29 Temmuz 1947 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

29 Temmuz 1947 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

I I \\I BAHİSLER Gıdaların taze olarak ilelebed muhafaza edilmesi Üniversite kabil olacak Reklörünün demeci Yazan: Rıdvan Tezel Ankara Radyosundan yapmış olduğuttuz bir konuşmada, maddenin yapı taşlarından biri olan elektronlardan bahsetmiş., bu daneciklerin bir çok ışleri başardıklarını zikretmiştik. Bugünkü yazınıızda, son araştlrmaların mahsulü olan yeni bir cihazı, konu olarak ele alacağız. Ileride büyük bir gelişme kaydedecek olan, bu yeni cihaz, gıda maddeleri, kimya, ispençiyarî kimya sanayilerinde ve tababette bir çok çığırlann «çılmasını vadediyor. • Bu cihazdan bahsetmeden evvel, kı«aca, clektronu tarif edelim. Elektron, atomu meydana getiren daneciklerin en hafifidir. 1847 danesi bir araya getirilecek olursa, ancak bir hidrojen atomu •ğırlığına denk oîur. Bu kadar küçü« ve hafif bünyede olmasına rağmen maddenin cleğişmelerinde çok müessıı olmakta, ve hattâ bütün kimyevî dtğişmeler, çeşidli atomlar arasında elektron tnübadelesi şeklinde vukubulmaktadır. Ayni elektronlara, radyo ampullerirde ve sesli film makinelerinde de rartlamaktayız. Elektronlan meydana getirerek çeşidli işler yapan ampuller mevcud olduğu gibi, bugün, elektroni* eanayii isimli ve i§ hacmi yüz milyonları bulan bir sanayi gubesi de gelistniş bulunmaktadır." Eskidenberi gıdaları muhafaza etmek üzerinde önemle durulan bir konu olmakta devam otmiştir. Bazı kiraye^î tnaddelerle, gıdaların muhafazası derpiş edilmişse de, bu maddelerin bazılarının vücude muzır olması ve konserve gıdaların lezzet bakımından bir çok şeyler kaybetmesi, bu usulün başarı kazanmaktan uzak kaknasına sebeb olınuştur. Berlin Universitesinde profesör olao Dr. Arno Brach, Amerikaya geldikten 6onra araştırmalarına giri^miş, «Elec tronised Chemicals Corporation» heeabına kiralanan bir buzhanede, tecrjibe1lerine baslamıstır. Şunu hemen ilâve edelim ki, bu yeni cihazın, soğukla hiç bir alâkası yoktur. Sadece cihazın tesLM ve denemeleTİn yapılması için yer bulunamamış, boş bir buzhane, bu makeada elverişli görülerek kiralanmıştır. Dr. Brach'ın cihazı şekli itibarik", atom parçalama makinesini (Sayklotron) hatırlatmaktadır. Cihaz 220 voltluk mütenavip cereyanı, daimiye tehvil ettiktem sonra, kondensatör kulesinde, 4.500 000 volta yükseltmektedir. Bundan sonra, özel bir deşarj borusundan deşarjlar hasıl edilmekte ve saniyer.in milyonda biri kadar kısa bir zaman zarfinda, vücude geürilen elektronlar, bir sel halinde, istenilen yere tevcih edilmektedir. Kapasitron adı verilen bu âletin montajı ve lüzumlu tesisatın yapılması ijin, 500,000 dolar harcanmış. müspet neticeler almdığı için; daha da harcama göze alınmıştır. Göze görünmiyen inşiaların canlıları V* mikro organizmaları öldürdüğü 1896 danberi, yani H. Becquerelin zama nmdanberi bılinmekte idi. Diğor taraftan X şuaları hasıl eden Röntgen cihazile veya Radyum kullanarak, kanser tedavileri bugün dahi geniş tatbikat sahası bulan mühim keşiflerdendir. Kapasitron cihazınm meydana getirdiği elcktronlardan ibaret olan şuaların yukarıdakilerden farkı, mikrob ve hücreleri öldürmesine mukabil bir çok kimyevî teamiilleri başlatmamasıdır. Her ne kadar 300,000,000 elektron voltluk sayklotronlarda ve betatron nevinden atom parçalama makinelerinde de elektronlar kullanılmakta ise de hasıl olan irıjialsrın elektronlardan daha iri dane cikleri havi olması ve sürekli olması dnlayısile, tahribkâr tesirler icra etmektedirkT. Dr. Brach 20 senedenberi araştırmalarına devam etmekte idi. Bu araştırmaiarın özünü, atomun parçalanrrp.sı meselesi teşkil etmiştir. O zamanki kanaate göre, on müyon volt atomu psrçalamak için kâfi idi. Bu maksadla, Alplarda, Generoso dağır.a giden profesör, orada yıldırımın 20 milyon vo t rnertebesinde olduğunu ölçmüftür. Ancak bu kadar yüksek voltajı. emrinie kulianabilmesi için bir çok izolâtörlere ihtiyac vardı. Işte 1927 de, yani 20 sene ew€ İ Berlindeki lâboratuarına dönen bilgin, bu kadar yüksek voltajlara dayanabüeeek izalâtör ve deşarj borularının incelenmesine başlamıştır. 1933 de Hitler, iktidara geldiği zaman kendi'i atom araştırmaları için angaje edilmpk Istenmiş ve fakat orada kalmıyarak Holandaya ve oradan da Amerikaya kaçmış ve nihayet Amerikada yerleşmiîtir. Eiinde sadece plânları bulunan âlim. kendisile işbirliği yapacak ve hele bilhassa malî bakımdan kendisıni destekHyecek bir firma bulamamıştır. Bu arada Jeneral Electric fiemasına başvurmuş, tEvvelce bu işte muvaffak olamadıklarından....», red cevabı almışbr. Kamer araştırma enstitüleri ise bcta terapiyi yani elektron şuaları tedavisine fa7İa önem vermediklerinder» onlar nezdinde yapılan teşebbüs de akim kalmıştır. Nihayet makus talih, araya Ikinci Dünya Savaşını sokreuştur. Cesareti kırılmıyan bilgin, 1943 te ba. teşcbbüsile alâkalı kimseleri bulmuş, yukarıda adı geçen müessese üe kontrat yaparak 250.000 dolarhk bir paıa sağlamıştır. Nihayet 1944 te şehir haricinde, boş bir buzhane kiralanmış, babriye nezaretinin satışa çıkardığı hurda ekktrik malzemesinden mübayaa edilerek tesisata başlanmiftır. 1946 senesi Ocağında teslsat bitmiş bulunuyordu. Tesisatuı bitirilmesini müteakıb, uzun ve yorucu araştırmalar başlamı?tır. Profesör, Berlinde iken, gıdaların muhafazasile çok uğraşmış, fakat gıdaiarda, kimye\î bazı tahavvülâtın önüne geçememişti. Meselâ. elektron seline m.iruz bırakılan gıdalardaki su, kimyasal bir reakjiyonla, oksijenli suya, (Hidrojen peroksit) tahavvül etmekte idi. Deşarj saniyenin on binde biri kadar olduğu zaman, teşekkül eden hidrojen peroksit % 0.5 idi. O haide yapilarak iş, elektrikî deşarjları, saniyenin daha küçük bir kesrinde hasıl etmekür. Işte bu maksadla, saniyenin yüz müyond?. birine kadar denemeler yapılmış ve yüz güldürücu neticeler alınmıştır. Gıdaların nâmütenahi bir zaman muhafazasına do^ru Çeşidli gıdalar selofan kâğıdına benzer kese kâğıdlarına konduktan sonra, beta şualarmın, yani elektron şuala» rının tesirine maruz bırakılmışlardır. Bu arada, çiğ et, kümes hayvanlan eti; Lstakoz, süt, peynir, tereyağı, zerzevat, yumurta, yemişler iki aydan fazla boEUİmadan muhafaza edilebilmişlerdir. Ihtiyatı elden bırakmıyan Dr. Brach; «Gıdaların nâmütenahi bir zaman saklanması mümkündür diyeTniyeceğim. Zira. aradan bu kadar zaman geçmedi ki sizlere bu şekilde konuşabileyim> demiştir. Tababet ve kimva alanlarında kapasitron Mademki vaksinler sadece öldürülmüş veyahud zayıflatı'.mış bakterilerdir, o halde kapasitronla bunların hazırlanması mümkündür. Ancak burada dikkat edilecek nokta, bu mikro organizmaların kimyasai bünyelerinin değişmemesidir. Denemeler, dıfteri antj tokeini, Penicillin, Binsülin, Novokain mahlullerile, başarılı olarak sona erdirilmiştir. Yapılan en enteresan tecrübelerden biri de insan kanının ve kan plâzmaîinın isterlizasyonudur. AmeÜye sonunda, kanuı oksijen massmda hiçbir değişiklik görü'.mediği gibi, kırmızı kan küreciklerinin sayısı da değişmemij ür. Aradan çok fazla zaman geçmediğine göre, Dr. Brach'ın dediği gibi sonsuz bir müddet muhafaza mümkün olup oîamıyacağı hakkında bir jey söylencmez. Ancak bir çok yeni vaksinlerin, anti tokrinlerin, PenirilHn sırııfından ilâçlarm. bozulabilen herhangi bir ilâcın muhafazasının mümkün olabileceği kuvveüe umulmaktadır. Kapasitronla kanser üzerindeki araştırmalar Bu sahadaki araştırmalar daha henüz başlangıçtadır. Bununla beraber, bil ginler; gerek Radyum ve gerekse Rontgen eıhazile çahşmaktan fazla memnun görünmemektcdirler. Zira bu gibi şuaların canh hücreleri de tahrib etmeM derinlerde olan urların tedavisi esnasmda, ıbu şuaların istenilen bolgeye tevcihi zorluklarile karşıiaşılmaktadır. Halbuki kapasitron cihazile, elde edilen elektron seîi, hem tahrib edici tesirlere malik değildir ve hem de istenilen bölgeye teksif ve tevcih edilebilir. Hattâ derinde olan kanserlerin, bir enjekciyon iğnesi kanalından ve hususî M garalardan tedavisinin kabil olacağı umuluyor. Diğer taraftan, kapasitronun husule getirdiği elektron seli, Radyu nmn verdiği beta şualarından, (elektron seli) 500,000 le 1.000.000 arasında daha fazladır. Şunu da ilâve edelim ki, araştırmalar daha henüz kanserli