28 Ocak 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

28 Ocak 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

28 lkinc&ânnn 1939 CUMHURİYET ! MISIR MEKTUBLARI \ Kral Farıık'un halifeliği ve Arab memleketlerine umumî bir bakış Kahire, 20, ikincikânun Vafd fırkasının iktidar mevkiinden düşerek Mısınn idaresi Mehmed Mahmud Paşanın eline geçtiği ve geac hükümdarm nilfuzu daha kuvvetle tesir yapmaya başladığı '.amandanberi Mısınn siyasî tekâmülü üç istikamettc birden mkrçaf etti: HaKral Faruk'un halife ilânı günü kendisine an'ane ricî işlerde îngiliz mucibince Kâbenin anahtan veriliyor nüfuzunun artması, dahilde aristokrasinîn kuvvetlenmesi, yanı kuvvetten düşmektedir. Bu cereyan Mısırın günden güne bir islâm devleti halen yalnız Mısırda, Azhar muhitinde olmaya doğru temayülü. Bu üç esas, bu ve aristokrasi arasında vardır. Diğer Agüdkü Mısff siyasetmin birbirile hemâ rab memleektleri, daha ziyade demokrahenk olan üç ayağı halindedir. îngiltere tik bir ruh içinde iş ve elbirliği yapmak demokrasiyi yalnız kendi ana vatanmda cereyanını temsil etmektedirler. Bu diğer Arab memleketleri dediğim sever; onun haricmde daima yukan sınıflarla a&laşır ve onlarm kuvvetlenmelerini memleketler arasında Hicaz ile Yemen ister. Msırda aristoikrasi îngiliz terbiye dahil değildir. Hicaz, çöl Arablığmın en si almıştır; halkla birleşip îngiltereye kar geri an'aneleri içinde ve Vehabiliğin en şı mücadele efcmektense, îngiltere ile bir haşra fikirleri arasında fcaybolmuş ve înleşip halka karşı mevkiini kuvvetlendir giliz siyasetinin arkasından yürihneğe meği terc9ı eder. Nerede aristokrasi ve daha kuvvetle sanlmıştır. Buna mukabil, İngiltere varsa, orada dinî siyaset vaar, de Yemende de îmam Yahya, Hicaz Arablığınm karşisma Japon siyaseti ile çımektir. kıyor ve, her ne kadar zahiren Arablar îşte, Mısir da bir senedenberi t u istikametlerde inkişaf edip duruyor. Bu in arasında birlîk fikrin* pek taraftar gibi kişaf içinde, islâm. hareketinin merkezi göünüyoTsa da hakiatte büsbütün başka Camii EI Ahzar ve reisi de Elseyh Mus işlerle meşguldür. Buniı, «on günlerde Filistin konferan«ı tafa Maragi'dir. Azfoar medresesi esnasında bir nevi yeni muslümadft Neo içîn LondTaya gitmek üzere buraya gelIslaTnisme yapmak isteyea bu zat, saray miş olan Yemen heyetinin söylediği bazı nezdinde yüksek bir itibara sahib ve ayni sö'zler vazıhan sostermektedir. Bu hezamanda hilâfetin Mısrr hükumdarma yet, geçen sene Japonyaya gtoniş olan Seyfülislâm Ernir Hikeyinin reisliği alintikaline taraftardır. tmdadır. îmam Yahyanm ogullarmdan Son günlerde bu islâmcılık hareketi bir olan Emir Hüseyin, bazı Kahire gazetehayli ilerledi. Meselâ, hükümdar Kahicilerine çok dikkate deger malumat verrede güzel bir mescid yaptmyor; bu mesdi. Onım sözlerinden arrlaşıldısına göre cid, hükümdarın ismile adlanacakhr. Japonya Yemen Emiri İmam Yahya ile