CTJMHURÎYOT • * ' • 14 May» İMT İKTİBASLAR Kendî a ğ z m d a n Ankaraya gîden Kurddereîinin hayatı Patrikhane heyeti 4 Rumanyada açlıktan asla ölünmez diyen eski Rutnen ata sözü, şu 1946/47 yüının fiddetli kıjında büyük bir tek. zibe uğradı. Memleketin bir çok merkezlerinde, hattâ Biikreş şehrinde, aylarca, haftalarca ekmek bulunmad:. Hele Moldavyada kıtlık pek şiddetli oldu, kapı kapamaca açlıktan ölen aileler görüldü. Rumanya, barbden önce, Avnıpanrn başlıca buğday müstahsili memleketlerinden biriydi. Şu halde bugünkü korkunc durumu neye yorabiliriz? E\relâ, buğday ve mısır mahsulünü bozan kuraklığa, sonra, Sovyet makamlarmın, tamirat bedeli r.amile yaptıklan musaderelere. Yaz mevsiminde, hükumetin, sırf seçim sebeblerile beyaı ekmek dağıtıp ileride vukrua gelebilecek halleri dikkate almamak suretile işlediği hatayı, bu iki amiie üâve etmek lâzımdır. Gıda maddeleri buhranından üeri gelen ıstırablara, soğuğun sebeb olduğu meşakkatler de eklenmektedir. Rumanya, Sovyet Rusyadan sonra, başlıakaryakıt müstahfUi memleketti. Halbuki, harbden sonra, petrol istihsalâtı son derece azalmıştır; çünkü, yeni kuyular kazmak için gereken tesisata girişilmeden, eldeki kuyuların işletilmesine devam edilmiştir. Oteyandan, gerek harbden önce, gerek harb içmde, petrol kuyulan işletme malzemesini Almanya veriyordu; bugün, Almanya bu malzemeyi arük imal etmemektedir. Birleşik Amcrika ile Büyük Britanyaya gelince, Rıımen petrolu mün. hasıran Sovyet Rusya yolunu tuttuğu için, bu iki memleketin, Rumanya petrolu ihracmı kolaylaştırmakta, bugünkü şartlar içinde, hiç bir roenfaatleri olmad#ığı besbellidir. Istihsalin azalması ve işgal makaralarının yaptıkları musadeıeler, bir çok umumî ve hususî binalan, ısıtıcı vasıta olarak kullanılan mazuttan mahrum bırakmıştrr. Bundan başka, mazutla işliyen bir çok elektrik santralı da durdurulmuştur. Sovjetlere durumun vahametini anlatmak üzere, Moskovaya bir Rumen murahhas heyeti gonderilmişse de, bu müracaaün müsbet bir netice vereceği, Bükreşte pek ümid edilmiyor. Buna mukabil, Macaristandan ve .Bulgaristandan bir kaç vagon buğday alınacağı umuluyor. Rumanyalılar, memleiî^et slyosetini «Rııs realitesine» doğru yöneltmek gerektiğini durmadan tekrarlıyan çeflerin sözlerini dinlemekte iseler de, bu realite, şimdilik, şu iki korkunc kelime i!e hulâsa edilebiliyor: Açlık ve soğuk. O sebeble, yurddc?, gözlerini, insiyakî olarak garba çeviriyor, uğradığı hayal sukutlarma ragmen, Londrada ve Birşik Amerikada, hava dalgaları vasîta. sile, pek talâkatle edilen vaidlerin nihayet yerine getirileceğini, sükun içinde, ümid ediyor. O vaidler yerine getiriledursun, bir kaç gün evvel, Amerika hükümeti, aç Rumanyalılara yardım etmek istetinin elle tutulur bir delilini gösterdi. Köstenceye yedi bin ton yiyecek geldi, en muhtac bölgelere dağıtıldı. Açlann bu erzağa saldırmama";! için, hükumet, inzıbatı sağlamak üzere askerî kuvvetier topladı. Amerikan askerî heyeti subayları, erzakın dağıtılması işine nezaret ettiler. **• Amerikanm bu hareketi, Rus İşgal makamlarını hayli öfkelendirmekten geri kalmadı. Bir çok Rumanyalılar, bu hareket, Sovyetleri, • memleket üzerindeki tazyiklerini artturmağa sevkedecek mi acaba diye düşünüyorlar. Bu endişe gerçekleşecek gibi görünüyor. Nitekim, Rus makamları, bir takım yeni inzıbat tedbirleri aldılar. Ilk tedbir, Antonescu rejimile işbirliği yapmaktan sanık olup Bükreş hapisanelerinde yatan bütün mevkufların meçhul bir tarafa nakledilmeleri şeklinde kendini gösterdi. Sonra, muhalefet partileri aleyhine şiddetli bir neşriyat başladı. Bunlardan başka, Bratiano'nun, Maniu'nun ve Petersko'nun partilerinde idare mevkilerinde bulunan bir çok kimseler, memleketin her tarafında • Sovyet askerî kuvvetlerinin emniyetine ve komünist partisi şeflerinin hayatma suikasd» töhmetile tevkif edildiler. Hapsedilenler arasında. ileri gelen hukukçulardan avukat