BirihcitıSşrln 1939 Melâhatin sevgilisi | Barındırma odaları Fakir talebelere yardım teşkilâtı genişletiliyor RADYO Jean Murat harb hatıralarını anlatıyor Tanınmış Fransız artisti bu defa da askere çağrılacak olursa gene tayyareci olarak çahşacağını tahmin ediyor (Bu aksamki program J Melâhatin son zamanlarda birdenbire kulaktan Raifi sevmeğe başlıyanlar bile Türkiye Radyodlfüzyon Postalan değiştıği bütiin arkadaşlarınm gözünden peyda olmuştu. Bu acayib vaziyet artık Birkaç senedenberi faaliyette bulunan DALGA ÜZUNLÜĞU kaçmamıştı. Artık, ne gevrek kahkahala uzun müddet devam edemezdi. Bir gün ve gittikçe müsmir neticeler elde eden, 1639 m, 183 Kcs. 120 Kw. T. A. Q. 19,74 m. 15195 Kcs. 20 Kw. rile atölyenin duvarlanm çınlatıyor, ne Cemile arkadaşlarına: Ilkmekteb Fakir Talebeleri Koruma teşT. A. P. 31,70 m. 9465 Kcs 20 Kw. de dikiş şefine, makastara sinsi muziblik Melâhat, dedi, mademki bize sev kilâtı bu sene yardım miktarını artıracak12,30 program ve memleket saat ayan 12,35 ler yaparak ortalığı birbirine katıyordu. gilisini göstermek istemiyor. O halde ökajans ve meteoroloji haberleri 12,50 Turk mtltır. Yapılan istatistiğe göre himaye edizıği (Pl.) 13,3014 müzık (karışık programÜzerine müthiş bir usluluk, gayritabiî bir süz çocuk gibi kendi göbeğimizi kendimiz len talebe adedi seneden seneye fazlalaşPl.) İS program 18,05 memleket saat ayaağırlık çökmüştü. Mütemadiyen sükut ve kesmeliyiz.. Ben bu akşam mutlaka bu n, ajans ve meteoroloji haberlen 13,25 muzik maktadır. Bu yekun geçen sene 16 bini (radyo caz orkestrası) 19 konuşma (tavukçuhareketsizlik içinde çalışıyor, kendisine muammayı halledeceğim.. luk) 19,15 Türk muziti (fasıl heyeti) 20,15 bulmuştur. Mekteblerde tatbik edilen Parîsten yazılıyor: bir sual sorulduğu zaman gözleri dalgın, Ertesi sabah herkes Cemileyi dörtgözle konuşma 20,30 Türk müzı£i. Çalanlar: Veyeni tedrisat sistemine göre talebelere Geçen gün Coupole kahvesinde Jean cıhe, Reşad Erer, Ruşen Kam, Cevdet Kozan. aklı başka yerde kısa ve beylik cevablar bekliyorlardı. Kapıdan içeri girer girmez A Okuyan: Muzaffer İlkar. ı Şehnazpuüçüncü dersten sonra kahvaltı yapmak Murat ile karşılaştık. Oturup derdleşmeveriyordu. Bu vazıyeti ilk farkeden «Se etrafını aldılar: selik peşrevi. 2 Dede: Şehnazpuselik beste üzere bir müddet ayrılmıştır. Şimdiye ka ğe başladık. Tabiî söz dereden tepeden (Bir devlet için). 3 Sedad Öztoprak: Şehnazniha abla» olmuştu. Seniha, otuzunu geç Ne haber? puselik şarkı (Cuş edip çağlamak ister). 4 dar himaye gören talebelere ancak öğle dolaşıp siyasete ve harbe intikal etti. Seroiş bir ihtiyar kızdî. Terzihanede çalışanDiye sabırsızlık ve heyecan içinde sorRuşen Kam: Kemençe taksimi. 5 Dede: Şehyemeği veriliyordu. Yeni şekle göre ço vimli artist 1914 teki Cihan Harbine aid nazpuselik şarkı (Küçuksuda gördiun . senı). ların en buytiğü idi. Herkes onu «Seniha dular. 6 Denızoğlu: Şehnazpuselik şarkı (Yolun bucuklara ayrıca kahvaltı da verilecektir. hatıralarını anlatmağa başladı: abk» diye çağınrdı. Bir gün bütiin işçi înanılmıyacak şey.. lamam). 7 Dede: Şehnazpuselik yürük semai (Bu dılberdir). 8 Sedad Öztoprak: Şehnaz Muharebe başladığı zaman Ber Yardım teşkilâtmm ortamekteb ve liselerı bir köşeye tophyarak: Hangisi.. puselik sazsemaisi. B Okuyan Muzeyyen Selerdeki fakir talebelere de teşmiline karar lindeydim, dedi, gazetecilik ediyordum, nar. 1 Halk tılrküsü: (İkı karpuz bir koltağa Çocuklar, dedi, bizim küçük Melâ Bütün macera.. Eiğar mı). 2 Salahaddın Pınar: Karcığar şarMatin gazetesinin muhabir muavini idim. hat mutlaka âşık.. Fakat kime?. Allah £jyliyeceklerine fazla kıymet verdir verilmiştir. kı (Sana gönül verdım). 3 Karcığar turkii Mekteb idareleri muhtac talebe mikta Orada kalsaydık üsera kampına gide (Ikıde turnam). 4 Karcıgar turkü (Kesik savere de bir hayırsızına düşmemiş olsa.. mek içîn genişçe bir nefes aldı. Uzun, uçın kumraldır) 21,15 müzık (küçük orkestracektik. Onun için firar teşebbüsüne girişEvet, teshis çok doğruydu. Melâhat de zun ve defalarca yutkundu. Sonra söze rmı ve bunlara yapılacak yardım şeklini Şef: Necıb Aşkın) 22 memleket saat ayan, tespit etmeğe başlamışlardır. Bu gibi ta tik. Dört kişi yola çıktık. Üç Fransız ve ajans haberlen, ziraat, esham tahvilât, kambiraz sıkıştırılmca bunu itiraf etmişti. Hat başladı: bıyo nukud borsası (fıat) 22,20 müzik (kü Melâhati takib ettim. Tramvaya lebelere şimdiden kitab, defter ve saire bir Rus.. Sekiz gün durmadan yol yü ta lâkırdısmm sonunu şoyle bağlamıştı: çuk orkestra Yukanki programın devamı) rüdük. Rus, bir Alman kadar mukemmel 22,35 müzik (cazband Pl.) 23,2523,30 ya Çok mes'udum.. Çok.. Hem de pek bindi. Ben de ayni arabaya atladım. Fa gibi ders Ievazımı tevzi edilmektedir. nnki program ve kaparuş. almanca konuştuğu için tehlike yoktu. kat arka taraftan.. ve oracıkta sahanlıkta çok!. Maarif idaresi fakir ailelerin çocuklaTabiî bahis uzadı. Günler geçtikçe durdum.. Biliyorsunuz, kızcağız Fatihte rına bakmak üzere geçen sene şehrimizin Köyden köye gidiyor, cebimizde kalan RAŞÎD RIZA r meraklılar yavaş yavaş tecessüs hislerini oturuj or.. Yoluna devam edeceeine In muhtelif semtlerinde Barındırma Odaları son marklarla biraz yiyecek, içecek satın E. SADÎ TEK alıyorduk. Nihayet İsviçre hududuna tatmine muvaffak oldular. Melâhat sev piliz sefaretinin önünde indi.. Tabiî ben açmağa karar vermişti. Bu teşebbüsten TİYATROSU vâsıl olduk. Konstans gölünü geçtikten gilisinin uzunboylu, geniş omuzlu, şık, de peşinden.. Kendimi göstermemek için Bu gece Üsküdar müspet neticeler almdığı için bu odalann sonra artık kendimizi emniyet altında uysal bir delikanh olduğunu anlattı. Saç biraz geriden ve duvar kenarından yürüHâle sinemasında lan koyu sarı ve kıvırcıktı. Güneşten biraz yordum.. Haçopulo pasajmdan geçti, adedi bu sene artınlacaktır. Barındırma hissetmeğe başladık. Fakat işin garib, gaGAİB ARANIYOB Yarın gece : Kadıköy Hâlede Jean Murat filmlerinin birinde Tünele doğru caddeyi takibe koyuldu.. odalan daha ziyade amele mıntakalann rib olduğu kadar da acayib tarafı Zürihyanmış tenile tezad teşkil ediyordu. « SAÇLARINDAN UTAN » zabit ünifonnasile da ihdas edilmektedir. Yürüdük.. Yürüdük.. Nihayet büyük bir teki Fransız konsolosu bizi asker kaçağı Hikâyesinı bıtırırken s töhmeti altında bir müddet hapsettirdi. di tesirini göstermektedir. Çünkü oradaki Mükemmel bir sporcu! diye ilâve terzinin camekânı önünde durmaz mı? Halk Opereti Bursa mıntakasında koyun Yolda Rusu kaybettik. Çünkü bir gvn beyaz perdede Mary Pickford'un on altı Ya!.. Demek âşık maşuk birbirlerietti. Bu akşam saat 9 da öğleden sonra etraftaki araziyi keşfe git yaşında bir kız rolünü oynadığı ve Lionel ne orada randevu vermişler.. hastalığı Arkadaşları sordular: (ZIR DELİLER) Adı ne? Yakmda Bursa (Hususî) Mıntakamızdaki mişti. Bir daha dönüp gelmedi. Acaba Barrymore'un geac âşık vazifesini der Önce ben de öyle sandım.. Beş daKADINLARIN Melâhat bir tereddüd dakikası geçir kika, on dakika burnu cama dayalı ora koyunlarda çiçek hastalığı çıkmıştır. Bu bize ihanet mi etti. Yoksa yakalandı mı, uhde etmiş olduîhı ve buna mümasil sahBEĞENDİĞİ di. Sevgilisinin ismini de nihayet ifşa ede da durdu, kaldı. Canım sıkılmaya başla nun için Vilâyet baytar başmüdürlüğü bü bilmiyorum. Bu sırrı yirmi beş senedir neler sık sık göriilür. Yazan: Mahmud Yesari hâlâ halledemedim. Hatta geçen sene ocek miydi? Eh.. ne beis var.. hepsi arka dığı için geriden camekânı ben de tetkike tün mıntakada koyunlara çiçek aşısı tatdaşı.. yabancı değiller ya!.. tomobiJle yaptığım Avrupa seyahatinde koyuldum.. Bir de ne göreyim, Raifin ta bik etmeğe başlamıştır. Kavaklı köyünde Büyük Valsi kim hatırlamaz ? Raif, dedi, hoş bir isim.. oralan tekrar gidip dolaştım. kendisi.. 2849, Tepecik köyünde 3144, DurumAşk Valsini kim unutabllir ? Raifin en ziyade dikkate değer yeri Allah.. Allah.. Dükkânm sahibi Umumî Harbde askerliğinizi ne bey köyünde 2364, Akçalar köyünde gözleriydi: FAKAT mi? 6000 koyuna çiçek aşısı yapılmıştır. Ayni rede yaptınız? Gözleri mavi.. Mavi de değil.. Hayır.. köyde çiçek hastalığına tutulmuş 1 19 ko Evvelâ süvari, sonra da tayyareci Tam menekşe rengi.. Uzun kıvrık kirpik Tezgâhtar mı? olarak.. ler.. Simdiye kadar böylesini hiç görmeyuna da serum tatbik edilmiştir. Bunlar Hayır.. Şimdi smıfınız çağırılacak olursa dim doğrusu.. arasında ayrıca Merinos koyunlanna da O halde.. ne suretle çalışacaksınız.. Birbirini takib eden günlerde tafsilât Aşk Musiki • Heyecan Ve ilâhî güzellikler filmi. Baş rollerde: Dünyada aklınıza gelmez çocuk aşı tatbik edilmekte ve banyo yapılmak Herhalde gene tayyareci olarak.. da yekdiğerini kovaladı. Bir gün Melâ lar.. Melâhatin bize ballandıra ballandı tadır. Sade Umumî Harbde hizmet değil, hate düğmelerini ilistirmesi için hardal ra anlattığı, sinema artistlerinden üstün filimlerinin birçoğunda da asker ve zabit rengi bir elbise verilmişti. Kızcağız bir bulduğu Raif neymiş biliyor musunuz? Musiki OSKAR STRAUSS Inegölde bir bina çöktü rolleri temsil etmiş olan san'atkârla birdenbire fervadı bastı: bir manken.. Tahtadan bir manken, a Çarşamba akşamı M E L E K sinemasımn Bursa (Hususî) Geçenlerde birkaç likte kahveden çıktık. Maskelenmiş lâm Raifin de bu renkte kostümü var.. dostlar!. Görür görmez tanıdım. Nasıl Büyük VALS ZAFERINı gölgede bırakacaktır. zelzeleden müteessir olan İnegölde Orta balann hafifçe aydmlattığı köşenin ba Demek kadmlarda da, erkeklerde de bu tanımam.. Tıpkı kızın tasvir ettiği kıyafetmekteb caddesinde yeni inşa edilen bir bi şında biribirimizden ayrıldık. sen° ayni renk rrioda.. te.. Hardal rengi kostüm.. Bal rengi göm•^ «Yaz, günfş ve Erika» ismindeki Bir münasebetini getirip bej gömleği lek.. Kalın yollu kıravat. Sarı kıvırcık na gece çökmüştür. Çökme hâdisesi sanin üstündeki kalın yollu kıravatmın da saçlar.. Bilhassa gözler.. Mavi.. Hayır baha karşı olmuş, gündüzleri binada ça filmin haricî sahneleri meşhur spor sahası pek hos gittiSini anlatıverdi. Bu tarife na mavi değil. Menekşe camdan gözler.. U lışmakta olan 30 tütün amelesi bu sırada Garmisch'te alınmaktadır. Bu eserin bulunmadığmdan vukuu muhtemel bü başrollerini Karin Hardt, Paul Klinger, zaran herhalde Raif hem çok yakışıklı, zun kıvırcık kirpikler. yük bir facia önlenmiştir. Enkaz altmda Willy Dohm, Erlka von Thellmann ve hem de cok zarif giyinmesini bilen bir deMuzib, şeytan Cemile anlattıklarını 3000 kilo tütün kalmıştır. Maddî zarar Josephine Dora temsil etmektedirler. likanlıvdı. Arkadaşları arasıra Melâhate bitirdikten sonra şu fikri de ileri sürdü: 9000 lira kadar tahmin edilmektedir. Gary Cooper, Robert Taylor, Charles •^ Holivud'dh bir gece lokali vardır. Gelin Melâhate bir sürpriz yapaBoyer gibi bütün kadınlann teveccühünü Oraya gidenler hem içki içip yemek yiyeCMADLES hm! ( ASKERLÎK tŞLERl kazanmış bevaz perde kahramanlarının bilirler, hem de ayni zamanda eski sessiz Cemilenin teklif ettiği sürprizi bir terziresimlerini aöstererek sorarlardı: filimleri seyredebilirler. Bu eserlerin en ANNA ha. e yapmak hiç de güç değildi. YalŞubeye davet acıkhsı bile seyirciler üzerinde bir kome Kız, sevgilin hangisine daha ziyade nız işi taksim etmek icab ediyordu. Biri, Beşiktaş Askerlik şubesinden: benziyor? Herhangi bir sebeble şimdiye kadar askere bez parçalarile bebeğin vücudünü meysevkedılmemiş ve askerliğini yapmamış 310 ılâ Melâhat, her zaman dudak bükerek dana getirdi. Biraz resim yapmaya istida 334 dahıl doğumlu hava, istihkâm, muhabere cevab verirdi: dı olan yüzünü çizdi. Tabiî, bilhassa me sınıfına mensub eratın 25 teşrinievvel 939 günü sevklerine başlanacaktır. Tayin edilen gün Benim Raifim bunların hepsinden nekşe rengi gözleri, kıvrık uzun kirpikleri de şube merkezinde bulunmalan ve gelmeyenHarbe gitmeden evvei demişti ki: En gllzel filmlm : güzeldir! unutmadı.. Başka biri kostümünü, gömle ler hakkında kanuni ceza hükümlerinin tatbik ile edıleceği ve bunlardan bedel vennek istiyen Henüz bitirdiğim ve A N N A B E L L A beraber oynadığım O zaman bütün atö'lye halkı .kızar, ğini, kıravatını hazırlamâyı deruhde etti. lerın 2 4 birinciteşrın günü akşamına kadar beköpürürdü: Bütün bu faaliyetler, Melâhat atölyede dellerıni vermeleri ve bugunden sonra bedel kabul edilmıyeceği ilân olunur. Öyleyse, bir gün bize tanıtsana bu yokken, sabahları erkenden, akşamları dünya güzelini.. Hem gözlerimiz nurlan geç vakit oldu. Ortaya tıpatıp genc ve sın.. hem de söylediklerin doğru mu, ba tecrübesiz kızm sevgilisi mankene benzi dinlenmeden gözyaşı dökmekte devam etFUmidir. Bu haita istisnaen yarın akşamdan itibaren ti. kahm, anlıyalım.. Malum ya, kuzguna yen küçük bir Raif çıktı. 1867 1900 1939 L YVONNE RINTEMOS PIERRE FRESMAY BOYER BELLA JEAN PIERRE AUMONT Ş i MA L O T E L i TÜRK FİLMİ Bir gün Melâhat işbaşına geldiği vakit bu acayib kuklayı masanın üzerinde gö Ha.. Ha.. Bunu ben düşünmedim mi sanıyorsunuz.. Fakat mümkün değil.. rünce evvelâ şaşırdı, biraz düşündükten Çünkü bizim işimizi bitirip atölyeden çık sonra, birden dirseklerini duvara dayayıp başmı ellerinin arasına koyarak hıçtığımız saatlerde o, hâlâ çalışıyor.. Terzihanede müthiş bir dedikodu aldı kıra Lıçkıra ağlamağa başladı. Arkadaşlan, yaptıkları şakanın ağırlıyürüdü. Esrarengiz Raif hemen hergünkü müşterek mükâlemelerin mevzuunu teşkil ğını anladıkları için hemen onu teselliye edivordu Hatta öteki kızlann icinde de kostular ama. nafile.. Kızcagız durup yavrusu hoş görünür derler.. Melâhat bu sonsuz teessüre, sade hiddetinden, utancından değil, tath rüyası sona erdiği için düşmüştü. Menekşe gözlü delikanh, otomobil tenezzühleri, motör gezintileri, ve hakikisinden çok daha cazib hayalî aşk romanı bir aada yokluğa kanşıvermişti. Nakleden: SARAY SİNEMASINDA SENENİN İLK BÜYÜK Ahmed Hidayet ALLAHIN CENNETi Korka korka gözlerini kaldırmıştı: Yarım saattir buradayım. Uyuyordun, ama ne rahatsız bir uyku!.. Rengin de öyle san ki... Galib cevab vermedi. Elini alnmdan geçirdi ve gözlerini kısarak geceyi hatırlamağa çalıştı. Müşfikle beraber olduğunu, meyhaneye gittiklerini biliyordu. Fakat bundan sonrası meçhuldü. Yalnız, bir takım kâbuslar hatırlıyordu. Şahende Hanım tekrar konuşmağa başIamıştı. Gayet tath, yumuşak bir sesle, yaramaz çocuğunu azarlıyan bir ana şefkatile konuşuyor; fakat sesi, arada sırada titremelerle kesiliyordu. Bu kadar içmek neye? Sıhhatîne yazık değil mi? Biraz evvel halin öyle içime dokundu ki... Demin burada sessiz sessiz gözyaşları döktüm ve seni nasıl sevdiğimi bir kere daha anladım. Galib başmı çevirdi. Öyle bir nefretle ona baktı ki, Şahende Hanım titredi ve gözlerinin derinlerine saklanmış olan kin, öfke, mavi gözbebeklerinde parlar gibi oldu; fakat çabuk kayboldu. Kendisini hemen toplamıştı. Ayni müşfik, tatli sesle: Sana bizde çorba yaptırttım, getirdim, dedi, şimdi içersen iyi olur. Bana öyle hiddetle bakma. Biraz beni anlamanı nekadar isterdim. Suçum ne? Yalnız seni sevmek, değil mi? Seni sevdim de ben de mes'ud mu oldum sanıyorsun? Her gün, seninle beni karşılaştıran tesadüfe lânet ediyorum. Bir taraftan manevî azablar içinde kıvranıyor, diğer taraftan ana olmaktan gelen rahatsızlıklara katlanıyorum. Senin, beş alb ay sonra dünyaya gelecek zavallı, suçsuz, günahsız bir mahluku kale almıyacak kadar derin nefretin beni harab etmiyor mu sanıyorsun? Ah Galib ah... Böyle yapma, biraz da bana acı.M Genc adam sesinî çıkarmıyor, gözlerini karşıya dikmiş, hareketsiz duruyordu. Şahende Hanım onun bu sakin halinden cesaret alarak başmı biraz yaklaştırdı. Ağlayışlı bir sesle devam etti: Kaç kere yüzüme karşı benden nefret ettiğini söyledin. Kalbimi kırdın. Ama ben, boynumu bükerek tahammül ediyorum. Çünkü biliyorum, aşkın ne demek olduğunu biliyorum. Ne yapayım? Bu, benim talihsizliğim. Sen öbürünü seviyorsun. Hakkın var. Kalbini ikiye bölecek değilsin ya... Genc adam birdenbire ona doğru döndü. Gözlerini açmış, yumruklarını öfke ile sıkmışb: Sus, seni böyle şeyler konuşmaktan menederim. Genc kadın geriye çekilmişti. Fakat cesaretle konuşmasına devam etti: Dur, kızma Galib. Beni dinle. Seni teselli etmek istiyorum. Seni öyle severim ki ıstırab çekmen beni harab ediyor. Bazan kendimi bile ortadan kaldırmayı düşündüğüm oldu. Feci şeylere karar verdim. Fakat itiraf ediyorum: Korkuyorum Galib, ben nihayet âciz, zavallı bir kadınım. Hem şimdi anayım da^, Galibin yüzünün hatları yavaş yavaş gevşiyor, düzeliyordu. Şahende Hanımın gözleri sevincle ışıklandı. Fakat sevincini ustalıkla gizliyerek ayni inliyen sesle mırıldandı: Ah, ben ne yaptım da senî sevdim Galib, ne yaptım da seni sevdim! Bu, ikimiz için de nekadar feci birşey oldu... Galib boğuk bir sesle onun sözünü kesti: Yetişir artık, yetişir, çekil, git buradan. Pek yakında bu meseleyi halledeceğim. Bugün babamla gidip konuşurum. Yakında nikâh muamelesine başlarız. {Arkasi var) denbire kaşlan nefretle çatıldı. Çene kemikleri hiddetten gerilerek dışarı doğru çıktı. Ve söz söylemek için başka birini arıyormuş gibi başını kaldırıp etrafına bakındı. Yazan : Peride Celâl Edebî roman : 4 9 Odada kimseler yoktu. Genc kadın derhal yerini değiştirip, geKiminle acaba? Kız, Şahende Hanım rürken, ertesi sabah erkenden gidip Dok Iip onun ayakucuna oturmuştu. Korkan meselesini haber alıp Galibden kendin: tor Şahini bulmağa karar verdi. Ona me bir tebessümle: çekmiş olacak. Ah bu Galib, nereden te seleyi olduğu gibi anlatacaktı. İkisinin bir Hâlâ kendini toplamadığın belli... sadüf etti bu kadına!.. Peki ama bu ço likte düşünerek daha kolay bir çarei hal dedi. Yat, istirahat et. Etrafına öyle bacuğun Galibden olduğu ne malum? Şim bulmalan mümkündü. Sonra da, şu Şa kınma, kendi odandasın işte... Başka yerdi bu kadmla evlenmeğe mi kalka^ak?.. hende ile daha yakından temasa gelmek, de değil. Yok, yok... Ben gidip Doktor Şahinle hatta lâzım gelirse gidip onunla açıkça Genc adam bu sözleri duymamış gibi, konuşmak istiyordu. konuşayım. Bunun önüne geçmeliyiz.» yüzü ayni asabî, öfkeli manayı muhafaza Fakat herşeye rağmen vaziyetin oldukMüşfik, Galibin birçok dostluklarını ederek, kalkıp yatakta oturmuştu. Genc görmüştü. Şimdi ona bir mukabelede bu ça müşkül olduğunu hissetmiyor değildi. kadının yüzüne hiç bakmıyarak, boğuk lunarak, düştüğü müşkül içinde yardım Ortada bir çocuk meselesi vardı ki, bu, bir sesle: etmek, genc adama vazifesi imiş gibi ge Şahende için iyi bir kozdu ve kadmın, Buraya gelmeğe utanmıyor musun, Doktor Galibin yakasını kolay kolay bıliyordu. dedi, hem seni kim çağırdı? Galib ona birşey açmamıştı. Mağrur rakmak istemiyeceği de muhakkaktı. *** Şahende Hanım içini çekmiştî, onüne adamdı. Kendisine itimadı vardı. İlk debakarak, titrek bir sesle cevab verdi: Ertesi sabah Doktor Galib, ancak on fa böyle bir hataya düşüyordu. Ve bu Seni kızdıracağımı ne bileydim!.. bire doğru uyandı. Ağzı zehir gibiydi; nu itiraf etmek, gururuna dokunmuş olavücudü yatağın içinde taşlaşmıştı. Gözle Sabah sokağa çıkarken uğradım. Hüsecaktı. Belki Müşfiğin, işine karıştığını öğrendiği zaman da kızacak, köpürecekti. rini açar açmaz da, bir çift mavi gözle yin Efendi, gece geç geldiğini ve biraz rahatsız olduğunu söyledi. DayanamaFakat Müşfik, her ne olursa olsun ona karşılaştı. Hatta onun, sonra bana söylenir, Şahende Hanım başucunda idi. Onudım. yardım etmek, hayatını böyle mahvetmegörür görmez evvelâ genc adamm yüzü diye mâni olmak istemesine rağmen yasine mâni olmak istiyordu. Gece caddede bıyıklarını ısıra ısıra yü nü derin bir hayret kapladı. Sonra bir nına geldim: uıru