Cumhuriye* 5 Hazîran Eüebi roman 19 Zamanladanberi kapağmı aç madığım piyanomun tuşları üze • rinde uyuşuk parmaklanmı gevşetmeğe calışıyordum. Nağmeler karıştı. Refikle geçen son gecemizin şarkısı: cGüzel geceler, aşk geceleri...» Sesim hıçkırıklar arasında boğuhırken bir el omzuma dokunuyor sandım. Onu görüyorum sandım ve ilk defa metanetimi kaybederek uzaktaki onu çağırdım: Dayanamıyacağım artık Re • fik! Sen nevakit geleceksin? Sen siz hayatım, bir çöl gibi nfhayetsiz bir boşluk oldu. Sen gelirsen bu çöl sulak bir vaha olacak. Bütün acılanm, ıstırapla • run dinecek. Senden, mektuplanndan, haber • lerinden uzakken yanm bir adacn gibiyim. Sabır, metanet, cesaret!... Bunlar ne boş, ne lüzumsuz söz • ler! *** Yaralılanm arasmda Osman is • nainde bir Anadolu çocuğu var. Bundan bir ay evvel, bir cuma günü, benim eve izinli çıktığım bir sırada bu zavallı yaralı askeri getirmişler ve benim koğusuma ya • tırmışlar. Hastaneye geldiğim vakit baş • doktor beni çağırdı: Kızım, dedi. Bugün çok mühim bh* ameliyat yaptık. Zavallı bir neferin sağ kolile beraber om • runun bir parçasını da bedeninden ayırdık. Bu feci sahneyi görmediğin için Allaha şükret! Fakat, ameliyattan sonra biçareyi senin kardeş gözlerine ve kalbine emanet etmeği münasip gördük. Uzun söze ne hacet? Sen icabma bakarsm hanım kızım. Sargılar içinde cansnz gibi yatan yaralının yanına yaklaştığım vakit kapali gözkapaklan ve ağzının iki tarafındaki sert çizgilerile karşımda bir Mısır mumyası yatıyor sandım. Beyaz karyolanm ayakucunda anh mukavvaya bakhm: «Ahmet oğlu Osman.» Başdoktor hususî surette bu yarahyi tavsiye ettiği için mi? Yoksa, eski bh mumyaya benziyen bu yüzde bana yakın gelen çizgiler mi gSrdüm nedir? Her halde bu yaralı Osman bende çok büyük bir alâka yarattı ve onu günlerce, gecelerce, yorulmak bilmiyen bir şefkatle tedavi ettim. tlk defa gözlerini açtığı gün bunların çocuk bakışı içime bir abla, bir ana yakınlığı ulaştırdi ve o gün • den sonra Osmanla ahpap olduk. Koğusuma gelen bu yaralı askerle, ilk defa, vazife haricmde şey ler konuştuk. Onu ben evvelâ ca bil ve kaba bir adam sanmıştım. Nekadar yanılmışım! Gazete okuyacak kadar malu matı olan bu Anadolu çocuğu, an layışh ve zeki, duygulu bir insandı. Etrafında olup biten şeyleri anlıyan ve anladığı için bunlara te Yazan: MUAZZEZ TAHS1N vekkülle tahammül eden bir hali var. Bu sabah bana memleketinden bahsetti, içini açtı. Zavallı Osmanın hayat romanile şimdi içfan altüst olmus gibidir. Lâmbamı söndürdüm, küçük, temiz yatağımm serin yastıklan arasında Osmanın köyiinü görüyorum: Yesil, sulak bir köy... Basık tahta bir evde Osmanın anasi Emine ile kann Ayçe yaşıyorlar. Ihtiyar Emine, oğlunu herşeyden üstün seven bir ana nütnunesîdir. Ayşe, saç örgüleri omuzlannm iki yanından ta dizlerine kadar inen, soluk yüzlü, karakaşlı karagÖzlü bir taze... Osman bu Ayse kızla evleneli tam iki yıl olmus. Kizm sık sık çesme başmda eğlenmesini hoş görmiyer. anası, oğlunu bu fikrinden caydır • mak için çok uğraşmıs ama genç Osman ona sıkı tırtkunmus. Ayşenin siyah gözlerini her za • tnan karsısında görmezse ölürüm sanmıs ta anasma yalvarmış, onu razı etmif. Bir hafta düğün dernek yapmışlar, davullar dövüp bayram etmis ler. Düğünden sonra tam dokuz ay Ayse çesme basnda görülmemis. Bıraa herkes sasmıs. Emine bile geHni içîn düşündüğü fena seyleri affetmesi için Allaha yalvarmıs~ Fakat onuncu ayda isler birdenbire değisivermis. Ayse sabah er kenden testilerini aldıği gibi çesme basma kosmağa ba«Iamıs. Orada günün bir saatine kadar köy kızlan ve delikanlılarile muhabbete dalar evin isini unuturmus. tste tam bu sırada savas olmus, Osman askere çağmlmıs. Ayse kocaamdan aynlırken, gözyaslan topuklanna kadar inerek, ondan baska bh erkek yiizü görmiyeceğine ant etmis ama, Osman, bundan üç ay evvel on bes gün için mem • lekete izinli gittiği vakit Ayşenin amcası oğlu genç Mehmetle konuştuğunu ona haber vermişler. Hatta, birkaç ay Osmandan haber gelmediği vakit, onun için, sehit olmus diyerek Ayse ile Mehmedin nikâhlan bile kıyılacakmıs. Ama zavallı nineciği yalvarmıç, yakarnus, biraz daha sabretmeleri için muhtara, imama adaklar adamış ta onlan bh* ay daha bekletmis. tste bu sırada Osmanın mektubu köye varmış ve bu nikâh işi bozulmua. Zavallı Osmanın înliyen sesi kulağima geliyor: Ah ablacığım! Bana sen bîr akıl ver. Şimdi ben böyle sakatken köye nasil çıkanm? Ayse beni böyle görürse büsbütün soğur da yanı ma varmaz. Sanki doktorlar beni niçin kurtardılar? Omuzsuz ve kolsuz adamın yasaması kolay mı o lur sandılarf1 Beni tekrer döğüşe sokmazlar mı hanımcığnn? Vah bdçare Osman, bu mü^kül dertten seni kurtarmak için elim den birşey gelmiyor ki... (Mabadi var) Kitaplar Arası nda j Anadoluda eski çocuk oyunlariKöyiüier ve Yörükler arasında Son yıllann hep bir tek gayeye çevrilmiş nesriyat yapan simaları arasın da Konservatuvar müdürü Yusuf Ziyayı göriiyoruz. Tevazuunun ruha itimat veren zarfı içinde ateşin enerjisi ve idealistliği nekadar sıcak duruyor? Garbî Anadolunun bu dolgun kafalı genci Türk folklorunun banisi değilse bile, herhalde birinci saftaki kuruculan arasmdadır. Ve bu sıfatla haklı bir mevki edinmiştir. Ancak son mes'ut inkılâplardan sonradn ki vatan topraklan üstiinde aslî cevherm Türk milleti idiğini anhyabildik. Ve gene ancak bu kendi kendini tanıyıştan sonradır ki millî bünyenin mahiyetine, vasıflarma, iç • timaî kuruluş ve yaşayışına göz çevirebildik. Tarihine asırlar dar gelen bir cemiyeti (kendimizi) yeniden öğrenmemiz lâzun geliyordu. Altı yüz sene Osmanlı külâhı ve müslüman sarığı al • tında Türk vücudü ve ruhu taşıdığı mızın farkında değildik... Sade si yaseten değil, ruhan ve ahlâkan da bir basübadelmevt... Her memlekette halk hayah kütlesinin genişliği kadar hudutsuz yer almıştır. Her milletin kanını coşturan nağmeler halk türküleri, en riyasız hayat levhalan halk rouaşereti, en tatlı ede • biyat halk masallan ve hikâyeleridir. Bunlar hem millî hayatın yaşayan ta • rihi, bem millî seciyenin medlulleri, enmuzeçleridir. Bizde ise «Elavam kuDü havam» diyen uydurma Osmanlı a • ristokrasisi içimizle dışunız arasma bile bir duvar örmeğe muvaffak ounuştu. Bizde folklor, aziz Cumhuriyetten sonra doğdu ve yukanda dediğim gi • bi, Yusuf Ziya onun bem mübeşşiri, hem murebbisi oldu. Evvelâ küflü sandıktan dört beş asultk ecdat yadigân bir antika çıkanr gibi; anayurtta ya • şıyan halk turkülerini hayata çıkardı, zevk ve san'at telâkkflerimiz arasma soktu. Ondan sonra sıra millî an'ane lere, cemiyet hayatma, efsane ve ma • sallara gelmişti. Her sene memleketin başka bir köşesinde yaphğı seyahat • lerde mütemadiyen malzeme ve kay • nak topladı ve i d senedir bu köklü ve özlü tetkiklerin mabsullerini ver • meğe başladu «Boş beşik ve Ak kuş», «Şu dağlann ardmda», «Köyiüier ve Yörükler arasmda», «Anadoluda eski çocuk oyunlan» bunlarm flklerinr teşkîl ederler... MüeHifin son çıkan kitabı bize daha on dört eser vadettiğini müjdeliyor. Anlaşılıyor ki Yusuf Ziya kendi başma bir foDdbr kütüphanesi hazırlryacaktır. Bu değerli üDcü için dinmiyen bir humma ile çalışhğını gördü • ğür üz muharrir kendi cephesmden takdire ve teşekkurlere lâyık olduğu giHi imb'sal mhnunesi olmak îtibarile de parmakla göstenlmeğe liyakat ka • Ancak bu vesîl ile, 3dnd piânda bir noktaya dokunmak isteriz. Muharrirce maMup bu malum'h kitap halinde fopla mak olduğu için lisan hissedilecek derecede ihmale uğramışhr. Halk mem balanndan toplanan mevzular gelip o çözük üsluplarile ifade vermişler, bi raz derlenrn topianmağa lüzum gör • memisîer. Yusuf Ziya da ihtimal safiyetlerini bozmamak içm onîara hiç dokunmamıs ve köyde tutuimuş zabıt varakalan gibi aynen neşretmiş... Bu kıymetli kitaplarm münhasıran edebî olmak gibi bir iddialan olmadı^ına göre nakise ehemmiyetli değil, f?kat ne de olsa azçok bir ftinaya fayan gö • rü!meleri temenni edilebflir. «Anadoluda eski çocuk oyunlan» aynen veya tadilâtla mektep oyunlan arasma almabilecek nevileri de bavi.. Hele ırkın ruhî temayünerini %öster mek ttîbarile çok krymetH... «Yörükler ve koylüler arasmda» îse halkm bol zekâ ve esoiri kabîliyetini bulmak kabildh. Hele Türk köylüsü • mm hayvaniara izafe ederek yarattığı rıikâyrlerfn hepsi bir hikmeti ispat i • çin yarah'mışlar... Bütün bu eserlerin en kuvvetli bir tarafı da türkçevi ıslah faaliyetine bü • vük hizmetidir. Yusuf Ziya tekmıi hî kâye, fıkra, masal, türkü ve oyunl'rda, ana dflden o kadar munis ve manalı kel'me toplanns ki yalnre bunlarla kücük lir lugat yapabiliriz. Anadoluda halk dH* zannedildiğindra d*ha çok z m • gindir. Meselâ maddî manada «kir • mak» kelimesme mukabil • gene bir vesüe ile Yusuf Ziyamn söylediği gibi üç türlü kelime vardır: Birisi tahta ku • mak, beüni kırmak gîbi umuraî olam dır. Yumurta için sıdırmak mastan kullanılır: Yumurtayı sıdırdım, gibi. Hatta hiç yoktan ağlayrveren çocuklara «sıdık yumurta!» drmilir. Ceviz kırmamn tabiri ise srymakbr. Bunlar ciddî bir tasnifle toplamp yan dflimize ahnsa fnııtmlfjrak ki bizi çağatayca, ve yakut* İktısat İşleri Teknisyen işçilere olan büyük ihtiyacımız îzmir San'atler mektebi amele ile mühendis aranıındaki bpşlugu dolduracak san'atkârlar yetiştidyor RADY aksamki program j ISTANBUL: 18,30 plâk neşriyatı . 18 Mes'ut Cemtt Bey tarafından çocuklara masal . 19.30 Türk muslkisi neşriyatı, (keman Reşat Bey, tanbur Mes'ut Cemil Bey, kannn Vecihe Hanım, Muzaffer Bey, Vcdia Rıza Hanım) 21,20 Ajans ve borsa haberleri21.30 Cemal Reşit, İzzet Nezih, Mes'ut Cemil Beyler tarafından oda musiktei konseri (Bethoven 7 nci Triyo). VtYANA: 17,20 iklndi konseri 18,40 keman konseri . 19.10 sıhhî musahabe . 19,30 fran. sızca ders 20.15 konser 22,05 muhtelif facialardan parçalar 23,05 akşam haberleri ve propaganda neşnyatı 23,25 Franz Yacha cazbant takımı tarafın dan dans havalan. ; BI7OAPESTE: 18.05 keman konseri . 18 35 musahabe. 19,35 salon orkestrası . 20,15 gramofon 21.15 musahabe 21,50 konser: Llst, Mozart ve sair musikişinaslardan parçalar23 35 Racz Çingene orkestrası tarafın dan konser. VARSOVA: 18,20 piyano konseri 19,05 konferang. 19.20 taganni konseri . 19,50 musahabe 20 55 gramofonla konser . 21,17 musa habe: Operalara dair 21,30 Statkowskinln «Marie> ismindeki operası, istirahat esnasmda haberler ve muhtelif par. çalar BÜKREŞ: 19 05 millî havalardan mürekkep orkestra konseri 20 05 Ünlversite dersl . 20 25 orkestra konserinin devamı 21 05 orkestra ile blrlikte taganni konseri . 21 25 senfonlic konser 22 05 konferans 22 20 senfonlk konsertn devamı 23 05 radvo gazetesi . 23,35 gramofonla konser. PRAG: 18,30 keman konser! 18.55 gramofon, sonra ziral musahabe . 19,25 almanca nesriyat 20,05 haberler, sonra konser 20.35 musahabe . 21,20 konferans 31,35 Prag muallimlerinin taganni cemiyeti tarafından konser 22,05 musiki ve ta ganrd . 23,35 dans şarkılan. MUNİH: 18,55 piyano ve keman konseri 20 05 gramofon . 21,05 haberler 22,05 Nüren bergden naklen konser 23.05 konferans, lstirahat zamanmda haberler . 24,05 gece musikisi. LAYPZtG: 18,25 gitar mus'.kisi 19,23 halk sarkı.' lan ve danalan 20,40 felsefl konferans 21,05 haberler 22,05 Hanoverden naklen kabare musikisi . 23,05 konferans 23,55 orkestra konseri. LONDRA (Regional): 19,05 haberler 19,35 askerl bando . 20,35 üç kişilik heyet tarafından konser. 21 Verdinin <Otello> operasınm birinci perdesi 21,40 B. B. C. orkestrası 22,50 gramofon 23,20 haberler 23,35 dans musikisi. Îİİİİ Izfnir San'at ler mektebi talebesi erkânt ve tnaal tzmir (Hususî) Millî sanayiles me hareketlerimizde, san'at mektep lerinden de istifade ebnemiz tabüdir. Nitekim, İktısat Vekâleti, tzmir san'atler mektebinden bu sene mezun olacak oluz efendiden yirmi altısına kendi fabrikalanmızda is bulmustur. Gerife kalan dört mezun efendiye de mektep idaresi iş aramaktadır. Ikhsat Vekili Celâl Bey geçenlerde tzmire geldiği zaman, san'at mekte • bini ziyaret etmif, uzun uzadrya tetkikler yapnush. Vekil Beyin vardığı ne • tice şu ohnustu: Vali Kâzım Paşa ile vilâyet limleri arattnda Îzmir San'at mektebi, her sroe 3040 genç san'atkâr yetiştirmektedir. Mek tebin iki yüz otuz talebesi vardır. Bunlar mektebin, tesviye, torna, model, dökihn, demir ve marangoz şub'lerinde çalısmaktadırlar. En çok rağbet gö ren tesviyecilik ve marangozluktur. Bu sene sehadetname alacak gençlerfn çoğunu, tesviye şubesindfn yetişenler teşkfl etmektedir. Mek*ebm gayesi, diğer san'at mekteplerinde olduğu gibi teknisven is • çi yetistirmektir, Mrzunlar, amle ile mühendis arasmdaki bosluğu doldu ran teknisyenlerdir. Mektepten çı • San'at mekteplerinden çıkan talebeye herhalde bir is vermek lâzundır. kan san'atkârlar, ddden iyi yeHşiyor Iar. Yapbklan iş'er, o islerden anlıvanVekil Bey Ankaraya döndükten lann takdirlerini toplamakt'dır. Beş sonra, bu mesele ile alâkadar ohnuş ve on sene evvel san'at mektebinden çı • tzmir san'at mektebinden bu sene mekarak tzmirde kendi baslanna iş ha • zun olacak efendilere is verilmesi Süyatma ahlan gençler de vardır. H3 • mer Banka tebliğ olunmustur. Sümer kuroe*in, mektepten çıkan san'atkârlara Banktan mektep müdürlüğüne gelen millî müesseselerimizde iş temin et • bir mektupta, mezun olacak on dört mori, mektepte okumakta olan genç efendinin, Uşak seker fabrikasında yalerin şevk ve gayretlerinî artımustır. pılacak yeni tesisat islerinde çahsbn tzmir San'atler mektebinde bu sene Iacağı ve bu is bittikten sonra kendileyeniden demir isler subesinde mü • rine daimî ve esaslı isler temin edileceteaddit torna, makap, testere, zmıpara ği bildirilmistir. Tesviyeci olan on dört tezgaMafı vapıîmıstiT. Bunlar içîn m .san'atkâr genç, imtflıanlarını mütea şa edflen yeni atSlvderin acılma res kıp, hayata atılm?k üzere hemen Usa mi geçenlerde yapılmısar. Mektebin ağa hareket edecrklerdir. paç isleri şubesi de, kendi ihtisası da • Bunlardan başka, bu sene mezun • hiKndA bîrçok işler yaomıştır. Mekte • larmdan iki efendinin de Gölcük ter • bm tek bir ecnebi mütehassısı vardır. sanesinde çalışma'an tensip edüraiş ve Avusturyalı olan bu zat, aftaç Mİerin • mektep naüdülrüğüne tebligat yapıl • de taiebeve çok favdlı olmaktadır. ımstır. Bu g'nç san'atkârlar da imti • 9 evlul beynelmiiel tzmir panayınnhandan sonra tersanedeki işlerine basda teşhir edilecek eşyanm imaline basbyacaklardır. Şu hesaba göre, Îzmir lanmışar. Bunlar panavırd^ te«hir edilSan'at mektebinden sehadetname alacak dıktm sonra mektep hesabma sahla • otuz gençten on altısına is temin edilcakhr. miştir. Geriye kalan on dört efendiden Mektebin müdürü eski bir sporcu oonu da tzmirde hâlen mevcut ve fa • lan Danyal Beydir. Değerli bir idare aaliyette olan mensucat ve iolik fabri damı olan Danyal Bev yorulmak, usanka'armda çabşacaklardır. tktısat Ve • mak nedrr bilmiven bir çalışma ile, i kâleti bu hususta da alâkadarlara emir ki sene gibi kısa bir zamanda çok mu f vermiştir. Dört efendiye de mekt'n i • vaffakiye li isler görmüstür Yeni yaoı daresi is aramakla meşguldür. Onla • lan atölyeler onun fseridir. Talim he nn da birer ise yerleştirilecekleri tabi • yeti de vazife aşkile çahşmaktadır. idir. K. T. Suadiye P.âjı açıldı Suadiye plâjı, geçen cuma gününden beri açdmıshr. Plâj bahçesi, bu sene bin metre kadar büyültülmüs ve yeni villâlarla tezyin edilmiştir. Meşhurt M. David Zirkinin idaresindeki orkestranın güzel sesli Rus tenoru M. Yunkamn da iştirakile bu sene Suadiyede çalması temin edilmiştir. Orkestranm her taraftan isitflmesı için bahçeye ve plâja oparlörler konul muştur. Plâj müdiriyeti bu sene zengin varyete numaralan getirtecek ve deniz eğlenceleri tertip edecektir. , Her persembe akşamı ucuz duhu liyeh' balolar verüecektir. İlk müsa mere bu persembe akşamı Suadiye ve civan imar birliği tarafından tertip edihniştir. Mevduatı koruma kanununun tatbikına geçüdi Mevduatı koruma kanununun nacaktır. Bu kanuna nazaran nü tagünden itibaren tatbikına baslafusu iki yüz elli binden fazla olan sehirlerdeki malî müesseselerin sermayelerini bir milyon liraya iblâğ etmeleri Iâzim gelmektedir. Esnaf Bankası, tstanbul Bankası ve Küçük ikraz sandığı da kanunun bu çerçevesine dahil bulunmakta dır. Maamafih bu müesseseler sermayelerini henüz bh* milyon İiraya çıkarmadıklan için vaziyetlerinin ne olacağı belli değildir. Diğer ta raftan bu üç müessese mevduat kabul etmemekte olduklarına göre kanunun tayin ettiği bu kayitten hariç bırakılmalan ihtimali de vardır. Yunanlı murahhaslar gittiler Balkan Ticaret Odası toplantısına iştiırak etmek üzere sehrimize gelmiş olan Yunan murahhasları M. Evlambios ile M. Hıristidis ve M. Yuvanidis dün Atinaya gitmişler dir. Balkan Ticaret Odasmın son içtimamda, Odanm faaliyetinin devamı Balkan devletleri için faideli görülmüş ve murahhaslar odaya her veçhile müzaharet edilmesinde mutabık kalmışlard:r*. Fransada seferberlik tecrübeleri yapıhyor (Bir'tr sahrfeden m"t>*f) kir etmîstik. 1914 senesinde kâfi mîktarda talim ve terbiye görmemis ihti yat efardımız yoktu. Halbuki Alman • lann cepheye sevkettikleri ihtiyat ef rat muvazz'f efrat kadar talim ve ter biye görmüslerdi. Eylul teerübesî neye istinat ed'bfleceğimizi bize vazih o larak bildirilecektir.» Jeneral, sözlerini bitîrirken, bu 15,000 ihtiyatm davet ediJmesinin, bir kuvvet gösterisi o?arak telâkki edi'memesi lâzrm geld'ğini söyl^mis ve de miştir ki: « Rhnin ote tarafından gittikçe yükselen muthis bir dzme ve rilâh gürültüsü, bizi herhangi bir taarruz ihtimaline karst haztrlan mağa mecbvr ediyor. Millî müdafaa mstemimiz, talim ve terbiye görmüş ihtiyarlarımtz üzerine istinat et mektedir. Binaenaleyh emnivetimi xin bu nazik uzvunan iyi çabno cahtmadtğtna emin olmamış lâztm Panama 4 (A.A.) Son iki ay sarfında Panama kanahndan demir, çelik, kursun, ve sair mühimmat yüklü •e Amerikanın Atlas Okyanosu limanlanna mensup 32 gemi geçmistir. Bugün de gene nriihim mîktarda demir ve Amerika mamulâtmdan toplı • n hâmil gemîler geemiştir. Bun'ar San P k d Japonyaya gitmejctedir. Gazeteciler hayatlarını sigorta ettiriyorlar (Birinci sahifeden mabat) kereler cereyan etmis, bu sigorta usulile bir koruma ve teavün sandığı teskili fikirleri münakasa edilmîstir. Neticede, sigorta işinin en mü sait sartlarla neticelendîrilmesi için idare heyetine salâhiyet verilmiş, teavün sandıği nizamnamesinin muhtaç ve işsiz azalara yardım meselesine temas eden bazı maddeleri tefsir olunarak cemiyetin bu yar dım işini daha tnüsmir bir şekilde tatbikı için kararlar ahnmıştır. Bundan sonra Ihsan Arif Beyin tekIifi üzerine gazeteciler için, bir koruma sandığı teşkili etrafında tetkikatta bulunmak ve mutat setıe • lik kongreye kadar bir nizamna me ve proje hazırlanmak üzere bir heyet seçilmiştir. Kongrede matbuat lokah yapılacak bina işi üzerinde de uzun müzakereler olmus ve münasip bir bina satın ahnması için idare heyetine verilen salâhiyet tecdit olun muştur. Bu mühimmat dok amelesinin grevi yiizunden doğrudan doğruya San Fran siskodan Japonyaya •evkedilmemis •> Dün de em'r verilmedi tstanbul mıntakası ticaret ve sanayi müdürlüklerile maadin başmühendisliğinin vaziyeti hakkmda dün akşama kadar henüz resmî bir tebligat yapılmamıştır. Tebligatm bugün gelmesine intizar edilmektedir. Müessif bir ırtihal Avukat Mehmet Talât, profesor Ah met Samim ve Feyaaa' lisesi müdürü Hıfzı Tevfik Beylerin pederleri tshak Tevfik Bey duçar olduğu hastahktan kurtulamıyarak dün, irtihal etmiştir. Hıfzı Tevfik Beye ve kederli aile • sine beyanı taziyet ederiz. Dört sene sonra yakalanan bir şer.r Bursa (Hususî) Dört sene evvel Bursa hapisanesinin demirlerini testere çeklindeki jiletlerle keserek kaçanlardan Arnavut Akif ismin • deki şerir ahiren Manisada yakalanarak sehrimize getirilmiştir. çadan kelime almaktan müstağni va • ziyete getirir. Sözlerimi, Yusuf Ziya tarafından viicude getirilen eserlerin, halkı yakmdan öğrenmek istiyenlere kıymetli ve tü • kenmez bir kaynak olduğımu söyliyerek bitiriyorum. FERlDUN OSMAN Ankara Malulgaziler cemiyeti Istaubul şubesi riyasetinden: Kınalıadada, sunnet duğününü tertlp eden heyet büyük bir şefkat hiss'le şehit yavrularmın da sunnetlerinin ıcra edıleceğini cemıyetimlze bildirmiştir. 1 H.çbir ücrete tâbi değildir ve muhtaç olanlara meccanen entari de verile cektir. Haziranın 13 une kadar şehit yavrularından sünnet olmak istiyenle . rin cemiyetimize muracaatle kayitlerini icra ett'rmeleri ılân olunur. Kınalıadada sünnet düyünü Babanzade Şükrü Beyin konferansı Çarşamba günü saat beşte Üniversî • te iktısat Enstitüsünde iktısat hocası Babanzade Şükrü Bey Marksizm hak • kında bir konferans verecektir VEFAT Yatakh Vagonlar Şirketinin Gala ta acentası şefi Kâmil Beyin validesi ve tüccardan AK Hüseyin Beyin kayın validesi Rabiha Rifat Hanım uzun zamandanberi müptelâ olduğu hastalık tan kurtulamıyarrk dün gece bulun duğu Fransız hastanesinde vefat et mistir. Namazı bugün saat 12 de T<ç v.'kiye camis'nde eda edildikten son ra Rumelihisanndaki aile kabristanına defnedilecektir. (170) Amatör kopyalarınızı FOTO SÜREYYA'nın Beyoğiu ve Istanbul şubelerine yaptınnız