* “ayA: 4a & » i- » e ” e ” |. isi Ü ü ü e İf de 86 1 İlkteşrin 987 Şehirden röportajlar: İzmirde Geceleri en çok kalaba- lık cadde neresidir? Burada do!aşaıı sevgılıler, çekirdek yiye -V'.Yelaşlz ve istikballerini de konuşurlar İzmir manzaralarından: hükümet önü Geceleri, bütün şehir haya- | Genemi olmadı, üç olsun in erken erken söndüğü sa- atlerde, işlek ve kalabalık ka: ilen yegâne cadde hangisi- ir bilir misiniz? Ne-Kordön, ne Kemeraltı, be de Yalılar? bi Mnulıkbışıııdın İkiçeşme- © ve oradan da Eşrefpaşa- f'nd.m".n şu dik, bir tara- N kayınca ayağınıza pâ: ten takmış gibi, hiç olmazsa ı':" metre kaydığınız cadde Mu; işte ol - tandır. bu tarafa geç "'::ın Bir arkadaşı ziya- ek arzusu, beni evelki .k'— bu caddeye - fırlattı. h Nara ve sokak ismi yanlışlı- Arasında arkadaşımın evini h,ı—l?ınu. dikkatimi şu bü- U ana damar — gibi - çok ir mesafe içinde uza- v 8iden caddeye çevirdim. dqınf_ıe bir damar ki, epeyce' d.:.'ildın yukarıya, yukarı- ' '“İıyı mütemadiyen işli- İın aşınmış, kaypak kaldı- ba a tırmanmak istiyen ara- &inir atları, zaman zaman âdeta Mb' kcıldııklıı'ı y:rde ti lan kıvılcımlar çıkara- * "*"lıyorlu. k.y:rdl gazino mu vardır; Ada eğlence yerleri mi Siir; hayırl Midı Karagöz mü oy- Li gene hayırl. biri d ıkbaşı cihetinde, İi gi İkiçeşmelik yakininde k.ı.,:_';m-u vardır. Fakat bu !ğin, mevsim icabı, bu "h.:m. ile de hiç alâkası ı.ın" kalabalık alışveriş, mas: Y8par mı? hGHeEu hayır! ir bu caddenin mühim hı.._ inda, küçük bakkal, h ' hveci ve beıber gibi t g 'Ndan başka kimseler yok- iŞVeriş olsun.. Mq bazı köşe başlarında '*na. tgileri vardır ki, baş Tiyor, li müşteriler topla- gibi , dı:;ynuıu. dört n 'urur, p.' qu karnin tok.. Yuz D" "'lln alirum... H% kuruşa — veririm., 0 'esine.. GI“ istemem, Üç buçuk olsun., be, haydi senin şeker hatırın için üç olsun bakalım.. Ser- mayeyi kediye yükliyeceğiz amma.. — Olmaz, — Vermem.. mem işte.. — Eh, istersan ben de al- mam.. Bu caddenin diğer bir hu- susiyeti, kendi havasında dal- galanan İspanyolcanın kesa- fetidir. Burada hangi iş için, hangi hararetli mesele - için bu kadar çetin, bu kadar çok, bu kadar yüksek perdeden konuşurlar anlamam.. Kulakla- rım dolmuş ta farkında değilim. Hiçbirşey duymuyorum. Bol bir gürültü ki, yan ve karanlık sokaklardaki velvele- lerle karışıp göklere çıkıyor.. Bu caddenin yan sokakları da bir âlemdir. Kapılar, pence- reler, kapı önleri hep tıklım tıklım.. Kümeler teşkil eden ailele- rin ortalarında ve bazı kadın- ların kucaklarında çocuklar avaz avaz bağırıyor da, herkes gürültüye alışkın olduğu için, aldırış eden bile yok.. Uzaktan bir turşucu sesi.. Daha sonra çekirdek satan, zeki, şaklaban bir seyyar sa- tıcının nârası.. Evet, unutuyordum: Bu caddenin gürültüsü içine karışmış, bir çekirdek - kırılışı sesi vardır. Eğer bostan tar- lalarında geçirilmiş geceleriniz varsa, hıyar, kârpuz, acur ve- sairenin, büyürken nasıl ses çıkardıklarını da işitmişsinizdir: Çıtır... Çıtır... Çıtır... Avuçlardan — iki parmak arasında ön dişlerin ârasına verilen çekirdekler de böyle ses çıkarıyor. Eminim ki, çöp: çüler sabahleyin bu caddeyi temizlerken boydan boya kar- puz, kavun, kabak çekirdek- leri ve kabukları ile karşılaşı- yorlar. Kolkola girmiş sevdalılar ve nişanlılar, işte böyle çe- kirdek yiye yiye, aşklarını ve istikballerini konuşuyorlar. Hayatın bu kadar pratik, bu kadar ekonomik ve âdeta bir hiç içinde bu kadar gü- rültülü ve eğlenceli olabilece- ğini hiç de hatırıma getir- memiştim. N oğulları, il kızları, kolkola girib, yarı karanlık sokaklarda, hem çekirdek çiğniyor, hem de eğlenebiliyor.. Kahvehanelerden birine da- Ben de ver- yuz para verirsan?| Gazetelerde bir gezinti Bizim Annadolu — Şeyh Rıza, Sabiha, Gökçeni gö- rünce şaşırdı: — Üç günlük ömrüm kaldı, ne isterseniz yapınız! Dedi. — O, Sabiha Gökçeni gö- rünce değil, çoktan pusulayı şaşırdı. Olsa olsa, dağlarda kartal yuvası gibi kurulan eşkıya saltanatının üstüne, Türl meleklerinin de gelip bomba attığını duyunca aklı kanğa geçmiştir eşeğin.. Üç günlük ömrüne - gelince, üç asırdan daha fazla süren haydutluğunu bile biz birkaç ayda temizle- yiverdik. — Canım, alsın. Cumhuriyet — On iki hır- sızlıktan maznun Tosun.. — Hahikaten tosunmuş he- rif.. Bir çırpıda on iki marifet işliyenin adı ancak Tosun olabilir. Cezası da - tosunca olunca mesele tamamdır, Cumhuriyet — Busene odun ve kömür sıkıntısı çekilmiye- cek.. — Çayı görmeden paçaları sıvamıyalım birader.. Kömür- cülerin, oduncuların ne olduk- larını, belediyelerin nasıl ça- lıştıklarını — bilirsiniz.. — Kışın cilveleri de meçhul.. Binaen- aleyh ihtiyaten eve kömür, odun doldurmak - en iyisidir. Tan — Âyan meclisleri, programları, bir dereceli inti- haplar vesaire vesaire.. — Mükemmel satış gayreti.. Epeyce şeyler attın, savurdun, ve alâkayı uyandırayım dedin amma birader, sonu bozuk çıktı. Ben — bile okuyunca, bizim Tancılar hükümet ida- resinde — faal rol - almiışlar. Eskiden hiçbirşey duymazlardı. Şimdi maşallah ne kadar bol haberler veriyorlar, diye dü- şünmüştüm. Fakat hepsi de yalan çıkınca, senin hesabına ben de bir hayli üzüldüm. Çimdik Hi Hi ğğ A Papa bir be yanna: me neşretti Roma, 30 (Radyo) —Papa, bütün dünya katolik piskopos: larına hitaben neşrettiği bir be- yannamede, sosyal buhranın sebeplerini izah etmiş ve bolşe- vikliği takbih ettikten sonra, bu rejimle mücadele için tat- bik olunan metodların yanlış olduğunu bildirmiştir. Manş denizinde Yapılacak İngiliz hava İstasyonu Londra, 30 (Radyo)— İngil- tere Hava Nezareti, Manş de- nizinde bir tayyare istasyonu kurmıya karar vermiştir. İstas- yon Şorne adasında inşa edi- lecektir. şeytanlar T STTLAC LNST HDA layım, dedim. Çabuk: kaçmak mecburiyetinde kaldım. İskam- bil münakaşaları ve tavla g!.ı— rültüsü, esasen sokak gürül- tüsünden şişmiş olan başımın içinde şeytanlara dans ettir- miye başlamıştı.. Kemeraltına indim. Ne göreyim: Tenha, ıssız, — kimsecikler yok.. Allah Allah, şehir - İkiçeş- melik- caddesinde — yatıyor- muş da haberimiz yokmuş! &e Bekâr kadın babasının, evli kadın ko- casının, dul kadın da oğullarınındır Mehrace saraylarında ka- dın kıymetsiz birşeydir üç kızcağızın başına gelenler ve Hindistanda bir kadının tâbi alduğu içtimat şartlar.. Avrupalı - bir muharrir ka- dıin Asyada gezmiş ve bir eser yazmıştır. Eser, bilhassa “Hindistanda kadının mevki- ine,, dairdir. Hemen her memlekette hatta Şark memleketlerinde bile kadın hürriyetini almış veya süratle almaktadır. Fakat Hindistanda- kadın tamamen esir ve hatta erkeğin mülküdür! Kadın, erkeğin o kadar esi- ridir ki, bir Hind dini kaidesi “kadın bekâr kaldığı müd- detçe babasının, evli oldukça kocasının, dul kaldığı zaman da oğullarının malıdır., Şairlerin hasretle andıkları, son zamân gazete muhabirle- rinin ballandıra, ballandıra bahsettikleri Mehrace saray- larının içyüzü pek berbattır. Burada kadın zelil, kıymetsiz ve bir hiçtir. Kadın, bu sa- raylarda hissiz olduğu müd- detçe verem olmaktan kurtu- lur. Fakat hisli bir kadın için bu ylar gözyaşı yeridir. Hindistanda kadının mu- yaffakıyetini ve kıymetini gös- termek üzere üç kız kardeşin, Rada, Mira, Saidanın alınla- rının — karayazısını — nakledi- yoruz: Saida henüz on iki yaşında| ve üç kız kardeşin en büyü- güdür; bu yaşta bir kızın bizim memleketlerde yeri en nihayet ortaokuldur, değil mi? Halbuki Hindistanda bu yaşta bir. kız artık evlilik çağına gelmiş demektir! Mira sekiz yaşındadır. Ve Rada da henüz 6 yaşındadır. Bu üç kız kardeşi babaları bir anda nişanlamıştır. Kızlar nişanlandıklarından haberdar- dırlar, fakat nişanlılarının ne yaşını, ne adım, ne de ne şe- kilde olduğunu bilmezler! Saida talihli imiş; çünkü nikâb günü hayat eşini gör- müştür; bu eşi, çok güzel, dinç ve kuvvetli bir delikan- hdır. Fakat Mira dört sene bekledikten sonra, nikâh ya- şına girdiği vakit, nikâh günü göklerin başına yıkıldığını san- mıştır. Çünkü kocası, hayat ortağı tam... Yetmiş yaşında ve yarı meflüç bir adamdır. Ves. Zifaf gecesi zavallı ve 12 yaşındaki Mira dul kalma- sın mı?, Hindistanda kızlar anne ol: mak ve çocuk yetiştirmek için yetiştirilirler; bir zevce, koca- sına çocuk, hem de erkek çocuk yetiştirmekle mükelleftir. Kız çocuğun kiymeti yok- tur. Bunun sebebi de şudur: Bir koca cennete ancak bir erkek çocuk babası olduktan sonra girebilir!. Sardanın ço- cuğu olmamış ve saadeti her geçen ay yıkılmağa başla- mıştır. Nihayet en küçük kız Ra- danın evlenme sırası gelmiş- tir. Rada şen, şuh ve... Ateş- li bir bebek -çünkü henüz on iki yaşında- dır, Kocasının çok güzel, çok genç ve zevk düş- künü olmasını istemekte iken Bir Hindli tipi hissesine Mira gibi ihtiyar bir koca düşmüştür. Kızcağız, bu ihtiyar adama teslim olmamak istemiş, zifa- fın sekizinci günü akrabasın- | yüksek | dan birine kaçmıştır. Bu ara- hk ihtiyar hastalanmış ve dok- torlar öleceğini bildirmişlerdir. Rada izini kaybetmek - için dostlarından birisine iltica et- miş buradan da umumi ev- lerden birisine girmiş ve rak- kaseliğe başlemıştır. Radanın kacası ruhani ve rütbeye maliktir. Bu sebeple karısının da kendi cesedile birlikte yakılması lâ- zımdır. Herif ölünce, Brahmanlar zavallı Radayı bulmuşlar ve kocasile birlikte yakmak için hazırlığa başlamışlardır. Bu feci halin önüne geç- mek üzere dul hemşiresi'Mira İngiliz — zabıtasına müracaat etmiştir. Fakat zabıta ancak Radacığın küllerini elde ede- bilmiştir. Hurda incir mübayaatı müstahsili sevindirdi Nazillide tren kazası-Kuraklıktan susuzluk başladı-Talebe fazlalığı Aydın, (Hususi) — Bu yıl Aydın Ortaokuluna 200 ta- lebe kabul edilmiş, bu suretle okulun talebe sayısı 650 yi geçmiştir. Okul, üçü birinci, üçü ikinci ve ikisi de üçüncü sınıf olmak üzere sekiz şubeye ayrılmıştır. Her şubede mevcut talebe 80-95 arasındadır. Bir muallimin bu kadar talebeye hakkile —ders — verebileceği mümkün olamıyacağından, ço- cuk velileri yarım gün tedris usulü tatbikini ve bu suretle muallimlerin normal sınıf mey- cudu olan 40 talebeye daha istifadeli ders verebileceklerini ve talebenin de hakkile isti- fade edebileceğini söylüyorlar. Dil bayramı Dil bayramı Aydında çok ilgili geçti. Halkevinde yapılan toplantıya İstiklâl ve Kurultay marşları çalınarak başlandı. Üniversiteli — gençlerimizden Enver Demiray, (Yeni dil cere- yanları) hakkında bir konfe- rans verdi. Bundan sonra öğretmen Hikmet Şölenin Gü- neş-dil teorisi ve Aydın keli- mesinin analizesini gösteren bitabesi okundu. Radyodan Ankaradan verilen konferan- lar, dinlenerek toplantıya son verildi. Halkevi faaliyeti Aydın Halkevi dokuz şube komiteleri dün, Başkan Neşet Akkorun başkanlığında umumi bir toplantı yaparak kış devresi çalışmaları hakkında konuşma- lar yapmışlardır. Halk dersa- neleri şubesi; Hapisane dör- düncü okuma kursunun İkinci- teşrinde açılmasını, alenen ka: rarlaştırmış; -|i 'ce yabancı dil kursile motörlü vasıtalar kullanma kursunu açmak için hazırlıklarına başlamıştır. Ki- tapsaray şubesi, ciltsiz kitap, | dergi ve gazete kolleksiyon- larının ciltlettirilmesi, kitapsa- raya yeni bir dolap ve kitap sehpaları temini için teşebbüse girişmiştir. Diğer şubeler de başlıca faaliyet sahaları üze- sinde tetkikat yapmaktadırlar. Tren kazası Dün Aydından sonra Na- zilliye doğru ilk istasyon olan Umurluda bir dırayaman hâdi- sesi olmuştur. İzmir - Nazilli seferini yapan marşandiz ka- tarının makinesi manevra ya- parken arka tekerleği hattan çıkmış, makinist, katar ve is- tasyon memurlarının gayretile tekrar hatta — konulmuştur. Hiçbir hasar yoktur; Müuğla - Umurlu maçı Umurlu köyü — Gençlerbir- liği futbol takımı, evelki gün hususi bir otobüsle Muğlaya giderek, Muğla bölgesi şam- piyonu Yaylasporla bir maç yapmış, maçı Ümuriulu genç- ler 1-0 kazanmışlardır. Aydında susuzluk Sıcakların sürmesi ve henüz yağmur yağmamasından Ay- dında su sıkıntısı. devam et- mektedir. Belediye evelce al- dığı tedbirle mahallelere nö- betle su vermekte devam et- mektedir. İncirler toplandı Kır bahçelerde incirin ar- kası alınmıştır. Tek tük taban bahçelerde incir kalmıştır. Bu- na rağmen henüz İzmirde in- cirin — yarısının — satılmaması müstahsili çok - sıkmaktadır. İnhisar idaresinin hurda satın alması, hurda incirlerden İz. mir çarşısında satılan natürel mallar kadar eline para geç- mesi müstahsile çok yardım etmiştir.