Öler, /—manasız eğlenceler için. M stakbel Hayat Sahneîerı YAZAN: Jorj Dühamel Fransâkda münevverler va bilhas- sa, muharrir ve artistlerin (daha da- i#ar doğmaz ölen) bu san nu bulamamasında, bir saplanmasında büyük vardır. Bizde sinema, romantik ah lâkın icrayabüküm ettiği bir zarnan da artist ve münevverler cemiyette »fakat buna bir fikir dü biraz suiiştimal olur- ba: cihetleği ne olursy plsun, asil tarafı vardı. Bu cemiyetteki artist, büyük me- suliyet ve vazifelere sabip olduğuna kansat getiriyordu. O artist, kendi- ni yığın zevkinin imtiyazlı mümes sili sayıyor ve fikir namina onu şid detle tenkitten çekinmiyordu. Böy- le bir artistin kendine göre bir âle - mi, sevinçleri, zevkleri — vardı. O, bundan iftihar duyuyor,ve temiz kalmak istiyordu. Ne yazık ki, o za- man artistin bu haline çok gülünü yordu, Zaman gekli; biz çok münevver- fil dişindeki malikânelerindeki| sıkıldıklarını ve yorulduklarını gö- rerek -0 kadar şiddetle kontrol et tikleri- halkın âdi zevklerinden u - tanmaksızın, iştifadeye başladılar ve anladılar ki, boş ruhlar için sinema ve kafekonaerlar kaynaksız, istifa- desiz değildirler, Onlar bir müddet sonra bundan cesaretlendiler ve em- niyet kazandılar. Eğlence için, istirahat zamanları- nı feda ettiler, bu eğlence, şüphesiz hicap veren bir şey değikdi. Fakat â- di ve faydasızdı. Bu işte gururlarmı tatmin için, biraz sonra, sinemanın bu ahlâkm bir san'at olduğunu ileri sürdüler Çünkü büyük artistler de sinamada çalışıyor ve ondan zevk alıyorlardı. Bundan sotrira da mecmua ve ga- eden baş medihlerle dolu âdi sinema edebiyatı doğdu. Bu edebiyat bir hamlede, iştahsasını doyurmak için bir kelime, bir hareket bekliyen hal- kı tatmin etti. Hakik? san'at, hiç bir vakitte böj le ifrat derecede bir takdirle karşı- Taşmamıştır. , Sinemaya devam ve onu idare e den münevverler, sinamadan âdi bir eğlence bekliyor ve hicap'duymak- #ızın onun en &ötü ahmaklıklarını seyrediyorlardı. Bu artistler, sinema vasıtasile gü- zelliğini ve ahengini kaybetmiş. âdi, çirkin bir lisanın doğmasına müsa- ade ettiler. Ve iyi idare edilen bir cuııhıınyıı devrinde program matin ılbi ııvııı kelimeleri gülmeden ka- Dıh. möellim bir şey var: Onlar. eeei taae inema mü- müzik üstadlarının eserlerini parçalamasına, kıymetten düşmesine müsamaba ettiler. Hal- buki bu eserler o zamana kadar gü- — zideler tarafından takdis edilmiş ve Ve onları anladıkları halde kütle tara - bi da saygı görmüştü. artist ve muharrirler, sinama- nın terakkisile, şayanı hayret bir' POUS ROMANI: Esrarengız konak fhıyhlnıbı esrarengiz te kolwğwı meşin doçem.ımı tekik e- / yarı karanlık odanın için- hıı gayri tabülik uyandırıyordu. |lüklerinin arkasından etrafa seri va- | kapıları kilitlemeden evvel izarlar fırlatıyordu. Korkudan gev- açtı ve dışarıya bir göz gez-|şemiş olan çenesini tutabilmek için rdi. Kapılardan biri koridora, öteki dişlerini sıkmağa mecbur. olmuştu. si de yemek odasına açılıyordu. Hiç bir tarafta en ufak bir hareket bile bazan amcasına, bazan da salonun| yoktu. Her iki kapının içeriden ka- karanlık — köşelörine panmak için kuvvetli maymuncuk- i etmeksizin oku .-9. İreşimli edebiyatın maydana gelmeni ne yardım ettiler. Bu/ newiyatta, - |Standhal, Rasim ve diğer büyük üs- inin adlannı, hayret abilirsiniz. Onlar - fakat Allahım, belki he- pimiz - sinamanın en büyük ahlâk, bir kcıılurmn..n &. leti olmasına izin verdiler Bugün de ebedi şayanı hürmet deha kaynaklar rtikan filimlerinin memleketimizi is- tilâ etmesine müsaade ettiler. Mösyö Pitkin bana — Yorgun musunuz, gözlerinizi kapıyorsunuz, dedi. — Hayır, dedim, hiç yorgun de- gilim. Bilâkis uyanık, hararetli, hid- detli ve müteeesirim. İstiyorsanız, çıkalım, © asabi bir hal ile cevap verdi: — Bir dakika bekleyiniz, hiç ol- mazsa müzik bitsin. Bu zamanda si- zin memleketinize aid bir şey geçi- yor. Debussiy'den çalıyorlar zanne- derim. Bunlar çok yüksek plâklar - dır. tadların eserleri estetik ve zi tabrip için Ame l Çeviren: Loldu CAN. N Asım Kültür — Aziz Pitkint Beni mazur görü- nüz Ben bu v nefret edi yorum, De akşam Onu F gehu şize anlatacağırm. Pitkin — Neyi, dedi” bu plâklar münha- sıran en yükaek a yapılmıştır. Bunların da maz. — Pitk güzel şey> in, ben bü a den nefret ediyorun ve siz artık en güzel şevmiyorunuz! Onların sun'ilerini belki dinlemi yorsunuz. —Evet, evet, evet, bu ölü « en güzel » şeyleri dinlemekten canlı sun'ilerini dinlemeyi tercih ederim. — ©'halde mademki, istiyorsu- nuz, çıkalım! Filmi seyreden ve gizli bir dalâ- letin tesiri altında kalarak uzun za- mandaânberi Tuhunu bulmak - için kendilerini vaftiz ettiremiyen bir sı- ra halinde dizilmiş otuz kişilik bir kafileyi rahatsız ederek sinamadan çıkıyoruz: ». Devam edecek — TOPRAK İ| oFis Ofisin İzmir şubesi fa- aliyete geçmiş bulunuyor Bu yeni teşekkülün yapa;;ğ—ı favdalı iş- ler etrafında bir tetkik — Baştarafı 6 nci Sahifede — nacaklardır. Ofis, lcabında dış piyasalara buğ- te her türlü ihtiyacma cevap verecek miktarda stok mal bulundutmak g- bi işlerle de meşgul olacaktır. H ÇİMDİKLER *İda şimdiye kadar dadılık, hizmetçi. N mişler.. dağlarmrızı satmak için her türlü| — Ofis bu işleri yapmakla: beraberi teşebhüsatta bulunmak va icapreder« mülga uyuşturuca maddeler inhisa- ve ve ihtiyaç zuhurunda diş piyasa- |rının yaptığı bütün işleri de gene in-| lardan buğday mübayam ederek mem |hisar şeklinde idare edecektir. lekete idhal etmek vazifesiyle de mü-| Sayılan hu işler lüzum ve ihtiyaç kelleftir. |halinde ve zamanla peyderpey prog- Buğdayı mahdud nevilere iresi ve|ram dahilinde başarılacaktır. sari maksadlara göve standarize e-| — Piyasada buğday ahım, satımi ser- derek cihan buğday istihaal ve hare-|beşt olmakla beraber ofis ancak na- ketlerini takip oden ofis bu hususta |zımlık rolünü yapacak gerek köylü neşriyatta da bulunscaktır. ve gerek müstehliklerin menfaatini Memleket dahilindeki ajanlar ise gözetecektir. küylülerden buğday mübayaasında | Eski uyuştarucu maddeler Inhisa: bülunacak, ve bunlar umym müdür- tt umum müdürü B. Hamza lüğün tensip edeceği depolarda mu- Arkan toprak mahsülleri - ofi: hafaza olunacak ve lüzum görülecek Mmum müdürlüğüne tayin edilmiştir. dunda Pasaport karşisında 23 kişilik Momlaketimiz için çok faydalatte. kadrodan mürekkep ihdas — olanan min edeçeği muhakkak olan bu mü- şubesinden mada, lüzüm görüldüğü esseşe, ayvıca lüzum göreceği yerler- takdirde memleket dahil ve haricin- de ün ve ekmek fabrikaları açmak, 'de de ay değirmen işletmek, un ve mamul'ere edilecektir. Şimdi anayi işleriyle meşgul olacak; buğ- buğday Âlmanyaya — xönderilmekte day stoklarnın muhafazasına, temiz- ise de harice buğday satışı henüz te- lenmesine, ilâçlanmasına müsaid si- / şebbüs halindedir. — İleride daha lolar ve depolar inşa ettirecektir. |çok ihracat yapılması çareleri araştı- Bundan mada ordunun, resmi dai. |rılmaktadır. relerin ve mekteplerin buğday ve un yi vad Demren, ofisin muhtelif mesalsi ve yarı sönmüş olan mumları te - mizlemek, bitmiş olanlrı tazelemek istedi. — Nereye gidiyorsun? — Mumları değistireçeğim. Bir az daha fazla aydınlık olsun. — Hayır, gitme burada kal, — Öyle ise zili çalıp Groundi ça girayım. — Nefile! Cüşkü Groundin üy- kusu biraz ağırdır; işitmiyetek. Ay-| ni zamanda geceleri onu hiç bir za-! man isgal edemem. Bu aydınlık kâ- fidir Doland.. — Güzel.. Öyle ise mumların için bakıyesini yakayım. Onlar da âz da- yanacak amma.. Aynldı ve mumleri birer birer ye- niden yaktı, — Amen, size bir şeyler okuya- yım mid Dıye ılivı etti, 'eodor ince uzun — parmaklarile koyu çenkli göz - Doland arkasını ateşe çevirmiş, bakıyordu. Amcasının solunda tunçtan — ya-i 'e ajanlıklar ihdas| enede beş bin ton İr; Ofisin İzmir şubesi müdürü B. Ce- | ları vardı. Salon iki kapısile ve üç|piılmış bir kızın heykeli vardı.-Bul demir parmaklı penceresile kale ko- hıyhlın elinde bir şamdan duruyor. Ruşüna benziyordu. Ve şamdan üzerindeki mumlar Doland het tarafı iyice kapadık- ıılonı gayet bozuk bif wık şemi < tan sonra; iyordu. Belki de salanda daha fazla " — $imdi müsterih olabiliriz. — |ışık olduğu takdirde amcası bu mar Dedi ve ateşe yeniden odun attı. İnasız korkudan kurtulacaktı. — Evet, buraya girmek istiyen — Hayar, çok tesekkür ederim bu akşam kendirai ıoplnyımıvunmı. Tsodor hakikaten pavri tahil he | yecanlar gecitivordu. Gözlerini dur madan salorun içinde gezdiriyor. molulyvve ki saate. kitap dalapla- rına. hahlara fokat sik sik! ADOLU) |e “|20,000 Alman kızı piyasada Muhtelif tarihlerde — Hollandaya gilmiş olan yirmi bin genç kız, oraa Hk yapıyor ve işlerinden, kazançla rından rgemnun olarak — yaşıyorlar- mış. Almanya, kendilerini geri ça- gardığı için, telâşa düşerek hemen Hallandada evlenmeğe karar — ver- Şimdi, bepsi de koca arıyar- “|larmış. Yirmi bin genç kızın, hep be- rekete geliğ, aleni bir şekil. “|de, belediye salonlarında isimlerini de teşhir suretiyle, evlenmeğe kalk- Düşünün bir kerre: Sarışın, genç, uzun boylu, sıhhat- li, renkli, güzel, hem dadılık, hem. de hizmetçilik yapabilecek evsafta yirmi bin genç kız meydana çıkmış- tır. Evlenme piyasasının altı Üstüne çıkmaz da ne olur? Bu kızlar, birkaç vapurla İzmire gelseler, zannederim ki, bekârlardan |sarfınazar, evli erkekler arasında bi- le kıyamet kopardı. Fakat unutma- mak gerektir ki, bu genç kızların ko- ca aramaları, yeni bir hayata kavut- mak, bir yuva kurmak için değil, sadece Almanyaya dönmemek, ora. da tekrar fabrika hayatına dalma- mak içindir.. Yani, izdivaç ve koca, onlar için bir nevi tahlisiye gibi olacaktır. Onlara — sarılacaklar ve Hollandada, rahat rahat yaşıya- caklardır. Evlenmeği ancak şimdi hatırları- na getirmiş olduklarına göre, bun- lardan iyi evsafta, tam zevce tipi çı kar mı, çıkmaz mı, orası da düşünü- lecek bir mesçledir. Keza, Hollandalı kızların, kendi müstakbel zevçlerini -ayartmağa kalkan bu genç Alman kızlarına kar- 41 vaziyeti ne olaçaktır? Fikrimce, Hollandalı kızlar, bu hareketi şiddetli protesto ederek be- lediye salonlarındaki isim listelerini parçalasalar; —haklıdırlar. Çünkü, ortada, ekmek elden gidiyor gibi bir hâdise vardır. İyi bir zevç, işsiz bir kadın için da- ima içi dolu olan bir fırın, bir bakka- liye, bir tuhafiyeci mağazaşı gibi- dir. Nitekim, halk arasında gevezelik olsun diye, «iki hayvan alacağına bir koca sahibi ol kâfi» şeklinde söy- lenen söz de, bunun ifadesidir. Doğ- İYuşu ya, merakımı mucip çluyor!: Alman kızları, evlenebile. Yoksa tornistan yapıp memljeketlerindeki hayata atılacak. lar mı? ÇİMDİK hakkında kendisiyle görüşen bir mu- harririmize Şunları söylemi; — Ofisin yapacağı işler kanunda r. Bu işleri, şeflerimiz ta- Bzum gösterildikço İzmir mühitinde. başarmağa çalışacağımız ir. İzmirde gubemize karşı yöz- terilen sevgi ve alâkadan dolayı çok mütehassisim. Bu alâkanm işlerimiz: daha ziyade teshil edeceğine ve bu suretle muvaffak olacağımıza mu- sının gözlerini kaplamış olan kor- pencereler iyice kapanmıştı. Bunun- la beraber amcasındaki korku zail olmamıştı. Onlar odada iken salona birisi girmiş ise hâlâ salon içinde bulunuyor, demekti. Çünkü bu mu- azzam salonun içine girecek olan |her hangi mahir bir adamın kolay- (ca saklanabileceği yerler çoktu. —— Bununla beraber Doland amcası İnt teskin için bir şeyler yapması lâ- zamdı. Bu düşünce ile karanlık du- warları, mobilyeyi, velhaşıl arta boy- lü bir adamın kolayca saklanabile- ceği her yeri dikkatle ve muhtelif vesilelerle tetkike başladı. İnsana henziyen hiç hir sey yoktu. Taharri- yat Âmikus heykelinin bulunduğu küsede nihayet buldu. Doland hey- kele tekrar hayretle baktı. Acaba o hilkaten mütebassim bir'adam ma idi, yoksa heykeltraşın yüksek aana- ti ma ana gü çazibedar — tebessümü vermisti ) Birdenbire olduğu verde arcradı. »ve geriye doğru çekildi. Nazarları M amrasının oturduğu kol'uğa ça | Bunp düşünerek yerinden kalktı Amıkuu bakıyordu. Doland arnca- vermişti. Soııık bir el göğsüne bat- kuyu sarahatle okuyordu. Kapı ve|9 —Ş Y Birincikamın 1930 Cuymnrinsi N Gengral Şan-Kay-Şek'in sevgilisi Şu halde vazifgnl ceksin demekı.. — Bilmem, çalışacağını... — Sen şöyle otur, ben şu biraz arkadaşlık edeyim,. sana biraz içki getireyim. — Hayır hayır, çok içtim. Pahar önce, Eleninin pansiyonun- da. Pari, kendisi için iki oda — istedi. Bu odalar, Eleninin odalarına — mut- tşsildı. Bu süretle, ikinci kattak! en mühim bir kısmı iki genç kız işgal etmiş oluyordu. Yalnız sokak kısmın- da., topal ve çapkın bir bağ tüccam olurayordu.. Eleni, öyvelce ona bir ağız payı vermiş olacak ki; hiç ortada gözük- tüğü yoktu. Maamafih, gece yarıla. Tında, yabancının, âdi aokak kadın- larile içeriye girdiğini ve onları bir müddet sonra saçdığını herkes bili;, yordu. Pari ertesi ğün, şefine gitti. Şef, gene yalnızdı. Bu adam çok ze ki, kuvvetli karektere sahip, eararen- İgiz bir adamdı. Pariyi samimiyetle kabul etti: — İşinize başladığınızı gördüm.. Pari hayretle şefe baktı: — Gördünüz mü?. — Ona şüphe mi var?. Biz yeni ar- kadaşlarımızı pek yalnız birakmak istemeyiz, Her halde bana ilk balarını süylemek için geldin, değil mi? — BEvet şef! Ayni koltukla yakın yakıa oturdu. lar: — Anlat bakayım, kızım!. Pari, kat't ve küvvetli kanaatins| den Pelen bir sesle; — Bu adam bir askerdir. -dedi- bundan yanılmadığımdan — eminim. ılonrıl bu adam, harplere girmiş ola- ası dü var. Şe kkati arttı: — İşte asıl mesele.. Bu yarâ nere- işinde ? — Bileğinde.. Hatta, bir şarapnel yarasımı andırıyor. Şet heyecanla yerinden fırladı, ve Pariyi omuzlarından yakaladı, onu saratı: —Emin misin buna... şöyle, emin misin? t. yüzde yüz... Hatta, kendi ile de bu kanaatimi takviye zabite İstersen inti> Söyle, çabuk Şefin sevincine payan yoktu. Ma- sasına koştu. Köşedeki bir. noktaya dokundu, sağ tarafından gizlice bir içekmece açıldı. Burada muntazam İyerleştirilmiş zarflar vardı.. Bir ta- nerini çekti ve içinden bazı evrak ç- kardı. Bunalrı sürgtle karıştırdı. Nİ- hayet birisini dikkatle okudu t - Yara, şöyle biraz buruşuk gibi olacak, öyle mi?.. — Eve — Askar olduğunu nereden anla. Yürüyüşünden.. sekiyor, vücüdü — tir tir titriyordu. Var kuvvetile bir çığlık atmak istedi. Fakat yahimenin ve sinir bazuklu- mun, oyuncağı olduğunu anlıyarak gülmeze başladı, Piyanodan güzel kız heykelinin ancak arka tarafını zörebiliyordu. Koltuk o kadar deri- ne düşüyordu ki, orada oturan am- casını, bulunduğu köşeden görmek imkânsızdı. Doland işte bu suretle aldanmıştı. Doland bu haline güler: ken ihtiyar amcasının titrek sesi ku: lağına geldi. — Daland, kanepenin altına bak- tan ma d — Evet amea, fakat bin daha ba- kazım. Teodarun fiktince 6 — kanape, saklanmak için en müsaid bir verdi Çünkü iki duvarın birleşme köşe, başarabila.| L Mükekmmel, Mükelmmel... Bu ad bizim aradığımız casya ol- (ması çok muhtemel.. Şimdi iyi dik- kat et: Onun sağ omuzunda da hir ârıza vaydır. Kolunu İğlçe kaldırâmaz, Sa- niyen rınin an'asıl sarı, fakat sonradan mıçharetle siyaha boyanmış olması ihtimoli de goktur.. Anlıyor musun?,. Bunları da iyi- tespit et.. İOndan sonra, tedricen; onum hususl hayatına karışacakan — Anladım şef.. — O, bir pansiyonda, diğer arka- daşlarından ayrı olarak yaşıyor. Ken. dişinin, hetnşiresi süsünü — veren bir kadın da işin içindedir. Bu kadın da bir casuş olaa gerektir. Anladın ya, erkekli, dişili çalışıyorlar.. Şefğdaha bir çok izahat ve direk. tifler verdi. Sonra casusun adresini uzattı. — İğte, oturduğu yer!.. O, her gün saat on birda evinden çıkar.. Bunda dakika bila şaşırmaz.. Haydi bakak lim, söylediklerimi tatbik çi. Şef, çok meminundu. İşlerin sürat- le inkişaf edeceğini anlamıştı. Tah- minleri tahakkuk ederse, büyük bir muvaffakıyet kazanılmış olacaktı.. Pari, elleri pardesüsüsünün cebine de, ağır, aheste adımlarla sokağa çıkınca, içinin bomboş olduğunu hit setti. Şu hayat, ne akla sığmaz hâdise ler yaratıyordu? İzmir sokaklarında oynar, koşar ken, Birincikordonun serin rüzgârh, bol yaklıi kaldırımlarında arkadaşla- xı ile gezinirken, bir gün Atinaya ge- leceğini ve burada böyle bir vazifea alacağını hiç hatırlamış mıydı?. Nihayet işte, Alfonsun oturduğu panalyona yaklaşıyordu, Saatine bak- z Ön bire üç vardı. Karşıdan tahmi- nini yaptı: Tam üç dakika sonra, ağır hatve- derle İkapıya yaklaşmış olacaktı. Parinin, buğgün de şansı açıktı. O henüz kapının hizasına varmıştı ki, Alfona da çıktı. Pari, görmemezlik- ten geldi. Fakat Alfons, bir serayış. ta yaklaştı; — Madmazel Pari!. Pari, sahte bir hayretle başımı çe- virdi ve güldü: — O000, Mösyö Alfons!.. Nasılsi. mi27. —Mersi, çok iyiyim., İşte görü yorsunuz ki, sizi görünce daha çok sevindim.. Tesgdüfün güzelliğine ba- kınız, eyden çıkarken size rastgel- miş bulunuyorum. ğ — Evden mi?. Alfona, pansiyonu İşaret etti: — Öyle ya, öyle ya!.. İşte ben bu- irada oturuyorum. Gelmez misiniz bi- we?. Pari tereddüt eder gibi ve daha fazla, gişmek istemez gibi görün- idü. Fakat Alfong ısrar etti; — Devam edecek — — Hiçt.. Hiç bir şey.. — Bu salon içinde muhakkak Hımkıbelv:'ı a Dulınd dahi garip bir hissin ıuırl ila üyni şekilde düşünüyofdu. Sa lon içinde yalnız olduklarını pek âlâ bildiği halde gene mütereddiddi. 'Tekrar ayağa kalktı. Salan esraren- giz sükünetinde, sanki onunla alay eden bir hal vardı. Bu hınhunlık ihtiyar amçayı da üzüyordu. O da koltuğundan kalktı va yeğeninin yanına yaklaştı: — Ben bir şeyler hiesediyoruca - Be.abııçe her tarafa bakalım. Karanlık köşelerde hen yalnız da- neken, burada dolaşan her hanzi hirini kııçmılıılınm Faükat ikimiz reraber olursak biüna meydan ver- meviz. İhgiyar kahul etti. Mumların ba- kiyesi sönmüs okduğundan se'amıı ge kanulmuştu. Ru sebenlr oluğu,kenar duvarları, ve böseleri b ©ç fazla idi. Dolgnd kanepenin altına ve; tün karanlık. cind> kalbyırtı Da iki duvar arasındaki alarda Fakat orayı da baş buledu baha . Hand esir kız Pi İlindea tutarak tab; «—Doland, hiç bir şey görmedin mi>. tabamcayikı a. yordu.