23 Eylul 1936 CUMHURIYET Millî bir vazife daha Kıymetli mezar taşlarını Amerika infirad siyasetini bırakacak mı? muhafaza etmeliyiz Fakat bunun için gelişi güzel değil, bir arkeolog zihniyetile ve bir mütehassıs nezaretile çalışmak lâzımdır «Cumhuriyet» sütunlannda ufacak bir havadis vardı: «Belediye mezarlık'ann ıslahı için faaliyete geçiyor..» Bu küçük görülen havadis mahiyet itibarile tarihî bir ehemmiyet taşıyan bir fasıl teşkil e der. Türk şehirlerinde bir caminin avlusuna, bir mescidin köşesine veya bir tekkenin bahçesine sığınarak asırlardanberi uykuya dalmış bu küçücük mezarlıklar bizim için bir arşiv kıymeti »aklamaktadır. Bunların şimdiye kadar ehemmiyetini takdir edemediğimiz için zayıatımız büyük olmus ve birçok tarihî vesikalarımız mahvolmuştur; meselâ geçmişin en büyük üstadlarından Mimar Hayreddi nin mezar taşı buna misaldir. Bugün Mimar Hayreddinin yurdu muzun birçok yerlerinde millî tarihimize şeref veren yüksek eserlerini tebcil etti ğimiz halde onun hayatı, ölüm ve doğum tarihi hakkında bir bilğimiz yoktur, ü< tadın mezar taşını tesbit edebilseydik hiç değılse ölüm tarihini anlar, ve bu taşı kıymetli bir hatıra dıye saklardık. Hayreddinin Atikalipaşa camisi sırasındaki Sinanpaşa türbesi haricinde metfun olduğunu haber veren bazı kitablar bulunduğu gibi bu taşı orada görenlerimiz bile vardır, fakat bugün bu taşm yerinde yeller esiyor, kimbilir hangi insafsız onu oradan alıp hangi duvann temeline attı? Belki de taş orada topraklar taşlar arasına karıştı. Bir tek mezar taşı bize öğretti ki Fatih devrinde de Sinan adlı bir mimarımız vardır, bunun mezar taşını da Fatihte Kumrulumescid denüen mescidin bahçesinde gördük. Bunu bulan Halil Etem üstadımız oldu. Eğer o ahşab, çürük evler arasında bir yangın çıkarsa bu dar sokak aralarında bu taşm da mahvolacağı muhakkaktır. Her şubeden yetişmîş tarihî büyüklerimizin mezar taşları hep böylece şehirlerdeki irili ufaklı mezarlıklarda gömü lüdür. Mezarlıkların ıslahı mevzuu bahsolunca bunu kıymetli büyük abidelerimizin bahçelerine ve türbe bahçelerine de teşmil etmek ve buralarda da şuurlu bir harekete geçmek lâzımdır. Meselâ Süleymanıye camisının türbe bahçesi bu yönden şayanı dıkkattir, buraya Süleymanın ve Hürrem Sultanm türbeleri yapıldık tan sonra o asır içinde daha üç açık mezar yapılmıştır. Ondan sonra bilhassa Ondokuzuncu asırda şiddetli bir akmla türbe bahçesi dolmuştur. Burada hıçbir kıymeti tarihiyesi olmıyan paşa halilelerini, saray hademelerini bile bulursunuz. Kanuninin yüksek bir şaheser denecek türbesinin etrafını ve caminin sübasman kısmını boğarak mimarî kıymetini gizli yen bir şekilde sun'î sedler yapılarak buralara rasgele mezarlar doldurulmuştur. Binaların selâmeti namına bu sedlerin boşaltılması ve bu kıymetsiz mezarların buradan kaldırılması herhalde iyi bir iş olacaktır. Mezar taşları kavuklann şekli, yazı lann tarzı ve tezyinatmın hususiyetile de bizlere pek çok şeyler öğretir. Meselâ: İstanbulun fethine kadar Bursa ve Edirnedeki ve İstanbulun ilk zamanlardaki mezar taşlan kavuksuz olarak ayn bir hususiyet arzeder. Fetihten bir müddet Bir nutuktan çıkarılan mâna Almatıyada büyük son bahar manevraları Harbdenberi ilk defa yapılan askerî harekâtta bütün şefler bulunuyordu Veremle mücadele, nasıl olur? stad Selim Sırrı Tarcani iki gün evvelki Cumhuriye te selis bir yazısı çıktı. Vı rem afetile Fransada nasıl mücadı le edıldiğini tasvir eden bu yaz dan anlıyoruz ki kuduz selleri durduraı korkunc yangınlan söndüren, yıldırıcı kı yulara hapseden beşer zekâsı, masall daki yetmiş yedi başlı ejderlerin küçüf müş bir örneği gibi yapıştığı ciğerden k lay kolay sökülüp atılamıyan veremi yenrnek yolunu bulmuş gibidir. Ustadın yazısı Fransızların bu öne: yolda nasıl yürüdüklerini ibret verici bi selâsetle izah ediyor. Veremin toplu tii fekli, tanklı ve tayyareli bir istilâ ordu sundan çok daha katil bir düşman oldu ğunu ve çünkü her düşmanla az veyı çok bir fedakârlığa katlanılarak uyuşul mak, barısılmak, hatta dostlaşmak müm.' künse de bu hastalıkla nesiller ve nesiiler feda edılmek mukabilinde bile itilâfa imkân bulunmadığını mütearife halinde kabul eden Fransızlar Büyük Harbi bitH rir bıtirmez vereme karşı harb ilân etmişler ve gerçekten büyük zaferler kazani mıslardır. ! Selim Sırn Tarcanın bize verdiği ihsaî cetvele göre Fransızların veremle yaptıkları harb, esas itibarile, 820 karargâhtan idare olunuyor. Bunlar, dispanser adını taşımaktadır. Bugün o karargâhlara başvuran hastaların sayısı bir buçuk mil* yondan biraz eksiktir. j Veremle mücadelenin en büyük şartı,' hastalığa tutulanlan harb sahalannda, yaralananlar gibi hastanelere yatırmak* tır. Bunun için bütün Frnsada 72,800 yatak vardır. Senatoryomlarla pervantoryomlardaki 71,850 yatak bu yekunun dısındadır. Büyük ve çok büyük masraflar ihtiyar edilerek idare edılmekte olan bu yaman harbden acaba ne gibi müspet neticeler elde edilmiştir?.. Son yılın istatistikleri bu soruya da şu cevabı veriyor: 1906 da vcremden 87,000 kişi Öİmüşken geçen yıl kurbanlann sayısı altmış bine düşmüştür. Demek ki on beş yirmi yıl sonra hasta" lık tamamile mağlub edilecek ve verem, Fransada masallaşacaktır!.. Şımdı gözümüzü kendimize çevirelim: Veremle mücadele emeli, on binlerce kurban verildıkten sonra, bizde de yürüyen bir fikir olmuştur. Fakat o fikrin hareket haline geçtiği gün yurdumuzda kaç veremli vardı? Hastalığa harb açılması üzerine neler yapıldı, kaç dispanser açıldı, hastanelere kaç yatak konuldu, senatoryomlann ve pervantoryomların sayısı kaça çıkarıldı ve bütün bu çalışmalann neticesi olarak verem kurbanlannm sayısi kaça indi?.. Bunlar, esefle söylüyoruz, bizim için tamamile meçhuldür. Veremle mücadele olunduğunu biliyoruz, mirj cadelenin şartlarını, istikametlerini ve nej ticelerini bilmiyoruz. Bu, beyaz perdede karişık gölgeler seyretmek kadar üzücii' bir durumdur. I Veremle yapılan mücadele neticelerini bilmemekten vereme karşı isyan ve hücum arzusuna gevşetmek te doğabilir.; Zira herhangi bir enerjinin kıvammda: tutulabilmesi veya çoğaltılması, onların taalluk ettiği teşebbüslerden alınacak müspet neticelerle mümkün olur. Sonu görünmiyen yürüyüşlerin akıbeti, en inadcı yolcular için bile, yorgun düşüp dönmekten başka birşey olamaz. Bu sebeble ve üstad Selim Sırrı Tarcanın yazısından içime düşen imrenişle bizde de bu işe aid istatistikler tertib olunması lüzumunu ileri sürmekten kendimi alamadım. Vereme karşı ne yapıldığım öğrenelim ki ne yapılacağını kavramakta güçlük çekmiyelim. Tarihi mezarlardan: Üsküdar tskele camisinde Kaptan Sinan Paşa kabri sonra kavuklar başlar ve meşrutiyete kadar devam ediyor. Mimar Koca Sinanın türbesindeki kavuğu vehleten Sinana mahsus zannede riz. Halbuki zamanındaki ricalin mezarlarında hep ayni kavuğu görüyoruz. Üsküdarda İskele camisi bahçesindeki Kaptan Sinan Pasanın kavuğu ve Eyübde Sokullu türbesindeki kavuklan hep ayni resimde buluyoruz. Iste tarihî kıyafet bahsinde de dıkkate değer bir mevzu.. Belediyemiz mezarlıklan ıslaha niyet etmişse geç kalmış olmakla beraber çok hayırlı bir ise baslamış demektir. Fakat unutmıyahm ki bo ise yanlıs yoldan girerse Ondokuzuncu asrın imarcılık namı altında yaptığı tahribcilık seklinde tecelli edebilir. Onun için bu isi mütehassıs bir hevetin yapacağı bir projeye göre ve gene bir mütehassısın nezareti altında yaptırmalı, mezarlıklarda adeta bir ar keolog heyecan ve zihniyetile çalışarak toprakları itina ile eselemekten de çekinmemelidir. O vakit bu topraklar ve molozlar altından cok kıymetli vesikalar çıkacağı muhakkaktır. Mimar * * * man ihlâle uğramış olduğunun Amerika hükumeti tarafından en nihayet anlasılAlmanyanın yeni vergileri mış bulunduğundan memnuniyetle bah Pariste çıkan İntransigeant gazetesinin setmektedirler. Berlin muhabiri bildiriyor: Ayni zamanda Mançukonun Japonya Nuremberg kongresi, yeni kanunlar ve Habesistanın da îtalya tarafından yapılmadan ve Hitler yeni kanunî tedbirfethinin şimdiki idare tarafından resmen er teklif etmek veya kendi aldığı tedbirtanınacağını zannetmekle beraber, diğer leri tasdik ettirmek üzere millet meclisini devletler bu hususta harekete geçtik içtimaa çağırmak lüzumunu duymadan leri takdirde Amerikanm bu mesele ü bitti. Maamafih, üçüncü Reichm kanunlar zerinde bir sene evvelkine nazaran daha mülâyim davranacağı hissedilmekte ve kararnameler mecmuasının, yakında, ekonomik ve siyasî yeni metinlerle kabadir. Harb aleyhine olan pakt Mr. Kellog racağı tahmin edilebilir. Mesele, mevcud bazı vergilerin ciba ve halefi Mr. Stimson tarafından Mançuryanın Japonlarca işgal edildiği za yet usullerinde yapılacak tadilâta ve yeman ittihaz olunmuş bir tedbirdir. Bu niden ihdas edilecek bazı vergilere dairpakta nazaran, Amerika hükumeti pakt dir. Katolik ve protestan mezheblerine ahkâmına mugayir olarak temin edılen, salık olan her ferdin vermekte olduğu kilise vergisi yakında kaldırılacaktır. Bu arazi ilhakını tanımıyacaktı. Roosevelt idaresi hükumeti eline al vergi çok hafif olduğu halde son zamandıktan sonra paktın bu husustaki hüküm larda bazı kimseler, bundan kurtulmak lerinin son derece zayıflamış olduğu mu maksadile hiçbir mezhebe salik olma dıklarını söylemek yolunu tutmuşlardı. hakkaktır. Dün gelen «Daily Telgraph» gazetesi Washington muhabirinden aldığı şu telgrafı neşretmektedir: Hariciye Nazın Cordell Hull tara fından haricî işlere dair söylenen bir nutku inceden inceye tetkik eden müsahidlerin îözlerine bakılacak olursa, bu nutkun bazı parçalarını, Amerikanm Avrupa ve Asya ile istikbaldeki münasebetlerinde mühim tahavvüllerin bir başlangıcı ad detmek kabildir. An'ane seklinde devam edegeinekte olan dostane infirad siyasetine rağmen birlesmiş Amerika devletleri son zamanlardaki cihanşümul hâdisat karşısında arzu ettiği şekil ve mahiyette alâkasız kalmakta gittikçe müşkülâta duçar olmaktadırlar. Ayni zamanda Amerikayı Avrupa ve Asyadan ayıran deniz hailleri nin de Okyanus tayyareleri vasıtasile çok Manevralarda son sistem yakın bir istikbalde ehemmiyetten düşeceğini nazan itibara almak icab etmekFrankfurt 22 (Hususî) Büyük sontedir. bahar manevraları başlamıştır. M. HıtMr. Cordell Hullün harbden evvdki ler, M. Blomberg, M. Fritsch, M. GöKellog paktının ehemmiyetten düştüğünü ring ve M. Hess bu manevralarda hazır isaret etmiş olması buradaki diplomatla bulunmuşlardır. Birçok kolorduların işrın gözlerinden kaçmamış ve bu sözlerin tirak etmekte olduğu bu manevralar Büyük Harbdenberi yapılmış olan manevehemmiyeti derinden takdir edilmiştir. Ayni mehafil bu paktın kabiliyeti tat raların en mühimmidir. Manevralar, 25 bikiyesi kalmıyacak derecede zaman za eylulde sona erecektir. bir top tanzim edilirken Bu verginin yerine maaşlardan ve ücretlerden yüzde bir nisbetinde bir kültür vergisi alınacaktır. Bundan başka ordu ihtiyacını karşı lamak üzere bir de askerlik vergisi ihdası mutasavverdir. Arazi sahiblerinin de, yakın bir za manda, topraklanndan bir kısmının, küçük zürraa dağıtılmak üzere istimlâki karşısında kalmaları kuvvetle muhtemel dir. Bu tedbire ilk hedef olacak, önce Almanyanın en büyük arazi sahibi olan kilise, sonra Hohenzolern ailesidir. Bunlardan sonra, Şarkî Prusyanın, Pome ranyanın ve Sılezyanın hakikî derebey leri olan pek zengin bazı asilzadeler gel~ mektedir. Yahudilerin ellerindeki malların istimlâki için bazı hazırlıklar yapıldığı rivayeti vardır. Bunun için de Almanyada mal sahibi olacak her ferdin mutlaka «Emlâk sahibleri millî birliği» azası bulunmak şart koşulacaktır. Halbuki bu birliğe girmek, nizamname mucibince, Ari olmağa mütevakkıf bulunduğundan Yahudilerin mallan ellerinden otomatik surette alınmış olacaktır. Siyasî sahada tatbik edilecek tedbîr lere gelince, 29 marttaki reyiâmdanberi toplanmasına lüzum görülmiyen Rayhştagın feshine Hitlçrin karar verdiği söylenmektedir. SEDAD CETİNTAŞ KÜLTÜR ÎŞLERİ Ilkmekteblerde talebe kaydi bitti Ilkmekteblerde esas talebe kaydi dün bitmiştir. Bundan sonra namzed taleber.in kaydi yapılacaktır. Şimdiye kadar yapılan tetkikatta birçok ilkmekteblerde içilen suların gayrisıhhî olduğu göriil müştür. Bunun önüne geçilmek için de icab eden tedbirler alınmıştır. Filitre yapılması lâzım gelen yerlere filitreler yapılacaktır. Bulgar meslektaşlarımız Istanbulda ADLİYEDE Şehidlikte yapılan keşif Edirnekapı dışarısındaki Şehidliğin büyük bir kısmına dört kişi tarafından tasarruf iddia edilerek tapuları da alınmıştı. Bu tapuların iptali için Belediye tarafından hukuk mahkemesınde açılan davaya devam edilmektedir. Mahkeme ce mahallinde bir keşif yapılmasına ka Fena su satanlar rar verildiğinden dün bir heyet şehidlığe cezalandırılacak giderek keşif icrasına başlamıştır. Fakat işini bitiremediği için ayni heyet bugünZaman zaman şehrin ötesinde berisinIerde ikinci bir keşif yaparak raporunu de terkos sularmın memba suyu namı almahkemeye verecektir. tında satılmakta olması üzerine BelediyeTemyiz azalıkları ce bu hususta ciddî ve şiddetli tedbirler Istanbul Ağırceza reisi Suadla birinci alınmasına karar verilmiştir. Bu arada licaret mahkemesi reisi Memduh ve Bur bütün dükkânlardan nümuneler alınarak sa Tetkiki Itiraz komisyonu reisi Veh tahlil ettirilecek; fena su satanların dükbinin Temviz mahkemesi azalıklarına ta kânlan bir daha açılmamak üzere kapatılacaktır. yinleri Millî İradeye iktiran etmistir. duğum için benim ismimi ağzma alamı yan beyefendi, beni teyzenizin evine nasıl götürdünüz? Yoksa teyzenize hürmetıniz yok mu? O asıl teyzem değildir; övey teyzemdir. Paraya düşkün bir kadındır. O zaman kendisine para verdim. Tabiidir ki hürmet etmem. Ne olursa olsun, annene hürmet e* derken bana, aşkıma hürmetsizlik, hatta hakaret ettiğinin farkında değilsin gali ba. Ercümend, fena halde kalbimi kır Ercümend, pot kırdığını anlamıştı. Sanihanın ellerini, ayaklarmı öperek binbir özür diledi. Bir müddet sonra, ikinci bir anlaşamamazlık yüzünden aralarına ikinci bir soğukluk girdi. Saniha, Ercümendin ken disine karşı sessiz fakat acı bir infial beslediğini hissediyordu. Oteldeki buluşmalarınm birinde genc zabit, ona: İstanbuldaki alaylardan birine ta yinimi istiyeceğim. Fakat istediğimi ko layca elde edemiyeceğimi pekâlâ biliyorum. Biraz yardım eden olursa, bu hakkımı kabul ettirebilirim. Uzak akrabanr dan bir meb'us var. Onun delâletini rica Misafir meslektaşlartmız vapurda... Ziyafette Bulgar ve Türk gazetecileBir iki gün evvel Istanbula gelen ve Bulgar Matbuat cemiyeti reisi M. Ma ri bulunmuşlardır. Samimî nutuklar söylenmiş ve her iki carefun riyaseti altında bulunan 20 Bulmilletin ve gazetecilerinin şerefine içil gar gazetecisi şerefine dün Matbuat cemiştir. miyetinde bir çay ziyafeti verilmiştir. edeceğim. Artık senden uzak yaşıya mam. Annem aramızdaki münasebeti ve bu münasebetin evlenmemize mâni olduğunu sezdiği için, sana düsman kesilmekle beraber, bana yardım edecek. Sarıgü" zelde kiradeki evimizin selâmlık bölüğünde iki ayrı oda vardır. Bu odaları döşeyip dayıyacak. Ben de hayatımı intizama sokacağım. Istanbulda daha müreffeh yaşıyacağım. Burada, Harb Akademisine girmeğe de hazırlanabilirim. Akademiye girdıkten sonra erkânıharb zabiti olurum. Hanımefendi, size lâyık parlak bir za bit... Istanbulda bir alaya yerleşince, seninle hergün bulaşabiliriz. Evime gelirsin. Benim derslerimi dinlersin. Ben de sana ask dersi veririm. Söyle Saniha, böyle ne iyi olur; nekadar mes'ud oluruz, değil mi? Çooook! dedi; fakat sesinden, Ercümendin bu projesinden pek hoşlanmadığı anlasılıyordu. Ercümendin teklif ettiği hayatın daha ziyade tatsız taraflan, Sanihanm gözlerinin önüne gelmişti. Ercümendin San güzeldeki evine girerken meraklı ve dedikoducu mahalle kadmlarının kafesle rin arkasından kendini gözetleyişj, çirkin "Cumhuriyet,, ın tefrîkasi 74 Ahidin Daver DAV'ER Genc zabit, bu tekliflerini Saniha ya kabul ettirmek için ahlâktan dem vuruyor, münakaşa ediyor, genc ka dının manasız telâkki ettiği deliller ge tiriyordu. Halbuki Sanihanm ona inanması, fikirlçrini kabul etmesi için, uzun sözden ziyade beliğ bir sükute, buselerin dudaklan susturan belâgatine ihtiyacı vardı. Bir gün, Ercümend, onun seven kadın gururunu yaralıyacak bir pot kır dı. Başını Sanihanm göğsüne dayamif konuşuyordu: Bursada ailem arasında geçen günlerde beni en ziyade müteessir eden ne* dir, bilir misin? Hayır sevgilim. Nedir? Söyle bakayım. Saniha, Ercümendi bütün şefkati, bütün sevgisile teselli etmeğe hazırlandı ve onun bu derdini dinlemek istedi. Anneme, senden bahsedemeyi şim... Payastan anneme yazdığım mek tublarda, sık sık senden bahsederdim. Senin zekânı, senin kibarlığım, beni iyi liğe sevkeden yüksek tesirini metheder dım. Bursada iken annem, tabiatile, bana seni sordu. Mektublanmdaki tabirle «Güzel İstanbullu hanımefendi» yi îs tanbulda ziyaret edip etmediğimi anla mak istedi. Saniha, safiyane sordu. Peki, sen ne dedin? Hiç... Artık metresim olduktan sonra, anneme senden bahsedemezdim ki... Anneme hürmetsizlik etmiş olur dum. Annemin sualıne ne cevab vereceğimi şaşırdım. Saniha, fena halde kızdı. Sevgilisinin başını göğsünün üstünden itti. İnfialle sordu: Annenin huzurunda, metresin ol* olduğuna şüphe etmediği o ahşab evde, eski ve zavallı mobilyalar arasında, muM. TURHAN TAN ayyen günler ve saatlerde, nöbet tutar gibi, sevgilisini görmeğe gelişin zevksiz Beyoğlu Halkevinde parasız liği, angarya şeklini alacak olan bu müdersler lâkatlar için kocasına binbir yalan uyBeyoğlu Halkevinden: durmak mecburiyeti, sonra yavaş yavaş 1 Evimizin 1936 1937 ders yılı blErcümendle aralannda çıkacak anlaşa rinciteşrin 1936 perşembe günü başlı • yacaktır. mamazlıklar, soğukluklar, âşık kavga 2 Açılacak dersler şunlardır: lan, kıskançlıklır, duygu ve arzularm tedA Dil dersleri: ricî yorgunluğu, gönül üzüntüleri, bık 1: Türkçe. kınlık... Birer birer dimağında resmige2: Fransızca. çid yaptılar. 3: îngilizce. 8 4: Almanca. 5: Rusça. Saniha, Ercümendin îstanbula geldi 6: Italyanca. ğini kocasmdan gizlemişti. Giderayak Bu dersler üçer kur üzerine tertib birbirlerini daha çok görebilmek için, dilmiştir. genc zabitin gidip Sühayı ziyaret etmeB San'at dersleri: sini kararlaştırdılar. Süha, tabiî Ercü 1: Smaî elektrik. mendin geldiğini Sanihaya söyliyecek, 2: Biçki. 3: Çiçekçilik. Saniha da delıkanlıyı yemeğe davet ede3 Bu dersler parasızdır ve düzen I''m diyecekti. Böylece, Ercümend, bir elnmiş programa göre akşam saat 18iki defa eve gelmek imkânını bulabilece21 de Evimizin Tepebaşındaki kurağmği için beraber geçirecekleri saatler art da okunacaktır. mış olacaktı. 4 Yazılmak istiyenlerin üç vesika fotoğrafı ve nüfus tezkeresile birlikte Bu fikri Ercümend, önceden kabul ether gün saat 10 dan 21 e kadar Evimiz mek istememisti: . [Arkası var] dırektorluğüne başvurmaları. m