14 Ağustos 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

14 Ağustos 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14 Ağustos 1936 SAGLIK BAHiSLERi ") Romaya göre Ras Seyyum ve Hailu dehalet etmisler Roma 13 (A. A.) AdisAbabadan bildırildiği ne göre, Ras Sey yum, yakında Asmaradaki sarayına gidecek olan Valii U m u m î General Grazianiyi ziyaret etmiştir. r Ras Kassanın damadı Decaz Hailu da îtalyaya baş iğmek üzere Geheral Grazianiyi ziyaret etmiştir. Bir müsadere efnri Roma 13 (A.A.) AdisAbâba dan bildirildiğine göre Umumî Vali, Necasinin eski Hariciye Nazın M. Blatten Gueta Herouyih bütün ernval ve emlâkinin musaderesini emretmiştir. ( Siyasî tarîh notları j Ad seçeıketı titiz olmalı! akın zamanlara kadar bizde adların sahibile tasıdıkları mana arasında bir uygunluk bulunduğuna inanılırdı. Meselâ Şefik adhların herkese acir ve yufkayürekli olduğüna, Celâdet adını taşıyanların gözü pek bir adam olacağına itikad olunurdu. Bunun sebebi de adların gökten indiğini söyliyen islâmî bir vecizeye değer verilmesi idi. Bu, süphe yok ki, gülünc bir akide idi. Çünkü adı Gül veya Sümbül olan nıce kadınlar vardı ki görenlere zakkum çiçeği kadar antipati telkin ediyorlardı. Kahraman,, Aslan ve Kaplan adı taşıyan nice erkekler de vardı ki gölgelerinden korkarlar ve bir tavşan ürkekliği içinde ömür geçirirlerdi. Fakat bu gülünc akidenin faydalı bir cephesi de vardı, ad seciminde titiz davranılmasına vesile oluyordu. Şimdi bu titizlik kalmamısa benziyor ve yeni yavrulara pek garib adlar veriliyor. Ben, Fars dilinde yakan manasirta geleri Suzan keümesine garb çesnisi vererek çocuklarını Süzan diye cağıran babalar tanıdığım gibi şimdi de yavrularına Lucrees gibi tamamile yabancı ad takanlara da tesadüf ediyorum. Bunlardan bin dostumdu. Henuz yolda bulunan yavrusu kız çıkarsa ükres adını vereceğini bir sınemâ dönüsünde bana söylemişti, niçin, diye sordum, su cevabı aldım: Lükres Borjıya filmi hoşuma gitti. Kızımı her çağırışta bu filmin hazzını tatd^c Juymalc istiyorum. Pek sakat bulduğum bu zevke ilisik etmtk elimden gelemezdi, vazifem de deildı. Fakat filimden ilham alan dostuma arihî bir rnesned olsun vermek istıyerek Borjıya famılya?mdan Lükres adını altnaktansa daha e^ki Roma tanhıne basvuarak ayni adı almaklığın münasi bolaca;ını söyledım. DostUm, bu öğüdümdeki ükt.yı »»U^n^.c ^ ' " i ı etnm: Lükres Borjiya kötü bir kadındı, abasile kardesınm sefıl ze\klerıne alet 3İdu«u bile rivayet olunur. Lâkin benım :ıatırlatmak islediğim Lükres, ıffetin ve ffet uğrunda ıhtiyar olunabılecek en yüksek kahramanlığın timsalidır. O, eskı Romada hükümdarlık süren Tarkin aı!eine mensubdu. Rralzadelerden bir genc kendisine gönül verdı ve Lükresın kocası atan uğrunda kanını dökmek ıcin harb meydanlannda dolasırken bir sece, güzel kadının evine girdi, ismetıni lekeledi. Lükres, bu cinayet gecesinin sabahında koca5İle babasını çağırttı, faciayı anlattı ve onarın gözü önünde öldü. Namusa çok kıymet veren ve her türlü namussuzluğu cezalandırmak istiyen eski Roma, bu hâdise üzerine avaklandı, ırz düsmanı prense bütün hükümdar ailesini kıhcdan gecirdı ve krallığı lâğvederek cumhuriyel ilân etti. Bu hikâyeyi bitirdıkten sonra ilâve ettırn: Bu Lükres, tam bir Türk kadını gibi hareket etmiştir ve gene Türk kadınlarına yakısan bir şöhretle tarihe geçmiştir. Onun adını kızmıza vermekte bir münasebet var demektir. Lâkin filimde gördü&iinüz Lükresi Türklestiremezsiniz!. Çocuklanna filimlerden alınan hazların ibramile Messalin ve saire gibi ad takmak istiyenlere bu fıkramı ithaf ediyorurn: Ad secerken titiz olmalı!.. Çocukları g e ç i c i hastalıklardan koruma lerle silinirse boğazdaki mikroblarm imhası kabildir. Bu suretle temizlemek şartile iyi olmuş bir kızıllı üç dört gün içinde sari olmaktan çıkar. Kizıl bir memlekette salgın halinde olduğu vakit ona karşı yapılmış olan aşıdan istifade etmek tabiidir. Filhaki ka bu aşı yukarıda saydıklarım kadar faal ve kafî olarak kabul edilmemişse de herhalde bazan korunmak, bazan da hastalığın hafif geçmesini temin etmek gibi tesirlerinden istifade etmek üzere sağhk teşkilâtınca tatbik olunmuş ve istifade edildiği taayyün etmiştir. Boğmaca öksürüğü Bundan tevakki kabil olduğu takdirde pek haklı bir hareket olur. Çünkü bu hastalık ta kızamığın yaptığı tahribatı yani zatür rieleri yapmak hususunda amildir; bundan başka ihtilâtlan olduğundan başka bir de boynun uzunluğu çocuğun bütün bir mevsim bedbaht ve mariz yaşamasını mucib olur. Bu hain de başladığı zaman âdi bir nezle öksürüğü tarzmda sinsi sinsi başladığından dolayı sirayeti fazladır. Bundan korumak için elimizdeki vasıtalar kâfi değildir. Bazı lâboratuarların koruyucu ve iyi edici olduğunu beyan ettikleri Ve fennen de öyle olması lâ Kızamığa karşı koruma tarzrnı anlat zım geîen aşılar ciddî bir netice ver tıktan sonra kızamığın sonunda tutu miyorlarsa da yaşı küçük olan çocuk lacak yolu da arzedeyim; bermutad an larda hastalık fazla tahribat yapması neler arasmda bir kanaat vardır: Kı kabil olduğundan azçok hafifletir ümizamık için 40 gün karantine ve perhiz. dile bu aşıları vafi olarak olsun kul Kızü için de tatbik olunan bu usul bel lanmak haksız değildir. ki kızılda bazan faydalı ve ekseriyetle Diftefi Aşı yapılmamış olan ço fazla mazarratlı değilse de kızamıkta cukların muhitinde kuşpalazı zuhur epek muzır olması kâbildir. Çünkü yu derse bir taraftan çocuğu o muhitten karıda da arzettiğim gibi kızamık uyu uzaklaştırmak. ayni zamanda aşıya yan veremi uyandırmak hassasını ha başlamak ve aşınm tesiri oluncıya kaizdir. Halbuki kızamıkta perhizin de dar korumk için de çocuğa bir miktar vamını icab ettirecek böbrek iltihab difteri serumu şiringa ederek bir ay ları (ki kızılda çok muhtemel bir ihti kadar bir zaman kazanmak lâzımdır. lâttır) ihtimali pek az olduğundan ve Çocukları seven bir diğer hastalık ta ondan başkası da perhizin devamını is sari menenjitlerdir. Bunun da sirayeti tilzam edemiyeceğinden ateş düşer hastamn salvası ve burnunun ifrazatile düşmez, ihtiyaten ufak bir idrar mua husule gelir; çocuklar da bunu gene ayenesile idrarm temiz olduğu tahakkuk ğız ve burundan alırlar. Binaena'eyh edince derhal çocuğu beslemeğe başla muhitte böyle bir vak'a zuhur ettigi mak başlıca lâzım olan noktadır; çün vakit çocukların ağız ve burunlarmı kü verem gibi korktuğumuz hastalığın tripaflavisv veya rivanol gibi madde mavalanmasma mâni olabilecek en lerin mahlullerile temizlemeğe gayret mühim yol çocuğun besli ve kuvvetli etmelidir. olmasını temin etmektir. Geçici hastalıklar arasmda telâkki edilmesi lâzım gelen kaceazar hasta Sonra kızamıkta husule gelen zatürrielerin sarilıği meselesi vardır; faraza lığını unutmamalı. Bu berbad hastalık kızamığa tutulmuş iki çocuk bir arada bizim memlekette nadirse de bu sene yatarlarsa ve biri zatürrie olursa kıza zarfında bir tanesini gördüm. Eksen mıklı olan b'bürüne de hastalığı vere vetle çocuklara musallat olan ve şid bilir; kızarmksız olan çocuklar bu za detli ateşler ve kansızlıkla birçok ay türrieye hassas değildir. Demek ki kı lar devam eden ve bazan da ümidsîz zamıklı hastaları birbirinden ayrı bu bırakan bu hastalığın hususî bir miklundurmağa da gayret etmeiidir. Ba robu var. Bunun nakil vasıtasımn kö pekler olduğu büyük bir ihtimalle ileri husus bir tanesi zatürrie olursa. Kızıl Bu hastalık birdenbire ekse sürülüyor. Binaenaleyh köpeklerin evriyetle şiddetli başladığmdan yatma lerde çocuklarla fazla arkadaşlıkları ğa mecbur.ettiği cihetle ilk günlerde nazarı dikkate alınmalıdır. Mak'ad kurdlarını da ihmal etmemeancak koyunkoyuna yatıhrsa sirayet eder; lâkin kızılın nihayetinde çocuk a lidir. Bu hastalığın verdiği mak'ad kayağa kalkmağa başlayınca mıkroblar şıntısı dolayısile çocuk mak'admı kaşıhenüz canlı olduklarmdan gerek tük dıkça parmaklarmm ucuna ve tırnak rük, gerekse dökülen derileri vasıtasrie larına takılan kurdların yumurtalarını diğer arkadaşlarına verdiği gibi kendisirayet husule gelir. Kızıldan vikaye oldukça kolaydır; 3i de yeniden yeniye almakta devam eçünkü birdenbire şiddetle başlıvarak derek iyileşmekten uzaklaşır. Çünkü yatağa yatıran bir hastalık olduğundan bu kurdların yumurtaları daima döküevvelâ etrafa saçamaz; hastalık ancak lür ve biraz tedavi ile iyileşirken çocuk sonunda dağılabilir ki onuh önüne de kendi yumurtalarile hastalığı yeniden geçmek kâbildir: Kızıh henüz geçirnv alır; tırnakların temizlenmesi tedavi olan çocuğun hastalığı vermek yolu dö nin ilk şartlarındandır. külen derilerile ağzmda hâlâ yaşaması Bütüh bunlara ilâvesi lâzım gelcn kabil olan mikroblarm salya ile eıkma bir nokta varsa o da çocuğun bütün larıdır; derisi üç dört gün yukarıdan hastalıklara karşı mukavemet edebil aşağı kâfuri ruhile yahud okaliptüs ru mesi için besli olması, kuvvetli buîunhile tılâ edilirse derideki mikroblar ması lâzım olduğunun ve birçok hss ve bademcikleri de antiseptik madde tahkların çocukları öpmek ve okşa makla sirayet ettiğinin bilinmesidir. [*] Birinci yazı 4 ağustos tarihli sayı . Dr. KADRt RASİD mızria cıkmıstır. Kızamık kendi kendine olduğu vakit zatürrie yapmak suretile tehlike gös terdiğinden başka uyumuş veremi olan çocuklarm da veremini azdırmak su retile tehlikeli olür. tşte hiç olmazsâ doktoru tarafından uyumuş veremi olduğu malum olan bir çocuğun muhitinde ve temasında bu lunduğu çocuklardan birinde kızamık olduğu tahakkuk eder ve onun da yakaladığına kanaat hasıl olursa yapıla cak ciddî bir tedbir vardır ki o da kı zamık geçirip te kamnda kızamığa karşı panzehiri bulunan birinin kanından beş on gram o çocuğa şiringa et mektir. Kızamığı geçirmiş adam bul mak ise pek kolaydır. Çünkü her kâhil öyle telâkki olunur; binaenaleyh annesinin yahud babasının kam en müna sibidir. Ben kızamık esnasında ihtilât olarak beyin humması yapmış olan bir çocuğu annesinin, babasının ve büyük kardeşlerinin kanile beyin hummasından üç günde kurtarmış ve Avrupada da bu vak'ayı neşretmiştim. Demek istiyorum ki kızamığın zuhuruna ve zuhur ettiyse ilerlemesine ve ihtilâtma karşı en güzel koruma ve tedavi kâhil kanıdır.' Lâkin tatbik âdilmesi henüz umumileşmemiştir. Tarihte Boğazlar meselesi ve Avrupa Napolyon Bonapartın entrikatarı 4 [11 2 Yazan : Kadrf Raşİd Anday ttnlya ordusu tensik ediVyor Daily Herald gazetesine Napoliden yazıldığına göre îtalyan ordusunun bo ğucu gaz istimaline kadar, Habeşistanda ademi muvaffakiyete uğraması üzerine ordunun harb plâm ve malzeme bakımından zecrî surette tensik edileceği haberleri şayi olmaktadır. Bu ay icra olunacak ordu manevralarınm müthiş bir sansüre tâbi tutularak harice hiçbir şey çıkmaması hu«usunda Musolini tarafından verilen emirler de bundan ıleri gelmektedir. Manevra sahasmda ne bir fotoğrafçı, ne de bir gazeteci bulunmıyacağı gibi ecnebi devlet ataşelerinin de manevranm esasını teskil eden mıntakalardan uzak bulun durulacakları söylenmektedir. îtalyan generalleri tarafından proje halinde tetkik edilen plânlara nazaran bundan böyle bütün piyade taburlan müstakıl bir cÜ7Ütam halinde hareket edeceklerdir. Piyade taburlarına merbut topçu, tayyare topçusu, tank topçusu, motörlü kıtâat doğrudan doğruya merbut bulundukları piyade taburlarından emir alacaklardır. Bu itıbarla piyade taburlan liva topçusu ve tank kıtaatının yardımına muhtac olmaksızın kendi kendine bir ciizütam olarak harbedecek bir hale ifrağ olunacak, demektir. Bu seferki manevralara 500,000 den fazla asker istirak edecektir. Bunların bir kısmı daha şimdıden îtalyanın cenubunda îrpinia havalisinde bulunmaktadırlar. ÎVÎanevralar 20 ağustosta başlıyacak ve on gün devam edecektir. Bu on gün zarfında yeni birçok son sistem toplarln da tecrübesi yapılacaktır. 45 milimetrelik yeni bir sahra obüsü, 8 kalıbrelik yeni bir makinelitüfek, 47 milimetrelik yeni bir tank topu ve tanklara, tayyarelere karsı kullanılacak yeni bataryaların tecrubeleri yapılacaktır. Napolyon Bonapartın hayatına aid mühım bir vesıka: imparatorun tahtmdan feragatine dair imzaladığı istifaname Napolyon devri, Avrupanın siyasal tarihinde olduğu kadar Boğazlar mese lesinin tekâmülünde de ehemmiyetlidir. Karakteristiği hemen bütün Avrupa devletlerinin katıldığı mütemadî harbler ve Avrupa hartasının sık, sık değişmesi; olan bu devirde Boğazların da harbe sahne olduklan ve bilhassa muhtelif milletlere mensub diplomatların ellerinden çıkmış birçok taksim projelerine mevzu teşkil ettikleri göru'lüyor. Bu taksim proje lerinin esaslârınm daha kolay anlaşıimaları, ilişik olduklan Avrupa siyasetinin umumî hatlarırtı görmekle mümkündür. Napolyonun kendisini tmparator ilân etmesi (18 mayıs 1804) Fransanın milli siyasetten ayhlı^ bit istilâ sıyasetine gir mesi demekti. împarator Bonapartın yapî tığı harblerin gayesi mutlak idare altında bulunan AvrUpa milletlerini hürriyete kavuşturmak değildi. O, Avrupa devletle rini; Fransanın hekemonyası ve kendi idaresi altlnda bir «birlesik Avrupa devletleri konfederasyonu» halinde toplamak isliyordu. [1] Bu projeyi basarmak için güveni bir asker dehası ve Fransız milletinin kendisine olan itimadı idi; metodu ise fethettiği tahtlan ailesi erkânı ve kuınandanlarına dağıtarak kendisine muti bir Avrupa yaratmaktı. Bu muazzam projenin tatbik edilmesine mâni olmağa iub ettikten (1805) Prusyayı ezdikten (1806) sonra Fransanın karşısında în giltere ve Rusya kalıyordu. Birincisinı İmparatorun şerrinden deniz, ikincisini de geniş arazi kurtanyordu. îngiltereyi mağlub etmek için Bonapart onu açlığa mahküm etmeği düşündü. Avrupa limanla rını îngiliz gerrtilerine kapattı (1805 1806) ve «deniz karanın hükmüne gir melidir» dedi. [2] îkinci devleti yenmek icin de, Osmanlı împaratorluğurtun ittifakıni temin etmeği lüzumlu gördü. Çünkü Babıâli, Boğazlan kapadığı takdirde Ruslarla Ingılızlerın Akdenızde Fran saya karşı muhtemel müsterek bir hareket yapmaları imkânsız olacağı gıbı Rusların kuvvetlerının mühım bir kısmını Osmanlı hududunda yığmaları da kendi işini hafifletrniş olacaktı. makla Ingiltereye karşı cephe almış bir vaziyette bulunuyordu. Ingiltere Osmanlı tmparatorlüğunu Fransadan ayırmak ve Rusya ile uzlaştırmak için tehdide müracaat ediyor. Akdeniz filosu Çanakkale Boğazını zorlı yarak Istanbul önlerine geliyor. (Şubat 1807) Bu tesebbüs o vakte kadar bayram topundan başka bir silâh isitmiyen Sultan ile saray halkını biraz korkutmaktan başka bir işe yaramıyor. İngilizler müsbet bir hetice elde etmeden Boğaz ları yÜ7geri dönüyorlar. İngiliz muvaffakiyetsizligini Rus mtı\affakiyetsizliği takib ediyor. Bonapart Çar Aleksandrı hcıdlandda he7İmete uğratıyor. (14 haziran 1807) Fakat Bo napart galibiyetten memnun değildir. Cünkü mağlub olan Rus ordusudur; Rusya değildir. Bonapart, arazisinin geniş liği yüzünden hicbir vakit Rusyayı hükmüne alamıyacağını takdir ettığinden o nunla uzlaşmak emelini gütmeğe baslı yor. Bu mak^adla tertib edilen Tilsile musalahası (Temmuz 1807) Fransız İmparatoru ile Rus İmparatoru arasında bir dostluğun başlangicini teskil ediyor. Bu muahedede Rusya İngiltere ittifakıni Fransa da Osmanlı ittifakıni feda ediyor. Bonapart îngiltereyi Avrupada mağlub edemeyince Hindistanda ezmek projesıni Motürlü fırkalar îtalyan Baskumandanlığı bu manev raların sonunda ordunun Avrupada kendi topraklarmda birinci sınıf bir harb aleti olduğunu iddia edebümek ümidinde dir. Esasen manevralardan bu neticenin alınması matlub olduğundan bü hususta son derece calısılmıştır. Habeşistanda harbeden Trento fırkasınm yan muvaffakiyeti üzerine birçok motörlesmis fırkalar da gözden gecirile cektir. Motörlü fırkalar petrol ve dizel makinelerile mücehhezdirler. Italyanlara bakılacak olursa bunlar müstakbel bir harbde harikalar yaratmak kudretindedirler. tktısad mUsteşar vekili îktısad Vekâleti Müsteşar vekili ve teftiş heyeti reisi Hüsrtü Yaman Ankaradan şehrimize gelmiştir. Hüsnü Yaman biraz rahatsız olduğundan tedavi için on çün kadar sehrimizde kalacaktır. ta yardım edecek, buna mukabıl Fransa da îstanbulu Ruslarda bırakacak bir surette Osmanlı împaratorluğunun taksi nıine razı olacaktır. (1808) Fakat Na polyon Rusyaya yaptığı bu teklifi sarıh biı ittifak muahedesi şeklinde tesbit et mekten çekinmektedir. Rus Hariciye Na7in Romonzof Fransanın Moskova sefıri Caulincourta, îstanbulu Ruslâra bırak mıyacak herhangi bir taksim projesinin Rus efkârı umümiyesi nezdinde hoş görülmiyeceğini söylüyor. Çar Aleksandr ayni mütaleada bulunuyor. Fransız se firi İsUnbulu Ruslara, Gelibolu yanmada?ını Fransızlara bırakacak bir taksime Bonapartıh muvafakat edeceğini bildi riyor. Çar Gelibolunun, Karadeıiiz \t İstanbulün anahtarı olduğunu serdediyor. Sefir Marsilya yolunun Boğazlardân gectiğini ima ediyor. [3] Boğazlar iizeBonapartın Babıâli nezdindeki nüfu rinde anlasamamazlık iki İmparatorun zu, Osmanlı devlet adamlannın Rus ih Erfortta bir mülâkat yaprnalarını ne tıraslarını Fransanmkilerine nazaran da ticelendiriyor. Bonapart bir defa daha ha yakın görmeleri Osmanlı împarator Çar Aleksandrın ümidlerihi süya düşü luğunun Rusyaya ılânı harb etmesme se riiyor. Erfortta (birinciteşrin 1808) ls bebiyet verdi. (Birincikânun 1806) Bu tanbul ve Booazlar mevzuu bahsolmu ilânı harb 1799 ve 1805 muahedelerile yor. Fransa Eflak, Buğdanın Rusyaya Boğazlar üzerinde Rusyaya tanılmış hu i'hakmı tanımakla iktifa ediyor. Erfort kuk artık mevzüubahs olamıyacağından tan sohra araları açılan iki împarator arBoğazlar bir tehlikeden kurtuluyorlar de tık birbırlenni gÖTemiyecekler ve anla • mekti. Fakat ayni ilânıharb Boğazlan ye <.amıyacaklardır. Fransız Rus harbi ve ni bir tehlikeye maruz bırakıyordu: Os bu harbin Moskova dönüsü Bonapartın manlı Imparâtorluğu Fransaya yanaş acıklı âkıbetıni hazırlıyan âmillerın en mü bir kadın değil miyim? Bana kimsehin kur yapmadığını, yapmak istiyenlere d benim hiç yüz vermediğimi bilmez rtıısin? Senin bana tam bir ernniyet ve itimadın yok rtiu? Kocasının gururunu riyakârane ukşı yarak sözünü bitirdi: Hem zaten, Niülâzim Ercümendl daima senden bahsederiz. Delikanlı sen o kadar seviyor, r kadar beğeniyor k adeta sana âşık... Süha kanmıştı. Yatağına yattıktan sonra, gene, o tat lı hulyasına daldı. Biraz evvel, kırda Ercümendin kolunda iken duyduğu his leri tekrar duyuyordu. Vücudü sihirli bi: rübab olmustu. Yatağının ortasındoki cu kur, yakutlar, zümrüdlerden yohtulmu: bir havuz halini alıyör, orada periler, de ni7 kızları yıkanıyordu. Kendisi de, dal gaların arasmdan çıkan Yunan ilâhes Afrodit gibi suların içinden doğuyor dalgaların sıpırtısı ona ninniler söylüyor denizin salıntısı ona tatlı bir besik olu yor ve böylece sallana sallana saadet sa hilıne gelerek kumlann üstüne yâyılıyor du. [Arkası var\ M. TtlfitiAN "Cumhuriyet,, tn tefrikast 36 Abidin Daver DAV'ER Bu bir an çâbük geçti, sonra Efcü mcnd dudaklarını uzattı, Saninanın ateş gibi yanan yanağını, bir çocuk gibi utajıarak öptü: Saniham! Sanihacığım. Tekrar kolkola girdiler. Yürüdüler. Sanihanin eli, Ercümendin bileğine ka dar kaydı. Narin parmakları, onun yu muşak, sıcak ve kuvvetli âvcunun içinc sokuldu; annesinin kanadları altına saklanan bir beyaz yavru güvercin gibi... Sesler, kahkahalar işitildi. ErcUrhenel, Geliyorlar, dedi, bizi böyle gör mesinler. Kolunu bırakarak ayrılmâk istedi; fakat, Saniha işitmemiş gibiydi ve sarılmış kollarmı ayırmamak için Ercümendin elini sıktı, sivri tırnaklannı avcuna batırdı. Delikanlı, fc Kocanız bize bakıyor, dedi. Kocam da, umurumda değil düh ya da..» Böyle demekle beraber elini bıraktı. Süha yanlanna geldi ve alaycı bir sesle: Yahu neredesiniz? On dakikadır sizi arıyöniz. Çakallar paraladı, diye merak ettik. Saniha dalgin cevab verdi: Belki... Şehre döhdüler. Saniha, yüzbaşı Ri fât Beyle Ercümendin arasında yürü yordu. Rifat Bey, çok sevdiği Ercümendin genc kadına karşı olan hassasiyetini, Sânihanın da ona temayülünü biliyordu, genc kâdlnm kulağına: Dikkat ediniz Saniha Hanım. Kocanız sinirleniyor, diye fısıldadı. Fakat Saniha bu ihtarı isitmedi bile... O, kendinde yeni bir benliğin doğduğu nu duyuyordu. Bu yeni Saniha, hafif, seffaf, ahenkli bir mahluktu; insanların «vicdan» dedikleri şeyin hâkimyietinden seye söylemiyeceksinî değil mi?.. Ercüve kadınlığın mes'uliyetinden kurtulmuş mend, bana hayatının en büyük sırnnı nıes'ud, sevinçli, ilâhî bir mahluk... anlattı. Şaşılacak, acmacak bir hikâye... Zalim bir kadını sevmiş, ona o kadar Soyunurken, Süha, onu tetkik ediyor ıstırab çektirmiş ki... Karmakarışık ve urîu. Halinde bir değişiklik sezdi: zun bir macera, bunun sana bir hulâsa Mülâzim Ercümendle o kadar u smı yazarım. Güztl bir roman Oİuh Hazıın uzadıya neler konuştunuz? Birbiri ni, büyük bir roman yazmak istemiyor nıze anlatacak mühim şeyler mi vardı? mu idin? Romanına, bu macerayı mevzu Başının içinde dolaşan tatlı hayallere yapârstn. îstersen beraber yazanz. Kabiran evvel avdet etmek için acele cevâb rı koca beraber imzalanz bu ask roma verdi: Hiç acanım, öteden beriden ko nını. Fakat Süha, bu hikâyeye hemen inanuştuk. nacak kadar safdil görünmüyordu. SaFakat birdenbire kocasinırt yüzündekı niha, onun baklşındân bunu anladı ve değişikliği görünce hulyadan hâkikate soyunmâğı yârıda bırakarak kocasmın döndü. Yeni başlıyan aşklarının selâmeli boynuna sanldı. ilk yalanını tecrübe e icin, hemen hile ve yalana, Havva an den ve mükemmel bir huluskârlıkla buna nerhizin bu kıymetli müdafaa silâhma muvaffak olah gözlerile kocasına baka?anldı. Halbuki Saniha, dürüst ve ya tak dedi ki: lancilıktan iğrenen ruhunun böyle birşey Ne var Sühâcığım? Yoksa kıskavapabileceğine asla ihtimal vermezdi. n:yor musun? Eğer böyle birşey varsa Hemen geveze, kandırıcı ve cilveli bir sana da bana da yıraşrrtaz. Unutturt gakadın oldu. liba, bana, bu zavallı gence biraz nasihat Kocacığım, dedi. Kendisine söz ver diyen sen değil miydin? Sonra, ben verdiğim için sana da söylemek ıs senin hem karın, hem arkadaşın değil mr temiyorum amma haydi söyliyeyım. Hem yim? Erkeklerin bütün içyüzünü, çirkinseninle benim aramızda gizli birşey olur lıklerini, bayağılıklarını bilen ve onlarla mu hiç? Fakat söz ver baha şekerim. Kim bir erkek gibi, bir arkadaş gibi konuşan himlerındendır. Napolyonun Avrupa ittihadı projesinde muvaffakiyetsizligini neticelendiren, Rusya ile Osmanlı împaratorluğunu tak;im icin bir formül bulamaması daha doğrüsu İstanbul ile Boğazların herhangi kuvvetli bir devlet eline geçmelerini istej memesidir. Bunun sebebini Bonapartj Senthelende yazdlğı hatırâtında âu süretle izah eder: «O'manlı împaratorluğunu Rusya ile taksim edebilirdim. Esasen bu taksim keyfiVeti birçok defalar mevzuu bahsoldu. Fakat îstanbul Osmanlı împaratorlu|u • nu kurtardı. Çünkü Rusya onu istiyor. % Ben ise vermek istemiyordum. istanbul kıymetli bir anahtardır. Tek başma bir İmparatorluğa değer.» [4] Napolyon devrinde Osmanlı Impara torlııSunu bir tak'imden kurtaran, Fransız dostluğu olmayıp Boğazlann kabili takim olmayı«ıdır. Boğazlan îngilterenin Akdeniz filo«una karsı bile müdafaaya muktedir olmıyan Osmanlı împaratorluğu, Bdğazlarin cihan siyasetinde oynadığı ehemmiyetli rot sayesinde mevcudiyeti nin bir asir daha üzattldı^ını aörecektir. fe/VVfeft ZİYA 11J Evvelkı yazılar Cumhuriyetin 18, 26 haziran ve 18 temmuz tarihli nüshalarında cıkmıstır. [2] Jıılien Benta. «L'Unlfication de lEurope~. Conf*rcnce Lyon. Üniversitesl. 1S32. [3! Edwards Notcs on the Brıtish flistoıy. Part IV. London İS19. [41 Serge Tattstcheff Alexandre İer et Napoleon. Paris 1891 Dıdier. t51 Djuvâr. Cent projest de partage de la Turquıe.

Bu sayıdan diğer sayfalar: