8 Temmuz 1939 CüMJh UKI x B T İktısadî hareketler Bundan bir müddet evvel, bir yazımızda Türkiyede bir iş buhranı mevcud ol 17 madığını yazmıştık. Bazı sanayici dostlarımız, bu yazıyı biraz da eksik bulmuşlar diyorlar ki: « Evet; memleketimizde işsizlik, iş buhranı yoktur. Fakat iddia edilebilir k Dünyada hiç hoşuma gitaıiyen işler işçi buhranı vardır. Fakat yanlış anlaşıl den biri «edebiyal teşrifatçılığı» dır. Bir masm. Kalifiye işçi buhranı.» takım münakkidler bu sıkıntılı sporun aBizde sanayi hareketinin teessüsü pek deta profesyoneli olmuştur dıyebiliriz. de eski değildir. Cumhuriyetten evvelk Fakat elden ne gelir? Her san'atın bazı yıllara gidersek sanayi müessesesi namına, meslekî zahmetleri bulunduğunu nasıl inbugünkü sanayi telâkkisine nazaran ol kâr edelim? dukça iptidaî diyebileceğimiz Feshane Edebiyat teşrifatçılığı nedir? fabrikasile Bakırköy bez fabrikasını göBu san'at, matbuat divanhanesinde, rebiliriz. Geçen yıllar içinde memleketin yeni çıkmış bir eserin önüne düşerek iptimuhtac olduğu sınaî müesseseleri kurmaK da okuyuculara bir reverans yapmak, Yazan: CELÂLEDD1N EZINE hususundaki muvaffakiyet ve sür'ati bu sonra bahis mevzuu kitabı karilere takmüesseselerin muhtac olduğu ihtisas sahibi, dim etmek hüneridir. Yalnız bu işi görekalifiye îşçiyi yetiştirmek hususunda gös nin resmî protokol şefinden farklı bir nokteremedik. İşçilerimizin yetişmesi namına tasını farkederiz. Protokol şefi birbirine yaptığımız bütün hareket büyük dostumuz tanıştırdığı insanlann aleyhinde söyle Sovyet Rusyada yeni kombinaların maki mez. Edebiyatda ise kaide berakistir. neleri yapılırken muayyen san'at şubele Eğer okuyuculara tanıtılan kitab, bir arrinde staj görmek üzere birkaç işçi kafi kadaş eseri ise ve şayed hakkında biraz lesini göndermek ve bazı devlet fabrikala reklâm yapmak istıyorsak mutlaka müelrında kurslar açmağa inhisar etti, denile lifi göklere çıkarırız. Yok; edib veya şair bilir. Şimdi, Türk işçisinin tekâmülün te böyle hususî bir teveccühünüze mazhar min etmek meslek dahilinde ihtisaslarını değilse, tabiî aleyhinde bulunulur. Hele arttırmak yolunda meslekî kurslar açılma zavallı adam ihtiyar ve yazı yazan müsı için bir kanun ve bir nizamname orta nakkid gencse!. Umumî kaide budur. Nadiren görülen ya konulmuş bulunuyor. Fakat bunun da işçimizin ve sınaî müesseselerimizin husu istisnalar esas vaziyetini değiştirmez, yalsiyetleri nazarı itibara ahnarak tamamile nız münakkidin dürüst ve iyi ruhlu olduğuna, muvazeneli ve olgun bir kafa tatbikına imkân görülemiyor. Bizce, bir nizamnamenin şimdi hangi sahibi bulunduğuna delâlet eder. Bu ise hükümleri tatbik olunabilirse olunsun ve öyle bir nimettir ki hemen hemen güzel ne taraftan işe başlamrsa başlansın mem eserden daha nadir göze çarpar! Nevyorkta yapılan bir nümayişten görünüş... Ne demek istiyonrm? Evet şu başlanleketimizde işçinin tekâmülüne doğru çok Vaşington, (haziran) masmda tebellür eder. O zaman halrikagrc bir maksadım olduğunu gösterdi. O mühim bir adım atılmaktadır. Fakat bu Amerikan demokrasisinin ilk nazariye ten iki zıd akidenin, iki muhasım politika sebeble vakit geçirmeden itiraf edeyim: hareketin bu kadarla kalmaması işçinin Ben de isteksizliğe rağmen teşrifatçıhk cîsi Jefferson, Fransız Ansiklopedist'leri sisteminin içyüzünü anlamış oluruz. Bu ikihtisasına göre kıymet alması ve verilen yaptnağa karar verdim; fakat daima buni okumuş, Monteskiyö'yü sevmiş bir a tısadî rekabet, devletin dış siyasetinin istiemeğin karşılanması da lâzımdır. Eğer, günden yarına değil de dünden bugüne damdı. «Democracy» adh eserini geçen kametini tayin edecek kadar kuvvetlidir. kursun ihtisasını arttıran işçi, fabrikanın doğru! asnn başlangıcında neşretti. Programı sa Cumhuriyetçiler himaye, Demokratlar serkapısına sırf (iş olsun da nasıl olursa olBilirsiniz; nice ve nice eser çıkmış ve mimî ve mütevazi olduğu için, bıraktığı bestî usullerinin taraftarları olduklan için, sun...) düşüncesile gelen işçi ile bir tutubunlar hakkmda nice ve nice sözler söytesir de derin ve büyük oldu. iktidar mevkiine gelen fırka, gümrük tari lursa gene matlub netice alınamaz. BiCemiyeti radikal bir inkılâba müstahak felerini tadıl etmekle işe başlar. Ameri naenaleyh, birçok sanayi memleketlerin lenilmiştir. Lâkin hafızanızı biraz yoksanan Engels'ten, sosializma'yı metafizik kanın son elli senelik siyasî tarihi, himaye de olduğu gibi Türk işçisini de ihtisasına laym; ve eskilerin dediği gibi biraz nefis adeseden gören Lasalle'dan çok evvel ya ve serbestî taraftarlarına sahne olan bir göre kıymetlendirmek, asgarî ücret haddi muhasebesi yapın; şunu göreceksiniz: şadığı halde, istihalesi daha ampirik, gö borsa oyunudur. 1883 ten 1914 e kadar ni tayin etmek lâzımdır. Bunu temin ede Eski aşinanız olan bir kitab, bugün size rüşleri daha hakıkidir. efkârı umumiyeyi işgal eden, ne Panama cek elimizde hazır bir fırsat da bulun dünkü, evvelki günkü simayı göstermez. İnsanları tek sistem ütopia'sına inandır kanalı meselesi, ne Japonya hegemonya maktadır. İş kanununun dördüncü faslına Nasıl çok zaman görmediğimiz bir dosmak gafletine kapılmadı. Haykırmadan sı idi. Fakat gümrük tarifelerinde himaye göre işçilerin elverişli olduklan işlere yer ta raslayınca çehresinde yeni buruşuklar konuştuğu için fikirleri tevazuu kadar ta usulünü isteyen Cumhuriyetçilerle, serbes leşmelerine ve muhtelif işler için elverişli ve saçlarmda ağarmış teller farkedersek eski kitabları kanştırdığıtnız zaman da biî ve güzeldir. tiyi tervic eden Demokratların ihtilâfıdır. şçiler bulunmasına tavassut hususlarının böyle oluruz. Nekadar cild bilirdik ki «Democracy» beynelmilel bir şöhret o 1885 te Clevland'ın Cumhur Reisliğine tanzimi vazifesi, bir âmme hizmeti olarak, ilk okuduğumuz vakit gözlerimizden yaşlamadı. Fakat Birleşik devlet müsavat sis intihabı Demokratların zaferi olmuştu. devlete verilmekte ve bunun için bîr idare lar dökültnüştü. Halbuki şimdi onlara teminin esası olarak kaldı. 1890 da halefi Harrisson'un ilk işi, selefi kurulacağı tasrih olunmaktadır. Bu hu göz gezdirince, dudaklarımızda bir te *** ve fırkasının vazettikleri gümrük tarifele susun tatbikını temin edecek nizamname bessümün bile zor belirdiğini görüyoruz. Jefferson'un demokrasi programından rini Cumhuriyetçilerin lehine tadil etmek nin hazırlanmakta olduğunu duyuyor, faAncak gene dikkatimizden hiç kaçmamaoeri bir asırdan fazla zaman geçti. Ame oldu. Cumhur Reislerinin salâhiyetleri vâ kat ne gibi hükümleri ihtiva edeceğini bil sı iktıza «den bir noktayı hatırhyalım: rika mukaddes kitabı başucuna koydu. si olduğu için, intihabları Ayan seçimin miyoruz. Maahaza kanunun ruhuna uya Vaktile gönül aşinası edindiğimiz kitabFakat romantik olmıyan her akide kitabı den ziyade efkârı umumiyeyi alâka rak kalifiye işçi yetişmesi için gerekli olan lardan bazıları, ruhumuza günden güne gibi, açıp okumak aklına gelmedi. Hakikî dar eder. Yeni Cumhur Reisi, ayni za tedbirlerin alınması vazifesinin de bu ida daha yakm ve daha samimî olurlar. hayatm gidişi ve inkılâblar onu demokra manda mensub olduğu fırkanın menfaat reye verileceği muhakkaktır. Şu vaziyete Hatta biz onlan gencliğimizde iyice kavsinin esaslarından ayıramadı; fakat tatbi lerini himaye edeceği için; Cumhur Rei göre hem bugün telâş uyandıran meslekî rayamadığımızı sezeriz ve gün geçtikçe kına da vakit bırakmadı. si intihabı birçok yolsuzluklara hatta is kurslar nizamnamesinin muhtevası daha manalarını ruhumuza daha yakın bulu Bugün Jefferson, Amerikanın her şeh kandallara sebebiyet vermiştir. Cumhuri kolay tatbik olunacak, hem de daha salim ruz. Hatta bunların içinde öyleleri varrindeki heykelleri gibi güzel bir esas, fa yetçi Mac Kinley'in 1897 deki intihabı bir yoldan yürünmüş olacaktır. dır ki bize birer, «yâri can» kesilirler; kat dilsiz bir mefkuredir. Güzel şeyi gör üç milyon dolara mal olmuştu. kendilerinden tnahrumiyeti, zekâmız için F. G. manevî bir ölüm acısı sayarız. mek, fakat sesini işitememek tabiatın acı Daha Cumhur Reisi seçiminden evvel, bir istihzasıdır. «Democracy» adh kitab Bütün şu malunf şeyleri boşuna tekrarkomiteler, cemiyetler teşekkül eder. Hırda insanlann acı bir istihzası oldu. Büyük lamıyorum. Maksadım açıktır: Hergün Harb sonunun Amerikan demokrasisi, el çıp ve haris bir politika havası eser. İki bin türlü şey okumağa mahkucnuz. Bu • divenli elile Manc'ın yağh sakalmı okşa fırka arasındaki tezad son haddini bulur. suretle yeni hâdiselerin, yeni müelliflerin yan zengin bir adama benzer. Onun için Namzedliğini vazeden müstakbel Cummuarefesini kazanıyoruz demektir. Bu iş bu vehimli ve zengin müstahsilin istihlâk hur Reisi, efkârı umumiyeyi kendi tarafıbir taraftan oladursun, diğer taraftan ismüsavatını haykıran sözlerine p«k kapıl na celbetmek için, akla gelmedik çarelere tiyorum ki eskiden okuduğum, eskiden mamalı. Dans salonu gibi mabedleri de tevessül eder. Biz de, zamanında İttihadevdiğim birçok kitabı fırsat buldukça Neon reklâmile süsleyen yeni dünya için, cıların sandık başındaki rovelver tehdidi, :ekrar gözden geçireyim; tıpkı aziz dostdemokrasi de petrol kuyusu ve otomobil buradaki politika Onikilerinin şiddeti yalan hücra köşelerde oturan sevgilileri zinında eski bir masal gibi güzeldir. fabrikası gibi büyük bir ticaret oldu. yarete gitmek arzusu gibi bir dilek gön V TJ *MEKTUPI?AR. .. îşçi meselesi Jefferson kimdir ? Dağyolu VE Hamdullah Suphi Yazan: Fazu Ahmed AYKAÇ lâ Yahya Kemal, Refik Halid, Yakub, Ruşen Eşref, Emin Bülend, Halide Edib vs. ondan sonra pek çok kıymetli kalemle tanıştım. Hepsinin pek sevdiğim nice köşelerı cnevcuddur. Abdülhak Sinasiyi, Peyami Safayı, Faruk Nafizi, sevgili Reşad Nuriyi, Bürhan Belgeyi, profesör Sekibi, Necib Fazılı, Şevket Süreyyayı filân böyle bilirim. Bunların hepsinden ayn ayrı bahse fırsat düşecek mi? Ömrümden ve sıhhatimden bu kadar geniş bir lutuf beklemek belki mubalâğah bir nikbinlik olur.. Fakat zihnimde ta sarladığım plân hayli geniştir. İçinde, yalnız Avrupa ve eski şark büyükieri değil, hâlâ ellerini sıktığımız en sevgili dost simalan da görürüz. Mithat Cemal, Yusuf Ziya, Ruşen Eşref, İbrahim Alâeddin, Orhan Seyfi, Ali Canib, Sadri Ethem, Nurullah Ataç, Vâlâ Nureddin vs. Halil Nihad, klâsik edebiyat sadakati umdesine bağlı nazım vakar ve hünerinin Faik Ali ile beraber ta başmda geliyor.. Bugünün benim çeneme ve bazan zevkime en çetrefil görünen henüz yeşil bazı istidadlarını da asla unutmuyorum. Biliyorum ki geleceğin hütrtasını, onların başındaki yumurtalardan çıkacaktır. Ama bunların arasında birçok tavuk, hindi ve palaz da bulunurmuş; emin olun ki bu hal hiç şaşılacak ve ümid kıracak birşey değildir, bilâkis! Şimdiye kadar hep niyetlerimden bahsettim. Yapmak istediğim işe acaba nereden başlamah? Bunu piyangoya bırakmağı üstün görüyorum. İstanbulda iken kızıma dedim ki «Git kütübhaneden bana bir kitab getir. Ama kimseye hiçbir şey sorma. Bakalım kendin ne seçecek sin?.» Bilir misiniz önüme ne geldi? Dağyolu: Hamdullah Suphi. Arkadaşımın köpüklü nutuklarını toplıyan bu dergi, bana eski bir vazifeyi hatırlatmıştır. Kitab ilk basıldığı zaman ben (Dosya) adile tuttuğum günlük notlara bazı intıbalar yazmıştım. Ve o vaktten beri bastırmamıştım; Hamdullah Suphinin yazılan üstünde gözlerimi dolaştırır ken gördüm ki her satır, eski kanaatimi teyid eden bir vesika oluyor. Bu natıka perestî arkadaşın, ötedenberi dikkatimi kendine ram etmiş vasfı şu oldu: Çocukluğundan itibaren talâkatini de belâgatini de havaya sarfetmemesi. Hamdullah Suphi, en coşkun dakikalarında dahi başıboş bir ırmak olmamışür. Tamamen aksi; görüyoruz ki arkadaşı mız milliyetçilik davasınm daha seheri başlarken bu idealin ışığını gözüne, canına ve kelemine alabilmiş olan ilk hamleci adamlardan biridir. Emin Bülend, «Türküm ve düşmanım sana kalsam da bir kişi!» sayhasını savurduğu gün belli ki Türk nesri içinde ona en kuvvetli aksisada ile cevab verebilecek kalem yalnız Hamdullah Suphinin elinde bulunuyor muş... İLİMKÖSESi İHTiRALAR.KESiFLER Renk terminolojisi Herhangi bir renk çeşidi, işba ve parlaklık derecesi yönünden tam bir surette ifade edilebilir. Tabiatte mevcud bütün renklere isim takmak imkânsızdır. Nor • mal gözün bir buçuk milyondan fazla renfi tefrik edebildiği iddia edilmektedir. Rengin çeşidi, koyuluk ve açıklık gibi, dalga uzunluğile tayin edilebilir. İşba veya saflık derecesi ise renkteki beyaz ziyanın izafî miktarile alâkadardır; daha ilmî olarak söylemek lâzım gelirse beyaz ziyadan serbestliği derecesidir. Beyaz ziya dediğimiz güneş ziyası bir cam men* şurdan geçirilince (tayıf) hasıl olur. Tayıftaki renkler sırasile (kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, mor, menekşe) dir. Bu yedi renği gören göze Heptokromat denir. Morla menekşeyi birbirine karıştmp altı renk gören göze de Heksokromat de« nir. Bu tecrübeyi ilk evvel yapan NevtonBazı kimseler (Daltonizm) denilen renk kÖrlüğile maluldür. Garb istatistik lerine nazaran bu noksan erkeklerde yüzde (4) ve kadmlarda binde (8) nispetinde imiş. Hikâye edildiğine göre, maruf îngiliz kimyageri Dalton bir yılbaşi annesine boz renkte sandığı bir pen,be çorab hediye etmiş. Annesi ihtiyar bir kadının pembe çorab giyemiyeceğini söylemesile çorab rengini kimyagerin kardeşine sormuşlar. O da boz renkte deyince komşunun fikrini almağa karar vermişler. Komşular çorabın boz renkte olmayıp pembeliğinde ittifak edince Dalton ve kardeşinin renk körlüğile malul olduğu anlaşılmış. Bundan dolayı bu hastalığa (Daltonizm) denmiş. Bu noksanı olanlar pem« be ile boz, yeşilîe kırmızıyı pek farkedemezler. Şimendifer ve denizcilikte pek mühim olan bu noksan gözlerin evveîden muayenesi lâzımdır. İsveçli profesör HolmsGren usulü denilen muhtelif renkteki yün ipliklerden istenilen ipliği seçtirme usulile gözler muayene edilir. Tayıftaki herhangi bir hat saf veya meşbu ise de pembe veya kahverengi böyle değildir. Parlaklık rengin canlılığıle alâkadardır. Parlaklık tayfın sarı kısmmda en çok olup menekşede en azdır. Parlaklık fotometrik usullerle mukayese edilir. Meşbu veya saf herhangi bir renk beyaz ziya ile sulandırıhr veya açık kıîınır. Meselâ kırmızı beyaz ziya ile sulandınlırsa pembe olur. Buna mukabil bir renge siyah katmakla yani sathın tenevvür kabiliyetini azaltmakla renk koyulaştırtlır. Renkli bir cismin sathından in'ikâs eden beyaz ziya miktarı âkis satıh tnesahasının görünen satha nazaran çoğaltılmasile artınlır. Meselâ büyük billurlan mavi görünen göztaşı (bakır sulfatı) nın küçük kristalleri açıkmavi görünür. Göztaşı dövülüp ince toz haline getirilirse hemen hemen beyaz görünür. Ayni keyfiyet dövülmüş kırmızı cam için de doğrudur. Bildiğimiz âdi şeffaf camın dövülüp toz haline getirildiği zaman beyaz görünmesinin sebebi budur. mus. 0, Amerikanın her sehrinde heykeller gibi güzel, fakat dilsiz bir mefkuredir Amerikada milliyetçilik babadan mevrus bir apartıman gibi evlâddan evlâda intikal eder Yenikapıda çok feci bir kaza Prof. Salih MURAD Bizde milliyetçilik, yahud insancılık mefkureleri, kafamızın ve gönlümüzün i§tirakinden doğan bir iman gibidir. Burada babadan mevrus bir apartıman gibi evlâddan evlâda intikal eder. Fırka müntesıbi olmak bir aıle an'anesıdir. Şimal vilâyetleri elli senedenberi Cumhuriyetçidirler, cenub vilâyetleri elli senedenberi demokrat. Fırkacılık bir mefkureye inanış olmaktan çoktan çıktı; varislerin mal kavgası oldu. Biz fırkacılık diyince sağ ve sol temayüllerin işaretini görürüz. Amerikada, iktısadî menfaatlerin sınıflar arasmdaki temevvücüdür. Kendini komünizma'ya kaptırmaktan korkan, fakat bir âşık gibi gene göz etmekten vazgeçemiyen Roosevelt, büyük servet sahibidir. Kömür tozile maden ocağmdan çıkan amele, altı silindirli otomobilile evine gider. Onun için Birleşik devletin Cumhuriyetçi ve Demokrat fırkalarını Avrupanm muhafazakâr ve sosyalistlerine benzetmek yanlış bir kıyas olur. Vakıâ Demokrat partisi resmen orta sınıfın hâmisidir; fakat ayni zamanda büyük arazi sahiblerinin de fırkasıdır. Nitekim Cumhuriyetçiler de orta smıfa ayni refahı vadettikleri halde, büyük sanayiin partisidir. Intihabat esnasmda amele sendikalarınm en fazla vadeden tarafa temayülünü, bu sebeblerde avamalıyız. îdeoloji bakımından birbirini nakzeden bu iki fırkan'n mahiyetleri, menfaatlerin çarpış Şimdiye kadar Cumhuriyetçilerden 18, Demokratlardan 9 devlet reisi intihab olundu. Bu rakamlar, memleketin iç politikasmın, bir satranc oyunu gibi, ne kadar tahavvüllere uğradığmı gösterir. Wilson ve Roosevelt'e gelinceye kadar, Cumhuriyetçilerin rakam tefevvuku haklı bir galebeydi. Sermaye istikrannı, büyük sanayi inkişafını, Amerikan emperyalizma'smı yayım devresini Demokratlardan ziyade Cumhuriyetçilerin zamamna borcludur. Bir tren memuru, katar altında kaldı ve parçalanarak öldü Celâleddin EZİNE Bir otomobilin sebeb olduğu yaralanmalar Bir otomobil, evvelki gece Voyvoda caddesinde iki kadmın ağır surette yaralanmasma sebebiyet vermiştir. Saat birde süratle Şişhane yokuşun dan Karaköye gelmekte olan şoför Sü leymanın idaresindeki 2241 sayılı oto mobil, karşıya geçmek istiyen 22 yaş larında Bedri kızı Muhteremle arkadaşı Lemana çarparak her ikisini de muhtelif yerlerinden ağır surette yarala mıştır. Dün sabah saat on birde Yenikap1. isasyonunda bir kaza olmuş, bir tren memuru, başı gövdesinden ayrılarak ölmüş•. Sirkeciden Küçükçekmeceye giden 26 numaralı katar, Yenikapı istasyonuna girmiş, bu sırada üçüncü mevki vagonanndan birinin basamağında duran Devlet Demiryollan kondüktörü Hayrullah, daha tren durmadan, bekleme salonunun önünde yere atlamışhr. Atlar atlamaz sırtüstü düşerek boynu ray üzerine çarpmış ve 2065 numaralı vagonun tekerlekleri başmı boynundan ayırmıştır. Bundan sonra da yedi vagon geçerek, tren durmuştur. İstanbul Müddeiumumî muavini Necati, Adliye hekimi Enver ve Belediye fen heyetinden Fethi, hâdise yerine gitmişlerdir. Tahkikat, muayene ve keşif yapılmıştır. Saat on ikide katarın yoluna devam etmesine müsaade olunmuş, katar Küçükçekmeceden Sirkeciye dönünce tahkikat neticeye bağlanmıştır. Hâdisede herhangi bir kimsenin mes'uliyeti görülmemiştir. Memurun aceleye kurban gittiği kanaati hasıl olmuştur. Cesedin gömülmesine ruhsat verilmiştir. lüme doğdu.. Hani vaktile ihtiyarlan mızdan bir söz işitirdik: «Ah kabil olsa da filânı dünya gözile bir daha görsem!» derlerdi. îşte ben de bunu yapmak istiyorum. Peki ama bundan ne olacak? Acaba zihnimin eski aşinalarını bulup kapılarım çaldığım zaman karşıma güler yüzlü birer sima mı çıkacaktır? Yoksa ^aten pörsümüş ruhum, gencliğimin en aze ve sevgili hatıralarını kendim gibi neş'esiz ve yorgun mu bulacak? Kimbilir? Fakat en galib ihtimal ikincisidir. Bu işi yaparken hiçbir sıra ve nizam kovalamıyacağım. Şimdi Peçevî Tarihine bakarken biraz sonra Volter'i okumama hiçbir mâni yoktur. Aziz Hamdullah Suphi ile (Dağyollarına) nasıl sevinerek çıkacaksam meselâ (Marcel Praust) ile de birçok ruh çukuruna öyle ineceğim.. Mevzularım bugün meselâ Mesrhî, Baki, Vecdî ve Sabit, yarın ise iktjfad, maliye ve hukuk mütehassıslarmın, hele (cinaiyat) ve akıl hastalıkları âlimlerinin katı, sert etüdleri olabilecektir. Ham merden, Naimadan, Evliya Çelebiden de (Albert Sorel), (Taine) ve (Bergson) dan da ayni sevgi ve alâka ile bahsedebilmek diliyorum. Kendi zihnî hayatımda bana vaktile en büyük keremkârlık etmiş muhterem simalar tanırım: Tevfik Fik ret, Halid Ziya, Cenab ve Hâmid gibi. Sonra nesildaslarım içinde pek çok sevip hiç unutmadığım arkadaşlar oldu ki hepsine ayrı minnettarlıklarım vardır. Mese Sirkecıde Yalıköşkü caddesindeki dönemeçte tramvaydan atlamak istiyen Nevyork 7 (a.a.) Yevmiyeleri art 72 yaşlarında Mehmed adında bir ihtitırılmadan iş saatleri arttırılan 20,000 yar, muvazenesini kaybederek düşmüş, yol ve nafıa amelesi, grev ilân etmiştir. sol bacağmdan yaralanmıştır. Amerikada 20 bin amele grev ilân etti Tramvaydan düştü Aydmlık, çok aydınlık bir üslub; duru, çok duru, lâkin buna mukabil son derece GÜMRÜKLERDE hareketli bir nesir.. Hamdinin ifadesinde sarih bir asabiyet var. Yalnız bu daimî Umum kumandan kırpırdayış hiç marazî değil. Tamamile Trakya ve Marmara mıntakasile şehzufch! Hareket onda bir atlet vücudün rimizde teftişler yapan Muhafaza Umum de görüleceği veçhile çeviklik ifade edi kumandanı Tümgeneral Lutfi Karapınar yor. yarın Ankaraya hareket edecektir. Umum kumandan Ankaradan sonra ce «San'at san'at ı'çindir» düsturu içinde nub hududlarmda muhafaza teşkilâtmı gencliğimizin oyalandığı ve ufalandığı görecektir. devri hatırlıyalım; san'atı hiçbir âdi maksadm hizmetinde görmeğe tahammül edeAmerikaya ihracat işi miyecek kadar titiz olan (Dağyolu) Yeni anlaşmadan sonra birçok sebebyolcusu, ilhamına en verimli kayrıak olaler dolayısile inkişaf edemiyen Ameri rak (nasyonalizm) i bulmuştur. Nutuk kaya ihracat işinin bugünkü vaziyetten larının hepsi seçkin, hepsi potsuz ve kukurtanlması yolunda bazı tedbirler asursuz. Bence de tek kusurlan bu! Bu lınması için ihracat tacirleri mıntaka tikadar çalışılmış, bu kadar düzgün ve hcaret müdürlüğüne müracaate karat raşh olmak onları tabiilikten çıkarıyor verm^şlerdir. mu? Hayır! Fakat tekellüfsüzlükten biraz uzaklaştırıyor. olan bir kitab.. Eseri yeniden okurken bu vaziyete yeBunu yeniden okuyan gen» nesiller, niden dikkat ettim. Fakat en çok gıptamı kendilerini bugünlere kavuşturan bozuk ve hayretimf*hoplatan şey, başka bir un havalı mukadderat mevsimlerinin birçok sur oldu. Hamdullahm yazıları nasıl ba hususiyetini öğrenecek, birçok simasmı yatlamamış; ona pek imrenerek şaştım. tanıyacaktır. Bu münasebetle de dünün Dilimiz, istihalelerini o kadar hızlı ya şemailinden yarınm fiziyonomisine kolaypıyor ki! Bilirsiniz; on on beş senelik bir lıkla intikal edecektir. zaman mesafesi içinde yüzünü buruşuklar Dağyolunun, benim kütübhanemde tutmamış bir yazıya raslamak gayet güç bulunan birinci cildi, eski harflerle basılolmuştur. Halbuki Dağyolu sahibinin mıştır. Bilmiyorum; sonra ikinci cild gibi ifa^esi bu bakımdan da kendi kadar gene bu da yeni harflere çevrildi mi? Çevrilve dinc. memişse aydm kafalı yeni neslin istifa Yeni harf neslisinin okuyacak şey buî desi namına bu hayırlı işin görülmesini dimakta eziyet çektiğinden ve çekeceğinden lerim. Bir dileğim daha var: Hamdullah pek sık bahsedilmeğe başlandı. Bundan Suphiden rica ederim ki şimdiye kadar hayli yıl evvel, bütün delillerile teşrihe şurada burada kalmış diğer yazılannı, çalıştığımız bu dava hiç asılsız değil, lutfen toplayıp bastırsm. hem de çok düşündürücüdür. Dağyolu, Bu suretle ne olacak bilir misiniz? îsbu mevzuu düşünürken üzerinde dikkatle mail Habibin dediği şu güzel şey: durmaklığımız lâzım gelen eserlerden biGörülecek ki resmî hayatın kazandıği risidir. Ne' güzel türkçe; sonra canhlığı nice kıymetli baş, edebiyat için kaybolkadar muvazenesi ve hamlesi kadar es muş değildir! tetiği, nihayet ölçüsü nispetinde idealizmi Fazd Ahmed AYKAÇ J