Cemiyet Hâdiseleri Sehir haberleri Tabiat ve Ahlâk Sekukîlerde Sebze satışları Serbest fikirler CUMHURİYET [HEM NALINA MIHINA 20 kuruş birden artış tiyafro meselesi Sayın Selim Nüzhet'e • nizatna gıriyor İsmail Hami Danişır.end'in 17 haziran tarihli «Cum huriyet» gazetesinde intişar eden »Sel çukîlerde tiyatro» başlıklı yazıları üzerine 4 temmuz talilıli Akşam gazetesinde çıkan reddiyenizi okudum, Siz Selçukîlerde bir tiyatro olabileceğini kabul etmiyorsunuz! O halde Prenses (An Komnen) in fıkrasım, müsaade buyurursamz, birlıkte okuyabm. Fakat ondan evvel şu ciheti tespit etmek lâzımdır ki, sizin dediğiniz gibi vaküyle sayın doktor Fuad Köprüiunün (,Türkiyat Meemuası) nda neşrettikieri yazıda (1) Bizans prensesinin bu fıkrası mevcud değildir. Çüakü Boktor o fıkra bakkındaki malumatını (Menzel) ile (Lebeau) dan, yani râvilerden naklen almıştır. (An Komnen) metainin Bizans lehçesinden Avrupa diilerine tercemesi İse (Türkiyat Meemuası) nm 1925 te çıkan o nüshasından ingilizce olarak üç, fransızca olarak da on İki sene sorıra İntişar etmiştir (2)'. Hattâ ingilizce tercemesinin on beşinci kitabmda bulunan bu fıkra, yalnız dört kitabı çıkan fransızca nüshada yoktur. Binaenaleyh asıl metnin bu fıkrası daha evvelce Doktor Köprülü tarafından tetkik. edilmiş olamaz. Prenses (An Komnen), babasının hastahğını korkaklığına atfeden Selçukîler hakkında şöyle söylüyor: <Bu barbarlar hılkaten hatib olduklan için İmparatorun ayağmdaki hastalığa dair ahlâkî (moral) muhavereler tertib ettiler; işte böylece onun ayağındaki ıstırab nihayet bir (komedi) ye mevzu teşkil etti. Hattâ Türkler lmparatonın doktorlarıyla kendisine bakan diğer adamlannı (teşhis ve temsil) ediyorlar, bizzat imparatoru da bir araba içlnde yatmış olarak ortaya çıkarıyorlar ve işte bu mevzudan bir oyun yapıyorlardı.ı Dünyada bir tiyatronun tarifi şu satırlardan daha celî bir hatla çizilemez zannederim. Muhavereler tertib edilmiş, doktorlar vesair adamlardan eşhas tayin olunmuş, İmparator sahneye çıkanlarak temsil edilmiş: Sahneye konulan her hangi bir piyesin de başlıca unsurları işte bunlardan ibarettir. Mevzu var, tertib edilmiş muhavere var, aktörler var, araba vesair aksesuarlar var. Zatıâliniz bu bedahete karşı şöyle buyuruyorsunuz: 1 «Bizans imparaforunun ayağındîki hastalık bir esere mevzu olamaz!» Hiç hasta olmıyan bir zavallının ve'nmi (Le malade imaginaire) gibi bir komediye mevzu oluyor, (Moliere) e bir şaheser İbdâ ettiriyor da imparatorun hastalığı, bahusus ortada tabansızlık gibi bir sebeb de varken bir komediye neden mevzu clamıyor? Evet. eğer siz «Ben yazamam!» derseniz, İnarurıra. Fakat bıraktıklan mimarî ve tezyinî eserler meydanda dururken Selçukîlerde bir, hsttâ bir kaç komedi ve trajedi muhar^ riri bulunamıyacağına hangi delillerle kansat ediyorsunuz.? 2 «Diğer bir nokta da (ahlâkî muhavere) tâbiridir ki bu da bir mevzuun, bir metnin, yani eserin mevcud olmadığına yeni bir delildir» diyorsunuz!... Neden?... (Ahlâk) sözü tiyatro edebiyatmı İhlâl eden bir söz müdür? Bir piyesin rr.evzuunda ahlâksızlık gibi bir şartın mevcudiyeti mi lâzımdır? 3 «Buna komedi denilmesi ise taklidli ve güldürücü bir oyun olduğunu anlatmaktan başka bir mâna ifade etmez!» buyuruyorsunuz!... Kemal Emin Bara Yazan: t Beyoglunda bir doktorun kansı olan Mariyetta isminde bir kadın üe Moris Eskenazi isimli bir erkek doktorun e. vinds gayrimeşru münasebette bulunur. 8 •Muhavere bir piyes olamaz. Maken cürmü meşhud halinde yakalanmış. demki bu eser muhavere tarzında imis, tamamen bir piyes stfatına lâyık değil tır. Bunlar derhal mahkemeye veriimişlerdir. dir» diyorsunuz! Beyoğlu birinci sullı ceza mahkemesl; Aman ne tuhaf şeyler söylüj orsunuz! davaya kapalı celsede bakmış, mevzuu Bendeniz muhaveresiz piyes bilmiyosür'atle karara ba^lamıstır. Açık celse. rum. Acaba zatıâlinizce piyes demek de okunan karara göre; muhakeme edl. «pantonıime» demek midir?... len kadınla erkek, üçer ay ağır hapis9 Bir de siz imparatorun Üsküdarcezalandırılmışlardır. Ve mahkemec», dan ileri gitmemiş olduğunu söylüyorsuhemen tek LiHklarında hemen tevkif müzekkereleri nuz! İsmail Hami Danişmendin yazısım ödil kesilerek, İstanbul Cczaevine gönderil. dikkatlicc okumadığınıza bu da çok güişlerdir. zel bir delildir. Çünkü o makalede im mi, paratorun bu komediden mütcessir olaYünlü mensucat kalitesini rak nihayet hastalığına rağmen «Uludüşürmemek için bad» yoluyla Anadolu sefcrine çıktığı Mensucat fabrikalan, bu sene, evvelce mehazlarıyla beraber yazılıdır!... ismail Hami Danişmend'in makalesin yabancı memleketlerden gelen İpligm de Selçukîlerde mevcudiyetinden bah bcşluğunj doldurmak ve yünlü mensnsedilen tiyatro ile Tanzimattan sonra catın kalite üstünlüğünü muhafaza et. :ek için istihsal bölgelerinde her ser.eGarb kapısından giren şimdiki tiyafro ;ınden fazla miktarda tiftik mubavaa etarasında bir «ittisaU olmadığı açıkça yazıhnışken, Selçukî tiyatrosunun bizim mektcdirler. Bu sene yünlü mensucattcı f temaşa hayatımıza bir başlangıc olma tiftiğin fazia yer alacoğı görülmek cdir. İthaîât ve ihracat birlikleri. muvakkat dığı malumken, Türklerde Garb tesirinden ev^rel de bir millî tiyatronun mev bir müddet için tiftik lisansı vermegi cud olması Frenk hajTanlığile bize man tehir etmiştir. tığımızı kaybettiriyor, tahammül edemi40 iaşe memurundan 4 ü yoruz!... Hele zatıâllleri gibi bu İşin uleması iş başında kaldı olanlar yazılarının daha birinci kademeBölge İaşe Müdürıüğü kadrosunun ihsinde bütün azametleriyle: üyacını karşılamak için bundan bir (Aristophane) dan (Moliere) e ve da«Gerek (Türk temaşası) adlı eserimde, müddet evvel bir imtihan eçılmış ve ha berilerine gelinciye kadar bütün kogerek bu kış (Türk üyatrosu tarihi me imtihana 62 kişi girmişti. Vaünin riyamediler güldürücü birer oyun oîmaktan tinleri) başlangıcmda verdiğim konfe seti altmda toplanan bir komisyon, ımbaşka bir şey değildir efendim! Fikirlerin, vak'alann tehzili bütün bu eserlerin ransta bana bu kanaati veren sebebleri tihana girenler hakkında derin bir tuhmevzuunu teşkil eder. Bu noktadan ba kâfi derecede anlatmış olduğumu zanne kikat yapmış, neticede 40 kişinin kabulü kılınca «güldürücü eserdir, piyes de diyordum... Yazdıklarım, söylediklerim takarrür ederek kendilerine davet mekğildir» sözünde bendenizce bir tenakuz kâfi gelseydi, eminim ki makale sahibi tubu yazılmıştır. Davete ancak 9 kişi var gibidir. (Moliere) in «Avare» ı ha Üyatroyu Selçukîierden başlatmak tezi icabet etmiş, bunlardan ikisi dolgtın sisler, «Tarruffe» ü riyakârlar, «Medechı ni müdafaaya kalkmaz ve tabiî aldan maaş olmadığını öğrenince vazife kabul etmemiş, biri işe başladığı günden sonmalgr* lui» si mütetabbiblerle eğlenir ve rr.azdı» Dedikten sonra sanki hakkı sarihi o ra bir daha gelmemiş, diğer ikisi de güldürür; şimdi bunlar komedi değil mi? !an bir ülkeye tecaviiz edilmiş bir kitıse bir kaç gün sonra işin zorluğunu ileri 4 Komedi kelimesi hakkında «esaŞimdi iaşede bu tavriyle mütecavize «herkesi aldatmak». sürcrek ayrılrmştır. sen bu kelime aynen muhafaza edilmeodelilsiz iddialarda bulunmak» ve «kiı 62 kişilik gruptan ancak dört memur yip terceme edilseydi hakikat meydana çük fikir neşretmek, gibi hakarete çey kalmıtşır. çıkardı, buyuruluyor! rek kalan İltifatları tabiî diriğ buyurKızılay bir sünnet düğünü Emin olunuz anlıyamadım! «Komedi» mazlar!... şimdiye kadar «mudhike» ve «gülünclü tertib ediyor Eğer ilmî mubahaselerde yeri olmıyan oyun» diye terceme edilegelmektedir. Alemdar Kızılay Cemiyeti ağustos abu gibi tabirlerin sarhnda biraz imsâk Bunların tekrar türkçeden fransızcayâ edebilseydiniz, mubahase şsrtlarına bu yı içinde dünyanın en güzel yeri olan tercemesi de yine «Komedi» olur! .Kokadar riâyetsizlik etmiş olmazdmi7.. Sarayburnu kazinosunda büyük müsamedi» yalnız oyun sözüyle terceme edimere ve sünnet düğünü tertib etmiştir. lemez. Oyunun fransızcası «jeu» dür: Merhum bir edibimizin dediği gibi. me Müsamere ve düğünün parlak ve iıığer «mübahaseye girmeden evvel şümeselâ «jeu de cartes» denir, fakat «cotumi lâtife ile mücehhez olmak lâzırr. tizamlı olması için azamî gayret saıfemedie de cartes» denmez!... dilmekte ve şimdiden tedbir alınmakmıs'... Kemal Emin Bara 5 «Bir hastanın. doktorun ve ettadır. (1) Türkiyat Meemuası, C. 1, 1925 İsrafmdakilerin teşhis edilerek taklid edilYüzme bilmediğinden mesi bile bunun hugün bildiğimiz bir tanbul tab'ı, S. 14. (2) The Alexiad, of the princess Anna komedi değil, eskiden zevkle seyrettikboğuldu lerini bildiğimiz bir nevi oyun olduğu Comnena. 1928 Londra tab'ı, S. 390391. Azabkaptda denize giren Rizeli DurYalnız dört kitabı neşredilen fransızca nıı ispat etmez mi?» diyorsunuz! sun Ali, Yüzme bilmediğinden, boğulHer halde (An Komnen) in On İkinci nüsha 1937 de çıkmıştır. muştur. (3) Farce» kelimesini (Larousse) ve Esırda yaşamış bir Bizans prensesi olduBoş bulunan sandal ğunu tahsttür buyurmamış olacaksınız! (Littr6) halkı güldürmek için tertib eOrtaköy sahiünde Nural isimli bir dilmiş komedi şeklinde izah ederler. O aşırda «komedi» kelimesi bugün gesandal boş olarak bulunmuşhır. San dalda bir kat erkek elbisesi vardır. Tahkikat yapılmaktadır, nişletilen mânada de ğil, tarif buyurdu ğunuz gibi «eskiden zevkle seyrettikîeri ni bildiğimiz bir nevi oyun» rr.ânasms kullamlırdı. Hâlâ bugün dahi bu mâııa tamamen ilga edilmiş değildir. 6 «İmparatorun yattığı arabamn taklidinin de gülünc bir hava yaratmaktan başka sebebi.» olmadığını söylüyorsunuz. Bütün piyeslerdeki elbiselerin, dekorlarm. aksesuarlarm o esere bir hava yaratmaktan başka ne kiymeti vardır? İster komedi, ister trajedi, sahnenin bütün müteferri levazımı o eserin mevzuuna uygun bir hava yaratmak için intihab olunur. Hayal oyununda bile Karagözün ışkırlağı, Deii Bekir'in uzun kaması ayni maksadla tertib ve tasvir olunmuştur. Bu İddia Selçukilerde tiyatronun mevcud olmadığına değil, bugünkü temaşa hayatının müstaid bir ıejisörü gibi düşünüldüğüne delâlet etmekle aksini ispat eder. 7 .t'stelik bu oyuııa (çocukça) sıfatı verilmesi de esaslı bir oyun olmadığını gösterir. diyorsunuz!. Muhterem efendim, (An Komnen) in bu «çocukça» kelimesinden maksadı «böyle komedilerle, oyunlarla imparatorun kiymeti küçültülemez» demekür: Yoksa «oyun çocukça tertib edilmişti, hakiki bir tiyatro değildi» mânasına değildir. (An Komnen), babasının Tüıklerden gördüğü hakaret ve isühzalar karşısında gayet tabiî, buz gibi bir Türk düşmarudır. Bilmam zatıâliniz Selçuki tiyatrosunun inkârında (An Komnen) den daha ileri gittiğinizin farkında aıısınız? Bizans prensesinden daha acar bir Türk düşmanı olan (Charles Lebeau)nun «Bu hastalık âdi bir eğlence mevzuu teşkil ediyordu» demesi de ayni maksadladır. Bundan ortada bir üyalro yoktur mânası çıkmaz. Husumet damar' larına hükmedemiyenlerin galebe zevkı rencide olursa dünyanın bütün şaheserlerine bile «herzedir» der, içinden çıkarlar! Binaenaleyh ayni müellifın • farce. kelimesini kulianmış olması da İddianıza bir delil teşkil etmez: Çüııkü fransızcada .farce» halk komedllerinc verilen isimdir (3). Satıcılardan fatura sorulmasi, fiatîarı biraz düşürdü Haldeki toptan satış fiatını bildiren bir listenin müşterilere gösterilmesi mec. buriyeti konulduktan sonra sebze ve meyva fiatlarında hafif bir düşüklük göze çarpmaktadır. Bu arada bilhassa patlıcan ve domates fiatları bir günde yüzde 30 . 40 farketmişür. Dün perakende olarak patlıcanın kilosıı seyyar satıcılarda 25 . 30 kuruşa kadar satılmak. taydı. Domates de, altmış kuruştan bircienbire 30 kuruşa inrniştir. Bununla beraber yemiş fiatlarında henüz esaslı bir değişiklik yoktur. K a . vun ve karpuz fiaüan, bilhassa pek yüksektir. Trakya mah karpuzlar, piya. saya gelmeğe başladığı ha'.de fiatlar sa. bittir. İri boy mallar 50 60 kuruş arasındadır. Seyyar satıcılara kabzımallar tarafmdan verilen hal satış fiatını gös. terir mühürlü kâğıdlarda malların cinsi sarih olarak zikredlimediği gibi btmla. rın çoğunun yazısı pek karışık ve okun. maz bir haldedir. Bu yüzden alıcı ile s a . tıcı arasında sık sık anlaşamamazlıklar oîmaktadır. Vali ve Belediye reisi, bütün kayma. kamhklara bir tamim göndererek ya. pılan tetkiklerde fatura ile satış işinden faydalı neticeler almdığı ve kontrola sıkı fcir surette devam edilmesini bildirmiş. tir. Ayni tamimde kazalarda ne kadar pazar kuruldugu ve bu pazarlarda ne miktar esnaf çalıştığının bildirümesi de istenmiştir.. Bu suretle şehirde kurulan pazarların' miktarı esaslı surette tespit edildikten sonra bunlann fazlalaştırılması temin ıdUecçktir. Her semtte hafada iki defa ,)azar kurulması temin edilirse, halk dük kânlardan ve seyyar satıcılardan al*hk. an sebze ve yemişi bu pazarlardan daha ucuza alabilecektir. Cürmü meşhud halinde yakalanan evli bir kadın ükumetin bütün gayretlerine rağmen, bazı eşya fiatlarında, birkaç gün içinde, bir•denbire büyük artışlar görülüyor ve burnın sebebini anlamak mümkün olmugöre tamamile Berg Ahlâk sistemle yor. Gerçi hükumetin sıkı bir kontrola sonun «Hamle» sin. rindeki muhtelif tatâbi tuttuğu maddelerde, böyle anî oladen müteessirdir ve biat telâkkilerine rak fahiş yükselişler olmuyorsa da bazı onun tekrarlajicıkısaca işaret eden eşyanın böyle dimdik fırlayışlar yaptığı sıdır, fakat kendileri yazımızda (1), bir görülüyor. Misal olarak bir ecnebi diş muhtelif vesile. Türk âüminin ahlâk macununu ele alacağım. Ben bu gibi meselesinden bahsederken bizi nasıl bir şı değil, bilâkis felsefî ve sosyolojik bir lerle Bergson'u tenkid ettikleri ve «hammaddelerin yerlilerini tercih ederim. tabiat ikiliğine götürdüğünü, en sonunda mevzuu âlinı ve doktor gözile yoklama le» ye nedense yerine göre «hız», «saik», Vâki olan şikâyet üzerine bn ecnebi diş panteizme bile düşüldüğünü göstermış sma karşıdır. Maamafih bu noktada da • cereyan», «meyiU ilâh... ı ikame etmek macununun fiatında görülen anî yüktik. Şimdi, evvelce yapmış olduğumuz kendilerine karşı bütün felsefe ve içti istedikleri, bilhassa Bergson'un ancak seklik dikkatimi çekti. birkaç tenkid vesilesile bizi aydmiat :r.aiyat mensublarının müteşekkir ola menfi bakımdan alâkadar olduğu blyoBir Fransız markası taşıyan bn diş mak lutfunda bulunan Dr. A. Muhtarın caklarını bcyan etrr.iştim. Zira memle iojik tezi ve «ahlâkî kabiliyet nahiyesi» macumı bana söylendiğine göre, İstanparmak bastığı bszı noktalar üzerinde ketimizde müspet İlira mensubları, ma fıki'ini benimsedikleri için İleri sürülen nevi ve içtimaî bilgüerle alâkah oianla «tekâmül saikı» nı, bütün biyolojik ah bulda hazırlanmakta ve tüblere dolduduracağım. rulmaktadır. Birkaç gün önceye kadar İlkin şu meseleden hareket edelim: ra, bilmukabele bu ikinciler de birinci lâk mensublarmdaki «insiyak» ile ayni fiatı 40 kuruştu; bir iki gün ortadan Umumİ3etle faaÜyet başka, ahlâki hare iere karşı lâkayddırlar, iki ayrı kıt'ada şey addetmek zarureti vardır. Müe.lif kaybolduktan sonra, birdenbire 60 kuket ve faaüyet gene başkadır. Muhterem İmiş gıbi birbirlerinin çalışmalanndan istediği kadar «âsab sistemini meydana ruşa çıkarak tekrar piyasada arzı endam doktor, bu ikisini birbirine karıştırıyor. habersizdirler. Diğer taraftan iki zümre getiıen kudret» ile, yani «tekâmül saimensublarının birbirlerinden edinecek kı». ile .âsab sistemi mahsulü grizeler» i, etti. Neden? Fransadan mal geldiği yok Faaüyet ve imkâniarı için dimağ nahiki bu fiat artışuıa yeni mallann yükyeleri ve merkezleri gösterilsin, tecrü leri istifadeler de bulunur. «İlim bakı yani bizim için daha munis bir ifade ile mından ahlâk», bu bakımdan iki zümre insiyakları birbirinden ayırsm. Umumi sek maliyeti ve nakil masraflan sebeb beler yapılsın. Daima hürmet edeceğimiz olduğunu kabul edeliın. Gerçi, bu diş ma ilmî araştırmalardan bahsolunsun. Me arasında tesanüd temin etmek gibi bir faaliyetle ahlâkî faaüyet arasmda birlik rol oynıyabilir. Gönül isterdi ki meselâ ve aynilik gudüldükten sonra buna cununun, sebcbsiz yahud da bizce meçselâ enkefalit ile alâkah vaziyetler bu hul bir sebeble 40 kuruştan 60 kuruşa tecrübelerden birini teşkii ediyor: «En bir «Türk felscfe cemiyeti» veya herhan mantıkî bakımdan imkân yoktur. Niteçıkmasından şikâyet edenlere ,yerü mah kefalitten sonra geien hastalıkta arzu gi bir «fikir derneği. nde Dr. A. Muhtar kim yukanda işaret ettiğimiz gibi bizzat diş macunlarını kullanmalarını tavsiye ile faaliyete geçmek seyrekleşiyor. O İle, hukuk, ahlâk, felsefe ve içtimaiyat müellif de «bütün yaşıyanlarda (yani ederim. Ayni zamanda alâkadar maturdukları yerde, hatta rahatsız bir va gibi bütün manevî ilim mensubları ara Nevton'a kadar bütün canlılarda) ferdin kamlann dikkatini çekmeği de faydalı ziyette bile, hiç bir hareket göstermek smda bir münakaşa cereyan etsin. Ka muhafazasına, neslin idamesine doğru buldum. Çünkü üzüm üzüroe baka baka sizin uzun zamanîar kalıyorlsr. Bazsn naatimce böyle bir fikir mübadelesinden giden cereyanların membaı, evolüsyon karardıfı gibi fiatlar da birbirine baka başiadıkları bir hareketi ikmal edemi sosyolcji ahîâk ve hukuk mensubları saikını yaratan kudretin aynidir» debaka yükseliyor. Sonra, bu fiat yiikyorlar. Meselâ yemek yerken kaşığı a kadar, biyoloji ve tababet mensublarının mektedir. Bu takdirde ferdin muhafazada edinecekleri istifadeler vardır. Böyle sına yarıyan grizeleri, «evolüsyon saikı sekliği, bir iki, hatta beş knruş depl ğızlarına yakın bir yere kadar götürede; tüb başına 20 kuruş gibi mühim biliyorlsr. Orada harekete sevkeden ce bir temas ve fikir mübadelesi, hiç ol na bağlı hisler» den ne hakla ayınyoruz? mazsa herhangi bir mevzua dair memle Bir taraftan bu itıbarla her ikisini yara bir artıştır. reyan duruyor.» Ayni şekilde ahlâki hareketlerimizi dimağî kabiliyetlerimize ket çapına göre yazılmış yerli eser ve tan • kudret» in ayniyetini kabul etmek, Alâkah teşkilâtın her maddenîn, her borcluyuz: «Ahlâk onun (yani bütün yazılardan her iki tarafı haberdar ede müellifin terminolojisindeki «grize» iie nıalın haksız ve sebebsiz bir surelto evolüsyonu temin etmiş olan kudretin) cek, bilhassa ıstılah vahdeti vücude ge • saik» ı ayni «kudret» in mahsulü ad fiat yüksekliğini önlemeğe çalış.ığmı b : . dimağa verdiği kabiliyetler sayesinde tirecek, Türk feîsefe lisanını kuvvetlen deylemekliğimizi icab ettirmez mi? Ya liyorum; fakat murakabe edilecek maddcler o kadar çoktur ki bazan işte böyle inkişaf etmi=tir. Çocuk dimağında bu ka direcektir. kından görüldüğü, bilhassa müellifin a gözden kaçanlar olduğunu sanıyorum. biliyet olmasa onda ahlâk hislerini meyBu son nokta, sathî olmasına rağmen, rasıra benimsiyerek terass eylediği «ip Bu çeşid fırlayışlar, sarî bir hastalık dana getirmek mümkün olamazdı. NaKil üzerinde gerçekten durulmağa değer. tidaî itiyadlar» ın, «tabu»larm, âyinler:n, halinde, hemen diğcr maddelere de budımağlarında hususî nahiyeler olmıyandaha yüksek cemiyetlerde dinlerin, fcllar, konuşmayı öğrenemezlerse, ahlâkî Çünkü Dr. A. Muhtarla aramızdaki mü sefelerin hedeflerini teşkil eden doğru laşıyor. Onun için daima uyanık, daima dikkatli olmak lâzım geliyor. nakaşada bazı kelimelerin yanlış anlakabiliyetlerden mahrum dimsğlaı da şıldığını göıüyorum. Yarım asırlık felse yaşamak kaideleri, nin her türlü biyoBir misal olarak aldıjnm bu diş m»yalnız harici şartların ve cemiyetin telojik, dimağî reaütelerden ayrı olan sirlerile ahlâk prensiplerini meydana fe lisanımızda «insiyak. kelimesi, «sevki objeküf, görünmez, fakat elle tutulacak cununun ismini yazmağa lüzum gb'rmetabii» ile birlikte «grize» aleyhine olarak dim; belki de bu yükseliş sebebsiz ve getiremezler.» yerleşmiş bulunuyor. Bunun delillerini kadar hissedilen ve dimağî kendi hiz haksız değildir. Alâkadarlar, araştınrGörülüyor ki müellif, umumiyetle fa yalnız edebiyat, hukuk ve iktısad fakül metlerinde kullanan sosyal şe'niyetleri larsa onn bulurlar ve birdenbire 20 aliyeü, hususi olan ahlâkî faalij'etie, ev telerinin resmî, fakülte mensublannın yakmdan araştırıldığı takdirde bu ayni kuruş artmasının sebebini de tahkik velkisini idare eden beyni, ikincisini çe hususî neşriyatlannda değil, ayni za yeti reddetmek, bütün ahlâk ve ahlâkî ederler. viren mekanizma İle ayni sayıyor. Hal manda bir kısım tıb fakültesi uzuvları vakıalar tarihini, biyolojinin mevzuu obuki ahlâkî hareketin aid olduğu şe'ni nın yazılarında da bulmak güç değildir. lan haj'v'anla müşterek bulunduğumuz yet, her türlü biyolojik realitelerin ha Keza «tekâmül, evolüsyon mukabili ola «tabiat» e karşı açılmış amansız bir ricindedir. Gerçi Dr. A. Muhtar da di rak oldukça yerleşmiş bulunuyor. Bel mücadele telâkki eylemek lâzımdır. Yüksek Mühendis mektebinmağî nahiyeleri bir netice addetmekte ki her evolüsyonun «kemal» i ihti Munyyen bir mesleğe mensub olmanın de bugün yapılacak tören dir. Bu netice «Büyük bir ihtimamla bü va etmediği ileri sürülerek «tekâ verdiği haklı bir taassubla bize birdüziYüksek Mühendis mektebini bu sene tün kâinatta hüküm süren bir kudre;.in mül» değil, eskilerin ifadesile «tekâmül» ye «dimağın faaliyetine bağlı ahlâk» tan bahseden pek muhterem Dr. A. bitiren gencler, bugün bir veda toplan. eseridir. Felsefî bir ifade ile ve Spino olduğu iddia edılebilir. Fakat ne garibtısı yapacakiardır. Maarif Veküi Hasan za'nın kullandığı tabirlerle diyelim ki dir ki «ilim bakırmndan ahiâk» sahi'oin Muhtar. nazariyeci olduğu zaman işaret ettiğimiz ayniyeti, fakat tatbikatçı oldu Âli Yücelin de hazır bulur.acağı torends, tabiatleşmiş tabiat», «tabiat yapan tabi deki «evolüsyon» meflıumu, biyolojik bu devrede muhtelif ihtisas şubelerini at» in mahsulüdür. Fakat müelüfimizc manada oîmaktan ziyade Bergsonist bir ğu zaman bütün ahlâkçıların şu veya bu şekilde güttüğü tabiat ve ahlâkiyet ay ikmal ederek mühendis diplomasım alan göre «Bütün yaşıyanlar da ferdin mu manzara taşıyor ve «yaratıcılık», «ke36 gencin isimleri oktyıacaktır. hafazasına, nesün idamesine doğru gi mal» İlıtiva ediyor. Buna rağmen müel nlığını candan benimsiyor. Prof. MustaBundan sonra talebe tarafmdan vü, f;ı Şekibin çok güzel dediği gibi .kemal den... Cereyanların membaı, evolüsyon lifin •buna türkçede tekâmül deniyor» ç. ğının hediyesi olarak sunulan bir cude getirilen nıimari projelerden müsaikını yaratan kudretin aynidir.» diye kelimeyi vabancı bir iisana aidmiş eser» de gencliğe .her zaman ve her fır rekkeb serginin açılış töreni yapılacat Umumiyetle faaliyeti, hususi olan ah gibi yadırgaması ve ısrarla «evolüs settan istifade ederek nefsimizi ıslahe, ve sergi hep birlikte gezilecektir. yon» ,u kullanması sebebleri anlaçılmalâki faaliyetten ayırmak, ikisini ayrı ayrı Eylul devresinde de mektebden 22 genc yüksek insan olmağa çalışmalıyız. Böygozönüne almak lüzumunu ileri sürmek maktadır. Eğer «gelişnıe,», «serpihr.e» le ferdleri çok olan milletler yüksektir» daha mezun olacaktır. üâh.. gibi sade türkçe bir karşıhk kulle, «hususî» nin «umumî» ye bağlıhğını tarzında verilen nasihatin. .ilim bakıYakalanan kaçak çaylar nkâr etmiş olmuyoruz. Şu kadar var ki Unsalardı kendilerini belki bir derece mmdan ahlâk» ile nazarî olarak çarpışrcazur sayabilirdik. Fakat oldukça tüıkİnhlsarîar kaçak takibat şubesi me bu bağhlık Dr. A. Muhtarın kaynaklamasına tskmıyalım ve şairle beraber murları Galatada İntibah hanmda Ke. ıından birini teşki'. eden Bergson'un bir çeleşmiş bir yabencı kelime dururken tekrar edelim: ve bu kelime felsefi ve manevî i'imlere mal admda bir zatın nane şekeri ima. teşpihile, sadece duvardaki çivi ile bu lâthanesinin vaziyetinden şüphelenmişçiviye asılı olan paîto arasındaki bağh mensub olanlarca yaygın bir hale koKaddi yâre kimisi ar'ar dedi. k'mi el<j! lerdir. İmalâthane aranınca bir çok palıktan farkh değiidir. Yahud elektııkle nulmuşken bunun yerine yalnız mücllilâmba arasındaki münasebeti de düşü fe sempatik gorünen fransızcasmm İka Ciimlcnin moksudu bir amma rimyet ketler içinde 187 kilo kaçak çay ele ge. nebiliriz. Paltonun çivi, elektriğin lâmba mesinin hiç değüse bir notla izah edilmuhtelij! çirilmiştir. Kemal yakalanmış ve hak. kında tahkikata başlanmıştır. İstifçileri ile olan alâkası, bize bunların arasında mesi lâzımdı. zannaııdayız. Nihayet «sa(1) Bk. Cumhuriyet gazetesi, 3 ve 13 birer birer meydana çıkarmakta büyük illet ve netice münasebetini veremcz, ik» kelimesinin hsngi ecnebi tabir muDimağî nahiye ve merkezler meselesin kabili olduğu tasrih edilmediği, yalnız haziran 1912. bir maharet gösteren İnhisarlar kaçak de de vaziyet aynidir. Bir doktor, bize cevab teşkil eden makalede «cereyan., (2) Bk. M. İzzet: Frazer'in ekzogami takibat şubcsinin mesaisi takdire değer istediği kadar dimağın faaliyetinden ve «meyil. ilâh.. ile ksrıştırıldığı için biz nazariyesi, İlâhiyat fakültesi meemuası, bir hal almaktadır. morfolojisinden bahsetsin, hatta bu bunu. bütün biyolojik ahlâk taraftarla Sayı 3, Sf. 60; keza Z. F.: Ekzogami naBeyoğlunda büyük bir istifçinin mal. morfolojideki bozukluğun, ahlâkî fesad rındaki «insiyak. ile ayni manada kabul zariycleri, İş, Sayı 20. larının yakalandığını ve Hudaverdi ave dalâlet doğurduğunu göstersin. Bun etmek mecburiyetinde keldık. Diğer ta(3) Bk. H. Bergson: Les deux sources dında olan bu şahsın firar ettiğini yazdan çıkaracağımız hüküm, sadece çivi raftan insiyaklarda tekâmülün iddia edi de la morale... Paris, 1932, Sf. 8. mıştık. Hudaverdi yapılan aramalar sonin iğri, lâmbanın bozuk olduğu, binne lebilecek bir tez olabileceği noktasını bir (4) Bk. Zamanımızm ahlâk meseîeîeri, nunda yakalanmış ve Milli Korunma tice paltonun asılamıyacağı ve elektriğin tarafa bırakalım. Hakikatte müellif bize Müddeiumumiliğine teslim edilmiştir. Cumhuriyet, 13 haziran 1942. yanamıyacağıdir. Bu kadar. Fazla . İleri H Y a z a n : Prof. '•"•'•'"'•••""• î Ziyaeddin Fahri Fındıhoğlu İstanbul Halkına Müjde... gitmek, ilmin smırını aşmak demekür. Hele .tenasül azalarının örtüımesi, pek yakın akrabalarla evlenmerr.ek, umumiyetle İptidai insanların itiyadlan olup. bunlar ahlâkî hislerin husulünde, diğer sebeblerden ziyade, dimağ evolüsyonuBujrünkü savısmda: nun tesirini gösterirler.» Düşüncesi, bu ınırın faz'.asile aşıldığını göstermektedir. Tenasül azalarının örtülmesi, yakın skrabalarla evlenme yasağı gibi hâdiseler, ümî usuUe muhakeme etmek şartile, hiç Varan: Yusuf Ziya Ortaç bir dimağî ve biyolojik sebeb ve tesirle alâkalı değildir. Ekzogami ahlâkmın ge Zati Sungurun tebrik telarafı Cevdet Kerimin ziyafeti Fransa niçin rek eski ve gerek modern şekilieri, ta battı? Tünelde bir macera Antigon. Peyami Safa, Şehir Tlyatrosu mamile denecek kadar sosyal sebeblerin Köylüler ve Kadıköylüler! tesiri altmdadır. Bu husustaki biyolojik düşünceler, modern sosyolojinin, folklorik ve etnografik araştırmalarm ışığı karşısında tamamile hükümden düşmüş Çizen: Cemal Nadir sayılabilir (2). O kadar ki «hayat hamlesi» feisefesinin kahramanı bile en son eserinde bu nevi ahlâkî hâdiselerin, şuurumuzun «içtimaileşmiş kısmı Partie socialisee» olmaksızın izah edilemiyeceğini kabul etmiştir (3). Hulâsa hususi AnkarAda büyük bir şirket tarafmdan yapılmakta olan büyük bir olan ahlâkî faaliyet, umumî olan ve biinşaatm muhasebe işlerini müstakillen İdare edebilecek tecrübeîi bir muyoloji ile alâkaıı bulunan faaliyet vasıtahasebeciye ihtiyac vardır. Talib olanların hal tercümeleri, şimdive kadar Larını, tıpkı, paltonun çiviyi kullanması bulundukları işlere aid vesaik suretleri, bir aded fotografı ve istedikleri gibi, kullanmaktadır. İlmin yapacağı şey, şartları bildiren bir mektubla «Posta kutusu 1019 Ankara» adresine mü• iptidaî insanların bu itiyadlan» ndan racaatleri rica olunur. (7777) başhyarak günümüzün ahlâkî telâkkilerine kadar gelmek, ve tarih boyunca tabiatle tabiat olmıyan şey arasındaki uzun mücadelenin izahım yapmaktır. Şüphesiz burada çivisiz paltonun yerde Bugünden İtibaren: iki büyük filim birden serili kalması kabilinden, dimağsız ve biyolojik yapısız bir insan olmaksızın da ahlâki faaliyetin cereyan edeceği yolunda garib bir mütalea yürütecek değiliz. Fakat «dimağda ahlâk kabiliyeti» iddiası her pahaya ileri sürüldüğü takdirde ROBERT JOUNG (Türkçe) buna karşı böyle bir mütaleanın serdeve HELEK GİLBERT EDDİ CANTOR dilişinin de pek garib olmıyacağını zannediyorum. AKBABA Belediyesine Mes'ud bir nişan SARACOĞLU VE EKMEK! Bolu meb'usu merhum doktor Emin Cemalin kızı Necdet Suda ile merhum Yüzbaşı tbrahim Besim Tosunerin oğlu genc doktorlanmızdan İzzet Tosunerin r.işan töreni geçen cumartesi günü gü7ide davetliler huzurile Tokatlıyan sa. lonlarırida icra edilmiştir. Genc nişanUları tebrik eder, saaeietler dileriz. Mes'ud bir nikâh Kimyager Salâhaddin Uraz kızı Ayten ile Eczacı Hulüsi Atasagun oğlu kıymetli genclerimizden mensucat mühen. disi ve kimyageri Sezai Atasagun"un nikâh törenleri 22/7/942 günü güzide ze. vat huzurunda Beyoğlu evlenme dalresinde yapılmıştır. Genc evlileri tebrik eder. sonsuz saadetler dileriz. İstanbul arzuhal Teşekkür Bir kaç gün evvel vazifesi başında elim bir surette vefat eden aile reisimiz ve kardeşimiz merhum Müşir Kâzım ve Mustafa Paşalar tarunu ve merhum Yarbay Ali Naim mahdumu ve Afyon meb'usu Ali Çetir.kayanm kayınbiraderi, Dsvlet Denizyollan daire müdürü Muzaffer Okkaranın ölümü münasebetüe ailemizin matemine gerek telgTaf va mektubla ve gerekse bilfiil iştirak eden dostlarımıza yazı ile ayrı ayn oevab vermek kabil olamadıgmdan teşekkürle. rimizin irjlâgma gazetenizin tavassutunu rica ederiz. Aîle erkftnı ve çocuklan Aleksandr Posanci ailesi, sevgili aile reislerinin vefatı dolayısile kedeTİerine içtirak eden, her ne suretle olursa olsun kendilerine taziyet edenlere ayn ayn teşekkür etmeğe büyük kederleri mani plduğtıncian sa:.nn ga^tenizin delftletile teşekkürlerini arzederler. Ailesl Bir Muhasebeci Aranıyor S A R A Y sinemasmda ÂSIKLARI IVİYANA 2Ali Baba Kızlar Pansiyonunda AZ AK sinema Her akşam: Profesör Temsillerine muvaffaklvetle devam ediyor. Temsiller tam saat 9 da başlar. ZATi SUNGUR C 'Saçınız dökülürse, Başınızda Kepek Varsa " " ^ MAJİK §AÇ FKSİKİ J kullanınız. Tesirini derhal görürsünüz, •• Bundan evvelki yazılarımızın birinde şöyle demiştim: «Muhterem müellif, ilim meydanmda dolaştıktan sonra birdenbire hiç bir sebeb göstermeksizin realiteden kopan ve bizi müteale götüren bir filozof edası takmmaktadır (4).» Dr. A. Muhtar, bu fikirde bir «itham» gölüyor ve kendisini müdafaa ediyor. HeLise ve orta okullarda men söyliyeyim ki herhangi bir itham akhmızdan geçmiş değildir. «İlim bakıkayıd ve kabul Lise ve ortaokuVJprda yeni talebe kay. mından ahlâk» sahibine karşı duyduğum dına 1 ağustosta başlıyacak ve 20 agus. takdire saygt duygularını kâfi derecede makale'.erimde belirttiğime kaniim. Etosa kadar devam edecektir. İlk okullarda talebe kayıd müddeti ğer farzımuhal böyle bir itham varsa bu, imüellifin filozof edası takırunasma kar1 eylulden 15 eylule kadardır. Bazı fir.r.alar zeytinyağmı filtre ederek yüksek fiatlarla satmağa başlarr.ışlardır. Zeytinyağına fiat zammını mucib olan bu harekete müsaade edilnr.yecek ve bu şekle başvuranlar takib olunacaktır. Filtre edilen zeytinyağları SÂTILIK HURDA TEL HALÂT Mahdud Mes'uliyetli CUMHURİYET Abone şeraiti T ü r k i v e ,CİD GÂRB LİNYİTLERİ İŞLETMESİNDEN: 15 agtıstos 1942 tarihine musadif cumartesi günü saat 11 de kapalı zarf usulü ile Soma işletmemizde takriben otuz ton on İlâ on sekiz milimetre kutrunda tel halat satılığa çıkarılacaktır. Talib olanlann şaıtnameyi İstanbulda Eti Bank şubesinden ve Kütahyada Türkiye kömür satış ve tevzi müessesesi ajanı Dısan Şeriften ve Balıkesirde Mükellefiyet müdiriyetinden almaları ilân olunur. Nüshası S kurusrur. Haric 2700 Kr 1450 • 800 » Yofci*. Senelik Alta avlık Üc avlık Btt avUk 1400 Kr. .750 400 • 150 » Gazetemize fnnderilen evrak r e Tazılat nesredilsin edılmesin tade edilmej ve ayaından mes'uliyet kabul olunmaı.