Cumhuriyet 8 Teşrinîganî 1932; f Meşhur Romen hikfiyeleri Komen Elbise hihâyec'derinden <N. Davidescoidan nakledilmiştir 'J istanbul Borsası kapanış fiatları 711932 NUKUT Londra New Yort Paris Milano Brüksel Atina Cenevre Sofya Aınsterdam Prag Stockholm Viyana Madrit Bndapeşte Berlin Varşora Bükreş Belfrat Moskova Yokohama AJtı.ı Mecldlye Banknot Alış 695 903 167,50 214,50 113 22,50 810 25 83 120 33 Kadın, yataktan başını kal • 'dırdı ve evlerinden uğramış gözlerile kapıya doğru bakarak haykıraı: Defol, hınnr yumurcak; yoksa, şimdi seni öldürürüm... Bir daha gözüm görmesin... Hasta halimde bile beni rahat bırak*mıvacak mısın? Bu garip karsılanmaktan korkan Petrisor, kapının eşiğinde donakaldı. O, müthiş bir mes'elenin halli ile meşguldü. Komşulardan birinin kapısı onünden geçerken pözucile görmüştü; orada bir kadın, bir çocuğa elbisesini giyidiriyordu. Petrisor'un kalbi, helecanla çarpmağa başlamıştı. Kendi sırtında yalnız bir gömlek olduğunu hatırladı ve evde bir kat elbisesi bulunduğunu düsündü. Bu e'Mseyi istemeğe karar vermişti. Fakat bu karşılamştan, karannın sacma, boş olduğunu anladı ve sustu. Kocasının sağlığında her şeye t?r»akküm eden üvey annesi, dul kalınca, evin büsbütün âmiri, hâkimi olmuştu: Ne anyorsun? Bu beklenmiyen sual, çocuğa cevap vermek cesaretini yarat mifttı; elile sandığı gösterdi ve yalvanr gibi: Flbisemi istiyorum, anne ciğim!. Seni uyuz kaltaban... Küfrün sonu bir öksürük ile kesildi. Kadının elleri hiddet ve meyusiyetle kalktı ve sesi son bir feryat gibi yükseldi: Çık buradan! Çocuk, avluya kadar koştu ve he yapacağını bilmediği için durdu. Kapının onünde bir kaç çocuk taşlarla oyun oynuyorlardı. Petrisor, onların, kendinden daha iyi giyinmiş olduklannı gördü ve yesinden bahçeye, bahçeden de kırlara doğru koşmağa başladı. Ancak orada ağlıyabildi. Kemiklerine kadar işliyen nemli ve soğuk hava gibi yalnızlığını hissetti. Başına gelen felâketi, daha lâyıkile takdir edemiyordu. Arkadaslan gamsız, kedersiz, şen, memnun oyun oynuyorlardı. Fakat o, oynamaktan mahrum, kırlarda yalnız dolaşmağa mahkum gibi idi. Hakikatte bu ha yat, ona, pek te fena gelmiyordu. Köyün etrafında yeşil çayırlar •e ormanlar vardı. Petrisor, her gün, kırlarda, çayırlarda dolaMyordu. Yorulduğu zamanlar, bir ağacın golgesinde dinleniyordu. Kuşların uçuşunu seyretmek, onu neş'elendiriyor; hayali, kırIartçirlarla beraber semalan geziyordu. öğle üzeri idi. Biraz kendine gelen Maria ana (çocuğun üvey annesi), yatakta duvar tarafına döndü ve yorganı başına çekti. tirtir titriyordu. Odanın pence releri çok olduğu için, bazıla nna cam yerine kâğıt yapıştınlmış ve odayı korkunç, kasvetli bir karanlık kaplamıştı. Odanın bu kirli loşluğu, fakri, sefaleti daha ziyade g&se çarptınyordu. Odadan biraz daha büyükçe olan ve geceleri tavuk kümesi, gün düzleri mutfak gibi kullamlan sofayı bir idare kandili aydınlatıyordu. Evin bütün eşyası, bir kırık testi, bir kaç yırtık yastık ve yerde kirli bir halıdan iba retti. Maria ana, ateşler içinde yanîyordu ve dışanda topraklar da sıcaktan çatlıyordu. Petrisor uyandı ve yamaca tırmanmağa başladı. Keyfi yerinde idi. Çünkü bir şeye karar vermiş ve karannı tatbik için de akşamı bekIîyordu. Yapraklar arasında böcekler ötüyor, kâinat, neş'eli, keyifli keyifli gülüyordu. Petrisor, boceklerin seslerini dinler ve ağaçlar, çalılar arasında gider ken, zihni, bir hayal gibi hep elbisesile meşguldü. Artık elbisesine kat'î surette malik, sahip olacaktı ve bu fikir onu memnun ediyordu. Sümüklü böceğin bir çiçeğin üzerine yattığı gibi yere uzandı ve gün batana kadar orada kaldı. Akşam olunca koye doğru inmeğe başladı. Cıhz halinden hiç te umuhnıyan bir itimat ve emniyetle yürüyor, ba şından büyük kasketi ile şimdi daha ufak, daha küçük gözüküyordu. Sırtında esvabı olmaması, artık onu düşündürmüyordu. Bu sabah, elbisesine sahip, malik olmak için ne yapmak Iâzım geldiğini biliyordu. Babası ölünce, Maria ana, çocuğun elbisesini sandığa kilitlemişti. Bu düşünce, Petrisor'u yavaş yavaş teskin etti ve o gün sabahtan akşama kadar yırtık mintanı ile sıkılmadan koştu. Bugün, onun hayatında en mü*kül, çetin bir gün olmuştu. Fakat artık o da geçmişti. Bu sabah, sırtına esvap giydirilen çocuğun evinin kapısı onünde durdu ve çocuğu cağırdı. Çocuk geldi, üstünde bir kat ince elbise vardı. Petrisor, onun elbiselerine baktı ve çocuğa, kendi elbisesinden bahsetti: Benim de esvapla nm var, ben de giyinip kuşanabilirim. Babam öldükten sonra Maria ana, onlan sandığa kilitledi. Elbisemi görmüş olsaydın, beğenirdin. Yakası işlemeli çok güzel, cici bir esvaptır, dedi. Ve sonra, başka bir yere de giderek, ayni şeyi başka bir çocuğa da soyledi. Kabil olsaydı, koyün bütün çocuklanm toplayıp, onlara, kendisinin de bir elbisesi olduğunu anlatacaktı. O, kendini bu düşünceye o kadar kaptırmıstı ki yan çıplak oldu • ğunun bile farkına varmıyordu. Babası, ona, yakası işlemeli bir elbise almıştı. fşte bu elbise de sandıkta idi, onun için, bu kadari kâfidi. Daha ileri gidiyor, Maria ana, ona elbisesini giymesini emrettiğini, eğer giymezse ceza olarak mektebe gondermiyeceğini soylediğini de ilâve ediyordu. Çocuklar, onu, alay ederek dınlediler ve: Eve git, giyin de gel, dediler. Petrisor haydi, git; süslen de gel! dediler. O, eve doğru gitti. Fakat eve yaklaşmca kalbi çarpmağa başdı; ya elbiseyi alamazsam! diye duşündü. Ona bu düşünceyi veren, Maria ananın muamelesi idi. avlunun ortasında durdu. Elbisesinden onu ayıran çok bir şey kalmamıstı; avlunun yansi, oda, sandık! Bu manîları bertaraf ettikten sonra elbisesine malik oIacak ve onun öteki çocuklardan farkı kalmıyacaktı. Fakat bu mânileri asıl yıkacaktı? önüne dikilen bu setleri nasıl aşıp geçecekti? Yavaşça eve doğru gitti, so faya girdi, kapının deliğinden baktı; Maria ana, uyuyordu. Hastayı uyandırmadan kapıyı ve sonra da sandığı gürültü etmeden yavaşçacık açmak kâfidi. Kapıyı, usulca açtı, ayaklannm ucuna basarak odaya girdi. ökseye tutulmuş bir kuşun kalbi gibi yüreği çarpıyordu. Titriyerek odanın ortasında durdu. Hasta, uyanmamıştı. Maria ana, yata ğında döndü, Petrisor, kaçmak istedi, lâkin kaçamadı, gozlerini kapadı ve bekledi. Uvey annesi uyanmamıştı. Uyanmış olsaydı bile oda, o kadar loş, karanlıktı ki çocuğu goremezdi. Petrisor'a biraz cesaret geldi, kalbi çarpıyordu. Otlar arasından giden bir yılan gibi yürüdü. Hasta, belki onu görmezdi. Sandığa yaklaştı. Maria ana, yatağmda inledi. Hastahktan kımıldamağa mecali yoktu. Petrisor, sandığın kapa ğmı usulca açtı ve birdenbire donakaldı. Korkusu, şaşkınhğa dönmüştü. Sandıkta bir çok iyi şeyler vardı. Kendisi için dikil miş bir gomlek, bir meşin keme& pantalon ve köşede de pek içi çektiği elbisesi duruyordu. Bu kadar temiz ve beyaz şeyler önünde, kendini kışta zannetti. Babasınm sağlığında olduğu gibi sanki Noel Baba gelmiş ve ona bu hediyeleri getirmiş sandı. Ve bir ses, ona: Nasıl, uslu duruyor musun? der gibi geldi; kal Satış 705 203 171 219 Tütün kadar meşhur bir mahsulümüzî Gülyağı 1926 da 113,946 lira getiren gülyağı geçen sene memlekete 35,937 lira soktu tztnîr, teşrînisanî (Hususî) Gülyağı ecnebi piyasalarında mii. him bir mevki işgral eden millî mahsullerimizden biri saytlmaktadır. Eski zamanm büyük natoralütlerinden Pline meşhur tarihi tıbbi . sinde en iyi g^illerin küçük Asya'dan getirildiğini bfldtrtnis v e <gül» ün ilk Çiktığn yeri Anadolu olarak zikretmiştrr. Tîcarî tetkiklere göre A ' nadola'da. grülyağı Utihsalâtına 1897 tarihinde ba^Iajumstrr. 1 9 1 0 sene . sinde Türkiye gülyağı rekoltesi 6 0 bin miskal, yani 288,6 kilo olmuş ve bu yağlar yedi bin altına satılmif br. Umumî harpten evvel bir dönüm gül bahçesi takriben yinni altın kadar kâr getirdiği için tsparta, Bor. dar, Eğirdir, Denizli, Aydın, Manisa havalUi îl« Bursa taraflannda bir çok gül bahçeleri vücude geti rilmistir. Gülyağlanmızin beher miskali 1906 senesinde allm para ne 16 kurus, 1907 senftedinde 2122 kurns, 1909 da 4 0 , 1912 aenesinde 8085, 1913 senesinde 5560 kuruı arasında sablmiftır. Umumî harp esnasmda ecnebi memleketlerindeki müsterileri kay. betmenrizden ve daha bazı sebep* lerden dolayı gülyağı ihracatımız harpten sonra pek azalmış, cihanşümul sohreti halz Türk gülyağlarraın mevkiinl bir dereceye kadar BulgarUtan g ü l y a ğ l a n almıstn*. Gulyağcılığı, son senelerde Ege mmtakası dahilinde îsparta ve Burdur havalisrne münhasır kalnnstır. Son seneler zarfmda nmura Türkiye'den ecnebi memleketlerine vu. ku bulan gülyağı îhracatı asağıda gosterilmistir: Sene Ltra Küo 1931 55,937 101 1930 65,039 159 1929 89,015 279 1938 50,623 114 1987 50,774 178 j v 1938 113,946 351 Gfilyağlannra beher mukali 1928 senesinde banknot para ile 4 0 0 lroruşa satıhrken bu f iatlar 1929 senesinde 3 0 0 ^ 5 0 , 1930 da 200300, 1931 de 200260 kuruş, bu sene de 120150 kurus olmuçtur. Gülyağlanmıza başlıca müsteri Fransa Ue îngiltere'dir. Bu memleketlerden maada îtalya, Mısır ve H i c a z a da eüz'î miktarda sevkolunmaktadır. Gülyağlarnnızın ihracmı temin için bu maddeyi ihraç edenlere takas vesikasınm verilmesine dair hükumet merkezinde ittihaz olunan tedbirm îyi neticeler vereceği söyleniyor. Izmir'de gülyağı ihraç edenlerden tspara'lı Hafız Alî firmacı bu suretle yirmi bir kilo gül. yağı ihracma muvaffak olmuştur. Türkiye gülyağlarınm en tnühim rakibi Bulgaristan gülyağlandır. Gelen haberlere gore Bulgarutan'da gül fîdanlannm isgal ettiği saha 6 5 0 5 hektardan ibarettir. 1932 senesinde istihsal edilen gülyaprağı m i k t a n 6,960,000 kflodur. Vasati olarak beher 4 1 0 0 kilo yapraktan bir kilo gülyağı ahndı&ına nazaran bu sene zarfında Bu'garistan'da 1420 kilo gülyağı çıkarılmışttr. Neşrolunan istatistikiere nazaran BuIgarHar dahi son seneler zarfmda harice fazla miktarda sahş y a . pamamıslardır. Hali hazırda Eulgar gülyağlarmın bir kilosunun fiatı 80008500 frank arasında bulun maktadır. Bulgaristan'da gülyAğlarmı müs. tahsiller değil hususî firmalar is tihsal eylemektedirler. Yapraklarm fiatı bir kanunla kilo başına yedi Ieva olarak tesbit edilmiş îse de müstahsiller m a l l a n m elden çıkarmak için daha ucnza satmak m e c buriyetinde kalmısl»rdır. Türkiye g ü l y a ğ l a n n m ihracmı fazlalastırmak için ehemmiyet ve • rüecek nokta, g ü l y a ğ l a n n m behetnehal saf olması ve içine diğer mad. delerin katılmamasıdır. Bu akşamki program tSTANBUL: 18 Mahmut Bey 18,45 orfcestra S<m • " seri 19,20 müptedilere mahsua fransızc» ders 19,45 orkestra 30 Hafız Ahmet Bey heyeti tarafından saz 21,30 Nlmet Va hit Hanım taraîınriftn ssLrfcJ" vt m» . mofon. ANKARA* l?30 plâk neşriyatı 18 orkest» tfl cazbant. BÜKREŞ: 18,05 muhtelif musikl 20,05 konfe « rans 20,45 plâklar 21,05 şarkılar 21,2f Beethoven'in bir senfonial 22,05 kon < ferana 22,20 konser. ROMA: 18,35 orkestra 21,05 havadlsler ve plâklar 21,50 (Hilekâr dul) opera komik. VARŞOVAt 18,05 senfonik konser 19,05 kafe konser 20,35 musikl 21,05 halk konserl 22,20 havadisler 22,40 piyano 23,05 blr romandan parçalar 23,20 dans musi •• kisL PARİS (Radio Paris): 18,35 ingilizce ders 20,55 tiyatro teH • kidi 21,10 musahabe 21,25 orkestra 22,05 (Sonbahar) piyes 22,50 piyano 23,35 CTıopin salonundan naklen konaer. BUDAPEŞTE : 18,05 tsigan musiklsi 19,05 konferans 19,30 (Valkiri) operasına bir mukaddeme 19,35 opera binasından naklen (Valkiri) Wagner'in üç perdelik operası. 117 24 8Î7 27 85 124 36 25 15 30 48,50 22 20 56 28 17 32 50 24 23 60 44 920 37 237 Açılig 698,50 0,47345 11,06 9,2544 3,4054 82,6125 1,1777 15,965 2,7119 4,5,7917 1,9962 4,22 3,5918 80,4575 34,77 2,275 2,4578 66,09 48 92S 37.50 239 ÇEKLER Londra NewYort Paris Milaı.o Bruksd Atina Cenerre Sofya Amsterdam Prag Stockholm Viyana Madrit Berlin Varjovt Bndapeşte Bükreş Belgrat Yokohamı Moskova ŞlK SiNEMA devam eden Büyiık muvjffakiyetlerîe NE SEVİMLİ HENRY GARAT ve ME6 LEMONNIER tarafından fran^ızca sözlü operet büyük Yann akş°m ESHAM Açılıg U Bankası A. Şimendiferi Tramyay Terkos Balya A. ŞiOKB. 1ST1KRAZLAR Açılış btftrtn Dıttffl 5«rk ftm«ndtfeıi Düynnn M«r. Gftmrflk Saydı M*M B«|d*t Askerfyc 5,20 M E L E K s nemasında Şıklık kraliçesi ; TAHVİLÂT Açıhş Efektrtt Şirkeü Tramray . Tfincl , Rıhtua . Anadotv Anadotv Anadolu ( 3 ) A. \ ftmessil Kapanış ZEKİ DOĞANOĞLU Portakallann vaziyeti Dortyol ve Rize havaüsmde ihnyacı karsılıyacak şekflde yağmur yağma diğmdan portakal mahsulünfin iyîce büySyemediği anlasılmaktadır. thraeat Ofisi bu mmtakalardan vaziyeti sormuf ve malumat istemistir. TötOn Ifiyihası tetkikatı Ankara 7 Istanbul'da hazırlanan tütün kanana tadilâh lâyihan baraym geldi, tnhisarlar Vekâleti lâyihayı ta bettirerek matboata, Ticaret, Ziraat Odalarma tütün işlerfle uğrasan mSesseselere dağıtacak ve mütalealanm istiyeeektir. Trabzon'dan tstanbuPa harcket eden tnhisarlar müdürü Hüsnü Bey yakında buraya gelecektir. Avusturya'klarm takas suretfle alacaklan tütSnlerm satıs sartlan tktîsat Vekâletmce hanrlanmıştar. tnhisarlar Vekâleti de nerelerden ve ne soretle tütün almabileceği hak kındaki mütaleasını tktisat Vekâletine bildirmiftir. .. ,"*«. HEARER Bütün kâdinlann hoşuna gidecek ve cidden görülmesi Iâzım mü.ssir bir me\zu olan 38.''O TEŞEKKÜR AdEye Nezareti mahasebecflîğinden mütekah levdm Hasan Remzi Beyin •efah dolayıaOe beyanı taayette bolonan zevah nmhteremey« ayn ayn cevap ymsmaga vaktiın mSsait olmadığmdan aro teşekkSr etmekte olduğtnnan mnhterem gaıetenizle nesrini rica ede • rim efendim. Merhuıuuu zcvcesı: Hatıc* Yerli çay yetiştiriliyor Tokat ve Samsun havaüsinde 3 fenedir ziraat odalan tarafmdan yerli çay tecrSbeleri yapılryorda. Ba tearubeler muvaffakiyetle neticelenmiştir. Çaylar gerek renk ve gerek koka itibarile Çio çaylanm aratmıyacak derecededir ve okkan 140, 150 kuruşa sablabflecek tir. M (J T A L L A K A (Kadın hayatı) filmi başlıyor. LÜPE VELEZ RUMBA'nın yıldızı.. Ş T R A U S ' u n en güzel operetlerinden G L O R Y A da 9 teşrinisani çarşamba akşamı sinema ve Buyük terzihanelerin samimî muhitleri arasında iki saatlik neş'e ve gençlik.. îşte ANNY ONDRA size bunu Münir Nurettin x o Ns E R i Yanndan itibaren CENNETTE BİR GECE filnvnde tanıtacaktır. Bu perşembe akşamı E T U A L sinemasında Fiatlar: 75 100150 ve 200 kuruştur. A R T i S T i K sinemasında Bugün akşam saat 21,30 da Y A RA SA Mumessilleri; şen artist ANNY ONDRAve iVAN P E T R O V i T C H tarafından Fransızca sözifl operet A L K A Z A R P En SİNEMASINDA P A T A Ş 0 N'u İLK SÖZLÜ filitnleri olan A T Sevimli iki ahbap komikler ve Şehir Tiyatrosu Darüibedayi temsilleri Istanbul BeledijeSi son ve Istanbul'da ilk defa binden sevinçle kopan bir fer yatla: Çok uslu oturdum! Hiç yaramazhk etmedim! diye bağırdı. Birdenbire şaşırdı, kendinden geçti. Maria ana, uyanmıştı. Ve hemen çocuğun ne yaptığını anlıyan hasta kadın, hiddetle son kuvvetini toplıyarak yerinden fırladı, ne yaptığını bilmez bir halde sandığın kapağım, çtocuğun başına kapadı. Fakat kadının ayakta duracak hali yoktu, iztıraptan kalbi çarpıyordu. Birdenbire sandığın üzerine bütün sıkletile yıkildı. Ezilen bir kemik çıtırtısi işi tildi, çocuğun ayağı biraz titrer gibi oldu ve hepsi bu kadar. Biraz sonra Maria ananın iğrenç vücudü de ihtilâçlarla kıv • ranıyordu... Nakledenf MAHMUT YESARÎ Bu perşembe akşamı A N T i N E A rolönde mmmmmm^mmm Büy a o CEBi DELİKLER Pazartesl Perşembe Komedi 3 perdt Yazan: Musahip zade Celâl Bey Muallira ve talebe gecesi 12 teşrinisani cumartesl gOnfl saat 18 de matine olarak PRANSIZ TİTATROSUNDA meşhur piyanist FRANÇOİS LANG Tarafından yegâne bir konser verfleceKtir. Bu konserin programı tiyatro gise * sinde talik edilmigtir. Piyano Pleyel taf GLORYA'Aa H E L M lill Herkesin okudnğu ve herkesin sinemada görmek isteyeceği PİERRE BE NOIT'nın şaheseri ve PABST tarafından vücude getirlmiş Fransızca sözlü film. A TLA N Ti D B R I 6 İ T T E PlERRE B L A N C H A R ve JEAN ANGELO dahi rollerinde pek mükemmel dırler^Esrarenpız HOGGAR'ın nakli dava etmesi fevkalâdedır. Biletler evvelden tedarik edilebilir. EVLİLER VE SEVDALILAR (Un coup de telephone) Comedie Française'den JEAN WEBER ile COLETTE DARFEUiL ve JEANNE BO1TEL gibi pek ender görülen yıldızlar tarafından temsil edilmiş şen ve sevimli bir filmidir. Kiralık ev Çemberlitaş'ta, Taşdirek sokağında, 3 numaralı evin bir kısmı kirahktır. Dört oda, büyük bir sofa, mutfak, bahçe, halkalı suyu vardır. Uç numaralı evin diğer kîsmında oturanlara edilmesi. Perşembe akşamı 211/2 ta buyük gala mösameresi olarak MAJİK SİNEMASINDA