29 Birincikânun 1938 CUMHURÎYET Belediyenin yerînde bir kararı tktısadî hareketler Birinci köy ve ziraat kalkınma kongresi Evvelki gün Ankaranm şahid olduğu ve bütün yurdun takib' ettiği birinci köy ve ziraat kalkınma kongresini Cumhuriyet Türkiyesinde yeni bir devrin başlangıcı addetmek lâzımdır. «Türkiyenin sahibi hakikisi ve efendisi, hakikî müstahsil olan köylüdür. O halde herkesten daha çok refah ve saadete müstahak ve lâyık olan köylüdür.» «Yedi asırdanberi, cihanm dört köşesine sevk edilerek kanlannı akıttığımız, kemiklerini yabancı topraklarda bıraktığımız ve yedi asırdanberi emeklerini ellerinden alıp israf eylediğimiz ve buna mukabil daima tahkir, terzil ile mukabele ettiğimiz ve bunca fedakârlıklanna ve ihsanlanna karşı nankörlük, küstahhk ve cebbarlıkla uşak menzilesine indirmek istedieimiz bu asil sahibin huzurunda bugün ihtiram ile hakikî vaziyetimizi alalım...» Atatürk böyle söylemişti ve işte bugün Türk milleti, yurdun hakikî sahibinin huzurunda ihtiramla eğiliyor: Dava büyük, fakat halli için gösterilen azim de o kadar kuvvetlidir. Türk topraklarının dörtte üçünde yaşıyan ve Türk nüfusunun yüzde yetmişini teşkil eden Türk köylüsünün kalkınma davası üzerinde yürüyoruz. Bütün iktısadî varlığı mızm temelini teşkil eden ziraatimizde bir inıkılâb yapmak gayesini kendimize hedef edindik. Kısa bir ifade ile; yurdca ve ulusça yeni bir hamle yapacağız. Bu kongrenin hedefinden bahseden faal Ziraat Vekilimiz Faik Kurdoğlu şöyle demişti: « Memleketimizde radikal bir köy ve ziraat kalkınma savaşmı programlaştırmak için...» Evet, işte şu birkaç kelime içine sıkıştırılan ana gayeye vusul için: 1. Ana meseleler üzerinde takib edilmesi gerekli politika esaslarım tespit etmek, 2. Memlekete aid umumî ihtiyac ve dilekleri kaydedip görüşmek, 3. Bu ana ve temel işin bütün memlekette diğer bütün büyük işlerimizdeki hız ve düzenle başanlması için lüzumlu olan fikir ve el birliğini kurmak. îşte bu maksadla, dün sabahtanberi, Ankaraya yurdun her tarafından gelmiş olan mümessiller düşünüyor ve görüşüyor. Neticenin müspet olacağından ve bunda da mutlak bir başarış nümunesi gösterileceğinden en ufak bir şüphe dahi gö'terilemez. Bu yazımı, dün köylünün öz mümessili, Eskişehirden kongreye gelen vatandaşm ağzından çıkan ve Türk köylüsünün saf duygulanna tercüman olan şu sözlerle bitirmeği bir vazife addettim: « Bu günü, köylünün kadrini bilen, köylünün yüzünü güldüren, köylüyü derdine ve neş'esine ortak tutan Cumhuriyete borcluyuz. Artık ayrı gayn yok; devlet ve millet kaynaştık. Artık yüzümüz gülecek, derdimiz dinlenecek, yaralarımız deva bulacak.» Tramvay arabaları her sabah kontrol edilecek Fakat sık sık vukua gelen bozukluklar derhal ve yerinde tetkik olunmalıdır Tramvay kumpanyasının dün de, altı kadar arabası Beyoğlu, İstanbul ve Beşiktaş taraflarında bozukluk göstermişlerdir. Fakat, havanın fazla yağmurlu olmaması yüzünden bozukluklar az ol muştur. Yanındaki bir bildiğine, kullandığı tramvayın freni bozuk olduğunu söylediği için Tramvay kumpanyasmı kontrola me" mur zevattan biri tarafından aleyhinde şirkete ihbar ve şikâyet vaki olduğunu ve bu yüzden kendisine iş verilmediğini yazdığımız vatman, hâlâ çahştırılmamaktadır. Zavallı vatman bir arkadaşile hasbıhal ederken söylediği sözün başına belâ getirdiğini görünce, böyle birşey söylemediğini beyan ederek tekrar iş istemişse de henüz kendisine iş verilmemiştir. Bu zatın, vatmanlardan bizzat sorup öğrenerek şirket nezdinde düzeltilmesi için ciddî teşebbüsatta bulunması vazifesi icabı olan bozukluklardan bu şekilde haberdar o lunca, bir zavallı vatmanı tecziye ettirmesi ne elrmdir. Bozukluklar hakkındaki neşriyatanı zın, tramvay arabalarmın gösterdikleri anzalarla teeyyüd ve tahakkuk etmesi üzerine, Belediye Tramvay şirketine yeni bir emir vermiş, tramvay arabalannın her sabah birer birer fennî muayeneleri ya pıldıktan ve hiçbir arızalan olmadığı tespit edildikten sonra vatmanlara teslim olunması ve her sefer sonunda arabalann temizlenmesi şirkete ehemmiyetle bildirilmiştir. Bu hususta sıkı kontrol yapılarak aksine hareket edenler hakkmda takibat yapılacağı da emrin sonuna ilâve edil miştir. İstanbul Belediyesine, halkın hayatım sıyanet için verdiği bu emirden dolayı te şekkiir ederiz. Yalnız bu hususta Bele diyeden, Vilâyetten ve Polis müdürlü ğünden birkaç temennimiz var: 1 Tramvay arabalarında bir arıza görüldiiğü zaman, bu bozukluk hemen tetkik edilmelidir ki araba alelâcele de ~ poda tamir edilip kusur ve kabahat zavallı vatmanlara yükletilmesin? 2 Muhtelif arızaya uğrıyan arabaları Belediyenin emrine tevfikan muayene edip de hiçbir arızaları olmadığını söyli yenler de, bozukluk görüldiiğü zaman tecziye edilmelidir. 3 İhmal ve dikkatsizlik neticesi, başkasmın malını ve canını tehlikeye koyacak surette hareket edenleri zabıta haklarında muamele yapılmak üzere cürmü meşhud mahkemesine sevketmekle mükelleftir. Kanunun bu maddesi, Tramvay kumpanyası hakkında neden tatbik edilmiyor? Meselâ, evvelki gün yoldan çıkan tramvay arabası devrilebilirdi; içindeki yolcularuı hayatı tehlikeye girebilir" di. Böyle bir kaza, ister kaviste değiştirilen rayın fena konulmuş olmasından ister bizim yazdığımız gibi tekerlek bandajlarınm eskiliğinden ileri gelsin, herhalde mes'ulü Tramvay kumpanyasıdır. Tramvay kumpanyası, ihmal ve dikkatsizlik neticesi, başkalarınm malmı ve canını tehlikeye koyacak surette hareket etmiştir. Binaenaleyh bu kaza cürmü meşhud mahkemelerinin salâhiyeti dairesine giren bir suçtur. Oyle olduğu halde, kimse bu kazadan dolayı, mahkemeye sev kedilmemiştir. Neden? Tramvay kumpanyası, halkm malmı ve canını tehlikeye koyan bu bozukluk" lardan ve arızalardan dolayı, bir iki defa cürmü meşhud mahkemesine verilse, bu kanunî hareket, derakab şirketi harekete getirir ve bu bozuklukların bir kısmmm önüne geçilmek mümkün olur. Bütün anzaların eskiyip de tamir edilmemiş arabalardan ileri geldiğine şüphe yoktur. Sağlam ve yeni bir araba, ciddî tamir görmüş bir araba, muntazam ve iyi bir yol üzerinde, hiçbir zaman, bu arızalara uğramaz. Meğer ki vatman acemi ola. Tramvay kumpanyası hakkmda ka ~ nunlarm, mukavele ve şartnamelerinin ihmalsiz ve ciddiyetle tatbikını istiyoruz ve bu istek îstanbul halkmın, hepimizin se lâmeti, hayatı nammadır. Tramvay kumpanyasının küllü aybından başka, Türk memurlanna karşı da hürmeti yoktur. Meselâ, hareket müdürü îspanyol Gomez, Nafıa Vekâletinin kat'î emri üzerine gittikten sonra, onun işlerine hareket şubesi müdür muavini B. Ismet bakmaktadır. Eski bir zabit olan ve göğsünde bir de îstiklâl madalyası ta~ şıyan B. İsmet, İspanyol Gomez'den çok daha liyakatli ve kıymetli bir zattır. Fa kat kumpanya B. îsmete müdürlük vazifesini gördürdüğü halde, onu bir türlü müdür yapmamıştır; îsmet hâlâ müdür vekilidir. Gomez zamanında hareket müdürüne tahsis edilmiş olan otomobil de, bu Türk müdür vekiline lâyık görülmemiştir; tabiî, Gomez'in maaşı da ken" disine verilmemiştir. Fakat, esas davamız bu, değildir. Tramvayların, hergün bir kazaya sebeb olacak kadar tehlikeli bozukluğudur. Biz, İstanbul halkının selâmeti için bu tehlikenin önüne geçilmesini istiyoruz. Ölümünün yıldönümü münasebetile Şair «Bana çok görme ilâhî bir avuç toprağını...» diye Tanrısına yalvarıyordu. Vatan, ondan bir avuc toprağını esirgemedi İdadî mektebinde talebe iken, sarıklı bir edebiyat hocamız vardı. Derse her girişinde cebindeki sarı defterden bize bazı şiirler okurdu. Bunlar, çok defa, «Nabi» den, «Baki» den, «Fuzuli» den, «Sabriişakir» den; Şeyh Galibden, gelişigüzel seçilmiş kaside, naat, gazel gibi parçalardı. Hocamız, bir gün gene bu san defteri cebinden çıkarmıştı. Fakat seçtiği parçayı okumadan evvel, nezleli tesirini veren çatlak sesile: Efendiler, dedi, size bugün «Seyfi Baba» yı okuyacağım!.. Sınıfta, edebiyat meraklısı geçinen arkadaşlar, birbirimize bakıştık: Bu Seyfi Baba da kim oluyordu?... Fakat, hocamız; devam ettikçe, alâkamız arttı: Baba Hastalanmış, yatıyormuş.» Nesi varmış acaba? Kimbiür, komşu haber verdi geçerken bu sabah, Keşke ben evde olaydım, esef ettim vah vah.~ Bir fener yoh mu verinl Nerede sopam. kız, çabuk ol Gecikirsem kalvrtm bekiemeyin.. Zira yoL. Hem uzun, hem de bataktir, daha ulâ kaItntz. Teyzeniz geldi bu akşam değiliz biz yal7115...» PENCERESİNDEN Yemiş, Belediye Reisimizi davet ediyor ö Vatan toprakları Akif için şuheda kaynağı idi D i Geçen akşam, eve geldim, dediler: Mchmed Akif severlik hastahğınm ilk tezahürü, Bal • kan Harbinde başlar. «Rumeli» nin elden çıkmasile neticelenen o büyük bozgun, «Mehmed A kif» in imanmdan maada, herşeyini sarsmıştı. Bütün varlığını kaybeden şair, ellerini mekânı ve semti olmıyan maneviyete doğru açarak, en acı sesile haykırryordu: «Vatansız, hanümanstz bir garibim mülteca yok mu? Bütün yokluk mu her yer, tari bir cyok!» der sada yok mu?» İtiraf edeyim ki o günkü zevk telâkkimiz; «Seyfi Baba» ya karşı hayranlık duymamıza mânidi! Hiç, konuşma dilile, hikâye gibi şiir yazılır mıydı?.. Bu, adeta «bizim türkçe» idi. Bizim türkçe! tumturaklı kelimelerle ifade edilebilen, yahud ifade edilemiyen ağdalı şeylere o kadar alışmıştık ki, «Seyfi Baba» nın samimî hüznünü birden kavnyamamış tık. Fakat gitgide; «Safahab> ı, san defterden safha safha takib ettikçe, kulaklarmız bu yeni ahenge ahşmağa başla dı. Safahat şairine, yazdığı «manzume Ier» için şair payesini tevcih etmekte kıskanc davrananları, onun muvaffak ese>rlerinden mısralar okuyarak ilzam etmeğe, «Mehmed Akif» in yüksek bir şair olduğunu, her vesile ve münasebet dü şiirdükçe önümüze gelene telkine çalışıyorduk. Umumî Harb, Mehmed Akifin has sas sinirleri üzerinde ikinci büyük fırtmayı ıkopardı. Mehmedcik, Çanakkalede döğüşürken, Mehmed Akif de, kendi köş«sin<ie, durmadan, gözyaşı döküyordu: nYaralanmış yatıyor Bir hilâl uğruna Yarab ne güneşler baiıyorl..» temiz almndan, uzanmış Onda sevgi namına ne varsa, vatan anaya aiddi. Hiçbir ferdî neş'e, «Mehmed Akif» in dudaklarında, tebessüm uyandırmağa kâfi değildi. Vatan toprakları, lstiklâl marşı şairi için, şübeda fışkıran bir kaynaktı: Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda, Şüheda ftşkiracak toprağı stksan, şüheda.~ stanbulun bazı kara yolları, kışın, hiç yağış olmadığı günlerde de, deniz vasıtalarından istifade edilmeden geçilemez! Ben bu veciz hakikati, bir iş için Hasır iskelesi civannda dolaştığım gün öğren dim. Üzerinden geçmeğe çahştığım saha, çamurun deniz ve denizin çamur halıne geîişinden hasıl olma melez bir batakhktı! Hindenburg'un Çar ordularını içine düşürdüğü meşhur bataklık, bundan yalnız genişliğile ayrılabilirdi. Yoksa; Yemiş bataklığı, tehlikece ötekinden aşağı kalmasa gerekti. Anlatıyorlardı: İşte şu kıyılarda, moloz boşaltan bir yük arabası, daha geçen sene, hayvanları ve arabacısile birlikte denize uçtu!.. Ve ilâve ediyorlardı: Lodos havalarda deniz, o kadar kabanr ki, otuz kırk metre derinlikte bir saha, baştanbaşa seylâba uğramış bir ova manzarası alır. Bu kaypak ve yağh suların içinde, bağıra çağıra boğulmak iş" ten degildir. Bereket versin cankurtaran sandallarımıza... Sular yükselmeğe başlayınca küreğini kapan koşar. Bu gördüğünüz yerler, döner bir ana baba meydanına... Her dükkânm önünde bir muvakkat iskele ku" rulup dükkândan dükkâna kırk paraya adam taşımr! Onlar anlatırken ben de kendi kendime düşündüm: En büyük hata, yaşadığımız şehri tanımamaktan ileri geliyor. O «mâhi» leriz ki, içinde yüzdüğümüz «derya» dan haberimiz yok! Bu sefer, gene onlar söylüyordu: Şimdiye kadar hiçbir belediye reisini, bataklığımızdan geçiremedik. Umarız ki Lutfi Kırdar, davet beklemeden halimizi görmeğe gelecektir! Ve çamurlar üzerine gelişigüzel atılan ıslak çuvalları gösteriyorlar: Hele şunların ziyanlığına bakm.. Yarın, bu çuvallardaki yemişleri, gene biz yiyecek değil miyiz? Sonra, tekrar ayni bahse avdet ediyörlar: Belediye Reisimizi mutlaka bekleriz! Ayrılırken, birisi arkamdan seslendi: Yağmurlu havada gelsin!.. Bir başkası da ilâveye lüzum gördü:., Çizmelerini giysin de öyle aelsin!.. S.G. Sıhhıye mudurlugu grıp vak alarını tespit ediyor Doktor Osman Şerefeddin, bu hastalığın tesirlerini ve korunma çarelerini anlatıyor Son günlerde havaların günde üç dört defa değişmesi şehrimizde de bir grip salgını husule getirmiştir. Sıhhiye müdürlüğü, hükumet doktorlarına tebligat yaparak mıntakalanndaki grip vak'aları miktannm süratle tesbitini istemiştir. Hükumet doktorlan, yapacaklan tet kikler neticesini müdiriyete birer raporla bildireceklerdir. Gönderilen raporlarla gripin salgın bir şekilde olduğu tahakkuk ederse Sıhhiye müdiriyeti, süratle hıfzıssıhha meclisinin toplanmasını istiyecektir. Sıhhiye müdiriyeti son günlerde bazı ilkmekteblerde yaptırdığı sıhhî teftişler neticesinde mevcuda göre cüz'î bir talebe miktarımn hasta olduğunu tesbit etmiş tir. Grip, ihtilâttan sakınmak şartile üç dört günde geçecek bir hastalıktır. Maamafih ufak bir ihmalin büyük hastalık ların doğmasile neticeleneceği gözönünde tutulmalıdır. husule getirir. Buraların muhatı şişer, kızanr ve bunun neticesi olarak hasta öksürür, boğazı yanar ve burnu akar. Derecei hararet 3838,5 a kadar yükselir. îşte esas grip hastalığı budur. Bu hastalık üç dört gün zarfmda geçer. Fakat tehlike ihtilâtlarındadır. Griple birlikte zatürrie, bronkopnömoni, za tüîcenb gibi ciğer hastalıklan gelebilir. Bunları yapan stofilokol, streptekok ve pnömokoklardır. İşte o zaman, grip uzun sürer ve hatta ölümle de neticelenebilir. Şu halde grip, hastahğında nazan dikkate alınacak olan iki mühim nokta vardır. Birisi gripe ya kalanmamak, diğeri de ihtilâtlarından sakınmaktır. Gripe yakalanmamak çok müşküldür. Çünkü bu hastalık, pek süratle ılerler. Sirayetinden hiçbir memleket kendini koruyamaz. Hatta nekadar medenî olursa sirayet o nisbette süratli olur. Bundan başka bir çok vak'alar hafif seyrettiği için bunlar ötedeberide dolaşırlar ve gripi her tarafa yayarlar. Yalnız grip salgınlıklan esnasında kalabalık yerlere gitmemek, hasta olan evlere gir memek, kendini üşütmemek ve rutubetli zamanlarda dışarlarda fazla gezerek nezleye tutulmamak icab eder. Bundan başka, kendisinde grip hisse denler, yani nezle ve kırıkhğı olanların öksürüp aksırdıkları zaman, ağızlarma bir mendil tutmalar ve bir mendile tükür Gripten nasıl korunulur ? F.G. îzmirde yapılacak Fuar Sarayı İzmir. (Hususî) Belediye Reisimizın, Büyük Fuar Sarayı inşaatına şimdiden başlanması hususunda Ankarada Başvekâlet ve diğer alâkadar makamlar nezdinde yaptığı teşebbüs tasvib ve muvafakatle karşılanmıştır. Hükumet, inşaata yardım edecektir. Bir habere nazaran, saraym, önümüzdeki yıl fuarına kadar bitirilmesi arzu edilmektedir. Hükumetin yardımı da, malî senebaşmda, bir münakale icrası suretile temin olunacaktır. Muhtelif ticaret odalannm, mahsul ve eşyayi teşhir ettikleri paviyon kısımlarma aid 38 bin lira mikdarındaki kira borclarını tediye etmeleri de bu odalara bildirilmiştir. Saraym plânlarını 8 bin liraya Mimar Profesör Gotye yapacaktır. meleri lâzımdır. îhtilâtattan korunma ise, gripe yakalanan adamın hemen istirahat .etmesi, odasından çıkmaması, kendini üşütmemesi ve açık pencere önünde durarak soğuk hava cereyanma maruz kalmaması suretile olur. Gripin tehlikeli ihtilâtahna yüzde doksan hastalar sebeb olur. Hastahklarına ehemmiyet vermezler ve kendilerini üşüterek bir zatürrie husule gelmesine sebeb olurlar. Bundan başka gripin ihtilâtatına karşı bazı aşılar da tatbik edilmektedir. Herhalde bunlardan da fayda melhuzdur.» Gripten nasıl korunulur? Kıymetli dahiliyecilerimizden Osman Şerefeddin kendisile konuşan bir muharririmize gripin ârazı ve korunma çareieri hakkmda aşağıdaki çok faydalı izahalı vermiştir: « Grip, zaman zaman görülür ve bir salgın husule geldıği vakit günde binlerce kişi bu hastalığa yakalanır. Haddi zatında grip vahim degildir. Mikrobu Virüs nev'inden ve gayet ufak olduğu için süzgeçten bile geçebilir. Işte bu mikrob, Surunda ve hava yollarında bir iltihab Mısırda zalim bir hastalığın pençesi lüğünün bir mektubu altında kavrulurken vatan gene bir avuç Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları AHâdiseler, bizim gibi düşünenlere hak toprak kıyafetine bürünerek, karşısma verecek bir seyirde yürüdü. Nice şöhret çıkmıştı. Kimseye şahsî hiçbir işi için mü nonim şirketi Genel Direktörlüğünden şu lerin üzerinden merhametsiz bir silindir racaat etmiyen Akif, artık aciz içindey mektubu aldık: Aşağıdaki yazının neşrı rica olunur: gibi geçen seneler Mehmed Akifin; gı di: 1 Fabrikamız imalâtı şişe ve zuccacidasını vatan ısürabından alan şöhretini Bana çok görme İlâhî bir avuç toprağınu.. ye olarak ild kısımdır. Her iki kısım ima bilâkis hergün bir yeni zafer ilâve edelâtımız, toptan olmak şartüe, tamamen ve Diye Tanrısına yalvarıyordu. herkese serbest satılmaktadu. rek katmerleştiriyordu! «Safahat» şairi, Vatan, ondan bir avuç toprağını esir2 Bütün imalâtımızı kapatmı§ hiçbir günün birinde «îstiklâl marşı» nın da gemedi. Mehmed Akif, ebedî uykusunu şalııs veya grup olmadığı gibi, boyle bir mübdii oldu. grupun fabnkamız mamulâtının tek müşmüsterih uyuyabilir. Ve hele, hiçbir ve terisi vaziyetine girmesine muessesemiz de Mehmed Akif, bu abideleşen mısralasile ile şu dört mısraı; gencliğin etrafını, hiçbir zaman musaade etmez ve edemez. rile şunu ispat etti ki: «Bir şaire münte3 Müessesemizın (100,000) liradan dun bir gönül kâbesi gibi tavaf ettiği meza hayı maksad, bir şişe şarab ve bir semensipariş kabul etmedıği ve aldığı siparışler rında bir daha tekrar edemez: için banka teminatı istediği de doğru dehad» değildir. gildir. Safahat şairi, şaraba değil, hatta şe «Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince 4 Fabrikamız, şişe kısmında ve şışeleGünler, şu heyulâyt da ergeç silecektir! hid analarınm gözyaşına batırarak da, Rahmetle anümak, ebediyet budur amma, rin piyasadakı sürüm imkânlarına gbre maksadın müntehasına erişmek kabil ol Sessiz yaşadım, kim.. Benl nereden bilc hatta 1000 şişelik bir sipariş bile kabul etccktir? mektedir ki bunun ifade ettiği kıymet, şişe duğu fikrinde idi! cinsine gore, 150 200 lıra arasındadır. SALÂHADD1N GÜNGÖR Züccacıye işi çok mütenevvi çeşidlı ve «Mehmed Akif» de mukaddes vatankısmen de modaya tâbi bir iş olduğuııdan t>u kısımda îabrikamızla doğrudan doğruya iş görebilmek için, Abbas Hilmi Paşa şehrimizde 5000 üralık bir sipariş 100.000 liralık değil, vermek kâfıdir. Bu Abbas Hilmi Paşa dün şehrimize gel meblâğ üzerinden sipariş veren herhangi Dün, bir sabah gazetesi, Rusyaya gimiştir. Birkaç güne kadar Ankaraya gi müşteri bir sene zarfında siparişini peyden yapağılarımızın geri geldiği, bir ha derek Reisicumhur İsmet İnönünü zi derpey veya defaten tezyid edebilir. Bir kem hej^etinin bozuk olduğu iddia edi yaret etmesi muhtemeldır. müşterinin bir sene zarfmda fabrikamıza len mallan tetkik ederek So\>yet ticaret geçirdiği sipariş yekunu (200,000) lirayı Isuîduğu takdirde o müşterinin mütebaki mümessilliğine bir rapor vereceğini yaMekteblerde yılbaşı tatili siparişini kabul veya ademikabulde sosjezıyordu. Senebaşı münasebetile mektebler a temiz tamamen serbesttir. Bu suretle herAlâkadar resmî makamlar, Türkofis >nn 31 inden itibaren tatil edilecek ve hangi bir şahsın veya grupun, fabrikamız züccaciye kısmmm yarı kapasitesini bile İstanbul şubesi ve İstanbul Ticaret Borikincikânunun 4 ünde tedrisata başlıya meşgul edecek sipariş vermesine miisaade sası kadar Sovyet ticaret mümessillie;' caktır. olunmadığı gibi, başka müşterilerin sıpade bu haberi hayTetle karşılamıslardır. rislerini de daima imal etmek fırsat ve Yapılan resmî tahkikat, Sovyet Rusya Bir otomobil kasab dükkânı imkânı muhafaza edilmektedir. dan bozuk olduğu için iade edilen bir 5 Fabrikamızda imal olunan züccacina girdi yapa«ı partisi mevcud olmadığı gibi. ye çeşidleri haroıâlem ve bilhassa Anadovazıda mevzuu bahsedildigı vechile Beyoğlunda Rumeli caddesinde bir o lunun tuttuğu ve istediği tiplerdir. Bunîar Sovyet Rusyada «daha böyle nefaseti tomobil kazası olmuş, 615 hususî plâkalı yanında ufak mikyasta daha modern mahkük çesıdler de yapılmakta ise de, esas bozuk. kalitesi siparislere uymıyan» bir araba bir kasab dükkânma girmişt.r. imalâtımız her sene cinsine göre on ve havli yapağı bulundusunun da kâmilen 3/1 numaralı kasab Bürhaneddin Ömer yuzbinlerce duzine sarfolunan çeşidlere hak'katten ârî oldu&u anlasılmıstır. Vardara aid dükkânm kapı ve cam göre tanzdm olunmaktadır. 6 imal etmekte olduğumuz çeşidlerin Vâkıâ son zamanlarda bir Türk fir ları kırılmış, otomobilin de ön tarafı halk tarafından tutulmadığı da varid demasile Sovvetler arasında mukavele hasara uğramıştır. Soför kaçmışsa da ğıldir. Bunun en bariz delili, çeşidlerimiz nin bir hükmü yüzünden 15 balya ka arabadaki karnesinden Maçkada Ayni •üzerinden büyük mikyasta siparişlerin tedar bir parti üzerinde ihtilâf cıkmıs, fa ye sokağmda 64 numarada oturduğu an vali etmesidir. Son söz olarak şunu da ilâve edelim ki, kat hiçbir Türk malınm nefasetine iti laşılmıştır. mamulâtımızın kalite ve metaneti müma^ vaki olmamıştır. Kalb sektesinden öldü sil Avrupa fabrikalarmkinden farksız ve Pyasada. bu şekilde ve yapa»ı ihra Hasköyde Keçec.piri mahallesinde belki de daha üstün olup piyasamızda çok catımızın iyi gittiği bir zamanda. yal Basmacıruşen sokağında 36 numarada rağbet görmekte ve fabrikamızın tam rannız yapa?ılanmıza de^il, di&er ihrac eş oturan Mişon oğlu 63 yaşında Yasef, e dunanla çahşmasını temin etmektedir » vamıza da müessir olacak şekilde yapı vine gitmek üzere Parmakkapıdan geÜvey oğulla baba arasında lan bu neşriyat teessüfle karşılanmıştır çerken sektei kalbden düşüp ölmü^tür. Beşiktaşta Şairnedim caddesinde 36 Saat çalarken yakalandı Bir izah numarada oturan duvarcı Ahmed oğlu Tophanede Kireçkuyu sokağında 23 Hasanla üvey oğlu Mehmed oğlu Ah N. Zygomala ticarethanesinden aldığımız b'r mektubda, bu müessesenin No. da oturan sabıkalı İbrahim, Çarşı med arasında kavga çıkmıştır. Ahmed, her türlü markada madenî yağ sattığı içinde Kemalin cebinden yankesicilik kavga esnasında çakı ile Hasanı sırtınhalde virol yağı satmadığı bildirilmek suretile saatini çalarken suç üstünde dan yaralamış, yakalanmıştır. Yaralı, hastanesine kaldınlmıstır. yakalanmıştır. tedir. Şişe ve cam f abrikası müdür Asılsız bir neşriyat