Cumm 12 Mart 1907 AnkaraHalkevinin ıl(îıicı resim ve heykel sergisi Görülen eserler, genclerimizin günden güne daha mütekâmil, daha olgun seviyeye lerini isbat ediyordu Kibar misafir! Malatya meb'usunun evini soyarken yakayı ele verdi Meşhur sabikallardan Paşazade Meh-| med Said, dün saat 15 te Sundiyede Ma- atya meb'unı Mahmud Nedimin köş < kline gitmiş ve kendisine kapıyı açanı E- mine adındaki hizmetçiye büyük bir ne zaketle; Meb'us Mahmud Nedim Beye - Tendi evdeler mi? demiştir. Emine, Mahmud Nedimin evde olma- Aığını söyleyince sabıkalı ayni nezaketle — Ben Malatyadan geliy aumuza verilmek üzere bir kart yaza yım da kendilerine verirsiniz. Diyerek kapıdan içeri girmiştir. Ezine, saf bir kadın olduğundan sa- bikahıdan güphelenmemiz - ve kendisini misafir odavına almıştır. Kadıncağız bu kibar (1) misafiri odada yalmız biraka- Tak köşkün alt katında mesgul bulmur- ken Mehmed Suid odalardaki dolabları açarak bulduğu kiymetli eşyaları topla mağa başlamıştır Mehmed Sald, kaçmak - üzere iken Emine yukan kata çıkmış ve vaziyeti gör Tünce pencereleri açarak feryada başla- Sokakta devriye — gezen bir polis, bu acı feryadın geldiği tarafa değra koy - muş ve kaçmak, Paşazad ol Refik Eptkmanın, soğda Halkevlerinin yildönümünü — Ankara | Halkevinde Ar şübesindeki / resam ve heykeltraş üyeleri ve yetişirilmekte olan amatörler de bir resim sergisile kullula » auşlardı. Sergiyi büyüklerden, münev - iverlerden, genclerden ve halktan birçek | kimseler tekrar tekrar dolaşmak ve on-) Jarn naktai mazarlarını öğrenmek fıraa-| tana kavuştuk. Sergiyi gezmelerine şahid olduğumuz birçok ziyaretçilerin - bitçok| yerine bütün de kullansak - gene yerinde| olur geçen sergiden daha ileri, daha gu varla, daha düzgün bir san'at / görmekte| ötifak ettiklerini kaydedebiliriz. Portreler, bühassa / heykeller, geçen seferkilerden daha mütekâmil. daha ma- malı, daha işlenmiştiler. Halkevinin. saz. atkâr üyeleri, bu ülkü mebedinin içinde san'atların daha çok saydıracak ve sev-| Girecek bir olgunluğa yükselmiş bulunu - yorlardı. Sergiye iştitak eden restam ve| heykeltraşların isimleri, evvelce, bu sü. tunlarda bile kaydesilmiş olsa, — kendini güzel san'at sevgisine feragat ve şuurla veren bu yürd kiymetlerini tekrar an - azakla zevk düyanız: Sergiye Hâmid Gürel 6, Tkian Ki burçak 3, Kerim Biçakçi 6 Mahmud “Akok 4, Mahir 5, Nutrat Suman 7, Nü-) settin Ergüven 2, Onman Ural 3, Refik Epikman 3, Refet Başakçu 4, Rıza, 3. Sabti Fettah Berkel 10. Salih Urallı 1.| Seyli Turay 5. Sadık Göktuna 9, Saib &, Sami Karaban 6, Şerif Rentgörür 6İ parçasile iştimk etmişlerdi. Yozgadda resim muallimi — Ahmedin 'de Ankarada tatil günlerinde açmış ol duğu bir tergiinden kalan birkaç tablosu | göze çarpıyordu. Gene son günde, Halkevinin ön cep - hesindeki mermer salonun bir - kenanır da tahta ayaklar üstüne sıralanmış tahlo- | Tardan başladık. Hu suradan ilk resimler Saiba inkilerdi. Portrelerine bu — sefer Biraz daha itina ve canhlik koymıya mur-| vaflak olduğunu memnuniyetle - gördük aHacbayramo dan bir köşeyi — gösteren tablo biaz fazla — foloğraf ” sadakatine sapmasa ve ehirfet « kaçmasa pek çok muvaffak olmuş bir tabla - sayılabilirdi. Yanında - Hâmid Gürelin — poşatlarını seyrediyorduk. İstanbul melânkolisini an- Jatan bir tabloda İngilteredeki resim ser. tülerinde bayran olduğum mülekâmil kü. gük tablolardan bisim seyrediyorum san dim; o kadar tan'at vardı ve ayni - a. manda yerli ve erijinal olmasını becer - tesbite muvaffak olmuş bir mükemmel e- Elinin, çenevin ve dudakların bö. tün Bir dünyayı hayran eden ve bir de hanın azmini teressüm etiren çizgilerini| keşfe benzer bir seziş ve görüşle madende| desbile muvaffak olmuştu. Bu vergi bize Halkevi atölyesinde ça- ışan amatörlerden Sadık, Refet, Rifki 've Kerimin bir olgunluğu / gidişin ati müjdecileri olan değerl. denemelerini de) ver yer zevkle ve ümidle seyretmek ime kânmı da veriyordı Mahmud ve Şerif, Ankara Halkevinin emekli üyeleri muvaffakiyetli portreleri ve tablolarile bizi ikinci salona girer gir- mez kapıda, birer ev sahibi halile selâm- hiyorlar gibiydi. Refik Epikmanın Sıvar köngresinin ilk toplanacağı günde salo - mun halini bütün sadakatile tecessüm et tiren tablosunda - Halkevlerisin - iakdlâb müzelerine istediğimiz tablolarin bir ör 'neği olmak hassası vardı Seyfinin bütün mimari huzusiyetlerini, yengini ve balla tozların koyarak vex - mettiği bir eİç Ankaran - tablosu / vardı kiz uzun uzun, ürpere ürpere seyredili - yordu. Nurettin Ergüvenin - bir - kadın portresinde duyulmuy, sezilmiş ve - içle kummatı yaşanmış bir esere başlangıcı nın izleri vardı. Hümid Gürelin Atatürkü ecnebi heykeltraşların tecessüm - ettirdiği mahdud cephelerden görmeyi geride takarak, aymni milletten olmanın / vere insiyaki bir salâhiyetle deha başka cep-) belerine nüfuz eden, asker Atatürk kadar| Siyasi, enlelektirel Atatlirkü de resmet - meğe çalışan heykelinde enginliğe çalan lerijinal çizgiler vandı. Bu sergi, bize san'atkârlar topluluğu| 'nun verdiği feyizli neticeyi ve uyandırdr d semereli gayreli göslermekle, Halkev: Tetindeki san'at hareketlerinin İüzum ve faydasını bir daha meydana koymuş ol du. Tüket İnöerinün t Özüme mişti: daha pentür, deha toprak olan #Ankaradan bir közes tablocuğunu her- kes tekdirle seyrediyordu;. bulutlar, tler ve toprak parça parça ayni maddı 'nin mühtelif tezahürleri halinde, birbiri ne yakın katlıkta gibi dürüyor ve tabüi - Tiklerinden hiç birey kaybetmeden bir mükemmel tenk armonisi gürteriyorlardı. Biraz ölede, bu sergiyi meydana getir adaşlarını Halkevi nin çatını allında birleştirmek için gay - retlerin en güzelini ve en feragatlisini gö teren Refik Epikmanın bir kadın portresi göze çarpıyordu. Çok muvaffak bir por-. tze, Kumaş ve yüz tenklerinde yeknesik-| liğa benziyen, fakat yalmız canlı ve car-| vaz görünüşle ayrılan bir venk birliği. Fırçanın vurukuşundan ayni vengin nere-| sünde deri başladığını başka bicbir fark olmasa ve aza kınmlarını kapasanız ge- 'e farkedebileceksiniz. Nusratın bir kirmizı kadın tablosu da enilmiyecek şey değildi;. vesimde yar| 'am gibi zihinde tamamlanmış bir taslak. Selih Urallının «Çiplak kadın? tablosur 'da İnce örgülü, ahenkli ve içimi, baktıkça gehevi duygulardan çok başka ve yük- sek şeylere götüren bir mana vardı. Sab- Ti Fettahin Üskübde bir sokak - tablası, kendinin ve bir ihtiyarın tablosu mükem- mel, orijinal san'at eserleriydi. - Hâmid Gürelin venkleri kadar bunun da çizgil vi bütün arkadaşlarından - aynlan bir adamakıllı bussiyet gösteriyordu. Nus 'yat Sumanın Atatürk büstü, en sediği - miz yüzü yeni hatları ve kussiyetlerile Behçet Kemal Çağlar geriye kaçmıştı. Çocuğu tekrar - elinden tutarak aydınlığa çeken Örhan, onun yaşlı gözlerini karpıştıran büyük Korkuyu gidermek için soruyordu: — Burada ne duruyerun? Ne oldu? Biri sana fena birey mi söyledi? Çocuk başını arkaya doğru sallıyarak Orkanın bu zanamı reddetti. Gündüzkü büdisenin mes'uliyet - korkusuna — binen utanclar ve azablarla, yemek salonunda arkadaşlarına, belki daha ziyade hoca- Jarna, görünmemek için - buraya kaçtığı Anlhakyonlu. Orhan sirim okşyarak omu müslük - lardan birine doğru götürdü: — Haydi, affama, gel yüzünü yıkal dedi, ben şenin hem hocan, hem amca —| sam. Ben varken korkma, Cumhuriyetin edebi tefrikası: 15 BiZ iNSANLAR Yazan: Peyami Safa ikişer büyüklerin bahçesindeki beyaz köp ke yürüdüler. Tahsin yemekhanede de yaktu. Çocuklardan biri emu ayakyolu -| 'nun önünde gördüğünü haber vermişti. Orhan tekrar küçüklerin teneffiiha -| nesine gitti. Uzun kariderm sonunda, ha âlardan evvel gelen, bir sira muslukların bulunduğu büyük taş odadan içeriye bir göz atb, Orası karanlıktı. Yalnız, kori- dordan gelen işik, kapıdan içeri nzarak müselles şeklinde bir yer parçasını hafif- çe aydınlatıyordu. Örhan iki adım atarak bir kibrir Tahsia, kapının arkatında, omuzları -| m yukanı kaldırmış ve bir kolunu gözleri- min Üstüne kapalmış, hareketsiz duruyor- u. Othan onu bir elinden tutarak aydır. ha çekli ve kolunu indirdi: Teperinden ağır bir el bastınyormuş gibi. çocuğun başı, korku ile gittikçe yukarı kalkan o- muzları arasına kaçıyor, kızarmış güzle rinden yaşlar akıyordu. Karşsında Orhamı görünce, bir tokat| bekliyormuş gibi kolunu yüzünün bizase 'na kadar sıçratarı bir veflekile iki adlım Cemilin anasında görünen — gayrita - bit öfkenin bir yandan — kocasını yaşında - kaybelmiş bir dul kadın hüs - Fanlarle, bir yandan da - Tahstinin ba - Basına karşa kinile karışarak şiddet kazan-| diğini anladı. Bu çocuğun altığı taşta da babadan oğla intikal eden bir kinin şid- detinden başka, kozmopalit “bir aileye kazgı milli vedanın, hem de müreffeh bir samla karşı halkın öfkesi vardı Orhan etrafina bakındı.- ve gözlerile Tahsini aradı. Mkl İlsan da ye - Sessiz ağlıyan çocuk Taçkımağa bap-| lamıştı — Korkı Dedi Orhan; ve Tahtini tutarak muslu-. da doğru götürürken, avcunun içinde tt siyen İncecik bir kol, yeryüzünde tekbaşına kalnış bir çocuğun, karşımda- hi büyük tehdidler önünde, kendini mü- dafaa için sabib olduğu küçük ve eheme) aiyetsiz çarelerin ne kazin bir hulâsası gibi gelmişti. Çocuk yıkandıktar sonra Orhan ona yüzünü kurulaması için kendi - mendilini vermeğe mecbur oldu.. (Çünkü buraları mekhanede sofraların bazırlanmasın e- zaret etmek İçin aynlmışı. Orhan etra. aa bakınırken, bakkaldan öteberi alan gocukları görünce yürüdü; bakkala, ye-| aekten eyvel teneflüslerde çocuklara Tamelü ve macun gibi iştahlarını tıkayıcı gövler salmasının doğru olmadığını — birl kere daha hatırlattıktan sonma korüdora döndü. Merdiven alama doğru giti, de-| miz tarahındaki büyük sofaya baktı. biraz dolaştı, çocuklara sordu, fakat Tahsini bulamadı. Yemek çanı çalıyordu. Küçükler bireri URİYER Serbest fikirler Medeni âlemdeki Mühterem Cümhüriyet'te — ekudüm. Şehir dahiinde eşekler sırtında münaka- Jâtın men'ini, Belediye, meelisine teklif etmiş. | Bu teklif karara iktiran ederne... Ka- barlar, atlar ve develer gibi. hayvanatı (bu karardan müstefidi olmuyacak, rahat- 'vaz edeçelmekte oldukları halkın şütü ından kurtulmiyacaklar diye) hüzme ve siteme hakları olacak demekl A — Aralarında eşeklerin eksikliğini görerek müleessir olacaklar. B — Kendilerini eşekler kadar hima- İyere mazhar / olmuş görmedikleri - için, muğber olacaklar. Bir mahzur dağa var. O da şehrin bududu henüz mahdudi ve müayyen ol -| madığı için. Bölediyenin meelie vaki teklifinde (araba ve otomobil geçmiyen mahallerde eşeklerle münakalâta müsaz-| de edilebilecektir) denildiği için; şehrim |rokaklarının ancak yüzde yirmi, yirmi be- İsinden maadası hatta keçilerin bile mü- Tur ve uburuna elverişli olmadığı için. o- Jabilir ki bu işle meşaul olanlar... Meselâ arabaların zeçememekte oldukları birçak bozuk yollarda hayvan artında münaka- le memnu değildir: Müsabaka bile mem nu değildir diyebilirler ve bu - suitelâkki ve tefehhüm emri verenlerin - verdikleri emri takib elmek hususundaki — ihmalleri İmisalile tetekvüc ediverirse bu maksad da busule ermez ve şehir sokakları bir atpar zanı halinden — kurtulmaz. — Binnenaleyh Berkes benim gibi bu da bir kararı bika - | imiş, der, yan çizer geçer, Çaresi .. Elbet var. Bilkayid ve şart şehir dahilinde hayvanat sırında ti ve münakalât memnudür demek; bu meninau zail etmemekte vrar etmek; ve pek giddetli hareket etmek, Fakat bu şiddetin mükabilinde, — bul kârın arkasına takılan binlerce - kimeyil birdenbire lokmalarından elmemek - için burlara malüm ve musyyen bir meşsale ihdası Keyfiyetini derpiş ederek! Meselâ... Hayvanlar sırtında münak: İltim ve satşin bir zaman ve bir mekân | içinde hududunu tayin etmek &ibi. C — Hayvan aründa münakalüt sa- 'bah alhda başlar, onda Liter, demeli ve bunu öyle bir sarahatle söylemeli ki hay- vanatın aat onda - ahırlarına — girmeğel mecbur oldukların eshabi sarahaten an| Tasın. D — Satışın mahalle mahalle ğira bağıra invan veya hayvan — sıtında ifasınt dahi süreti kat'iyede — menederek bunlara, bu satıcılara (Avrupada olduğu gibi) birer sabah pazan yeri / göstererek bunun da, gene Avnıpada olduğu gibi, sabahları saat dakurdan itibaren saat on) iki buçuğa kadar devamına müsaade ve hatta nezaret etmek. Biraz izah edeyim: Belediye.., Maç kada, Nişantaşında, Şişlde, Harbiye ci varında, Taksimde, Cihangirde, İstanbul darafının münasib olan gu veya bu yerin- de, sabah pazarları için bir sokak ayıra., bilir ve hayvan sırtında mal satanları bur. ralarda toplyarak kontrolunu kolaylıkla| temin eder, bir taraftan da mahalle ha kımı, mahallesindeki pazat yerinden ha -| berdar ederek müntazam alişverişe alış tırır, Pencerelerden, balkonlardan satcı çağınılması gibi çirkinliği giderir, berkes| de ne yapacağını bili. Bu sayede de dükkâncılar, mahallesine göre ve kendil kendilerine yükselttikleri fit balonunun da havlu denilen şeyden eser — yoktu ve) Orhan, Cemilin annesi tarafından Türk mekteblerine yapılan tarizi hatırlamaktan endini alamamıştı.) Çocuğun tekrar sır- ha sıyadı — Haydi! Yemeğini ye, ye de kuv vetlen, bak nekadar zayıfan! dedi Çocuk hâlâ omuzları yukarıya kalkık ve boynu kınlmış, bumunu — çekerek ve ayaklandı sürterek Orhanın önünden yü- Tümeğe başlamıştı. Besbelli ona başka bi ©i tarafından verilen ve ince bacaklarına| çek bol çak üzun - gelen - pantalanunun Paçaları yeri süpürüyordu. O gece, Orhan yatağında birdenbire gözlerini açtı. Onu uyandıran şey, gü -| rühü ve kâbur gibi, dışarıdan veya içeri- den gelen dik bir tesir değildi. Ne yöre-| inde bir sıkıntı, ne şuurunda bir karın- calanma, ne de başında, yastktaki vye -| rinden kayınış olmak gibi ense ve boyun adalelerini sızlatar bir - kan - toplantısı Yatakta itiyadından fazla kalmış ve vy-) kusunu çok iyi almış gibi, vücudünü sç- Tama istidadlarile geren bir çeviklik için de uyanmıştı. Oda sıcak olmadığı halde yorganı fılatıp atmak, yahud da siz yataktan atlamak gibi, mabma'k zeketini ve dolgunluğunu hiv Istanbulda nakliyat nasıl bir sekle sokulabilir? İ süratini idare ederler. göreneğe göre Ayığı yukan bir| Cehrü ita) muvazenesi bumle gelir. Zannediyorum bu şekil, Belediyerizin daha vakullu sarette tersim edeceği böy-| | Te bir gekil: kamyonlarla, arabalarla, bi sükletlerle, el arabalarile münakalâtın te- mminine ve tevestilüne kadar, a maktadı tat yebrin ciddiyeti başlamalı ve ark Hamalları.. merelesi hakkıtda da bir Ki marvantla bulunmak isiyorum. Geçenlerde gene mühlerem. Cumhuri- vete okudüm. Sartlarında yük taşıyanlar Tn adedi haddini hayli taşmış. Hamallar Cemiyetinin defterinde 2500 küsur mü kayyed hamal varmış. Halbuki piyasada| K hamalların adedi on beş bini geçmiş! Eğer mükayyed olan 2500 hamal gehrin ihtiyacına kâfİ ise üt tarafımı ka- yıd olunmadığıma değil biline biline boş haraktırıldıklarına itraz etmeli. Veyahud nekadar hamala ihtiyac varsa o aded del. durulmalı ve binsenaleyh bilâkaydüşarı mukayyed olmyan hamallara süreti kat- ivede müstade elmemeli. Mukayyed ©-| Tanların kollarına birer numara talik et türerek bunları hatta tahmin oluacak ih- riyaca göre mahallelere - taksim etm: İyerleri malüm olmalı, adtesleri bilinmeli. Mesele basitleşir, Kime hamal lâ | zanta hamalı kolaylıkla bulur, işini gö- Tür; malümya, Avrupada yalmız hamal lar için değil. şasörler için bile malim ödeesler, yerler vardır. Unutmadan — şunu da söyliyeyim ki. Cadde pazarlarında ve alelümum pazar- darda bulunmnaları zarurf gibi olan Küfe- ciler dahi bu kayid ile ve numaralarla| mükayyed olmalıdır. Mukayyed demek müketfel demek ol duğu için bu geklin halka va zabitai be -| lediyeye kolaylık - ol etmekteyim. Kanlı bir arbede Üsküdar hepisanesinde mahkümlar birbirlerine girdi Dün Üsküdür bağlinesinde bön zuh|) kidar araznda Bi ee ol Banlardan bep teneye mekkanı Elli| Yü Ti li Daetan n Hati habimnezle vilçteliz akzsışlar e andın G ge ğlenea 'i b İeneye eee G l ll kümlardan Tnit Karilıyık nni zahaa evvetce besledikleri bir a ü Töndka Tet #ati n vi ae aS GA aa Pizak e p BB l Yan ZX el ada Tuktelt yerlediden ya Tlmişlarüi Ka K Fözem ae N Kati ümlm Teti Si eli düydünne. Klztml T aan Hi ee Eva mesCağllrk uşaik Hemtem p ee eee aat defi Düçunta kapimnanin b A T aA aa bleek Üeküdle Küaiyelina “melletar Yezliniş, y İtüye y düzmeği Tavallık SN üt Vlyak bi meklan ndee bi aü Y di DER karanlık olmasaydı - Tüzümundan / fazla ayayap — kaldığından - şüphe - edecekti. Pencerelere Baktı: Ne perdenin altın ki aralıkta, e de ortasndaki büyük yır dikta sabahın yaklaştığını - haber - veren bir aydınlık vardı. Elinin altında — bulundurduğu / kibriti çakarak başucundaki — dolabim üstünden santini aldı: On biri yirmi geçiyor. Yar dalı iki saat bile olmamış, Bir kibrit daha çaktı ve bir sigara yakarak arkasına Tandı. İki üç nefen çektikten sonra, içinde parlıyan manadan anladı ki, cnu uyan: diran gey. tekümülünün - bir dönemeç unda duran ve sabıruızlıklar şiştikçe k zekâsından yol soran bahtıdır. Bunu tecrübe ile biliyordu. Büyük endi- e günlerinde, bazan kararsızlıkla yatağa girdiği zamanlar, kendilerine bir vahdet ve istikamet anyan / dağılmiş ve — şaşkın küvvetleri, ağır tesirlerle onu uyanmağa ve kendini toparlamağa davet edenlerdi. Sanki bu bahtının — dakikası — dakikasına | uyandıran çalar santidir. Zihni o kadar berraktı ki vaziyeti he men kavradı:. Bu sene küçüklerden leyli talebe azdk, İkinci muavin Sabri, iptidaf kısmının muallimler kadrosunda müdürün bazı tadilât yapmak istediğini söylemiş: «Caliba sen ve ben fazlayız; bir biçimine getirip ikimizi de ellemek istiyorlar!m de rinin resimleri ararmda relkl hiyor, Fasah çi |iken uzaktan kelebeğe benzer, sonra naaşiklaşır derirlerinde İye cüceliklerine girdikten sontu Müfteri fırçalar naillerede kurufasılyaya bu yil rağ - bet fazla olacak ki haflakık mecma - alarda ve son moda kadın kortlimle. ları yapı - malüm olduğu üzere, kır n ve adını en çok değiştien vebz lerdendir. Zalen yaradılınında da de ikliğe malikümiyet vardır. Çiçek halinde hanimeli gibi kıvraklaşır. Bu bile boylarından / umulmaz yakışmaz bit yayılma üre çarpar. — Fakat onun mutfağa tahamml veya temsil et- &i değişikliklerin haddk yoktu En mahir ahçı da, yemeği çeşidler sayabilsin? Onun için İngilizlerin fasulyaya ve he le onuk Kurusuna — gösterdikleri. rail tabü buldum. Bu mübarek sebzenin eti pilâkisini, ezmesini. soğanlınmı, cer vizlisini, alaca gamitürlü salatasımı öğ rentinler. Eminim ki kendisini lerd sofrar Tarına baş yemek yaparlar. dazallar n kaklerı ea egi Va pükalle ve karmdı Hat Ktti koyuyorlar. İşte henim buna, bu kayid - dzliöe cetin ae Matter Eaçalla ta biri de e uat e kalemimden tü Bugüe Tükiyede icx ve pi oltade ö göm TER nni gAĞ bze * Yürkler sabnl eei e a dürediz n deği da a Fuheri foçalar, ötedenbeki Aragildk aa Garaimli Pati ge Tından biri de o façaların Yaratağı li ait vesikalardan kariposts! haline kamai: "e üç beş örmek getidi ve tarie tarl ” Tn senr diye bir bevenbi e BÜ ga) a l B aati Cantill v Datam Ka ağyea Te aet bf a dan zefir elduğnan da amn di li Ha gelen nn keerirdilikin, BE Bmte, sirer, aai Di açi a biye e M A annı müfteri veya şaş olmakil Tamamış, Tebledr Gğleri b BÜ Türklükle ünsebeti vek” Grürlür ka, tip başka, eda başka. Bun: ada ği LDi'bir Taği aa k tenim slunan müşleride de yabağr a uklana şekli ve yemaik var Bti tarkı dolaşan Giraui gi Gd bir t ha a dlerda Tüdü ggi kk li t belinde temiz Slrü el a el İiifteri Baçaliktadri. Biz, kendimizi belki Avrupaya lâyı - tanımak iste mediklerine süphe yokt.. İşte benim, yu kurufasalya — reklâmlarından — aldığım d M. TURHAN TAN Giltekin imzatle Yalvaçtan mektub yöl- Ziya Paşanın babası Ferdeddin Btendi dir. Galala gümrüğünde katibek. Bu adın, Hayat Anilklopeckcinde gene benim taraz |zmdan yazları hai Tercümei arasında retlin Giye çıkması terüb hatasıdır. 23 Nisan Çocuk Bayramı haftasının ük günüdür. Yavrularınızın baye Tamı için hazırlanınız. muavini savarak onun manşından bir kıs- n kendininkine zammettirmek ve iki işi birden idare etmek niyetinde. Orbana yrş kinine gelince; bir ay kadar evvel, muallim odasında yaptıkları bir münaka: sada, onun Celâle: «Kurunu ulâda - bir çocuk senden daha iyi'düşünürdü!» diyer yek bütün O muallimleri - güldürmesen l östikllin terakki amili / olmadığını etmiş ve Masri misal / göstermişti. aşa yarım saatten fazla sürdü, O — günden sonra müdürün de Orhana karşı rengi değişmişti. Muid İlsan, iki defa ona: eCelâl seni müdüre — gammazlıyor. haberin olunta dedi. Orhan sabırk tabiye ile düşmanmın / haddini “ tecavüz edecek kadar ilerlemesini beklemişti. Bu manevranas, belki de rakibinin seviyesine karşı tenezzüüzlükten - gelen bir ihmal de kanıştı ve müdürün yalnız kaldığı zar mmanları avlıyabilmek için, vazife itibari- Je onunla sik temanından dölayı daha mütaid vaziyette bulunan Celâle — karşı iyice uyanık ve hazırlıklı - davranmasına müni oldu. Bu gaflet, o gün Tahtinin Cemile taşı attğı ana kadar devam et Orhan iyice anladı ki iş işten geçmiş- | dür. Müdür tasarruf elmek için, Celâl de kurunu vlüda bir çocuktan daha iyi dü- Şündüğünü üpat için aradıkları — fırsatı hareket ihtiyacile doğrulup otmaddelerel İmişti. Bunu en çok istiyen, Celâl, İkinci bulmuşlardı. Tarkan sari,