CUMHURÎYET 30 tkîncHeşrîn 1939 Monte Carlo'da VVilly'den SiNEMA Ann Sothern Müteveffa J. HarloVun yerini işgal etti Sahilin eteklerini muntazam rasılalarla Ben bu viski sayesinde kurtuldum. Neyse öpüp kucakhyan denizin rengi sarışm bir tadsız hikâyeleri bırakahm. MonteCarlosevgilinin gözleri kadar mavi ve saftı. da mı oturuyorsunuz? Doğrusu ben Dalgaların şıpırtısı beşikteki masum ço Nice'i daha ziyade tercih ederim. cuklara söylenen ninnilerin ahengini andıBirden sonsuz bir lâübalilikle elini eliran bir tathlıkla kulakları okşuyordu. min üstüne koydu, ağzını yüzüme yakFakat ne bu güzel ve misilsiz manzara, laştırdı: ne de ruh uyandıncı ve gönül ^ıcı çır Doğrusunu söyleyin, dedi, kazinopıntılar, beni «Kumarbazlara rehber» ki dan öyle pürhiddet fırlamanızın sebebi tabının muhtelif fasıllannı sonsuz bir neydi? Herhalde büyük bir para kaybetdikkatle takib etmekten alıkoyamıyordu. tiniz. O kadar fazla birşey değil... Bugün bilhassa «roulette» kısmını e Ben artık oynamıyorum.. Ama, hemmiyetle tetkik etmiştim. Her oyun kendi arzumla değil... Hükumet, oyun çevrilişte yanılmadan para kazanmak ne hoş şeydi!. Fakat, acaba bu kitabı baş • salonlarına girmemi nıenetti. Bu, büyük kaları da okumamış mıydı? Onun esra bir iyilik doğrusu!.. rından sade ben mi istifade edecektim Garib şey.. Hükumet size ne karışı^Bakalım, bu, tatbikat meydanında bell yor.. olacaktı. Guya.. Bir oyun esnasmda yanımKurulduğum kanapeden kalktım. O •da oturan zatin parasına ortak olmuşum!. yun salonuna doğru ağır adımlarla yürü Ne acayib iddia değil mi? Fakat ben budüm. Büyük masanm başı çok kalaba nun intikammı almakta gecikmedim. Ann Sothern hktı. Fraklı erkekler, dekolte tuvaletli ka Ne suretle meselâ!.. Holivud'dan yazılıyor: dınlarla oyunu idare eden Croupıer ara • Sağ elini cebine attı. Yepyeni bir yüz Yedi yaşmda bir kız bundan yirmi sesında kucak kucak paralar, fişler teati o franlık çıkardı: lunuyordu. Tam bir saat, kitabdaki bü Şunu görüyor musunuz, dedi, tanı ne kadar evvel Amerikan tiyatrolanndan tün kaideleri harfi harfine hatırlayarak dığım bir matbaacı var, sermayesi bir birinin sahnesine şarkı söylemek için çıkben de bu hay ve huya iştirak ettim. Ne franga gelmek üzere bunun tıpkısmdan is mış, fakat şarkı söyliyeceği yerde ayakticede kâr etmek şöyle dursun, üste be tediğim kadar yapıyor. Fakat sürmesi çok larını yere vurarak ağlamaya başlamıştı: Bu Jtadar az kişi önünde ben ağbin yedi yüz altmış beş frank vermiştim müşkül... Tabiî siz böyle bir işs girmek zımı açmam! Talihin bu garib cilvesine, hadisatın istemezsiniz, değil mi? Diye! İşte, bilâhare tanınmış bir sine Rica ederim, bana bu tarzda bir benimle derin istihzasına dehşetli sinirlenma artisti olan Ann Sothern'in tiyatroya miştim. Başım önüme düşmüş, vücudüme teklifte bulunmaya ne hakkınız var? Eh, şanssızhk... Bir ortak, bir arka ilk intisabı böyle garib bir şekilde tecelli ateş basmıştı. Kazinonun mermer merdivenîerini ikişer ikişer atlıyarak hızla daş olacağını sanarak açıldığım insankr etmişti. Norveçli bir aileden Amerikanm ücra dan hep red cevabı alıyorum. tekrar bahçeye indim. bir köşesinde dünyaya gelmiş olan Ann Hemen ayağa kalktım: Kuvvetli bir darbe ile birden sendeîe • Artık, dedim, zanederim ki birbiri on senedir beyaz perde eserlerinde rol dim ve durdum. Başımı kaldmnca zayıf almış bulunmasma rağmen ancak bugün\ kısa boylu bir adamm kollarını havada mize söyliyecek başka bir sözümüz kal lerde yıldızhk mertebesine yükselmiştir. açarak yere yuvarlandığmın farkina var madı. Şişeyi bensiz de bitirebilirsiniz. Uzun bir zamandanberi M. G. M. şirO, sendeliyerek beni kucaklamaya ça dım. Zavalhya çarpan şüphesiz bendim ketinin müdürleri «Masie» ismile çevri Derin bir mahcubiyet içinde yerc iğildim. hştı: lecek bir filim için başkadın artist an Canım, dedi, o kadar gücünüze gitElinden kaldırdım: mesin. Bu dünya sade faziletli, namuslu yorlar ve istediklerini ele geçiremedikçe Affedersiniz, dedim, dalgınhkla da dizlerini döverek: olsa yaptığım büyük bir nezaketsizliktir! adamlarla mı dolu? Niceleri var ki el al Ah.. Şimdi Jean Harlovv sağ olmaKısa boylu adam, kendisinden hiç d( tından binbir dolab, dalavere çeviriyorlar hydı. Bu rol onun için tam biçilmiş bir ümid etmediğim bir çeviklikle toplandı da kimse farkına varmadığı, yahud onlara dil uzatamadığı için ses çıkaramıyor. kaftandı! Üstünü, başmı sükeledi, düzeltti. Teranesini tekrar ediyorlardı. Birkaç Ehemmiyetli bir şey değil, diye ce Benim yegâne kabahatim, yaptıklarımı gün evvel direktörlerden biri arkadaşlan vab verdi, viskiyi biraz fazla kaç'rmış ol rasgeldiğime itirafta.. Bu sefer sol elini cebine uzath. Eskı, içtima halinde iken koşa koşa yanlarına duğum için zaten pek muvazanelı bir vageldi: ziyette değildim. Kabahatin yansı da ben kirli, buruşuk bir yüz frankhk çıkardı, ma Çocuklar, dedi, yeni bir Jean Harsanın üstüne fırlattı: de.. lovv buldum! Garson, diye haykırdı, al şu viski İhtiyarsız güldüm, o da bana uydu. Aradan yarım saat geçmeden Ann parasını... Üstü de senin olsun! Çifte kahkaha boş ufuklarda kuv\etli aBir kalpazamn minneti altında kalmak Sothern Amerikanın bu maruf şirketile kisler yaptı. Muhatabım hafifçe peltek ve çok musaid şartlan haiz mükenunel bir gücüme gittit"11' • •« " l j * »»J.*^JU !.• » tereddüdlü bir lisanla ilâve ediyorduj de.. »• . j r . ' ' , • * lrımlııraf ım^ilıifnrnıi Bu akşam 1 kânunuevvel Yugoslav millî bayraEski Çağhyanda mı münasebetile Beyoğlunda Sainte saat 21 de Antoine katolik kilisesinde ve saat 11 GÖNÜL EELÂSI de Taksimde Sainte Trinite ortodoks Müzik: Karlo Kapuçelli kilisesinde âyinler yapılacaktır. Öğleyin Yugoslavenska Sloga «YuRAŞİD RIZA goslav Dostlan» birliği binasında Baş Beşiktaş Görel sinekonsolos tarafından bir resmi kabul terması kaloriferinin iktib edilmiştir. mali neticesine değin yalnız bu sinemada Adres: Beyoğlunda Suterazi sokağmtemsil Vcımiyeceğini özürle beyan eder. da 19 numarada Mainer apartımanı. Parisin en büyük tiyatrolarında tam bir buçuk sene oynanan... Fransız sinema sanayiinin hakikî pırlantası Meşhur muharrir SACHA GUİTRY'nin zevk takı... Neş'e abidesi Yugoslav millî bayramı Halk Opereti RADYO aksaımkî program^) BADÎODİFÜZYON POSTALAR1 Dalga nzunlngu: Türkiye Radyosn 1648 m. 182 Kc/s. 120 Kw. Ankara » T. A. P. 31.70 m. 9465 Kc/s. 20 Kw. 12,30 program ve memleket saat ayarı 12,35 ajans ve meteoroloji haberleri 12,50 Türk müziği. Çalanlar: Fahire Fersan, Refik Fersan, Vecihe. Okuyan: Necmi Rıza Ahıskan. 1 Bestenigâr peşrevi. 2 Haşim Bey: Besteni'âr şarkı (Kaçma mecburundan). 3 Mahmud Ceİâleddin Paşa: Bestenigâr şarkı (Eyler tahammül). 4 TJdi Cemil: Bestenigâr şarkı (Isteiin de gönlümü verdim). 5 Refik Fersan. Tambur taksimi. 6 Dede: Bestenigâr şarkı (Ben seni sevdim seveli). 7 Rifat Bey: Saba zemzeme şarkı( Hayali yâre değme). 8 Dede: Uşşak şarkı (Gitti de gelmeyiverdi). 9 Eayati sassemaisi 13,3014 müzik (karışık haftt müzik Pl.) 18 program 18,05 memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri • 1?,'25 müzik (radyo caz orkestrası) 19 konuşrna (ziraat saati) 19,15 Türk müziği. Çalanlar: Vecihe, Cevdet Çağla, Refik Fersan, Kemal Niyazi Seyhun. A Okuyan: Mustafa Çaglar. 1 Nihavend peşrevi. 2 Rakım: Nıhavend şarkı (Ne yanan kalbime baktı). 3 Sel. Pı nar: Nihavend şarkı (Hâlâ yaşıyor). 4 Arlf Bey: Nihavend şarkı (Sö'yle nedir baisi zarın). 5 Faiz Kapancı: Nihavend şarkı (Gel güzelim Çamlıcaya). 6 Eviç türkü (Elveda dost deli gonül). B Okuyan: Safiye Tokay. 1 Udî Mehmed: Hüzzam jarkı (Açmam. aça mam). 2 Bimen Şen: Hüzzam şarkı (Sukunda geçer). 3 Sadeddin Kaynak: Hüzzam türkü (Çıkar yücelerden) (Radife müşterek). 4 İzmirlı Hayri: Hüzzam şarkı (Ölürsem yazxktır). C Okuyan: Radife Erten. 1 Lem'i: Karcığar şarkı (Hüsnüne etvarı nazik şan senin). 2 Sadeddin Kaynak: Bayati şarkı (Ömrümün neş'esiz geçti baharı). 3 Turküler: Yabandan geldim yavandan; Yine yol vermedl Acem dağları; Yine de kanayıp coştu (Mustafa, Safiye, Radife) 20,15 konuşma (dokto'run saati) 20,30 Türk müziği (fasıl heyeti) 21.15 müzik (küçük orkestra Şef: Necib Aşkın) 22 memleket saat ayarı, ajans haberleri; ziraat, esham tahvilât, kambiyo nukud borsası (fiat) 22,20 müzik (küçük orkestra Yukandaki programm devamı) 22,35 müzik (senfonik parçalar Pl.) 23 müzik (cazband Pl.) 23,2523,30 yarınki progTam ve kapamş. TÜRKİIE K ADRIL'İ GABY MORLAY SACHA GUİTRY JACQUELİNE DELUBAC gibi 3 büyük yıldız yarattı. Mevsimin bu en yüksek Fransız filmini . Salonlannda alkışhyacaksınız. İlâveten: Renkli MİKEY VVALT DİSNEY ve en son METRO JURNAL. Biletler sabahtan satılmaktadır. Tel: 43595 L B U AKŞAM L BU AKŞAM SAKARYA Sinemasında Sinemanın en şuh yıldızı VİVİANE ROMANCE'i PİERRE BLANCHARD ile beraber yarattıkları Dostoievsky'nin romanı l Bugün KIZIL DANSöZ filmlnin son matineleri YARINDAN İTİBAREN filminde takdim ediyor. Montekarlonun lüks ve ihtişamı arasında yaşayan maceraperest bir kadınm havatı ve aşklan.. Rulet.. İhtiraslar.. İlâveten: EKLER JURNAL en son dünya ve harb haberleri KUMARBAZ DÜN AKŞAM MELEK Sinemasmda TAKSİM sinemasmda 2 nd HAFTA Türkçe Sözlü ve Türkçe Musikili Bestekârları: ARTAKt SADt ZEKİ, Okuyanlar: MUALLÂ NUMAN İÇLİSES HAMİYET DUYGULU Musiki heyeti: Kemanî SADİ Kemanî DEMİR ALÎ Kanunî AHMED Klârnet ŞÜKRÜ Uciî ZEHRİ, Rakkase: AYŞE MÜJGÂN. l YENiÇERi HASAN Şaheserini gören 1500 kişi hayatlarının en zevkli 2 saatlerini yaşamışlardır. Arslanların Fillerin Maymunların arkadaşı .1001 K. O günden itibaren çekmecelerde Jean Sjzi ben dayet ejtroiştim. .,,,.,.ı Ah.. Keşki ben de sîzin gıbi içebilLâkin, kısa boylu adam sık adım^arla Harlovv için yazılarak onun anî ölümü seydim. masadan uzaklaşıyordu. Bir aralık başı dolayısile hiçbir işe yaramıyan bütün eski senaryolar meydana çıkanldı, okuyup Neye içemiyecekmişsiniz. Bir şişe nı geri çevirdi: Boş yere, dedi, cüzdanınıza el atbu rollere hazırlanması için Ann Sot getirtelim, yarıyarıya pekâlâ hakkmdan geliriz. Çünkü malum ya, meşhur bir ata maya kalkmayınız, hesab görüldü işte! hern'e verildi. lar sözü vardır «yarı âlimlik insanı Al Ben de 5,55 trenine yetişirim. Allahaıs Hiç beklemediği anda ayağına gelen lahtan uzaklaştınr, bütün âlimlik tekrar marladık! muvaffakiyet ve şöhret perisinin şımart Dalgın ve düşünceli deniz kenarına u tığı genc artist çok makul ve iyi kalbli bir ona kavuşturur.» Onun gibi «yarı sarhoşluk insanın muvazenesıni bozar, tam zanan sedleri yavaş yavaş iniyordum. kadın olduğu için kat'iyyen hal ve tavBaş garson telâşlı ve nefes nefese yanıma rını değiştirmemiştir. Kıskanclann aleysarhoşluk onu tekrar yerine getirir!» inde bulunmalarına bile kızmıyor: Biraz ilerideki masaya oturduk. Garso geldi: na: Beni mazur görünüz, dedi, giden Dünyada, diyor, her hususu affe Viski! diye seslendim.' zat ahpabımz mıydı? derim, sebebini bilmek şartile.. İnsanlan Sonra da: Ne münasebet, yüzünü ilk defa daima oldukları gibi kabul ederim. On Şişeyi bırak, emrini verdim. gördüğüm bir adam. Fakat, niçin sordu arı ıslah etmek gibi beyhude bir teşebbüArkadaşım, kendisine uzattığım soda nuz? se girişmem. «işesini elile iterek saf içkiden yarım bar Garsona verdiği yüz franlıV sahte Her yıldız hakkında olduğu gibi onun dağı yüzünü buruşturmadan ve gözlerini de ondan, efendim. için de meşhur bir orkestra şefi olan kokırpmadan yuvarladı. Elinin tersile ağzını Hay Allah belâsım versin! casından ayrılacağına dair şayialar ortasilerken: Dedim. Sonra da ilâve ettim: ya çıkartılır. O bütün bu dedikodular Mubareği, dedi, su gibi içerim de Pekâlâ.. Size onun yerine başka karşısında dudaklannı bükerek: hiçbir şey olmam. Bilâkis bana en tesirli bir yüz frankhk veririm. Roger Priyor'dan boşanmak, der, ilâclardan daha faydalı gelir.. HayatımBaş garson, iğilerek tesekkür etmek is akhmdan bile geçmez. Çünkü ben sık sık da çok macera geçirmiş adamım. Bir defa terken cebimi yokladım. Eyvah, cüzda ahlâk değiştiren bir kadın değilim ki zevyelkenli ile Amerikaya gitmek mecburiye nım yerinde yoktu. Herif muhakkak beni cimin şikâyetlerini mucib olayım. San'at tinde kalmıştım. Düşünün yelkenli ile A :ucaklar gibi yaparken onu aşınnıştı. Te hayatımda gösterdiğim gayret ve metamerikaya gitmek.. Tıpkı Colombe zama ekkeli giderken «boş yere cüzdanmıza el netten aile hayatımda da ayrılmam. Onmdaki gibi bir seyahat... Bütün tayfa atmaya kalVmavınız!» dpmedi. nun için bütün bu şayialan tekzibe bile lar, misafirler sarı hummaya tutuldular. Nakleden: Hâdiye tclâl hacet görmem.» Tahtelhıfız gidiyoruz, desenize!.. Muhiddin Bey de gülüyordu: Eh, biraz da öyle... Ne yapayım, kabahat sizde. Kaç gündür bizi bekletmeseydiniz. Muzaffer, şirketteki odasına kadar çıktı. Alacağını aldı. Gene indi. Otomobile girdi. Muhiddin Bey onu sağına oturttu. Bir yandan da anlatıyordu: Dün, bizim küçük hanımın başına gelenleri hiç sormuyorsunuz?.. Ne oldu?.. Rahatsız mıydı?.. Kendisi rahatsız filân değildi ama hiçbirimize de rahat vermedi. Bütün gün onunla uğraştım; hep sizin yüzünüzden... Benim yüzümden mi?.. Aman beyefendi, ne yaptım acaba?.. Hiç bilmiyorum. Ne yaptığınızı ben de pek iyi anlıyamadım. Kendisine sordum. Söylemedi. Üstelik öfkelendi. Bütün gün benimle kî.vga etti. rzan ve ogıu maceranın kahramanı (Türkçe sözlü) H.Wkî Tar«» rolünde JONNY WEİSSMÜLLER İ P E K sinemasmda COOPER'in gördüğü harikulâde rağbet üzerine daha 1 hafta temdit edilmiştir. Programa ilâve olarak FOKS dünya haberleri ve BAY FUAD KÖPRÜLÜYE Paris Üniversitesinde Cumhur Reisi önünde yapılan merasim. BUtün tılmierınden daha güzeı ve daha sehhar oynayan jönprömye MERLE OBERON ile beraber yarattığı en son ve en mükemmel Fransızca sözıu fiıminin BİR GARY KOVBOY'un AŞKI Bu S A R A Y sinemasmda ler için kaçırılmaz bir fırsattır. ilâveten FOKS JURNAL en son dünya ve haıb haberleri. hafta gördUğil fevkalâde rağbet hasebile ve görmiyenlerin görmelerini temin maksadile H A F T A D A H A G Ö S T E R İ L E ü E K f İR. Güzel, âşıkane ve eğlenceli iki saat geçirmek istiyen \ Tefrika No. 23 Nakleden: KEMAL RAGIB Satvet Hanımla, aramızda hiç bir de sokak ortasında sözü uzatmak istemitey olmadı. Hiç birşey söylemedi. Bu yordu. Uzandı, onu kolundan çekti: günlerde işlerim pek çok, biraz ona sıkıl Haydi, dedi; gidelim, yolda konuoım. Sonra biraz da sinirlerim mi bozuk, şuruz. nedir, hasta gibiyim. Yoksa nişanlıma gü• Müsaade buyurunuz da şapkamı, cenmek akhmdan bile geçmez. paltomu alayım... Daha iyi ya, öyleyse!.. Hemen gi Haydi, bekliyorum. delim. O da üzüntüden kurtulsun. N e . . . Sonra da eve kadar gideyim, olduğunu söylemiyor ama için için üzü arkamdaki elbiseyi değiştireyim; elimi, lüyor; benim gözümden kaçar mı hiç?.. yüzümü yıkıyayım. Onun için siz buyuBeraber yemek yediğimizin ertesi akşa runuz. Ben akşamüzeri gelirim. mı bekledik, gelmediniz. Daha ertesi ak Yok, artık bu sefer elimden kaçaşam, gene öyle. Satvet, ilkönce bundan mazsınız. Hem arkanızdaki elbisenin nebirşey anlamıyormuş gibi göründü. Son si var?.. ra biraz şaşırır gibi oldu. Daha sonra, Toz toprak içinde, bütün gün çalıbüsbütün değişti. Siz de anlamşı olacak şırsa insan, ne olur?.. Ne diye sordunuz, kendisine?.. smız ya, kızımız içinden geçenleri pek o Peki, gene sizin dediğiniz olsun. O Muzaffer Bey, neden gelmiyor, kadar belli etmek istemez. Hele, oldu turduğunuz apartımana kadar beraber gidedim. Bilmiyorum, dedi. Mutlaka sen ğundan başka görünmesini pek sever. Ge deriz. Otomobilde beklerim. Siz de ne darılttın, diyecek oldum. Ona sinirlendi: ne öyleyken, sizin böyle beş gün ortahkta yapacaksanız yaparsınız. Sonra beraber «Belki bir işi çıkmıştır. Merak edecek görünmeyişiniz ona pek dokundu. gideriz. ne var bunda?» diye bana çattı. Muzaffer pek dalgmdı. Muhiddin Bey 1 Muzaffer, acı acı güldü: • Doğru. Şu birkaç gündür, sahiden işlerim pek çoktu. Onun için gelemedim. Muzafferin içinde kırılanları da yavaş da bir zavalhydı, hem kim bilir nasıl bir Öyle olsa bile sorup araştırmalıy yavaş yapıp yerine koyuyor gibiydi. Genc zavallı?.. Bu matem nereden geliyordu, mışım. Bunda da gene bana kabahat bul çocuk kaç gündür çektiklerini, şimdi ar bunu ondan sakhyorlardı. Öyleyken acıdu: «Belki hastadır, başma bir kaza gel tık bırdenbıre unutuvermışti. Yoksa o damamak gene elinden gelmiyordu. miş olabilir» diyordu. Şirkete uğramak, hep Satveti düşünüyordu; öfkeyle, hıncGenc kız onu görünce ayağa kalkb; bir kere olsun yoklamak bana düşermiş. la kanşık bir düşünüş... Fakat ilk gördü elini uzattı. Öyle söylüyor. ğü gündenberi bu anlaşılmaz genc kızm Daha yerlerine oturmamışlardı. Uşak Demek ki sizi bugün buraya kadar soluk yüzü, donuk bakışları gözünün ö lardan birisi geldi. Muhiddin Beye doğru nünden gitmiyordu. gönderen de kendisi, öyle mi?.. iğildi. Birşey fısıldadı. Amca beyin de Pek açıktan açığa: «Git!» demedi Hele biraz sonra, gene o içi dışı mer canı sıkıldı: > ama ben kendiliğimden: «Gideyim bari, merlerle işlenmiş saray yavrusunun kapı Şimdi sırası mı?.. diye söylendi. sorayım» deyince o d a : «En doğrusu sından girip de mermer yapılı, mermer Benim burada olduğumu neye söyledibu!» dedi. yaradılışlı nişanhsile karşı karşıya gelin niz, sanki?.. Bu akşam kulübde yemek Vah vah, benim yüzümden buraya ce, günlerdenberi göğsünün en derin ye yiyecek, deseydiniz ya. Hiç olmazsa, dakadar yorulmuş oldunuz. Satvet Hanı rinde ona diş bileyen hmcını bile hemen ha gelmedi, diyemediniz mi?.. Başka bir mefendi de gene benim yüzümden sıkıl hemen unutacak gibi oldu. Satvetin göz gün gelsin, öyle söylersiniz. Şimdi hiç mış, üzülmüş. Pek mahcub oldum. Bu kapaklan şişmiş, gözlerini çerçeveleyen kimseyi dinliyecek halim yok, benim. gölge büsbütün morarmış, bakışlarına da kadarmı hiç düşünememiştim. Uşak başını iğdi, geriye doğru çekilibir korkaklık gelmişti. Biraz daha yakm yordu. Gelen adamın kim olduğunu SatGenc kızın böyle onu aratıp sordurduğunu duyunca Muzaffer, biraz şaşırmış, dan bakılacak olsa, hemen şimdi, o ara vet de anlamış olacak ki birdenbire başıbiraz da... ne yalan söylemeli, biraz da lık kurulanmış, belki de daha kurumaya nı çevirdi. Acı acı amcasınm yüzüne baksevinc duymuştu; ancak hınc almanın in bile vakit bulamamış gözyaşlarınm izleri tı. Hiç titremiyen bir sesle: bile görülürdü. sanlara verebileceği vahşi bir sevinc... Nasıl olur?.. dedi; mademki buDemek ki o azametli küçük hanım da Muzaffer, artık bu kadanna sevine rada olduğunuzu söylemişler, artık nasıl artık yola gelmeğe başhyordu; nişanlısı mezdi: savılır?.. Elin fıkarası her gün buraya nm yarı dargm çekilip gittiğini, bir daha Oh olsun!.. kadar gelebilir mi, bakalım?.. Hem sonda uğramadığını görünce bu kadar üzülDemeğe dili varmadı. Karşısmdaki ka ra, adamcağızı siz çağırdınız, unuttunuz roüş olması, hem de bu üzüntüyü amca dına, geçen geceki gibi, di'^man gözüp mu?.. Gene bizim işlerimiz için geldi. sından bile saklıyamaması, şimdiye kadar bakmıyordu; bakamıyordu. Anlaşılan o [Arkast