Ottulesko da bulunmaktadır. Muhalefet partilerine mensub gazeteler mukabil harekete geçmeğe uğraşıyorlarsa da sansürün takyidatı yüzünden, bu mukabil hareket gitgide daha tesirsiz kalıyor. Gerçi, muhalefet partllerinin başmda krymetli kimseler varsa da, bunlara çok eziyet ediliyor. Mr. Truman'ın son nutkı;, bunlara ümid verıniş, mücadsleye daha şiddetle devam etmeleri içîn bir teşvik olmuştur. Bu kiır.seler, işgalin ezici yükünü taşımak zorunda kalan büyük bir halk kütlesinin, açık veya gizli sempstisine güvenmektedirler. Eğer Batı bloku devletleri, barış andlaşmasında Rumanyadan istedikleri tamirat bedolkrinden vazgeçmek üzere anlaşacak olurlarsa, sadece memleket iktisadiyatınm sekteye uğramasım önlemekle kalnııyacaklar, aynı zamanda, bugün kendilerine kuşku ile, alâkasızlıkla, hattâ kinle bakanlarm büyük bir kısjnır.m sempatlsini muhakiak ki kazanacaklardır. Söylemeğe hacet yok ki, dvanmerd bir siyaset giidü'düğü takdirde, bu is AngloSakfonların menfaatine dem.k olacaktır. Garib bir hâdise Birkaç gündur gazsîelerde de göriildüğü verhlle İılantul Belediyesile Tekel Umum Müduriüğu arasmda, ruhsatsız ir.jaat yapıldıgı iddıasıle bir ihtilâf çılımıştır. Yaptığımız tahkikata g<jre Tekel İdaresl kendi blrıası yanındaki bos arsaya bir depo yapnrmak içln Belediyeyc muracaatle inşpst ruhsafyesi istemiç^a de Beledije şlmdiye kadar müsbet ve nıeufi bir cevab vermemig, bundan dolayı da Tekel Idaresi insaata başlamarnısur Buna rağmen Belediyeden Umum RîııdiTİüğe inş^atın durdurulması hakt»mda bir tezkere gelmtş, Tekel İdaresi bu tezkereye verdıği cevabda inşaatm mrvcud olmadığını bildirmiç, fakat dün Beyoglu Kaymakamlıâından gönderüen zabıta memurları mevlıum insaatı yıknıak için Tekel binası vanındaki ar;oya gelmi'îler, yıkılacak binayı bulamamış ve buna dair bir zabıt yapıp gitınişlerdir. bugünkü hayat Bir muhalefet partisi olan bağımsız sosyal demokıat partisinin* âteşin başkanı Tifel Petresku'nun yakın bir mesai arkadaşı, Eumen milletînin teessürü, Birleşik Milletlerle yapılan banşın, müzakere yplile değil cebir yolile Rumanyaya yükletilmiş oîmasmdan ileri geldiğini bize söyledi. Bundan başka, Atlantik beyanname=inde yazılı prensipler de tatbik edilmis değildir, zira Rumanyalılar esas hürriyetlerden faydalanmıyorlar, millet de, deTnokratik haklarmdan mahrumdur. AcgloSaksonların, bilhassa Amerikalılarm, Rumanya gibi çok eski bir medeniyet sahibi bir memleketin, sonunda Sovyet Rusyaya tamamile bağlanmasma mânJ olmak için, buradaki pasif durumlarına bir niba3>et vermek istedikleri bir çok emarelerJe sabittir. Sovyet Rusya ise, diğer taraftan, nüfuzunu arttırmak ve mr.ksadlanna engel olan haiileıi ort&dan kaldırmak için elinden geleni yapacakür. Gazette de Lausanne'dan İşçi ycvmiyelerine lam İç İş'eri Bakanlığı, hayat endeksleri gozcnunde bulundunılarak işçi yerauyelerine bir miktar zara yapıiması Euret:Ie harb yıllarınm drgardugu r!.enkiizliğin önlenmesini bu mevanda Öıel İdarelere bsğlı olarak bCtce dı;ında idare ediien fabrika, atelye ve bunlara benzer tesis'.orde ça'.i'nr.ların adlorüe bunlara verilen ücret miktarır.ın biMirılmesirj VılSyetlere tebliğ etm.;.tir.. j | NALINA Akhisarîıların bir dileği astamonu ve Ardahan Bele. diye Eeisleri, Amerikadan satnı ahnan yeni şileıderimizden itisiae, kendi şeâirlerinin isimîeri verildiği için, Ulaştırma Bakanlığı ile Devlet Denizyolları Idaresine, Kastaumm ve Ardahan' hemscrileri adına tesekkür etmişlerdir. Bir miiddet cnce yenî gemilerimizin isimleri takılıp ilân* cdildişi zaman, aziz okuyucuianmdan AihLsar II Gensl Meclisi üyesi Şevket Gazioğiundan bir mekrub almış ve dosyamda saklamışhn. Kastamonu ve Ardahan Belediye Reislerinin teşekkifalerine aid haberi olnıynnca hattrladığun bu mektubda şöyle denilmektcdir: «Akhisar, İzmir Bandırma yolu fizerinde IzTurden 117 kilometre mesafsde 23,0C9 nüfuslu büyük bir kazadır. Uç ilkokulu, bir orta okulu, bir