takbih idiyor. Halbuki bu suretle kendi arzu ve hevesine muhalif hareketde bulunuyor degil mi? Veçerna Poşte'nin İstanbul muhbirinden aldığı malumat sahih olamaz. Zira ben bir sefire ne böyle söz söylemişim ve ne de söyleyebilirim. Zira Bulgaristan'ın Turkiya'ya karşı muharebe etmek niyeti olmadığını ben bildigim gibi, İstanbul'da rical-i siyasiye, süfera-yı mu'azzama da pek ra'na bilürler. Sebeb-i isti'fama gelince: Ahiren memurin-i hükumetin gözleri önünde ika' idilen yolsuzluklardan, hükumetimizin haysiyet-i medeniyesini ihlal etti ve Ahyolu vaka'-i faci'asını intac etti. Böyle bir vaka'dan sonra benim İstanbul'da oturmaklığım muhal idi. Bir takımları hususuyla Veçerna Poşte beni itham idiyor ki, güya ben hükumet-i hazıramızın Türkiya'ya ilan-ı harb itmesine mani' olmuşum. Bu sahih olaydı ben bunu kendim içün bir şeref ad iderim. Halbuki bu doğru degildir. Zira ben bir parti reisi olmadığım gibi şimdiye kadar girdigim ve çıktığım kabineler a'zası meyanında tasver olunduğu kadar nüfuzdar adam degilim. Şunu da ehemmiyeti hasebiyle ilave edeyim ki, İstanbul'a gidecegim vakit Türkiya ile hüsn-ü muaşeret politikasını nazar-ı hazıraya ben ilka itmedim bilakis böyle bir meslek tutmaklığımı onlar bana emr etmişlerdi. Ben de onların emrine ittiba' ettim. Bunu söylemekten maksadım, Türkiya ile daima münasebet-i dostanede bulunmaklığımız elzem olduğunu mazi bize layıkıyla anlatmıştır. Zira Makedonya meselesi meydan alalı beri, birçok partiler mevki-i iktidara geldigi halde bunlardan hiçbiri Türkiye'ye karşı diş bilememiştir. Filhakika onlardan birtakımları Makedonya'ya çeteler gönderdiler. Fakat bu gibi muzır tedbirlerle Eksarhaneliğin yirmi sene içinde kazanmış olduğu emniyeti selb edip orada şimdiye kadar yetiştirilen ashab-ı müneverrenin mahv u ifnasına alet olmaktan başka neye yaradılar? Zannıma göre hakikati inkar idecek Bulgaristan'da bir ferd bulunamaz.] * * * Naçoviç Efendi'nin, o her medide, o tecrübe dide Bulgar diplomatının ifadat-ı vakı'asını anlayanlarca pek ibretli, pel alicenabanedir. Naçoviç Efendi demek isteyor ki, bir söz bin kılıcdan, bir siyaset-i kamilenin bin topdan, bin tüfengden müessir olduğu bir asırda, Bulgaristan menafi-i siyasiyesini Türklerle muharebe ile degil, ancak Türk dostluğuyla te'min idebilir. Bunun haricinde bir meslek Türkler içün muzır oluğu gibi, Bulgarlar içün de bedterdir. Dahası var. Naçoviç Efendi demek isteyor ki, beş on Galagan, **** dünya hatırı içün Bulgaristan menafi-i siyasiyesini ihlal, Bulgaristan haysiyet-i medeniyesini ıskat idecek makalelerle bir milleti heyecana getirmek, daha doğrusu kendi menafi-i dünyevisi hatırı içün bir milletin sa'adet-i medeniyesini ihlal etmekde yirminci asır gazetecileri içün vahşettir. Naçoviç Efendi'nin şu mütala'ası insanca, durbinen ne düşünebilecek olursa, pek civanmerdanedir Öyle hergün muharebe telgrafı ile Türkleri Bulgarları birbirine katmağa çalışmak, dost yaşamağa muhtac iki milleti vahşilige, canavarlıga düşürmek, şu asırda her gazetecinin vicdanına tevfik itmez. Biz şunu temenni ideriz ki, Naçoviç Efendi'nin Bulgaristan içün pek kıymetdar olan meslek-i siyasisi: Bedbaht ana dirler ki elinde cühelanın Kahr olmak içün kesb-i kemal ve hüner eyler. serhikemisine kurban olmadan ir geç mergub ve mu'teber olsun; Türkler de, Bulgarlar da yaşadıkları asrın mukteziyAtını, atiyi, muhitimizi can gözüyle görsünler; her iki millet de insan gibi mes'ud ve müreffeh yaşasın.