fareler âzerinde yapılmaktadır. Kimya sanajiinde kapasitronnn rolü Müessisler, bu sahada çok ümidler beslemektedirler. Atomik kümenin parjajanmasında. bazı madenî yağların parçalanmasmda (Kraking faydalanmak daha umumî konuşarak, jualama ile, »imdilik mümkün olmıyan bir çok istihsallerin mümkün olabilmesi, ve yakın bir zamanda, milyonluk tesislerin göklere yükselmesini beklemek fazA hayale kapılmak demek olmıyacaktır. Umulduğuna göre elektron bombardımanile çelik kıvam ve tabiatinde plâstiklerin imali mümkündür. Gıda. isterlizasyonnnnn ekonomik cephesi Halen buz deposundan muaddel U borttuarda kullanılan kapasitron ticarî ölçüde isterlizasyon yapmaktan ços uzaktır. Dr. Brach, bir seferde, 50.000 kilo gıdayı sterlize edecek kapasitronun plânını hazırlamış ve adı geçmiş olan müesseseye sunmuştur. Yukarıdaki miktarda, gıdayı bir saatte isterlize etmek mümkündür. Kilo başına isterlizasyon masrafı olsrak 20 para bineceği hesabianmıştır. Günün İktisadî Hâdiseleri Sehir haberleri Yabaıtcı bilginlerden Tam sırasidır. Ge ciktik bile. Orta Av rupa bilginleri kendi memleketlerinde çalışma imkânı bulamadıklarmda n dışarılara çıkıyorlar. Fakat nereyp gideceklerini bilemiyorlar. Onları, Amerika, Ingiltere, hele Rusya fiat sürerek kapışıyor. Biz, bu kapışmaya şimdiye kadar seyirci kaldık. Fakat kestirme yoldan ve israf etmeden inkişaf ettirmek zorunda olduğumuz iktisadımız hakkında akıl dBnışacak birinci sır.ıt dünya bilginlerine bizim de ihtiyac:miz olsa gerektir. Bu devletin bin yiıhk karakteri (idarî) idi. 25 yiıdır onu (ıktisadî) liğe çevirmeğe çabalıyoruz. A sıl bu tesis çağmda bilginin bügisîne muhtacız. Harb biteli iki yil olduktan. Orta Avrupanın adlı sanh büginlerinin büyük kısmı şuraya buraya dağıldıktan sonra. biz de nihayet bir dünya bilgini bulduk. Bu ayın başmdanberi Sümerbank, Nobel mükâfatı kazanmış. dünya çapında bir kimyager olan A^man profesörü Bergius'ü getirtti. Ona fabrikaIarımızı gezdiriyor. Uç aylık seyahatten sonra ondan. sanayiimiz, bilhassa kimya sanayiimiz hakkında bir rapor ala. caktır. Sunî ipek, klor, sülfürik asid gibi işliyen fabrikalarımızın aksar tarafiarı varsa ve beş yıllık yeni sanayi programındaki kimya fabrikalarını mutlaka kurmak lâzımsa. nerede. ne büjüklükte kurmanın en uygun olacağı. bu raporda eösternecektir. Kı?ası. profesör, emekle topladığımiz milyonlarımızı iktîsadca kullanrnanm yolunu bize gösterecektir. Şu aralık tam özlediğimiz şey! *** Profesör Bergius, dünyanm parmakla sayılacak bilgin kimyagerlerinden biridir. Nobel mükâfatını şu keşfinden kazanmıştır: Kömürü var, petrolu yok memleketler Jcöraürden petroî yapm^k usulünü bulmağa çalışıyorlardı. Almanya ve Ingiltere adaları gibi. Petrolu olanlar da bir giin tükenirse onu kömürden çıkarmağı araştırıyorlardı. Amerika gibi. Işte profesör Bergius. dünyanin bu kadar üstüne düştC'ğü kcşfi yapmış, yeni bir fen ufku açmıştır. Işin güçlüğü, bulunacak usıı'.ün kücük lâboratuarda değiî, büyük fabnkalarda tatbik edilebilmesi idi. Keştin bu ticarî deâeridir ki, profesörs birdenbire dünya şöhreti kazandırmıştır. Bu harbden önce, büyük sermayeli kömürden petrol çıkarma şirketleri ktt ruldu. Bunlar Beraius usulü diye kimya edebiyatına geçen usulle petrol imal ediyorlardı. Bu sayede profesör, ihtira beratlan satarak zengin olmuştur. Fakat, harbce serveüni kaybetmiş, A.'manyadaki muhteşem malikânesinden de olmuştur. Son yillarda kötü gıda şartlarından 00 kilo kaybeden bilgin, zahmetlerden sonra, Almanya ve Avustunadan çıkmağa muvaffak olmuş, memleketimize gelmiştif. Geldiği zaman gördüğümüzde, kıya^eti memleketimizdeki vasatın altındaydı. Fakat, profesör şimdi, Türkiyede bulunmakla bahtiyarlık duyduğunu kendine mahîus sade ve vakur haıile ifade etmektedir. Profesörle tetkik seyahati çırasında buluştuk. Fabrikslarımızı incelerken gördük; tenkidlerini dinledik. Bir dünya bilginini iş üstünde görmek kadar faydah şey yoktur. Uzmanlanmiz etrafını almışlardı. Kesif bir çalışma ömrünün verdiği emniyet ve katiyetle söyledikleri ve kırmaksızın yaptığı ikazları dikkatle diru'eniyordu. Pesten ileri sürdüğümüz mukabil izahlarımızı geniş bir müsamaha kanadı altma alarak, onları tane tane bir kenara atması, öğreneceğimiz inceliklerdendi. *** Bize bilgin lâzım mı? Işlerimizi görüyoruz y»! dememeliyiz. Batı bilgı?ini kaptıktan gor.ra. onu burada tstbikten koVay ne var iddiasının bojluğ'i, dünya çapında bu insanlarla temastsn sonra daha iyi anlaşılıyor. Gerçekter, batıya gidip oradan çok şey öğrenebiliriz. Fakat, o çok şey. genel şeydir. Bir makine mühendisi, kimyager, yapı uzmanı veya iktisadcmm batıdan getirdiği sade genel bilgidir. O bilginin burada nasıl tatbik edileceği değildir. Ba. tıdan başı dolu dönen gencin soluk almadan tatbika geçmesi acele olur. Çün kü o. öğrendiğini bu memlekete nası. tatbik edeceği hakkında aynca (imali fikir) edecektir, Biz galiba, bu «yrıca akıl yormağa gelmiyoruz. Bir şeyi beş defa yapıp yikmamız, çoğu yaptığımızin sırıtması hep bundandır. Adlı sanh yabancı bilgin, bize öğrendiğimizi burada nasıl tatbik edeceğimizi öğretecektir. Bu memlekette tatbikat yapmak, batıda Bğrenilemez, ancak burada öğrenilir. Bunu, büyük batı bilginlerini çağırıp, yanlarına uzmanlarımızı katmak suretile öğrenirsek, işlerimiz yaz boz tahtalığından o CUMHUKIKET 29 Tcmmuz 1947 NAÜNA MIHINA I İ Batmış gemilerin enkazından istifade ir kaç •gün önceki gazetel» rin birinde okuduğum bir habere göre, Malije Bakan. lığı, Birinci Dünya Harbinde Çanakkale Boğannda ve erraftnda batan harb ve ticaret gemilerinia enkazını çıkartmağa, bu işi arttırma ve eksiltme kanunu Jıükiimlerine göre, müteahhidlere yaptırmağa karar vermiştir. Haberde, hurda demir fiatları hajli yüksek oiduğundan bir çok i? adaınIarının bu işi üzerlerine almak icin müracaat ettikleri ve çıkarılacak enkazın kıymetinden muajyen bir kısmımn devlet hazinesine kalacağı da biidirilmektedir. Gazete, Boğazda batan Ingiliz ve Fransiz harb gemilerinde altın bulunması kuvvetle muhtemel olduğunu da ilâve edijor. Birinci Dünya Harbinde, Çanakkale Boğazınt'a ve etrafındaki karasularımızda bir hayli gemi batmıştır. flk kurban bizim Mesudije zırhlısıdır. Ondan sonra. 18 martta Fransızların Bouvet, Ingilizlerin Ocean ve Irresiztible zırhlıları batmıştır. Gelibolu >arımadasmdaki kara savaşları sırasuıda Muaveneti Milliye muhribimiz Ingiliz. lerin Goliath zirhlısını batird:ğı gibi, Alman denizalrıları da Ingilizlerin Triumph ve Majestic zırhhlcrını batırmıslardır. Boğazı geçmeğe teşebbüs eden Ingiliz ve Fransiz denizaltıların. dan bazılaıile mayinlerimizi taramayâ çalışan bahkçı gemilerindeu bir kaç tanesi de batmıştır. Ordumuza asker ve malzeme taşıyan nakli>e gemilerimizden bir ha>lisi de Boğazda denizal. tılar tarafından batırıldığı veya yaralanarak karaya oturrulduğn gibi. bunlar IMarmaranın muhtelif yerlerinde de Barbaros Hayreddin zırhhsım, Pelengi Derya gambotunu ve başka vapurlan da batırmışlardır. Marmarada batırıl. miş olan İngiliz denizaltıları da \ardır. Harbin son yıhnda Yavuzla Midillinin, Alman Amiralı Von Paseviç kumanda. sında yaptıkları manasız çıkış sırasında, Mirlilli kruvazörü de Imroz adası civaruıda batmıştır. Yıldız sarayının merasim köskünde açılan ktımarhane\n işletmiş olan italyan Mario Serra'nın babası, batan gemilerden bazılannın enkazını 1926.27 yıllarında çıkarmıştı. Fakat öyle sanıyorum ki bunlar derin sulara gömülen gemilerden ziyade siğ sularda batanla. rin enkazı idi. Bir gemi mezarlığı da bizira Halic tersanesinin önüdür. Türk donanma«ının ve denizciliğinin katili olan Sultan Hamidin zamanında, metruk bir halde senelercc kıçtan kara yatan gemiler. den hazıları. burada kendi kendilerine kaynayıp gitmişlcrdir. Bir kaç defa Cumhuriyet sütunla >ida yazdığım yazılarda, bu gemi enkazından istifade edilmesini tcklif etmiştim. Çesme deniz savasmda havaya uçmuş olan Rus Amiral gemisinde buhındugu lahmin edilen altmları çıkarmak için de hazı mütesebbisler, hükumetten izin is. temişlerdi. Sonra, bilmem ne oldu? ^ığ sularda batmış gemilfrin enkannı çıkarmak güç bir iş degilse de Ça. nekkalenin ve Marmaranın derin sularında yatan tekneleri parçalayıp çıkar» mak hayli müşküldür ve hususi teçhizata muhtacdır. Atılay denizalümızı çıkarmak için rleniz mühendislerimiîden yüzbaşı Vedad Doranın hazırladığı proje hakkında. geçen sene okuyrıcıılarıma malumat vermiş ve 500 bin lira masTafa ihrl yac gösteren bu projenin tatbıkından, Allah göstermesin. denizalrı gemilerimizin uğrayacakları kazalarda büyük istifade temin edileceğini yazmışüm. Bu projede ileri sürülen teçhizat temin edilmedikçe, derin sularda batmış gemilerin enkazını çıkarmamn miinıVün olacağını sanmıyorum. Yukarıda isim. lerini saydığım çemilerin çağu derin sularda batmısbr. Batan gemilerde altın bulunup bnlunmadığı meselesine gelince, bunların bazılarmda altın bulunsa dahi, herhalde büyük bir yekun rutmaz. Bütün bu enkazı çıkarmak kabil olursa, elde edilecek bınlerce ton demir, çelik ve bakırın, bulunacak altınlardan çok daha kıymetli olacağma ve bu İş için sarfedilecek paray fazlasıle ödiyeceğine süphe yoktur. Fikrimce bu çıkarma işini üzerine alacak olan firmanın, Vedad Doranın projesini satın alması ve Millî Sa\nnma Bakanhğınm da bu genc ve kıymetli mühendise, çıkarma işlerine nezaref için müsaade vermesi yerinde olur. Aksi takdirde derin sularda batmiş gemilerin enkazından pek az sey çıkarılabileceği kanaatindeyim. Meğer ki ihtısası, tecrübesi ve teçhizatı olan bir yabancı fîrma, bu işi deruhde etsin. Fakat Arrupa sularında o kadar çok gemi batmıştır ki yabancı firmalar, kendi memleketlerinin sularmdaki enkazı çıkarmağı tercih ederler. nizim denizlerimizde çalışsalar bile işleri bittikten sonra, ellerindeki teçhizatı alıp giderler. Biz de. böyle her zaman muhtac olabileceğimiz bu teçhizat, teşkilât ve tecrübeden mahrum kalırız. istifade zamanıâır Dr. Nizameddin Aii zamsn kurtuıur. Onun için, batı bilgini bulmak imkânı olunca, fırsatı kaçırmamalıyız. Son getirciğimiz profesör, bütün vasıfbrı taşıyan dünya değerlerindendir. Fakat diyeceklerine biz ne diyeceğiz? *** Şüphe ile titremekte mazuruz. Zira yürekler acısı misallerimiz vardır. Bir kaçını hatırlıyalım: Merkez Bankası kurulurken dünya çapında bir iktisadcı o'.an Dr. Şaht'a müracaat edildi. Meydana bir rapor çıktı. Bu raporun sl. manca metni hâlâ bizde durur. Türkçe?ini buı'amamıştık. Bulanı da görmedik. Bu raporu kim okudu. kim ondan faydalandı bilaimize ilişmedi, Yalnız raporun tavsiyelerile Merkez Bankasınm kuruluşu arasmdaki tezad bir gerçektir. Amerikan iktisadcılanndan 6 sını, iktisariımızı inceleyip tavsiye yapmaları için çağırmıstık. Bunlar geldiler. Anadoluyu baştanbaşa gezdıler. Bol para karşılığmda üç büyük ciıdlik bir rapor yazdılar. Bu rapor da sırroı'du. Arayan bulamadı. Acıdır söylemesi. Izmid kâğıd fabrikasında satm alınan kırpıntı kâğıd yığınları arasında bu ra. porlara raslanmıstır. Halbuki adamlar, batı gözile memleketi cörmüsler, ikti Sıddık Sami Onar? Amerikadaki intıbalarmı anlatıyor Istanbul Üniversitesi Rektörü Ord. Prof. Sıddık Sami Onar AmeTİkaya yaptığı seyahat hakkında gazetccilere şunları soylemlştir: Princeton Universitesinin 200 üncü yıldönümü müna^ebetile yapılacsk mt'rasime Istanbul Üniversitesi namır.a davet edildim. Istanbul Üniversitesi ve diğer iki Türk Universitesini temsilen Amerikaya giltim. Merasim üç gün devam etti. Birinci gün Prir.ceton ünivers;Rektörü ve profesörleri, misafirleri kabul ederek tanışma merasimi oldu. Ikinci günü yeni yapılan kütübhanenin temel atma merasiminde bulur.duk. Uçüncü gün de kapaniş merasii ve fahrî doktorluklar tevcihi yapıldı. Merasimde 439 üniversite ve akademik teşekkül mevcuddu. Teşrifatta her üniversite ve teşekküllere tarihi kıymeiine göre yer verildi, Istanbul Univ€T«itesinin ilk kuruluş tarihi rıazara allnarak Plaska Universiteslnaen soııre 13 üncü geldik ki, 15 asırda açBan üniversiteler arasında sayılmaktadır. Kapaniş merssiminde bazı Amerikan ve Ingiliz Üniversite profesorl^r'.le \'ewYoık Başpiskoposu ve Amiral W. Nimitz, General Eisenhower, Başkr.n Truman gibi Amerkanın tanınrr.ış simalarma fahrî doktorluk ünvanı verildi e bu vesile ile Başkan Truman bir nuuk söyledi. Merasimderı sonra NewYork'taki Columbia Üniversitesini ziyaret edereî benim için verdikleri ziyafette bulundum NewYork'ta talebe müfettişi Fikret Süe>l deiâletile Ne\vYork'ta bulunan Türk talebeleri ve stajyerlerle bir buçuk saatlik bir konuşma yaptım ve bunların çahşreası hakkında edindiğım malumattan çok memruın kaldım. Buradan \Va=hington'a gittim ve burada biri zenciler ve biri de katolikler tarafından idare edilen beş üniversiteyi ziyaret ettim. Dönüçte Roma Uniersitesini gezdim. Prenceton Universiesi ve aksdemik teşekkül merasiminle âde't olduğu veçhile ÜniverFİteır.ız dına bir mesaj götüıdüm. Bu messj. arihî bir kıymet taşıyordu. Bu mesajın ingilizce metni 15 inci asırda Türkiyede yapılmış ipek kâşıda. türkçe metni ise 18 inci asırda Avrupadan gerilcrek burada terbiye edilmiş «Sultan> denilen bir kâŞıda yazılmıştı. 18 nci asır üslubu motiflerle çerçevelen•işü. Bu tarihî eserler, Princeton Univeısitesinde büyük bir alâka uyandırdı. Amerikada ve Romada ziyaret ettiğim üniversitelerde bize karşı tevec:üh ve a!âka gösterildi. Gördüklerim ve duyduklarımdan gsyet memnun olarak memleketime döndüm.> Sav t^0*0^0^0^0&. dra Üniversitesi iktisad profesörü Benham pahalıisşan hayatımızı ucuzlatma tedbirlerini bulsun söylesin diye çağırıldı. Aylarca inceleme gezilerinden sonra, bir rapor yazdı. 100 maddelik tavsiyeyi ihtiva eden bu raporun da akıbeti yukarıda. kilerin eşidir. Dünya çapında bir operatör olan profesör Nissen'in memleketimize ge. lip gidişine, iktisadî eserieri ingilizceye tercüme edilecek kadar değerli görülen Alman profesörü Röpke'nin Universitemizden a>*rılışına, getirilen dij ğer dünya çapındaki matematikçiler tabiî bilgi uzmanları ve filozofların akıbetlerine synca dokunmıyacağız. Yalnız kesince diyeceğiz ki, bize kalkınmamızda fayda ancak bilşiden gelecektir. Mademki dünyada bir bi.'gin kapışması var, katılalım. Fakat sona kalmaz ve talihimiz yâr olur, biz de onlardan getirebLirsek. dediklerini de dinliyelim. Elimize ilk fırsat diişmüştür. Şu anda Anadoluda faydamıza incelemeler yapan profesörün çalışma sonuclarını yayınıamak ve tavsiyelerini dikkate almak, bu yeni çığırda atacağımız ilk adım olacaktır. ür. Nizameddin Âli SAV 1 sadımız hakkında tavsiyelerde bulunmuslardı. Biz İse, o Memleket Mektubları Erzurumda değerli bir sanat sergisi Yazan: Ahmed Halil Ennırum, temmuz Erzoruma geldığim gundenberl şehrin mekteblerinden bırinde açilmış bir sergiye aid konuşmalara şahid oluyorum. Her gittigim yerde: Dogrusu mükemmel bir eser! Aln senede ne muvaifakıyet. Yarınki Erzurym evlerini yapacak halk mimarlannı yetiştırecek bir mekteb:n muvaffak olmuş sergisi! Gibi övücü hükümler venhyordu. Artılt şehirde göreceğim diğer yerlerın bjşma bu sergiyi koymak gerekiyordu. Şehrin dört kapısından biri olan Gorcü lrapısınaan biraz Ileride Erzurumun eski binaları t;pinde bir mimariye sahıL «Erzuıum Yapı Enst:tüsü> nün paviyonlarmda açilmış bulunan sergi, akfkatte bir mimarî sergisi sayılsa yeridir. Sergiyi, açan mekteb, Cumhuriyet maarifimizin yüzünü ağarten ve sayısı bütun memleke;te altıyı geçmıjen orijlnal müesseselerden bırini teşkil ediyor. Filhakıka illc numunpsl 1932 de Ankîada gorülen ve o zamanlar adı «İnşaat Mektebi> olan bu müesseseler on beş •ıllık tarihlerile ne kadar övünse'.er hsklıdvrlar. Talirr.atnamesıns göre «:1X mekteb fevkinde umumi malumat vermekle beraber her nevi inşaat için bilili ve maharetli usta» ye:.şürmeJc hedefını. bir taraftan tedrisat ile, diğ:r taraftan «telkin edeceği faaliyet tarzlaı, vereceği itiyadlar, maharetler. alâia ve mefkurelere ve bılfiıl talebeye yaşa•acağı içümai hayaüa istıhsal> etmege çahşmakta ve bu hedefe «Türk sanatkârlığma yakışır ahlâki ve meslekî bir "Secıye teşkili gayesini» de ilâve etmekedir. İşte bu hedef ve gaye ile mücehıez inşaat mekteblerinin birincisi 1932 de Ankarada. ikinclsi 1939 da İstanbulda, üçüncüsü de 1940 ta Erzurumda açılmıştı. şımdi müdür, hoca ve talebeleri tarafından bize gezdirılen sergi, Erzuum İnşaat Mektebının ki yeni adı <Yapı Enstitusü> dür. ikjnci sergisidir. Fakat bu sergi! evvelkisinin denemelerirjden istifade ederek çok mükemmelmis bulunuyor. Esasen mekteb de on seidz mezununu ilk defa bu sene veriyor. Sergide mektebe veda edecek delikanlıiarın göz nunınu ve alın terini taşıyan cserlere rastlıyorsunuz. Sergiyi ziyaret edenJerin dikkatini celbeden talebe eerlsrj arasında Osmanü üslublle yapılmış bir çeşmenin m\ısluğuna hemsn elinizi uzatacağınız ve cennet pınarlarüe rr.eşhur Erzurum sulanndan içece?iniz geliyor. Ziyaretcideki bu arzuyu sezen çalışkan Enstitü Müdürü Leylioğlu Tahsin: Biraz vaktimiz olsaydı suyunu di akıtacaktık! Diyor. Öte yanda, mesken buhranından bütün şehirlerimiz glbl şikâyetçi olan Erzurumda herkesin arzusunu tahrik eden modern bir evJn, husus! bir sevk ile döşenmiş odalarmı geziyorsunuz. Slzde âdeta temellük areusunu uandıran evin kapısuıdan çıkarken: Sergi, müddeü bittikten »onra yıtılacai! Myorlar. Ziyaretçiler; Yaak! Seslerile evi terkediyor ve enstitü delikanlılarını» yarattıkları öteki eserlere dalıyorlar. Bunlar arasında bir enstltülünün blzzat işlemelrte olduğu bir vazo ile pek ustaca yapılmış kule çatisı ve köprü iskeleti dikkati çekmekten gen ksJmıyor. *** Her gün blnlerce ziyaretçiyi ve takdirlerini celbeden bu serglnin yeri ve açılıs zamanı itıbarüe taşıdığı hususiyetlere işaret etmeden mektubuma nihayat vermek doğru olmayacak. Bugünkü Erzurum Yapı Enstitusü 1919 da Erzurum kongresinın toplandığı, fakat sonrsdan yçnan sanayi mektebinin tam yerinde bulunuyor. Sergi, Atatür'iün Erzuruma ilk geldiği 3 temmuz 1919 tarihinin, yı'dönümüude açıldı. Sergi paviyonlarjn; sü^lejen levhalarda «Nutuk> tan alınmış parçalar var. Bu \fsiie ile ziyaretçiler, blr tarafcan bugünkü harab Erzr.rumu yarınm mamuresi yapacak enstitü delıkEnlılarmın xarattıliları eserlerl temaşa ederken ötetaraftan 28 sene evvelkl tarihî günlerin havasmı ter.effus edıyorlar. Halkm emsalsiz rağbeti ve alâkası karşısında on beş gün müdde'ı olan sergi on gün daha uzatılSı. Şarkl Anadolunun ordu. kültür ve ekonomi merkezi olmak roıü hergün biraz daha artan Erzurumdan geçen her yolcuyu sergide görüyorsunuz. Müessesenin mesleğine candan bağlı görünen, vazifesinin gerçekten sahibi olan müdürü Leylioğlu, ziyaretçiler üzerinde, sergi eserlerinin verdiği intıba ile çok güzel uzlaşan müstesna bir çalışkanlık ve vazifebilirlik tesiri bırakıyor! *** Erzurum, uzaktan adı ve sanı geçtiği zaman insana oldukça mamur ve abadan bir şehir hissini veriyor. Fakat kendisini gördüğünüz zaman harab ve bakımsız kocaman bir köy oVduŞuna hükmediyorsunuz. Daha sonra bsşın. dan geçen iki asirlık maceraları dinleyiniz. Kendi kendinize .Bu harab büyük köy nasıl oluyor da bugünkü hsîile yaşıyabiliyor?> demeniz muhakkaktır. Bununla beraber şehri beş senede bir görenler, gittikçe umrandan naslbini aldığını anlatıyorlar. Cumhuriyetin övmekle çok haklı olduğumuz şimendifere kavuşmuş Erzurumu, gün geçtikçe daha başka ohıyor ve 1914 Erzurumunun umranına daha ziyade yaki'aşıyor. Yalnız bu umran, en çok âmme inşaatmda göze çarpmaktadır. Şehrin asıl mahallelerine el dokunmamış. Sergisini ziyaret ettiğim müessese, bu harab mahalleler karşısında büsbütün değerleniyor. Müessese müdürünün izahatma göre Enstitü, Erzuruma gelmeği ve kalmağı ekonomik ve kârlı saymıyan mimari'a, plândan anlamıyan usta tipi arasında mimarlıktan anlar bilgili ve maharetli bir yeni usta zümresi yetiştirecektir. Ancak hemen hepsi yatılı olan talebeler, Türkiyenin muhtelif köşelerine mensubdurlar. Mezun olduktan sonra bu harab ve bakıma muhtae yurd köşelerinden ayrılabi'ılrler. Müessesenin bu bölge halkından olan 17 talebesi ise yalnız gündüz talebesidir. Görüştüğüm alâkalılardan biri, Erzurum kazalarında imtihan evrakı Aniarada tetkik edilen kabul imtihanına giremiyen, Erzuruma gelerek gündüzlü olmağa da halleri e.Verişli olmıyan Enstirü talibi genclerin bulunduğunu anlatü. Yeni ve bilgili yspı ustası tipine bilhassa bu havalinin şiddetli ihtiyacı gözönüne alı. nırsa Erzurum Yapı Enstitüsüne alınan imtihansiz talebe için hiç değilse mekteb içinde basit bir barınma imkânınm temini faydah olacaktır. A.H. Fennî bir film gösterilecek Ankarada açılacak sergi Istanbul Üniversitesi Talebe Bırhğmden alığımız bir mektubda, Anksrada açılacak ergınin Ankara Yjksek Tahsıl Tnlebe Eıılıği Istanbul Üniversitesi Talebe Birhğı taraından açılacagı bildirllmektedır. Bir tcrfi Sağlık ve Sosyal Yardım Mudur muavin îrinden Dr. Kâmil Öner, terfıan İstarfıU urdlar Mudürluğune tayin edilmiştlr. Dr. lâmil Oner ay başmda yeni vazıfesine bnşlyacak, Sağlık Müdürlüğundeki vazıfeçine de levam edecektir. Son günlerdc Amerıka ve Italyadan fehrimize fazla mıktarda elektrik raaizemesı gelmiştir. Klektrik levanmı piyasasında ucuzluk başlamıştır. Bilhsssa İtalyadan gelenler daha JCUZ satılmaktadır. Elektrik mahemcsi bollaştı Burgaz dasının Ayanikcla kıliçesi cıvarındaki fundalıkJarda bir yangın çıkmıştır. Bes saat devam eden bu yagm sommda altı donüm kadar fundahk ve yiızden fazla da çam ığacı yanmıştır Yangınır. atılan bir tiga•adan çıktıiı anlaşılmıstır. Belediyenın İsveçe sipariş ettığı otobüslerien dört tanesi yapılan mukavele gereğınce >u ayın sonunda Eehrimizde bulunacaktır. îelediyenin yeni otobıisleri gelınce Edımekanya da sefer yapılması kararlaştırılmıştır. Sağlık Miidurlııgu, Çatalca, Yalcva ve Şilere birer cankurtaran arabası tabsis etmijtır. Ueride Silivri ve Kartala da birer araba ,erilecektir. Burgaz adasında 6 dönüm fundahk ve 100 çaın ağacı yandı İsveçten gelecek otobüsler Cankurtaran otomobilleri 541 çuval küflü pasürma imha edildi Sağlık ve Sosyal Yardım Mıidurluğüne bağlı iağlık ekiplen, Sütlücede soğukhsvs deposunia on dort jahsa aid 541 çuvpl pastırmayı mzuk ve küflu bulmuşlardır. Yerinde tet:ik!erde buiunan Sağhk Müdürü Dr. Fa ; k 'aıgıcı, pastırmalsrın imhası için alâkadar makamlara emir vermiştir. Son zamanlarda gerek insaat sahıbleri, geekse bajiler aldıkları çimentolan ya baskalarına devretmekte veya yüksek fiatla satmaktadıriar. Bolge Ekonorri Müdurlüğu bu ise elkoymuş ve yaptığı kontrcllar neticeinde suiistimalini gordiikleri şahısları Savcılığa teslim etmiştir. Savcılığa teslim crlılenlerm sayısı her gun biraz daha artmakt>dır. Fatihte Muradpaşa mahallesınde kudur.ın ir köpek, Zeki, Mediha ve Kemal adında ç çocuğu ısırdıktan tonra halk tarafından ılduruImuştLir. Çimentoyu karaborsaya çıkaranlar Adliyeye verildi Nişanlısını yaraladı Kasımpasada Uzunyol mahal'.esinin îîohud sokağında 14 numaralı evde oturan ve iççilik yapan 18 yasında Nermin adında bir kız, Bahriye caddesinden geçerken, kendisine muğber bulunan nişanlısı Hahl Demirkapıya rastlamıstır. Dargın nişanlılar arasında çıkan yeni bir münakasa neticesinde bıçağım tarılan Halil, Nenninl muhtelif yerlerinden yaralamıştır. Kuduz bir kö'pek üç kişiyi ısırdı Bankamızda açacağmut küçük hesab sizi bir İki çocuk boğuldu Evvelkl gıın de çehrimı.deki plâjlaıda Ikı aoğulma vakası daha olmuştur: Beyazıdda Bakırcılar yokuşunda 8 numaalı evde otuıan İran tehnasından 16 yaşınlaki Nalb Kii<,!iicçekmecede. Dolabderedp ot\ım İtalyan tcbaasından İS yasındaki Kcn<stsnlinidis de Kalamışta denize girmisler ve yi yuzme bilnıcdikleıinden boğulmuşlirdır. A P A R T I M A N TÜRKİYE GARANTİ D A İ R E S İ BANKASI sahibi edebilir. Gişelerimize müracaat ediniz. Galata, Bankalar Cad. No. 27 Erninönü Halkevinden: 30.7/1947 çarsamba günü Eaat 18 de .Göğüs hastalıkları cerrahisi» mevzuunda bir film gösterilecektir. Giriş serbesttir. ISMAIL DUMBULLU TIYATROSU Bu Akşam: SUADİYEDE ŞAZİ3VIEND ARPACTOGH] ve SELÂHADDİN İDEMEN Nişanlanddar. 28 Temmuz 947 Amasya İstanbul I> Ramazan 11 Salı ÇINARDİBİNDE 1 temmuzdanberi tttuak CUMHÜRÎYET 1 S'üshası 10 kuruştur. T BEBEKTE SATILIK YALI ARSASI Bebekte sahilde asfalt üzerinde Arifi Paşa yalısı arsîsı satılıktır. Her gün &aat 12 14 ile 17 18 arasında 49069 telefona müraeaat. Vasati 13.20 4.51 ı I s < l 17.18 Î0.29 22.21 8.47 i 12.M Ankarada basılıyor S.49 T20 İstanbulda dağıtma merkezi: Beyoğlu G. E. K; Kitabev) ı.sı Yüksek ses sanatkârı gazelhan A Y D A S Ö N M E Z ve arkadaşları. Ahmed Güldürür Eyüb Sabri, Tevfik İnce birlikte Z E Y N E B İ N A Ş K 1 Komedi 3 perde ve zengin varyete Ytnu akşam: Kadıköy Süreyyada Mefharet Yılduım beraber Abone Şeraiti Bir ayhk Üç âylık Altı aylık Senelik ^^ye Hartc ROO Sl 1600 > 29O0 > 54IK) > 300 Kr. 800 < 1500 • 2S00 . Gazetemiıe gönderüer evıak ve vazılar nesredllstn D İ K K A T

Bu sayıdan diğer sayfalar: