHRIED HİDAVET KEEL Her salonda irili ufaklı masaların üstün de çeşid çeşid içkiler ve yemişler. O günkü keyfinizin kırat ve ayarına, vücudünü zün takat ve kudretine .midenizin istiab haddine göre istediğiniz kadar içip yiyebilir, münavebe ile çalan caz ve tango orkestralarının ahengine uyarak ele geçirebildiginiz dilberlerle terleyinciye kadar dans eder, bir tesadüf eseri olarak ev sahib: veya sahibesile karşılaşırsanız teşekkürlerinizi sunar ve dilediğirdz zaman bu hiç bir tahdide tâbi olmıyan bedava eğlence yerinden ayrılıp gidebilirsiniz. İtalyan seîiri Marquis della Porta, meslek arkadaşlarmm en genci, hem de Quirinal tarafından çok tutulan bir diplomat. Ama, söylentilere bakılacak olursa, asıl faşist fırkasınm ve Mussolini'nin adamı imiş. Ne olursa olsun, terbiyesi ve malumatı yerinde bir tnsan. Kalabalık içinde ij1 bir tesir yapiyor. yalrua acilyah karısınm slrr'Siyah saçlanna .kapkara gözlerine pek vurgun. Dünyayı görmüyor, onun peşinden bir türlü aynlmıyor. İbglllz büyük elçisi Lord Atchlnson, İn giliz kibarlığmın ve centilmenliğinin nümunelik bir tipi. Her hal ve tavrmda Londradaki yüksek tabaka mensublannın naziklîği ve asilliğl gizli. Lady Atchinson da devrinin sayılı güzellerinden imlş. Kır saçlannin altında yıkılan camiden bakiye mihrabm küçük bir kısmı kalmış. Kıza Miss Margaret'i bana bizzat Lady Atchinson takdim etti. O da annesi gibi klâsik AngloSakson aristokraslsinln belli nümunelerini taşıyor. Bllhassa açık sarı ile kül rengi arası saçları, iri mavi gözleri birden nazara çarpıyor. Hele teni. Yüzüne baktıgım, eltai tuttuğurn zaman P^ançeska ile karşı karşıyayım sandım, Sanki ajTnı toz pembe gülden koparılnrr.ş iki ayrı yaprak. Doğrusunu söyliyeyım. Allah saklasın, Françeska Vlyanadan uzaklaşacak olursa Miss Margaret ile avunabilirim. Irkma mahsus irsî soğukluğu olmasa, belki benim İspanyol Pransız kırması kadar cinst cazibe hazinesine sahib bulunacak. Ne yazık ki, öyle sıkı fıkı ahbabhk temin etmek değil ya, kendisine bir parmak ucundan fazla kur bile yapamıyacağım. Çünkü ağabeysinin arkadaşı horseguards subaylarından birile nişanlı imiş. Macar sefaretinde yaşadığımız devre göre müstesna bir şahsiyetle tanıştık. Kadm bir üçüncü kâtib.. Kısa boylu, ablak yüzlü.. Kırk, kırk beş yaşlarında kadar var. O günden sonra hemen hiç bir davette, toplantıda görünmedi. Hattâ, ben, memleketine döndü sanmıştım. Hasta!.. Dediler. Bazan gerçekten lüzumsuz gevezeükte bulunuyorum. Hayatta bu karakterimin yarattığı tepkilerin epey zararma uğradım. Alay olsun, gülelim diye şöyle bir nükte fırlattım: Rahatsızlığı uzadığına göre, sakın artık işve ve naz ile alâkasını kesip raraha erme çağının eşiğinde bulunmasın! Polonya elçiliği kâtibi Mösyö Lubiyenski ile karısı Madam Lubiyenska olduğu gibi bu lâkırdıyı Macar kâtibeslne yetiştirmemişler mi? Kadin, bütün Viyanada bulunduğum müddetve bir daha yüzüme bakmadı. Ama, Lubiyenski ailesinden de başka türlüsü ümid olunmaz.. Arablar tevekkeli, iri boyların kâffesi almaktır, dememişler. Zevc. zevce, her ikisi de at gibi mahluklar! Ben, sefarete telefone etmeyin! diye t°nbihte bulununca Françeska ile Sabahatten mektub mektub üstüne. Pransızİspanyol kırması sevgilim, Heinrich'in üç gün için Berline gideceğini tebşir ediyor: «O geceler muhakkak beklerim» tstanbul Üniversitesi Talebe Birliği adma, Birlik Reisi Rükneddinin başkan. hğmda bir heyet, dün Dolmabahçe saraymda Cumhur Başkanı Ismet Inönü tarafından kabul edilmiştir. Heyet, Cumhur Başkanına güzel bir çini tabak hediye etmiştir. Cumhur Başkaru, gençlerin bu ziyaretinden pek memnun kaldığıru belirtmiş ve kendilerine iltifatta bulunmuştur. sık a k veto hakkını kullaaması, Birleşmifl Milletler üzerinde fena tesir uyanİnönünün telgrafa Ankara 22 (Telefonla) izmir fua dırmış ve bu hakka muanz olanlann rınm açılışı münasebetile Ticare* Ba sayısını arttırmıştır. Bu ltibarla, eylulkanı Atıf Inan tarafından gönderilen de yapılacak olan Genel Kurul toplandegiştlrilmesi telgrafa Cumhur Başkanı şu cevabı tîsında, reto hakkmm muhtemel görülmektedir. Bu arada, vevernüştir: tonun Genel Kurulca yeniden gözden Bay Atıf Inan geçMlmesi için bir teklif yapmışttr. Ticaret Bakanı Birleşmiş Milletler kurulduğundanberi ANKARA bir çok itiraz ve ihtüâflara sebeb olan I ; ve dış ticaretimizin gelişmesinde veto hakkı üzerinde kurul toplantısında ve memlekettimizi dı^ âleme tanıtmak hararetll münakaşalann cereyan edecehususunda önemli tesir ve hizmeti olan ği muhakkaktır. izmir milletlerarası fuarının açılışını ve Bulgar Meclisi fevkalâde saym IzınirUlerin bu güzel vesile Üe gösterdikleri asil duyguları bildiren toplantıya çağırıldı kıymetli telgrafınızı sevinç ve ferahLondra 22 (B.B.C.) ' Bulgar Meclisi, lıkla okudum. Fuarın başanlı olmasını dilerken, onu hazırhyanlara takdir ve gelecek pazar günü fevkalâde bir topteşekkürleriml v« Izmirli vatandaşları lantıya çağırılmıştır. Meclis, 20 hazima selâm ve sevgileırimi iletmenizi ri randa. yaz tatiline başlamıştı. 16 eylulden evvel toplanmıyacakb. ca ederim. tsmet Inönü . Yücel öner davası Vaktile İstanbulda bamya, patlıcan tane ile satıhrdı. Şimdi okka ile satıhyor. Bunua sebebini araştırdım. Dışandan gelen mallan kilo ile saüyorlar. Kilo ile alan da kilo ile satıyor, Londrsda, elmayı tane ile satarlar. Ama bütün tane ile satılan şeyler kalibradan geçer. Şu kadar santim kutrunda olursa şu Catadır. Bakmız ne acayibdir! Kabak okka ile satılır, hıyar tane ile.». Neden? Belli değil.. Bence, hıyar, kabak kadar çok alınıp satılmadığı için belki taneye vurulrcu?. Lâhana, pırasa okka ile; maru], teze soğan tane ile; pancar, havuç okka ile, turp tane ile satılır. Bunların manbğı yoktur. Ve her ne ki tane ile saulırsa müşteriye mutlaka kankbr, çünkü müşteri aldığı şeyin kilo ile münasebetinl . ve başka şeylerin fiatlarile olan nisbvtini tayin edemez. Ve bütün bu yazılardan sonra benim ilişmek istcdiğım nokta şudur: Ankarada kavun, karpuz okka ile satılır. tzmirde nasıldır bilmiyorum. Ba okka sauşı halk lehine bir seydir. Bugün tstanbulda kavun, karpuz piyasası hakkmda hiç bir fikir edinemezsiniz. Şehrin muhtelif semtlerinde, hattâ bir mahallenin muhtelif dükkânlarmda bostan fiatlan ayrı ayrıdır. Manav, size istediği fiatı söyler. Mukayese edemezsiniz. Ayol, bu karpuzlan otuz kurnşa satıynrlar, dediğiniz zaman giilümseyerek: Bayım, onlar bunların yansı kadar, der. Müşterek ölçünüz yoktur. Üstelik karpu^un fenası tarbda derhal belli olur. Esnaf hişır karpuzu satamaz. Kavunun da hnfifi tadsız olduğundan cesametine bakarak müşterinin gözü boyanmaz. Hangi taraftan baksanız bostan satışının tartı ile olmasmda kâr vardır. Manav ve sergiciler belki benim bu teklifime şimdi içerlerler. Halbuki bu tarzda satış onların da lehinedir. Ne alıp ne verdiğini bilir. Bir vagon karpuzun ne kadar geldiğini bilerek verdiği parayı ona göre taksirn eder. Üstelik karpuzlan boy etmek külfetinden de kurtulur. Müşteri de şehrin hangi semtinde olursa ' olsun az farklarla bostanı aynı fiat j arla alrr... Ben bu davanın Belediyece | ele alınmasmı istiyorum. Teklifinıde hakh mıyım, değil mijim, bir gün Be , lediye Reisile. hattâ Reis mua\inlerile şehrin muhtelif semtlerinde kavun, karf f 1 iTid sahifed* ptız fiatlarmı tesbit edelim. Bunları yer : tşte bu maksadla teşkilâümızdan bazı lerinde okkaya vnrahm. Arada ne bü , malumat istenmiş olmasmda hiç bir yük tefavüt olduğunn derhal görecek gayritabülik görmüyorum. Bence asıl ve bana hak vereceklerdir. Inşallah fîk > dikkate şayan olan cihet, gizli bir kuv rim, yahuz bir hafif tebessümle kapı dı , vetin tamimlerinıizi eîe geçirmek için şan edilmez. ı karanlık yollardan gayret sarfettiğinin B FET^EK ; bu neşriyatla anlaşılmış olmasındadır. Aynı günde inti^arının sağlanabümesi, ayrıca üzerinde doırulacak bir olay teşkil etmektedir. Baştaraft l inci tdhifede • Bu açık hakikat önünde kimlerin gizli yollardan çalışüğmı anlamak, daha ko miş mültecilerden ikinci bir grup, bu, gün Devlet Denizyollarının Aksu vapulay olacakür.> rile Yunanistandan Türkiyeye hareket etmiştir. Bu ikinci grup, 110 ırktaştan mürekkebdar. Bunlardan 43 ü aslen Bulgaristanlı, geri kalan kısmı da Yugoslavyannı muhtelif şehirlerinden, ezcümle Lake Sucoess 22 (AP.) Rusyanin Manastır, Kosova ve Üskübdendir. «Hangi parti gîzli yollarda çalışıyor?» ş Avrupadaki ırkdaşlarımız Yeto hakkı Genel Kurulda fekrar gb'zden geçirilecek Yunanistanın muhtelif yerlerinde, hemen hemen hepsi Yugoslavya veya Arnavudluktan olmak üzere cumhuriyet hükumetinin kendilerini Türkiyeye kabul etmek kararından istifade edeoek bin kadar mülteci kalmıştır. AtinaPire Başkonsolosluğu tarafmdan, dost Yunan makamlarının yardımile bunların topönması süratle yapıhnaktadır. İstanbula giden her Türk vapuruna elli ilâ yüz kişilik gruplar halinde konularak bunarm anavatana avdeti, tahmin edildiğine göre, birkaç ay içinde ve her halde ilk soğuklardan evvel tamamile temin edilmiş olacaktrr. Ömer İnönü ile bir mülâkat Seattle (Birleşik Amerika) 22 (A.P.) Türkiye Cumhur Başkanı İsmet İnönünün oğlu Ömer İnönü ileride siyasî hayata atılmak tasavvurunda değildir. Kaliforniya Teknoloji Enstitüsünde mühendislik ihtısası yapmakta olan Omer tnönü, Seattle ziyareti sırasmda, kendisile görüşen Associated Press muhabirine bu yolda beyanatta bulunmuş ve memleketinin siyasetile milletlerarası durum hakkmda sorulan suallere de şu cevabı vermiştir: < Bu konular hakkmda Amerikada herkes ne kadar malumat sahibi ise, ben de o kadar biliyorum. Bir yıldanberi vatan dışmdayım ve bildiklerim gazetelerinizde okuduklartmdur.» Diğer herhangi bir Amerikalı uni Ankara 22 (Telefonla) Hasan Ali Kenan Oner davasma yarın Uçüncü Asliyede devam edilecektir. Paris Büyük Elçimiz Ankarada Ankara 22 (Telefonla) Paris Büyük elçimiz Numan Menemencioğlu, bu sabah Istanbuldan Ankaraya geldi. versite talebesinin basit yazlık kıyafeUni taşımakta olan Ömer İnönü, WaGerzede büyük bir yangın shington Üniversitesinde okuyan ü i vatandaşı, Orhan Koçak ve Fahir Gözen Gerze 22 (a.a.) Dün gece saat 20 ile birlikte, Seattle Üniversitesi yurdun de Unpazarında çıkan bir yangın neda misafîrdir. icesinde bir fırın, bir han; iki kahve Esasen bir Türk universitesinin yük re on dükkân yanmıştır Yangın söndürme teşkilâtının ve kasek mühendis diplomasmı haiz bulunan Ömer, bir yıl sonra ihtısas tahsiUni bi ;aba halkının olağanüstü gayreti yantirecek ve muhtemel olarak özel bir işte guım daha geniş bir sahaya sirayetini önlemistir. mühendis sıfatile çalışacaktır. Romadan öğrenildiğine göre, Yunanistanda işini bitirdikten sonra İtalyaya geçmiş bulunan ve Türk aslmdan mültecilerle meşgul olan Türk heyeti, halen Italyanm kuzey bölgelerindeH muhtelif kamplan gezmektedir. Hej'et, ttalyadan Avusturyaya, oradan da Almanyaya. İs\içreye ve Pransaya geçe J cektir. Öyle sanılıyor ki bu meırJeketeTde bulunan yer doğiştirmiş mültecierin anavatana avdeti, umumiyet itibarile Yunanistanda olduğundan daha yavaş vukua gelecektir. Bunun sebebi, bu mültecilerin yukanda ismi geçen memleketlerde çok dagınık bulunması ve kamp defterlerinin umumiyetle arzu edildiği gibi tutulmuş olmaması gibi eknik güçlüklerdir.