Erkek Sanat okulu, bir Akşam Kız Sanat Enstitüsü ile muazzam bir Halkevine malik, tâ Osmanlı imparatcrluğunun kuruluşundanbori ger.iş tir üeri kültür nvuhiti olan en ileri kazalarımızdandır. Geniş hinterlandı ile 113 kalem toprak mahsulü yetiştirir. Türkiyemize her yıl orts'.ama 200 müyon liralık bir döviz kaynağı olan tütün Ynahsulüniin merkej A^dıisardu. Bütün Türkiyenin vasatî 50SO milyon kilo olan tütün istihsaiinin onda buini yetiştirir ve her yıl 1015 milycn lira kazanır. Bu bahmlardan Akhisar geniş bir istihlâk merkezi ve iç ticaret cereyanlarmda hatırı sayılır bir şehirdic Millî Mücadele yıllarında başlıbaşına bir cephe kurmak suretüe kahramar.lık gösterraiş ve Atatürkün paha biçümez iltifEtlarma nail olmuştur. Den:z ticaret filomuza katılan yeni gemüer hakkmor.ki bir yazınızda satın ahnan şi. leplere bazı şehirlerimizin adları takildifîinr okudum. Sizd^n Akhiscır adına bir ricada bulunacağun. İtalyanın Ansaldo tezgâh'aruıa ısmarlanan pemilerden birine Akhisar adı verilmesine delâlet için neşriyat yapmnnızı diieyeceğim. Bunu rr.emleketim adına istemekte hakhyız. Çünkü, 1 Akhisar, yukarıda arz ve iıah ettiğim önemi taşıyan büyük bir şehrimizdir; 2 Millî mücadelede kahramanlık föstermiş ve adı bir gemiye verilmeğe değer kazanmıştır. 3 Ikir.ei Meşrutiyet devrinde Akiıisar, Donanma Cemiyetine o kadar ilgi göstermiş ve o kadar yard:mda bulunmuştur ki kendi admı taşıyan bir gemi satm ahnmış ve bu fednkâr gemi bir hücum neticesinde batmak talihsizliğine uğramıştır. Bir zamanlar müdürü bulunduğunuz Donanma Mecmuasrnın kolelcsiyonlarını karıştırırsr.nız, Akhisarlılarm Donanma Cemiyetine yaptıkIsrı büyük yardımları gcrürsünüz. îstcnbul Bandırma seferlerinin en kesif yolcrsu olan memleketimiz hal. kının bu dileŞi yerine getirilc'isi takdirde Denizyolları Idcresl Akhisarlıîarı pek memnun edecek bir cemile göstermiş olacaktır.> Şevket Gazioğlunun, Akhisarhlar a. dına bana bildirdiği bu dileği yukarıya ayncn kaydettim. Hakikaten Akhisar» yeni bir gemiye adı verilmeğe lâyık bir Vakri'e AWıisar adrnı taşıyan bîr torpidobotumuz vardı. Türk denizcilik tarihine, adı donanmamınn katiîi diye gcçmeği hakketmiş olan Ikinci Abdül. hamid, bu büyük günahını affettirmek ister gibi, devrinin son yıllarına doŞm !>an harb geıtıilcri ısmarl.imiş ve eskilerini de iyi kötü tamir ettirmişti. Akhisar torpidoboru da onun 1904 te italyanın Ansaldo tezguhlarına yapOrdıin 16ft tonluk. 26 mi! süratli, 2 tane 350 Hk torpido kovam taşıyan, 30 raiireltebli küçük harb gemilerinden hiridir. Bu torpidobot, hahnmda kaldığma göre, Birinci Dünya Harbinden sonra. çürüğe çıkarılmıştn. * riaştırma Babanbşiie Pevlet Denizyollnn İcfaresinin, gene AnsaldoMa vapıîan rlraret gemiîeriınudcn birine Akhisap adını vermelcri yerinde olur. Yazanz İsmail Hahib Sevük nakkale, Manisa, Izmir vilâyet.eıile bütün o hawalide kendinıe göre gt'ıeşecek pehlivan bulamaz olmuştum. AlKoca Yusufun yiğhüği: Gelibolu Mevlevî Şeyhhrin Çardak !ahtan Karacabeydeki bir güleşte rastaki düğünü, görüleeek şeydi o. Tür ladıâım Filiz Nvurullah beni beraberine kiyenin o zamanki en büyiüc başpehli. alıp Istanbula götürdü. Denizaşın güvanları oraya gebnişti. Ben Çardakjgü leşlerim (yani; Marmara ötesi) bununla leşine Katrana ile turuşaymn diyelgit başlar. Sultan Abdülhamid Istar.bul tim. Fakat kaderl karşıma Koca Yusufu içinde güleşi yasaic ettiği için Istanbu. çıkardı. Katranctl Adalı Halille güle lun etraf kasabalarında güleşiyorduk. şecekti. Koca Yusuf gibi kuvvetli insan Bunlarm en rnuhimmi Kartalda Adalı »e geldî, ne gelir.N.Kafcurgaları manda Halille yenişenjeyip berabere kalmış dan da kuvvetliydi. Adamdaki pençeye olan güleşimizdir. Bütün bir mevsim fcakmalı ki Denim o) kaviler kavisi kis bir çok güleşler yaptığım için kemerim peti parçalayıverdi. Böyle bir heybetle iyice dolmuştu. Artık köyüme dönerken hafarı sayıhr varlıkh bir pehlivandım. toaşa çıkmağa imkânıyoktu. Hiç bir yere atsız arabasız gibniyorFakat Koca Yusuf yidnız çok kuvvetli değil. çok yiğit+i de. Katrancırun evveL. dum. Kılık kıyafetim de yolundaydı» Filiz Nnmllalu Jri yıl yaptığı gibi, beniezip öldürmeğe kalkmadı. Hattâ Çardaktaki ödülün Beni Istanbula götüren Filiz Nurullah iki beşibirliğini bana venü. Pehlivanca yüz altmış okkalık (yani 200 kilo) çok bir çok ağabey nasihatlerfle beni hi iri bir adamdı. O zamanlar o da baş. mayesine aldı. Nitekim yaTtın civardaki pehlivanlar arasmda olmakla beraber iMnci büyük güleşe mahsusr» gelmiyerek o haddSnden fezla koca gövdenin bomeydarn bana bıraktığı için ben de o gaşmaya nefesi kâfi gelmezdi. Bu yüzsayede başa kotıan tülü deveyi kazan den ne o bizimle, ne biz onunla ciddî güle? tatmazdık. Çok şen tabiatli idi. d*n. Evet, Koca Yusuf yiğit adamdı. Bütün başpehlivarJar onu severdi. O Devenhı kıynıett: Ne mübarek hayvandır bu deve. Iyt heTkesin «Fîliz Ağa» sı idi. Idman gü. yük tasır, uztm yol gider, o kadar iri leşlerimin yüzde doksanını hep Filizle vücudüne rağmen az şeyle doyar. Üs yapardım. Yalnız çakacı değil; akıllıy, telik deve Hzrm meslektaştır da. Hay dı da. Sonra A\Tupaya giderken, o da vanlar içinde en iyi güleşi onlar yapar. beraberbmzdeydL girgmliği ve beceBizim pehlivanlıkta da en baş ödül de rikliliğile o kadar işimize yarardı ki vedir. Kazandjğım tülü deve kızgm bir sorma. Bir sinıidin hikâyesi: . pehlivandı. Onu yedeğime takıp kuIstanbul dönuşünden sonra tekrar r ^ a kurula köye gelince bizim Kurddere, kadmlı erkekli, çoluklu çoeuklu, güleş rcevsimi başladığı zaman Balıke' duğün bayram yaparak devemle beni sirin Çayırfüsar köyünde Kara Mehmed büyük karçdadılar. Deve sayesinde rütbem Ağanın düğürründe yapılacak arttL Arük ondan sonra «Deve pehliva güleşler için bir okuntu (yani davetiye) ıu« unvanînı almıştan. Başpehlivanlığı aldım. Ben Çayrrhisara vardığun vakit mm ilk resmî alâmeti olan deveyi ,baba Katrancı, Kepsutlu Çakır, daha bir takrm yabancı başpehlivanlar oradaydıma hediye ettim. lar. Bütün bunlarm içinde çekinece&im , Katrana ile hesablasma: f Artık içim gücüm Katrancıyı yaka kimse yoktu. Kendi kuvvetime, bildi. lamaktı. îriyan yağız bir at üstünde ğim oyunlara, ve karşımdakilerle aramdiyar diyar gezerken Susurluktaki bü daki ölçüye göre, eğer bir «kaza yeniyük düğünde onunla buluştum. Beni ljşi> ne uğramazsam hepsini yenebiliriki yıl 6nee öldüresiye flEen Katrancı dim. Güleş ve düğüne gelen davetliler ail«, sanki aramızda hiç bir şey geçmerasmda Smdırgıdan tanıdığım bir çok miş gibi, beraber gezip düğün sofralarına beraber oturuyordum. Oradaki meş ahpab beyler ve ağalar da vardı. Bunhur güleşe başka başpehlivanlar da lardan güleşe sevgisi en çok olan Smgelmişti. Fakat şüphe yok ki en üstün. dırgılı Zühtü Beyzade Ali Bey yanımleri Katrancıydı. Beni Çardaktan tanı dân ayrılmadığı için güleşleri beraber yıp şimdi daha fazla geliştiğini gören seyrediyorduk. Ali Bey kendi yediği Katrancı, benim artık iki yıl evvelki susamlı simidlerden bir tanesini de beadam olmadığımı sezmiş olacak ki, ba nim önüme koydu. Pehlivanlıkta usul na güleşte ortaklık çıvgar (baş için ve kaide çudur ki güleşe çıkacak olan komplo) teklif etti. Hiç ses çıkarmıya adam satahleyin safra bastıracak kahvaltıdan başka akşama kadar bir şey rak: «Nasib, kader, kısmet» dedim. Başa güleşecekler hep soyunduğu yemez ve içtnez. Bizim meslekte yan zaman ben Katrancıyı istedim. O, bu dolu bir mideyle bile güleşe çıkmaft nun manasmı anlamıştı. Ya yeneeek yoktur. Simidi yemediğimi gören Ali Bey: tim, ya ölecektim. ya sakatlanıp yarı •Kurddereli, ye şu simidi, dedi, seninölü sürünecektim. Hiç bir şey gözümd« değildi. Peşrevlerimiz yaman oldu. le hiç bir Ibaspehlivan güleş tutmıyaO da benim gibi ayak parmaklannın cak.> Zaten başpehlivanlar bana da: ucuna basarcasına heyecanlrydı. Son «Bizim birbirimizle ayrılacak kozlarımız radan ogrendim ki başımın ortasındaki var, sen bize katılma, yalnız seyirci bir tutam perçem bütün güleş esnasm ol» demişlerdi. Buna rağmen simidi elida hep dimdik durmuş. Büiün hayatı me alıp alıp bir rürlü yiyemiyor, hep takrar önücae bırakıyardura. Içimden mın en hmclı güleşiydi bu. bir ses «ihtiyatlı ol» dij'ordu. OturduZaterin parlaklığı: Gülesimiz tam bir buçvk saat sürdü. ğumuz yere göre Balıkesir şosesi arBuna gfileş de değil, boğuşma denebi kamıza düştüğü için kafamı çe^re çelir. Kırankırana boğuşuyonız. Nihayet vire hep gerideki yola bakıyordum. Katrancı meğer bunun farkına varpunduna getirip bir tırpan hamlesile Katrancıyı ayaktan hınk diyemiyecek mış. Bir aralık yanımıza gelerek: « A halde yenik düşürdüm. Fakat hiç ter be Memed, buzalı inek gibi hep geriye biyemi bozmadım. Kalkmca, elini öp bakarsın, artık g«len geldi. Bundan tüm. O da benim alnımı öpeceği yer sonra kimse gelmez» dedi. Zaten sıra <}e: .Başka zaman bir güleş daha ya başpehlivanlara gelmi?. Hepsi soyunpahm Memed» dedi. Ben gene «kader, mağa başlamıştı. Katrancı da soyunmak üzere ayrıldı. Bu ara Balıkesir kısmett diye cevablandırdım. Bu güleşteki baş ödal gayet. büyük beyleri beni yanlarına çağırdüar; «Sen v« oeğeri çok yüksek bir tülü deve idi. bu güleşe soyunma, senin ödülünü ayBahkesirden geçerken deveme kırk beş rıca vereceğiz» dediler. Yerime gelip altm v«rdiler. Hiç köyüme götürmeden bunu Ali Beye söyleyince: .Ye artık ve bizim köylülere gösiermeden deve öyleyse simidi > dedi. Simidi ağzıma yi satar mıydım?» Köye kadar gelin, götürüp ısırgcağım sırada^. Yaylınin çalparasi: üç altm noksanına veririm» dedim. AlKulağıma birdenbire bir yaylı çallahtan bu teklif güclerine gittiği için gelmediler. Köylü tam on gün deveyi parası (yaylı yalpalarken dingil dibine besledi. Ondan sonra deveyi kırk yedi mahsus konmuş demir kapağa vurulmaktan çıkan çan gibi ses) geldi. Kasltına Ti'rkmenler satm aldı. famı derhal Balıkesir yoluna çevirdim. Meydan Kurfl'îerelİDİn: Katrancı hani: .Eir daha giil«ş«lim» Gelen arabanın yayları oturmuş bir domişti ya. buna raşhnen onunla nerede haldeydi. Katrancı da işin farkına varaslaştı issm bsşka bpşpehlivanları tut rarak bpf'irdi: «Memed, seninki geliyor tu, bcr.imle ?üîeş kabul etmedi. Onunîa ga!iba.> Şoseyi bitiren arabanm atları sonraları idrran »güleşi yapar oldum. dörtnalla güleş meydanına döndüler. Iyice dost olmuştuk. Ben de onun beni Ben Ali Beye: «Al slmidini, benimki henüz fazla gçncken öldüresiye ezrniş geldi» deyip bir iki dakikada 'diş elbicimasmı kaı'oimden çıkardım. Bizim selerkni fırlatırcasma soyunmağa başmeslekte öc almak vardır ama Tsin tut ladım. Daha gömleğim sırtımdayken arabanm içir.den iki çırağile beraber m?k olmaz. Kepsutlu Çakır pehlivanla da b5yle Adalı Halil atladı. tsman Habîb SEVÜK oldu. O da beni Taşköydeki güleşte Tashih: Bundan evvelki yazıda, Knrd «hatalı düşürerek> yenmişti. Sonra bunun öcünü almak için onu yakalayım dereliyi Bursa Yenişehirinde himayesine diye izleyip durdum. Nihayet Sındırgı alan çiftlik salıibinin Fehim Paşa olduda muradıma erdim. Oradaki yenilişin ğu yazılmıştı. Halbuki bu çiftlik sahibi, den sonra Çakır dahi bir daha benimle Etem Paşadır ve onun ogln Ahmed güleş tutmadı. Yabana atılır bir pehli Bey, Bursa idadisinden bizim mekteb van değildi bu Çakır. Katrancıdan son arkadaşımızdır. Bilindiği pibi, Fehim Paşa. Meşru. ra karşıma çıkan en. kavi pehlivandı. tiyetin ilânında Bursada halk tarafınOnunla da gayet iyi dost olduk. dan Iir.ç edilen, Abdülhamid devrinin Istanbula gidiş: * Katrancı ile Çakır da artık benimle meşhur mfistebididir. Okuvuculanmdan güleş rutmaymca Bsh!:'.îsir, Bursa, Ça bu kanşiklık için özür dilerinı. I. H. S. Çardaktan Ç Hükumetten, Rum camaatine aid faazı Uteklerde bulunacak Fener Patrikbenesi ileri gelenlerinden 8ci despotia hukuk müşavirind«j müteşekkil bir heyetin gerek kilise, gereîtse cemaati ilgilendiren muhtelif meseleler etrafında temaslarda bulunmak üzere Ankaraya gittiğini dün yazmıştık. Öğrendiğimize göre heyet, Başbakan yardımcası Blümtaz Ökmeni, İç İşleri Bakanı Şükrü Sökmensüeri ziyaret edece!rHr. Bize verilen malumata nazaran An^taraya giden heyetin alâkalı makamlar nezdinde yapacağı teşebbüs ve dilekler arasmda şu noktalar vardır: Kiliseler beyetüe müessesatı hayriye idare kuralları seçimlerinin serbest yapılması, bu meyanda tek mütevelli usulünün kaldınlması ve mütevellilerin cemaat tarafmdan intihab olunmaları; Adadaki Ruhban Mektebinin Patrikhane aduıa tapuya tescfli; Barodan çıkarılan Rum svuiatlarm vaziyetlerinin yeniden^tetkikile bunlann BaroyB almmaları; Papa Eftim meselesinin incelenraesi ve kfliselerin iadesi; kilise, mekteb vesair haylr müesseselerine aid mebani ve araziden aiınmakta olan mukataa vergisinin bundan böi'le tahsili cihetine gidilmemesi. Patrikhane heyeti Ankarada bir hafta kadar kalacakür. İnçiliz Küllör Heyetroin Turkiyedeki y yeni nıümessill tngillı Klltür Heyetinin Jkl »enedenberi Türkiye tnanressilliâl vazlfesini deruhte eden Mr. Bostock Veni Zelanda'daki Kultur Heyeti Relsliğine tayin edilraijür. Mr. B03toek'un yerlne, halen İogillz Kültür Heyetinin Istanbul Bürosu Müdürü bulunan Dr. R.L. Philllps getlriltnlştir. Genc bir felsefe doktoru olan Mr. Phlllipa 15 mayısta İngiltereye gldecek rt »on yıllarda Britanyanın yaşayışında ve ögretim alanında meydana gelen degişiklıkleri tetklk ederek eylul başında yeni vazifeslne başlamak ürere memleketunlze dönecektir. KültUr Heyetinin Istanbul Eürosu MüdürKigune Mr. Lake tayln edılmiştir. Doğum İktısad Fakültesl asistanlarından Rauf Ali EtUmesdn ve Saadet Egilmezin bir kızları dünyaya gelmiştir. Ana, babasıra tebrik eder, yavruya uzun ömürler dileriz. Alfı kişi arasmdaki kavganın sonu Üakudarda Paıarbaşı mahallesinde oturan Nezahet, Etem, Selâmi, Mehmed ile Edirnekapıda oturan Ertugn.il, Enis ve Hüsnü. Bağlarbaşında, henüz anlaşılamıyan bir eebebden kavgaya rutujmuşlardır. Kavga sonunda bıçak ve «cpalanna sarılan 6 erkek birbirlerine girmişler, neticede Ertugrul, Enis ve Nezahet adındaki kadın muhtellf yerlerinden yaralanarak Haydarpaja Hastanesine kaldınlmışlardır. Mevlud MOzelerimlzin açılısınm lOOüncü yıldönürr.ii dolayısile. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Darbhaned* bln tane madalya yaptırılraıştır Bu mıdalyanın bir yüzünde, memleketiraizde müzeciligin kurulmasında büyuk bJzmetlerl bulunan Tophan* Müşiri Fethi Ahmed Paşanm bir portresi bulunmakt3dır. Avrıca Muzeler Müdürü Azlz Ogan, müzeciliğimizin lOOUncü yılı dolayısile bir eser hazırlamıştır. Dobnabahçe camiinin Deniz Müze«l haline getirilmesine Vekiller Heyetince karar verilmiş ve keyfiyet Vilâyete bildinlmişUr. Cami içinde icab eden teşkilât ve tesisat yapıldıktan sonra nakll muamelesine başlanacaktır. Şehrimlzde bulunan Fransız ıessamı M. Daragnes tarafından hazırlanan resimli kitab sergisl yarın saat 17 de Taksimdeki Fransız Konsoîoslugunda açılacaktır. Sergl 22 mayısa kadar her giln saat 1012 ve 1518 araaında açık bulunacaktır. Sağlık ve Sosyal Yardırn Bakanlığı tarafından Aıcerikadan getirtılen Uç Röntgen makinesini, şehrimız Sağlık Mudürluğu Adana, Rize Hastanelerile. Fatih Dispanserine tahsis etmistir. Müzeciliğimizin yüzüncü yıldönümü kutlamyor Konya milletveklli merhum Mustaia Tjlusan oğlu TALÂT ULUSAN'm ölümürıtln kırkıncı günü münasebeille bugüç saat 16,30 da TSrenköy Caddebostaıa Bagdad caddesl Gallbpaşa camiiude aziz ruhuna ithal edilmek üzere Mevlidi ŞerU okur.acaktır. Kecdlsini seven Yanarak ölen kadın ve tamyanlarla arzu eden din kardeşKasımpaşada Caml çıkmazmda oturan lerlnıizin teşrifleri rica olunur. Makbule tnane adında genc bir kadın, yanUlusan allesi makta olan bir idare lâmbosına gaz koyarken lâmba patlamıs ve kadın ağır Burette yanmıştır. Makbule. kaldırıldıgı Beyoğlu Hastanesinde öunü;*ur. Eminönü HaFkevinde Kars gecesi Eminönü Halkevinden: Kırkpınar güreş şenllklerire ijtirak etmek uzere Karstan gelen ekip tarafından Halkevimiz sahnesmde muhtelif şarkî Anadolu oyunları gösterilccektir. Giris serbesttir. Türkiyede enternasyonal güllerin sergisi açıldı Şimdiye kadar emsali görülmemiş ve şarkm en büyük gül sergisidir. Herkes Eelebilir, serbesttir. Kadıköy Küçük Modada Kerami Parıldar fidanlığmda. Deniz Müzesi Fransız kiiab serg^i Üç Röntgen makinesi getirildi Kimyagerlerin toplanhsı Yurdumuzda şımdiye kadar ayrı birer teçekkul halinde çahşan Turk Kimya Derneği i!e Genel Kimyagerler Birlığinin bîrleşmesi için Ar.karada her iki demeğe mensub klmyagerler fevkalâde bir kongre akdetmlşlerdir. Kongrede İki cemiyetin «Türk Kimya Derneğı» ismi altında birleştirilmesine karar veımiitır. Tahinhelvası ihracı tamaraen serbest bırakıldı Şubat ve mart ayları zarfında muayyen miktariar dahilinde ihracma Izln verilnuş olan tahlnhelvasının bundan böylc rnıktar ve ambalâj kayıdlanna balğı olmaksızın gene erkisi gibi serbest dövizle ve lisansları Ticaret Bakanlığınca verilmek üzere ihracma müsande edilmiştir. 19 haziranda Cenevrede yapılacak mllletlerarası iş konferansına lşverenler namına me^.loketinüzden Hilml Naill Barlo gldecektir. İş konfcranstna gidecek delegemiz JMSIFKİYI;T Vüshası 1( kuruştur. Van gölünde işliyccek gemi hazrrlandı Halic tezgâhlarında yapılan ve Van gölünde kullanılacak olan 450 tonluk gemi Vana gönderilmiştir. Ayrı parçalar halinde olan gemi orada monte edilecek ve tıfak bazı ilâvelerden sonra çahşmaya baş'.ıyacaktır. Gemi 150 yolcu taşıyabilecektır. Abone Şeraiti Tahliye davaian cn bini aşmış, bunun sonu ne olacak? On bin ev boşalacağına göre, ev buhranı da bu suretle önlenecek demektir! Bir aylık Üç ayhfc Altı ayhk Senelik için 300»Kr. 1500 > 2800 » "çin C 800 t €üü Kr. 1600 » 2900 * 540C » Gazetemize göndeıilcc evrak ve yazılar neşredi'sio eYjilmetiTi iade ohiTrnar D İ K K A T Bu da bir şey Saatlerce gülmek B C G t İ N kahkahalarla istiyorsanız Ç I K A N SALAMON ALBÜMÜNÜ derhal alınız. Beş renkli nefis bir kapak içinde yüze yakın karikatürlü fıkralar bulacaksınız. Pek az basılan bu albümün fiatı 50 kuruştur. Kiracılarla ev sahiblerini kanlı bıçaklı düşman eden yeni kira kanunu, kimini dilgir etti, kircini dülger. Rivayet edildiğine gö re, on bini bulan dava erzuhalleri mahkemelerde yığüırken, bunlarm sahibleri de, keser testere belde, boş arsalara, bir içinde evcikler oturtuyorlarmış. Kalender adamlarızdnr. Bizde, ötei denberi, yemeğin adı ekmek, esvabın adı çuldur; eşyaya pırtı, eve de cbaşını sokacak bir yer» deriz. Yeni kira kanunu, bu bakımdan mütalea edilin. ce, irad sahibleri kadar kiracıları da koruyor demektir. Kira köşelerinde sürünmektense cbaşını sokacak bir yer» sahibi olmağı kim istemez? . İncelemedim, bilmiyorum ama, dediklerine bokılııisa Belediye kanununda, damı yerine oturtulmuş binadan yapı rulısatiyesi aramak kaydı yokmuş. Doğru ise, yeni kira kanunu, Montesquieunün Ruhulkavaninini solda sıfır bırakıyor demektir. Ev sahibi, estek köstek nev'inden bir bahane ile kiracıyı dilediği zaman kadro harici ediyor. Eli böğründe kalan kiracı, teptim keçe slvrilttim külâh kabilinden, bir gece içinde ev yapıyor. Irad sahibi, malını dilediği gibi kullanabildiği için memnun, kiracı, durup dururken ev sahibi 1 olduğu için memnun. Şehir, kuru vaıdden lbaret imar, külietsiz, masraisız, doğrudan doğruya halk tarafından gerçekleştirildiği için memnun. Bundan iyisi can sağlığı. Ama, gece kondu diye bir de isim kazanıveren bu evler, ecişbücüşlerin evine benziyormuş. Ne yapalım, bu da bir şey. Bir gece içinde yapılan ev, peri padiş.ahının sarayı gibi oünaz ya! Hele sükür ! Çoktanberi, bu kadar hoşuma giden bir haber almamıştım. Dobnabahçedeki camiin Deniz müzesi haline getirilmesine karar verilmiş. Ona göre bir takım tertibat alınıyormuş. Bana öyle geliyor ki, tarihî binalarımıa, abidelerimizi ilunalciliğimize, nankörlüğümüze kurbân olmaktan kurtarmak için biricik çare, bunlann her birini modern bir müessese baline getirmektir. «Tarihî» sıfatı eklenen herşey, mutIaka eskipüskü, yıkık dökük olmak şartmış gibi, en yüksek mimarî kıymetteki abidelerimizi, çöp tenekesine çevirmekte tereddüd etmiyoruz. Bir tek çeşme yalağı bulamazsınız ki, içi köpek yuvası olraasın. Velev bu çeşme, temelinden damma kadar bir mimarî şaheseri, bir üstün güzel sanat öraeği, bir Sultanahmed çeşmesi daiıi olsa! Bir tek duvar gösteremezsiniz ki, en terbiyelisi mahalle yumurcaklarınuı cBunj yazan bir muhalif rüzgâr, kendi gitti ismi kaldı yadigâr» vecizesi olan çeşidli duvar afişlerile müzeyyen. bulunmasın. Velev bu duvar, tarihimize şan katan bir büyüğün türbesinin duvarı dahi olsa! Ama, ben size, avlusu gübrelik olmuş camiler, parmaklığının işi boş. konserve kutularına varuıcıya kadar türlü muzahrafat dolu abideler, rnoloz yığınlarile dolu hatireler gösterebilirim. Düşünüyorum. Dünyanın en güzel şehri diye sahibliğile övündüğümüz Is. tanbuldan, tarihin bıraktığı abideleri kaldırusak ne kalır? Kendi eliraizle kirlettiğimiz halde kendi elimizle temizlemesini bile beceremediğimiz kirloz sokaklarımızda rasgele oturtulmuş inişli yokuşlu binaları. mız. Her abideyi, bü: Yenicami kadar, sahiden övünneğe değer manzaraya büründürmek için sarfedilecek himmet ve paxa, o abidenin tarihî değerinin mil Rumlarm sattığı bir nevi cennot taamı idi, Ay biçimlisi olurdu, patlamış nar gibi üstü di.lim dilim yarılmışı olurdu. Daha elmize aldığınız zaman altm rer.^i bir gül tutuyormuşyonda biri değiîdir. . 1 Ama, musluğuna su akıtamıyacakmı sunuz gibi, size uzak'.an <benl kokl'î » şiz, zararı yok. Günü gelir, suyun me <Kye yaltaklanırdı. KokladıŞınız zaman, deniyet ve hayat kaynağı olduğunu el genzinize tatlı bir ezg:iîllfc geiir, istina bette öğrenir, o işi de yoluna koyarız. peruerı etrafınızda kanat çırparaı. Prancalaj'i. ıncıcmemek istcrcesine h^tıf Francelanın tarifi bir temasla tutup ikiye bblâüğünüz z.ırr.an, içi, beyaz, yumuşak, ılık bir iine Belediyemiz francalanın tarifile meşStoi gözlerinizl fcamsştırır.h. Onun bu gulmüş. yumuşaS beyaz, olık benine, ancak bir Fesubhanallah bu da ne demek ola süt banyosunu lâyıls çörürdünüz. ki? Siıt banycîuna daldııdıktan sonra, Müzakere, epeydenberi sürüyormuş, sızan haberi ere bakılırsa, daha bir parnıakiarıniî onu oraüa uzun zan.na hayli sürecek. Çünkü, içinin beyazlığı, burakmağa kıyiy.a^, bir iâhza daha d'idışmm kabuğu, rengi, kokusu filân bir rnrsa eriyecekmiş hisslnl veren bu nhhayli tarüşmalara sebeb oluyormuş. Ne rin, şeffaf teni, îıaris dudaklarınıza eobiçim hamurdan pişene francala deme türür, damaSınijdan başlayip ditr.rs!li, ne biçimine çörek demeli tereddüdü, nısa kadar yayüan ef^miu rayihasile francalanın tarifini, şu meşhur «etabli» size onu koklata kotlata yedirirdi. Francala, undan yanılmış bir çiçekti. nin tarifile, ondan da meşhur «mütecavizin» tarifi kadar ehemmiyetli hale ge Ekmeğe katık olabilrrci:. Ama, sizlere hak veriyorum bay'.ar. Bu tirmiş. Yetkili değilim ama, acaba francala dediğim Cennet taamını, drha aç göz'.ii yr tarife yeltensem mi? diye düşün claa tarih sahifekri yutıu. ŞimdıkınA düm. Bir tecrübe edeylm, • çoktanberi tarif etmekte îektiğiniz zorluk pek yer tarihe kanşan bu unutulmuş nimetin, rindedir. Lâkin, durun bakayım, siz»" kendi bildiğime göre bir tarifini yapa onu da tarif etmeğe ça!ı^ıyım. yım, belki işe yarar. Francala, aylarca evvel piya«aya cıkıa Benim bildiğim francala, bayatiama cayır cayır satıldığı halde mötE?H»f sın, kokusu kaçmasm diye, her tarafı aylarca sonra verilen, neden sonra da sımsıkı tente bezüe örtülü, üstünde tarifini yapacağız diye yetkıli kişıler^ gene öyle tente bezinden kapağı bulu boşuna uğraştıran bir ne\â tg? riimt» nan, hususî biçimde küfelerle, Sakızlı ekmektir.