CUMHURIYEI 24 Birincikânun 1939 Küçük hikâye ^ Tramvaydaydık. Bir aralık ihtiyar dos lâk içindeydi. Adım bagında ölüleıe çartumun burnunu pencereye yapıştırmış, pıyorduk. Yaralılar gene sediyelerle nakmerakla dışarısını seyretmekte olduğunu lediliyordu. Bir aıalık o esmer çocuğu, gördüm. İğildim omzunun üzerinden bak üçüncü bölükten Ahmedin rakibi Mehtım. Arkalarında beyaz çıkınlan Meh medi gördüm. Bir sedyenin ucundan tutmedcikler geçiyorlardı. Yeni askere alı muş, sıhhiye neferine yardım ed'vordu. nan efrad... Beni görünce gözleri parladı. Arkadaşına Ah bu Mehmedcikler, dedi. durmasını söyledi. «Doktor bey» diye Ve ilâve etti: seslendi. Yaklaştım. Evde anlatırım. Mehmed baştanbaşa örtülü olan sedOnun uzun müddet askerî doklor ola yeyi işaret etti: rak orduda çalıştığını ve lstiklâl harbine Sizin Ehmed, dedi. iştirak etmiş olduğunu ilâveyi unutmayaIğilip örtünün bir ucunu açtım. Emir vım. berimin yüzü meydana çıktı. Sapsan idi. Evde sobanm başında anlattı. Gözlerinin altı içeri doğru çökmüşlü. Bu Fırkamız «D..» de bulunuyordu. nunla beraber elâ gözlerinin gülümsediBüyük bir taarruza hazırlanıyorduk. Ta ğini hayretle gördüm. Evet, bu gözler bir arruzdan bir gün evveldi. Emirberim çocuğunki gibi saf bir tebessüm içinde Ahmed karşıma dikildi. Boynunu büktü, idiler ve bana ilk defa cepheden bakıgözlerini yere dikti: yorlardı. Solarak beyazlaşmış olan du Yarın gâvura saldıracakmışız ifen daklar yavaşça aralandı, kalın sesini dmi, dedi. Bende misadğizle taburlan gi duydum: decöm. Affedersin doktor bey, cepheye Uzun zamandır yanımda bulunuyor gaçıvedim. Bir iştir oldu işte... du. Dağ yarması gibi sıhhatli, munis, O susunca Mehmed başladı: kendi halinde bir çocuktu. Fakat son za Suçunu bağışlayıve doktor bey. manlarda oldukça değiştiğini tarketmiyor değildim. Birkaç defa çadırda eşya Bu hale gelüncöye gadar gaç gâvurun larımı düzeltirken kendi kendine birşey hakkından geldi. Bunu söyliyerek sedyenin ayak taraler homurdandığını duymuştum. Bazan da ortadan kaybolduğunu görüyordum. fmdan örtüyü kaldırıverdi. DizkapağınOnu sık sık üçüncü bölükten ince, es dan kopmuş yarım bir ayak gördüm. mer bir çocukla da görüyordum. Fakat Mehmed örtüyü gene örttü ve sakin bir onlann dost olmadıklanna emindim, yüzle Ahmede baktı. Ben de onlann her Çünkü ikisi de daima aksi bir yüzle ve ikisine baktım. Gülümsüyorlardı. Ahmeheyecanlı bir tavırla konuşuyorlardı. de bakan Mehmedin gözlerinde şefkat, Ben bunları düşünürken Ahmed ayak sevgi, hürmetle karışık bir mana vardı. larınm ucuna bakarak ısrarla tekrar etti: Ahmedde ise yaptığından memnun müs Ben de gidecöm ifendim.. terih bir hal... Şimdiye kadar geride bana çok yardıAralarında rekabet kalmamıştı. Artık mı dokunmuştu. Diğer sıhhiye neferlerin dosttular. Ve Mehmed, belli ki, sedyeden daha becerikli idi, diyebilirim. Eli deki ağır yaralıya köydeki yavukluyu gayet iyi işe yatıyordu. Şimdiye kadar çoktan bağışlamıştı. ateşe yakın ve oldukça tehlikeli mevkiHemen oracıkta elimden geldiği ka lerde bulunmamıza rağmen onun geride dar emirberimin yarasını temizledim. kalmaktan sıkıntı duymakta olduğunu, Kanı durdurmak için tertibat aldırri. Bir sinirlendiğini hissetmemiş değildim. ucundan sıhhiye neferi, bir ucundan MehFakat bana ilk defa öbürlerile beraber med tutarak sedyeyi alıp gittiler. gitmek istediğini söylemeğe cesaret etİhtiyar dostum sustu. «Peki sonra..> mişti. Müsaade etmesem bile gene kaçıp diye mırıldandım. O «Çocuksun! demek onlarla gideceğine emindim. Sesinde öyle ister gibi yüzüme baktı. Acı bir tebessümkat'î bir mana vardı. Böyle açıkça isyan le: «Harbde vak'alann gerisini araştıraetmesi için onca mühim bir sebeb olduğu cak vakit yoktur, dedi. Biliyorsun ki nana emindim. Sert bir sesle: zik, ve vahim günler yaşıyorduk.» Şımdi bu da nereden çıktı? dedim. Vazifenin burada kalmak ve emirlerime PERtDE CELÂL itaat etmek olduğunu unutuyor musun? \ Başını kaldırdı. Seyrek kısa kirpiklerle çevrili büyük elâ gözlerinin ıstırabla kaSinema âleminin büyük arslanı I rarmış olduğunu gördüm. Kahramanlar kahramanı I Mehmed gidiyir emme dedi, ben nası durrum! Hayretle yüzüne baktım. Birdenbire pişman olmuş gibi dudaklarını ısırdı. Sonra selâm vaziyeti aldı ve çadırdan sür'atle çıkıp gitti. Çadırımda karıma mektub yazıyorL.anı. Birdenbire dışarıda büyük bir gürültü ve bağnşmalar, küfürler oldu. Çadırdan fırladım. Karanlıkta diğer neferlerin iki kişiyi birbirlerinden ayırdıklarını gördüm. Derhal tanıdım: Bizim Ahmed. Ağzının kenarından kan akıyordu. Dişleri kırılmıştı. Diğeri Ahmedle daima çekiştiklerini gördüğüm üçüncü bölükten o ince, uzun, esmer nefer... Onun da kaşının üzeri patlamış.. «Ne oldu, ne var?> dıye sormaya kalmadan bölük onbaşılarından biri yaklaştı, selâm verdi. Sizin, Ahmed, dedi, bizim bölükten Mehmedle döğüştü doktor bey. İçeri gelmesini ve vak'ayı bana anlatmasını söyledim. Çadıra girdik ve onbaşı dudaklannda hafif bir tebessümle anlattı: Bizim Ahmedle üçüncü bölükten Mehmed bir köydenmişler. Onbaşıya Ahmedi bana yollamasını söyledim. Biraz sonra gözleri yerde karşıma geldi. İlk defa onu şiddetle azarladım. Halbuki böyle bir zamanda bunu yapmayı hiç de içimden istemiyordum. Ona acıyor ve şimdi daha çok seviyordum. Hem ertesi gün hiç birimizin ne olacağı malum değildi. Ertesi sabah taarruz başladı Uç müthiş gün geçirdik. Düşman ağır zayiat veriyordu. Bize de akın akın yaralı gelmekteydi.. Taarruzun ikinci günü Ahmedm ortadan kaybolduğunu farketim. Yaralılarla ne yapacağımızı şaşırmıştık. Üçüncü gün zafer bizimdi. Sıhhiye ekipleri ateş hattına girdik. Hâlâ siperler duman ve infi Ahmedle Mehmed Peride Celâl . BİR MİLYONA KARAR GECESI yakın Istanbul halkı NliLLî ALEMDAR POLÂ NEGRİ Slnemalarında Millî şaheserimiz IVA N P ETROVITCH Pek yakında Pangaltı A K I N sinemasında TUrkçe SözlU ve şarkılı bmemacıhğın ender harikalarından CEMİLE Bugün Büyük Sark filmi GABİ MORLAY'ın en büyük şaheseri Ayrıca: DÜNYA HABERLERI Gundüz ve gece 8,45 te 2 filitn birden Uykusuz Geceler Sinemasında TOfUN PAŞA filmini alkışlıyor ... Dikkat: Sayın halkımızdan, Istanbulda bu yük bir heyecan uyandırmış ve Tüık sinemacılığının şaheseri filmini görmek için seans aıalarında tehacüme meydan vermemeleıi kat'iyen rica oluuur. ( Tosun Paşa ) A SAKARYA'da T ş TYRON POVVERLORETTA Süveyş Fedaileri YOUNG ANNA BELLA Metro Jurnal son haberler Yalnız 11 mat'nesinde SAKARYA 1CAMBAZHANE 2ÇILGIN Tatil haftası münasebetile fevkalâde bir program: Büyük ve küçüklerin hoşuna gidecek müntehab bir temaşa... Cambazhane ve varyete filmi... Gülmek ve gözyaşı filmi... Tarafından Fransız sinemacılığımn bir harikası KRALİÇESİ PIERRE LARQUEY SH.RLEYTEMPLE CHOUCHOU Yeni danslar şerefine gayet güzel bir film. İlâveten: Yeni FOKS JURNAL son dünva ve harb haberleri • H B ^ B ^ H ^ B B Buçün saat 11 ve 1 de tenzilâtlı mstineler MşUÇANDONANMA Saat 11 de 15 kuruş MEKTEBLİLER Zevkine • Güzellığine * Hem şen hem muessir mevzuuna, şahane b'r surette zengin sahnelerine doyamayacağınız, bütün renkli Bugün II den itibaren Devamlı Pazar matlnelerl çalışacaklardır. Ha'kın ızdihama sebeb olacak şekilde ve istiab haddinden fazla salona girmesi zabıta men olunmuştur Izdihama meydan vermemek İçin MELEK Sinemasında B U G Ü N KIZIL GÖLGE "Bay Tekln,, filimleri kahramanı Boer muharebeleri esnasında geçen müessir biı aşk romanı. Fransızca sözlü Baş rollerde : Filme ilâve olarak : En son FOKS dünya havadisleri, Bugün saat 11 ve 1 de tenzilâtlı matineler. KUÇUK PRENSES RiCHARD GREENE ANiTA LOUiSE SHİRLEY TEMPLE Göıülmemiş bir muvaffakiyetle ğdsterilmekte olan, Sinemada şimdiye kadar görülmeyen zabıta maceralarile dolu ve tarafından harikulâde bir tarzda oynanan SARAY SİNEMASINDA Bu hafta : Takslmden Beyazıda kadar blittln şehlr j 3 PALAVRACI KOMIK ve DEV MAYMUNLARI PALAVRACI POLiS HAFiYESi Turkçe bozlu BUSTER GRABBE'nin 1939 senesinde en son çevirdiği ve HABER gazetesinde tefrika edilen ve bütün lisanlara tefrika teıcüme edilen büyük macerah sinema romanı. Pek yakında Kahkahalı, Gülünclü ve neş'eli filmini gormekte olan binlerce kişinin kahkaha tufanlarile çınlayor. İlâveten : FOKS JURNAL en son Harb ve BugOn saat 11 ve 1 d« tenzllfttlı matineler dünya havadisleri. aaVaBBVBBaaVavaaaBaaVBBaVBi ÇALINAN filminde kazandıgı zafer tacını kimseye çaldırmıyacağmı bütün dünyaya bir kere daha il'ân ediyor.. Bu şaheser bugün ve yanri ERROL FLYNN T ürkç e I I sinemasında KARAR GEC ESI TAKSiM sinemasında Yeni bir kahkaha haftası Bugün • TA Ç POLA NEGRİ I VAN PETROVITCH Pek yakında MALEK ZORAKi HAYDUD Bu haftanın en eğlenceli ve görülecek filmidir. Ayrıca : Yeni ilâveler : EKLER JURNAL'de en aon dünya ve harb havadisleri Buglln saat 11 ve 1 de tenzll&tlı matineler B U G Ü N Harlkulflde Canlı Hareketll Muazzam MUthlş Sahnelerle Dolu nefls Bir fllm. | Meşhur komik " M A L E K „ ' " gülünclü taklidü TUrkçe SözlU en son filmi olan SAKARYA'da Halebde Cumhuriyet gazetesinin ve diğer Türk gazete ve mecmualarının satış yeri Jan R. Kürdi mağazasıdır. LÂLE sinemasında Son olarak gösterilecektir. Ucuz matineler 11 ve 1 de Bugün Q U İYI £ R sinemasında Sinemasında "• u c u • • Tiirkçe Sözlü Baş rollerde ALBERT PREJEAN • ANNIE VERNAY LINE NORO filmini mutlaka görünüz. Akordiyon Kralı ALBERT PREJEAN tarafından tegannı edilen ve oynanan VALSLER JAVASLAR ve şarkılar filmidir, hayat ve aşk filmidir' MONTMARTRE GECELERİ ilâveten: EKLER JURNAL yeni harb ve dünye havadlslerl Bugün saat 11 ve 1 de tenzilâtlı matineler Tarafından yaratilan ve Patisin kadınlan, aşk ve paranın faciaları ile gece sefahet alemlerinde dolaştıracak olan JOHN VAYN • CLAIRE TREVOR • TiMHOLET JORJ BANKROFT Bugün saat 11 ve 1 de tenzilâtlı matineler. Pazardı, hava güzeldi; sokaklar pek kalabalıktı. Şişliye doğru yürüdü. Kanamadı. Mecidiyeköyüne geçti. Yürüdükçe biraz açıldı. Artık geniş geniş düşünüyor, arada bir yollarda yalnız kaldıkça kendi kendine konuşuyordu. Şu birkaç aydanberi başına gelenler, birer birer gözünün önünden geçti. Uzaktan bakanlar, onu dörtbaşı mamur sanırdı. Gencdi, Güzeldi. Hasta değildi. Hiç karışanı yoktu. Zengindi. Bildiği gibi yaşar, her istediğini yapabilirdi. Mes'ud olmak için hiçbir eksiği yoktu. Öyleyken gene de mes'ud değildi. Üstelik işte gene, yakışıklı, görünüşte kendine uygun bir kocaya da varmıştı. Onunla da geçinemiyorlardı. Şimdi, bir kere daha kendi kendini yokladı. Bu çocuk için ne düşünüyordu?,. Ona ne gözle bakıyordu?.. Bunu kendisi de bir türlü anlayamamıştı. İlk gördüğü gündenberi uzun uzun ölçüyor, tartıyor, gene de bir türlü içinden çıkamıyordu. Onu beğenmiyor muydu?.. Hem beğeniyordu, hem de beğenmiyordu!.. Hem yüzünü bile görmek istemiyordu; hem de görmeden edemiyordu; her yerde onu arayordu. Konuşmaktan çekiniyordu. Bir kere konuşmaya başlayınca sonu neye varacak diye düşünüyor, bundan korkuyordu. Sonra, bir yandan da konuşmak, çekişmek, hatta kavga etmek için içi titriyordu. Bundan da vahşi bir zevk alıyordu. Gördükçe sinirleniyor, görmezse gene sinirleniyordul.. Anlagılacak ig de, ğüdi!.. Muzaffer gibi bir gene ona eş olamaz mıydı?.. Kendi kendine bir koca arayacak olsa, ondan iyisini mi bulacaktı?.. Hele düne kadar, onu her gün biraz daha tanımaya başlamıştı. Tanıdıkça heı gün yeni bir iyiliğini öğreniyor, onu herkesten ayn, herkesten üstün gösteren biı inceliğini bulup çıkarıyordu. Düne kadar, ona karşı kıskanclığı andıran bir öfke içinde idi; kocasının kendinden daha üstün olduğunu gördükçe, kendini beğenmiş her kadının duyabileceği bir öfke... Fakat, bütün bunlar düne kadardı işte... Bugün hepsi bitmişti. Onun da ne olduğu bugün artık bütün ortaya çıkmıştı. Behire teyzeye iki bin lira birden göndermesi ne demekti?.. Bu parayı ödünc mü veriyordu?.. öyle olsaydı bir kere de kendisine söylerdi. Ne zamandanberi kendilerine uğramıyan bu çok bilmiş kadmın şimdi böyle, bir mektubla iki bin lira istetmesi, kolay kolay göz yumulup geçilecek gibi değildi. Hepsi anlaşılıyordu: Behire teyze, Muzaffere zengin bîr kız bulmuş, şimdi de kendine düşen payı istiyordu!.. Böyle bir pazarlığa giren adamdan ne beklenirdi?.. Aralarındaki pazarlık bu kadaT da değildi. Sırası geldikçe, bir lâkırdısı açıldıkça kocası, sözüm ona bilmiyormuş gibi görünüyor: Behire Hanım bana hiçbirini söylemedL ÜArkası var). Tefrika No. 42 Naklerien. KEMAL RAGIB Muzaffer, onun neye baktığını anladı. «Borcun ödenmesine daha vakit var ama parayı veren adam birdenbire hastaBehire teyze, anlaşılan, evde yazacak landı. Istanbuldan gidecekmiş. Bana yal kâğıd zarf bulamamış; kimbilir, hengi varıyor. Ben ödeyecek gibi değilim. Sat komşunun kızmdan istemiş, o da bula buvet Hanımın bütün işlerine artık sen ba la bu renkli kâğıdla zarfı göndermiş olakıyormuşsun. Bu parayı bulmak senin için caktı. pek güç olmıyacak. Hemen gönderirsen Satvetin yerinde hangi kadm olsa kuşben de bu adamm elinden kurtulmuş o kulanırdı. Onun aklına da, kimbilir, nelurum.» ler geliyordu. Böyle süslü kâğıdlara yazılAşağı yukarı, işte böyle bir mektub... mış mektubun içinde bir para işi olacağıMuzaffer, sapsan oldu. Bu para işini, na kim inanırdı?. Muzaffer, buna pek o kadar aldırmadı. son günlerde. hemen hemen unutmuştu. Onun böyle renkten renge girmesi, Sat Bu kadar parayı nereden bulacak, onu düşünüyordu. Hizmetçi de karşılannda vetin gözünden de kaçmadı: Ne oldu?. Lzülecek bir şey mi durmuş: var? dive sordu. Mektubu getiren adam, karşılığını Hayır, şey... Birisile yapılacak işi bekliyor. miz vardı. Bir plân ısmarlamışlardı da oDiyordu. nun için... Bu kadar para, hiç kimsenin evinde Gene kadın, buna hiç de inanamıyor bulunmazdı; hele pazar günü... muş gibi gözlerini kocasının elindeki nçık Satvetin bankadaki parasına karşılık mavi renkli kâğıdla zarftan ayırmıyordu. kendisine bir çek vermişlerdi. Aklına o Sonunu beklemese: geldi. Şaşkınhktan, telâştan ne yaptığını Iş mektubları şimdi böyle süslü kâ bilmiyordu; o aralık karısı da dışarıya ğıdlara mı yazılıyor?. Moda mı oldu?. çıkmıştı. diye alay etmekten kendini alamıyocaktı. Hizmetçiyer Muzaffer: O adama söyle, beklesin, dedi. Evet. Şimdi yazıp vereceğim. Bana da bir mektub zarfı getir. Dedi. Çeki, kansının elinden aldı. O Salonda yalnızdı. Hemen oracıktaki aralık hizmetçi de zarfı getirmişti. Onun rnasanın başına geçti. Çek defterini çıkar içine koydu: Getiren adam dışarıda mı? . dı. Yazdı. Kopanp ikiye katlarken kapı Derken, zarfı kendi elile ona vermek açıldı. Muzaffer bunu duymadı, duysa da: için oda kapısına doğru yürüyordıı. Satvet artık hepsini anlamıştı. Kocası Hizmetçi zarf getirmiş olacak!. Diye düşündü, başını çevirip bakmadı. nın arkasından güldü: Ne plânı olduğu şimdi anlaşıldı!.. Sonra, kapıdan giren o gölgenin yavaş Diye acı acı başmı sallıyordu. yavaş yanına kadar sokulduğunu sezdi. Muzaffer, bunu duymamış gibi dışarıBirdenbire döndü. Elindeki çeki de sakya çıktı; Behire teyzenin yolladığı adalamaya çalıştı; olmadı... Sökulan Satvetti. Çek defterini de gör mı görmek için aşağıya indi... müştü... Her kadının kocasına sorabile*** ceği gibi o da: Gene kadın, kocasının bu parayı ne Birisine para mı veriyorsunuz?. için verdiğini, kendisile de niçin evlendiDedi. Hem zaten kendi parası değil miy ğini artık kendiliğinden bulmuş, çıkardi?. Kime veriliyor, ne kadar veriliyor, mıştı. Muzaffer de, kansının parasından iki bin lira alıp kendi borcunu öderken anlamak istemez miydi?.. Muzaffer, ne olursa olsun artık çarpış yakalanmıştı. Şimdi birbirlerinin yüzüne nasıl bakacaklardı?. mayı göze almıştı: Günden güne birbirlerine ısınacak, Sana ne?. Demek ister gibi acı bir sesle, kısaca: yaklaşacak yerde şimdi aralarma yepyeni bir soğukluk girmişti. Satvet böyle bir Evet. Dedi. Başını kaldınp da karısının yü adamla nasıl yaşayacaktı?.. Kocası da züne bile bakmıyordu. Onun için, Satve onun karşısına bir daha ne yüzle çıkatin biraz daha sokulduğunu da görmedi. caktı?.. Gene kadın birdenbire uzandı: Ne olacaktı?.. Bunun sonu neye vara Kime?. caktı?.. Diye sordu. Sonra Muzafferin ne diyeceğini beklemeden elindeki çeki aldı, o Gene kadın, hırçın bir yürüyüsle kenkudu. llkönce anlayamadı: di odasına girdi. Çarçabuk giyindi, soka Behire Hanıma, teyzenize öyle mi? ğa çıktı.