1 Ağustos 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

1 Ağustos 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 Aeustos 1939 CUMHURIYET Sıhhat meseleleri tktısadî hareketler Sınaî maliyetlerin normale indirilmesi $eker sanayii davasmda memleke'cte istihsal edilen şekerin fiatile, haricden mubayaa edilenler arasındaki farkın büyüklüğünü bundan evvelki yazımızda teba rüz ettirerek bunun sebebini sormuştuk. Bu mühim nokta üzerinde bazı tetkikler yapmış ve mütalealar dinlemiş bulunu yoruz. Bu meselenin izahını iki kısma ayırmak lâzım geîdiği neticesine varılıyor: 1 Memleketimizde kurulan muhtelif sanayiin yabancı memleketler maliyetlerile farkları, 2 Şeker sanayiimizin diğer sanayıe göre hususiyetleri. Bizdeki işçilik randımanmın sanayii ilerlemiş memleketlere nazaran daha düşük olduğu muhakkaktır. Fakat buna mukabil, işçi ücretleri daha düşüktür. Yalnız, ücret ve randıman farkları mukayese edilirse, fark, maliyetin aleyhinde midir? Değil midir? Aleyhindedir, di yorlar. Bunu burada mevzu harici görerek münakaşa etmek istemiyoruz. İşte sermayesi masraflannın bizde daha pahalı olduğunu da iddia ediyorlar. Bu doğrudur, diyebiliriz. Son zamanlarda memleketimizde faiz hadlerinin çok indirilmiş olmasına rağmen dığer memleketlere nazaran gene yüksektir. Menrue ketimizde sanayie kapanan sermayenin riskı, yeni kuruluş dolayısile daha fazladır, iddiası mevcudsa da bu risk faz lalaştıkça kâr haddinin de muayyen bir rüspette yükselcnesi lâzım gelir. Bu memlekette başarılması lâzım gelen işler için sermaye kâfi değildir. Bunun jçindir ki sanayileşme davasında devle tin de geniş mikyasta iştiraki lâzım gel tniştir. Şu halde sermayeyi daha müstacel işlere sevketmek için bu işlerin daha menfaatli olması da lâzımdır. İşletme masraflannın da bizde yüksek olduğunu, söylüyorlar. Sanayiimizin mühim bir kısmı ham maddelerini memleket dahilinden tedarik etmeklc beraber tâli maddelerin mühim bir kısmı da haricden geldiği için bu sözlere biraz hak vermek icab eder. Bilhassa sanayiin an mühim bir cnaddesi olan kömürü ele alırsak sanayicilere hak vermemek kabil değildir: Bizde kömür pahalıdır. Bütün sınaî is tihsallerrmizin pahahlığını tevlid eden sebebler kömürde de aynen vakidir. Tahmil, tahliye ve nakil masraflannın da maliyetlerimizin yükselmesinde tesiri büyüktür. Tamirat ve bakım masrafları da yüksektir. Amortisman yükünü gözönünde tut madan geçemeyiz» Amorti edılmiş fabrikalar karşısında körpe sanayiimizin a mortismam masrafları büyük bir yüktür. Hulâsa; maliyetlerimiz başka memle ketler malivetlerinden daha yüksektir ve bu bir müddet böyle kalacaktır. Bu vaziyet sanayileşmede gecikmiş memleket lerin hepsinde görülür. Fakat maliyetlerin, mümkün mertebe kısa bir zamanda normal hadlere inme^i için ne gibi tedbirler alınmalıdır. Belki sanayiimizin nor mal maliyet hadlerile çalışması davası sanayileşme davamızdan daha mühim ve daha müşküldür. Bu davanın tahakkuku her Vekâlete düşen vazifeler vardır. Bütün bu devlet organlarının bu husustaki çalışmaları elele ve mütevazin olursa ?emere verir ve bunun plânlı olması bizi varılmak istenilen neticeye daha çabuk ulaştırır. Sınaî malivetlerımizin ve bu me yanda şeker sanayiinde maliyetlerin normal hadde inmesinin