9. * Sihile / veya ölümü M. daki dâ, FL e ParkSuar gâzetesinin Nev. 'ork iri ıyqvo"mıhıbın Jak Fransal ya- *Hitler Avrupaya Bu haftanın vıyıyze l.ının sükünetle yar ud da on beş gün önceki gibi 1 da bi ŞA_ııf bir telâş ve endişe lıııîılıı ""İ" YaŞaması —ona bağlıdır. in şarkında Yaşıyan millet. hürri) tabiiyetleri veya Ti ona bağlıdır. Harn yetin yaşaması ve sulh, medeni veya ölümü ona bağ H_ıı— bl:ı. A.ı.ol:l tük :::uııü Avrupası ünceleri yukarıdaki hı:ııı edilebilir. itlerin bugün Na rolünü oynadığı hbpıîl’:.;: mekle beraber, bunda Führe- rin dehası değil, İngiltere, rı:ııı ve Amerikanın kararsız :ıuloııııudıiı_ siyasetleri mesul atuluyor. Zeki Amerikalılar ken- Mmesuliyetlerini saklamağa görmüyorlar, biri bana diyor- hâkimdir. lecek haf. du ki: hakkımız yok, ederim ki eğer biz hagil yerinde olsaydık ve Almanlarla ı-ıım& nmthılik buluuııııy— bu şekil, ae u şekilde cereyan B. Çemberlaynın nutku bazı k_ırııııxlıklın aydınlattı. Aııe-l ıık_ılılır bugün B. Çemberlaynın Mıllfılı Cemiyeti prensipleri üıennde. Avrupa nizamını ko. ıım_ık için inşacı bir projeye 'ıılııp olmadığı kanaatindedir- Bıı. Fakat gene Amerikalılar, . Hulle birlikte, sılhun ancak ıılıuı,ıyonıl ahlâkın şu veya bu şekilde Yeniden tarsini sa- =ıdı k'lhıl olabileceğini dü- birliğini mümkün kılacak yegâ. Fransanın susunda istilâya -Iııııdık.;. tehlikeyi farketmiyeceği 3 hyorlar, HLi Kü e Amerikalılara göre, Koıkıünixııı ideolojik ka artık manası kalmamıştı i mMevzuu — bahsolan ı:y,u' Iîı::ı' Paratorluğunun Avrupa kit'a: sında, Mussolini impııııoıluğuı fun Akdenizde ve Japonların Faşizm- Vgasının M. Hitler bir merasim esnasında ; o TT Ç Amerikalılar ve Avrupa M Rvrupanın hâkim . M. Hitlerdir! Harp ve sulh, medeniyetin yişama,s_ Hitlere bağlıdır Hemen bütün Amerikalıların Avrupa hak. ıüngb.rl' işte budur Uzak Şarktâ yayılmalarına mani olmaktır. Bu üç devlet te ayni metodları takip etmektedirler. B. Ruzvelt, geçenlerde hususi bir konuşmada, Amerikada Al- man — düşmanlığı hissini 990 nisbetinde tahmin ettiğini ve Avusturyanın ilhakındanberi bu husumetin çok arttığını söyle- miştir. Sovyetler şimdilik bahsin ha- ricinde kalmaktadır. Stalinizm ile Nazizm arasındaki fark Ame- rikalılara İlüzumsuz bir nuans gibi görünüyor. — Yegâne lark şuradadır ki — Stalin iç işlerile Uğraşırken Hitler orta ve şarki _Aytııpıyı tehlikesizce fethetmek için yürüyüşe — geçmiştir. Sayısız makalelerin okunma: sından, mühtelif muhitlerde ya- pilmış görüşmelerden hatırda $U netice kalmaktadır: Damok: Tasiler dünyadaki hakiki kuvet- lerin ve kaynakların *» 80 ni- ni ellerinde tut. rına rağmen ün, kâğıt üzerinde mağ'üp olmuşlardır. Avrupa şimdi ayrılıkçılarla, Avrupa ile işbirliği — istiyenler ıvı,ıdı taksime Uğramıştır. nıııllue, herşeyden evel yakın bir harbin önüne geçmeğe ça- hştiğı İçin takib edilecek me- N_ıdlır hususunda ihtilâflarla bö- lünmüştür. Fransa Orta Avru: Pld! nüfuzunu — kaybettiği ve kronik bir iç buhrana gömül- Üğü için ikinci derecede dev: letlerden biri hâline gelme yo- kundadır. Üç büyük demokrasi devleti, içlerinde ve kendi ara- I.ırnıdı inkisama — uğradıkları için totaliter devletlere sahayı boş bırakmaktadırlar. Bu şart- lar içinde, bilhassa M. Çem- berlaynın nutkundanberi, Ame- rikalılar yakın bir harbe inan- mıyorlar. Amerikallar hâdiseleri uzak- tan takib ettikleri için Avrupa vaziyetinin bazı kompleks ta- raflarını ihmal — etmektedirler. Fakat, bu görüşlerinin ehem- m 'yetini azaltmaz. Çünkü bir dünya harbi halinde, Ameri- kalılar nihai rolü oynıyacak- lardır. Amerika kamoyunun ekseri- yeti müdahale etmeden hâdi- selerin — inkişafını — beklemek taraftarıdır. Bir çok kimseler, Amerikanın, medeniyetin son sığınağı olacağı — fikr ndedirler. Diğer bazıları da, tarihi şahid göstererek, Hitlerin de ergeç ANADOLU Daha neler görecegiz? — i Amerikalılar, şimdi de lâs- tik evler yapıyorlar TTTT Fransada da cam evler yapılıyor ve fazla rağbet görüyor Tarihten evelki devirlerde bir aile reisinin en büyük kaygusu, karısını ve çocuklarını soğuktan, vahşi hayvanlardan koruyacak bir yere yerleştirmekti. Bidayette mağaralarda, taş koğuklarında barındılar. Bazı memileketlerde, bilhassa şimali Afrikada büyük kayalarda ka- zılmış birçok koğuklara tesadüf olunur. Bunlar, i; nn meskenleriydi. Suasonda, Turende, İtalyada, Yunanistan- da ve Tunusda yerler altında görülen mahzenler, kışın soğuk- tan muhafaza için yapılmıştı. İnsanlar; suyun ehemmiyetini takdire başlayınca, meskenle- rini - göl kıyılarında, nehir ke- narlarında kurmayı daha muva- fik buldular. Ağaçları kestiler, büyük kazıklar yaptılar, bunları göllere, nehirlere kaktılar ve üzerlerine evlerini yaptılar. Hin- distanda, Uzak şarkta hatta Tuma nebri üzerinde bu gibi evler el'an vardır. Mısırlılar, ebramları yapmağa başladıkları zaman bugün bile Nil kenarında görülmekte olan küçük evlerde oturarlardı. 1938 de bile Mısırlıların çoğu, tek pencereli ve kırmızı kerpiçten yapılmış kulübelerde barınırlar. Bu kulübelerin içerisi karan hkür, bazısının damı yoktur; dört duvardan ibarettir. Kışlık meyvelerini, sebzelerini duvar- lara asar, kuruturlar. Kapının karşısına tesadüf eden duvarda bir fırın vardır. Fırını tezek ya- karak ısıtırlar, ekmeklerini ve yemeklerini pişirirler. Kokudan içeri girmenin imkânı yoktur.. Ahşap evler Akdeniz kıyılarındaki evlerin çoğu taştan ve beyaz boyalıdır. Halbuki İskandinavya, Tirol ve Almanyaniın bazı yerlerinde ah şap bina tercih olunmıkl.ıdıı. İsveçte, Norveçte usta mimar- ların yaptıkları bu köşklerin manzarası cidden hoştur. Dıı_— ları, sanatkârane oymalar, içleri nakışlarla süslüdür. z Rusların kulübeleri, izbeleri pek fakirdir. Bu kıılibelıvde_ fırın ve söba şerefli bir mevki işgal eder. Bütün aile halkı, ot minderler üzerinde yanyana yatarlar. Fakat, çok konforlu ve kuş kafesi gibi güzel evleri de vardır. Karaormanın, Tirolun köşkleri gibi.. Vaterlosile karşılaşacağını, fakat uzunca bir zaman için Hitler ve Mussolininin muvaifakıyetle- rinin teselsülüne intizar etmek lâzımgeldiğini söylüyorlar. Ha reket zamanını geçirmiş - olan Fransa ve İngilterenin nüfuz ve itibarları da öte yandan git gide azalacaktır. Bununla beraber birçok Ame- rikalılar, bugün Amerika, Fram sa ve İngilterede hâkim olan bedbinliğin dağılacağı ve bu üç devletten birinin — herkesi hlike — karşı- ileri sürmek cesaretini kanaatindedirler. Bu Amerikadan gelemez. an'anevi politikasına iktifa eder görünüyor. Geriye, Fransa kalıyor. Birçokları her şeye rağmen, hiç olmazsa ma- nevi muvazeneyi tesis hususun da Fransaya güvenmekte devam ediyorlar. Amerikada, çiftliklerdeki bi- nalar hep tahtadan yapılır. Ön taraflarında geniş traçalar var- dır. Bu evlerde, elektrik; hava- gan, radyo hulâsa hertürlü konfor mevcuddur. Eskimolar; soğuktan, kardan ve rüzgârdan kendilerini muha- faza için çok müşkülât çeker- ler. Yazın, mayıstan — eylüle kadar Ren ve fok derilerinden yapılmış çadırlardâ otururlar. lkteşrinde, kışlık — evlerinde barınırlar. Göl kenarında bir yer intihap ederler. Buzlarını kırar, sularını alırlar. Eskimolar, evlerini iki saatte kurarlar. Büyük buz parçalarını üstüste koyarlar. Damında, ha- va girmesi için bir boşluk bı- rakırlar. Pencereleri buzla ve yağlı derilerle kaplıdır. Tabii, bu buzdan kulübele- rin içerisinde müthiş bir soğuk hüküm sürer. Ziya o kadar ar- dır ki, içeridekiler birer canlı hayale benzer. Ya koku?l. Bütün bir aile halkı yarı çıp- lak bir halde ayı ve ren de- rileri, kuru balıklar arasında yaşar. Dışarı çıkamazlar. Çün- kü soğuk sıfırdan aşağı d0 de- recedir. Afrikada iptidai evlerin ber türlüsüne tesadüf olunur: Su üzerindekilerden tutunuz, ağaç dallarından yapılan kulübelere, çadırlara kadar.. Şarkta da: Somatrada, Çinde ve Japonyada köy evlerinin ekserisi bambu dallarından ya- pılir, Camdan binalar Büyük şehirler deyince, ilk evel gözümüzün önüne Paris, Berlin, Londra gelir. Berlin, geniş bahçelerile yem- yeşil, Londra, fabrikaların - ba- calarından çıkan — dumanlarla daima sis içindedir. Fakat asri koca binalar, geniş balkonlar hep biribirinin aynidir. Asri şehirlerin en büyüğü ve konforlusu hiç şüphesiz (Nev- york) tur. Bu şehrin ekseri bi- naları çelikten, betondan ve camdandır. Meşhur mimar Lö Kurbuzi- yenin hazırladığı proje, eğer tatbik sahasına çıkarsa dünya mimarisini altüst edececektir. Mimar diyor ki: *—Vaktile kiliseler bembe- yazdı. Orta çağda her yerde, her nevi bina yapmak âdet hükmündeydi. Bütün Avrupa devletleri kilise, Şşato, saray yapıyordu. Şehirler, yollar inşa olunuyordu. « Bugün kiliseler — simsiyahtır. Fakat yepyeni bir medeniyet başlıyor. Devir değişti. Bence, Amerika (sema delen)leri pek küçüktür. Bunları, daha yüksek ve tamamile camdan yapmak lâzımdır. Tabil, etrafları asma bakçelerle çevrilecektir. Daire- lere — sun'i hayva — verilmet, her taraftan güneş girmelidir. Sayfiyeye —gitmeğe lüzum ne lüzuum var? Sayfiye binanın etrafında olduktan sonra.. Ha va almak istediniz mi, ya as- ma bahçeye, yâbud da üst kata çıkarsınız. Camdan evler Pariste de ya- pilmağa başlanmıştır. Ameri- kalılar şimdi de bu binaların, ses aksetmiyeceği için, çok rağ- bet göreceğini söylüyorlar. * — Binbir gece masallarından — ) Seyyit Sendabadın Harikulâde deniz seferleri Nakleden: İrfan Hazar Ön sıradaki kargılılar (durl) kumandasını verdiler. Demek ki eski kulübemize gelmiştik. Bizi ikişer'ikişer kulübenin deliğin- den içeriye soktular. Hey talih! Daha yedi saat önce beraber yemek yediğimiz,* beraber su içtiğimiz, arkadaşlarımız şimdi yanımızda yoktu.. Kim bilir yarın bizde no olacaktık. Bu düşüncelerin te- siri altında gözlerimi yummu- şum. Uyku, evelce de söyledi- gim gibi acı, gözyaşı, felâket ve tufan dinlemiyor! Birdenbire insanın üstüne çöktüğü zaman hatıralarını saman çöpleleri ha- linde ufalayıp kaybediyor. Ben de dalıp gitmişim. Hicazlı arkadaşım, zavallı Amrünün se- sile uyandım. O bana, — Kalk Seyid Sendabad, kalk! Dedi. Hirmanın huzuruna itmek için Siyahiler geldi. Biz zırlandık! Gözümü açar açmaz koynu- ma sakladığım mukaddes otları elime aldım. Üstümü başım temizledim. Ben uyurken kulü- beye getirilen teze somunları değil yemek, onlara elimi dahi sürmedim. Zaten kulübe tuhaf tuhaf kokuyordu. Bu koku, in- san etinin, kebab yapılmış in- san baldırının kokusu idi. Güç- hal ile midemi bastırarak kulü- beden fırladım. Ortalık iyice aydınlanmıştı. Havada hafif bir rüzgâr esi- yor, beyaz bulutlar, küme kü- me olmuş Ada kuşları bana mazimi batırlatıyorlardı. Ah yaşamak! Tatlı tatlı ya- şamak ve ölmemek! Dünyanın Bü- tün nimetlerinden ve manzara- larından gâm almak ne güzel ve ne nefis şeydi! Eski kaptanımız Nasih reis de benim gibi gök yüzünü sü- züyordu. Çok görmüş, çok ge- çirmiş, boş durmayıp — oldukça da okumuş olan bu adamın gözlerinden yaş geliyordu! Kork: tuğu için değil, fakat denizi hatırladığı için, bir daha de- nize kavuşamıyacağı için ağla- dığını — hissediyordum. Nasih, elimi tuttu: — Sendbad, dedi; memle: ketimi, gemimi, yirmi sekiz yıllık — deniz hayatımı düşü- nüyorum. Ömrümde böyle bir belâ ile karşılaşacağımı düşün memiştim. Bir kaptan, gemisin- deki yolcularının bu kadar fe- cayia maruz kaldığını gördük- ten sonra nasıl yaşar? Ben nasıl yaşıyorum Seyyid Send. bad? Ah, elimde bir kuvvet olsa da Şşu menhus yamyam- lara cezayı sezalarını versem , Tercüman yanımıza yaklaş. mıştı. Küçük — kafilemiz, — seri adımlarla tozlu bir yoldan iler. lemeğe başlarken — arkamızdâ, önümüzde yüzlerce vahşi hay« van peyda oldu. Bu vahşi hay: ları bilmem — hatırladınız mı? Hani bizi yamyamların merke, İçeriye girdik. Ş zine doğru götüren kargilılar: arasından küçük bir fil yavrusu ortaya çıkmış ve en sevdiğim arkadaşımı gözlerimizin önünde çâtır çutur yemişti. İşte şimdi yanımızda bulunan bu hayvan: lar da ayni cinstendi. Domuz desem domuz'değil, ayı desem ayı değil, fakat kap- lanâ çok benziyen bu hayvan: lar üzerimize saldırmasın diye yamyamlar târafından korun- makta ve etrafımızı çepçevre kargılılar sarmaktaydı. Silâhla, yahud taşla, yahud ateşle — öldüremiyorlar da bu adamlar şimdi bizi vahşi hay- vanlar marifetile mi öldürecek- bana âteşte yanmaktan ve kı- zarmaktan daha güç geldil Karnım aç olduğu için, yü- rürken mütemadiyen dizlerimin bağı çözülüyor, kendimi hemen yere düşecekmişim sanıyordum, En çok kollarım, yorgunluktan kırlıyordu. Buna da sebep - kaddes otları daima yokarıda tutmak, yamyamlara tevcih et- mekten ileri geliyordu. Lâkin bunlardan da artık kurtulacak. — tık. Çünkü ergeç biz de sonu- muza yaklaşıyorduk! *i Bu esnada karşıdan büyük | bir bina gözümüze çarptı. Bu bina yamyamların büyük haka. nınin sarayına benzemekla ber raber, ondan daha büyük ve daha itinalı bir şekilde yapıl- mişti. ; Bizim karşıdan — geldiğimlzi | gören yeni binanın, yeni .lh'l'»ğw seli ve yeni formalı yüzlerce | ellerindeki — kargılarla bizi karşılamağa geldiler, Or. talık toz dumana karışmış, N" taraftan hayvanların, diğer ta- raftan bizim kafilemizin ve ya- ni gelenlerin hücumile yollar muharebe meydanını andırmıştı. — Nihayet saray gibi büyük bi. nanın önüne geldik. Burası ah şaptan yapılmıştı. Üç katlıydı. Bizim Bağdad kasırlarına ben- zemekle beraber, ondan büs- bütün farklıydı. a Tam altmış yedi miya başladık. En yukarda bizi karşılıyan papaz kıyafetli adam- ıu_—ın Sapsarı renklerinden çok ürktüm. Bunlar Hirmanın elçileri ola- caktıl , Tercüman yüksek - sesle (fa- kir) & hitap etti: ç -— Arkadaşlarınıza - söyleyi- niz; hepsi başlarını ve gövde- lerini yere eğsinler! (Fakir) de bize döndü: — Aıkı&ln, dedi, nâmaz kılar gibi eğiliniz! Berayi hür- met böyle yapmak İüzmmişi — Eğilerek büyük tahta kapıdan —Devam edecek—