CUMHURİYE1 9 Ağustos 1936 iyen bakışlar Geniş pencerenin camları, ardına kadar açıktı. Bahçedeki ağaclan, çiçekleri, kumlu, ince yolları ay ışığı kaplamıştı. Genc kadınla kocası, pencerenin yanlanndaki koituklarda, karşılıklı oturuyorlardı. Ay ışıklı gecenin koynunda dolaşan çiçek kokulu serin rüzgâr, pencereden içeri doluyor, gcnc kadının saçlannı karıştırıyor, bozuyordu. Erkek, oturduğu koltuğun arkasına yaslanmış, karısmın yüzüne dalsın bir gülümseyişle bakıyordu: Bu gece, her zamandan güzelsin karıcığım... Genc kadın, parmağını dudaklarına götürdü: Yavaş söyle «Engin» uyudu. Ikisi birden, odanın aşağı tarafmdaki kiicük karyolaya baktılar. Karyolanın başucunda, gece dolabı üzerinde, bir sarı tavşan lâmba yanıyor, donuk ışığı karyolada yatan bukleli başlı çocuğun yüzünü aydınlatıyordu. Genc kadın, kocasına döndü: Bu gece çok güç uyudu. Sen hızlı lâkırdı söyleyince, uyanacak diye kork tum. Erkek, gene karısına dalmıştı. Yavaş sesle, biraz önceki sözünü tekrarladı: Bu gece her zamandan güzelsin karıcığım... • Genc kadın, gülümsedi: Beni şımartacaksın... Erkek, yerinden kalkmış, karısının koltuğuna yaklaşmıştı: Gece ışıklı, hava serin, istersen biraz çıkalım, dolaşalım. Genc kadın, ayağa kalkmıştı: Evlenmeden evvel dolaştığımız gibi... Gülüştüler. Yavaş adımlarla kapıya doğru yürüyorlardı. Küçük karyola gıcırdadı. Taze bir çocuk kahkahası, sessiz odanın havasında çmladı. Genc kadınla kocası, olduklan yerde durmus. bakıyorlardı. Bukleli başlı kiicük oglan yatağında oturmuş, parmağını sallıyordu: Sizi, yaramazlar sizi! Oğlunuzu uyutun; sonra kendiniz, gezmeğe gidin öyle mi? Genc kadın, içten taşan bir sevgi ile oğluna bakıyor, gülüyordu. Çocuk ya taktan fırlamıştı. Koşarak annesine yaklaştı, onun dizlerine sarıldı: Ben de geleceğim!... Genc kadın, parmaklannı, onun bukleli saçlarına geçirmiş, seviyordu, kocasına sordu: Alalim mı? Erkek, gülümseyişini saklamak ister gibi, zorla kaşlannı çatıyor, sesinin sevgi dolu ahengini belli etmemek için sertleştiriyordu: Senin gibi minimini çocuklar, erkenden uyurlar, annelerini babalarını rahatsız etmezler. Çocuk, babasının çatık kaşlarına, sesinin sertleşen ahengine aldırmadı. Başını kaldırarak ona güldü: Ben, bir kere minimini çocufc değilim, altı yasındayım. Erkenden yatmıştım, uyuyamadım. Uyur gibi yapıyordum. Gideceğinizi, beni yalnız bırakacağınızı anlayınca kalktım. Erkek, gülerek sordu: Niçin uyuyamadın? Annemi de. seni de öyle çok seviyorum ki uyuyunca sizden ayrılıyorum, onun için uyumadım. Bizi niçin bu kadar çok seviyor sun? Çocuk düşündü. Annesinin dizlerinden aynlarak, biraz geriledi. Ona dikkatli dikkatli baktı. Sonra babasına yaklaştı: Annem, öyle güzel ki, onu güzel olduğu icin seviyorum galiba!.. Ya, beni? Çocuk, düşünmeden cevab verdi: Seni de çok iyi olduğun için seviyorum baba... Genc kadın, ve kocası, ay ışıklı geceyi, serin havayı, gezintiyi unutmuşlardı. îkisi de çocuğu kucaklamak için atıldılar. Çocuk, bir kolunu babasının, bir kolunu annesinin boynuna atmıştı. Kan koca oğullarını beraber kucaklıyarak, pencerenin önüne döndüler. Baba, sen de annemi güzel olduğu için mi seviyorsun? Erkek, güldü: Kimbilir yavrum, belki!.., Bir sabah, çocuk, büyük bir çığlık duyarak gözlerini açtı. Annesi bağırıyordu. Yatağmdan fırlıyarak, sesin geldiği yana koştu. Mutfak kapısı açıktı. Açık kapıdan, erkek, kollarında karısının bay gın vücudünü taşıyarak dışan çıktı. Koşar gibi yürüyerek yatak odasına girdi. Çocuk, şaşırmıştı. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Başını mutfak kapısından uzatarak içeri baktı. Havagazi ocağı yanıyor, büyük çaydanlığın parçaları yere serilmiş, taşları ıslatan sular düman gibi tütüyordu. Çocuk, anlar gibi olmuştu. Kosarak yatak odasına girdi. Annesi yatakta gözleri kapalı, yüzü kıpkırmızı, inliyerek yatıyor, babası telefonda birile konuşuyordu. Çocuk, yavaş yavaş annesinin karyolasına yaklaştı. Knryolanın kenannda duran elini alarak öptü. Genc kadın, inliyordu. Biraz sonra kapı çalınmış, elinde çantasile bir adam gelmişti. Çocuk, dikkatle bakıyordu. Babası nın yüzü sapsanydı. Buyurunuz doktor, çaydanlık devrilerek kaynar su ile, karımın yüzü yandı. Çocuk, koşarak kendi odasına girdi. Annesinin kırmızı yüzünü görmek, inliyen sesini duymak istemiyordu. Göğsünde bir yer yanıyor, gözlerinden durmadan yaş akıyordu. Karyolasına girerek başını yastığın altına sakladı. * * * Erkek, çocuğunu karyolasına yatırmıştı. Küçük uyuyamıyor, sualler soruyor du: Baba, annem hastalar yurduna gideli bir sene oldu mu? Hayır oğlum, iki ay oldu. Sen bu gece, güzel güzel uyu. Yann, annen eve gelecek... Yanna kaç saat var baba? On iki saat var yavrum. Kapa gözlerini... On iki saat çabuk geçer mi baba? Uyursan geçer yavrum. Çocuk, gielerini kapadı, biraz sonra uyumuştu. Genc kadın, odaya girdi. Boynundaki büyük siyah rönar, sol yanağını örtüyordu. Kollannı açtı. Çocuk, açılan kolların arasına kendisini attı. Erkek, ayakta durmuş, onlara bakı yordu. Anne oğul uzun zaman sarmaşdolaş kaldılar. Genc kadın, oğlunu yere bıraktı. Boy nundaki rönarı çıkararak bir kenara bıraktı. Çocuk, bütün dikkatile annesinin yüzüne bakıyordu. Genc kadının sol yanağı ates gibi kıpkırmızı kalmıştı. Genc kadın, inik göz kapaklarını, a ğır ağır kaldırarak kocasına, sonra oğluna baktı: Bibliyoğrafya Kağnı l e n t Kıtabcı 1936 Fiatı 50 kurus Kağnı bir hikâye kitabıdır. Müellifi Sabahaddin Aliyi ilk eseri olan «De ğirmen» le tanıyoruz. Bu kitabm so nunda Değirmen hakkında yazılmış tenkidlerden alınmış parçalar var. Bunlara bir göz gezdirelim: Hüseyin Cahid Yalçın: «Burada gemş kabiliyetli bir muharrir karşısmda bulunuyoruz. Kendisinde en evvel tetkik ve müşahede kudreti göze çarpıyor. Sabahaddin Ali hikâyecilik san'atında mevcudiyetini kuvvetle hissettire cek bir san'atkâr ruhuna malıktir> diyor. Nureddin Ataç: «Sabahaddin Ali anlattığı hıkâyelere bizi inandırıyor» diye onu methediyor. Yaşar Nabi: «Sabahaddin Ali hikâye ve roman vadisinde son yıllarda hissedilen büyük boşluk içinde büyük bir ü mid ışığı yakmaktadır» hükmünü ve riyor. Bu sözlere biz ne ilâve edebiliriz. Bu sebebden gerek Değirmeni, gerek Kağnıyı karilerimıze tavsiye etmekle iktifa edeceğiz. Peltiye yıldızmm seyri RADVO (^ Bu aksamki program J İSTANBUL: 12.30 muhtelif plâklar ve halk musiki 5i 18 dans musıklsi (plâk) . 19 haberler19.15 hafif musiki ve muhtelif sololar (plâk) 20,30 stüdyo orkestralan 21,30 son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansırnn gazetelere mahsus havadis servisi verileçektır. VIYANA: 18,20 Berlinden naklen Olimpiyad mü sabakalan . 18.50 konser 20.05 spor ve saire 20,15 şarkı ve karışık yayın 21,40 Salzburg musiki şenlikleri 22,50 eğlenceli yajnn, haberler. spor 23,25 Berlinden naklen Olimpiyad müsabakalan . 23,40 ko. nuşma 23,55 dans musikisı. BERLİN: 19,05 musiki 20 05 halk musikisi 21,05 operet: Yarasa 23,05 haberler 23,20 O. limpiyad haberleri 23 50 dans ve eğlen . ce 2,05 gece konseri. BUDAPEŞTE: 18,05 konser 19,05 konuşma . 19,35 flüt konseri. konuşma 20,30 piyes: Cambaz hane 22,05 Olimpiyad haberleri 22,35 Çingene musikisi. haberler, spor . 23,45 piyano konseri . 24,20 cazband takımı1,10 son haberler. BÜKREŞ: 19,05 havadis 19.20 dans muslkisi21,10 konferans 21,40 Viyanadan naklen Salzburg musiki senlikleri 22.45 haberler 22.55 spor 23,10 konser 24 haberler. LONDRA: 18.35 Baldan naklen îsviçre musikisi 19.05 orkestra konseri 20.05 solistlerin konseri . 21 National istasyonu. hatıralar, havadis 22 05 orkestra konseri 23,15 edebî yayın . 23,35 son numara. PARİS [P. T. T ] : 17 50 Kramofonla Viyana valslan 18,35 piyes: Venedik geceleri . 19,35 havadis 20.50 karısık ve eğlenceli yaym 21.20 spor21.35 musikili masal . 23,35 havadis 23,50 dans musikisi. ROMA: 18 05 şimalî İtalya istasyonu 19,35 spor, gramofon . 21,10 havadis 21,35 konuşma ^ 21,45 opera yayını: Sesilya, Istirahat es nasında konusmalar, en sonra havadis. Benim ve Onların Hikâyeleri Resimliay Basımevi 1936 Fiatı 50 K. Bu güzel ve orijinal isimli kitabım Vâlâ Nureddin şu şekilde karilerine takdim ediyor: «Benim Hikâyelerim adlı bir kitab neşretmeyi ötedenberı istemekte idim. Adapte, tercüme, telif ve kulaktan işitme hikâyelerim böyle likle birbirinden ayrılmış olacaktı. Bazı adapte, hatta tercüme hikâye lerım, müellifinden ziyade bana aid dir... O derece değiştirilmiş ve mahal lileştirilmiştir. Bazı telif hikâyelerim ise benim beynimden çıkma ve belki de etrafımdaki hayattan alınmış olmasına rağmen ecnebi edebiyatı üslu bundadır. Onun için hepsini bir araya getirerek Benim ve Onların Hikâyeleri demeyi daha muvafık buldum.> Kitabda çok cazibeli yirmi bir hikâye var. Hepsi alâka ile okunuyor. Okuyucular da bu hakikati teslim edeceklerdir. Kitabm güzel olmıyan bir noktasına işaret etmeden gecmiyelim. O da münasebeti olmıyan bir takım resimlerle boşluklann doldurulmasıdır. Ümid ederiz ki bundan sonra bu zevaid haz folunur. Sözü bitirmeden karilerin bilmece meraklılarına bu kitabdaki hikâyelerin hangisi onun, hangisi onların sualle rine cevab aramaya kalkmalarını tav siye edelim. Çünkü Vâlânın kudreti onların hikâyecilerinin kudretile boy ölçüşebileceğinden bu hikâyeleri her hangi bir membaa atfetmek ve yahut derecelendirmek kabil değildir. Esasen bu Tom bir (') dekiler galiba hep onun. Kitabı bütün karilere tereddüdsüz tavsiye ederiz. • der ' o Bcşıncı' derec«de Bugün de Peltiye kuyruklu yıldızına aid ikinci bir kısım sema haritasmı yukarıya koyduk. (Birinci kısım 5/8,1936 tarihli nüshada konmuştu.) Bu harita semanın 20 ve 22 nci saatleri arasmdaki iki saatlik ve şimalden 20, cenubdan 40 derecelik ki cem'an 60 derecelık bir kısmını irae etmekte ve yıldızın 18: 681936 ya kadar 6 günlük sey rini göstermektedir. Haritada: 1 Rakamı 181936 saat 21,5 taki durumdur. 2 Rakamı 281936 saat 21,5 takı durumdur. 3 Rakamı 381936 gecesi sabaha kadar hava bulutlu olduğundan yıldız gorülememiş, fakat o gece saat 22 de tahminen bulunabileceği yer naktalı daire ile gösterilmiştir. 4 Rakamı 481936 saat 24 teki durumdur. (Bu gece saat 24 e kadar görmeğe mâni olacak derecede bulut vardı. Geceyansı hava açıldı, görmek kabil oldu.) 5 Rakamı 581936 saat 22 deki durumdur. 6 Rakamı 681936 saat 22 deki durumdur. Kuyruklu yıldızın bu 6 günlük seyri de 21 saat 45 dakikadir. Metalî ve 14 şimalî meyilden, 21 saat 20 dakika me talî ve 24 derece cenubî meyle kadar değişmiştir. Son üç gündenberi keçi (capricorne) bürcü istikametinde seyreden yıldız bugün balon (Aerostat) bürcü istikametine girecek iki gün de o bürc de seyrettikten sonra mikroskob bürcü istikametine dahil olacaktır. Bu suretle pek cenuba gitmekte olan yıldız bir kaç gün sonra gözden kaybo * lacak ve kendi yoluna devam ederek bizden büsbütün uzaklaşacaktır. Bize uğurlar getiren kuyrukluya dönüşü de uğurlu olsun. Peltier 1936 alfa kuyruklu yıldızı dünyamıza en yakın gelen bir yıldızdır ve ayın bize olan mesafesinin tahmincn 67 misli kadar yakınımızdan geçmiştir ki aydan sonra en yakın komşulanmız olan zühre, merih seyyareleri bile bundan çok uzakhrlar. Azamı nemütenahî olan yıldızlar âleminin cüzlerinin cesameti ve aralarındaki mesafelerîn büyüklüğünün tarifi bile insana hayret ve zevk vermektedir. Çok değerli Bay Fatine derin saygılar. Emekli albay Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Şeref), Alemdarda (Sırrı Rasim), Bakırkoyde (İstepan>, Beyazıdda (Asador Vahram>, Eminönünde (Beşlr Kemal, Cevad), Fenerde (Hüsameddin), Karagumrukte (Kemal), Kuçukpazarda (Necati). Samatyada (Erofilos), Şehremininde <A.. Hamdi), Şehzadebaşında (lt;mail Hakkı). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Spor?»»Js>, Hasköyde (Nesim Aseo), Kasımpasada (Müejyed), Merkez nahiyede (Kajızuk), (Gıineş), Şişlide (Halk), Taksimde (Taksim), (Nihad). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyukadada (Merkez), Heybelide (Yu » suf\ Kadıköy. Muvakkithanede (Saadet), Kadıkoy. Sö&üdluçesmede (Osman Hulu • « si). Üsküdar. İmrahorda (İmrahor). Fransızca dersleri Yaz mevsimi bir ecnebi dile rahat rahat çahşmak için en müsaid ve müna sib bir devredir. Diplomalı ve pratik bir metoda sahib Fransız bayanı. mü said şartlarla ders vermektedir. Gazetede «F> remzine vazılması. Lutfi Tüğtekin Ankara Musiki mektebi talebeleri Adanada Mevlidi Şerif Tüccardan Bay Mürüvvet Boranın kızı ve Yüniş İstanbul şefi Bay Esad Uluçun karısı olup geçenlerde genc yaşında rahmeti rahmana kavuşan Mü berra Uluçun ruhuna ithaf olunmak ü zere Pendikte bugünkü Pazar günü öğleden sonra Pendik camii şerifinde Mevlidi Nevebî kıraat olunacağından kendisini sevenlerin ve arzu eden ih vanı dinin teşrifleri mercudur. BÜYUKDERE Aile Bahçesİnde H A L K OPERET1 Bu akşam 21.45 te H A L 1ME Büyük Şark opereti Yarın akşam Kadıköy Süreyya Bahçesİnde FLORYA Ankara Musiki mektebi talebeleri Adana Halkevi azalarile bir arada kadar, biri Ordu Evinde, diğeri Halke vinde olmak üzere verdikleri iki konser cidden çok muvaffakiyetli oldu. Bu gencler, yakında Mersin, Tarsus ve Ceyhan gibi komşu kasabalara da uğrayıp konserler vermek fikrindedirler. tan sonra Achille Bastiene baktı. Baş müfettiş gene lâkayd tavrını takınmıştı. Tony: Fakat nasıl muvaffak oldunuz?... diye başladı. Achille Bastien onun sözünü kesti. Gözlükler sayesinde bayrak işareti yapıyor.. Çocuk oyunu bu. Fevkalâde hayrete düşen Tony bir: Vay canına! savurdu. *** Achille Bastien uyandıgı zaman şöylc düşündü: Şimdi gözümü iyice açmahyım. Saat yedi buçuk. Paris ekspresi 21,13 te hareket ediyor. Binaenaleyh, Fransız Emniyet müdürlüğüne mensub Achille Bastienin bu saatte hudud yolunu tutmuş oiması lâzımdır. Bunu muvaffakiyetle neticelendirmek için hazırlanalım. Başmüfettiş bir taraftan giyiniyor, bir taraftan da bir plân kurmaga çalışıyordu. Fakat bundan çabuk vazgeçti. Bir plân yapabilmek için, hasmın niyetıni, az bile olsa, bilmek lâzımdı. Halbukı Achille Bastien hiçbir şey bilmiyordu. Biraz düşündükten sonra: Amma da iş! dedi, herşeyden iyisi, ^akayii bekliyerek ona göre hareket etmeli. buğulanmıştı. Donuk bir sesle: Hayır anne, yalnız, yanağın krzarmış.. O da gül gibi duruyor. Çırkin olmuş muyum? Babasının gözleri içine bakıyordu. Erkek, cevab vermedi. Gülerek bakıSonra annesine döndü: yordu. Genc kadın, kocasının gülüşünü görünce oğluna sordu: Biz, seni böyle de seveceğiz anne... Çirkin olmuş muyum? Çocuk, birdenbire kızardı. Gözleri Kiralık Apartıman istanbul Türbede, Belediye karşısında No. 19 Sinanağa daireleri Su, kalorifer, gaz, elektrik, nezaret. Doktor, Diş tabibi, Avukat, Noter için meskenle beraber idarehane olmağa müsaid apartıman vardır Achille Bastien, günün artan zaman larını, kâğıdlannı nizama sokmak, artist Tony ile hesab görmekle geçirdi. Bir zamanlar iki sene hapis cezasma çarpılan fedakâr delıkanlı Fransız za i bıta memuruna öyle bir iyillkte bulun " muştu ki, bu, unutulmazdı. Binaenaleyh, onun memleketine geri dönmesi için ça lısacağını vadederken, sözünde kat'î surette durmak azmindeydi. Tony onun sözüne son derece itimad ederek: Size ne^adar teşekkür etsem az! dedi. Parisi bir daha görmek, şu Ber • linden kurtulmak ne büyük saadet ola * cak benim icin! Tabiî Friedayı beraber alacağım. Onu burada bırakacak değilim ya! Achille Bastien kendi kendine: «Pa ris sokaklarında Friedalardan binbir tane mi yok sanki?» diye düşündü, fakat kadınlara saygılı bir adam sıfatile birşey söylemedi. Nihayet aksam oldu. Her ikisi de bir gün evvel haberin nakledildiği sokağa geldiler. Frieda oraya ta sabahtan git • mişti. Küçük bir kahveye saklanmış, belki beklenmedik bir hâdise olur diye bekliyordu. Tony ile Bastien ona işte bu kahvede iltihak ettiler. lArkası varl CAHID UÇUK Adana (hususî) Yazı geçirmek üzere şehrimiz Erkek Muallim mektebine misafir olarak gelen Ankara Musiki Muallim mektebi talebelerinden 23 talebe şehrimizde bulunduklan müddetçe bize yüksek musiki zevkini tattırmak fırsatmı hazırlamaktan geri durmuyorlar. Şimdiye sını çıkararak terini sildi. Bu herhalde, verilen haberin bittiğini anlatmak için mukarrer bir işaret olsa gerekti, zira gazetesini katlıyarak cebine soktu ve birkaç saniye gejtikten sonra yoluna devam etti. Achille Bastien, bulunduğu yerden, bir kimsenin tarassud etmekte olduğu pencereyi görememişti. Bundan memnun oldu. Çünkü o zaman kendisi de görün mek tehlikesine düşebilirdi. Fakat hiç süphe yoktu ki haberi kaydedecek olan adam veya kadın, ihtiyarın önünde durduğu evin karşısmda oturuyordu. Achille Bastien karnesine yazdıklarını okuyunca memnuniyetini izhar etti. Otomobile doğru giderek kapıyı açtı ve sevine sevine içini çektikten sonra kanapeye yaslandı. Artist Tony halecanla sordu: E, ne oldu?. Achille Bastien ona karneyi uzattı. Sahifede bir sürü harf yazılı idi. Bunlar bir cümle teşkil ediyordu. Tony bir lâmbanın altına giderek okudu. Tezkerede şunlar vardı: «Vagon tutulmuş, sıhhî imdad otomobili yarın akşam saat sekizde gelecek. Yol serbesttir.» Artist Tony cümleyi tekrar okuduk Beşi kırk iki geçe *CumhurıyetB ın zabıta romant: 130 Yazan: Gharlec de Richter Achille Bastien: Ya! dedi, zaten bunu yapmasaydı taaccüb ederdim. Gazetesiz olur mu? Bir müddettenberi endişeli endışeli semayı seyrediyor ve sanki birşey onda büyük bir merak ve halecan uyandırıyordu. Epey alçalmış olan güneş birdenbire ufukta, bir evin arkasında battı. Achille Bastien bütün soğukkanlılığına rağmen sinirlendi. Bir saniye sonra kendi kendisine aptal diyordu. Pariste ilk haberin a;eceleyin nakledilmiş olduğu ne çabuk unutulmuştu. lhtiyar uzun bir müddettir yürüdüğüne göre, hedeften pek uzak olmamalıydı. Achille Bastien bunun için elini kapınm tokmağına götürerek her ihtimale karşı hazır bulundu. Gözlüklü adam oldukça kalabalık büyük caddelerden birinden ayrılmış ve ftftş frıâiy daha az olan bir sokağın ortalarına doSru îferrîyordu. Achille Baltien ihtiyarın hareketlerini gözden kaçırmı vordu. Gözlüklü adam evvelâ gazetesini çıkardı, fakat havanın fazla karanlık olduğunu görerek onu tekrar cebine attı ve beş aşağı beş yukan dolaşmağa başladı. Artist Tony sordu: Ne bekliyebilir ki acaba? Achille Bastien hiç cevab vermedi. Bütün dikkati ihtiyarın üzerinde temerküz ediyordu. Birdenbire kösenin başından bir takım avak sesleri gelmeğe başladı. Bu, gaz lâmbalarını yakan belediye memuruydu. Bastien kapıyı bırakarak: Dikkat! dedi. Gaz lâmbaları bir bir yanmağa başladı. lhtiyar, siyasî havadislere dalmak zevkine kendisini koyuvermek için sanki bu ışığı bekliyormuş gibi, bir evin duvarına dayanarak cebinden gazetesini çı kardı. Achille Bastien kaldmma inmişti bile Sokağın ucuna kadar giderek bir münhani çizdikten sonra, amudî bir sokaktan ınerek biraz evvel ayrıldığı sokağa a\det etti. Simdi ihtiyardan ancak on metro kadar uzakta ıdı. Gözlüklü adam onun ilerisinde, karşıki kaldırımda idi. bi, uzun müddet okumağa daldı. Sonra, bir adım geriliyerek, garib garib baş sallamalarına başladı. Aradasırada duru yordu. Bu duraklar, iki defa, Achille Bastienin nazarı dikkatini celbetmişti. Fakat bu sefer başmüfettiş kararsız ve ne olduğunu bilmiyor değildi. Elinde karnesi, anlıyabileceğinden emin olduğu harfi yazmak için bekliyordu. Onünde duran ihtiyar, hareketlerine devam ediyordu. Her başını kaldınşında, gaz lâmbasınin ısığı onun gözlüklerinin camlarında parıldıyordu. Bazan bu, bir simsek sürati arzediyor ve bazan da daha fazla sürüyordu. Achille Bastien biliyordu ki bunların biri nokta, diğeri ise Sat gösterivordu. Muriel Smithin idare ettiği grup, sadece bayrak işaretlerini tatbik ediyor ve kendi ihtiyacma göre bunlan azçok değiştiriyordu. Morce sistemini çok iyi bilen Achille Bastien durmadan notediyordu. Biran ıcin, nakledilen haberin şifre olmasın dan korkmuştu. Fakat sonradan, korkusunun boş olduğunu gördü. İhtiyarın söyliyeceğı şeyler herhalde çok müsta celdi. lhtiyar, gazeteyi yutmak istiyormuş giSonuna gelince, gözlüklü adam şapka