13 Nisan 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

13 Nisan 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

13 Nîsan 1939 CUMHURtYET San'at ve hayat! Tabiat karsısında düşünceler ••• Yazan; NURULLAH Mahluklara yeni bir hayatiyet veren bahar, san'atkârı, tabiatle banştınyor. Kışın, kapalı atölyelerde geçen çalışmalar, herşeyin yeni bir hayatla caniandığı mevsimde, uyanan şekillere ve fışkıran renklere dönerek, tabiatle san'at arasındaki ezelî ayrıhğı barıştırmaya uğraşıyor Ana tabiat müşfik olduğu kadar sabırlı, fikrin, kendisine hazırladığı bütün kalıblara akıverecek kadar iyi huyludur. Bizi doğuran ve bizi yaşatan tabiat, bütün entellektüel oyunlarımıza boyun eğecek kadar âlicenabdır. Çiçeklenmiş daldan bir parça kopararak hayranhkla seyrettim. Sonra gözle rim, artık ölüme mahkum ettiğim bu küçücük tabiat parçasından yere, binbir şekilli ve renkli nebatlara, kır çiçeklerine, hiçbiri ötekine benzemiyen ağaclara, nihayet denize, göke ve takım takım koşuşan pembe bulutlara takıldı. Bulundu ğum yerden ihata edebildiğim kâinat parçasınm namütenahi değişme imkânlarına, namütenahi inceliklerine şaştım. #*# Tabiat, gündelik mucizesini, en mutavazı köşeciğinde bile, lâkayd bakışlan mızın önüne seriyor. Yüksek dağlara, engin denizlere, geniş araziye karşı kolay hayranlığımızı bir tarafa bırakarak, bir kır parçasma, bir tutam ota, bir ağac dalına, bir su birikintisinin etrafında peyda oluveren hayata eğilehm. Kâinat, bülün esrarı ve bütün namülenahiliğile bu bir kanş toprakta, bu otlarda, bu dalda ve bu mikroskopik gölde mündemicdir. Bu gölcük, gökün mavisini, bulutlan, başı mızın üstünden sarkan dallan, uçan kuşlan ve hatta sinekleri aksettiren bir âlemdir. Demin koparılan şu dal, kütüğü, kalın ve ince kollan ve yapraklarile, başhbaşına, bir ağacdır. Şu kır çiçeği, güneşin ışığındaki bütün renkleri kendinde toplamış, toplamakla kalmamış, mahir bir san'atkâr gibi terkib edip herbirine kendi payına düşen kıymeti vererek, üç beş yaprak üzerinde mahviyetkâr bir senfoni kurmuş. Deniz kenanna yaklaşalım. Kumsalm bir köşesinde toplanmış çakıltaşlarmdan, kayacıklardan teşekkül eden şu ârıza, yüzlerce metre yüksekliğinde bir dağ manzumesi kadar fakat mikroskopik bir şekilde tam bir nispet, bir bü yüklük manzarası gösteriyor. * * * San'atkâr, tabiat manzumesinin içinde doğurduğu hayranhk ve coşkunlukia onu tercümeye kalkışınca, elindeki malzemenin basitliğini anlıyor: Birkaç kalem ve birkaç boya! Dünyayı, bu iptidaî vasıtalarla tekrar canlandırmak, muşanıbaya aksettirtnek mecburiyetindedir. Sanırsam her ressam bu acıyı hissetmiştir: Insan tabiat orta Malatyada imar faaliyeti artıyor Yeni yapılan binalar şehre güzel bir manzara verdi Malatya (Hususî) Malatya bü yük utnran hareketleri içindedir. Dör yüz kişi alabilecek bir hapisane inşa edilmektedir. Bütün teşkilât ve tesisatı hav olduğu için bu hapisanenin sayesinde meşrutan tahliye usulünün tatbik edilmes ve mahkumlann muntazam sicillere malik olması mümkündür. Bir de modern bir belediye binası yapılmıştır. Hususî eşhas tarafından yapılan beş apartıman Malatyaya Ankaranın Yenişehir manzarasını vermiştir. Istas yona giden büyük cadde parke yapıl makta ve sağlı sollu köşkler inşa edil mektedir. Mensucat fabrikası kısmen faaliyete geçnu'ş ve diğer kısmı da faaliyete geçmek üzeredir. 900 mevcudlu olan lisenin en büyük ihtiyacı pansiyonsuzluktur. Elâzığdan gelen talebe büyük müşkülât içinde ve mahrumiyetli bir vaziyette tahsile devam edebilmektedir. Ayrı ayn evlerde oturdukları için Maarif Vekilinin son isabetli emri icabından olarak kontrol yapılamıyor. Taşradan gelecek talebenin barınabilmesi için bir pansiyon tedarik veya inşası çok faydalı olacaktır. Burada iki meraklı vak'a olmuştur. Biri nöbette bulunan bir jandarmanın bir suç işlemesi ve Adliyeye verilmesidir. İkincisi 11 yaşlannda iki küçük yaramazın muhtelif evlerden çaldıklan eşya ve altınlan şuraya buraya vererek atış ta limleri için tabanca temin etmiş olmalandır. Her ikisi de arama neticesinde eşya ile birlikte yakalanmış, Adliyeye veril mişlerdir. BERK Berlinde bir Türk sanatkârmın muvaffak eserleri ALMANYA MEKTUBLARI İLİMKÖSESİ İHTİRALAR KESiFLER Büyük dünya, küçük dünya Yazan: Prof. SALİH MURAD Bugün, her ilımde olduğu gibi astronomide de mühim keşiflere şahid oluyoruz. Kırk sene evvel 5000 yıldız bilindiği halde yeni teleskoplar ve diğer cıhazlarla bugün yıldızların adedi 200 milyara çıkmıştır. Nedense insanlar kendi yakınlanndaki (yani iyi bildikleri) şeyleri basit, uzaktakılerini kanşık mahiyette addederler. îşte bunun için eski zamanlarda yaşıyan insanlar, uzaklardaki yıldızlan pek kanşık zannetmişler, her birinin ayn ayn maddelerden yaratıldığına kail olmuşlardı. Yeni kesifler bunun doğru olmadığını meydana koymuştur. Gerçi yıldızlann adedi m'lyarlarla ifade edilirse de bunlar birkaç sınıfta mütalea edilebilir: Devler, ortancalar, cüceler. Yıldızlar kütle itibarile mütecanis gibidirler. En ağır yıldızın ağırhğı, en hafif yıldız ağırlığmın yüz misli kadardır. Yıldızlann ağırlıklarile parlaklıklan arasında yakın münasebet vardır. Bugün fızik yardımile astronomi, o derece ileri gitmiştir ki, riyaziyeciler arzda gördüğümüz maddenin hassalarına ıstinad ederek masa başında yıldızlann mahiyeti hakkında mühim ve kat'î hükümler verebiliyorlar. Zamanımızın büyük âlimlerinden olan Eddington diyor ki: « Arzımız, yıldızları bizden saklıyacak derecede kesif bulutlarla örtülmüş olsaydı fizikçiler arzdakı maddenin hassalannı öğrendikten sonra yıldızlann mevcudiyetini görmeden ispat edebilirlerdi.» Filhakika bir yıldızın bünyesile bir atom bünyesi arasında yakın münasebet var. Gene zamanımızın büyük âimlerinden Jeans'm dediği gibi (atom bünyesi, kâinatı bir baştan öbür başa aşar. Fizikçiler bunu bulamasaydılar, bir gün astronomlar bulurlardı.) Yıldızlar âleminin anahtan atom âemi :çinde yatar. Yani makrokozmos denilen yüce kâinattan bahseden (astrofizik) le mikrokozmos denilen atom âleminden bahseden (atomfiziği) yeni fiziğin birer şubes dir. Birinde yapılan kesifler, diğerini anlamak hususunda bize güzel ders olur. İnsanı düşündüren meselelerden biri de kâinat mekaniz masını anlamak olduğuna göre bugün gündelk gazetelerde bile atomlara dair neşriyatın çoğalmasına şaşmama lıyız. Bugün cemiyetler büyük hırslar pe şinde koşarken kâinatın bir de müspet lim içine giren maddî cephesi var. 3u maddî varlık atom âlemi dediğinrz ;n küçük âlemden kâinat dediğimiz büâleme gider. Bunlara aid kanun ar dünyanm en güzel şiirleridir. sında nefes aldığı ve düşündüğü zamanlarda, en kudretli, en manalı eserin, iki parmak arasında ezilen bir yabani otun rengi, kokusu, buruk tadı kadar derin olmadığını, kâinatın drarnını taşımadığı kanaatine varıyor. Yağmurla nemlenmiş toprağa iğiliniz ve koklayınız. Toprağı terennüm etmek istiyen hangi eser, size, bu kokunun sarhoşluğunu verebilmiştir? Bütün hislerimizin anası tabiate, birkaç kurşunkaleminin, birkaç boyanın gülünc imkânlarile ibadet etmek istiyoruz. Ne garib, muvaffak oluyoruz da! Güneşe, ağaca, suya ve ateşe tapmayı unutalı beri, felsefeler, sistemler ve teoriler kurduk. Sonsuz lâkaydilerile yaşamaya devam eden ağac, kaya, su ve gök sanki bizden birşeyler bekliyormuş gibi herbirini tef sire, ve taklid edemediğimizden, tağyire kalkıştık. En mutavazı yaprağmı muşambaya nakletmek imkânına sahib olmadığımızdan, ağacın kütüğünü deforme ettik ve ona, hislerimizi ve düşüncelerimizi kaktık. Tabiate karşı hayranlığımız, onu taklid imkânsızlığının doğurduğu inkisara katılarak, bizi, fikrî çalışmalara mecbur etti. Tabiati kana kana içiyor ve ancak hemcinslerimizin anlayabileceği bir ta kım hiyerogliflerle onun özünü beyaz muşamba üstüne nakletmeğe yelteniyo ruz. Berlinde ince demir san'atlan tahsili yapan Sami Sert, Mareşal Göring'e zarif bir av dolabı hediye etti 1 Yazan: Serif Hulusi Dolabın tezyinatından... 1938 senesinde Berlinde açılan, ve o senenin 18 mayısmdan 10 temmuzuna kadar devam eden «Beynelmilel Elişlerı (el san'atlan) sergisi» nde en çok nazarı dikkati celbeden eserlerden biri, ve devlet tarafından üç altın madalya ile teltif edilmiş olanı, «Almanya ince demir sanatkârları birliği» namma Mareşal Gö ring'e hediye edilen av silâhlarma mahsus dolabdır. Bu mühim eserin plânlan ve konstrüksiyonu Berlin San'at mektebı profesörlerinden Karl Schmidt'le, bu profesörün talebesi Sami Sert tarahndan yapılmışhr. Profesörün bu mühim san'at eserini ortaya çıkarmak için, yüzlerce talebe arasmda, bir Türk talebesinin zevJne ve bilgisine güvenmesi lehimize kaydedilecek büyük bir muvaffakiyettir. Eser, Almanyada yeni bir terkible elde edilmiş, «Alüminyom halitası» adı da verilen, demir kadar sert, işlenmesi onun adar güç silal madeninin ilk tecrübelerinden biri olduğu için, Alman san'atmın, millî bir buluşuna aid ilk ve orijinal mahsulünü verirken, bir Türkün mesaisinden istifade etmesi, bize Sami Sertin san'atkâr Mareşal Göring'e hediye edilen av dolabı 11,000 mark (6000 Türk lirası) değerinde olan av silâhları dolabı (1 nu maralı resim), plânlarımn ve konstrük siyonunun mühim bir kısmile, orta kı sımda görülen motifler Mareşal Gö ring'in aile armasını tasvir eden en yukarıdaki motif müstesna Sami Sertin eseridir. Muhtelif av hayvanlarını, sıra ile, karaca ve yavrusunu, yabani kazı, geyiği, ve ilâh.. ı gösteren bu motiflerin işlenişinde (2 numaralı resim bu motiflerden birini gösteriyor), işlenen madenin sertliğini ve haşinlığini unutturan bir incelık vardır. Dolabın konstrüksıyonunda, madenin kabalığına aid tesirleri izale etmek bakımından mühim birer rolü olan bu motifleri etüd ederken, Sami Sert, kendi memleketinin av hatıralarından istifade ettiğini, hatta çalışmadaki realizmın Türkiyede kazandığı bir tarzın devamı olduğunu söylemektedir. Doıabm üst kısmında görülen, kaideye muvazi ince yazı almanca bir cümledir, ve «Evvelâ korumalı, sonra avlamah» mealinde bir halk darbımesehdiı. Dolabın hakikî eb'adı 1.10X1.80 metredir ve eser ta mamile elişi mahsulüdür. «Alman ince demiı san'atkârlan birliği» namına, evvelâ sergide teşhir, sonra da büyük bir devlet adamına hediye edilmiş bir san'at eserinin cneydana çıkabil mesi için, bir Alman profesörünün, kısa zamanda kıymetini muhitine tanıtan bu gencin san'at zevkine güvenerek, onunla birlikte çahsması, Sami Sertle beraber, bütün Türk gencliğinin, ve yannki Türk mitnarî tezyinat san'atınm bugünden gözümüzü kamaştıracak ilk panltılanndan biridir. * * * ı Dün akşam Vilâyette bir toplantı yapıldı j San'at ve tabiat autagouizması! Tabiati tercüme için san'at, ifrata ve tefrite düştü. Ağacın her yaprağma, samur fırçanın incecik ucile muşambaya dokundurulan boya lekelerıle cevab vermek isteyen hakikatperestlikten, iki şakulî hat ve üç dört yuvarlak leke ile ağac sentezini kurmak isteyen müfrit mücerretliğe ka dar, hertürlü yol denendi. Aynen laklidi ibadet, mücerretliği de ruha, öze varma sananlar oldu. Halbuki, tabiatin başdöndürücü inceliği ve değişme imkânları karşısında, resim san'atınm büyük sırn, kâinatın erişilmez derinliğile ondan çıkara cağımız manayı banştırabilmektir. Bü yük san'atkâr, hakikatle mücerretliği mezcedebilen, tabiate karşı saygı ve hayranlığına entellektüel bir kalıb imal edeAşağı yukarı her yerin hususiyetleri ve >ilendir. acaıblikleri vardır. Bu arada şarkî AfriBugünün san'atı yeniden tabiate dö kada yaşıyan zencilerin bazı âdetleri de nüyor. Büyük ananın nankör evlâdlan ye kayda değer. Meselâ Fiyomede bir kız, niden toprağa ekilip, oradan fıskıran şe evlenmezden evvel, tam bir sene ebeveykillere ve renklere bakıyorlar. Mücerred ninin kulübesinde kapalı kalmak zorunda;pekülâsyonlardan o derece bıktık ki, en dır. Bu sırada saçını hiç kesmiyecek, vüasit şairaneliğimizle veniden toprağı ku cudünü hava nekadar sıcak olursa olsun caklamak istiyoruz. Rousseau'nun nası boyuna kumaş parçalarıle örtülü bulun duracaktır. Bu suretle gelinin, güvey tahatini dinliyelim: rafından beğenilecek bir hale geleceğine, «Ey parlak çiçekler, çayırların çini yeana, babasmın yüzünü ağartacağına ınaşili, serin gölgeler, ırmaklar, fidanlıklar; nılır. Kızın gerdeğe girinciye kadar tam geliniz, dünya çirkinliklerinin kirlettiği bir sene müddetle kapalı tutulmasının hikmuhayyelemi yıkayınız!» meti, ham meyvanın düğün zıyafetine Nurullah BERK lâyık olmak üzere olgunlaşması arzusu imiş ve bu neticenin böyle yapmakla husule geleceği kanaati, asırlardanberi beslenırmiş! Evlenmeden evvel! Toplantıda bulunanlar Dün akşam Vilâyette, Vilâyet ve Be bana bildırilmesini rica ederim> denil lediye muavinlerile kaymakamlann iş mektedir. tirakile Vali ve Belediye reisi Lutfi KırVaiinin bu tamimi üzerine Polis müdarın başkanlığında bir toplantı yapıl dürlüğü bütün merkezlere bir tamim mıştır. Bu toplantıda, Belediye hizmetgöndermiş, polis komiser ve memurlanlerinin lâyikile ifa edilmediği hakkında nı temizlik ışlerile alâka ve mücadeleye müzakereler olmuş, işlerin sıkı bir ta seferber etmiş, memurların bu kabil çükibe tâbi tutulması kararlaşmıştır. Vali ve Belediye reisi Lutfi Kırdar, rük sebze ve meyva satanlar, sokağa tüEmniyet İşleri müdürlüğüne ve diğer a kürüp çöp atanlar ve çöp arabaları gellâkadarlara mühim bir tamim gönder meden kapılarmm önlerine ağzı açık miştir. Bunda: «Sebze ve meyvalarla çöp tenekesi koyanlar hakkında zabıt yıkanmadan, pişrr.eden ve kabuklan so varakası tutmaya memur etmiştir. Polis yulmadan yenilecek gıda maddelermden şube müdürlerinin de bu işi sıkı bir konhusule gelecek tifo ve emsali vahim ve trola tâbi tutmalan :çin ayrıca bir progsari hastalıklann önlenmesine müteallik ram hazırlanmaktadır. tedbirlerin gözönüne alınması ve bu amillerin şimdiden karşılanması icab eBursada iki üf ürükçü der. Halkm sağlık durumlarile alâkalı yakalandı olan bu ışle Belediyenin ilgili şube Bursa, (Hususî) Kanberler mahallelerile ahenkli bir çalışma ve mücadele sisteminin tatbikı en önde gelen bir iş sinde Devecioğlu sokağmda oturan Seytir. Bunun için emniyet teşkilâtmın na fullah kızı Pembe ile ayni mahalle ve zarı dikkati celbettirüerek şehrin en Hamam sokağında Halil kızı Fatma isücra merkez ve karakol ve mevkileri minde iki kadının falcılık ve üfürükçünin şimdiden faaliyete geçirilmesini ve lük yaptıkları haber almarak yakalanyapılacak faaliyetm esas ve teferrüatına i mışlar ve bu suçla maznunen Adliyeye göre programlandırılmasını ve netıcenin verilmişlerdır. lymeti hakkında sarih bir fikir de vermiş oluyor. Sami Sert aslen îspartanın Karaağac .vazasından. olup, 1933 senesinde Konya San'at mektebini bitirdikten sonra, ÎCııkkale çelik fabrikasında bir sene kadar çahşmış, 1934 senesinde San'at mektebi mezunları arasmda yapılan müsabaka kntihanmı kazanarak, ayni sene ince demir san'atlan tahsili için, Maarif Vekâleti tarahndan Berline gönderilmiştir. Zekâsı, hassasiyeti, ve san'at kabiliyetile derhal temayüz eden bu genc, muhtelif seneler zarfında mektebde ve atölede geçirdiği imtihar.larda muvaffak olduğu gibi, 1938 senesinde Alman demir:ilik san'atı devlet icntihanını kazanmış, lundan sonra geçirdiği ayni san at:n usalık imtihanında da büyük bir muvaffaliyet göstermiştir. 1937 senesinde bir sınf imtihanına hazırlık olmak üzere yaptığı pencere parmaklığı, motiflerile, mo Sonra Kamerun denılen sahanm orta dern mitnarî tezyinatma aid orijinal bir kısmında, hemen hiçbir hasta, kendısini nümune vermiştir. tedavi ettirmekten imtina gösteremezmış. österse bile, kabile mensublan, onu ıster istemez muayeneye sevkederler, hatta «İmdad! İmdad!» diye bağırta çağırta, çalyaka ederek kabilenin hekimi saydıkları kimsenin bulunduğu kolubeye götürürlermiş. Bu arada herhangi bir zenciyi, diğer zencilerin hasta zannetmele?i de kâfi gehrmiş. Ama o zenci sahiden hasta mi, yokda diğer zencıler, yanlışlıkla sapasağlam bir adamı hasta mı sanıyor lar? Hele bir muayeneye sevkolsun da, bu cihet ondan sonra halledilebilecek bir husus! Hulâsa, biribirlerine karşı alâkalarını bu derecede ifrata vardırmak, arala rında ötedenberi bir itiyadmış! Bahsi geçen yer, cüce zencilerin bol bol bulunduğu yerdir. Bunların en küçüğü, en kısa boylusu bir metre boyunda imiş. Bununla beraber, bu kadarına pek nadir rasgelindiğinden, bir metre boylu Eskişehir (Hususî) Hükumet procüce, oranın zenci cücelerince de par gramının müspet mesai çerçevesi içinde makla gösterilirmiş. bulunan hayvanlarımızın ıslah ve tekes Fiyomede evlenecek kız, babasmın kulübesinde bir yıl hapis ediliyor Prt. SALİH MURAT Bursa Elektrik şirketi de satın alınıyor Bursa (Hususî) Hükumetçe satın ılınması kararlaştınlan Bursa Eelektrik ;irketi için Ankarada yeniden müzake•elere başlanmaktadır. Nafıa Vekâletinien gelen emir üzerine Bursa Belediye;ini temsilen murahhas olarak Belediye lukuk müşavirı Kemal Ziya Demirel nkaraya gönderilmiştir. Elektrik şir ketinin murahhası olarak müzakerelerde bulunmak üzere şirket müdürü Bertola ile şirketin sermaye merkezi olan Milânodan Nerin, İstanbulda b^leşerek Ankaraya gitmişlerdir. Müzakerelerin bu sefer kat'î bir neticeye varacağı muakkak sayılmaktadır. Eskişehirde hayvan ıslahı için çabşmalar j Musul sıhhat müdürü Adanada Adana (Hususî) Komşumuz Irak devletinin Musul Sıhhat müdürü Dr. 'aik Sakir, şehrimizdeki Sıtma Ensti tüsünde bir müddet tetkikat yapmak üzere Musuldan buraya gelmiştır Bu geceki konser Konservatuar büyük orkestrası bu gece saat 21 de Fransız tiyatrosunda şef Seyfeddin Asal idaresinde bir konser verecektir. Programda Ramau Hayden ve Mozart'm la majör, keman konser tosu vardır. Bu konsere solist olarak Konservatuar muallimlerinden İskender Ardan iştirak edecektir. Hazırlanan bu konserin diğerlerı gibi muvaffakivetli olması için büvük bir ^avret sarfedilmektedir. Karısını yaraladı Nişantaşında Teşvikiye mahallesınde 3 numaralı apartımanın zemin katmda oturan Mes'ude on bir aydanberi kocası Kâmilden ayrı yaşamaktadır. Kâmil, evvelki aksam apartımana gelerek karısile münakaşaya başlamıstır. Uzayan münakaşa Kâmili fazla sinirlendrmiş ve bıçağını çekerek Mes'udeyi kolundan yaralamıştır. Vak'ayı müteakib suçlu yakalanmış, Mes'ude de tedavi altına almmıştır. Otomobil çarptı Taksimde oturan Salih isminde biri, Cumhuriyet caddesinden geçerken şo för Ardaşm idare ettiği otomobilin çarpmasma maruz kalarak yaralanmıştır. Şoför Ardaş yakalanmıştır. sürü ve Ebedî Şefin «Her çiftçi bir at sahibi olmalıdır» emir ve işaretleri atçılık çalışmalarımıza hız vermiş bulunmakta . d;r. Memlekette at materyalı itibarile zengin, ıslah ve tekessürüne müsaid olan Eskişehir Çifteler havalisinde bu mevzu hususî bir teşkilâtla idare edilmekte ve çalışılmaktadır. Vilâyete on sekiz muhtelif yerinde köylerde açılan sakad istas yonlarmda Ziraat Vekâletinin emırlerile Çifteler aygır deposundan verilmiş yüz baş kıymetli damızlık aygırla köylümü zün kısraklarının tabiî ve sun'î tohumlaması yaptırılarak temiz kanlı tay alınması faaliyetine devam edilmektedir. Köylerde bulunan bu on sekiz sakad istasyonunun her birine ayrı ayrı memur edilen vetermer ler yetiştiricinin hükumet aygırlarından azamî istifadesini temin için ayni zamanda damızhğa yaramıyan aygır ve erkek tayları ihsa etmektedir. Bütün bu mesaiyi şükranla karşılıyan yetiştirici de hü kumetin bu mevzua verdiği ehemmiyeli görerek ayni gayretle çalışmaktadır. Gelecek senelerde de devam edecek olan bu çahşmalar sayesinde vilâyette adedi on bine yaklaşan kısraklarla istenilen evsafı haiz at materyalini memleket kazanmış olacaktır. Gönderdiğim resim bu işte çalışmakta olan veteriner grupunu göstermektedir. Atafürk için.. Edib arkadaşımız İsmail Habibin «Atatürkten hatıralar ve ibretler» başlığı altında gazetemizde intişar eden değerli yazıları «Atatürk için..» ismi altında, bir cildde toplanmıştır. Bir iki güne kadar satışa çıkartlacak olan «Atatürk için..» Cumhuriyet matbaasında hazırlanmaktadır. Tramvaya atlarken Haydarpaşa lisesi talebesinden 19 yaş lannda Ali Çökmez, evvelki gün Üskü darda hareket etmiş bulunan tramvay, atlamak isterken muvazenesini kaybe derek yere düşmüş ve başından yaralan mıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: