M TARİHE MÜSTENİD TEFRİKA Süleyman Peygamberin Aşkı Yezan: A, Kuprin hükümdarın Süleyman peygamber, yeni zevcesi ve sevgilisine Saba me- likesinin esrarı gibi bir çok sularını daha verdi. gamber, güzel Sulamiti bir me zarın başma götür başında, çocukluk — hayatını ve çektiği sıkıntıları da anlattı. Kardeşi Adanayın kin ve zulüm- lerinden bahsetti. No kadar uzun zamanlar gizli ve müstear &d altında yaşadığını da bütün tafsilâtile Sulamite bildirdi, Bir gün işsiz ve güçsüz meç- hul bir memleketin bir soka- Şında bir lokma ekmek parası verecek bir iş beklerken sarayın Aşçıbaşısı yanına gelmiş ve: — Şu nevaleleri saraya kar dar getir! Demişti, Oldukça ağır olan yükü sır- fına vurarak saraya gitmiş, aş- Çıbaşı tarafından da yanında yamak olarak alıkonulmuştu. Süleymanın iyi huyları, güzel yüzü çok az bir zaman içinde saraydakilerin hepsinin de mu- habbet ve teveccühünü kazan- masına sebeb olmuştu. Bu su- retle uzunca bir zaman aşçıbar şıya yamaklık ederek — sarayda kalan Süleyman, — aşçıbaşının ölümü üzerine onun yerini al- muştı, Bulunduğu sarayın tek - bir kızı vardı. Hükümdarın bu kız- dan başka çocuğu da yoktu. Bu kız, aşçıbasılık yapan Sü- deymana — çıldıracak derecede fşik o'muştu. Kız, bü aşkın şiddeti ile iradesine hâkim olamamış, aşkını aşçıbaşı Sü- leymana itiraf etmiş ve... bir likte bir geca kaçmiştı. Bu firar haber alınınca şid- detli bir takib başlamış, nihar yet Süleyman ve hükümdarın kızı yakayı ele vermişlerdi, Hükümdarın kızına el uzatan aşçıbaşı Süleyman, saraydaki divanda idama mahküm edi- mişt'i Sileyman bu idamdan hari- ; bu mezarın Çeviren: Âdam Hasib Adamoğlu Süleyman peygamber, aşçıbaşı olduğu zaman Ş kulâde sebepler altında kurtu- lab lmişti, Sulamit Süleyman peygambe- rin bu çok garip macerasını dikkat ve a'âka ile dinledi. Ve sustuğu vakit, Süleyman pey- gamberin boynuna sarıldı, en hararetli bir buseyle onu öptü, ea Bönek Misk ve anber kokan esrarlı duman içinden gelir gibi, çöllerden inen bu güzel kadın kimdir? Egniyetülagani Badelhav dağındaki — İsıdos mabedindeki ruhani âyin henüz Abitmişti, Şimdi, baştanbaşa — beyazlar giyinmiş, başı tıraş edilmiş, yüzü buruşuk ve mana ilade etmez Başrahip, kürsüden yor- gün bir sesle cemaate bhitap ediyorda. Ruhani reis: —Ey cemaat, su'h ve müsale- met üzere daim ve baki olunuz, Ey genç kız!'ar, sizlerin hepin ze ebedi saadetler temenni eder.m. Yehvaden korkunuz, onun ya- zacağı günahlardan, - bunların maddi ve manevt azaplarından daima korkunuz. Tütünr ve kahveye dair Tarihte tütün düş .. — kızını nasıl kaçırmıştı? Dedi; ellerini gök yüzüne kaldırdığı zaman da, bütün ce- maat diz çöktüler, alınlarını yerlere kadar indirdiler. Bugün, Mısırlıların Fameno ayının yedinci günü ve Oziris veya İsidos mabuduna aid idi, Bu mabedde etrafında yetiş Erilmiş sık ve büyük orman sayesinde cidden esrarengz bir vaziyet taşımakta idi ve mabud- ların içtima yeri de burası idi. Asıl mabedin kap'ları gayet sağlam ve daima dikkatle ka- panmış bülimuyordu. Bu kapalı kısım, kiymetli ve uzak. diyar dan getirtilmiş kerestelerle ya- pilmiş, kapısı zamanın en bü- yük mehavetile süslenmişti. Ma- bedin bir kısmı da sadece en büyük mabudeye, ana mabüdeye, mahsustu. Kötülük mabudu Set bir gün bir fırsat bulmüş ve O- zirisin yanına kadar gelmeğe muvaffak olmuştu. Set ana ma- budenin kardeşni zaptetmiş, onu bir tabuta koymuş ve Nil nehrine tabut içinde olarak sa- hvermişti. — Sonu var — manlığı Bir Ingiliz Kralı, tütün içenleri astırır, bir İran Şahı da dudaklarını kestirirdi Bir çok mefhumların t msalle- rini yaparlar; meselâ aşk, kalp- lere ok atan minimini bir (Peri yavrusu) şeklinde temsil olunur. Adaletin timsali (Terazi) dir. Hürriyet; elnde altlın bir me- şalo tutan bir kızdır... Ben eğer (Teselli) nin timsa- lini yapmak isteseydim, bir çu buk, bir s gara, yahut ta bir tü tün yaprağı resmi yapardım. S gara... Bu ne samimi bir dosttur! Yalnızlığın, betbahtlı- ğan, felâketin biricik ııkıd_tı"_ dağılmış ola: hatıra kede- rini unutamıyanlara teselli verir. Sigara, yalaız kederi ve elemi değil, muhakkak bir ölümün dehşetini bile siler. O mavi si- malarda çok esrarlı bir hal vardır... İnsanların bu tesellisini, eski hükümdarlar çok görüyorlardı. Sanki okadar fena bır şeymiş gibi tütün içenleri idam ediyor- lardı. Bu, yalmız şarkta dğiıl, Avrupada da böyle idi. Mese.â İngiliz kralı - birinci Tab hütün tüt isanlari ae rırdı. (Pipo) yu- icad edeni iş kencelerle öldürtmüştü, Osmanlı padişıhlarından dör- | düncü Murad, geceleri tebdil gezer; kedi gibi çatlara çıkar, bacaları koklardı. Tütün — içeni yakıladı mı, hemen kellesini gövdesinden ayırırdı. — Fakat tıryakilerin önüne gene geçe- medi, Onlar; kırlara * kaçtılar, mez-”rlara- girdiler, gene içtiler. Payitaht gene gizli kahvelerle doluydu. Şehri tebdil dolaştığı bir gün, dördüncü Murad, böyle bir kahvehaneye girdi. Tirya- kilerin neşesi onu da - sardı. ©O da bir kahve istedi, bir çu buk yaktı. Tam para vereceği zaman zavallı kahveci, keme- rindeki saltanat armasını görün- ce so'da: — Senin adın ne?, — Muradl.. — Dördüncülüğün de var mı? — Varl.. Kahveci bu cevabı alınca he- men Ottaya uzandı! — Es cemaatl Büyürün — ce: ANADOLU " Karaburun İz- kelesi yıkıl- mak üzeredir Sıhhat komisyonu, kahvehanelerde berberliği menetti et gekgilenr Karaburun, (Hususi) — Kaza sıhhat komisyonu — kaymakam Bay Kâmil Kapılmazın - reisli- ğinde toplanmış, kazanın sıhhi durumunu gözden geçirmiş, mü- bhim kararlar almıştır. Bunlar arasında köyler de dahil oldu- gu halde mevcut kahvehanele- rin badana ettirilmesi, kahve- haneler içinde berberliğin kal- dırılması, tahta peykelerin kul- Tanılmamesı, yerlerine satidalya alınması gibi faydalı kararlar vardır. Zeytincilik Köylerde mevcut yabant zey- tin ağaçlarının aşılanması bunlardan istifade için — çalışıl- maktadır. Kazanın ziraat me- muru bu iş için köylere gönde- rilmektedir. İskelenin vaziyet Karaburuna vapur işletilmesi kazanın iktısadi durumu üzerin- de büyük bir tesir icra etmiş. tir. Bütün halk, bundan son derece memnundur. Ancak Ka- raburunluların liman idaresin den bir istekleri vardır ve bunda da haklıdırlar. O da, mevcut mesidr. Şimdki iskelenin, e- kilikten direkleri kopmuş, bil. hassa orta kısmi - istinatsız kak mıştır. Vapura girip çıkanlar, iskelenin ucuna sallan ve köprü vaziyetinde —bulunan tahtalar üzerinden geçmektedirler. Bu vaziyet çok tehlikel'dir. ve bir gün belki de bir faciaya sebe- biyet verecektir. İdarenin bu iskeleyi tamir zamanı, her halde General Naci Karaburunda General Naci buraya - gelerek teftişlerde bulunmuş, gördüğü v Söke, (Hususi)— Ege bölge- si bihassa Aydın — mübiti - ka- naze namazınal.. Diye haykırdı. Padişah gül- dü. Tabit, kahvecinin de, kal- vedeki tiryakilerin de canı kur» Ştuldu. İraniler ne pratiktir! Şah Ab- bas, bizim padişahlar g bi tü- tün içeleri astırmıyor, dudak- larını kestiriyordu. Ameli — bir ceza değil mi? Dudaksız, tütün içmeğe imkân var mı? kardeşi — kahvedir. Tütünün On beşinci yüz yıla kadar Tür- | leri, uçkur ve çevreleri, bilinmiyordu, (Hakim) kiyede — kahve 1485 te (Halep) ten adlı birisi geld . Tahtakalede büyük bir di kân açtı, hahve satmağa b ladı. Çok rağbet gördü. O — sonu 8 inci sahifjede — ve | iskelenin hiçolmazsı tamir edik | Jandarma umum kumandanı | | jatızamdan memnin Halkevlerinin sekiz nci yıldön lanmiş; müsamereler, eğlenceler ranlar verilmiştir. Halkevleri b tesbit ediyoruz: Aydında: çoktan gelm'ş ve geçmiştir bile. | ? kaldığını beyan eylemiştir. General, yeni ... Söke Halkevi nakış Kursuna devam edenlerden bir kaçı. dınlarının çok eski zamandan beri elişleri çok meşburdur. Bunda mahalli giyim tar zının da çok mühim tesiri. var* dir. Aydin milli mücadele tari- hini yazan emekii albay Şefik, zeybek elbiselerinin Bizans kılı- İgından alındığını, bunları Rum ve Ermeni terzilerinin yaptıklarını yazar. Bu mütalca bir tahmin- dir, hem de diş kısma, çepken ve - dizliklere Zeybeğin en ağır süslenen gömlek yaka ve aiddir. işlemelerle yen: fes oyaları tamemen Türk - kızları- nın bilgi ve san'atları — mahsu- Dorfn modası kalmıyan an- şaRmyamaNk a göaaemas Mekle e ee « yani | verite T ... .. umu ümü her tarafta hararetle kutlu- tertp edilmiş, könserler, konle- ayramı — tezabürlerini resimlerile ayrılacağını da söylemiştir. Söke Halkevinde sergi Kursa devam eden 65 kız ve kadın, bu ser- gide muhtelif eserler teşhir ettiler sonra çevre ve uçkur. modası geçince hayatını elişi ve emeğile kazanan kızlarımız — sofra, çay takımları, blüz vesaire işlemeğe baş'adlar. Bugün bu gibi ince ve orjinal hesap 'işlerile baya- tınt kazanan kadınlar, cibazımı hazırlıyan kızlarımız çoktur. Müuhitin elişine olan bu isti dadı dolayısile sık sık dikiş ve nakış kursları açılmakta ve yar pılan eserler Halkevi salonunda teşhir. olunmaktadır. Öğretmen Hayriye Çelikelin jaresinde geçen yıl Söke Halke evinde Aaçılan dikiş ve nakış kursu çok alâka görmüş ve ya- pilan işler Halkevi — sa'orunda teşhir olunmuştur. Hayriye Çe- likel bu yıl da Söke Halkevin- de ikinci kursunu açtı. Kursa, 15-25 yaş arasında ilk ve orta tahsil görmüş 65 talebe devam etli. Ü; aysüren ders sonunda, k'sa bir zamanda elde edilen netice muhit'n eliş- lerine olan alâka ve istidadı do'ayısile çok verimlidir. Kızlarım z, üç ayda 500 parça | muhtelif iş haz rlamışlar ve teş- | hir etmişlerdir. Bunlar arasında Dante) İspanyol, Dantelağle, Venoz motifleri, Aydın ve Ağr tep işi işemeler vardır. Bilhas sa Aydın Antep işi —gay, üle ve karyola takımları gak beğenilmiğtir. * ve