nekadar zamanda kabil olacağı ancak bundan sonra tahmin olunabilir. Tetkikler ve denemeler Uzümle beslenme Bu gıda maddesi, bilhassa nekahet devrinde bulunanlarla kanları zehirlenmiş ve tansiyonu yükselmiş olanlar için çok faydahdır Yazan: Dr. Kemal SARACOĞLU Bizim beslenme tarzımızda oldukça aykmlıklar vardır: Batumla Iskenderun körfezi arasmdaki geniş sahillerimize rağmen, balık, gıdalanmız arasında alması lâzım gelen yeri tutmamıştır; dünyanm bellibaşh yumurta ihrac eden memleketi olduğumuz halde az yumurta istıhlâk ederiz; hele süt istihlâki garba nazaran bu ^iftçi diyarında pek azdır. Dünyanın en iyi üzümünü mebzulen yetiştirdiğimiz ve ihrac ettiğimiz halde üzümü esaslı bir gıda olarak değil, sadece çerez kabilinden, mevsiminde de yaş olarak (soğukluk) tabirile, rolünü küçülterek yeriz. Anadoluda üzüm yetiştiren mıntakalarda üzümün yeri, sadece istihlâkten ziyade, kurutulup satılmak için, ihracat çuvallarıdır. Eskidenberi kuru üzümün besleyici olduğu hakkında, ecdadımızda yerlesmiş güzel fikirler vardır. Fakat bu fikirler, sadece beslenme ve kilo alma ihtivacında olanlara verilen bir sağlık öğüdü şeklinden ileri gitmemektedir. Halk gıdası olarak eskidenberi yer edinen pekmez ve üzümle yapılmış beskel denilen bir nevi reçel, yerlerini, şekerleme ve bonbonlara, meşkuk gıdaî kıymetli «patisserie» müstahzaratına terketmeye başlamıştır. Bu, hem sağlık, hem de millî iktısad bakımından esefe değer bir şeydir; her nekadar şekerin memlekette yapılması itibarile bu iddiamın varid olmadığı söylenebilirse de, biz, şekeri, gündelik ihtiyaclan nispetinde istihsal eden ve üzümü ise, satıcı vaziyette bulunan bir memleket olmamız itibarile, müstahsil sınıfın en mühim gelir kaynaklarından biri olan üziimü, hele gıdaî kıymetini de düşünerek, tercih etmeliyiz. Avrupada üzümü yaş ve kuru olarak her mevsimde yedikleri gibi, yemeklerine, ekmeklerine, çöreklerine karıştırarak mebzul miktarda istihlâk ederler. Beynelmilel bir komisyon, şarabla meyva usarelerini mukayeseden sonra, şu karara varmıştır: Şarabı meneden hekim, üzüm suyunu (bizdeki mecazî manada değil) tavsiye etmelidir. Profesör Bondony, olgun üzümün terkibini şöyle göstermiştir: Yüzde Havi olduğu madde bayramlan vardır. Bizde de, meselâ Manisada, her sene üzüm bayramı yapılmakta ise de üzümün faydalan ve iktısadî sebeblerden dolayı bu bayramlann ve üzümle tedavi istasyonlannın memleketşümul olması lâzımdır. Üzüm, ihtiva ettiği suyun fazlalığı hasebile susuzluğu giderir ve idran artırır; keza şekeri ^c 1425 olduğundan, bir litre üzüm suyu 6 5 0 9 0 0 kalori verir. Yağ ve albuminli maddeleri yok denecek kadar az olduğundan vücudün iyi bir diyet gıdasıdır; içineki asit tartik, barsakara fayalıdır. Emlâhı ile vücudün emliha ihtiyacını karşıladığı gibi, kabuğundaki hususî koku ve lezzet hasebi'e de iştihayı açar. Hazmı kolaylaştınr. İhtiva ettiği «B>> ve «C» vitamınleri hasebıle hüceyrelerin ve kemiklerin beslenmesini koaylaştınr. Birçok hastalıklarda vitamineıe olan ihtiyacı karşılar. Üzümü ve suyunu kimler yemeli ve içmeli? Bir defa, zayıf veya hastalık nekahetinde olanlara yarar. Kanlan zehirli (arthritique) ve (uricemique) olanlarla yüksek tansiyonlularda faydahdır. Bazı karaciğer, böbrek ve barsak hastalıklarında lâc gibi tesir eder. Kemik hastalığı olan çocuklara, ihtiyarlara da çok iyidir. Çocuk hekimleri şimdi çok küçük çocuklara bile üzüm suyunu seve seve veriyorîar. Hummalı hastalara biraz da gazli su (soda veya maden suyu) karıştırarak alkolsüz şampanya şeklinde \erilirse çok iyi ojur. Üzümü en faydalı şekilde yem^enin de bur usulü vardır: Sabahları 300 gramdan başlıvarak tedricen üç kiloya kadar çıkmalı. Kaplıca doktorlan da sıcakla tedaviye üzüm tedavisini teşrikte çok fayda görmüşlerdir. Alkolizmle mücadele icin de tavsiyeye şayandır. Bilhassa alkole düşkün olan muhitlerde mücadele için çok lâzım dır. Kırmızı üzüm yapraklannı bazı sınıf halk, mukavvi olarak kullanırlar. Adet kesilme zamamnda kadınlara verirler. Bazı memleketlerde de bağ tomurcuklarım kaynatarak idrar söktürmek için verirler. Bu makale ile biz, üzümün ehemmiyeti üzerine dikkati çekmek istedik. Bu hususta memleketimizde ilk mühim ikaz sadası Profesör Besim Ömer Akalından çıktı. Esasen saym hocamız, her «sıhhî içtimaî» yaraya el koymakta hepimize öncülük etmek şerefini daima muhafaza etmektedir. Fakat ne onun güzel eseri. ne de benim yazım, meselenin izahı için kâfi değildir. Üzümün gıdalanmız arasında lâyık olduğu mevkii ulması, bir millî sıhhat ve millî ekonomi davası olarak ele alınmalı ve ona göre çalışılmalıdır. Gerçi bu vadide çalışanlar meyanında Millî İktısad ve Tasarruf cemiyeti de vardır. Fakat bunlar, bu işin ehemmiyeti karşısında, sadece başlangıcdan başka birşey değildir. Maarif Şurasının yerinde kararı Yazan: SAFAEDDİN KARANAKÇİ 29 teşrinievvel 938 tarihli Cumhuri yette, Nüfus artmasında vatandaş kül türü, başlığı altında neşretmiş olduğu muz bir makalede, büyük nüfus davamızdaki vatandaş kültürünün ehemmıyetinden bahsederek demiştik ki: «Nüfu sumuzu artırmağa çalışırken vatandaş kültürünü yükseltmek için yapılacak iş leri köye ve şehre aid olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Köyde yaprlacak işlerde akla evvelâ köy mektebleri gelir. Mektebsiz köylerimizde her ne pahasına olum olsun mutlaka ve mutlaka birer mekteb açmak lâzımdır. Mevcud köy mekteble rimiz üç sınıftır. Üç sınıf, köylüye verilmesi icab eden kültürü temine gayrikâfidir. Bu mekteblerin beşer sınıf olma'.arı ve son iki sınıfta hayata ve memlekete aid derslere ehemmiyet verilmesi icab eder. Mektebi ikmal eden çocuk sığırt maç veya rençber olmakta ve bu suretle mekteb ve kitabla alâkasını kestnektediı. Çabuk öğrenilen yeni yazı çabuk unutulmaktadır. Köy mekteblerini bitiren gencleri bir müddet sonra tekrar mektebe çağırarak onları imtihana tâbi tutmak, muvaffak olanlara priın, olamıyanlara ceza vermek ve saire düşünülebilir.» Makalede serdolunan bu fikirlerın neşri tarihinden on ay sonra Ankarada toglanan Maarif Şurası, hararetli münakaşalar arasında üç yıllık köy mekteblerini umumî ve mecburî olan ilk tahsil hedeflerini tahakkuk ettirmeğe ve köy çocuğuna istenilen millî terbiyeyi vermeğe kâfi görmiyerek köydeki tahsil müddetini beş seneye iblâğa karar vermiştir. İleri kültürlü Avrupa memleketlerinde ve hatta Balkanlarda bile köy mektebi nin üç ve yahud beş sınıfh oluşu mühim bir mana ifade etmez. Fakat Türkiye gibi, nüfusunun yüzde yetmiş altı buçuğu köylü ve bundan on iki sene evvel yapılan bir istatistiğe nazaran okuma ve yazma bilenlerin adedi % 8,15 kişi olan bir memlekette, vatandaş kültürünün yükselmesi ve umum nüfusun kesif bir kütlesi olan köylünün okuma ve yazma öğrenme?i şüphesiz, ki şümullü, mühim ve çok büyük bir davadır. Dünümüzü en elim bir hicranla b;li yoruz. Bugünütnüz düne nazaran kıyas kabul etmiyecek kadar iyidir. Fakat yarmımızın bugünden daha iyi olabilmeM için yapacağımız birçok işler vardır. Bu işlerin cemiyetimizin yüksek menfaallerıne uygun bir muvaffakiyetle başarılabilmesi, herşeyden evvel vatandaş küllürünün taazzuzuna ve tekâmülüne bağlıdır. Kültürsüz vatandaşın bir kolondan farkı yoktur. Halbuki bugün hür ve müstakil bir cemiyete mensub vatandaşın kıymeti kültür seviyesile ölçülür. Kültürlü vatandaş, kültürü olmryandan daha mes'uddur. Daha muti, daha medenî, daha şerefli bir varhktır. IstihI sali, istihlâki, cemiyete aid bütün telâkki ve müesseseleri tekâmül etmiş bir haldedir. Makul bir vatanperver, iyi biî asker, olgun bir müstahsil velhasıl mükemmel ve tam bir insandır. Nüfusumuzun yüzde yetmiş altı buçugu köylü ve çalışanlanmızın yüzde seksen yedisi çiftçi olduğuna göre Türk cemiyetinin kalkınması köylünün kalkın ması, Türk iktısadiyatının yükselisi köy iktısadiyatının yükselisi olduğunu kabul etmek mecburiyetindeyiz. kışlaya gelen aslan yiğitlerimizin kışla larda okuma ve yazma Öğrendiklerini biliyoruz. Biz, büyük işler yapmağa azmetmiş insanlarız. Bu işlerin kültürü yüksek vatandaşlarla daha çabuk, daha kolay yapılacağına süphe yoktur. Devlet yol yapsm, mekteb açsm, yurdu ağaclasın. Eğer vatandaş yolu ve mektebi muhafaza, ağaca hürmet etmeği bilmezse bütün bu mesai ve sarfolunan para hebadır. Bu itibarla devletın birçok fedakârlıklarla vücude getirdiği eserleri hüsnüistimal edecek, koruyacak, istihsali ve istihlâki ile memleket kalkınmasına yarayacak nesıller yetiştirmek mecburiyetindeyiz. Bu nesilleri ancak ve ancak kültürle yetiştire biliriz. ^İLİMKÖSESİ Kant'ın Kozmogonisi İHTİRALAR KESİFLER [x] Dekart (1644), Svvedenburg (1734) ve Kant (1755) ın kozmogonıleri, ilk kozmogoniler addedilebilir. Bunlardaa birincisini tam manasile ilmî bir eser telâkki edemiyeceğimiz gibi diğer ikisinin vâziları da âlim değildir. Maamafih Kant'ın kozmogonisi birçok bakmıdan Laplas'm maruf (Nebul faraziyesı) ne benzemesi itibarile enteresandır. Kant'ın Wright adlı bir îngiiızin (Kâinata aid yeni bir nazarıye) nammdakı bır eserinden ılham aldığı anlaşılıyor. 7882 Su, 1425 Kant'ın kabul ettiği ham malzeme, aslında mevcud olduğunu farzettiği maddenin sonsuz artıklarıdır. Mevcud olan maddeyi de, Lukretyus'un kabul ettiği gibi, sert atom ve moleküllerden mürek keb farzediyordu. Bu atomlar, araiarındaki mütekabil cazibeden dolayı, birbirine çarpıvorlar ve bu suretle bir hedefe çarpan bir mermide olduğu gibi gitlikçe Kültürsüz vatandaş dikilen ağacı sö ısınıyorlar. Hulâsa, Kant'ın ham malzemesi as ker, yapılan yolu bozar. Köylü vatandaş kültürünün üç senelik köy mekteblenle Imda pek büyük ve soğuk olan bir nebuteminine imkân yoktur. On av evvel bir la olup tekâmüiünün birinci safhasmda tetkik dolayısile öne sürdüğümüz beş yıl ısmmış ve küçülmüş bir nebula oluyor. lık köy mektebleri temennisinin bugün bir Gerçı bu kadarı bugünkü nazariyelere hakikat oluşunu görmekle bahtiyarız. Fa uyuyorsa da bundan sonrası Kant'ın mihaniğin esas prensipleri üzerinde cahil olkat biz bunu da kâfi bulmuyoruz. Bütün köylerimizde birer mekteb ol duğunu gösteriyor. Müspet ilimlerin esas prensiplerinden ması ve bütün köylülerimizin okuma ve yazma bilmesi bizim için bir idealdir. Fa biri (maddenm tahaffuzu) dur. Bu kat bu idealin bütçe imkânlarile mukay prensıpe göre madde ne yaratılır ve ne de imha edilir. Ateşe attığınız bir kâğıd pöryed olduaunu biliyoruz. çası mahvolmuş grbi görünürse de kül Şimdi bizim için yapılacak mühim bir iş daha vardır. Mademki birçok masraf lerle ihtirakm diğer mahsullerini topla larla köy mektebleri açıyor ve üç yılîık yıp tartarsak bunların kütleleri mecmuutedrisatı beş seneye çıkanyoruz. Azim nun kâğıd parçası kütlesine müsavi oldufedakârlıklarla açılan ve idame ettiriien ğunu görürüz. İkinci prensip (eneriinin bu mekteblerden çıkanlarm okuma ve tahaffuzu) dur. Bu prensipe göre enerji yazmayı unutmamalarını temin etmekü ne yaratılır ve ne de imha edilir. Bir heğimiz, onlara okuma zevki vermekliğimiz defe çarpan bir rnerminin sinetik enerjısi ve vatandaşta memleket ve dünya hâdise tükenirse de mermi ile hedefte hasıl olan lerine karşı alâka hisieri uyandırmaklı hararet enerjilen mecmuu merminin enerjısine müsavidir. Ücüncü prensip (zavi ğımız lâzımdır. yevî momentum (**) tahaffuzu) dur. Bunun için: Bu prensipe göre devir hareketi ne yaraA Mahallî anektüdleri, halk ma tılır, ne de imha edilebilir. İlk iki prensip sal, destan, tekerleme ve bilmecelerıni gibi bu prensip de bir bakışta doğru detoplayıp büyük puntulu harflerle bastırağilmiş gibi görünürse de hakikat bövle rak bunların çok ucuz ve hatta parasız değildir. Devır hareketlerinin işaretlerme köylüye dağıtılması, dıkkat edersek keyfıyetin doğruluğunu B Köylüye aid neşriyatın kuru o derhal anlarız. Bir çocuk dönen topaca ğüd ve afakî nasihat çerçevesinden kur kamçı ile vurmakla topacın devrini art> tarılarak mahailî temayüllere ve köyîü rabilir. Bu devir hareketi nereden gelinün alâkasını cczbcden mevzuldra Intik. ıl yor? Topacın devir hareketınde topaç ettırilmesı, ucu ile yer arasındaki delk, çocuğun aC Köylümüzün mühim bir kısmı yağıle ver arasında delk, arzın devir haokuma bilmediğine ve bilenlerin kııaat reketi, kamçıyı tutan kolun hareketi hep kabiliyeti memleket ve dünya hâdUeleri meseleye girerler. Bunlar arasındaki müni anlayacak vasıfta olmadığına göre va nasebet mıhanığın mühim ve zor meseletandaşta memleket ve dünya işlerıne kar lerinden biridir. şı alâka tevlid etmek üzere radyolaıdan Kant atomlar arasındaki musademe istifade edilmesi... lenn devir hareketinı hasıl etmesini ka SAFAEDD1N KARANAKÇl bul etmekle mühım bir prensipe karşı Muhtelif şekerler (glııcose, levulise, dulcite, mannite), 1,40 Pectine, mucilages, uzvî hâmızlar (formique citrique, tartique, malique), 0,36 Albuminli maddelerle emliha. Arsenik yoktur, eterler mebzuldür. Fransada Profesör Dieulafoi, Giroud, Labbe, Weissenbach, Faroy; Romada Seriani, Bulgaristanda Kostoff, sütün yerine üzüm suyunun ikarnesi caiz olduğunu söylerler. İzmir fuarı için Denizyolları idaresi, yeni ilâveli seferler tatbikına karar verdi Devlet Denizyollar: idaresi, îzmir enternasyonal fuarı devamınca Istanbulla İzmir arasında yeni ilâveli seferler tatbı kma karar vermiştir. Fuar devamınca Izmire gidecek bütun hatlar üzerinde yüzde 50 tenzilâtlı biletler muteber olacaktır. Istanbulla îzmir arasında gene fuar müddetince haftada bir gün ekspres sefer ilâve olunacak, aynca Istanbul Bandırma ekspres seferleri haftada beşten altıya çıkanlacakt:r. Fuar esnasında İstanbuldan salı günleri kalkan Mersin birinci postaları gi derken Gelıboluya ve cuma günleri kalkan Mersin ikinci postaları da gidiş ve dönüşte Tekirdasına uğrıyacaktır. koymuş oluyor. Ona göre nebula*n:n atomları daha cok çarpınca, nebula daha sür'atle dönüyor ve nihayet Zühalde olduâu gibi halkalar teşekkül ediyor. Bu halkalardan her biri sonradan bir seyya'e ve ortada kalan kütle de güneş oluyor. Zamanla her seyyare bu tekâmül vetiresini gecirivor ve peykler hasıl oluyor. En sonunda bildıgımiz şekilde güneş sistemi meydana geliyor. Prof. Salih MURAD (*) Kozmogoniye eskıden (kâinatm te * kevvünıu veya fkâinatm teşekkülü) der (**) Momentum hareket miktarı manasma gelir. İntıkali harekette cismin kutlesile sür'ati hasılı zarbına, devri harekette ise atalet vezniyetıle zaviyevi sur'at hasılı zarbına musavidır. C Üzüm usaresile kadın süîünün terkıbleri itibarile mukayesesini gösteren şu rakamlar dikkate şayandır: Üzüm suyu Kadın »ütü Dr. Kemal Saracoğlu 75 83 87,00 Su, 1,7 1,05 Albuminli ve azotF.G. GÜMRÜKLERDE lu maddeler, 1,3 0,40 Madenî maddeler, Hatay teşkiîâtı Altın ve gümüş eşyanm 1425 11,00 Şeker ve zamklar. Gümrükler Umum Müdürü Mahmud Şimdi üzüm suyunun şifa hassalann damgalanması iş? iyice anladıktan sonra, kullanılacağı yer Nedim birkaç güne kadar Hataya gideAltın ve gümüş eşyanm damgalanmalere sıra geliyor. Avrupada üzümle teda rek yeni vilâyet gümrük teşkilâtını tet sına devam edılmektedir. Darbhane idavi istasyonları kurulmuştur; aynca bağcı kik edecektir. resine, her gün 200 250 kadar altın ve gümüş avanî getlrilip damgalattırılmak1 tadır. Kar.unda, damgalatmayı mecburî kıIan bir rradde olmadığmdan. damgadan kaçanlar hakkında bir muamele yapmağa şimdilik imkân yoktur. Meb'uslarımızın dünkü tetkikleri Istanbul meb'usları Abidin Daver. Hakkı Sinasi. Kâzım Karabekir, Zıva, Hamdi, Şükrü Âli, İbrahim Alâeddin ve Ali Kâmi, dün de Evüb kazasma giderek Halkevi ve Parti bmasmda halk üe temaslarına devam etmış ve burada da halkın dılekleri etrafında icab eden notları almışlardır. Msb'uslarırr.ız, yarın Bakırköy kazasına gideceklerdir. Yukarıki resim r stanbul meb'uslarmı Evü^ Parti binasında halkla temas halinde gösteriyor. Bugünkü cemiyetlerin ve bunlara a:d müessese ve telâkkilerin kültürle yüksel diği münakaşa kabul etmez bir mürearifedir. Holanda köylüsünün Efgan köy lüsüne faikiyetini temin eden sır, hiç şüphesiz ki kültürüdür. Yeni Türk harfleri okuma ve yazma bilenlerimizin adedini artırmıştır. Bur.da tereddüd etmiyoruz. Fakat bu tezavüJ, bizi tatmin edici mahiyette değildir. Maarif seferberliğimize, harf inkılâb'mıza rağmen bazı köylerimiz vardır ki okuma ve yazma bilen hemen hemen yok gibi dir. Maarif Vekâletimiz, hususî muhasebe Virajı dönemedi, hendeğe müesseselerimiz mevcud imkânlar daireyuvarlandı sinde kendilerine mevdu vazifeleri Daşarİstamatın ıdaresindeki 434 numaralı mağa savasmaktadırlar. Yurdun en uzak motosiklet Büyükdereden Taksime ge yerlerinde bile hergün birçok mekteblerin lirken Maslak karakolunun önündeki vikurulduğunu memnuniyetle duyuyur ve rajı dönemiyerek hendeğe yuvarlanmıştır. Bu esnada başından yaralanan İsta öğreniyoruz. Maarif Şurasının makalemizin mev mat, Şışli hastanesine kaldınlmıştır. zuu olan mes'ud kararı verdiği güne kaÇamaşırı çaldı mı? dar köy mekteblerimızdeki tedrisatm üç Yeşildırekte oturan Gülızarın evinin sınıftan ibaret olduğu malumdur. Üç sınıflık tedrisat; Teşkilâtı esasiye taraçasmdan çamaşır aşırdığı iddıasile yakalanan Ekrem Güneş, Sultanahmed kanunumuzun vazettiği ilk tahsil mec Birınci Sulh Ceza mahkemesinde sorgu | buriyetine muhalıf olduğu gibi ıhtıyac ya çekilmış. «son günlerde hava rüzgârlı, larımıza da tekabül etmemekte idi. Çok çamaşırları taraçadan rüzgâr uçurdu, yere düsiirdü, ben de sahibini aramak üze genc yaşında okuma ve yazma öğrenen re yerden kaldırdım, vay, çamaşır aşı çocuk, mektebi ikmal ettikten sonra tarrıyorsun diye yakama yapıştılar» demiş laya veya çobanlığa çitmekte ve mektebtir. Tevkif olunan gencin muhakemesi, de öğrendiklerini pek az zaman iarıde şahid çağınlmak üzere kalmıştır. i unutmakta idi. Askerlik yapmak üzere Ingiliz donanması yarın sabah geliyor Lımanımızı zıyaret etmesi beklencn dost Ingiliz donanması yarın sabah gelecektir. İngiliz donanmasını limanda is tıkbal maksadile Yavuz harb gemimizle torpitolardan mürekkeb donanmamızm hir kısmı. dün gelmis, Dolmabahçe önünde demirlemiştir. Bu husustaki program kat'î şeklini almak üzeredir. Öğrendiğımıze göre, misafir donanma, yarın sabah saat 9,5 ta limanımızda bulunacak, 10,5 ta Doranma Kumandanı Amiral Şükrü Okan Ingiliz Amiral gemısıne zıyarete gıdecektir. İngiliz Amiraii ve maiyeti erkânı 11 5 ta Dolmabahçe onüne cıkarak 12 de Vali ve Beledive Reisi Lutfi Kırdan ziya ret edeceklerdir. 4,5 ta da Lutfi Kırdar Amirala iadei zıyarette bulunacaktır. Şilede bir hayvan sergisi açıhyor Geçen sene olduğu gibi bu sene de ağustosun dördünde Şilede bir hayvan sergisi açılacaktır. Sergıye kazanın bütün köylerindeki hayvanlar iştırak edecekt:r. Sergmin geçen senelere faik bir şekilde olmasını temin maksadüe tedbirler ahnmıştır. Başta Vali ve Belediye Reisi Dr. Lutfi Kırdar olduğu halde muavinleri; daire müdürleri; kaymakamlar; daimî encümen azalan ve gazeteciler sergi münasebetile yapılacak merasime davet edilmislerdir. Sergiye üç yüz kadar hayvan iştirak edeceği zannedilmekted:r Cins ve bakım itibarile birmKolundan yaraladı ci, ikinci ve üçüncülüğü kazanacak hayvanların sahiblerıne Vilâyet tarafından Samatyada oturan Kevork ile Kocamükâfat'ar verilecektir. mustafapa=ada oturan Yorgı arasında çıkan kavgada Yorgı Kevorku çakı ile kolundan yaralamıştır. Yorgi yaklanmış1 Yaralanan çocuk Sarıyerde Nuriye sokağında oturan Eş tır. refin 5 yaşmdaki kızı Ayşe, sokakta gıTabanca ile oynarken . . . derken şoför Osmanın kullandığı 3766 Sılıvr:nın Betez köyjnden Ferhad tanumaralı kamvonun sadrr.esine maruz banca ile oynarken ansızın ateş alar kalmış. yaralanmıştır. Suçlu şoför yaka1 kurşunla bacağmdan yaralanmıştır. lanmı=tır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: