Sebebile biraz kırılmıştı; fa- :“ başka cihetten kalbi gayet ferah- Bazen de ertesi gün Tura gitmek Mere yola çıktı ve vazifesini ifa için l—“— sekiz gün mühlet verilmiş- Bu iki gaybubet müddeti zar?mda fahmin edileceği veçhile; 4 arkada- Te kulakları kirişte duruyordu. Gün- Ki bütün havadisleri elde etmek, Matinalin hareketlerini gözetlemek, telen postacılardan haber sormak Melile geçciyordu. Bundan başka Yendi hayatlarımı düşünmek mecburi 'H“.ı. bulunuyorlardı; Mayledi öy- hüyal idi ki, insanlara bir kere Nıı. rahat uyku uyumalarına vermezdi. içreli dedi ki: — Oh, evet; görülen rüyayı ta- Mmek pek tabiidir. Fakat hiç X Çök kismetlisiniz. | rek Atos ayağa kalktı: |— Ş Ben de öyle demek isterdim! Dedi. Atos gibi bir adamın bir HÜde kendisine gıpta otmosinden Stnen İsviçreli sözünü tekrarladı: S Etet, hiç görmem.. lün ayağa kalktığımı gören ;:—uı da Kalktı, ve koluna gi- K dışarıya çıktı. — — Portos ile Aramis süvari ile İs- armı — karşıla- Bak için kalmışlardı. ise çekilerek bir ot dameti FE Bazen ':Rhu üuzanmıştı. İsviçreliden ziya- —:yııpımz olduğu için Aramisin olduğunu ve kendi başına da .:—l' şapkası giydirdiğini düşü- * « Ancak, söylediğimiz veçhile, Ba- Muvaffakıyetle gelişi dört ar- . Bekleme günleeri hep uzun ge hususile Dartanyan için gün- 'k sekiz saat uzunluğunda gö- u. O deniz seyahatinin ya- unutmuştu. Yalnız Mayle- idretini gözünde — büyütüyor- göÖzüÜNe şeytan gibi görünen n için kendisi gibi tabiatin yardımcılar tasavvur — edi- 'facık bir sos işitse, kendi- etmeğe geldiklerini ve- daşları ve kendisi ile üzere Planşeyi getir- lunduklarını — zannediyor- başka, Pikara karşi ©- adı da günden güne azal- ün bü merakı o derece hatta Aramis ile Porto- etti. Yalnız Atos, cs- asını teneffüs ediyormuş Ygısız durüyordu. € öon altıncı gün bu endi- yan ile iki arkadaşında Mmeydana vurmuştu - ki, beklendiği — yol üzerinde dolaşıyorlardı. onlara dedi ki: Doğrusu, bu kadından Bu de- Korktuğunuz için siz erkek de- çocuksunuz! — Nihayet ne Hapse girmek değil mi? Bonasyö ibi bizi de kurta- » Boynumuzun vurul- hergün — hendeklere &idip daha “Tenasınu dürüyoruz. Çünkü orada bir bacağımız kırılabilir ve kı- H o !İf! Il!j':î sşğıfğğ“ş n x !fl 5ğ ğ f Tç fi Ff f £ Eh, ÇEÇE "İ n Vvardır. « » 5 Fakat ya gelmezse? * Dartanyan sordu. eğer gelmezse gecikmiş Vi Büzleri saate, burunları rüzgârda, İbengene korkudan — bi ııııı.ınn bir şişe açılaa, içindeki şa a— n dan ziyadesini yok edeme- — 175 — Dartanya Atosun kulağına "mahvolduk!,, < Mu diyorsun?,,DiyerekAtos büyük bir sükünetle cevap verdi #cnin kalbi silâhşorların üç katlı teh-|Ey efendiler, kazaları da göze al- at talisizliklerle dolu bir ,filezoflar onu — tebessllmle karşılar. Benim gibi filozof olunuz elendiler, masa başına geçiniz de içelim; hiçbirşey istikbali bir gam- bertin kadehinden görüldüğü kadar parlak gösteremez. Dartanyan cevap verdi: — Bunların hepsi doğru amma, bın Mayledinin kilerinden geldiğini zannediyorum. Atoadedi ki: — Büyle güzel bir kadına karğı siz çok taşkın bulunuyorsunuz ! — Markalı bir kadın! Diyerek Portos bir kahkaha sah- verdi. Atos güleyâna geldi, alnında ha- .fST olan ter damlasını elile sildi ve kendini zaptedemiyerek ayağa kalk Ü. Gün geçiyor ve akşam oluyordu; nihayet akşam olmuştu. Meyhane sarhoşlarla doldu. Rimas” yüzükten hissesini cebine indirmiş olan — Atos meyhaneden pek nadir — çıkıyordu. Kendilerine pek mükemmel bir ye- İmek ziyafeti vermiş olan M. dö Bu- sinyi ile iyi kafadar olmuştu. Saat xediyi çalarken hâlâ birlikte kumar oynuyorlardı. Nöbetçiler — postaları kuvvetlendirmeğe gidiyorlaruı. Sa- at yedi buçukta, trampetler yatma zamanını ilân ediyordu. Dartanyan Atosun kulağına: — Mahvolduk. Dedi. — Mahvolduk mu diyorsun? Diyerek Atos büyük bir sükünet- le cebinden dört pistol — çıkararak masanın üzerine fırlattı: yan peşinden- gitti. Aramis kolunu Portosa uzatarak peşlerini t kip et- ti. Aramis kendi kendine şürler o- kuyor ve Portos ta can sıkıntısından ara sıra biyığından bir iki kıl kopa- riyordu. Birdenbire karanlıkta bir gölge belirdi, Dartanyan bu şekli tanımış- Atos Parpayöden çıktı, Dartan-! riye Yazan: Aleksandi DÜMA dedi. “Mahvolduk — Efendim, mantonuzu -getirdim bu akşam hava rutübetli, Dartanyan sevincinden kaybedi haykırdı: — Plangse! Dedi. — Planşe! Diye Aramisle Porlog ta tekrar. ladılar. Atos dedi ki: — Ey, evet, şüphesiz Planşe bun- da hayret edecek ne vâr? O bize sa- at sekizde geleceğine söz vermişti, işte sant te sekizi yor. Bravo Planşe! Sözünün erisin, eğer efen- dinin yanşudan çıkarsan seni yanı- ma alırım. — Oh! hayır, asla, ben M. . Dar- tanyandan hiçbir zaman ayrılmıya- cağım. Diye cevap verdi. Bu esnada Planşenin Dartanya- min eline bir pusula — sıkıştırdığım Dartanyan farketmişti. Planşe giderken Dartanyanı ku- caklamış olduğü gibi şimdi de Dar- tanyan onu kucaklamak istiyordu; fakat sokak ortasında üşağına karşı böyle bir şefkat gözterince gelip ge- çenerce çok acayip görüleceğini dü. şünerek kendisini tuttu. Atos ve arkadaşlarına: — Bir mektup aldım. Dedi, — Pekâlâ, haydi gidip okuyalım. Diye Atos cevap verdi. Mektup Dartanyanın avucunda ateş gibi kesilmişti. Duaha çabuk yü- vümek istiyordu; fakat Atos onun kolunu tutup kendi koluna geçirdiği için adımlarını arkadaşmın adımla- rına uydurmağa meebur olmüuştu. Nihayet çadıra girmişler, bir lümba yakmışlar, ve Planşe dört ar- kadaşın kimse tarafından rahatsız kendini koğuşumuza H Dartanyan elleri titriye tit. mühürünü kırmış ve sızlıkla beklenmekte olan mek tubu açmıştı. ANAD AUA Zzbıita: Bıiçak - taşıyanlar Kemerde Kuruçay — mahalle- sinde Hasan oğlu Ali Çiçek ve manav Reşad ile —Eşrefpaşa ciddesinde Mustafa oğlu Meh- | med ve Keçeciler eaddesinde Bursalı — Münirin — üzerlerinde birer biçak bulunmuüş, zabitaca müsadere edilmiştir. Dövmek Yangın sahasında Hüseyin oğla Ahmed Güneri ve Mus- tafa oğlu Hüseyin, Bursalı Be- kiri dövdüklerinden zabıtaca yakalanmışlardır. Sebebsiz. dövmek Gazibulvarında — Erzurumlu Mehmed, sebebsiz olarak Mu- biddin oğlu Fethiyi dövmüştür. Miras meselesi Mıhcılar — çarşısında avukat B. Halidin yazıhanesinde Kilisli Hüseyin oğlu Abbas Hilmi Erker, miras meselesinden kar- deşi Mehi sehpa ile başına vurmak suretile yaralamıştır. Dişini kırmış Alsancakta Sepetçikuyu — so- kağında leblebici Osman, çocuk meselesindea Hızır oğlu Aliyi taşla dudağından yaralamış ve bir dişini —kırmıştır. Yaralamak Karantinada İnönü — cadde- sinde Antalyalı Ali, sebebsiz olarak Hasın Emir oğlunu çakı ile sağ kolundan hafifce yara- lamıştir. Sarlıoşluk Keçeciler caddesinde Kuş- adalı — İshak — Çakar, — sarhoş olarak gürültü yaptığından tu- tulimuştur. Hırsızlık Karş yakada Dilsiz mekte- binde — yatan Sinoblu Ömer oğlu Abdurrahman <80 kuruş kıymetinde bez parçası çalarak Mehmed oğlu Şakrüye verdi- Eşya çalm Çorakkapı mıntakasında Bul: var garajında Ferhad oğlu Ali, Mektup tam İngiliz ” şivesile ve| Abmede aid bazı eşyayı çaldı: İspartalı kat'iyeti ile yarım satır ya-| gından tutulmuştur. Ha vardı: p — Thank you, be easy. — Bu ne demektir? — Teşekkür ederim, müsterih '©ı, ve kendisince pek Iyi tanılan bir|ol, diye Dartanyan teretime etti. sesle ona dedi ki: n —Sonu vur— ÇİMDİKLER Çocukluk hatıraları Yaz geldi. Güneş, geniş, vengürenk ovadan başlıyarak şehriir — kaklırım- larına kadar geldi ve onları tutuştur. mağa — başladı. Öğle — yemeğinden Sonra başlıyan sıcak — ve ağır bir re- bavetle, Pestilleşen — vücudlerimizi, köşe ve bucağa atıyoruz. hfhrlw—. Ah, 0 mesad çocuklük günleri!... Ah şır hepimizin kıymetini ve bir daha dönmesi im- Kkün1 olmiyan günler!.. Servi, — çınar ağaçlarında küçük bir serçe tutmak- ta, komşü evin erik ağacından —iki Çocukluğumuzda, herşey, — herşey bizimdi. Daha doğrusu, üyle görür, öyle zanmederdik. Tütün çardağımız- da çalışıp iş başında uyuklyan İhtin| yar kadınların tabanlarımı iğmeler- . Ve onlar sıçradikça kahkahayı |kırılıyorduk.. Vahşetimizin bize ver-| “lâh vermek, vahim bir yakınlaşmasın. &n;..lh“d-v—m ği emsalsiz bir zevkle ve gittikçe| — Bu itibarla en galip ihtimal Bay|mek ki, B. sında, barakırdım. Sırtımda beğenme- İlğim elbiseyi onun üstünde görünce demen beğenir ve hatta sokak erlü- sında eçikar bakalım elbisemi!.» Di- iye sıkıştırırdım.. Yaramaz ve afkeanmısım. mütla- Paçaları sıvar, çayın bir tarafın- dan girer ve suda — yeşen küçük bir izmaritin peşi sıra bağırarak, çağı- rarak ortalığı ayaklandırırdım.. Bir komşumuzün güvercinleri vardı.. Ya- Bir kedi, önlüra — müsallat ol- arı ikiye ayrılmak üzere, kırdik. Bi- tük ve kedinin ayaklarım bünlâ- bağarıyordu. Onu bu yuvarlak — nala benziyen ayakkabıları Te sahverdik. Farlayıp koşmak istedi. Fakat başia- Yuvarlanmağa.. Çünkü ayağının altındaki ceviz kabukları — üstünde duramıyordu.. Biz artık kahkahadan Karısile barışacağı yerde.. İkiçeşmelikte Kiremitçi soka- ğgında amele — İbrahim, ayrı yaşadığı karısı 30 yaşında Afetin evine barışmak bahane- sle gitmiş ve sandığından bazı eşya çalarak kaçmıştır. Hırsız aranıyor. N —-İ- Deniz kenarından yol alan otomo bilimiz on kilametrelik mesaf! yarım saatte uncak knledebiidi. Yo lar o kadar bozuk. Her çukur başin- du bağırsaklarımm ağzıma geldiğini zannediyorum. Ve düşünüyorum: Dörtyolün çalış kan kaymakamı Payasa varan bu çok kısa yölü neye mükemmel bir — şuse haline getirmemiş? Payasla Dörtyol daimi surette alâkalıdır. Hele güm. rük teşkilâtimin Payasta olduğu bu mevsim; alâkanin — kesildiği biran yok gibidir. Öyle ise? — Kimbilir, diyorum, olur inşaal- lah... Eğer bu yol cüdde — haline ifruğ edlirse geçenler için zevkine doyum olmaz. Elbette, deniz kenarından ve boylu, boysuz ağaçlar arasından ku- yıp gitmek yalmz benim değil sizin de doymak istemiyeceğiniz — bit zevktir. Payas, eskiden liva, sonra — kaza merkezi imiş. O tarihte yetmiş bin nüfuslu olduğu söyleniyor. Fakat bu- gün ancak altı yüz evi ve bin nüfusu kalmış. Geri unhiyellerimizle hor a. hada başbaşa yürüyor. Ne bir oteli, ne bir lokantası, ne belli başlı bir ese- ri var. Yalız tren ve vapur uğrardı. Pana adile ve iş bankasının iştira- kile kurulan bir şirketten başka hiç: bir iktısadi mevendiyeti yok. Umran adiyle ufak bir hükümet dülresi, bunun karşısında bir bahçe |ve mektep yapılmış. Hepsi bu.. Portakâal Dörtyol kadar bürada da yetişiyor. Ne yazık ki, bahçelerden gçoğunun — bakımsızlıktan — harap ol. duğu söyleniyor. Osmanlı devrine aid. korkunç bir zından heybetini elân muhafaza ey« Temektedir. Etrafı, mahpusların fi rarlarına meydan vermemek — için Su kanallariyle çevrilmiş. — Mütcad. did gözetleme yerleti var. — Mitad İpaşa merhumun da bir müddet burâ- da hapsedildiği rivayet ediliyor. Sel. ; . Dene BBiT eli ada — herşey ihtiyaç amma, 1 şünü yuzacağım Posta ve telgraf merkezi, zından- dan kötü, acibüşşekil bir yerde barı» Biyor, Dörtyoldan daha çok iş güren Payas . posta ve telgraf merkezini bu ucubeden kurtarmak ve lâyık ol- duğu binaya kavuşturmak — lüzim- dır.. Programıma göre Payasta kala- tak dahâ sekiz on saatim varken Ay- rılmak zaruretini duydum. Neröde kalacak ve karmımı nerede deyura- caktım kit. Payas hakkındaki son — sözümüz ” -— et Yabancı matbuatın iktibasları — Almanyanın genişleme metodları ve sulh — Başı 4 üncü sakifede — Kısa harp -karkusu: Hem artık harp, cepheyi düşman toprağına götürmeğe muvaffak o lan lehine değildir. Hava — kuvvet: leri sayesinde — vaziyet değişmiştir. "|İrziliz ve Fransız şehirleri de ayni * akibete uğrıyacaktır. Bu nokta Ne saba katılmak lâzımdır. Ba husus ki İki cevizi tam ortalarından, kabuk- | “İMan nüfusunun dörtte üçü şehir lerde yaşar. Ve bu fazla kesafet teh da zift kaynatıp bunların - içine| "KeYİ arttırır. Daha fenası da var, Totaliter dev- ira geçirdik.. Zavalh, müdhiğ surette |İttler zahiri bir milli birlik kurmağa muvaffak olmuşlardır. Fakat her- kes bilir ki, eski sosyalist, komünist, demokrat, katolik hisler ortadan kalkmış değildir. Rejimlerin gizli düşmanları vardır. Bu düşmanların | maktadır. kimler olduğunu bilmeden ellerine| bitmez, belki de de Tuna boyunca inmek, veya Bul- 'tık devletlerine doğru çıkmak, hud da doğrucü Polonyaya girmk lüzumu, Bunlar 1915 ten ilâ 1918in idir. Bunların asıl hede- Rusyanınm kalpgâhına girmek, Uk. Panyanın buğdayını, Bakünun pet lünü elde etmektir 2 — Almanya için bu maneyra es- fasında Rusya tarafından arkadan vurulmamak lüzumu.. Bunun için, diyordu B. Hitler, Almanyanın İngiltere ve İtalyanın Müttefik dostu olması lâzımdır. Bu itibarla daha önce Fransanin ezil- :ıı:ü;: tasarlıyordu. 'akat Fransa bu oyuna kapılma- miştır. İngiltere Fransanın m= kidir ve İtalya İngiltereye yakmlaş- " Yarın İspanya harbi biter bir Fransız-İtalyan a şahid olacağız. De- Hitler yarın bugünkün , birer marul, birer hıyar ko-|fazlalaşarak sokakta — yuvarlamıp gi-| Hitlerin harp etmiyeceğidir. Bahu-|den daha ihtyatli davranacaktır. mm—muıwmuwswvoüym—.w—h.mwwwü gibi| Serçi Alman genişlemesini hılıılıe basınca, sanki hazine kaçırıyor-|birçok şeyler yaptık şüphesiz.. Fa-İçıkmamıştır, Mein Kamp'da vazet-İçalışacak, tehdid edecek, kıt'alar muş gibi, alabildiğine süratle uzak-|kat şimdi, bunları çocuklarımız yap-İ|miş olduğu — prensipleri batırlata-|tahşid edecek, fakat, eğer en kü- gük bir aklıselime Malikse, işi, he bugün, ne yarın, harbe kadar gö- türmiyecektim Çünkü kuvvetler mu- nupta değil şarkta aramak Jüzumu. |vazenesi kendi lehine değildir. ve - . Çimdik uıuımmıı_, mım'upıınıqy_qmı B gi ai DAĞ 1 Doğu İllerimizden Röportajlar . S Ğ d İeer ee e “Hazızın ©& Yozun: AH Enver Payasta neler gördüm?.. Hataylı bir Türkün başına gelenler.. olacak : Payas himmete vi çok mulhtaç. lükâa- İskenderun postasının tenha kom- partımanlarından birisindeyim. Kâr- şimda kirk beşle elli yağ ü gaçları kırarmış, solük — benizli, dal- Bin bakışlı ve Çok düşünceli bir yol. cu var. O, beni tanımak — istiyor, ben onu. Biribirimize hissettirmemeğe çalışa de rak tekrarladığımız bakışlar iki- Mizin de bir kandan ve ayni duygu- İarta mütehassis öldüğümüza — bizi İMandırmışti artık. Hataylısınız, herhalde, bet böy- le anladım. Acı atı içini çeti. — O bedbahd yerdenim, evet, Ken- dimiz, na yaparlarsa —yapsınlar, da- ha beterini yapsınlar, — Halaylı ve Türk olduğumuz için mesuduz. FPa- kat, yerimiz, dört bin senedir bizim ve ceddimizin olan zümrüd yerimiz.. Benim Türk olduğumu o du anla- muştı. Sözüne bu kanaatle devam etti: — Büyük Önderin himmetiyl ret zineirlerinden kürtulduk.- P bine elân reva görülen — yulmea olaama.. Ben de ona kendimi tanıttım. Ah- * bap olmuştuk. Sancakta hâlâ devum edilen mezalim ve — işkencele yana yakıla behsetti, Öyle det geldi ki gözlerinde sıcak yaş ( lalarinin. toplandığını gördür di artık ikimiz —de susuyordulk. V. kerleklerin raylarda kayışından W — Ka ses ve sada duyülmuyordu, suhid senesi — İlkbaharınd © yıl mevsim Suriyede — kural mşti, Hatay daima olduğu gfhi y likler içerisinde idi, - Kuraklık en ziyade bedeviler üre- rinde tesirini — güsterdi. Çunkü, deviler Suriyede mevaşi sahibi selerdir. Tehlike karşısında — idiler. Hökümete müracaat ettiler. Hatayın bereket içinde olduğunu bilen Fran- '©on binlerce - bedeviyi deve, m- kayuünlariyle — zirhli ötomo. bil ve tanklar - himayesinde Hataya — sevkettiler. Yalız kırlara, otlak ve meralara saldırsalardı Keşke. Fakat, öyle ol. Tadı. Hentiz — yeşeren — ekinlerimize — tanavurcasına saklırdılar. Hasat zas manı gelmeden tarlalarda bir tek ba- şak kalmamıştı. ğ Maksaadımız. köylü — vaziyetini! an- fatmaktı. Evet, bu akından birkaç ay evel bir bedeyi ailesi Belenin..... kör — yünde... oğlu.... nın bahçesi kenarma iniyor. Bahçe uyuşuyorlar: Bedevi birkaç Bahçe sahibine verecek, o dıwhıhpı ye düşen meyvaların bedevi tar: dah toplanmasına, eşek ve difer İki keçisinin - otlamasına ve bir köşede barınmalarına müsaade edecek. i Akın başlayınca — bedeyinin bede. viliği tetuyor. Bedevilerin mühafız. ları Milis taburundan orada teşek- kül eden karakola — giderek- Türk - köüylüsünün üç koçisini — aldığını ve kendisini uzun — zamanlar çalıştırdı. d halde on pürü” — vermediğini ağlıya ağlıya — söylüyor. Ne yap e beğenirsiniz? Silâhli — jandarma ve Milisler sırf bedevinin bu sözü üze- Hine o köy ve köydeki zavallı. yi kalpli Türk evine saldırıyor, Ve b deviye al alabildiğin kadar dedikter başka bir taraftan da kendileri maya başlıyor. Yani jandarımn ve as ker nezareti altında soygunculuk ya. piliyor. İş bu kadarla kalsa vene iyi, Biçare Türkü oradan alarak kuman danın yanına — götürüyorlar. örk Köylüsü vaziyeti anlatıyor ve din lenmeyinde ne isterlerse vereceğini, dövmemelerini yalvarıyor. Kim din- ler lâkin, veriyorlar sopnyı, lar sopayı... Tüylerimin diken diken oldu hissediyorum. Yaşlı ve yaslı arkadı gim kesik kesik devam etti: — Türk köylüsü orudan kanlar içerisinde ve yürüyemediğinden biri. risinde olduğu söylenen Türk — köy- lüsünün hali. Bu anlattiğım en hafi- fidir, daha neleri, — neleri, ne l gşarçşalayıcıları var... Şk aa BO ll '