Gene meselâ, her hafta cuma namazlan cok samfmî mîinasebetler tesis etmiştir. alayı daha hususî bir tantana ile yapılıyor. Biz^at.Emir Hüsevın, Tokyoda inşa eOsmanlı devrinde «selâmlık reStni* dedilen cami'n kuşad merasiminde hazır nilen merasim bu kadar taırtana ile yabulmnnaJk iizere oraya gitzniş ve uzun pılmazdı. Burada bizzât nükGmdanh camüddet Japon hükumetinin misafiri omide imam mevkime geçtiği görülüyor, larak mezîtur şdhirde kalm»ştır. Japon camie Mısırm en fleri gelen büyükleri bükumeti, îmam Yahyaya bir hayli simutlaka geliyorlar; namazdan sonra, hal lâh ve harb malzemesi vermeği kabul ve zamana muvafık hutbeler irad edilietmiş ve îki memleket arasmda hava vayor. srtasile bir muvasala hattı tesisini kararHulâsa, Avrupada «sîyasî pa laştırmîştır. Yemen, îırgilterenin împarazar» denilen gün, Mısırda «islâ torluk yollan üzerinde ve sevkülceyş bamî cuma» şeklinde bir nevi si krmından gayet eJıemmiyeti haiz bir yasî tezahür şeklini alıyor. Esasen islâ noktada kâindir. Taponvanm bu memlemiyetin ilk zamattlannda da cuma na kete karşı gösterdi^i alâka sebebsiz demazları ve hutbeler bundan baska birşey ğildir. Anlaşılan, îmam Yahva da bu değildi. Osmanlı devnnde, arab alâkaya iyi bir muıkabelede bulunuvor ca irad edilmesi yüzünden mahiyetle ve Japonyaya dayanarak, Saudî Aarbisri değişmiş olan hutbelerin siyasî ve iç tana, yani Hicaza karsı kendisini kuvtimaî mânalan kalmamiftı. Burada, bu vetlendirmese calışıyor. İki memleket aeski an'ane şimdi tekrar canlandınhyor. rasrodaki rekabet ve bunun birkaç sene Namazdan sonra, eski Osmanlı âdeti ile, evvel doqurmuş olduğu harb malOrndur. camiin imamma Lâhur ve Kişmir şallan Bu harbden mağ^b ola^k çıkan îmam hediye ediliyor. Hükümdar her hafta na Yahva, bu"ün arkaym Japonyava verema7i başka bir camide kılıvor. re>k kuvvetlenmegi dü'ünmektedir. O n da Osmanlı devrinde Mekkeye gönderi ki bu meyli gören Japonva da, în«illen senelik hediyeler için tertib edilen tere il° kerdi ara«'"d?ki dünva rekabeSürre alayı bir zamandanberi Mısırda tinde, Yemeni rakibine karşı bir istinad haline getirmeğe calısmaktadır. tertib ediliyordu. Bu sene bu alay daha büyük bir tantana ile yapıldı. Melik Fa Sade «üâh ve cepane vprp*~"<k de^il, müm ruk, merasimde hazır bulundu. Biitün bu kün olan her vasıta FIP *Tiam Yahyayı ahval gösteriyor ki, Azhar mııhiti, yarat elinde tutmaya çalışaca^r. mak istedîği Neo Islamisme hareketi rM cin Melik Faruk'un halife ilân edilmesini istiyor. Birçok Arab Nasyonalistlerinin Bursanın su derdi rahakkukunu görmek istedikleri Arab itBursa (Hususî) Bir su şehri olduğu tihadmı bir nevi İslâm ittihadı şeklinde halde sulannın ıslahı ve çoğaltılması vapmak ve bunun merkezini de Kahireiçin çok çalışılmak zarureti bulunan de kurmak isteyen bu Neo Islamisme Bursada su isi Sıhhiye Vekâletinin efareketi, Mısır hükümdannm yüksek e hemmiyetle takib ve tetkik ettirmekte mellerini okşamryor, denilemez. Fakat, olduŞn bir meseledir. Biîhassa filtre Mısırın uzak gören münevver muhiti, bu tertibatının zaman zaman arızaya uğ hareketin, büyük bir Mısır hareketi olmak raması ve lâğım sulannın bahçeleri sutan ziyade Azhar muhitinde hüküm sü laması gibi muhtelif âmillerle arasıra 1 ren ruhanî bir zümreyi, bir'«kast» ı tak hastalık dahi başgösteren Bursadaki su viye etmekten başka bir gaye takib eyle işinin halli çok esaslı tedbirler almmıya mütevakkıftır. Bunun içindir ki, son mediğini söylemekte müttehiddir. zamanlarda Belediyede bir su komisyo•î* 3JÇ îjî nu teşkil olunmuş ve sık sık ictimalara «İslâm» fikri ile «Arablık» fikri bu başlamıstır. Son içtima, Belediye reisı g'ünkü Arablık âleminde birbirile müca Neşet Kiperin rivasetinde yapılmıstır. dele halinde bulunan iki cereyan halin Bu ictimada Vilâyet sıhhiye müdürü dedir. Arab dünyasmın halen bir derece Dr. Ali Kemal Sargot da bulunmuştur. istiklâle sahib iki memleekti, Irak ile Mı Komisyon, şehir suları hakkmda muh telif kararlar vermiş ve Sıhhiye Vekâ sır, bu meselede pek karşı karşıya denileletinin sorduŞu isleri tetkik ederek cemezse bile, herhaîde yanyana olsun yü vebalarını hazırlamıştır. rüyen iki ayn görüş sahibidirler. Dini idare edenler, zeraginlik sayesinde hilâfet Bursa köylerinde bir yangîn Bursa fHususî) Tuzaklı köyünden unvamnı ele almak jstiyorlar ve bunda bir fayda görüyorlar. Halbuki Irak bu Halil Celâl ve Mustafa Yıldızın evlerinmeseJe ile alâkadar bile olmuyor. înkı den yangrn çıkmış ve iki ev tamamen yandıktan sonra ales sönmüştür. Tah lâb ve demokrasi fikirleri arttıkça Arabkikata nazaran, Halil Celâl bahçesinde lar arasında modern birleşme esaslan da yaktığı kömürleri iyi sondürmeden evihilinde bir anlasma fikirleri büyümekte nin sofasma dökmüş ve sofa tahtalannı ve İslâm ve Hilâfet fikirleri üzerine bir yakarak yangınm çıkmasma sebeb ol diğerlerine hâkim olması cere muştur. ATATURKE AİD HATIBALAR Ebedî Şefin hastalığı nasıl başladı ve ağırlaştı Atatürkün en büyük tahassürü Ankaraya biran evvel gidebilmekti. Sık sık ((Ah.. Ankaraya gidemedik, Ankaraya atılama dık..» diyordu Erzurum ve Amasyada şiddetli zelzele Aşkalenin bir köyünde 20 evin duvarları çöktü Erzurum 27 (a.a.) 25 26/1/ 1939 gecesi saat 23,14 sıralarında Aşkale kazası mıntakasında vuku bulan ve bir saniye devam eden zelzele neticesinde 70 haneden ibaret bulunan Kükühan köyünde 20 evin alt duvarlan kısmen çökmüş ve diğer evlerin de duvarları hafifçe çatlamıştır. İnsan ve hayvanca zayiat yoktur. Yardım için, mahalline icab eden kuvvet gönderilmiş olup zarar ve ziyan tespit edilmektedir. Amasyada da... Amasya 27 (a.a.) Bu sabah 6,45 te oldukça şiddetli bir yer sarsıntısı oldu. Zayiat yoktur. idare kabiliyetine olan derin ve sarsılmaz itimadmdan ileri gelmekte idi. En müşkül anlarda iş başma geçen İnönü, Onun en kuvvetli yardımcısı ve yapıcısı olmuştu. Şefin hastalığı ilerlediği sıralarda idî. îsmet İnönüne vaziyeti, kısa fakat açıl; ifadeli bir mektubla arzettim. Bu mektubda, müdavi ve müşavir hekimler tara* fmdan bana mahrem olarak söylenen acî hakikatlerin hepsini yazdım: Milletimiıi Atatürkten sonra en salâhiyetli başı olan İnönü, gayet kıymetli bir hatıra olaraK sakladığım şu mektubla bana mukabele* de bulundular: «Kardeşim Salih; Mekiubunuzu büyük leessürle cku * dum. Dayamlmaz bir suıeltt yüreğim bir. daha sizladı. Acdı duygulartmı nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum. Vefalı, va * tanseoer kalbinizin elemlerini anlıyorutn. Elimden geldiği kadar vaziyeti iakib titim. Hastalığın ciddî olduğu gorülüyor. Ben kuüoetli ümidimi muhafaza ediyorum. Hastalığın levakkuf haline geçmesi vt vücudün kucoetlenmesi ihtimali daima vardır. Son alınan sıhhî tedbirlerin de ca~ nımızdan sevgili haslamızm afiyeti için yeni bir ümid şulesi olduğuna inamyorum. Kardeşim Bozok, sevgili Atatürkü gö'rdükçe onun ümidi sarsılmamasma ve mümkün olduğu kadar neşeli kalmasrna çalışmahyız. Gene en büyük sıhhî iyilik Onun maddî ve manevî kuüvetinden ge' lecektir. Beni haberdar etmek lutfunuza çok minnettarım, Bozok.. Teessürlü, ümidll olarak ve candan dua ederek iakib ediyorum. Bergman lecrübeli, şöhretli bir doklor~ muş. Bu hastalığın seyrinde birdenbire iyilik, lekakkuf devresi husule geldiği va' kîmiş. Bu ihtimaüer, çok ümid bağladıği' mız ışıklardır. (Salih Bozok anlalpT) Ebedî Şefi, ta çocukluğundan itibaren gölgesi gibi adım adım takib eden eski Başyaver (bugünkü Bilecik meb'usu) Salih Bozok Atatürkün ölümü akabinde müthiş bir sarsıntı geçirdi. Bu sarsuıh, onun azkalsm hayatına mal oluyordu. Başkumandanına bütün varhğile bağlı kalan vefakâr asker, bu son seyahaünde de kendisine refakat edebileceği ümidinde idi Çünkü, teessür onu da bir yarun ölü haline getirmişti. Fakat Başkuman dan, bu defa, tekbafina «sefer» e çıkmağı tercih etti. Bozok, bitab bir halde nakledildiği Sıhhat yurdunda haftalarca hep bunun sebebini düşündü: Niçin acaba, niçin yaverini yanına almadı ? Ve o meçhul diyara yaversiz nasıl gitti?.. Bir müddettenberi iyileşmek üzere bulunduğunu uzaktan uzağa haber alarak sevinc duyduğum Salih «Bozok» u, ziX l ^ ^ < ^ , J^vvTVyv, yaret edebileceğim günü, adeta iple çekiİsmet înönünün Salih Bozoka göuderdiği tarihî mektubun son parçası yordum. Görüşmek için yaptığım birkaç teşebbüsün neticesiz kalması, beni meyus baha karşı idi. Saat aln buçuğa geliyor bir isteka alarak masanın önünde oturan etmedi. Ankaradan döndüğü gün, tekrar du. Yatak odasındaki zil, acı acı çaldı. Atatürkün teşhis edemediği zatın omzuna evine uğradım. Hemen kunduralarımı çıkararak, ayak bütün kuvvetile indirmeğe başlamış. OmSalih Bozokun kendisinden bahsedil larmın ucuna basa basa oda kapısına gel zuna isteka ile vurulan zat, ayağa kalkamesini hoş gönniyen temiz ruhu, bu mev dim. Atatürk yatağı içinde oturmuş, si rak, kendini müdaf aa etmekte ve: zu üzerinde, ısrarlarana uzun müddet gara içiyordu. Kapıdan baktığunı göriin Bana neye vuruyorsun? diye hiddetle mukavemet etmeğe muvaffak olamadı. ce: haykırmakta iken ben, bu meçhul mütecaÇünkü «Cumhuriyet» sütunlanna benim Ve aleyküm selâm.. dedi.. Nobetçi vize karşı ne yapılmak lâzım geleceğini, vasıtamla emanet edeceği bu hanralarm, sen misin?.. Sonra, gülümsemeğe çahşa Atatürkten gözucile sormuşum. Atatürk bir gün tarihin sinesinde de yer alacağını rak ilâve etti: ise, «sakm kıpırdanma!» manasına gelen takdir ediyor ve bu mukaddes emanetleri, Salih... Gördün mü şu başuna ge bir işaretle, sükut ve sükuna davet etmiş. yalnız kendi gozyaşlarile sulama|a hai lenleri?. Bu sırada, eli istekalı adam, bize doğru kı olmadığını biliyordu. Derin bir fera yaklaşarak karşımızda tehdidkâr bir vaKendimi zor zaptederek: gatle: Hepsi geçecek Atatürk.. dedim, ziyet almış. Bu sefer, ben gene müdahale etmek istemişim ve ayni sessiz işaretle, Peki! dedi; Atatürkün son günle inşallah, tamamen iyileşeceksiniz! O sırada, kendisine bir küçük kâse ile «ne yapalım?» diye sormuşum. Atatürk rini bir de benim ağzımdan dinleyin! bana tekrar «sus!» işareti verdikten sonArtık ben susmuştum. Konuşan Salih Borç denilen çorbadan getirmişlerdi: Şimdi, bir çorba içip yatacağım! Su ra o azılı herife dönerek: Bozoktu: Sen kimsin? Ne istiyorsun? diye 29 mayıs 1938... diye söze başladı alındıktan sonra, epeyce rahat ettim! ve hâlâ içi nemli gözlerini, Onun duvar Doktorlar, almak istemiyorlardı. Fakat sormuş. Fakat adam, bu suale cevab vereceği daki fotoğrahnda dinlendirerek ilâve et ben dayanamadım, suyu aldırdım, buyurdular. yerde cebbden bir tabanca çıkararak, iki ti: Yanlarından çıktığım zaman, içimde kurşun sıkmış: Biri Atatürke, öteki bana.. Vakit gece... Hatta geceyarısını iki bellibelirsiz bir ferahhk vardı. «O» nun Sonra, bu adam, bize «kalkın.. Dans esaat geçiyor. Atatürk çok hasta! Kat'î teşhisin uyandırdığı endişe, beni tarif edi rahatlaştığını görmek, beni de rahatlan din!» diye emir vermiş. îkimiz de kalkıp, lemez derecede rahatsız ediyor. Adeta dırmıştı. Yalnız, çok zayıf düşmüş olma onun huzurunda dansetmişiz!» Bu karışık rüya, Atatürkün gene buhkendimden geçmiş bir haldeyim. Saatin sı, canımı sıkıyordu. Vakıâ konuşmasında hiçbir gayritabiilik yok, iştihası da yerin ranlı bir gece geçirdiğine delâlet ediyorbu kadar ilerilemiş olduğunu düşünemidu. Kendisine: yerek telefona sarılıyorum. Ankarayı bu de! Fakat, ben gene endişedeyim. Bu birşey değil, dedim, ben çok lup veriyorlar. Karşıma çıkan, bizzat İşte, bu muvakkat sükun devresi esna daha korkunc rüyalar görmüşümdür. HeBaşvekil Celâl Bayardır. Kendisine aysında idi. Atatürk, bir TÜya görmüş. Ar le bir tanesini hiç unutmam.. Müsaade nen §u maruzatta bulunuyorum: ederseniz anlatayım! Hastamızm vaziyeti iyi degildir. kadaşım Kılıc Ali, telefon etti: Salihçiğim... Atatürk rüyasında, Anlat bakalım.. Korktuğumuz ihtilâtlardan birinin vukua senin vurulduğunu görmüş. Kendılsri Efendım.. Beni bir gece, rüyamda gelmiş olmasına ihtimal veriyorum. Çüntarafından geçmiş olsun demeğe memu korkunc bir öküz kovalamıştı. Alabildığikü kiîosu, nazarı dikkatimi celbedecek kadar arttı. Karnında ve ayaklarında şiş rum. İhtimal ki, sana da açacaktır. Ha me kaçıyordum. Fakat, öküz, bana giîgide yaklaştı. Biraz sonra da bir duvar diler var. Ne yapmak lâzım geleceğini ar berin olsun! Biraz sonra, ben de sarayda idim. bine sıkıştırarak, boynuzlarile, tartakla tık siz takdir edersiniz. Geceyarısından Berber Mehmede; telefonla: mağa başladı. sonra, rahatsız ettiğimden dolayı affınızı Nasıl? diye sordum. Bir yandan haykırır, bir yandan da diler, ellerinizden öperim! Çok iyidir, neşesi de yerinde... Ce yatağımı kirletirmişim! Gözümü açtığjn Başvekil, verdiğim haberden, müteesvabmı verdi. zaman her tarafım sırsıklamdı!..» sir olmuştu; titrek bir sesle: Bunun üzerine Mehmede: Ben daha rüyamı bitirmeden, Atatürk Anladım Salih... dedi, meşgul ola Ben Fethi Okyarla birlikte Serya gülmeğe başladı: Bu, Onun son güluşü cağım... ver Celâlin odasındayım, emirlerini bekli idi! Son gülüşü... O günden sonra, Onun Ve hemen ertesi günü trene atlayıp îs yorum.. dedim. hatta tebessüm bile ettiğini dahi görmek tanbula geldi. Biraz sonra, berber Mehmedden şu bize kısmet olmadı. En büyük tahassürü, Atatürkün Siroz denilen o mel'un ka haber geldi: Ankaraya biran evvel gidebilmekti. İkide raciğer hastahğma müptelâ olduğu, kat'î Fethi Okyarla sizi yanına çağın bir: surette anlaşıldıktan sonra, saraym içini yor.. Ah Ankaraya gidemedik! Ah Anderin bir ıstırab havası kaplamışh. Biz Atatürkün odasına çıkarken, Baş karaya atılamadık! diye söylenirdi. Hastahk, hergün gözle seçilebilecek vekil Celâl Bayar da saraya gelmişti. Mutlaka Ankaraya gidip, Mecliste bir seyirle ilerlemekte idi. Yattan saraya Hep birlikte Atatürkün yanına girdik. nutkunu söylemek arzusunda idi. Fakat avdet, çok hazin oldu. Büyük Şef, artık Kendisi yatağı içinde oturmuştu. Beni vücudce çok düşkündü. Hekimler, bu sebir yatak esiri idi. görünce gülerek: yahate muvafakat etmediler. Atatürk de 22 eylul 938 tarihine raslıyan bir per Geçmiş olsun Salih... dedi. daha falza ısrarda bulunmadı. şembe günü, kendisine ikinci ponksiyon Sonra; gülümsemelerine devam ede Salih Bozcka, burada bir sual sordum: yapılmıştı. Doktorlar, o günden itibaren, rek: Büyük Şef, İsmet İnönile, hastalığı Atatürkün hiçbir ziyaret kabul etmeme Bilmem, rüyamı söylediler mi?.. esnasmda muhabere etmiş miydi?.. sini karar altına aldılar. Bize de aynca, diye sordu. Bunu bilmiyorum. Fakat, İnönu, yanlanna kimseyi sokmamak için kat'î Evet!. dedim, bu sabah, Kılı Ali Atatürkün daima, en güvendiği adamdı. talimat verilmişti. Atatürk, büyük bir haber verdi.. îsmet İnönü, ideal hükumet şefi olmak kriz geçirmekte idi. Dört gün, dört gece Oyleyse, dur.. Sana anlatayım! vasfını, Atatürkün nazarında bir an bile hastanın yanıbaşmdaki odada nöbet bekAtatürkün gördüğü rüya, şuydu: kaybetmemişti. ledik. Büyük bir otelin salonunda, Atatürk Atatürk, înönünün, yüksek vazife Kudretini, bütün dünyaya teslim etti oturuyormuş. Ben de yanında imişim. duygusundan, zekâsından, hassasiyetin ren Atanın; yatıp kalkmak gibi, en basit Salonun köşesinde, bir bilârdo masası den, her türlü ölçünün fevkinde olan fafizik hareketler için bile başkalannın varmış. Masanm başmda, arkası kendisi aliyetinden, bize sık sık bahsederdi. Bana yardımma muhtac olması, yüreklerimizi ne dönük olan bir zat oturuyormuş. Tam kaç defa tekrar etmişti: paralıyor, arasıra, içeriki odadan iniltiîe bu sırada, odanm kapısı açılmış. Ve iri Inönü iş başındadır. Kendisine güri kulağıma geldikçe, tüylerimin diken di yan otuz kadar adam içeri girmişler. veniyorum! Müsterihim. lcen olduğunu hissediyordum. O gece, sa Bunlardan biri eline bilârdo masasmdan Onun bu cüvenisi înönünün viisek Atatürkü gördüğün zaman, yormıyarak, benim tarafımdan eüerini, yüzünü hasretle öper misin? Mektublanm daima beklerim. Gözlerim yaşlı olarak muhabbetle gözlerinden tekrar iekrar öperim sevgili kardeşim. Ismet Inönü Memleketini seven bir adam tasavvur edılebilir mi ki, bu mektubu okurken, gözleri teessürden yaşarmasm?.. Atatürkün gitgide ağırlaşan hastalığı arasında, bu mektub bana, en büyük teselliyi de beraberinde getirmişti. înönünün vaziyeti yakından takib etmesi, millî varlığımızın muhafazası için en ufak bir tehlike dahi mevcud olmadığma işarettL Artık Atatürk uğruna büsbütün kendimizi vermekten başka bize yapılacak iş kalmıyordu. 938 senesi eylul ayınm 21 inci gecesi Atatürkten ikinci defa olarak su alınmıştı. Bundan üç gün sonra, bana düşen bir nöbet saatinde karaladığım notlardan size şu satırlan okuyonım: «Bu gece, Atatürkten ikinci defa su alındığınm üçüncü gecesidir! Muhafız alayı kumandanı İsmail Hakkı Tekçeden. nöbeti teslim aldım. Bu satırlan yazdığım sırada, gecenin dört buçuğudur. Atatürk, benim nöbet beklediğim çalışma odasının yanındaki odada, sükunetle uyumaktadır. Gece yansmda alınmış olan hararet derecesini önüme getirilen cetvelde okuyorum: Hararet 36,8, nabız 84... Nöbetim saat sekize kadar devam edecek. Bu satırlan karaladığım sırada, Atatürkün, kendisine bakan hastabakıcıyı çağırdığım işittim. Karnındaki su alındıktan sonra, doktorların vermiş oldukları dört günlük mutlak istirahat yarın bitiyor. Dört gündenberi, yanlanna hiç kimseyi sokmamak için arkadaşlarla münavebe suretile beklediğimiz nöbete de yarın nihayet vereceğiz. Sabah saat sekiz. Nöbeti teslim ediyorum.» (Yarın devam edecek) Z SALÂHADDİN GÜNGÖR

Bu sayıdan diğer sayfalar: