CUMHURÎYE1 s f.'rr* VJİ SBIIill BAMİSLER Bizim için eski, dünya için yeni bir ilâc: Rutin İşçi kadınlara Yazan: Dr. Ksma! Saracoğlu Birleşik Amerıka, yalnız siyasî ve askerî bakımdan değil, ilmî bakımdan da ibrenin kendisine doğru yönsldiği bir diyar oHu. Birinci Cihan Harbirıdenberi zaten ilmî hareketlerin Avrupadan A»erikaya kaydığı görülüyordu. Bunun sebebi çok basittir. Tesadüfen vaki olan ksşifler, yerlerini icadlara veyahud geniş ilmî areştırmalarm mahsulü olan keşiflere bırakıyordu. Hmî araştırmalar için herşeyin kolay ve bol olarak bulunduğu yer, Birleşik Amerika olunca Avrupadan bir çok ilim adamlan ca oraya a an etti. Irkçıiık ve siyasî akidelw dinî birer taassub mahiyetini almca Avrupa havası bunaltıcı olmağa başladı. Bu yüzcen bir çok bilginler kendilerini bu akıı\% kaptırdılar. Kaldı ki bir yandan artık bizzat Amerika nüfusu içinde de Avrupa bilginleri kadar onların üstünde bilpırder yetifti ve bunlarin 6ayısı süratle arttı. Tecrübe ve araştırmanın gerektirdiği para ve vasıta bolluğu, sayesinde keşifler ve icadlar da çoğaldı. Emsalsiz derecede mükemmel bir endüstri de iîmî araştırmaların ihtiyacı olan her törlü alet ve makineyi vesaireyi derhal •temin ettiğinden Birleşik Amerika, servctile mütenasib bir ilim dünyası halini aldı. !ki yıldanbsri Amerikadan gelen keşif haberleri içinde bir tanesi var ki bujîuinkü yazımızın konusunu teşkil edii jVor: Rutin. Bu madde, kan durdurmak |iln kullanıhyor. Danimarkalı Dam (K) Uuaminini, Macar bilgini Szent Giyozey (C) ve (P) vitaminlerini buldu. Bunlar «ia kan durdurmak için kullanüıyor. (K) vitamini kanın pıhnlaşmasını temin iediyor, (C) ve (P) de kıl damarları teşHtil eden hücrelerin arasmda kan sızmaBina mâni oluyor. Fakat bütün bunlara ragıen d« durdurulamıyan kanamalar . vardı ki bunların sebebini ingilizce Cajillary fragility adi verilen kıl damar; larm mukavemetsizligine bağhyorlar. Eskidenberi kan durdurmak için birçok rıebatlardan kimyevî maddeler istihsal cdilmişti. Bunlardan biri (K) vitamini olup Alfalfa nebatmdan (bir nevi yoEun) istihsal ediliyor. Ikincisi kan pıhtılaşmasmı önlemek için olup (Dicumarol) admı taşıyor ki yoncadan çıkarıhyor. Rutin dediğimiz son keşfedilen madde ise bir çok nebatlardan çıkarılıyor. Bu madde ilk defa 1860 yılında danc'zL istih?Rİ edılmisti. Daha sonralan bunu tütünden istihsal ettiler ve şimdi en zengin kaynaklarından biri de tütün yaprakları olduğu söyleniyor. İşte bizim İçin eski ve dünya için yeni olan hakikat burada... Bıliyoruz ki bizde bilhassa Anadoluda bir yeri kesillnce kan durdurmak için tütün tozu koyarlar ve kan da hemen durur. Demek ki Rutin adı verilmemiş olmakla beraber bizde (ve belki de daha bir çok yerlerde) tütün yapraklarında bu hassanın bulunduğu biliniyordu. Fakat şimdi fen bizim bildiğimiz bu iptidaî usul yerine tütün yapraklarında bulunan bu maddeyi fennî şekilde istihsal ederek kan durdurma işinde kullamyor. Bu sahada en çok çalışanlar Armentano ve arkadaşları oldu. Onlar bunu Uhönce limon kabuğundan çıkardılar ve limonda bulunan ve adına Citrin Sittin de denilen (?) vitamini olduğunu sandılar. Gerçi geTek (P) vitamini, gerek^e Rutin maddesi Hesperidin denilsn kimyasel bir madde grupuna dahil ise de aynı şey değildir. Rutin darıda oldukça bol miktarda varsa da onu ucuz bir şekilde elde etmek ve geniş tatbikata girişmek şimdi kabil olmuştur. Kıl damarlarm dayanıksıziığı bir çok hastahklarda görülen bir çsydir. Bir kere yeni doğan çocuklarm yüzde 60 şmda bu hal vardır. Purpura d«nilen vücudde küçük mor lekeler yapan hastalıklarm bir kısmında da bu dayanıksızlık vardır. Şeker hastahğında, tansiyonu yüksek olan hastalarda da vardır. Son yıllarda tansiyonu yüksek olan hastaların ilâcı olan Thiocyanate de potassium da bu dayanıksızhğı arttırır. Bazı çok bitkin zayrf kimselerde, keza bazı mikroblu hastalıilarda da kıl damar dayanıksızlığı varcür. 1944 yıluıda Griffith ve arkadaşları tarLsiyonlu ve kıl damarları dayanıksız olan 14 hastaya ilkönce günde iki defa bir iki hafta sonra da günoe üç defa ve güliâc içinde olmak üzere yirmişer millgram Rutin vermişlerdir. Bu hastalardan on birini fcir, bir buçuk yıl kadar takib ettnişlerdir. ÜSca başladıktan iki ay sonra hastalardan sekiz tanesi düzelmişler, üçü oldutu gibi kalrruş ve bu üçten biri tedaviye başlandıktan dört ay sonra yarm inme denilen felcle ölmüş, sağ kalan on hastanm hiç birinde flıtiiât olmamış, tarsiyonları da değişmemiş. Yalnız bu hastalardan ikisi altt hafta sonra (Biz iyi olduk) diye ilâcı bırakmışiaı', hastalık nüksetmiş, yeniden bir ay kadar ilâc alınca düzelmişlerdir. Daha sonralan Shanno aduıdaki müellif yüksek tarsiyonu olan 24 hastadan 13 tanesinde kıl damar dayanıksızlığı kaybolmuştur. Thiocj'anate ile tedavi gören hastalarına Rutin vermek suretile bu ilâcm kıl damarlara yaptiğı rararı önliyebümistir. Gene bu » t , kıl damar bozukluğTffia bağh iki kan tükürme vakasında Rutin ile tedaviye muvaffak olmuştur. Beyin kanaması ve göz içinde kanama olan iki hastayı da gene bu ilâcla tedavi edebjlmiştir. Bu tecrübelere dayanarak Shanno tansiyonu yüksek hastalarda beyinde, gözde, burunda veya başka bir yerde kanamanin önlenebileceğini ileri sürüyor. Amerikan Tıb Cemiyetinin geçen temmuz aymda San Francisco'da yaptığı kongrede Griffith, Undaver, Shanno ve Couch bir rapor okumuşlardır. Buna göre tansiyonu yüksek 1600 hastada yapılan inceleme sonunda bu hastaların yüzde 18 inde kıl damar dayanıksızlığı bulunmustur. Bunlara Rutin verinoe kıl damar dayanıksızlığı kayboluyor ve böyle hastalar kendilerini bekliyen beyin ve göz dibi kanamalarından korunmuş oluyorlar. Yalnız bu ilâcin tansiyon tesiri yoktur. Fakat tansiyon düşürmekte çok faydalı oîan Thiscyanat* ilâcının ajni zamanda kıl damarlarm mukavemetini de kırdığını söylemişük. Işte Rutin dedlğimiz bu yeni madde Thiscyanate ile birlikte verilirce o zarar giderilmiş oluyor. Rutin bir yandan (lenga) deveranındaki bozuklugıa da duneltiyormuş. Sebebi biHnmiyen kıl damar dayanıksızlıklarmda bu ilâç çekinm«lden kullanılabilir. Üâç hâlâ tecrübe edilmektedir. Işin jimdiki fennî durumunu böylece hülâsa ettniş bulunuyorum. Ilâcın isbkbali nedir? Her ilâç ilk çıkınca çok parlar ve sonra ya büsbiıtün sör.er, yahud hakikî değeri meydana çıkarak "iâyık olduğu me\kide kalır. Yalaız yazıma konu teşkil eden başlıkla dediğim gibi ilâcm aslı olan tütvin yaprağınm kan durdurucu hassası bizim için çoktanberi blliniyordu. Fakat yüksek teknik, bol malzeme, bol para onu fenni bir şekilde keşif gibi ortaya çıkardı. Her memlekette halk ilâçları vardır. Meaıleketimizin bu hususta daha zengin olduğunu sanıyorum. Çünkü tebiat, zengin, halk zeki, bir çok istilâlar, birçok medeniyetlere sain« olmuş bir diyardır. Onun İçin halk ilâçlarmı toplamak ve bunlar tizerinde esaslı incelemeler yapraak üzere bir enstitü kurmak yurdumuzun ilim diinyasında kendine hususî bir seyir edinmesine yol açacaktır. Bir Ingüiz müellifi bile (Amerikalılar ottan çöpten ilâç keşfediyorlarsa biı de küften kcşfettlk) diye bu son yıllardaki keşiflere dalr bir lâtife yapmıştır. Ben hatırlıyorum. Kaşar peyniri aldığım bir yere vektile sikâyet etmiştim. haberleri Resmi anlamanm Reslm •ergilerini gezenlerin seyrettikleri tablolardan lıangilerini ve ne için beğendiklerini öğrenmek merakile sorgudan geçlrirsek çoğunun cbenzerlik» ler üzerinde duTduklarına v« neleri gördülerae bunlan herkesin bildip tarzda görüp tanımak lstediklerin* şahid oluruz. Pek az bir yekun tutan ressamlarla resimden anlıyanlar Istisna edilirse geri kalan seyirciler resimleri hep bu gözle görürler. Yahıus gördükleri arasından seçmek lâzun gelirse, gene aynı gözle olmak üzere, en çok benzer bulduklarını tercih ederler; meselâ bir natürmorlta bir bakrac veya galata yarundaki yemis ve veya sebzelerin renklerini bütün ç:plaklı^le görmek isterler. Eğer bir kadın portresi karşısında bulunuyorsa yanaldarınm toz pembe, gerdan ve göğEÜnün süt beyaz, göz akının parlak, b«yaz ve nemli olarak boyanmış olduğunu görmek isterler. Bu görüşlerrnden dolayı kabahatli olmayıp sadece mazurdurlar. Çünkü bizim eşyayı ldrakimiz, îiyanın renk ve çekiller üzerinde yaptığı tesir ve cilvelere müteveccih olmaktan ziyada onlardan beklediğimlz fayd?lar; bizde uyandırdıkları lştiha ve tiksintiler gibi alâkalarla yuğrulaıuş • » • bunlara göre retuşlanmışlardır. Fotograf çektirirken bHe iyi retuşlu olmasını isteriz. Çünkü kendimizi tanımanıız da retuşlu bir tanımadır. Kuslardan maada hayvanların Voca göklerle alâkalandıklannı hlç gördlmüz tnü? Atmaca, kartal, çahin gibi yırtıcı hayvanların korkusu ohnasa kuslann da gökîerle alâkalanacağı yoktur. Hayvanlarm çoğu belM de gük namma bir ş«y olup olmadığınm bile farkında değiMirier. Çünkü bütün alış verişleri yer üzerinde olmaktadır. NAUNA MIHINA Bir gelir kaynağı teklif ediliyor mile aykırı gelir. Ne duyumlarımız, ne de idrakîerimizin bu 1 cilvelerle oynaşıp haHeştiğ; clmadıgı çi bi bunların tabiatîe olan münasebetl de pratik bir intıbak gözetmekten fazla bir şey d?ğildir. Bu cilvelerle karşıîaşmış olduğu?nuz bazı anlar bulunsa bila pratüc intıbak zaruretlerinin baskıçı daha dcğrusu biyolojik hayatımız bunların üzerinde durup 05'alanmamıza mânidir. Yalnız rrâni olmakla da kalmıyarak arsu ve iştalJannızla kaynaşmış olarak görn^Js alıştığımıs bir tabiatin hayatımıza çok yakm ve <lzem kıymetlerinden süphe ettirerek bir azadhğa karjılmak korkusu uyandırır ve bu korku ile mulîavemet damarlarımızın olanca «iddeüle kabardığı görülür. Ressam ded'fimiz sanat adamı işte bu azadlığı yaşıyan ve esorlerinde ya^atan bir temaşanın hayranıdır; ve bu tsmaşaya onlardsn fazla tutkun olanlar bulunmadığı için re^min esrarma nüfuz etmek, resmi anlamak da herkesten evvel ve her'<«;en i>i orlarm na^ibidi. En muvaffakıyetli rcsim tskdiri onlardan beklennıek lâzım gclir. Sanat münekkidlerir.in yapabileceği şey, Iruvvctli bir resurı terbiyesine dayrn?rak. çojamluğun arzettiğimiz a'ışkanlık mümaneai ve mukavemetlîrin» ksrşı h^dlerinl bildirmek; daha sezfili clanlar varsa hakikî istidadları tohuTi halin<îe ikon kcşfetmfeğe çalışmalarından ibaret olabilir. Gerisi büyflk ressamların tarih boyunca yapacaklan takdirlere bağlı olan keyfiyetkr olarak kalmak lâzım gelir; vc öyle de kalacaktır. elcdiyelerin gelirlsrini arttırmak için çareler düşünüldüğü b» sırada, sayın bir okuyucıımi bir gelir kaynağı bulmuşhır. Çarşıkapıdaki Te':el ceposu mndurii E. Muhiıkün Arcak, buldvğîi Belir kayj n?ğı beklunda şu rnalumaU veriyor: L:tanl.ulda, son zamanlarda, birinci £inıf 46, ikinri smîf 202 ve üçüncü sınıf i:Z9 ohi'aU üzere 1758 tahve ve gazino vardır. Bunlann bir kısmmın kapanmış olduğunu farzederek jTivarlak hesab 1500 kahvs ve gazino vardır. diyelim. Bunların her birindc günde ortalama E9 saat tutannda tavîa, iskam'jil ve !>ihırdo oynrndığı kabul edildiğl takdirde bütün kahve ve gazinolar(Ia günde ortr.lnma 75.000 s?at oyun oynsnıyor, deınchtir. Bu oyunlarc'au bir resirn almak knhiiuir. Xitelîim Bulgaristanda ahnauktadır. Bteher saat başına 5 knrnş oynama ücreti alır.dıgı takdirde, günde 375 bin knruş, yani 3750 liralık bir gelir temin edile'oilir. Tatil günlcri de dahil olduğu hal?ie, bu re r min yıllık tntan 1 milyon 368 bin 750 lira eder. Bu resır.in, labiaüle haıı tahsil masraflan olacaktır. E\\elâ, kaîıve ve gazlno işlctenlere dağıtıVvak üzere kuponlar bastırmak lâzım gelecektir. Eunun için 15.000 lira kfiîidir. Kuporlftrın beyi>esi için kshv?cilerle çazinoculara yüzöe 10 vermek yerinde olur. Bu da, ir.G,875 lira tııtar. Bu Hn murakabcsi tçin ^0 memur kullanmak icab edecektir. 200 lira aylıkla çalışacak olan bıt memurlara verilecek ücrctin yıllık tntan da 9C.0OO lira eder. Gayrimelhuz diğer masıaflara «?a 52.125 lira ayıralıoı. Masraf tutan 300 bin liradır. Bunu ha«ılattan.çıkarınca yılda 1 müyon 68 bin 730 lira Ualır. Küsnntmı atarsak yisvarlak lıcsib oynnlar.'an yalnu tstnnbulda I nıihon üra gelir tenüni rriinıkündür. Kahve ve ırazinolarda oyıın oynavarak vakit geçirenlerin bir saat için, schre 5 kuruş çiH as^ari bir rarayt ödemektcn kaçınacaklan sanılamaz. Iste sayın oknyıfcumun buldnçn ve lîulgarist mda tatuik edildisini söylediği gelir kaynağı bndur. Kfndisine, hemcn tstanbul Bclediyci Eaşkanhğına bir teklif yapmasmı söyledirn. Bu te!;Hf belki dc bir kanun mevrtıııdur. Kahve, çay, sisrara, içki gibi keyif rerîci şeylerden, hattâ, kahve ve çaydan vergi aiıyonız. Ncden tavla, iskambü. bilârdo gibi oyunların saatinden 5 kuruş abnıyalım? Bunlara dornino, dama ve şatranc, hattâ Iralüblffrde oynanan oyunarı d r > ilâve etmek Uabildir. Bugün 5 kuruş, clıemmlyeislz bir paradır. F?kat, saa'ie 5 lcurıış, işte yalmz tstanl'iılda en aı bir milyon l!ra temin edcccktîr. 5 kuruşıı vercniyecek dururada olanlar da oyunrJan va7?crmek »ornnda kılırlarsa, bn da kcnailert Içln zararlı defil; faydah olnr. Gazete. dergi, kiiab okuyarak boş vakitlerlni daba miifid bir şekilde geçirirler. Irki için şöyie blr prenslp kabni edilruişti: «tçenin parasındau, içmiyenin sıhhntinden ka7anırız.» Aynı prensipi, bîr ncvi keyit veriel yafcit geçlrme olan bn çeşid ojıınlsr için de kabul edcbiliriz. Her halde MnhlddJn Arcak"ın tekllfl, Beled>e ve hükumetçe üzerlnde dnralmağa lâyık bir mevjudıır. Bannn içln blr kanuna fhtiyac varsa, Büyük Millet Mccli^Inin bn kannnu nıemnnnlukla kabul edeccğine de şüphe yoktur. verikceköcfenek Verilen yeni karar alâkadarlara bildirildi l Mustafa Şekih Tunç 1 | lıklaril* g5rüp paletindeki sabit vemahdud renkler vasıtasile bütün bu lşık ve renk cilvelerini en ahenkli bir surette duyurmakla da mükelleftir. Halbukl faydacı görtişler için bütün bu cilvelerin diçe dskunur bir taraiı yohtup. Fakat ressam birer realiteden başka blr şey olmıyan bu cilvelerle pençeleşecek, onlan görüp meydar.a çıkaracak, tablo dediğimiz şey de bu cilvelerdeki renk ve şekülerin ahengile yaratıcı bir şekilde bestelenmiş, aynı zamanda orijinal ve yeni bir teknikle bezenmiş bir eser olacaktır. Edebiyatta ve mimaridekl üsluba karşıhk resimde, orijinal bir yapış v« ifade tarzı, taze WT teknik aranır. Ressam ancak, bu teknik vasıtasile eserlerir.e beşerî ve şahsî bir çeşni \€rm?5e muvaffak olur, ve bu muvaffakıyet resEamın faydacı gorüşlerden uzaklaşarak renk ve şckillerin ıçık altmdaki cilvelerine nüfuz ettiği tabiat ve eşyayı estetikleştirdiği nisbette artar. Halbuki tablo seyircilerinden çoğunun aradığı ve görmek istediği tabiat, arzu, ihtiyac ve ihtiraslarnuzla haberimiz ohnadan retuş edilmiş ve kslbur üstünde gerçek olarak bu retuşlarla kalmi3 olan bir tabiattir. Biiyük, çok büyük bir çcfunluğurr.uzun aradığı, gerçek bulduğu resimler de bu tablati tanıtan resimlerdir; reaksiyonlarnr.iz da rr.üsbet olarak ancak böyle bir tabiate karşı uyanır. Onun dise dokunraıyan ışık altında'kl sonsuz cilvel?ri, sabit temayüllerimizle tanıdığrmız ve bu suretle sabitleştirdiğimiz tabiats tama Yazan: Prof. ^*^^^* ve Sağlık Bakar.lıklan arasuıda kararlaştınlan işçi kadınlarm gebeük, doğum ve emzirme ödeneklerine aid lisle Boîge Çalışma müdürlüğüne ve isçi sigortalarına gelmistir. Yeni esaslara göre, bu ödenekler İşçi sigortasma dahil bir kadın işçiye verilebileceği gibi sigortalı olmıyan fakat kocası işçi sigortasma dahil bulunan kadına verilecektir. Yeni cetvele göre, gebelik yardımı olarak gebe olan kadına ayda 10 lira ödenek verilecektir. Doğum cdeneği 50 liradır. Fmzirme ödeneği olarak da 30 lira verilecektir. Bütün bunlar uzun muamsleye lüzum kalır.adan ebe veya hekim raporile verilebilecektir. Ölüm halinde sigortalı işçiye verilecek eenaze masrafı 30 lıradan 50 liraya çıkarılmıştır. Sirkeci garında feeî iki ölüm Slrked Garında, makaslar arasında tnanevra yapmakta olan 45 numarall •katar. o esnada oradan geçmekte olan Sirkeci Garı muvakkat bekçlsl Ahmed Süslu lla Zeyrek Kllıse camiı imamı Mustafaya çarparak her iklslnl de tekerlekleri altına almıj ve feci bir şekilde parçalanmalarına seceb olmuştur. Saat 20 de vukua gelen bu hâdlse üzerine Biz insanlarm müşterek Idrakleri de nfcbetçl C. Savcı yardımcısı All Dlkel, kaTanın tahkikatma elkoymuştur. Ahmed II* aşağı yukarı aynı kanuna tâbidir. Alış gözürr.üzün Mustafamn ceaedlerinl muayene eden Ada •erişimİ2 olmıyan çeyîer let doktoru Kâmll Ünsalan. her lklsiıün de çlne aksetseler bile, şuur ve hafızamızda defnine rjhsat vermlştir. }er etm.ezler. Zaten idrak, şuur ve hafıYeni Amerika Bajkonsolosu Meyy), dJn z şeylera taaîluk «dcr. Ondan daha Vıîâyete gelerek Vali ve Beledlye Reisl Lutfı faydacı ve pratik bir melekemiz de yokKırclarla tanışmışı.ır. M. Sekîb TUNÇ SA Z tÇKİStZ Amerika Başkonsolosu Vilâyette zamtzda yer etmesinde fayda gördüğü Yugoslav Hçlsl Bojln Simiç, blrkaç ay ev ğuna göre fsydacılığı da o nfsbette şişvel bir otomobil kazası geçlrmlsü. Elçl ta kindir. Ressam dediğimiz sanatkârlarla dOşürücü mamile iyileserek, dün akşam Ankaraya don he>'keltraflarm en çok <*öze muhtac olraujtur. dukları, ellerini gözlerinin kılavuzluğile Uzun bir müddetter.beri iyl glden havalar dukları düşünülecfk olursa o faydacı evvelkl gece bozmu? ve gittikçe artan bir özü nasıl olup da yendikleri ve biz<1e lodos fırtınası dün öğleden »onra bir hayli r aydayı aşamıyan estetik zevkl «renk» ve Siddetlenmiştlr. çizgi> gibi «harcıâlem» vasıtalarla naMariıarada lodos btr hayll «lddetH olmakla beraber dun gerek şehir hatları seferlerl, ge ıl temin ettikleri mcelesile karşılaşmarekse Marmara postaları hiçblr ârızaya uğ mak kabil değildir. Kaldı ki ressamm ramamıştır. düz bir satıhtan ibaret clan tualine tür Yugoslav Elçisl Ankaraya gittt MT. En geniş Idrak vasıtarruz göz oldu Dünkii lodos fırtmaa lalıştırdıklan ve hepimlz gibi insan ol Safiye Aylâ B V Bahçekapı Dördüncü Vakıf Han Her PAZAR saat 14 ten 18 e kadar KemanSNOBAR T E K T A Y , Piyano: FEYZİ Aslangil, Kanun: AHMED Yatman, Klarnet: ŞÜKRÜ Tunar, Cümbüa: ENVER, Darbuka: FIASAN, Hanende: İbrahim Tnğbay Mustafa Besenden müteşekkil FASIL SAZ1 heyetile birlikte kıymetli okuyucumuz SAFlVTî AYL ve MUSTAFA ÇAĞIARı mikrofonsuz dinlemek trsatuu kaçırmayınır. Birinci fasıl: UŞAK İkinci fasıl: Şehnaz Köçekçeler BORSA Kıraathanesinde M. Gağlar VS N Yaz aylanna hazırlık Bu sene yaz aylarında jehrln buzsuz kalnamaîi İçin tsveçten bazı nıakine. âlat ve eCevat getirtilerek buz fabrikasında gunde 70 ten 10O tona kadar b'iz lrtib^all temin e^ilecektlr. Bundan başka, Kadıköy Hâ'.i'.e de yeni buz imal makinesi kurulınası için eksiltme açılmıştır. Beyoğlunda At'ıases sokajında oturan B»hçet adında bir gene. bir nıuddettenberi kendisine âş;k olduğu Lemanı oLdürmek ve yüzünü Jüetle kesmekls tehdıd etrr.ek suçund Birınci Asllye Ceza Kahkemesince 3 gun hapis, 30 lira ağır para cezasma malıkum edılmiitir. hacimlerle muhtelif mesale ve derinliklerde olarak sığmıyacak ye girmiyecek bir şey yoktur. Ve bütün bunlar düz bir saüh üzerine akEettirilen Çİzgi ve reııklorle temin edilmektedir. İ P E K Slnemasımla Neş3. kahkaha, musiîd, şarkı, dans, iki saatlik zevk ve eğlence Türkçe Sözlü ve Şarkılı • Sevgrilisinin yüzünü kcsmek istemîş Denizlinin Horoz Günü Denizll İsmet Inonu Liseslr.l Bitırenler Cemıyeünin tertlb e.ti|l tDenl.U Horoz Gunü«, Taksim Eelediye Gazmosunda çok sarr.taî bir hava İçinde kutlanmıştır. Toplantıda oynanan Denizlinin tnllll oyunları büyuk alâka toplamıjtır. Konferans tehiri ::/3/1947 pazartesl gumi saat 18.15 te ErrJnönü Halkevinde Dr. Türkan Rado tarafından verilecek o'nn konferans. konferansçınn rahatsızhğına blnaen teb'r edllmiştir. Fazla olarf.k tabiat te lenkli ve şekillidir. Fakat onu sadece tiklid etme'kle bir sanat eseri, bir tablo vücude getirilmîş olmuyor. Nasıl kl tabiatteki güriiltü ve sesleri taklid etmekle müzik de yapılmiş olmuyor. Müziği müzik yepan şey: Müziksel seslerin yaratıbnası ve aher.Mi bir surette bestelenmiş olmalarıdır. Gürültüden nefret eccn tabiatimiz ancak ahsnkli sesleri ve tunlarm aherkli imtizaclarını sever. Renk ve çizgi unsurla r iV vücud bulan resmin de bunlan bir ahenk halinde terkib etrnesi lâzımdir. Yalnız bu kadar mi? Renklerin mevcudıyeti ışıkla kaimdir. Isık. ohnayınca renk de yoktur. O halde ressam renkleri ışık aîtındaki nüans ve parlak DÜĞÜN Musiki: Şarkılar: S A F İ Y E Başîıca rollerde: GECESI K A Y N A K S A D E D D İ N H O Ş S E S A Y L  S A D t ENVER VECDİ EMİRE EMİB Suvareler için yerlerinizl evvelden aldırınız. Eugün S U M E R Sineıtıasuıda GABY MORLAY ELVİBE POPESCO MARCEL VALLEE tarafından yaratılan ve seyircilerine teessür gözyaşlarını döktüren ANA ŞEFKATİ ŞİŞMAN YANKO (senin peynir küfleniyor) diye., Peynirci de: (Aman ilişme, o küf onu bo zulmaktan korur) demişti. Fakat b!z uzun yıllardır bildiğinıiz bu fcyin PeniciİJİnde olduğunu bir Ingiliz olan Fleming'den öğrendik. Tıb ve bilhassa tedavi ilmi tecrübe ve eörgülere da yand:ğına gjrç böyle bir enstitü niçin kurulmasm? TARİHÎ, ESKÎ ve YENİ HATIRA Resimlerinîz Güzel ve eşsiz filmînl görünüz. Anabk askı uğruna bütün asklan feda eden, kadmlann Ussi ve feci romam. Cidden görülmeğe şayan ilıtiraslı bir fîlm. Foto SABAH'ta |f DİŞTABÎBİ BÜRHÂN CEM ilıya edilir... Galatasaray 289, Tel: 40108 Pazardan başka her gün saat 10 dan 19 a kadar Babıâli, Ankara 39 Yenipostane Caddesi, tstanbul. Mevsimlik Fransız yünlü mantoluklar, enli çarşaflık ve ensiz patiskalar, poplinler; renkli batist vesaire. m m Ananyadi MJIHDUMLARI GELMİSTİR. caddesi No. 99 TELEFON : 20778 ^ Akşamlan gazeteiki kişl daha var. Kapıyı ustümüze kalerder. çıkıp Beyoğparken: hına varmai, hele Güle güle Pelek Bey! dire ttstellk bozub hsvalarda. çoi bir de hüviyetiml açıkladı. Ben böyle zor oluyor. Bizim ga şeyden pek hoşlanmam. Acavlb acayib zetenin yeri malum. bakm beni birbirlerine gosterdîklerüıi Başr<şagı akıveıdtkaç defa gördüğüm için. adım açıfa vuniz mi Sirkcoiden, ru!unca artık pek etraiıma bakmam. Kminönüne kadar Bu hal İle yola düştük. Köprünün orIstedigıniz yere beş ta yerine geldik gelmeâlk, yanımdaM. dakikada inersiniz. Lâkin oralarda ne yolcu orta Anaiolu şiyeslle: da pek iyi görür.müyor ya! bulursunuz da binersiniz? Meseie odur Aînan beyefendl. Felek Bey zatıBiz bun'arı konuşurken Tepebaşına Bulamayınca, AllaJıuı ayaanda kara aız mısınız? diye sordu. gelmlşlz. Orada arabalar tıkıldı kaldı. yele gögüs verip pir aşkına Köpruyü Ben rnahcub bir tavırla: BMn All Osman Efendl kulagıma e. gevmek eğer yamruzıda sizi sözile. se Evei,. benim, dedim. ğüdi: sıle veya nefesüe ısıtacak bir candan Arr.an beyün bu blze ne çeref: Beyefendl, blr araba neden aimı&finanız olmazsa her zaman kolay cl (Aycen yasmak is^miyonım. Adamcayorsunuz? muyor. Onun İçin ister isteınez dolmu ğız çok daha Utlratkar konuştu.) Zatı Blüdf o kadar para nerede iki göça basvuruyorsunuz. Dolmus, eskiden nızla bir arabada yolculuk etmek heçBÜm. kayıklara verilir bir islmdi. Şimdi i^ler hatınmdan geçmezdl. Eeyefendi biz el Aman beylm, bnnun kemali ne U? suyunu çekip kayıidar zifUenmek üaere ain âşılnnîzız. (Hap de bana böyleleri Seklz, on bin kâgıda Şalvura'lan, Bükaraya çekilınce bu tabirl karada <şi âşıi olur. Şöyle cana yakm blrinla gernaverlik» eden otomobillere variyorlax. çektsn bana ftsık olduğunu gönneden yııVlan, Karaisalan veriyorlar. İyl ya! Hani on bin fcftgıd. Dcğrusur.u söylsmek lAzım gelirse buo gldeceğiaa.) Her gün makalelerinizl a Vallah beyim, ne yalan diyejriın. lara dolmuş dememeli; çünkü hiç bir deta ezber ederiz. ziman: Tes^kkur ederlm. (Ben lsi kısa Ben de bir araba almak lstedlm. Lâkin bizim ev u$a£ı «neyne gerek, Elelem Efendim, dcldu arttk Mmseyi ala kesmek lstiyorum.) bizl gözlle yer> dedi. Ben de vazgeçtlm. Estağfirullah, öyte de*il. Şerefslzim mam, Demezler. B«ş kişiyi iskarça yap Yoşisem... rrış bir şoföre altıncı bir yolcu mUra bir gün dzin yazınızı okumasam o gün Ben şoföre: sersem gibi olurum. caac etse yüzünü size dönüp: Dur da oglum, ben burada inece Alışıklık eîendim. Baa kimseler. Müsaade eder mislniz? diye eonı. tlm, dedigim zaman Galatasaray meîrHalbuki değil yolcu, içeride soguk ala 'jazı şeylere alıştılar mı onsuz edemez tebinin önüne gelmiştik. Para.mı uzaler. cak yer kaJmamıştır. Bence bu araiala Yok beyim yok! Siz o kadar asagı tırken bizim AU Osman Efendi: ra «dolmaz» daha doğrusu <doymas> Beyim müsaade et. Ayaâını öpedaa almayın! Yanl hilâf olmasın, bazı demek lâyıktır. Çünkü sahiblerinln karyazılanıazı üç, dört defa okuduğum yim. Hristo ver çu adarrun parasını da ru dcysa da gözlerl doymaz. gel! dedi ve benlmle beraber Indi. Onolur. Ne ise şlm<U İstanbulun bellibaşlı bir dan sonrakl hallmlz gorülecek bir şeydi Anlryamadıgınız İçin ml? derdi olan bu noktaya llismlyeliaı de Yok efendiilm. Zevklne doyamayız yanı. A11 Osınan arabadan lner lnmez cdolmuş» umuîa binelim. Yenicaml ar da ondan koluma ginii. kasmdaki dolmuş istasyonunun müdürll Kiminle müşerref oluyorum. Beyeîendi! Bu akşam lokmayı beolan kolu kanadlı, başı kasketli satın Bendenlz, yımırta tüccan All Os raber ldelim. Aman beyim ayak turasesınin loalmasına sebeb, meşrutiyette msn Kulptakan. bın olayım. Beni reddetme! Gözünü se«yasasın hüxriyet> diye bağumalc ol Güzel lsim. veyim. Yaol hayatımm en mes*ud biı duğunu Çoförler cemiyetl reisi hemşe Efendim bMm taraflarda bu All dakikasım.. rim Avni söylemijtt Osman adını çok uğur sayarlar. Klm ki Aman Ali Bey.. Cazel okuyacak değilim a! diye te bu adı almışsa, işte en âclzi bendenizirn. Estagfirullah bpyefendl. Beni kırdavi ettirrnediği bu kısık ssste başka bir J Ne güzel şeyl Dernek bu isimdekl ma. Gözünü seveyim. âmirlik edası da var. Arabalara: ler hep.. Ali Bey, ısrar etmejin! Ben dı Y8Bas, oğlum yanaş. fdiye emre Hepsl bir baltaya sap oldular be şarıda yemek yiyemem. Evde merak derken yolculara da) bayan. Taksime •sfendi. ederler. bir kişi. Sen içeride oturamızsm. Öne Sustuk.. Beyefendi! Bir taksiye altayım, otuıl diye de ikram eder. Ne İse uzat Müsaadenlzle blz)m arkadaşı da varıp haber verey'm. mıyalım, lltimas edip beni bir genlsçe tsrıtayım. Bealm komlsyoncum. Hristo. Olmaz. Efendim ber. yemeklerden arabaya oturttu. Bsn^ec baska içeride] Bak'.ım. Sunope bir beril. K evvel ilâc alırım. ALİ ZİYAFETİ! Yazan: Burhan Felekı\ dım. Bir kâğıda iki kaşık bizmut koyup gelen adama vemaelerinl ve dışarıda yerr.ek yiyeaeğimi biliirdim. Al Hıristo! Çabuk blr telısiye atla şuradan.. var kartı götür, Ü£cı da getlr». Biz gazinodayız Ben kapıya tenbihat ederim. , Oıadan bir taksiye, ver elinl Gazino» Bir kaç tanıdık sima var. Adam gar.i gönüllü bir adam. Pisün kenarma dü;en büyUS masallarcan blrinl seçti ve çok tü. Epeyce kalabalık. Başladı ısmarlamrğa.. Lâkin benim ilâc geln\edi§i içir) ben bir çey yiyem&dim. Blr şiçe Kulüb rakısüe îşe başladı. Balık yumurtası, tavuk yumurtası, koç yumurtası, köfteter, sıcak mezeler. Habire geliyor.. Biraz sonra soluk soluğa Hırbto goldi, benim Uficı getlrdl. Onu yuttuk ve yemeğe başladık. Aman beyefendi! Bir kadeh lutfeimez misbıiz? Içmem.» Votka Içmem.» Viskl.» • Içmem..* Beyefendi! Hatırım İçin blr kadeh şarab.. şampanya Adam deli olacak yahu!. Peki, öyle olsnn. Şarabı içmeğe başladık. Biraz sonra numaralar.. şarkıcı, dansçı karılar^. Etrafta güzel çehreler.. Aman beyefendi! Şu dünya hurilerine blr baiın! Allah ş'efaaUerine nafl eyüye. Şerefe beylm... > DiyJp çekiyor. Hıristo hiç ağzmı açtığı yok.. Yedik, içtik; yedik, içük.. Adam ne ikram etmedi Yarabbi... Baklava isteriz.. bile dedi. Gltti!er, kaymaklı baklava bile getirdiler. Onu <Ja yedik. KarşıdaM masada güz^l bir k^r'ın var. H?T> ar\* Va'car. §u soyhayı gö<rtkn lâuıyor ya! Aman beyim. Bana bu fırsatı kaçırsma! Ayağını öpeyim. Köpeğin olayım. Ne olur. Bir de bizim gibi adamın gönlünü yap! Adam öyle ısrar ediyor kl... Gerçekten de yemekten cvvel bizmut alıyoru;n. Nasıl edelim. Benim tereddüdümü görünce; Beyim bfr kart yazm! Hıristo eve gStürsün, ilâcınızı alıp getirsıal Kereye? Nereye emredersen! Park Otel, Toka+hyan^ gazino.. Abdullah Eft.ndi, Düşündüm.. şimdi bu hTİfle Abdullah. Efendiye girip yemek yetnsk acayib ola?ak... Daha eğlenccli olur diye; Gazinoya gelsin!.. Giiz'l.. karb lVf?c!in! Hemea köşede durup an kart yaz Nerede gördüm, diye sorusturuyor. HeOsmanm koluna girrif hovarda mı hovarda. Hiç de kılıdiler, kapıdan çığmdan anlaşıknaz. kardılar.M Ben masa Saat on ikiye doŞru ben artık gitmek ma geldim.. Koca niyetini gösterdim. masa başında bir tek Adam: ' ' ben. Deppoyda nö Bana blr dakika müsaade! dedi, betçl dikrr.:şler gikalktı. Garsonu çağ:rdı. O da bir yer bi.. On dakika katarif ettl. Yalnız giöiıcn yeri istiyormu?. dar öylece kaîdık Beş dsk'l^a sonra aynı garson bana geldl. (an sonra garsona i Be>*efendi, Eİzi biraz Istiyorlar.. şaret ettim, dejince merak ettim. Hesab! Telefon mu ediyorlar? dedim. Biraz sonra hesab geldi. Doğrusu Hayır arkadaşınız istiyor, dedi. tafsilâtına bakmadım. Yalnız yekunun Gittim, n« göreyim, bizim âşık oraya altmiş sekiz lira kadar bir şey olduçomelraiş ğunu görünce yiiz lira verip yirmi beş Aman beyefendi! Köpeğin olaytm. lira geri almak hesabıma uygun geldi. Biz rezil olduk, bari sen olma! Şu ha Her'fin verdiŞi üd elliliği hesab pusulime bak.. Hırlsto! Ulan Hıristo.. Hıristo lasına sıkıştırdım ve uzattım. Beş danerede?. Garsona söyledim. Hiristoyu ça kika sonra bizim Mebmed, Leblebi ğırdılar.. geldi. " Mehmed, Gazino müdürü.. uzaktan gö Ulan Hıristo! Sen beni bîr taksi ründü. Bana geldL ye koy! Ütele götür. Ben çok içmişim.. Ağabsy, hesabı sen mi gördün? Ah, beyim ah! Biz gurbetteyiz, gur Evet! bette.. Ağa'oeyciğim, bu eîliülderi nereAbdesthane aralığında herifin bu melânkolik sözlerl, yerde çörnelmiş hali. den aldm? Hangi ellilikleri? dedim ama bengarson, Hıristo.. ben mjharrir Burh?.n Felek.. pek acaj'ib bir levha teşkil edi de şafak attı, Verdiğin paralan... yor.. ediyor ama masraflan kim ede Hay anasmı sattığım. Bastık desen cek diye düşünüıken: Hıristo.. gel şu eebimden cüzda e!. Ve işl anlattîm.. güldü.. şrüldü ama nımı çıkar.. (dedi. Benim j'üreğim hop! etti.) Çıkar iki ellilik.. ver beyefendiye.. faturaya lrrzayı attık. Oradan çıttını. Kurşun yemiş domuz gibi doğıu eve. Ben yarım ağızla: Yok acamm.. ne münasebet! ! Ertesi gün, Polis MüdüriüSüne tele Aman bejrim! Hcml siz bîzîmle fon, müracaat. Resimlere balrmak.. aotuımağa tenezsül edfsinlz.. hemi de dam tanımak.. yok efen<11m. Reslmlerhiç birine bizim Ali Osn,nı benlşin yükünü size vurabm... Biz o kn ı dar namerd değiliz. Hıristo, ver iM 7etemedinı. Zaren o beni benzetmi?ti artık benim onu benzetmem mümkün ellilik... Hıristo, iki ellilik kâğıdı elime verdi. rrü?.. GWiş o eidis. Heri f e eiizel bir zi Beyim, besabı serı görüver! Zarafet çektım. Helâl olsun.. marifetU ten sizin gibi bir bejvadenin yamnda bizim gibi harabati adamlarm para adanv.ıı ş. vermesi ayıb şey!. Isin şaribi şu ki, hepsi dortum olduğu haicie Emmvette. sahte ellilik işir.i ka Bu para çoktur... Çoksa kusunmu sadaka ederstn pntıncîya kadar söbegim çst'adı Hem beyim. Of, oof. YanıvJTMın Hıri^ti al Ğc!diTİ'' ılraak, h'.n de k^icazsnhk subenî ütele götür. ulan dîyorum sana rundan sorguya çekümek çok tatsız Get fıstıkçıya da haber et! Marikayı l uy>r. göndürsiln... Polise göre, bu ya bir yer.l srtist, yaAyyyy! Herif cıvıyor... Ben: hud da öc almak için yapılmış bir anz Elı! Havai Allah rabpttık ver ii lik... Hrrisi oluiîa obun, aş^i! ; un dedim, çıktım. Garsonla Hıriîto Ali Aü Üsmsnai g. FELOÇ