a V 18 Haı&aa 1935 CUMHURİYET $ Adolf Hitlerin Hayatı 15 r | bufucirde} . Hiçbir işe yaramıyan » vazo Yaşlı bir adam bana derd yandı: «Niçin okumalı?» başlıgı altında bir yazı yazdınız. Kızına yüksek tahsil verdirmek istemiyen baba, bence haklıdır. Siz haklı bulmuyorsunuz. Benim yirmi yaşında bir kızım var. Güzel değil.. İlk, orta, lise tahsillerini yaptırdım. Dam dö Siyonda da okuttum. Fakat gtizel olmadığı, parası olmadığı için evlenemiyor. Bugün erkekler evlenmek için ya güzellik, ya para anyorlar. O halde niçin okutmalı?.. Bu yaslı baba, içtimaî bir kütlenin kaygularına tercüman oluyor: Demek istiyor ki, bugünkü izdivac, sadece güzellik ve para üzerine kuruluvor. Yani ya kadın güzelliğini pazara çıkanyor, erkek satın alıyor, yahud da erkek güzelliğini, kıymetini pazara çıkanyor, kadın satın alıyor. *** Güzellik ve para temeli üzerine kuruIan izdivac, pazarhklı bir izdivacdır. Fakat sermaye tükenince, veya hain gözlerin alışkanlık felâketine uğraymca, saa det denilen kuş, pencereden kanadlarını çırparak uçar. Zümrüdüankaya benziyen bu saadet kuşu, ekseriya bu pazarlıklı yuvada bannamadığı için, bu yuvanın damına bıle konmaz. *** c HÂDİSELER KARŞISINDA Fikir ve hayat GUNDE BU1 i Tetkiklerinin sonunda şu netıceye varmışb: «Yahudi Alman değildir!)) Marksizm ve Yahudi aleyhtarı olan Hitler Avusturya parlâmentosunu gördükten sonra da parlımantarizm aleyhtarı oldu Partînîn şefleri ise, savlav olsun, sendika kâtibi olsun, şube başkanı, yahııd mahallelerde çalışmağa memur sade bir ajan olsun, Yahudi, hep Yahudi idi. Artık hududsuz bir nefret duymağa baslıyan, ve bugün bilc o zamanki sosyal demokrasinin propaeandacılannm isimlerini unutmamıs olan Hitler tetkiklerinin so nunda şu kanaate vardı: Yahudi, Alman değildir! • Hitler, gene kitabında: «Bunu kat'î surette öğrendim ve dimağım dinlendi. O zamana kadar enerjiden mahrum bir kozmopolit olan ben, mutaassıb bir Yahudi düşmanı kesildim» diyor. Bununla beraber, bu ırka karşı, o dakikadan sonra bütün kuvvetile kin bes lemeğe ahdetmeden evvel, amelenin büyük kütlesini kurtarmak fikrile, birkaç Yahudiyi, noktai nazarlarından vaz ge çirmeğe çalıştı. Gene Hitler: «Mezheblerinin saçmahğına onlan inandıracağımı Hitlerin »on retimlerinden sanacak kadar saftım. İçinde bulundu ğum küçiik grupu etrafıma toplıvor, di edememiş, okumak, öğrenmek isteği, onlim, damağım kuruyuncıya kadar sÖ7 söy da, saadetin yerini tutmuştur. İşi bitince, lüyordum. Marksist deliliğinin tehlikele kahveye gider, uzun uzadıya gazeteleri rini etrafımdakilere kolayca anlatacağımı gözden geçirir, odasına geldiği zaman da, zannediyor ve her defasında da ayni aksi sabaha kadar kitab okurdu. O tarihte, sonunçla karşılaşıyordum» diyor. hiçbir siyasal gaye gütmediği halde, gene Hitler, nazariyelerini hiç kimseye ka ekmeğinden kesip kitab almağa devam t u l ettiremeyince, güniin birinde, YaKu ediyordu. Nihayet, Hitler, Viyanada geidiler, milletlerin üzerinde herhangi su çirdiği hayat, bos günlerinin verdiği can retle bir zafer kazanacak olursa, bu za sıkıntısı ve hatibliğe karşı duydvığu hefer yüzünden başlarına giyecekleri tacın nüz müphem zevk saikasile, günün birinde beseriyetin öliim tacı olacağına. hic te Avusturya saylavlar medisine devama reddütsüz kanaat getirdi. Hitlerin böy başladı. Birkaç beyhude teşebbüsten sonra, nilece edindıği kanaat, ondan sonra, hiçbir zaman değişmemiştir. Çizdiği yolda yalnız hayet bir gün meclise girebilmek üzere yürüyordu. Onu ifrata veya taassuba kar bir kart ele geçirdi. İlk defa orada ı<ör}i müdafaa edecek bir dost veya bir yar düğü manzaradan duyduğu his siddetli dımcı yoktu. Kıyılarında dünyaya geldi bir nefret hissı olmustur. Okuduğu kıtabği lnn nehrinin her iki yakasında da ayni lar, ona inşılız parlâmentosunun mükem4l. LM^.1J,,X,, , oörrlijöii, en lcücük melliğini telkin etmişti. kendi kendisine yaşındanben mıllıyetçi; atisinı, amplenm yetışen bir gene sıfahle de, mıllet mü atisine bağUmak istemediği için Marksizm messilliğinden baska bir hükumet şekîi aleyhdan ve Yahudılerin serefli mevlci tasavvur edemiyordu. Halbuki Avusturya Iere çıktığını gördüğü için Yahudi alevh millet meclisini, hakikî Alman menfaat dan olan Hitler, ilk defa olarak Reichs lerine ihanet eden bir heyet halinde görrath toplantısına iştirak ettiği gün parlı dü ve üstelik te, Viyana sokaklarmdaki manzarayı, aynen burada da buldu. mantarizm aleyhdan oldu. Gözünün önündeki toplantı, asil insanHep ayni sebeblerle birçok insaat işlann değıl, lokma paylaşmak için iişüş lerinden çıkarılan, fakat daima kendı haIinde gezip dolasan ve yüzde yüz Alman müş, menfaate tapanların tonlantı^vdı. (Arkası var) olan Hitler 1910 dan sonra on defa meslek değistirdi; kâh yorgancı çırakhğı, kâh nakkaş, kâh mimar kâtibliği etti ve hiç Ustasını öldiirmek isterken bir defasında da patronlannın iltifat vc Dün sabah Karaköyde bir cinayet ol takdirini kazanamadı. Nihayet, bir mi muş, eski bir kinden dolayı rakibini vur mar yazıhanesi açmak için uzun müddet mak istiyen bir cani tabancasının birden boşyere uğraştıktan sonra suluboya res bire patlaması üzerine kendisi ölmüştür. samlığına başladı. Fakat, bu yaşta, ve Fermenecilerde boyacı Yasef isminde içinde çalıştığı şeraitle, ressamlık, onu, ne bir adam vardır. Yasef bundan bir za etrafa tanıtacak, ne de zengin edecek bir man evvel motörcü Nikoyu yanına almış i? değildi. Yolculara, köy manzaraları ve sonra her nedense çıkarmıştır. O zaman köylü hayatına aid resimler satmağa uğ danberi Nıko, boyacı Yasefe derin bir kin raşıyor, tüccarlara, ilân fikirleri, orijinal beslemekteymiş. kâgıd başhklan teklif ediyor, henüz doğDün sabah bu iki kisi karşılaşınca, Ni mağa baslıyan reklâmcılık işlerine çalışıko cebinden eski bir tabanca çıkarmış ve yor, fakat daima zaruret içinde vasıyordu. Artist mesleğinin nankbr ve öldiirücü Yasefe ateş etmiştir. Fakat büyük bir bir meslek olduğunu, artistin yaptığı bir tesadüf eseri olarak kurşunlardan biri botablonun değerli bir fiatle satılabilmesi şa gitmis, bir tanesi de tam kalbinin üs için senelerce, bazan bütün bir ömür u tündeki kalınca not defterinin içine sapzunluğunca beklemek lâzım geldiğir.i çok lanarak kalmıştır. iyi biliyordu. Buna rağmen, amele araNiko ateş ettikten sonra kaçmağa başSında yaşamaktan kurtulduğu için mem lamıştır. nun ve baiıtiyardı. Çizdiği her çizfiinin, Fakat daha elli metro kadar gitme onu, düşünmekten bir an vaz geçmediği, den cebinden tabanca yere düşmüş, taasla ürru'dini kesmediği mimarlığa bir adım banca zaten eski olduğundan ufak bir tedaha yaklaştırdığına kanaati vardı. sir ile tetik düşmüş ve çıkan kurşun NiSefalet, bu genci, kat'iyen mağlüb koyu cansız yere sermiştir. B1 rada. sırada elime aldığım gar gazetelerinde ve bilhassa fran « sızcalarda gözüme ilişiyor.. HâYazan: Ağaoğlu Ahmed Iâ bize «Osmanlı Cumhuriyeti», «Os beşerin zekâ ve kalbinden müteessır manlı hükumeti», «Osmanlı ulusu» diyen Fikir züğürtlüğümüzü arkamızı fikre ve felsefeye çevirmekle kapatmak mı olmadığı müddetlerce kâinat kanla do muharrirler var. r Fransada gazetecilik edebilmek, oldukistiyoruz? lu ve kuv\ etlilerin durmaksızın zavıfca bilgi ve kültür sahibi olmağa bağlı buYoksa Nitschenin Zarutustrası bize ları yiyip mahvcttiği bir alandı. Bu, kadar gelip te bu şekli mi aldı? Hippopotamalar, Baleinler, ejderhalar lunduğundan, ben bu çelebilerin bu ısrar ve inadlarında kasıddan başka bir şey Ne olursa olsun son zamanlarda fikir devri idi. sistemlerine, felsefe mekteblerine karşı Yalnız beşerin varlık bulmasiledir ki görmüyorum. Her vesile ile, seksen defa, sekiz yüz gazete sütunlarında, mecmua sahifele bu kanlı sahne değişmeğe başlıyor. defa, seksen bin defa haykırdık ki, bi rinde bir yukarıdan aşağıya doğru bak Kendi başına bırakılmış olan hayatm mak, tiksintili bri durum almak, aman meydana çıkarmış olduğu o müthiş ca zim, Osmanlılarla, tarihî bir irtibattan diyip bir bıkkınhk göstermek moda ol navarlar birer birer kayboluyorlar, başka hiçbir münasebetimiz yoktur. Tedu. Herkes hayattan, hayatm muhteşem verlerini daha uvsal. toplu jaşıyan fessüh edip dağılan Osmanlı împaratorfışkırmalarından, hertürlü fikir ve fel hayvanlara bırakıyorlar. Hayata beşe luğunun enkazı üzerinde yepyeni kurulsefe formüllerini eritip geçen yıldırım rin kalbinden fışkıran şiir ve şuur karış muş bir mılletız. Osmanlılar, kapitülâsyon larından bahsederek hayatın gidişine mağa başlıyor. Gıtgide şiir ve şuur alan rejimine baş iğdiler.. Sevri imzaladılar.. uymanın, ona katılıp onunla beraber ları derinleşiyor, genişliyor, ve bütün Yurdu harabezare çevirdikten sonra kaakmanın en yüksek ve en erdemli bir varlığı içine alıyor. Makrokozm, Mik cıp gittiler. Bizler ise o kapitülâsyonlari yol olduğunu tekrarlayıp durmaktadır. rokozmla birleşiyor. Beşer hayali yük yıktık, o andlaşmayı süngülerimizle yırtBu efendileri dinlerken insan öyle zan sek mevkiinden bütün kâinatı seyre tık, miras olarak aldığımız viraneden on neder ki çevremizi öyle bir fikir ve fel diyor ve ona mana vermeğe başlıyor. iki yılda az çok bir mamure vücude gesefe akınlan kaplamış, fırtınalı ve vel Yani felsefe ve sistemler kuruluyor. tirdik, ve... Buradayız! Hâlâ bu herifler bunu anlamıyor, yaveleli sistemler birbirine kanşarak öy Felsefe ve sistem ise hayata insan irahud ki anlamamazlıktan geliyorlar. Vurle başdöndürücü bir durum çıkarmış ki desi ile yol gösteren ülküler çıkarıvor. artık herkes bıkarak, usanarak biraz Doktorinler ile ıfade edılen bu ülküler dumduymazlık bu kadar olur! Zira, dinlenmek, biraz hayata karışarak ra dir ki beşer iradesini hayatın akınlarına biraz evvel saydığım şeyleri, yeni Türki • hat yaşamak ihtiyacındadır. hâkim kılıyor ve o günden itibaren in ye cumhuriyeti bu heriflerin elinden koBöyle midir? san hayatın üzerine binerek onu bir pardı. insan, elinden kaçırdığı bir nimeti, kime kaptırdığmı bilmez mi? Güzel kadın, güzel bir vazoya ben Böyle olsa dahi fikre ve felsefeye merkeb gibi kullanıyor. r zer. Dil alıskanlığı divecek olurlarsa, bu da karşı bu tavrı almak dahi bir fikir, bir Ha\ atın gidişine uymak. *** kabule şayan değildir. sistem mahsulü değil midir? Bir analiz Nereye vanlır, bilir misiniz? Bir zamanlar Çinde uzun saçlı, sîvri ve sintez neticesi değil midir? Şuracıkta, burunlannın dibindeyiz. Buna cevab verebilmek için yalnız sakallı, bıyıklan mısır püskülü gibi uzun, Hayatın fikirden üstün olduğunu Türk tarihinin son sahifelerine bakmak Hangi vapura ve hangi trene atlamış olgözleri bir dağ oyuğuna sokulmuş iki ciddî ve bilerek ortaya atabilmek için yetişir. salar, bedavadan urub eksik, iki, nihayet boncuk gibi küçük, bir zengin varmış. Adı hayatla fikir ve felsefeyi karşı karşıya Başına bırakılmış hayat bizi ecnebi üç gün içinde gelip, görebilirler. CiYanksu imiş. CiYanksunun arsız, ;ı getirmek, bunlann birbiri üzerine yap istilâsile karşı karşıya koymuştu. Bu, Zaten, «acaba eskisi gibi kafese ko * marık, serseri oğlu bir gün üstü ö'rtülü çar tıkları karşılıklı tesirleri analiz eyle hayatın bir gidişi, bir akışı idi. Haya yabilir miyiz?» diye, Ankaraya, burava, şıda bir vazo görmüş. Bu vazo, eski Çin mek, beşer mukadderatının tarihinde tın gidişine uymak, onunla beraber ak boyuna mekik dokuyorlar. Ve kafese kosan'atının bir örneği imiş. Rengi masma ayrı ayrı oynamış oldukları rolleri tes mak fikrini taşıyanlarca bu gidişi ka vamadıklarını, faka bastıramadıklanni vi... Gecenin karanlığı kadar koyu ma bit ederek mukayese eylemek ve niha bul etmek, ona karışmak, onunla be gördükçe, bu yurdda bir değişiklik olduvi... Uzerindeki pembe beyaz mineler, yet bütün bunlardan o esas fikri çıkar raber akmak lâzım gelirdi. Nasıl ki bir ğunu, eski çamlann bardak, eski Os « tabiatin işlediği minelere baskmmış. Bu mak lâzım gelmez mi? çokları da böyle yaptılar ve aksıı. ha manlıların (Türk) olduğunu anlamalari tabiatten güzel vazonun değeri, zengin lâzım gelir. Bu ise başlıbaşına bir fikir, bir fel reket edenleri de deli sandılar. Çinlinin parasının üçte biri kadarmış. sefe sistemi değil midir? Fakat, dedim a, anlamıvorlar. Ve bu Onlarsa fikrin ve felsefenin hayata Arsız, şımarık çocuk ayak diremi?, vazoanlamamazlığı ben, bugünkü Fransızlara, Neden fıkrin ve felsefenin öteki for karşı meydana koymuş olduğu bir vayu almışlar. Bu güzellik örneği olan va müllerini, doktorinlerini inkâr edenler tan, bir milliyet, bir şeref duygusur.u Fransız zıhnıvetine yakıstıramıyorum. Bu zonun deliği o kadar darmış ki, içerisi ortaya attıkları bu iddiayı ki hakikatte zihniyet, Golua zihniyeti, Frank zihniye1 kabul edenlerdi. ne bir sap çiçek bıle sokmak zormuş . bir formüldür, bir doktorindir gök Şimdi soruyorum: Bunlar, yani ha tidir. Ben de bundan sonra, onlar bana Vazo, senelerce sedef bir sehpanın iis ten inmiş bir vahyi münzeli gibi telâk yatın gidişine, akınına karşı çıkan in «Osmanlı» demekte inad ettikçe, Frank KlnJ> J « « n n j 3 . . . İlk {çörcnler h a r r a n . . : ki ediyorlar. Neden ötekilerin hayata ve Golua diyeceğim. Beni hakir gören sanlar olmasaydı bugun bu memleke Günler, aylar, seneler geçmiş, hain gözler karşı duramıyacaklarını iddia edenler tin hali ne olacaktı? lerde, benim de tekâmül kabul etmemek her gün baka baka, vazoya alışmışlar. E bunun hayata karşı duracağını zanneOnlar hayatm akınına, gidişine karşı hakkımdır. vin kadını vazoyu kırılmasın diye, yük diyorlar. Hayatı okşadığı, ona bir türlii Burada, bu gazetelerden çoğunun muçıktılar, yendiler ve memleketi kurtarsekçe bir rafm üzerine kaldırmış. dalkavukluk ettiği için mi? Böyle ise dılar. Ayni zamanda da hayata yeni bir habirleri vardır. Bu muhabır baylar ne Günler, aylar, seneler geçmiş, vazo aldanıyorlar. Hayat kendi başına o ka hız vererek yeniden yürüttüler. Fakat ' ş « o r uy° r 'ar? Bu memleketin geçirdiği rafta tozlanmış. Evin hizmetçisi, bu tozlu I d e v r ı m ı o I s u n an'atamadiktan sonra, mudar soğuk, o kadar kayidsiz, yüreksiz ülküve ve iradeye tâbi tutarak. pis vazo hiçbir işe yaramıyor djye kal • ve kalbsizdir ki bu gibi şeylere aldır Ali Kemaller ise hayatın akınına uy ^abirlikleri neye yarar? dırmış, kilere atmış... maz ve ona beşer kalbi ve beşer zekâsı dular. Eğer bunlar yenmiş olsalardı haBu noktada ben kendi payıma çok has*** yani fikir ve felsefe karışmasaydı o yatın akını galebe çalacaktı. Fakat hasasım ve pek iyi biliyorum ki, ayni hasGüzellik ve zekâ ayrı ayrî iki kiymethakikaten varhğın en canavar, en yır yatın kendisi ölecekti. tir... Ikisi birlesirse arzı yerinden oyna sasiyeti gösteren yüz binlerce yurddaşım tıcı ve en amansız bir tezahürü olurdu. Medeniyet tarihi işte bu gibi hâdise tır... Yalnız baslarına kaldıklan zaman Yalnız beşer kalbi ve beşer zekâsı ya lerin zincirlenmesinden ibarettir. O vardır. Gerek kendi hesabıma ve gerek güzellik, bir roman başlangıcı, zekâ ve ni fikir ve felsefedir ki ona şiir veriyor, rada tek bir amil vardır. Beşer iradesi onların hesabına işte son defa tekrar edibılgi hayatm ve romanm ta kendisi olıırşuur veriyor, ve onu yaşamlacak bir ha nin hayat akınlarına karşı çıkması ve yorum: lar ...Güzellik, para, saadet ve mücale götürüyor. o akınlara istediği yolu vererek yeni bir Bana Osmanlı diyen benim varlığımî dele kuvveti vermez. Hele açlıkla karşı Bu hakikati ispat için bütün beşer ta hızla yürütmesi. Hayat akınına uymak inkâr ediyor demektir. Benim varlığımî karşıya kaldığımız zaman, güzellik ya rihini, medeniyet tarihini göstermek ise tereddıdir, ölümdür. fuhşa götürür, ya Çin vazosu gibi rafla inkâr edene de, hiçbir vakit dost nazariyetişir. Hayat kendi başına kaldığı ve AĞAOGLU AHMED tozlanır. Hayat kavgasında en büyük siIe bakamam! lâhımız, zekâ ve bilgidir. Ne kızlanm:z,, Ercümend Ekrem TALU ne oğullarımızı bu sılâhtan mahrum edeAhlâk zabıtası memurlan Bir kızcağız trenin altında meyıı değişti kaldı Hayatın akışina uymağı iddia edenler Türk tarihinin son sahifelerine baksınlar Affedilemiyen bir bilgisizlik SABİHA ZEKERlYYA Halic Sosyetesinin durumu Ahlâksız çocuk tevkif edildi 16 yaşında Kemal isminde biri, hangırde beş yaşında Hanıfe adında kız çocuğunun kızhğını gidermek çundan Müddeiumumüiğe \erilmişti. davaya dün Sultanahmed ikinci sulh za mahkemesinde bakılmıştır. Cibir suBu ce Emniyet müdüriyeti tarafından görü len lüzum üzerine ahlâk zabıtası merkez memuru Mennan parmak izi merkez memurluğuna, parmak izi merkez memuru Tevfik te ahlâk zabıtası merkez memurluğuna değiştirilmişlerdir. Ahlâk zabıtasındaki diğer memurlar da değiştirilmişlerdir. Dünkü celsede bu ahlâksız çocuğun te\kifine karar verilmiştir. Sultanahmed ikinci sulh ceza mahkemesi bu yaramaza aid evrakı Ağırceza mahkemesine gönderilmek üzere Müddeiumumiliğe iade etmiştir. Burnuna çarpmış! Sirkecide, Mimarkemaleddın mahallesinde demirci BasmacıVanm dükkânm dan demir tasıyan hamal Mustafa oradan geçmekte olan Bahaeddinin burnuna demir ile çarpmış ve yaralamıztır. Mustafa vakalanmıştır. yetini, bir sanivede, kolayca atamaz. Sizi gördüm... Sesinizi dinledim.. Fakat bekledığım ınsanın siz olduğunuza derhal hükmetmek istemedim. Nefsimle olan bu mücadeleyi bana bağışlayınız! Kendi kendime diyordum ki: «Bu, gecici bir cinnettir.. İnsan, tanımadığı bir kimseyi sevemez..» Hatta, bu sevmek sözünü talâffuz ettim mi? Bilmiyorum. Baskalan hesabına durendis olmak ne kadar güç ise, kendı hesabına daha güçtür. îçimdeki nur, ancak cuma akşamı doğdu. Ayşe! Yemekten kalktığımız zaman, sofranm uzerindeki gül yapraklarile beraber, gönlümün de, parça parça.. Yaprak, yaprak ayakucunuza döküldüğünü hissetmediniz mi? O aksam, arada bir, pencereden dısarıya teveccüh eden nazarlarım, biliyor musunuz ne görüyordu? Ne gencliğimi, ne memleketimi, ne de anamı... Gözle rim, çok daha uzaklara kayıyor, asırlarca geriye gidivor, sizinle tanıştığı ezele doğru süzülüyordu.. Pendikte feci bir tren kazası olmustur. Belediyenin imtiyazı devir almak için Ateşçi Nurinin iki yaşındaki kızı Pakize verdiği karar karsısında kat'î durumunu tren hattında dolaşırken Pendikten kalkan trenin altında kalmış ve bir ayağı tesbit etmek üzere Halic vapurlan sosyetesi hissedarlan bu ayın yirmi yedinci ezildiği halde hastaneye kaldırılmıştır. günü fevkalâde bir toplantı yapacaklarDut ağacından düşerken Dün Alemdarda, Üskubi mahallesin dır. de oturan 13 yaşlarında lrfan, komşusu Sosyetenin yüzde sekiz Belediye hisSırrının dut agacma çıkmış, dutlan sesini verip veremiyecek olduğu hakkınyerken müvazenesini kaybedip yere düş daki mahkeme kararı ayın on dokuzuncu müştür. Bu düşüş sırasmda yerde bulunan günü yapılacak olan duruşmada belli obir demir parçası çocuğun sağ kalçasına saplanıp ağırca yaralanmasına sebeb ol lacaktır. Mahkemenin bu karannın hissedar'arın verececi karar üzerinde ehemmuf, İrfan imdad otomobili ile 5U'' hastanesine kaldırılmıştır. miyetle müessir olacağı söylenmektedir. meler buldum.. Bu cihanın hazzını duymak icin de gene yepveni bir gönlüm var* Sizi sevdiğimdenberidir, aska ısındım. Ba« zı aksamlar, kapımın önünden, bırer şölge gibi süzülerek gecen çiftleri esk'den ayıplardım; şimdi onlara acıyorum. Bilseniz ki, hiç kimseye merhamet etmiyen ben, sizin yüzünüzden, zavallı bir kadma, dostuna yedirsin dive para bile verdim. Hatta, meyus bir günümde, yüzünü gö rüp te teselli bulavım diye o kadını bir daha görmek tesebbüsünde bulundum. Ayşe! Ayşe! Size hitab eden, bizzat sizın yaratmıs olduğunuz yeni bir adamdır. Artık birbirimize karsı sükut etmiyelim. Kısacık, manasız ve maksadsız te lâkilere nihayet verelim. Avse! Hayatta kat'î denilpn hiçbir sev yoktur. Mes'ud olmak sıVin de hakkınızdır; bu hakkı, aşk «ize temin edebilir. Bundan böyle, evlilik havatınızda size el uzatmaktan memnu bulunduğum su anda, sizi o hayattan kurtarmavı ve baska bir yerde. size lâyık Sir mes'ud yaşayış temin etmeyi teklif ediyorum. •••• "Cumhuriy«tM in tefrikası: 26 isyan edeceğim geliyor. Halbuki bu duy du. Bu Gönül Böyîe Sevdi Yazan: ••M Ercümend Ekrem Talu Çünkü ben sizinle mutlka bir yerde, evvelce görüstüm. Belki fezada, yıldızların arasında.. Belki de rüyada, dünyadan tecerrüd edip te lâhuta yaklaştığım zamanlarda... îyice bilmiyorum.. Fakat yemin ederım ki sevgim dünkü bir mesele değildir! Isminizi tekrarladıkça, ruhumun içinde, uzaklardan gelen akisler duyuyorum. O, şüphem yok ki sizin ezelî mekânınızdı, Göğsümde çarpan kalb de benim değil.. Sizin. Hakikate erdim.. Hayata kavuştum... Sızi seviyorum. îçimdeki duyguları ifade îçin, bu iki basit kelimeden başkasını bulamadığıma gular, deniz kadar mütehalıftir. Penceremın önündeki ağacın dallarında ne kadar yaprak varsa, aşkın da o kadar cesidi vardır. Bir tesadüften, bir arzu ve bir ihtirastan doğan sevgiyi, ebediyetle blcü len kendi aşkımla nasıl bir tutarım?.. Seviyorum sizi! Sizi söremivelidenberi, bilir misiniz ne ıdım? Bir ölü! Ruhum, tebessümünüz dü.. Ondan uzak düsünce, hayattan da uzaklastım. Geçmiş zamanımı gözönüne getirdikçe, on dokuz yasıma girdikten sonra, kendi vücudüme başka bir şahsi yetin yerlesmiş olduğunu tevehhüm edi vorum. Ondan evvel, ben neseli, duyguhı ve inançlı idim. Onüme gelene, duypularımı açardım. Kâinata hayrandım. Ba zan, gene bir tay gibi koşar, gezer, ba zan da okşanmak için eve, anamın dizlerinin dibine sığınırdım. Sonra, beni gözeten bakışlar birdenbire kapandı... Öksüz ve sevgisiz kaldım. Bana bu derece elim bir ıstırab veren Tanrıyı affetmem! İste o zaman, boş kalan benliğime öteki sahsjyet girdi, yerleşti ve tam otuz yıl otur Bu kimdi? Nasıl adamdı? Hatırla dıkça hayret ve nefret duyuyorum. Hodkâm, hasin... Kendini beğenmiş ve emelsiz, amaçsız yaşıyan biri idi. Aşkla alay eder, en ufak heyecandan kacınırdı. Hayatta, hercibadabad yoluna devam eden bir serseri gibi idi. Dikkat ettiniz mi, bilmem? Köylerde, insanların yası belli değildir. Bir ihtiyarı bir delikanlıdan ayırd etmekte tereddü de düşersiniz. Ayni suretle, hayatın cil velerine fazlaca maruz kalan her mahluk, cözülmez bir muamma olur. Ben de kendim için böyle bir muamma olmustum. Gene iken ihtivarlamıs, ihtiyarlamağa baslavınca da manasız bir varlıktım. Nefsimden gayri hic kimseve itimadım, hiçbir sırdaşım yoktu. Söylemiye söylemiye, lâkırdı etmesini unutmuştum. Halbuki, aksamları, penceremin kenarına dayanır, tabiate karsı hayalâta dalardım. Beni böyle görenler, ince duygulu bir adam sanırlardı. Derken, karşıma çıktınız.. Size, burada her şeyi, evet: Her şeyi ikrar etmelıyim. İnsan, otuz yıllık hüvi nız saçlanma değmişti. Doğrulurken, ne siz, ne de ben bir şey demedik. Fakat sizin renginiz uçmus, benim bütün vücudüm ürpermişti! Ayşe! O esnada, ruhunuz, hiçbir sey duymadı mı? Ben ise, kendı ruhumda, sonsuz bir bahtiyarlığın ebedi inancmı alıp getirdim. Bir avdanberıdır de bu inançla yaşıyorum. Simdi de, gene bu inancla yazıvorum size bu satırları... Haz ile elemi bende telif ettiniz. Evinize, mes'ud olarak geliyor, fakat gözlerinizdeki ıstırabı, tebes«ümünüzdeki ze hiri farkeder etmez, gönlüm ağulanıyor. O zaman, oturup, suradan buradan konusuyoruz sizinle. Sanki ebediyetin huzurunda, lâkırdıların kıvmeti olurmuş cıbi.. O zamanlar, keski konusacak verde, smsak ...Kalblerimizin çarptığını dinle sek. Onlar, emin olun ki daha beliğ söylesir, daha kolay anlaşırlar. Ben ise, sizinle iyi konustuğum halde, henüz hiçbir sey söylemis değilim. Meselâ, öteki şahsiyeti icimden kovup, benim gene ben olAyse!.. Ayşem!.. Hatırlıyor musu duğumu henüz bilmiyorsunuz. Gene bilnuz: Yere düşen ağızlığımı almak için, mivorsunuz ki ben yepyeni bir cihan keşikimiz birlikte iğıldiğimiz vakit, saçları feüım.. Bu cıhanı tarif için yepyeni keli (Arkaa var}