21 îkinciteşrîn 193") CUMHURTYEl BIR JEVAHATIM NOTLAR1 Adalı Mehmedle karşı karşıya.. Uydurma Sancak meb'usu, «Aldanıyorsunuz, diyor, ben Suriye Meclisine memlekete iyilik için gittim. Ankara (gitme) deseydi, gitmezdim» Yazan: KANDEMÎR Iktısadî hareketler Bu iş neticesiz kalmamab İpekli kumaşların standardizasyonu işinden bahsetmek istiyoruz. Bu husustaki nizamnamenin tatbık mevkiine konulması dahilî istihsal ve istihlâk piyasasında bir hareket uyandırdı. îpekli kumaş fabrikaları mütemadiyen yeni standard Bursa krepdöşini, krepdöşin, krepbirman, krepmaruken, krepsaten, krepdamurları imal ederken diğer taraftan ticarethaneler ellerinde kalan takriben 1 milyon lira kıymetinde 250,000 metro kumaşı damgalatıyorlar. Koridorlarından daimî bir sükun havası esen Ticaret Odamız bile bu hummalı faaliyetten nasibedar oldu. Odaya hergün on binlerce top damgalanmağa geliyor. Hiç şüphe yok ki, yeni standard nizamnamesinden halk kadar dahilî ticaret ve yerli sanayi de müstefid olacak ve birçok faydalar temin edecektir. Ticarette esas olan emniyetin bu suretle teessüsü mümkün olacaktır. Yalnız bazı noktalar zihinlerde bir istifham belirtmekte ve isin ciddiyetine mübhemiyet karıştırmaktadır. Nizamname tatbik mevkiine girdiği halde bunun kontrolunu yapacak makam meydanda bulunmamaktadır. Standard nizamnamesi haricinde kalan kumaşların hakikaten damgalanıp damgalanmadığmı kim gözden geçirecek? Standard kumaşların kontrolunu neresi yapacak? Standard kumaslarda nizamnamenin aradığı atkı ve çözgü adedi hangi mütehassıslar tarafından araştırılacak? Bu işte vukuu muhakkak olan kaçakçılıkla hangi makam meşgul olacak? Bütün bunlar bir türlü cevabı verilemiyen bir sürü meçhuldür. Bunlardan ne nizamname bahsediyor, ne de başka bir kararla tasrih edilmiştir. PAZAPDAN PAZABA PENCERESiNDEN Merhametin mevsimi olur mu? Bir dava tehdidinin cevabı Necaşinin parasızlığı Tek başına seyahat Kanada'nın meşhur beş kardeşi Merhametin mevsimi olur mu? Kış geldiği zaman kuşlara ve fakirlere acırız. Kuşlar için merhametimi zin, böyle, bir mev sime tâbi olmasını anlıyorum. Zira bu zavallı küçük hay vanlar, yazm, gök lerin parlak ve sı cak enginlerine sığınırlar; fakat kışın barınacak bir yer bulmakta güçlük çekerler. Fakirlerse yaz kış muhtacdırlar. Neden onları yalnız kışın düşünürüz? Yaz sıcağı, kış soğuğundan daha rru az korkuncdur? Karda donanlar varsa, temmuz sıcağında bayılanlar, ölenler yok mu? Hem bir hesab ediniz: Kışın hararet tedarik etmek mi daha pahalıdır, yazm serinlik tedarik etmek mi? Kışın soğuktan titriyen bir adam, sıcak bir kahveye girerek, beş kuruşluk bir çayla vücudünün içini, dışmı ısıtabilir; fakat yazm, bunaltıcı bir şehrin en kalabalık yerinde taş kıran isçi serinlemek için ne yapar? Sayfiye, plâj, tren ve otomobil gezintileri, buz dolabı gibi serinletici şeyler, azçok parası olanların ele geçirebildikleri nimetlerdir. Acaba neden fakirlere yazdan ziyade kışm acıyoruz? Hakikî bir merhametin mevsimi olmaz. KÖŞE m m m m t m a m m m m m m Ve bolluğu 44 Bilmem içiniz de, Hatayın meşhur Adalı Mehmedini tanımıyan var mıdır? Hani şu, kiır.in tarafmdan seçildiği belli olmadan, Antakya meb'usu yum, diye Şama gidip, Suriye Meb'usan meclisine postu seren zatı muhte rem!.. Malikânesini Asi Adah Mehmedin konağmda ve kendisile karşı karşıya nehri üzerindeki bir küçücük adaya kurduğu için, bir pehli yorlar, Suriye intihabatına iştirak etmi van gibi anılan bu yetmiş beşlik altın yorlar diye vuruluyorlar, ölüyorlardı. babası pirle görüşmek isted'ğimi duyan Çocuklar bile; Suriyeyi istemiyoruz diye dostlar, hep bir ağızdan «mümkün değil bağınyorlardı. Türkiye ile Fransa arasınseni kabul etmez, beyhude uğraşma..» di da bu mesele üzerinde notalar teati ediliyor, Sancak davası Milletler Cemiyetine yorlardı. Fakat ben ahbablardan ziyade ne o gidiyordu. Siz. bütün bu hareketler ortalursa olsun müthiş bir vicdan azabı için sında Ankaranın sesini duyamıyacak, sede kıvrandığını tahmin ettiğim ihtiyarın, zemiyecek kadar sağır mıjdmız? Bana doğrudan doğruya birşey dederd yanmak için çırpındığmdan emin olduğum ruhî haletine ehemmiyet veriyor, mediler ki... Bir dava tehdidinin c~vabı Ve, bu işin içinden kolay kurtulamıyave bu kanaatle hareket ediyordum. Ismini söylemeğe İlk müracaatimde, tahminimde aldan cağını anlıyan meşhur Adalı, bir garib lüzum görmediği manevraya sapmak istedi: madığımı gördüm. Yapılan hareket çok mühimdir ve miz tanınmış bir mu Hem ben, dedi, Hatayın bugünkü bundan sonra tatbik mevkiine girecek olan harrir, kapıcısına siBüyük bahçenin dış kapısmda bizi karşılıyan bir bende, önümüzde yan yan kurtuluş şeklinden asla memnun değilim. standard nizamnamelerinin bir başlangı gara aldırır, parasmı * Hatayın Türkiyeye iltihakını isti cıdır. Fakat bu iş neticesiz kalmamalı. giderek yol gösteriyor, ve ben, Allah bi Ben, vermeği unutur. (Belki de zarurî unutlir ya, bu adama soracağım şeylerin hiç yorum. kanlıklardan birine uğramıştıî) F. G. Bu sözü işitmemiş görünerek, gene sorbirini, henüz kafamda derleyip toplamış Aradan bir zaman geçer, kapıcı kendum: bulunmuyordum. disine şöyle bir mektub yazar: Onunla, köşkünün önündeki havuzun Şimdi ne yapacaksınız> «Saym bay! başında karşılaştık. Bitarafım. Bitaraf kalacağım. «Geçenlerde aldırdığmız sigaranın beSolgun yüzünden de büyük kırmızı fe Yani? deli olan yirmi kuruşu acele bana gönsi, başında bir yük gibi duruyordu. Burada müfritler var, mutediHer dermenizi, aksi takdirde mahkemeye mü Buyurunuz efendim, diyordu, bu var, bitaraflar var. Müfritler. eğer asa racaate mecbur kalacağımı arzederek yurunuz, gözlerimiz yollarda kaldı, hoş nz, keseriz demekte devam ederlerse kaysaygılarımı sunarım.» geldiniz, safa geldiniz... bedecekler, mutediller biraz canlanırlarsa Muharrir, kapicının istediği para ile Yanyana oturduk. kazanacaklar, bitaraflar da akıllı uslu beVaber şu mektubu gönderir: Uzun uzadıya mukaddemeye lüzum hareket ederlerse telifi beyne muvaffak «Sayın kapıcı! ! Cevad Rifat isminde biri Yahudiler görmeden, ona belki biraz damdandü olacaklardır. Benim rolüm de işte budur. «Nasılsa unutmuş olduğum borcdan aleyhine bastırdığı kartpostallan seri ha şer gibi oldu amma şöyle dedim: Ve bir parça düşündükten sonra: beni kurtaran parayı size gönderiyorum. « Adalı Mehmed diye, yurduna, Politikadan ayrılamam, dedi, çün linde neşretmek iddiasile muhtelif anasın Bu mektubu size getiren adama parayı milletine fenalık etmiş bir hain tanıyo kü bu memlekette asayiş ve huzur tees • biribirine tahrik suçundan dolayı birinci aldığınıza dair bir kâğıd vermenizi, aksi ruz. Bu, siz misiniz?» süs etmezse bundan en büyük zaran gö ceza mahkemesinde muhakeme edilmek takdirde emniyeti suiistimal ve dolandırıtedir. Ayni suçlu aleyhine Iğnelifıçı adile Omründe, kendisine hatta sadece (A recek benim. cılık suçundan dolayı hakkınızda kanunî neşrettiği bir mecmuadan dolayı da ayrı dalı Mehmed) diye hitab edildiğini bile Meb'uslukta gözi'.nüz var mı? takibat vaptıracağımı beyan ederim.» bir dava açılmıştı. Dava, ikinci asliye ceişitmemiş ihtiyar, koltuğunda geri geri gi Halen meb'us değil miyim? Necaşinin parastzlığı za mahkemesinde görülmektedir. Suçlu derek, sarsıldı. Biz öyle birşey bilmiyoruz. Necaşî sahiden parasız kalmış, evinde Ve ötede, Antakyah olan foto muhaDurdu, bir hayli daldı, daldı da eski nun her iki mahkemede de duruşması ya yakacak ateş bulamıyormuş. Bir Fransız pılırken, davalann tevhidi meselesi ortabirimizin birdenbire rengi atmış, şaşkın bir hikâyeyi tazeledi: ya sürülmüştü. İki mahkeme arasında, muharriri alay ediyor: «Mussolini ona hali vardı. Şam meclisine meb'us gidişimi nedavalann tevhidine lüzum olup olmadığı yardım etsin!» diyor, sonra lâkırdıyı çeviDevam ettim: den affetmiyorsunuz; bir türlü aklım erriyor: «Hayır, hayır!... Mussolini'nin ne Sizi bugüne kadar böyle biliyo miyor. Düşününüz ki ben şu dakikada noktasından bir ihtilâf başgöstermiş bu kabahati var? Duçe ona vaktile tahtında ruz. Bunu bile bile karşmıza geldim. Ve hâlâ Suriyeliyim, ve bir Suriyeli olarak o bulunuyordu. güzel güzel oturmasını temin eden makul sizden bu günahmızın hesabını sormak is intihabata iştirak etmeseydim, işte asıl o Ihtilâfın tetkiki işi, neticede yüksek va bir teklifte bulundu; fakat Leman gölü tıyorum. Eğer bu kanaatimizde aldandı zaman Suriye nazannda bir hain ol zifeli ağırceza mahkemesine verilmiştir. kenarında lâklakiyatla vakit geciren dipğımızı zannediyorsanız, bizi tenvir ede maz mıydım? Dün, ikinci ceza mahkemesinde Iğnelr lomatlar, krallar kralını bir sürü vaidler bilirsiniz! Biz buradaki insanları Suriyeli de fıçı davasına devam edilmiş ve ağırceza le aldattılar; şimdi Necaşiye para vermek Ne tuhaf... Gülümsedi: nın bu ihtilâflı mesele hakkında verdiği onlara düser.» ğil, Hataylı tanıyoruz. Ben hain değilim, dedi. çünkü kimkarar okunmuştur. Bu karara göre, her Keyifli keyifli ellerini uğuşturdu: Milletler Cemiyeti sabık Habeş Imseye hiyanet etmedim. Eğer Suriye mec Demek ki ortada hiyanet filân mev iki dava, mahiyetleri itibarile ayni oldu paratoruna maddî yardımlarda bulunmalisi meb'usanına Antakya meb'usu olarak zuubahs değil de, sırf bir noktai nazar ih ğundan ve suçlu mevkiinde de ayni şehıs ğa razı olabilir amma bu tarzda himayegittiğim için bana hain diyorsanız, alda tilâfı var. bulunduğundan bir tek mahkemenin bu lerin sonu geleceğinden emin değildir. nıyorsunuz. Ben oraya memleketime bir isle mesgul olması münasib görülmüş ve Hemen keyfini kaçırdım: Necaşiye para verse arkasından Ispanya iyiliğim dokunsun diye gittim. Eğer ben Hayır, bu ihtimali aklmızdan çı davalar tevhid fdilmistir. Sudu aleyhine harbinde yenılecek ve hudud haricine agitmeseydim, belki soyu sopu belirsizin karınız. Mesele şudur: Bütün Hatay acılan her iki davaya da bundan sonra tılacak şeflere de yardım etmek lâzım gebiri giderdi de.. Türkleri Suriye intihabatına iştirak et birinci asliye ceza mahkemesinde bakıla lecek; biraz sonra Çin başkumandanı Deniz telsizi E ne yapardı? memek karannı vermişken şahsî menfaat caktır. General ŞanKayÇek kapıya dayanacak Liman idaresi, yeni yapılacak yolcu Arabcamiinde oturan Süleymanın 9 Sancak Arabdır, Suriyeden aynl lerine düşkün üç beş kişi bu millî birliği ve arkasından da bir sürü generaller..., salonu kulesine bir telsiz koymağa ka vaşmdaki oğlu Selim, dün Beyoğlundan mak istemiyoruz, diye barbar bağırırdı, bozmak kasdile ortaya çıkmıştır. Ve bıur Çocuğunu düşüren kadm Milletler Cemiyeti, şimdiye kadar söz rar vermiştir. Ppsta idaresile temasa gecerken şoför Ahmedin idaresindeki iyi mi olurdu o zaman? ların başında siz vardınız. Mahmudbev nahiyesinde oturan Fat le müzaheret ettiği milletlerin mağlub girisilmiştir. Bu telsiz, kara sularımızda 1828 numaralı otomobil altmda kalmış Bu bağırmasmdan ne çıkardı? Vallahi öyle değil.. Eğer ben hay:r ma isminde bir kadın, cocuk düşürdü şeflerini çatısı altında himaye etmeğe kal ve haric limanlarda sefer yapan Türk tır. Ortahğı karıştırırdı, Avrupaya, Cedeseydim, hükumetim, Suriye beni ceb ğünden bahsederek tedavi edilmek ü karsa pek kısa bir zamanda darülâcezeye vapurlarmın vazivetini alâkadar müesAğır surette yaralanan çocuk, hastamiyeti Akvama telgraflar çekerdi, Tür zere, Bakırköv Doğum evine kaldınl seselere bildirecektir. ren iştirak ettirmez miydi? neye sevkedilmiş, şoför yakalanmıştır. dönmekten korkar. kiyeye fenalık etmek isterdi. Ben bunlamasını istemistir. Fatma, üç gün evvel *** Dediğinizi kabul etmiş görüneyim. doğum evine kaldırılmıssa da tedavı rm hiçbirini yapmadım ve yapılmasına Dün ak=am üzeri Sirkecide sandalcıFakat o esnada çantanızı alıp, bir hasta nin tesiri görülemiverek ölmüştür. mâni olmak için Şama gittim. lık eden 60 yaşlarmda Muharrem. köplık bahanesile, seyahate çıkarak buradan Adliye hekimi Salih Haşim, dün do Başka hiçbir sebeb yok mu? rü üzerinden gecerken Musamn idare Var... Intihabat sııalannda bir sü uzaklaşamaz mıydınız?. Sonra da, biraz ğum evine piderek cesedi muavene etsindeki 2396 numaralı otomobil çarp rü kendinı bilmez kapıma gelerek; (nam evvel (Ankara, meb'us olma deseydi, ol miş ve gömülmesine izin vermiştir. mıstır. zedliğini koyarsan, meb'u* olursan, seni mazdım) diyen kimdi? Vücudünün bircok verlerinden yaraHastanede yatırılacak dere Bendim! lanan ihtiyar hastaneve kaldırılmıştır. şöyle ederiz, böyle ederiz) diye bağırıp cede hasta değillermiş Gayriihtiyarî gülerek yüzüne baktım . durdular, onlara da kızdım. Çarpıştılar Ve sordum: Bir Türk herşeyin üstünde yurduKuruçeşmede evi yanan balıkçı Sü Dün sabah saat 7 raddelerinde kur reyyanm yançından yarah çıkan eşi ile nun menfaatini görür, onu duşünür. Siz, Yaptığınıza nadim oldunuz mu? tulus Bevazıd hattında işliyen ^401 bilmiyorum eğer olduysd bile kapınıSesi canlanmış ve galiba biraz sinirlen çocuğu. Çocuk hastanesinde tedavi enumaralı otobüs. Yıldız sineması önündildikten sonra yaraları yatırılmalarmı zın önünde görültü edenlerin seslerini mişti: den gecerken vatman Ahmed idareirlicab ettirecek derecede olmadığı için değil bilmiyorum eğer varsa vicdanını Olmadım, dedi. deki tramvavla c?rmsmıstır. Otobüs hapoliklinik tedavisine tâbi tutulmuş zm sesini dinliyecektiniz. sara uSramı^tır. Bu vüzden sevrüsefer Buruşuk derisinin altmda damarlan lardır. bir müddet durmu<;tur. Vicdanım da var. din'm imanım hırsla şişmiş, kıpışık gözleri kinle sulanmış da... bu tonton sakallı ihtiyarla başka ne ko!ki hırsız rim, red buyurmayınız. Her emrinize ha O halde? nusabilirdim. Ev\'elki sabah saat 5 te Ca»aloğlunda Ankara hükumeti bana (meb'us O da bunu anlamış, Antakyanın su zırız, beni bir baba biliniz, diyordu. Eminönü Halkevi arkasmda 16 numa Bu, onun, köhne şark taktiğile, beni olma!) deseydi, olmazd'm ralı Giridli Hamdiyenin evine bahçe yundan, havasından, bağmdan, bahçesinavlamak için, ayak üstünde oynadığı son İhtiyar muhatabıma dik dik baktım den bahse başlamıştı. Merasimde bulunanlar den hırsız girmiştir. Hırsızları tesadü Friedrich Blunck, muasır Alman edebi fen gören evin kızı, feryada baslamış ve kozdu. ve: Dün saat 17 de Beyoğlundaki Tou Kalktım. bütün mahalleli pencerelere ko^muş O günler, hatırlayınız, dedim, Yüzüme uzun uzun baktı, ve neden tonia Kulübünde Istanbulda ilk defa ola yatı hakkında bir konferans vermiştir. Artık ayrılıyorduk. Birdenbire değiş bir Merasimden sonra, davetliler sergiyi lardır. Feryadları duvan devriye muhtariyeti vaktile kabul ve tasdık edil miş, kırk yıllık ahbab tavn takm sonra; bugünkü ilk imtihanda aldığı sıfr rak tertib edilen Alman kitab sergisinin şey çalamadan kaçmaaa baslıvan iki miş olan bir memlekette kıyamet kopu mıştı. Çok samimî, sıcak bir eda ile bana: rı tükettiğinin de farkına varabildi gali küşad resmi yapılmıştır. Serginin küşad gezmişlerdir. Sergide teşhir edilen 1200 yordu. Cumhuriyet bayramımızı kutlularesminde bulunmak üzere sureti mahsu kitab meyanında Türkiyeye dair on üç hırsızın arkasından koşmuş ve yakala Otelde rahatsız olursunuz, eşyanı ba. mıştır. dılar diye Türkler işkenceye maruz kah zı aldıralım, evim sizindir, çok rica ede sada Berlinden gelen Alman edibi Hens kitab vardır. Sergi bir hafta açıktır. KANDEMÎR (İğneli fıçı» ve kart davaları Yahudiler aleyhinde olan davalar birleştirildi azetelerimizin birinde sekiz satır uzunluğunda bir cümle gördüm. Malum ya, bu gibi cümleler nefes alına alına, (ve) lerin yanında minnet duyulmak şartile durula durula Tek başına seyahat okunur, sonunda da candan yürekten bir Geçenlerde, tiyat«elhamdülillah» çekilir. ro pıyeslerıle meş Lâtifeyi bir yana koyalım, ciddî olup hur bir Fransız mudüşünelim: Dilimizin sadeleşmesıni dil harriri öldü: Franbirliğile istediğimiz, bu dileğimize en gecis de Croisset. O niş mikyasta erdiğimizi de görerek hakh yalnız büyük bir tibir sevinc duyduğumuz halde arasıra yatro müellifi de cümlelerimizi (ve) lere boğmaktan niçin ğil, ayni zamanda kendimizi alamıyoruz?.. Acaba eski ağıüyük bir seyyahtı. za yeni tad meselini yeni ağıza eski tad Bir gün, dostları arasında, seyahatin şekline sokarak okuyuculara Eylul muen güzel şekillerinden bahsolunuyormuş. harririnin her satır başına oturttuğu (ve) Biri der ki: leri mi hatırlatmak istiyoruz? Ben kalabalık bir arkadaş grupile Tanzimat devrini kuran, yaşatan vzyola çıkmaktan hoşlamrım. yan edibler: Croisset bağırır: Çıktıkça lLsan tablatlnden Aman, aman! O çok rahatsız şeyElbette duşer fesahatlnden dir, ben tecrübesini yaptım; insan, başını dinliyemez. derlerdi. Fakat cümlelerini şu biçimde yaBaşka birisi: zarlardı: Hayır, der, en iyisi, tek bir dostla «Beni nevimiz üç, dört bin aeneJenfceseyahat etmektir. ri bunca bârani belâ ve hunabei istilâ tuFransız muharriri buna da itiraz eder: fanlarma uğramij iken esrarı tabiatı id' Yok canım, iki dostu birbirinden rak ve hafayayi ma'rifeii isüdrake sarfeiayırmak isterseniz ikisini bir arada yola tiği ikdamat sayesinde öyle bir mertebei çıkarınız. i'tilâye vâsıl olmuştur fd tasavvuru akd Peki, sevilen bir kadınla beraber lara hayrct verir.» seyahate de bir diyeceğin yok ya? Bu ibare Namık Kemal merhumun O da fena. İnsan ya sever, ya se dur. O devirde sade, hatta pek sade sa« yahat eder. Ikisi birden olmaz. yılıyordu. Çünkü onunla arkadaşlan» Öyleyse çaresi nedir? «.Ekser iübbani sükkani asitanenin ha* Yalnız yola çıkmak! Atalar sozü, li, haylı zamandır fıkdam terbiyetten seyahat etmenin biraz ölmek demek oldu naşı ucubei cihan ve ademi farkı şeynü ğunu söylemiyor mu? ölürken yalnız ba şan ile hareketleri mutabıkı melâibi sıb' Mmıza yola çıkacağız! yan olduğu.» Kanada'nın meşhur be$ kardeşi şeklindeki yazılara harb açmışlardı, kendf kalemlerinden nisbî bir sadelikle çıkan cümleleri edebiyatta yenilik sayıyorlardı. Biz ne yapıyoruz, neden Namık Kemalin sekiz on «ve» li cümlesini sadelik nümunesi saydıracak surette uzun cümlelere rağbet ediyoruz? Bu sualin cevabı: Düşüncesizlik'ten başka bir şey olamaz. Hele bir kısım muharrirlerimizin ikidebir «ve ne de» demeleri karşismda: Kanadanın meşhur beşizlerinden bahEy taraftan mekalât nüvlsl «ve ne de» sedildiğini mutlaka duymuşsunuzdur: Bir Acaba kaç ve ne de sarfolunur blr senede? batında dünyaya gelen bu beş kız kardeş, doğmadan veya doğar doğmaz ölen, dememek elden gelmez. (Ve) siz yazmağa çalısalım!.. cılız ve hastalıklı bebeklerden değildirler; M. TURHAN TAN gürbüz, kanh canlı, sevimli çocuklardır. Şimdiye kadar bir milyondan fazla turist, Kanadanın bir köyüne giderek beşizleri küçük bir dühuliye mukabilinde ziyaDün, pivasada yeni serbest ithal re ret etmişlerdir. Tabiî, bu küçük dühuliye jiminde en mühim rolü oynıyan ve en lerin milyonla darbedilince ne büyük bir ziyade mazharı müsaade memleket muservet meydana getireceği besbelli. Üs amelesi gören yerlerden gelen eşyava telik beşizlere dünyanın her tarafından tatbik olunan dokuz aylık devreli eski hediyeler yağıyor. Bu yavruların yalnız rejim hükümlerinin üç ay için daha uanası babası değil, doğdukları köy bile, zatılacağı şeklinde bir şayia dolaşmağa seyyah akmından zengin olmuş. Dünya baslamıştır. Bu dokuz aylık devre nisanda bit gazeteleri beşizlerin servetinden bahsedimektedir. Anlaşmaların zarurî icabla yorlar. nndan olan bu şekle göre başta AlmanFakat asıl servet, Kanada gibi, bir ba ya olmak üzere en ziyade mazharı mütında beş sağlam çocuk doğuran analara saade memleket muamelesi gören yersahib olmaktır. Bizim güzel Anadolu lerden gelen eşyadan yeni ithal rejimimuzda da böyle ne velud kadınlar var. nin bir kısım maddelere koyduğu yükBir batında beş çocuk doğurmasalar bi sek gümrük resmi almamamakta, fakat le, birkac batında on, on iki çocuk yapan bu eşya yeni rejimin icablanndan istimemlekete lar nadir değil. Fakat biz, çok çocuklu fade ederek kontenjansız girdiği için sanayiimize aid bir rekabet aileleri sevindirrhek için hiçbir şey yapmıyoruz, hatta onları himaye eden kanu mevzuu olmaktadır. Sanayiimiz bu suretle karşılastığı tecrübenin lmtihanım nu bile tatbik etmiyoruz. Onun için bizmuvaffakiyetle vermiş olmakla bera de her ana, bir batında b»ş çocuk doğur ber ne de olsa bunun biran evvel nihamaktan korkar: yet bulması da beklenmektedir. Talihin bes kardeş denilen sillesini Öğrendiğimize göre. pivasada ısrarla yiyecekmiş gibi! dönen bu şa^a, müsbet bir esasa isti SERVER BEDİ nad etmemektedir. Pivasada dönen bir savia Otomobil kazaları Teutonia kulübünde açılan kitab' «ergisi 1