23 Temmuz 937 Şehirden röporta jlar: Sıcaklarda neler konuşuyorlar? “Denize girebilr.ı;:k ı'çîn, günde- liği oraya sulamak lâzım.., Bu Izmirde hergün kaç kişi denize girer? K hıçindc yuvarlandığımız mü- Tek yaz; inciri, üzümü, pa- UĞ vesaireyi renkleyip ol- Sunlaştırirken, —insan oğlunu &, tepesindeki — saçtan tırna: ha kadar işleyip, dişleyip Uruyor, h Döktüğümüz sırım sırım teri "sSaba kalksak, yalnız İzmir Sİndeki ter sarfiyatının yekünu, hîgd;y_:diğ'mil etin sikletini ,ınağtün gâzete ve mecmuala- apakları ve içi, bize dün- Plâjlarından muhtelif tab- ke ” vermeğe başladı. Beyaz :ğ_"klü dalgalarla kucaklaşan, illerde gülüp koşuşan genç bnup Ve güzel kızlar, bu tab- ,o"_'“ ekseriyetini - teşkil edi- ;qââxün mayo bile, şu kos- dünyanın mevsimlik bir ah “Esi, bir münakaşa mevzuu “kiîâlw' Hangi renkte, hangi &) S© bir mayonun daha gü- “;ıdâhı zarif ve cazibedar ü ğı, harıl haril konuşulu: bina Ti taraftansa, toprağın İay * Maden kuyusunda ter- he ayılan insanların sayısını, "'!_'ırı var, ne de soran.. Yh, Ylatın en eski temel taşı h Süneş bile, asırlarca hü- H"n Sürdüğü halde, böyle bir B Börmemişti: h kumlar üstüne serilmiş, k't. igalara atılmış milyon- %:mn yığını, elbette ki, İz,nd,tf'k birşeydir? Güneş, Eserini, şimdi daha iyi k::iîı başladı. 'dini ondan kurtarabilen, Kİ tebinde dünya harçlığı !q% tkes, durmadan denize şâıkğ Uzak - ağaçlıklardan Ükay SÜstosböceği seslerile ':"lr. bu hayatın tem- tutuyorlar. Fakat, de- * Onu bir de sahilde “Anlayan, kesesinin dibi delik İşıbin ıgü sormalı.. . ba; 'rr:rıenlhnda. 1 Yorlardı: h"h'ılîehk. şöyle bir, denize yaka- açık iki genç K Gek.. '>ı îak"'mııın dibinde du- ğ telini ıslatmıyor mü: K b İr..—ç Para tutar gidip “Çy Kimbilir gUD İ a Sam ya, herhalde Bitmek, girmek ve ek için 30-40 kuruş S Güngi '€eliği oraya sulamalı — Öyle ya! — /Ter » banyosu deha iyil. Hakikaten de hakları vardı: Bir gündeliği buraya feda edemezlerdi. Buna akıl, man- tık ermezdi. Birisi: — Ah -dedi- bıraksalar da şuracıktan atılsak denize.. - Bıraksalar - bile yok; — Canım, çıplak gireriz. - Taşa tutarlar bizi... —Taşa tutacaklarına, birer mayo hediye etsinler de gi- yelim.. Gençler, kahkahalarla gü- lüştüler ve kayboldular: Düşündüm: yaparım mayo Paraları yok, mayoları yok- tu. Hayatın bu kadar çilesini, güneşin ve sıcağın bu kadar marifeti ile beraber hazmede- bilmek için, Eyüb peygamber sabrı lâzımdı. Ve onlar, bu sabra malik olmuşlardı.. Sonra, işi başka cepheden düşündüm: Bu İzmirtde acaba kaç kişi, kaç defa denize girer? Bu sualin cevabı gayet fe- cidir.. Meselâ: — Bu “İzmirde her gece kaç kişi şampanya içer? Diye sorulmuş gibi birşey- dirl.. Burnumuzun — dibinde, iki banyo, bir de İnciraltı vardır. Sahillerden, kendi ban- yolarından denize girenler de malüm. Şu halde geri tarafı ne ya piyor?.. Hiç!.. - Bol bol, terli- yor, bol bol yanıyor, — kıvra- niyor: Canımın sıkıntısı ile, kalk- tim;-Reşadiye deniz: banyosu: ü igittimi” Baktım: ki, yöz' kişi kadar insan var. İzmir nüfusu itibarile yüz kişinin nisbetini düşünmek istedim, ya becere- medim, ya sıkıldım, bir netice alamadım.. Karşıdan bir sandal geçi- yordu. İçinde, Musevi gençler ve erkekler vardı. Eğleniyor: lardı.. Bir şarkı yükseliyordu: Biz Heybeliyede her gece mehtaba çikardik Sandallarimiz neşe — dolar hayde dalâardik Gayri ihtiyari güldüm: Heybeliyi nerede görmüş lerdi, hangi akşam, mehtapta, hangi sandalla ge- zintiye çıkmışlardı?.. Arkasından bir şarkı hangi l Dilenci tuzağı Dün bir arkadaşım refika- sının dilenci tuzağına nasıl düştüğünü anlattı. Enteresan bulduğum için yazıyorum: — Diyebilirim ki, benim eşim, dünyanın en merhametli kadınları arasında, birinci de- gilse bile, ikincidir. Ayda har- candığı bir kaç liranın dörtte üçünü demiyeceğim, fakat mu- hakkak ki yarısını fakir namı altındaki dilenciler alırlar. Be- raberce sokakta yürürken, on- lar köşeden, bucaktan, kar- şımdan görünürler ve bizimki, hemen çantasını açar, verir.. Adeta, bir borcun muayyen taksitini yatırıyormuş g Dün, nünde, onu bir kahvchanenin ö- bekliyordum. İz. mire inecektik. Kahvehanenin merdivenlerinde de, biri ihti- yar, biri uydurma sakat bir ç, biri de çocük olmak zere üç dilenci oturuyordu, Uzaktan, bizimkini görünce, yaşlı adam, en küçüğe: — Sen git, dedi çocuğunuzun — başı kâfil yalnız, için, de, Ve süratle, diğer sözde sa kata hitab etti — Sen de atla, şu köşede karşıla onul.. Allah yetişecek çocukları, gençleri, genç ko- caları benim halime döndür- mesin del! Ve kendisi de merdiven dibine oturdu. Uzaktan, refi- kamın evvelâ çocuğa, sonra ikincisine sadakayı verdiğini gördüm. Sıra, burnumun ucun- da duran ihtiyara gelmişti. Refikam beni görerek güldü: — Tasavvur edemezsin -de- di- verdiğim bir şey değil amma, oncağızlara küçücük birşey hediye ederken ne ka- dar zevk duyuyorum, Tam bu sırada ihtiyar, ba- şını doğrulttu: — Bir sadakal.. Çok değil, küçük bir sadaka.. Siz de ih- tiyar olacaksınız ve, akibeti- nizin ihtiyarlık çağında neler hazırlıyacağını bilemezsiniz.. Ben, cevap vermeğe hazır- lanmıştım ki, refikam ona da beş kuruş sundu ve benim, asık suratımdan bir şeyler ya- pacağımı anlamış koluma girdi: Bırak -dedi- bırak, ha- yat boyunca bu kadarcık ol sun bir yardım yapayım? Dayanamadım: olmalı ki, seni, çoktan peylemiş olacak- lar. Sen gelirken, onlar kö- şeleri tuttular, hatta araların- da direktifler bile verildi. Süt- | lü inek gibi sağıyorlar seni. Refikamın terlediğini gör- | düm. Belki izzeti nefsinde bir acı duymuş, muztarib olmuştu. —Zararı yok! Diye mırıldandı. Ve sonra, yüzüme bakarak ilâve etti: — Keşki hayatta aldanmak- lığımız bundan ibaret olsa.. Çimdik Denize dalâyim mi? Bir baluk alâyim mi? Kendi kendime, dedim, bu olur işte.. Fakat her ne olursa olsun, Musevi - gençler - eğlenmesini biliyorlardı. Ben, zaten denize girmek için gelmemiştim. Dışarıya çık- tım. Önümden süratle bir otomobil geçti. İçinde yazlık kıyafetlerile, âdeta ruha inşi- rah verir gibi açılmış, beş altı | Ternöv ve | — İyi amma -dedim- onlar | ANADOLU a Havacılik âleminde: Büyük denizler afakında hava faciaları Yakarıda ismi geçen tayyare, Amelia Erhart ve arkadaşı Fred Nunanın Okyanus deni- zinde mahvoldukları artık an- laşıldı. Bu suretle bu büyük denizde ölen tayyareciler ara- sına bunlar da katıldı. Amelia Erhart ve arkadaşı Nunan, bu büyük denizin ha- vasında 33 bin kilometre gibi muazzam -bir yol katederek yeni Gineye kadar varmışlar ve anlaşıldığına göre, burada tayyarenin benzini tükendiği için düşerek dalgalar arasında boğulmuşlardır. Büyük bir-fen faciası.; Fakat bu, denizler afakında vukua gelen havacılık — facialarının ilki değildir. 8 Mayıs 1927 de Fransız Nımgeser ile Koli Paris-Nev- york hava ve Atlas seferini yaparlarken Atlas denizinde kaybolmuşlardır. 6 Eylül 1927 de Amerikalı Berdad, Hil ve Payn, - tayya- relerile Amerikadan Ayvrupa kıyılarına yaklaştıkları sırada kazaya uğramışlardır. 7 Eylâl 1927 de Kanadalı iki tayyareci Tuby ve Metkalf, Londra yolunda ölmüşlerdir. 23 Kânunuevel 1927 de Amerikalı Goldsburg, Kehler ve Greyzon Nevyork-Avrupa seferi için canlarını feda et- mişlerdir. 5 Mayıs 1927 de Fransız tayyarecilerinden Sen Romon, Münevres ve Pti Şimali Atlas denizinde kaybolmuştur. 13 Mart 1928 de İngiliz tayyareci Hinslayf ve Mis Ma- kay İngiltere - Nevyork hava seferini yaparken mahvolmuş- lardır. Şarkı söylüyorlardı. Baktım; aşk resmi geçidinde Moris Şövalyenin teganni ettiği par- çayı tekrarlıyorlardı. Otomo- billeri arkalarında kesif bir | toz ve toprak tabakasını savu- | rarak, hızla kayboldu ve ban- | yodan çıkmış, şişman bir ha- | | nım, terli suratına yapışan toz- ları silkerek: | Hay gözünüz kör olsun, | otomobilinizin tekerleği patla- sın da Tanrının güneşinde yol- larda kalın inşaallah. Di , henüz fabrikadan çıkarken 17 Teşrinevel 1928 de İn: giliz tayyareci Mak Doland, | Ternöv ve Büyük Britanya seferini yaparken kaybolmuştur. 19 Ağustos 1929 da İsviç- | reli tayyareci Kaczer ve Lu- zer Lizbon * Nevyörk - hava selerinin kurbanı ölmuşlardır. 22 Teşrinievel 1929da Ame- rikalı tayyareci Diçman Ter- növ - Londra seferinde boğul- muştur. 10 Kânunusani 1931 de Amerikalı tayyareci Mak Lo- | 935 Senesinde düşen Elyıng Fortvss büyük yolcu tayyaresi uçarken ve düştükten sonra Amelia Erhattan ve arkadaşından evel de tanınmış birçok havacılar, dalgalar arasında can verdiler. ren ve Bayan Beril Hart da Bermud ve Avrupa hava sefe- rinde ölmüşlerdir. 8 Ağustos 1931 de Ame- rikalı tayyareci Kramer ve Pa- ket te Birleşik Amerika'Dani- marka hava seferi tecrübesinin kurbanı olmuşlardır. 25 Ağustos 1932 de Ame- rikalı Lik ve Bohson seferinde boğulmuşlardır. 13 Eylül 1933 de Amerikalı tayyareci Ulrih ve Növkamer Atlas denizini geçerlerken bo- ğulmuşlardır. 28 Temmuz 1933 de Alman tayyareci Virhaft Senegal-Bre- zilya hattını açmağa çalışırken ölmüştür. Bunlardaü başka Atlas de- nizi dalgaları arasında Fran- sız tayyarecilerden Pons, Pa- rez, Astelye, Mare, Kolena ve Baryer 10 Şubat 1936 da Alman tayyarecilerden Bilens- teys, Sefler, Konrad ve — Vit- | man 15 Şubat 1936 da, Fran: tayyarecilerden Mernoz, Kruveler ve Lovistali 7 Kânunuevel 1936 da boğulmuşlardır. sız İzmir su şirketi satın alınıyor —- Bayındırlık Bakanlığı, bunun için tetkikat yaptırıyor Nafıa Vekâleti, şimdiye ka- dar memleketteki birçok im- tiyazlı ecnebi şirketlere ait muhtelif tesisatı satın almış ve bunları millileştirmiştir. İmti- yazlı şirketlerin, fazla para kazanmak emelile halka karşı yapageldikleri muhtelif yersiz hareketleri hepimiz biliriz. Kazançtan başka birşey dü- şünmiyen bu şirketler, zamanla hükümet tarafından satın alın- dığı için; memlekette faaliyette bulunan bu gibi şirketler pek az kalmıştır. Ankaradan aldığımız haberlere göre Nafıa Vekâleti, İzmir su şirketini satın almağa karar vermiş ve bunun için tetkikata başlamıştır. İzmir su şirketi, İzmir hal- kının mütemadi - şikâyetlerine sebebiyet veren türlü hareket- lerde bulunmaktadır. Uzayıp giden bu şikâyetle- rin ardı kesilmediği için Ve- kâlet, bu şirketi de satın al- mak kararını vermiş bulun- — Lütfen çeviriniz — Bayındırlı gençler Göclükte Adliye Vekilimiz, Ödemiş ve Bayındır spor- cuları arasında Bayındır, (Hususi) — Gençlerbirliğimizin bando ve spor koluna mensub bir kafile, Ödemişe giderek Gölcükte istirahat eden Adliye Vekilimiz Bay Şükrü Saracoğluna hoşamedide bulunmuştur. Kendilerinin de seyrettiği güzel parçalar çalmıştır. miz, çok alâka ve nezaket göstermiştir. bir ekzersiz maçı yapılmış ve muzıka, Ve gençleri, Vekilimiz bizzat uğur-