==1 Hazîran s Cvmhariyet SCOIS T E L G R A F L A O Rus ve Japon münasebatı Pangalos gittikçe fenalaşıyor Jeneral edilecek teb'it Atina'da hâdiseler Şimalî Mancuri'deki Japon tahşidatı Rusya'yı asabiyete sevkediyor Moîkova 31 (A.A.) Tas Ajansı tebliğ ediyor: İzvestia ve Pravada gazeteleri, Japon diplomatlarının son günlerde vermiş oldukları itminanbahş temînat yanmda emo?ryalist Japon mehafilinin Rusya'ya karşı gayesi Sarkî Siberya'nın deniz eya letinin istilâsı olmak üzere bir taarruz icrası lehinde açıktan açığa ve gayet siddetli propagandaya giriş mi* olduklarını yazmaktadır. îzvestîa, bu iddialannı teyiden muhtelif Japon ricalinin ve bilhassa Jeneral Hata'nın NichiNichi gazetesindeki makalelerini zikretmektedir. Şanghay 31 (A.A.) Japon işgal kuvvetlerinin geriye kalmış olan son kısmını Jeneral Uyeda da dahil olduğu halde Japonya'y» göiürecek olan nakliye gemisinin bugün öğle den »onra limandan hareketini mü teakıp Şanghay'da bir tek Japon askeri kalmış olmıyacaktır. Bunların harekellerinden sonra Şanghay'da yalnız Japon zab'ta memurlarından 100 kişi ile sulh za manından da esasen orada bulun makta olan Japon bahriye silâhen • dazlari kalacaklardır. Londra 30 Japonya, Mançuri1nin şimaline asker sevketmekte devam etmektedir. Bu hareketin sadece Mançuri'de asayişin temini noktasından yapıldığı ileri sürülüyor. Son hâdisat ve bilhassa Rus Japon münasebatının gerginleşmesi yüzünden burada Japon eîhfimı kıymetinden kaybetmektedir. |i!|||!!l!H!IRllHnııııı Lâfa karıştım.. Pardon • fH FM NALJNA MIH1NAİ Peyami Safa ve Nurullah Ata Bir namertlik! Gazi Hz. nin Çanakkale'deki menakibini bütün dünya bilir. Orada, bidayette bir fırkaya, sonra da bir grupa kumanda eden büyük asker, Çanakkale'yi müdafaa eden ordunun müstakil kumandanı olmamasına rağmen, üç defa, İstanbul'u, Türkîye'yî ve hatta Türkiye'nin müttefiklerini kurtardı. İngiliz kuvvetleri, Arıburnu'nda, Kocaçimen tepesinde, Anafarta'larda her yeni hücum ve taarruzlarınd'a karşılarında onu, onıra dehasını buldular. Hatta harbin son senesinde Filistin'de bozguna uğrıyan orduyu takip eden İngiliz kıt'aları, Halep'te gene karşılarında o büyük askeri buldular. Umutnî harpte. büyük kumandan, İngiliz ordu sunu dört defa durdurmağa muvaffak oldu. Son zamanlarda hak ve hakikati söyliyen bir İngiliz jeneralı, Çanakkale hakkında yazdığı bir eserde Gazi'nin kumandanhk deha • sını takdir etti. Harp bittikten ve birbirinin göğsüne süngü saphyan milletler, dost olduktan sonra, bir birinin kahramanlığını takdîr ederler. Bu, bir insanlık, mertlik ve hatta kahramanlık vazifesidir. Hakiki kahramanlar, harpten sonra, daima ha sımlarının cesaret ve şecaatini takdir etmişlerdir. Çanakkale'deki Türk ordusu ve onun en kıymetli kumandanı ise bu tebrik ve takdire çok lâyıktı. Çünkü orada Türk askeri, Mustafa Kemal'in kumandası altında harika, harikadan da büyük bir şey, mucize yapmıştır. Elindeki süngüden ve göğsündeki imandan başka silâhı olmıyan bu orduyu ve onun kumandanını takdir etmemek için, mutlaka kıskanç ve namert olmak lâzımdır. Kitabı yazan tngiliz jenerah ile o kitabı Reisicumhurumza ihda e • den İngiltere Kralı Hz. kendilerini en iyi tarif eden ingilizce bir keli meyi kullanarak söyliyelim . cidden centlmen olduklarını isbat etmiş lerdir. Fakat, Fransa'nın en ağırbaşlı gazetesi olmakla maruf Temps gazetesi, her nedense, İngiliz jeneralı ile İngiltere Kralının bu centlmenliğini çekemedi. Bu hareketin saiki haset mi, adavet mi olduğunu anlıyamadık. Anladıgımız bir'ş'ef'vtersa o da, bu cekememezliğin Fransız'lık namına bir gaf ve Fransız gazetesinin kendi hesabına bir bayağılık olduğudur. Temps gazetesinin yazdığı yazıyı biraz değiştirip Türkiye'yi kurta ran Gazi Mustafa Kemal'in ismini kaldırırsak ve onun yerine Fransa'y» kurtaran Joffre ve Foch gibi Mare «alların isimlerini koysak acaba Fransız gazetesi, ne derdi? İşte bizde şimdi onun diyeceklerini kendi sine söyliyoruz. Çanakkale'de harbeden berrî ve bahrî bütün Fransız kumandanları, hatta askerleri, . bir kaç garezkâr müstesna Türk askerlerinden ve bahriyelilerinden daima takdirle bahsetmişlerdir. Temps muharriri, inanmazsa, bir kolunu ve bir ba cağını bir Türk güllesi ile Çanak kale'de bırakmış olan Jeneral Gouraud (Guro) ya sorsun... Bereket versin ki, mertliğin ve kahramanh ğın daima hayranı olan Fransız milleti arasında Temps muharriri gibi namertler, pek küçük bir ekalliyet teşkil eder. * * * Beylerle kısa bir yarenlik de, o da. öteki de... Tezgâh'mızdaki yarım avuç alâtü edevatla haklı iddialarımızın hakh olduklarını nasıl isbat edebîliriz. Alaymız, en babaç ediplerimiz bile Türkçe'yi Türkçe kelimelerle değil, o kelimelerin tariflerile yazarız. Çünkü o yaşıyan kelimeleri, tabirleri, ıstılahları, delâlet ettik leri çeşit manaları bilmeyiz. Meselâ şey gibi, şöyle bir cümle alalım: <L!fuktan bir tayyare geçti.> Edibi lebip eğer ufukla tayyare kelime lerini Hlmezse bu cümleyi böyle yazar: • Yerle göğün birleştiği ve ondan öte«i yok zannolunduğu yerden leylek biçiminde, kartal kuyruklu, gaga yerinde bir motörü ve bir pervanesi olan, içinde iki adam oturan bir şey ğeçti.» Biz hep böyle yazıyoruz. Nuıullah'ın iddiasını isbat edemiyeceğini isbat edeyim. Dostum Nurullah! Bir romandan aldığımı farzettiğim şu satırı Fransızca'ya çevir: (... Yazı bitti. Kepir başladı. (Görceğ» doğru üzengiledi. Doruğun (ötesine varınca yenikledi. Bir bö(vet vardı. Bövetin önünde indi. (Solukluğu gevşetti. Kuskun boşal(tı. Büvetr uzanamadı. Fakat yama(cındaki eşmeye ağız v e r d i . ) Bu kelimeler Kırgız'dan Tonguzdan getirilmiş kelimeler değildir. Şu anda bütün memlekette kullanılan kelimelerdir. Fakat sen bunu hiç bir zaman hiç bir başka dile çeviremiyeceksin. Çünkü kelimelerin aslını bilmiyorsun. Bundan Türkçe'nin mi fakirliği. kabiliyetsizliği anlaşılır, bizim mi bilgisizliğimiz? Ediplerimize gelince, hepsi bu satırları, bu öz kelimeleri ile değil, kendilerince buldukları tariflerle yazarlar. Söyle: (... Yüksek altitütteki düz ova ( *yazi> bitti. Keskin çakmak taşları, (keskin kaya parçalarından mürek(kep dik, sarp bir arazi «kepir» başfladı. Ufka doğru atını sür'atle (sevketti. Tepenin başına vâsıl olun(ca nafifledi. Bir tarafından akıp (giden, geniş, etraf ında ağaçlar (bulunan, durgun gibi görünen ve ' tabii bîr havuz manzarası gösteren (şair.ırıp bir svılu yer (bövet) vardı. (Bu yerin yanında indi. Atının çe(nesi altındaki zencir parçasmı (gevşetti. Ve atın bir ucu eğerin ar(kasına merbut ve diğer ucu kuy(ruğunun altına geçirilmiş şeyi çı (kardı. O şairane sulu yer derince (olduğu için uzanamadı. Fakat yan (tarafındaki çobanların el ile eşio (çıkardıkları memba suyuna 'esme (iğildi, içti.) Şimdi böyle kelimelerin kendisi değil, tarifleri yazılarak Garp dil • lerine geçirilecek bir parçanın ar zedeceği manzaradaki palyaçoluğu beraber seyredelim! Ve onlardan bize cevirdiklerimiz de tabiî böyle olacaktır, böyle olmaktadır. Türkiye bir büyük çelik kasa... İçinde Türk dili denilen muazzam ve geçer akçe bir servet var... Biz züğürtler, etrafına toplanmışız boşu boşuna çenemizi yoruyoruz. Ne yapmalı? İsin kökünü tutmalı, özünü al • maiı. Yani bugünkü Türkiye'nin bu günkü Türkçe kamusunu elbirliği i!e ve cabuk elden yapmalı ve bu sayede Türkçe'yi öğrenmeğe bakmalı. Osmanlı'ca yazar okurken bilmedigimiz Arap'ça, Acem'ce kelimeler Naci'nin lugatine bakıp öğreniyoruz da bilmediğimiz Türkçe kelimeleri büyük Türkçe lugatine bakıp niye öğrenmiyelim, ayıp mı? Aziz dostlarım! Bu baptaki ef kâr ve mütaleatı saibanei üstadanelerinize intizarı birle şimdilik hatmi kelâm eylerim. Fakat mütaleatı saibanelerinizi keşidei silki tahrir kılarken ilk söz olarak bana «vay caDelikanh bir şeyler söyliyemedi. Sesi bile çıkmadı. Bu kadar nazik bir dakikada, hatta kızın inanacağına emin dahi olsa ve bu yalanla kurtulacağına kanaat te etse yalan söyliye mezdi. Hatta gözlerini bile tutama dı. Fakat kız da artık cevap almak tan, aramaktan müstağni idi... O cevabı delikanlının bütün daireyi dolduran sükutundan.. zebun ve mücrim gözlerinden almı> idi. Kendini arkaya doğru attı ve kitabı düşür dü... Bu ane kadar şüphesi vardı. Delikanh hali anladı. Hareketinin ne derece müstekreh olduğunu gördü. Dizlerine atıldı ve yüksek sesle söylemeye başladı: Ah Tatyana! Seni bu halde görmek benim için ne elemli bir şey olduğunu bilsen.. Buna sebep olduğumu düşündükçe çektiklerimi bil sen.. Kalbim mecruh, kendi kendimi tanımıyorum. Seni kaybetmekle kendimi de, her şeyi de kaybertiğime Mançuri'de tahşidat Şanghay boşaltıhyor Amerika Gelmezse. Nakliyat Vergisi Bursa kaplıcalarına Su temin edildi Lozan Konferansından F, Grupu lâyihanın tekrar tetkikine karar verdi hiç bir haber yok! Londra 31 (A.A.) Teşrii mehafil ile mesai fırkası mehafili umumiyetle Lozan konferansının münakaşa sahasının genisletilmesi husu»unda M. Makdoald tarafından Lossiemouth'da bulunduğu siralar , da şahîî olarak iitizam edilen noktai nazarın lehine görünmektedir. Cihan iktisadî vaziyetinin salâhına müsait olacak bütiin mes'elelerin nazari tetkikten gecirilmeden evvel Lozan konferansının nihayet bul ması imkânı, olmadığı söylenmektedir. r. Tahmin edildiğine göre tamirat , ve harn borcları »tcs'tfleleri beynel milel ticaret ve nakit siyaseti üzerindeki tesirleri itibarile tetkik edilecektir. Diğer taraftan M. Makdonald'ın Cemahir! Müttehidenin konferansa iştiraki ihtimalini selbedebilecek her türlü Tnânileri refetmeife ıığraştığına da nazari dikkat celbolunmaktadır. Cemahiri Müttehidenin vardımı mevcut bulunmadıkça hiç bir ümitte bulunmamak lâzım gelmektedir. Teşriî mehafil, Lozan konferansının in'ikadı arefesinde Brüning hükumetinin istifasından dolayı izharı teessüf eylemekte ve fakat tamirat mes'elesini Hoover moratoryomu müddetimn hitamından evvel behemehal münakaşası lâzım geldiği için Lozan konferansının talikini müm kün görülmediği söylenmektedir. Ankara 31 (A.A.) C. H. F.rkası grupu bugün öğleden evvel Tekirdağı meb'usu Cemil Beyin riya setinde toplanmıştır. Nakliyat vergisi kanunu lâyihasınm esasları üzerinde müzakere cereyan etmiş ve icra ve iflâs kanununun biran evvel çıkarılması lüzumu hakkında Adliye Vekili B. tarafmdan verilen izahat dinlenmislir. Neticede nakliyat vergi si kanunu lâyihasmın Bütçe Encümerinde tamikan tetkikinden sora grupça tekrar müzakere edilmesine ve icra, iflâs kanun lâyihasınih Mecliste müzakeresine âcilen başlan masına karar verilmiştir. < Celâl Bey Ankara'da Ankara 31 (Telefonla) İş Bankası Müdiri Umumisi Celâl Bey buzünkü trenle geldi. M. Heryo sosyaüstlerle Hâlâ anlaşamadı Bursa'da ipekiş Bursa 30 (Hususî) «İpekiş* fsbrikası Bursa'da yeni yapılan tay yare cemiyetine ait büyük tiyatro binasındaki mağazalardan ikisini satıs mağazası olarak isticar etmiştir. «İpekiş» mamulâtı pek yakında burada teshir edilecek ve satılacaktır. Bursa'da buzsuzluk Bursa 30 (Hususî) Sehrimizde m'jkemmel tesisatı havi bir buz fabrikası mevcut iken her nedense bu sene açılamıyor. Bunun için (70) bin nüfulu bir memleket Uludağ'ın topraklı kararlarına muhtaçtır. Gayrisıh hi olan bu halden halk müştekidir. Türk'lere hasredilen işler lâyihası Ankara 31 (Telefonla) İktisat Encümeni bir kaç güne kadar ecnebilerin hangi san'atları yapabiieceklerine dair olan kanun lâyihasını tekrar tetkike başlıyacaktır. lâyihanın gelecek rfevreye kalması muhtemeldir. Her tarafta sıcaklar Amasya 31 (A.A.) Sıcaklar artmış, öğlede 33 ü bulmuştur. Aydın 31 (A.A.) Hararet gölgede 36 ya çıkmıştır. Denizli 31 (A.A.) Sehrimizde hararet derecesi hergün yükseliyir. Adana 31 (Hususî) Sıcak lar günden güne artmaktadır. Ha raret derecesi gölgede 35 dir. Mekteplerde öğleden sonra ders okutulmıyor. Dahiliye bütçesi Ankara 31 (Telefonla) Bütçe Encümeni bugün Dahiliye bütçesinl miizakereye başladı. iş kanunu hakkında sual Ankara 31 (Telefonla) Meclis riyafeti yarın Mecliste İş kanunu hakkında sorulan suale dair izahat verecektir. Romanya kabinesi istifa etti Bükreş 31 (A.A.) Başvekil kabinenin istifasını Krala takdim etmiştir. İki kıymetli ve sinirli dostum bir Türkçe çekişmesine tutuştular. HaAtina 31 (Hususî) Jeneral bire habire söylüyorlar. Habire yaPangalos ve taraftarlarının, gerek zıyorlar. Nurullah, Peyami'nin desiyasi buhrandan ve gerek malî sı diklerini yan çiziyor. Peyami, Nukıntıdan istifade ederek bir darbe ile rullah'ın sözlerine omuz veriyor. taklibi hükumet yapmak hakkındaki Ben ınakalelerinin ilk satırlarında birine, öteki satırlarında ötekine, hareketleri zabıtanın tam vaktinde orta satırlarında ikisine birden hak ittihaz edilen tedabiri sayesinde daveriyorum ve sonunda ikisine de hak ha doğmadan teskin edilmiştir. Gevermiyorum. Okuyanlar da bize merek Atina, gerek Pire siddetli askerî telik vermiyorlar. tedbirlere sahne bulunmaktadır. Efkâri umumiye bu hareketçilerin ta • Baaı Peyami, suyu avcunda sı mamen aleyhine olup bunların şiddet kıycr: Hamur etmek için. . lt tecziyelerini talep eylemektedir. Bazı Nurullah, ırmağa amutlu ğuna kılıç savuruyor: İkiye bölmek Hükumet ve erkânı adliye .ittihaz edilen tedbirlerin asayiş ve sükuneti için... temine kâfi bulunduğunu tesbit eyBazı ben, karanlığı şişeye koyu lemiştir. yorum: Ne dediklerini tahlil etmek Jeneral Pangalos'un teb'idi hak için... kında hukumetçe bir tasavvur mev Ve bazı... Bazı değil, bütün okurut bulunmaktadır. yanlar da gazetelerini yüzlerinc: Atina 31 (A.A.) Adliye Na kapamışlar kıs kıs gülüyorlar. Bi zırı, Cumhuriyet müddeiumumisi ve zimle alay etmek için... hükumet erkânı Jeneral Pangalos'a YalniE, vaziyetin bu kadar ko karşı ittihaz edilecek tedbirleri ve mikliğine el çırpan yok. mumaileyhin teb'idi mes'elesini tetZenginin malı züğürtün çenesini kik etmektedirler. yorar dcmiş atalar. Meclis harici bir kenarda duran milyoner Türkçe'nin varlığı da biz züğürtlerin çenesini yoruyor. Ama gene oz dilimizdeki kıdemli züğürtBursa 30 (Hususî) Inşaatı bitlüğumuzu itiraf edemiyoruz. tikten sonra suyu bulunamıyan asri Şunu bir defa olsun açık söyliyekaplıca mes'elesi burada günün başlim yahu: Cenap Şahabettin Türkçe lıca dedikodu mevzuunu teşkil et • bilmez. Dostum Peyami! Sen, Türkmektedir. çe bilmezsin. Dostum Nurullah! Sen Evelki gün Ankara'dan gelen Bede bilmezsin. Ben, hepinizden daha lediye reisimiz Muhittin Beyle dün çok bilmem. yolda karşılaştık. Genç ve çalışkan Cenab'ın sırtından Fransız tez reis derakap bana istediğim izahatı gâhlavında Acem ipliği ile Arap naverdi. dedi ki: kışları işlenmiş Osmanlı kaftanını « Başta Vali B. olmak üzere sıyırıverıniz. Altından Âdem baba Belediye, asri kaplıca suyunun temini işine pek ziyade ehemmiyet ver mızdan daha çırılçıplak birisi çı kacaktır. Bunu herke* kolayca tecmiş ve mesai »arfetmiştir. Şimdi rübe edebilir. Osman'hcada haki müsterihiz. Çünkü, su temin edildi. katen tek olan bu üstadın bir sahiArtık dedikoduya hiç mahal yok fesini alınız. İçindeki Arap'ça, Atur. Çekirge'den hususî tertibatla cem'ce lâfları ve Frenk'çe tekerle getirtilecek olan suyun (42) ve (45) meleri çiziniz. Sonra bir adım geriye derece sıcaklıkta olarak hamama isali fennî bir tarzda temin olunmuş çekilip kalan manzaraya bakınız. Yangın yeri misin be mübarek sa tur. Şirket meclisi idaresi bu işe ait masarifatı ve projeleri ehemmiyetle hife? Demekten kendinizi alamaz • nazari dikkate almıştır. Şunu da ha »ını*. Orteda bir kaç yardımcı fiil ber •ereyim ki bir malîraüesseseşir kırıntısı ile üç beş edattan medat ket e (150) bin liralık hisse ile iş ian başka bir şeycikler yokturtirak ettirilmiştir. > Fakat bu, Türkçenin fakirliğine delâlet etmez; ayni zamanda üstadın cahilliğini isbat etmez. Dostum Peyami! Rica ederim, bunu 3en de kendinde bir kere sına. Paris 31 (A.A.) Beklenildiği Dostum Nurullah! Hatırım için sen veçh üzerine Sosyalist kongresinin de bir sınayıver. Ben çok sınadım. hemen hemen bütün ekseriyeti (154e Göreceksiniz ki ayni cascavlaklığa karşı 3862 rey) karar komisyonu tadüşeceksiniz. Halbuki sen kültürsüz rafından dün gece tanzim edilen ve bir adam mısın Peyami? Sen de Nufırkanın hükumete iştirak mes'elesi rullah, bir cahil misin? Hayır, ve muvacehesinde arzularını tesbit eybilâkis .. O halde? O haldesi mu liyen takriri kabul etmiştir. haidesi yok, Türkçe bilmeyiz de onSosyalistlerin hükumete istirak dan. Belki yanlış söyledim.Türkçe için serdettikleri başlıca şerait şu bilmeyiz değil, Türkiye'de her gün suretle hulâsa edilebilir: her saat her saniye kullanılan sayı1 Milletlerin itilâfile sulh teşsız kelimeleri bilmeyiz. Üç yüz sakilâtının icrası, hakem usulünün mec hifelik bir romanındaki kelimeleri buriyeti, askeri masrafların kütlevî say Peyami! Uç yüz kelime içinde tenzili, harp silâhları ticaretinin dolaşmamışsan bana darıl. Ve bu memnuiyeti, müessesat ve fabrika bir cimcik kelime ile kim bilir ne kaların millileştirilmesi, rışık ve koca bir mevzu yazmak is2 Tasarrufun himayesi ve ban temişindir. Beş on kelime ile hayret kaların kontrolu, uyandıran sergi papağanlarından ne 3 Millileştirilmiş tek bir şebeke farkımız var? vücude getirilmesi, Nuiullah ne diyordu? Pek anla4 Kırk saatlik iş haftasının kamadım. Garp dilindeki eseri olduğu nunî hafta olarak kabulü, gibi Türkçe'ye çeviremeyiz, çünkü Bu şerait asgarî bir proğram oladilimiz ktsırdır mı diyordu? E be birak vücude getirilmiş olup Sosya rader! Er kabadayımız topu topu list kongresinin kat'î cevabını ver mesi bunların radikal fırkası tarafın üç yüz kelime bilirsek, on bin kelidan kabul edilmesine mütevakkıftır. me ile yazılmış olan o eseri elbette Türks:e'yr. çeviremeyiz. Bunda TürkParis 31 (A.A.) M. Herriot bu sabah saat 6 da Paris'e gelmiş ve çe'nin ne kabahati var? İşte bu bakımdan Nurullah iddiasını hiç bir saat 9 da Reisicumhur tarafından zaman isbat edemez. Eder görün kabul edilmiştir. düğü zaman da ancak kendi üç yüzRadikal Sosyalist meb'usların Bourbon saravındaki içtimaları e.s lük ölçüsüne göre etmiş olur ki Türk dili namına verilmiş bir hüküm sa nasında M. Herriot, şimdiye kadar yılamaz. 159 meb'usun grupa eirmesri kabul Sen de aksi taraftan öylesin, ben etmis olduklarını sövlemistir. Sorduğunuz tefrikaların şimdilik Cvmhuriyet'te neşri kabil olamıya caktır efendim. Ankara h karilerimden K&mil B. Efendiye hil vay!» diye mütearifeleşmiş cahilliğimi elâlemin önünde yüzüme vurmayınız. Koşkal Peyami, hoşkal Nurullah! AKA GÜNDÜZ CUMHURİYET'in tefrihas 56 altüst etmişti. Az daha ağhyacaktı. DUMAN Muharriri /. Turgeniyef Müteıcimi Haydar Rifat Burada mısınız? Açınız! Delikanh sürmeyi çektiği zaman hiddetinden sarardı ve şiddetle: Burada değilim! Dedi... O nasıl sey? Böyle lâtife mi olur? Yokum diyorum, işte. Hadi, marş! Olur şey değil, ben bir kaç lira istemeğe gelmiştim. diyor ve ayni zamanda bermutat ökçesini vura vura gidiyordu. Delikanlının için • den gelen bir arzu: Şunun arkasın dan koş, ve bir temiz sula! diyor ' du. Son cünlerin hâdiseleri sinirlerini ti: Bindazof'un pis, boğuk sesi akset şünmüş olduğu halde bir cümle bile kullanamam. Seciyenizin yüksekliğini Bir bardak soğuk su içti. Bilâlüzum hazırlıyamamış ve şu dakikada şu ve istiklâlinizi takdir ettiğimi size isbütün dolaplarm gözlerini kitledi ve sükutu nasıl kıracağını bilemiyerek pat etmek isterim ve her ne kadar... şaşırmıştı... Tatyana'nın yanına gitti. şüphesiz... Nihayet başladı: Tanya, dün size mühim bir şey Kız yüzünü ölülere mahsus bir sarı Kız yalnızdı. Teyze öteberi al • den bahsedeceğimi söylemiştim.. mağa gitmişti. Bir divan üstünde o renk sarmış bulunduğu halde sakin turuyor, okumadığı bir kitabı iki elile bir eda ile söz aldı: Drest'te başbaşa kaldıkları zaman tutuyordu. Yerinden kımıldanmadı. Ben size yardım edeyim: Ar Yüreği oynamıştı. Boynundaki beyaz kıza sen diye hitap ederdi. Şimdi bu tık beni sevmiyorsunuz ve bunu na yakalığın titrediği farkoiunabilirdi... nu farketmemişti. sıl söyliyeceğinizi bulamıyorsunuz... oturdu, gülümsiyerek bonjur! Dedi. Şimdi hazırım, hissiyatımın... Delikanh titredi, duyulur, duyulDelikanh şaşaladı. Yanına geçti Durdu, cesareti elvermedi, devam maz bir sesle: Kız sakitane selâmı iade etti. Kızın ederek: Niçin böyle zannettiniz. Hakipek bakmaksızın verdiği selânı dos Yalnız evvelâ rica ederim ki, katen anlamıyorum... tane olmaktan ziyade, nazikâne idi. mükedder olmayınız ve hakkınızdaki İsabet etmedim mi? Söyleyiniz! Delikanh elini uzattığı zaman kız hissiyatımın... Söyleyiniz! buz gibi parmaklarını verdi ve çekti Kız kımıldamıyordu, ve delikanlıKız yüzünü delikanhya çe ve gene kitabı aldı. nın suratına bakmıyordu. Elindeki ki virdi. Saçlarını arkaya doğru itti. Delikanh adi bir mevzu üzerinde tabı sıkmakta idi. Yüzleri yanyana, temas ediyor, g; lâfa başlarsa kızı mütaessir edeceğini Deiikanlı başladığı o cümleyi ta biydi. Çoktanberi delikanhya te takdir etti. İtiyadı veçhile bir şey sor mamlamamış olduğu halde yeni bir veccuh etmemiş olan gözleri şimdi omuvordu, istemiyordu, fakat her hali hamle gösterdi: nun gözlerinin ta içine girmiş, arayor, ^b»'<İ!vorum! bekliyorum!>: diyordu. Aramızda daima tam bir hulus tarayor, oraları allak bullak ediyorSözünü tutmak lâzımdı. Halbuki hâkim olmu&tur. Size hürmetim o ka du. Tekrarladı: delikanh bütün gece yalnız bunu dü dar büyüktür ki, size karşı bir hiyle Doğru değil mi? şüphe yok! Her şey bitmiştir, Tat yana, her şey! Sana, benim... dostum, meleğim, hayatıma böyle bir darbayı elimle vuracağım akhm dan geçer miydi? Böyle buluşacağı mızı, dünkü gün gibi bir gün geçi receğimizi hayal bile edebilir raiy • dim? Tatyana çekilip gitmek istfdi, delikanh eteğine yapıştı: Hayır, beni bir dakika daha dinle... Görüyorsun ki ayaklarının altın • dayım. Fakat af istediğim yok..Bunu ne sen yapabilirsin, ne de yapmalısın. Sana söylemek istediğim şudur ki, dostun mahvolmuştur. B'r girdapta yuvarlanıp gitmektedir. Yegâne fazileti seni de beraber sürük lemekten tevakki etmesidir. Beni kur^ tarmağa gelince buna imkân yok tur. Buna sen dahi kani değilsin. Za> ten seni de böyle bir teseblrasten menederim, reddederim. Bea bitmi şimdir, mahvolmuşumdur, Tanya! Mabadi var,: