14 Ağustoı 1932 *umhuriyet Dahiliye Vekili Samsun'da... tki gün evvel, buraya Walter Ton istninde bir devri âlem seyyahı geldi. Yüzümüze karşı itiraf ediyor ki, Türkiye hududundan içeriye ilk adıramı atmcıya kadar bizleri yamyam sa nıyormus. Vâkıâ biz bu zatı bir kaç lokmaya ayırıp yememek suretile vahşi olmadığımızı isbat edebiliriz. Fakat geri kalanlara kendimizi nası anlatalım? öyle görünüyor ki dün Berlin İS (A.A.) Hitler, Baş şümnek ve Nazi'Ierle merkez fır • yanın milyarlarca ecnebisi, TUrki vekil Von Papen ile görüştüğü sıkasının mUmessilleri arasmdaki ilk ye'ye gelmeden ve bizim kendi rada mumaileyhin Reisieumhur natemasların neticelerine intizar et lerini yemediğimizi tecrübe ile ka mına kendisme teklif etmjş olduğu mek arzusundadır. naat hâsıl atmeden, yamyam olma Almanya Başvekâlet muavinliği ile Merkez fırkasının istemekte oldudığımıza inanmıyacaklar. Hem bu zat Prusya Başvekilliğini reddemlşir. ğu kat'î teahhütler şunlardır: davri âlem seyvahı. Biraz coğrafya Blnaenaleyh Almanya hükumeti 1 Merkez fırkasının müsamaha biliror demek. Milletler ve memUH« Navi'ler arasmdaki müzakereler ile karşılıyacağı Hitler hUkumeti, ketler hakkında az çok malumatı olmkıtaa uğramıştır. tamamile Hitler'cilerden mürekkep ması lâzım. O bizi böyle tanırsa, öteHitler'in bugün Öğledet} sonra iholmıyacaktır. kiler ne sanırlar? «bnal saat 16 ile 17 arasında Başvekil 2 Kanunu esasiye hivfiyen riBütün dünyada bir beyanname ile beraber Reiscutnhur Hindenburg'u ayet edecek ve memleketi parlâ neşredelim ve divelim ki: ziyareti alelâde pretokoler bir zi mento kavaidine tevf ikan idare ede Efendiler! Biz insan eti deftil, yaret cJacaktır. cektir. kuzu, koyun, dağlıç, tavuk gibi hay Merkez fırkasının ayni zamanda van etleri yeriz. Rengimiz aiyah deVon Schleicher'in millî müdafaa neğil beyazdır. Tahtaları birbirine sürBerlin 13 (A.A.) Hitler, saat zaretinde kalmasmı temenni etmekte terek değil, kibrit çakarak ates ya< 13,25 %• Von Papen'd«n ayrılmıştır. oldugu da şüphesizdir. karız. Ustümüzde kıyafet olarak hayHitler'in föyle bir kombinezon Nazi'ler, bu şeraiti kabul ettikler> van postu değil, basbayağı elbiaeler teklif etmiş olduğu söyleniyor. takdirde Hindenburg, kanunu esa vardır. Fon Schleicher; millî müdafaa ne sinin ruhuna mubalefet etmeksizin Bunu yapmak kâfi mi sanıyorsuzaretini muhafaza etmekle bera Basvekâleti Hitler'e tevdi etmekten nuz? Hayır! Bir beyanname kâfi deber Başvekil olacak, M. Strasser, imtina edemez. ğil. Devamlı bir sey lâzım, bir şey ki Başvekil muavini olacak, dahiliye ondan bizim haberimiz yoktur ve nazırlığı da Nazi'lerden Frick'a yalnız adını biliriz: Propaganda. verilecektir. Bu teklife dair pek yaBerlin 13 (A.A.) Grefeld'de Bulgar'ların fransıgca intişar eden kında bir karar ittihaz olunacaktır. muhelif tuhafiye mağazalarına muve dünyanın her tarafına gönderilen Hitler, Von Papen'in nezdine gitkarrer bir plân dahilinde göı yaşı resım bir gazeteleri vardır, bizim var tneıden evvel saat 10 da Von Scb döktürücü bombalar atılmıştır. mı? Her millet, yabancı memleketlere leicher ile bir mülâkatta bulunmuş Şiddetli bir heyecan hüküm sürkonferansçılar gönderir, biaim böyle ! ve bu »r "*Vat bir saat kadar devam mektedlr. Mücrimlerin kimler olduşey yaptığımız var mı? etmistir. ğu malum değildir. Bunları da geçelim. Türkiye'ye geDresden 13 (A.A.) Komünial len maruf ecnabilerl nasıl karşılıyofırkası binasının önünde bir botnba nız? Meselâ Madam Miryam Harry Berlin 13 (A.A.) Merkez fırkapatlamıştır. Bir kişi ağır surette yageldi. Bu hanım bir Avrupa'lı mu sinın Nazi'Ierle koaüsyon yapmağa ralanmıştır. Diğer bir evda de gene harrirdir, hem de Şark'a dair vazıiaamade olduğuna dair olan beyanat, rile tanınmıştır. Kendiei bugün tsbir bomba atılmıştır. Maddi haaarat bükumeti bayrete düfürmüştür. Bitanbul'da. Matbuat Cemiyeti bir çay mühim değildir. naenaleyh, hükumet bir müddet dümı verdi? Güzel San'atlar Birliği bir davet mi yaptı? Halkevleri kendisbu karsıladı mı? Boğaziçi'nde tnünev • ver bir aile onu çağırıp ta bir iki saat izaz etmeaeydi, bu muharrir hanım, Türkiya'de bir kaç otelci, garson ve •oförle tanışıp görilşttikten sonra çıkıp gidecekti. Bu kıymetli hanıma vaKr.i olmadığımı» isbat etmek içm, kendisiai yememek kâfi değildir. Çünkü meVaşington 13 (A.A.) M. Ho© denî milletler, ister tavuk, isterse in'Ankara 13 (Telelonla) Buraya san eti yesin, beynelmile] vazifeleriver, telsizle nesrolunan riyaseticumgelen malumata nazaran Dahiliye nl yapmıyanlara, seyyah Walter Ton Vekili Şükrfi Kaya Bey Samsun'a hur namzetliğini kabul etmiş oldumuvasalat etmiş, halk ve memurlar gibî «yamyam» derler. Yukanda i jftna dair olan büyük bir nutukta, tarafından karşılanmıştır. Vekil Bey simlerini yazdığım cemiyetler vaziharp borçlarının ilgaaına aleyhtar devaiH teftlş etmistir. felerini yapmadıkça, bizim bu haksi7 olduğunu, ancak ciddî iktisadi taisnattan kurtulmamıza imkân yoktur: Nafıa Vekilinîn seyahati ^ vizat mukabilinde aenevt tediyatın Hatta Aramızdan Keriman Halis gibi kısmen tehiri hususunun münakaşa Nafta Vekili Hilmi Bey refaka Düna Güzeli, Bergson gibi filezof, tinde Demiryollar Umum MUdürü Ri edilmesi ihtimalini kabul etmekte Valery gibi şair, Edison gibi fen adalat Bey oldugu halde yarın Kay bulunduğunu beyan etmektedir. lçki seri'ye gidecek, oradaki insaatı ve memnuiyetinin cinayetlerin vâsi mik mı çıksa bile! Çünkü medenî milletidemiryollarma ait mUe»*e»elori teftis yasta artmasına aebebiyet vermiş ol ler bu beynelmilel insanları çıkar dıkları halde propagandaya lüzum edecektir. duğunu kabul ve teslim eden M. Hoogörüyorlar. Değil mi öyle, Matbuat ver, MUttehidei Amerika'yı teşkil eCemiyei reisi Hakkı Tarık Bey? Deden devletlerden ber birinin mem 'Ankara 13 (Telefonla) Orta ğil mi öyle, Güzel San'atlar Birliği fedrisat rauallimlerinin terfi liatesi nuiyet mes'elesinde serbestçe bir hat. reisi Naraık tsmail Bey? baıırlanmif ve tasdika arzedilmîştir. tı hareket ittihaz etmesi lehinde buPEYAMİ SAFA Bir ikl »üne kadar mahallerine tebliğ lunduğunu ifade eylemektedir. edilecektir. Müşarünileyh, sulhu kurtarmak """ Terfi edenler meyanmda Faruk için istişarî reyine müracaat etmek 1 (.Birinei sahifeden mabait) Nafiz ve tbrahim Necnai Beyler de arzsunda bulunulduğu La Haye avardır. dalet divanına Amerika'nm da iştitip olunmaktadır. rak etmesine taraftar olduğunu tekMüsabakalarda derece alan spörEskisehir 13 (Husu»î) îstanbul rar etmiş ve fakat istikbalde Ame • culardan birinciye gayet güzel bir Darülfunun müderri» ve talebeleri rika'nm müsellâh bir müdahaleye kupa ve bir madalya, ikincidvn o dün »abah şehrimize geldüer. Halknuncuya kadar birer madalya ve yaiştirak etmesini kat'iyyen kabul etevi tarafından tnisafir edildiler. Hensı ikmal eden bütün müsabıklara miyeceğini Uâve eylemiştir. yet tohum ıslah ziraat istasyonu, tayda, matbaamızda sureti mahsusada Amerika Reisicumhuru, Ameri yare meydanı, fabrikalar gibi gezive nefis bir surette renkli olarak taka'ya vuku bulacak muhaceretin cid. bettirilen birer şehadetname verileiebilecek ve görülecek yerleri gez dî surette tahdidine taraftar buluneektir. düer. Misafirlere tayyare ile uçuşlar yapbrıldı. Bugün Halkevi salonun makta olup Amerika'nm kendi topErkekler müsabakasında derece da müderris Hamdi, Mazhar Beylerle rağma kuvvet ihraç edilmesine mâni alan müsabıklann mükâfatlan, haiki talebe konferanslar verdiler. Ak olmasına kâfi miktarda kuvvete sanımlar arasında yapılacak müsabakahip olması şartile teslihatm tahdi şam Belediye tarafından şereflerine nm neticesi alındıktan sonra tayin dini arzu etmekte olduğunu tekrar oir ziyafet verildi. edeceğimiz bir günde, matbaamızda etmistir. merasimle tevzi olunacaktır. FARUK BAHAETTİN HitlerVon Papen mülâkah bir netice vermedi detti ve nihaî bir teklifte bulundu IMPOİPII Bizi yamyam zanne denler Fransız gazetelerinin çevirdiklerı manevra Türkltalyan dostluğunu bozmak istiyenler neler uyduruyorlar ? Tehlikeli bir hastalık Nazi reisi Başvekâlet muavinliğini red Hitlerin teklifi Bombalar Merkez fırkasının şartları Houver yeni bir ' Nutuk söyledi oradaki nobetçinin mütemadiyen karsıdaki Anadolu sahillerine baktığını görüyor v« kendi kendine şu suali irat ediyor: cBu adamm rüyaaına ruh veren şey bir istîlft ve aergüzcat arzuau mu?» Echo de Paria gazetesi Fransa.da milliyetp«rv«r lerm ve harbiye erkânınm menaup oldukları mehafilin ve Fransa Harioiye Nezaretmin bir takıra faal devairinin naşiri efk&rı olarak ta • nınmış bir gazetedir. Rados husust muhablrmln romanları andıran yazılannm bu yüksek mehafil tara fınd'an kelime bekelime yazıldığmı iddia etmiyonıc; fakat bu yazılar daki ruhun nereden veriidiğt kolaylıkla anlaşılır. Rados'un Anadolu'ya karşı bir ttalyan istinat noktaaı elduğu hikâyeaini geçan ••n*l«rde mUteaddit defalar Franaız gazetelerinde oku» duk. Bu defadaki de, bundan evvel ve lam«t Paaaam Roma'yı ziyareti münasebetile yazılan ve daba az ehemmiyetli olmıyan yazılann mabadidir. O münaesb«tl«, Muaolini ile Türkiye Başvekilinin araaında teati edilen aarih rm kat't ab'zler* ragmen, Temps gazetesi, 28 mayıs tarihli nüshasında, ttalya'nm Türkiy» üzermde, îktisadî aahada ve hatta nUfus sahasındaki iddialarından bah•etti. Bir kaç gün sonra, ayni gazetenin 3 haziran tarihli nüshaaında mtişar eden v« yazılıs tarzından, salâhiyettar büyük bir muharrirm eseri olduğunu anladığımız flç yıldız imzalı bir makale, «ttalya'ya Cenub! Anadolu'da bir nüf uz aabaaı vadeden» Londra muahedesinden babcediyor v« şunu da ilâve ediyor: «Fransa, bu mmtakanın iktisadî rakişafı içm ltalya'mn Ankara hükumeti ile anlaşmaaının kendîsi için bir mahzur görmemektedir.» Görülüyor ki, İtalya ile Türkiye beynindeki rnünasebatta müşkülât ve kanfiklık çıkarmak maksadile çevril mekte olan siyasî bir manevranın karşısmd'ayız. Bu hareket faydasız ve ehemmiyetsizdir, fakat tekrar dikkatle tetkike muhtaçtır. Artık İtalya ve Türkiye, Fransa'nm bu gibi manevralarını onlardaki mantıksızIığı ve asıl maksadı görerek soğuk kanlılıkla karşılamalıdirlar. Bu manevralann hakikî gayelerî ttalyan . Türk dostluğunu ve yakın şarkta sulhu temin eden şimdiki vaziyeti ihlâl etmektir. Bugün, Gazi'nin nurlu ve yaratıcı eseri ile derin bir surette değismis ruha, dahilî bir asayişe ve kuvvetli bir orduya malik olan Türkiye, ber nereden gelecek olursa olsun, artık Cuma giinü, biraz hava almak, biraz da neş'elenmek için, tstanbul'un meşhur çalgılı bahçele rinden, çalgılı sahillerinden, çalgıh parklarından birine gibneğe karar verdira.. Musiki, sinir hecEcho de Paris» gazatesi 4 ağus ) hiç bir sürprizden korkmaz. Avrupa kimlerinin kullandığı en müessir tos tarihinden itibaren, bususî mudevletleri arasında, «Hasta Adam» harriri (Rene Vanland») m Radosefsanesrai ve Türkiye'nin eanlı bir ilâçlardan biridir: Kalbin, darj tan göndermekte oduğu baıı meksurette tesekkülünün gayrikabil ol•e karanhk ufiıklan genisler... tuplarm nefrine başladı. Bu mek • duğu iddialarını reddeden ilk bü Yorgun ve pörsük ruh iki taze tupların birinoicinde Fransız muharyük devlet olan fafist ttalya, daha kanatla havalamr.. Gönül ferahriri, şövalyeler adasmm güzel man1928 denberi, Milâno mülâkatlarlle lar ve insan, bir haftahk yeni çazaralarını çabucak unutarak siyasî Mustafa Kemal Türkiye'sile doğ Iışma devresine, cumartesinin mütalealara dalmağa başlıyor. rudan doğruya teariki meaaiye başFransız muharririne gör« 1924 te, ladı ve o zaman, geçen mayısta 5 kapısından, bütün zembereklert ismini ketmettiği v« mevcudiyetini sene için temdit edilen bir dostluk yağlanmış, bütün makineleri kubaşka bir suretle göstermediği bir muahedesi irazaladı. ttalya bu yolrulmuş, işlemeğe hazır, genç bir «faşbt meb'usun» guya M. MucoliUzerinde kabnağa ve ilerlemeğe kauzviyetle girer.. ni'nin on iki adayı ltalyan donan • rar verdi. ması için ve îtalya'nın Şark'ta ıiya»î Bu güzel niyetle yola revan olBu ttalyan Türk muahedesinin ve ilmî inkisaf ve nüf uzu için bir ithakikt ehemmiyeti hakkında zamadum... tinat noktafi yapmağa karar vordinmda yazmıştık; tecdit edilen bu flk uğradığım bahçe, hıncahinç ğini söylediğini ve (Türkiye ile muahede, Türkiye'nin deniz hudutdolu idi. Fakat, ne giinese bürünkolaylıkla ihda» edileoek aiyasî bh* lannın tahdidi için iki memleket müş l&civert deniz, ne sularda yıihtilâfın, Izntir ve Antalya mıntabeynindeki itilâftan ve siyasî ve ikkalarmı tsgale vesüe teşkil edebil«tisadî sahalann ve diğer bazı teşriki kanarak esen temiz rüzgâr, ne ceğini) de ilâve ettiğini yazıyor. mesai itilâflarmdan sonra geldi. büyük kadehferde buğulanmış 1924 ten 1932 ye kadar çok zaman Bu muahede, ttalya ile Türkiyebuzlu biralar, kalabalığın yüzüngeçti; fakat (Echo de Paria) Uı hunin bugünkü vaziyetlerini ve bu vadeki hüzün masketini yırtamamıştı. su»î muhabiri, «*ki« sene «w«l iıitziyetten doğan menafiin mütekabiHıçkıran ut, inliyen keman, dömis olduğunu hikâye «ttiği bu len müdafaasını temin »der. Sarakelimeleri tahattur ile, Radoa «arağünen tef, hep bir ağızdan ağlahat ve iatikamet esasları üzerinde yının kapısı önünden geçarkea, yapılan bu muahede hakkında, Muşıyorlardl: solini v» tsmet Pasa nutuklannda, sarih ve açık kelimelerle bahsetti ler. Bu münasebetle şunu da hatırlatmak isteriz ki, kendi siyasî iti lâfları Fransa için ne kadar mukadde» i$e, ttalya için de dostlukları o kadar mukaddes ve kıymetlidir. İtalya, faal, iyi teşkilâtlı ve emin bir Türkiye ister; Türkiye'nin ve rejiminin hakikî kuvvethti ve hayat kabiliyetini bilir ve bu kuvvetin yakın şarkın sulh ve terakkUi için ne kadar büyük bir âmil olduğunu da bilir. Dört sene zarfında ne kadar ehemmiyetli ve faydalı oldugu tatbik sabasmda görülen bu muahede hîç bir suitefehhüme meydan vermiyecek bir derecede sarihtir. Bu münasebetle şunu da hatirlatmak isteriz ki, 1931 de Avrupa ittihadının tetkiki ile meşgul olan komiteye Türkiye'nin de kabulü mevruu bahsolduğu zaman ttalya Türkiye'nin iştirakinin elzetn olduğunu iddia ettiği halde Fransa bunun aleyhint?^ bulunmuştu ve Türkiye'nin Avru pa'nm haricinde bulunduğunu iddia etmisti. TUrkiye ile ttalya'nm mutabık kaldıkları bu iatikamet ve faydalı teşriki meaai siyaaetinde artık geriye avdet edilemez. Türk . ttalyan itilâfı, iki tarafın menafüni müteka bilen temin ve himjjre ile Akdeniz'in ve Balkanlann sulffunda kuvvetli bir unsur olarak kalıyor. Artık bütün bu noktalar anlaşıldıkatn sonra, Fransız gazetelerinin bu kadar faydaaız bir surette yorulmıyacaklannı zanne diyoruz. Kunseye etmem ılkâyet ağlarun ben hallme, Titrerim mücrim gibi baktıkça lstik balime! Sinirlerim biraz daha bozuk, kalbim biraz daha bunalmı», yerimden kalktım.. Bir başka bahçeye... Ne beyhude zahmet.. Uğradığım ikinci bahçeyi birinciden farkh bulmadım. Burada da, saçlan bir elem rüzgârile dağılmif, yüzleri gizli bir ıztırapla morarmış, gözleri kanlı sarhoşlar, elleri şakaklarında düşünüyorîardı.. Ve saz, gene bir matem havası çahyordu: Cihan mademki fanlmlş ve hep giryeyle hicranmıa! Nafıa Vekili de bugün Konya'ya gidiyor «Harp borçları topyekun ilga edilemez!» Uğradığım«üçüm»i bahçe de birinci ve ikincinin eaiydi. Yükaek bir «ahne üzerinde sıralanan kızlara baktım: Yüzlerinin solgun •efaletini boyalar kapatmıyordu bile.. Bunlar da ayni yaralı sesle inleşiyorlardı: Ağlamkatan gene zehroldu şerabım bu gece! Terfi eden muallimler VtRGtNlO GAYDA tsmet Pş. Hz. (Birinci sahifeden mabait) Yüzme müsabakamız OarOlfOnunlular Eskişehir'de da bir saat kadar görümüş, bilâ • bara Beyoğlu taraf ınctîr kısa bir tenezzüh yaptrktan sonra diş tabibi Sami Günaberg Beye giderek diş lerini tedavi ettirmişlerdir. tsmet Pş. Hz^saat dörtte Sakarya motörfle Yalova'ya avdet etmişlerdir. Başvekilimiz, Yalova'da daha bir hafta kadar kalarak oradan lstan • bul'a dönecekler ve buradan da Ankara'ya gideceklerdir. Yalova'da bulunan Büyük Millet Meclisi Reisi Kâzım Pş. Hz. ay ni bayetinde şehrimize gelecek, eylulün on beşinde buradan hareket ederek dairei mtihabiyeleri olan Balıkesir havalisinde bir tetkik seyahati yapacaktır. Akfamın alaca karanlığı içinde, ayakîanm bozuk kaldırım taşlarına ve gözlerim yıkık bacalara, çökmüş kemerlere takı larak, eve, yorgun, bitkin, mahzun döndüm.. Kalbim, gögsümün kafesinde, kanatları kırık, hasta bir kargadan farksızdı.. Mutikimiz, artık Sıhhiye Ve kâletinin mücadele edeceği teh likeli ve sari bir hastalık halini almışhr!. YUSUF ZIYA Kâzım Paşa Hz. Zonguldak 13 (Hususî) Ereğli şirketinin kavasını öld'ürerek şirkete ait 40,000 lirayı gasbeden şakilerin muhakemesi bitmistir. Bunlardaıj. 3 ü idaına, 5 tanesi muhtelif müd detlerle hapse mahkum edilmişler dir. BEDRl Zonguldak'ta Oç idam kararı Berne 13 (A.A.) Profesör Pic card havanın fırtmaya fazla mehil olması hasebile suut tecrübesini tehir eyiemişth*. iyi tanırım, onların hayatı benim hayatımdır ve bu en güzel hayattır, i • nanınız. «tnanınız ki en cesur yaşıyan bi • ziz; üç büyük korku bizde yoktur: Sefalet, hastalık, ölüm korkusu. Bu en büyük üç zâftan kurtulduk. Biz, kaldırım çocukları ve kaldırım kö • pekleri, insanların ve hayvanların en kuvvetlisiyiz. ölümden korkmuyoruz ki hastahktan korkalım, hastahktan korkmuyoruz ki sefaletten korka lım, sefaletten korkmuyoruz ki, dolgon bir karın sıvamak ihtiyacile hâmilerimizin önünde elpençe divan duralım ve onlara: «Afiyeti devletiniz nasıldır efendim?> diye sorahm. «Biz kendi kendimize soranz: « Afiyeti devletiniz nasıldır ef endimiz ? «Ve kendi kendimize cevap verlrist « Hep öyle, hep öyle, hep öyle! «Hep öyle ne detnek? UdabaM Var) Profesör Piccard tecrübesini tehir etti CUMHURlYETin edebî ttfrikası: 3 Bir Tereddüdün Romanı Peyami Safa Sonra: Haydi çocuklar, dedi, bir şarkı söyliyelim, fakat ağır... Ve hep beraber, ağır ağır bir şarkı söylediler. Evlendiği için aralanndan çekHen müzisiyen bir ar • fcadalarını andılar: Tanburu üstüne yumuşak bh inhtna ile iğilen uzun, sıcak ve munis gölgesinin hatırası canlandı. Bir tanesi, bu gaip golgeye ellerini sallıyarak: Efe...k! Eşe...k! Şimdi ho nd horul uyuyorsun, yasamıyorsun! diye bağırdı. Sonra bu aralanndaki âlemlerin hangi içtimaî saiklerden geldiğini bir kere daha aradılar. Söz profe • söre düstü. Büyük içtimaî taajaus lardan, kulüplerden ve cemiyetler den korkan otokratik zihniyetin gaf ilâne müdahalesi konuşuldu. Tarihî misallere göre, «cemiyetçilik» de nen şeyin en büyük bir anarşi âmili olduğuna, hatta bu anarşiyi örtmek için sun'î surette dikiş tutturan, şekilden iberet bir asayiş manzarası halinde kaldığma hükmettiler. Türk cemiyetinin böyle gizli, gayritabiî ve zümresi parçalara ayrıldığını düşündüler ve içlermden biri: «Biz şu anda kendi muhtariyetinî anyan bir münevverler aşiretinden baska ne yiz?> diye sordu. Bhri itiraz etti: Fakat Avrupa'da da boKem var. Haytr. Artık Murger'atn bo hemi yok. Demokrasi teessüs etme ğe baladıktan sonra gitgide kalmı yor. Çünkü bohem, şahsiyet sabibi zekâların hürriyete iştiyakından^doğar. Bohem, Fransa'da, Hugo'nun nefyedildiği devirlerde azaraî derecesine çıkmıştı. Bohem'in demokrasiye ve hürri • yete iştiyaktan doğduğu bahsi üze rine tekrar Reldiler. Bunu en çok iddia eden o idi: Bir gün, dedi, hayatımıza ait bir kitap yazmak istiyorum. Orada bundan şüphesiz bahsedeceğim. Hatta bazı parçalarım şimdiden hazır ladım. «Kaldırım Çocukları» m bilirsmiz. Haydi, yanında iae bir daha oku! Dediler. Yanımda. Haydi, oku. Peki. Ve okudu: «Şapkamra keharım gözlerimin üstüne indirdim, pardesümün geniş eteklerini bir harmaniye gibi vücu • «Hey!.. Bütün hayatım onların üsdüme sımsıkı doladım, ellerimi di van durur gibi önümde kavuşturdum, tünde geçti, onların, kaldırımların üstünde, bütün hülyalarımı onların kendi kendime sanldım ve yürü düm. üstünde kurduzo; o hülyalar, ki hiç bir olmadı; fakat ben severtm on «Gece yarısmdan sonra üçüncü lan, kaldınmları. saat. «Onların üstünde evimde gibiyim. «Beyoğlu kaldırımlanndayım. AGelip geçen bütün insanlar misafi ğır ağır yürüyorum. Caddeönı kenar çizgileri bir tnakas ağzı gibi açıla > Tİmdirler, sar.ki bahçemde geziyor lar. Bütün dükkânlar ve binalar kenrak bana doğru geliyorlar. Arasıra di malun. Ve onları veriyorum, isti sendeliyorum. Bir tesbihin taneleri yenlere, hırslılara ve mal düşkünle gibi havaya dizili ışıklar, ben senrine. Bana yalnız kaldınmları bı deledikçe, sallanıyorlar; bazı tes • bih kopuyor ve taneler düşüyor. Du raksınlar, yetişir. varlara çarpıyorum. Söylemeğe ne «Gece yarısmdan sonra yoldaşlahacet? Sarhoşum. rım pek kibar şeyler değillerdir: A • rabacılar, şoförler, sefiller ve köpek«Duvarlara, sersemlere, sarhoş ler. lara ve uyku sersemlerine çarpıyo rum. «Gece yansından sonra kaldırım «Ne yürüytif, enfes! Ben, gece ya larda uyumak için kuru bir parça yer arıyan etsiz ve tüysüz, kuyruk rısı, kaldırımlara bayılınm. Gece yarısı kaldınmlann hürriyeine, kim lan bile tüysüz, vücutleri uzun ve karmları çökük, sıska ve sessiz, filosesizliğine vurgunum. Ben de kimsesiz ve bürüm, ben de kaldırım ço zof ve mütevekkil, aç ve yorgun köpekleri bilir misiniz? Onları ben pek çuğuyum.