Sayfa 4 Tütün tarlalarında: Mahsul az, fakat temiz bale gelmişti? Akrep sok- sun ağzını dedim. I Yahya Kemalin Leylâsı ne ı Karanlıkta tarla içinden ipek böce ğinin yaprak yerken çıkardığı ses- lere benzer çıtırdılar geliyordu Sağda tarlada tütünler küfeye Dün sabaha karşı zilin kes- kin sesiyle yataktan - fırlayı- vermiştim. Gözlerimi oğuşturarak - sa- ate baktım: Dörde geliyor!.. Kapıyı açtığım zaman bi- zim komşu ile karşılaştım. Be- nim vaziyetime gülüyordu. — Haydi be biraderl.. Tütüncülerin ne şekilde ça- lıştıklarını yakından görmek herhalde iyi olacaktı. Bu fır- BİKDİR'KAAk”AŞA) * — Ben de yarın sabah si- zinle geleceğim Dedim. Fakat önce inan- madı. Şaka yapıyörüm sandı ve güldü. Maksadımın ciddi- yetini anlayınca!, — Fakat bir şartla. — Yarın sabah gelip beni evden alacaksın. O gene her zamanki tatlı gülüşü ve manalı bakışı ile sordu: — Fakat bizçok erken gi- deriz. Bilmem ©o zaman... Sözünü kestim: — O zaman.. Yani istedi- ğin zaman kalkarım.. — Olurl.. ..0 Daha gün yeni ağarmış... Tütüncüler hepsi tarlalarına gitmekle meşgul.. Kimi yol- Tanmış, kimi de yollanmakta, Kadri aguya sordum; — Çok erken değil mi? — Geç bile kaldık.. Bu zaman tarlalarda olmamız lâ- zımdı. — Gâliba kabahat bende. Fakat o öyle bir delikanlı ki.. Kendini herkese sevdirmiş, işi iş, gezmeyi gezme bilen bir delikanlı.. Karşısındaki suçlu olsa bile suçu kendi üstüne alır.. — Sende ne kabahat ol- sun.. -dedi- Beygirin bu sa- bah arpayı yemekte nazı tuttu., Yola çıkmıştık.. Bizi taşıyan iki tekerlekli araba takır takır. gidiyordu.. Arabada ben de olduğum halde dört kişi idik. () Rumeli tarafından gelenler bizim ağabey dediğimiz kelimeyi “agu,, olurak kullanıyorlar. —— y —ii — Kaçta döneceğiz? — Eh yedi buçuk sekizde,. — Tarla uzakta mı?. — Yok canım, Kızılçullu- da. Hani şu eski Amerikan kolleji var ya işte onun tam arkası.. Yolumuzun kenarında sıralanan — tütün — tarlalarında çalışmağa başlamışlar bile.. Güneş neredeyse, bir saate varmaz doğacak.. Hesap et- tim, Bir buçuk saatimizi yolda eğlendiğimize ve hazırlandı- ğımıza tutsak tütün kırmak için ancak iki iki buçuk saat kalıyor.. Üç kişiler de.. — Galiba bugün az kıra- caksınız?.. — Sen az olduğumuza bak- ma.. Gene epey iş yaparız.. — Kadri agu, diye sordum, bu sene tütünler nasıl? Di İyidir çok şükür.. Temiz tütün var, — Amma bu yıl geçen yı- la nisbetle havalar kurak git- tiğinden tütünler - gelişemedi; az tütün olacak diyorlar.. — Ziyan yok, az olacak amma, temiz olacak.. Hem de iyi para edecek. Tüccarların hepsi tetikte.. — Aman tütünsüz kalmıya- İrm. Diye gözlerini dört açmış bekleşip duruyorlar.. — Desene sıra şimdi sizde.. Gülerek: — Ne yaparsın, Allah bu yıl da sırayı bize verdi.. * .. Tarlaya varmıştık.. Bir yanımızda eski Ameri- kan kolleji bütün - heybeti ile duruyordu;. Kendi kendime: — Hey gidi hey; diye dü- konur, solda iğne ile Tütünler sergide ANADOLU L Arkadaşımız tütün tarlasında dizilirken - şündüm.. Acaba elin oğulları burayı - kurarlarken — bugünü akıllarına — getirmişler miydi acaba? Geçen yıllara kadar yabancı ellerde yabancı davalara doğ- ru yürüyen bu yer, şimdi öz malımız oldu. Yarından itibaren burada da memleket için faydalı ele- manlar yetiştirilecek.. Ben oraya bakarken arka tarafımdan kulağıma ipek bö- ceğinin yaprak yerken çıkar- dığı hışırtiya benzer — sesler gelmeğe başladı, dönüp bak- tım: Kadri ağular tütün kır: mağa başlamışlar bile.. — Kolay gelsin Hepsi birden cevap verdi- ler: — Eyvallah!.. Elleri ne kadar da çabuk işliyor.. Çat, çut; boyuna kı- rıp, ellerinde biriken tütünleri aralıklarla bırakıp ilerliyorlar.. Aklıma geldi, sordum: — Sizi en çok korkutan şey nedir? Sualimi kavrıyamamış ola- cak ki: — Allahtan başka bizi kim korkatur.. Diye cevap verdi. — Anlatamadım Kadri agu.. Kadri agu doğrulmuş; 8ö- zümnü bekliyordu. — Yani siz tütüncüleri yıl- dıran, tütünlerinizi mahveden en zorlu şey nedir? — Ha.. Şimdi anladım. Dedi. Elile tarlanın orta ye- rinde boş.duran bir yeri gös- tererek şunları da ilâve etti: — İşte bak orada. Gel sana göstereyim.. Eğilerek yerden çiçeği süm- 6 yaşında bir çocuğun HA Ap' Tunce Gazocağı patlayınca yon İİI'a Sarfediyoruz Askerlerimiz, sergerdelerin yuvalarnı te- yüzü ve saçları yandı Dün Çorakkapıda Fettah mahallesinde feci bir kâza ol- muştur. 10 sayılı evde ötürân Mustafa karısı Ayşe, yemek pişirmek Üüzere — gazocağını yakmış ve ateşi fazlalaştırmak için hava vermeğe başlamıştır. Ocak, fazla taâzyika tahammül edemediğinden birdenbire pat- lamış, bu esnada orada bu- lunan altı yaşındaki çocuğu Saminin yüzü ve saçları yan- mıştır. ÂAyşeye birşey olma- mıştir. Kadını dövmüş Birinci Aziziye mahallesinde oturan Tireli Mehmed oğlu Ali, geçimsizlik yüzünden ka: risı Haticeyi yumrukla — döv- Müştür. Çalda Hidro elektrik santralı tetkikleri Çal, ( Hususi ) — Büyük Menderes ve Çalda kurulması takarrür eden Hidro - santralı için, Değirmenderesi veya Ku- yucak kısıkları üzerinde yapı- lacak — barajın etüdü ikmal edilmek üzeredir. Genç mühendislerimizden B. Adnan, her iki kısık etüdle- rinden müsbet neticeler alın- makta olduğunu söylemiştir. Mühendisler, Kuyucak kısığın- da bir hafta daha çalışacak- lar, sonta Geyik kısığının etü- düne başlıyacaklardır. büle benzer bir ot kopardı. Ve bana uzatatak: — ordun mu, bunu -dedi- işte bizi yıldıran budur. Buna “domuzotü, — deriz. — Bunun önüne geçmenin imkânı yok- tur.. Tütünleri kürütüp atar.. Bana uzattığı bu domuz otuna baktım: — Kendisi pek güzel... Fa: kat yaptığı iş pek kötü. Kadri agu yüzüme bakarak: — Bazi kimseler de bü öta benziyor değil mi... Diye ilâve etti. Biz böyle konuşup dürür- ken tarlanın alt yanında bir patırti kopuverdi; insan ba- ğgırmaları, sövüp saymalar. Ben telâşa düşmüştüm: Ne o, birşey mi oluyor?. Ne bu kıyamet. Haydi koşalım bakalım. Birisine bir felâket mi geldi ne oldu? Diye yollanacağım sırada Kadri agu kolumdan yakaladı ve gülerek: — ÖOnlar altyanımızda tü- tün kıran mangolardır. — Mango dediğin de ne? — Çingenelere mango de- riz biz., Onlara bakma sen.. Birden parlar, birden söner- ler. Dur bak sırası gelmişken sana anlatayım: Bir çingene köyünden geçiyorduk. Tesa- düfen dövüşmekte olan iki çingene çocuğuna - rasgeldik. Derken iş büyüdü, çocukların tarafı olanlar da - kapıştılar.. Biribirlerinin saçlarını, başla- rını yolmağa başladilâar. Kimi- nin kafası yarıldı, kiminin gö- zü.. Karakola giderlerken ön- lerini kestiler. Çok geçmedi. Demin biri- birinin amansız düşmanı olan iki parti barışmış, ellerine ge- çirdikleri palas (eskimiş demek) bir defle. göbek atarak eğlen: tiye başladılar. Böyledir bu çingene milleti.. ? Temmuaz 927 Dersimde ,vızı'xet li ıslahatına 3 mil- mizliyorlar. Şeyh Rıza sıkıştırıldı İstanbul, | (Hususi) — Elâ- zizden gelen haberlere göre, Dersim harekâtı sön safhâya girmiştir. Kahraman — askerle- rimiz Kutüderesini tamamen tutmuş ve muhasara - hattını daraltarak, sön nefesini ver- mek üzere bulunan sergerder- leri dar bir sahada - sıkıştır- mıştır. Şeyh Rıza da burada sikiş- mış bulunduğundan firar ça- releri âramakta, genç — karısı Beşi de onu buradan kaçır- mak için uğraşmaktadır İstanbul, 1 (Hususi) — Hü- kümetimizin, Dersim havi sinde başladığı büyük işler, süratle ilerlemektedir. Kâlkınma ve umran pro- gramının başında, büyük yollar, köprüler, okullar ve hâstane- ler bulunmaktadır. Hükümet, bu havalide baş- ladığı büyük işlern bir an evel ikmali için busene bütçesin- den üç milyon lira sarfede- cektir. Şeyh Rıza ve tevabiine uy- miyan — halka şefkatle mua: | mele edilmesi ve ancak ma- | sum ahaliyi iğfal eden serger- derlerin cezalandırılması için - İlâzimgelenlere emir verilmiştir. ae ŞA SN SD N İngiltereye hücum B. Mussolininin gazetesi gönüllüleriçin ne yaziyor Milâno, 1 (Radyo) — (Po- polo Ditalya) gazetesi; ( Lön- dra ve gönüllüler ) başlığı al- tında yazdığı bir başmakalede; İngilterenin, ne sebebten do- Tayı ecnebi gönüllülerin İspan- yadan çekilmesini istediğini ve niçin bütün enrjisini bu nok- tada sarfetmekte olduğunu so- rüyör ve sönra diyor ki: *“1936 senesi Ağustosunda, İspanya işlerine müdahale edil- memesi ve bunun için bir ko- mite teşkil edilmesi İngiltere Sen bakma onlara. Hakikaten de öyle çıktı. Çok geçmedi. O yandan de- min: — Ahlar, vahlar.. Gelirken şimdi de türküler geliyordu. Eminem, Eminem çakır Emi- nem, Gözlerinin altı çukur Eminem. Uzaktan, çatlak, berbad bir ses de, Bir şarkıyı âynen şu şekilde söylüyordu:* Gece belâyı, ayın on dördü Soyundu tenhadada yıkanır: ken gördü. Kız saçlarını kim ördü Ördüyse annem ördü Ay karanlık kim gördü. Dayanamadım, derhal ku- laklarımı tıkadım: — Amman -dedim- Yahya Kemal duymalı bunu.. Ve, o güzelim şiiri bu hale koyan ağzı: akrep sokmasını Allahtan diledim. Malüm ya, tütün tarlalarında akrep de boldur. Bir tarlada uzaktan uzağa: — Yandım Allah! Feryadı duyulursa ya akrep bir kadını ısirmiştir, yahud da bir kiz kaçırıyorlar, demektir. “ .. Eve dönmüştük. Çoluk çocuk gelen tütünle- rin başına üşüşüverdiler. Tıpkı leylekler yüvaya dönünce yav- rüların yaptıkları gibi.. H sinin eliı)ı'd: 30:40 şııntîııı ıııuî luğunda birer iğne, toplandı- ı:'İı dizmeğe bs.dılı? Bu çocuklar da Kadri aguyu çok severler. Kadri aguya teşekkür ede- :Iek yanından ayrılırken takıl- hm: — Bu gündelikçilerinin yey- miyesi ne?.. — Masal -dedi- onlâr bana yardım eder, ben de onlara masal söylerim. Fethi Y. Eralp ve Fransa tarafından - teklif edildiğinde, Almanya ve İtalyâ bu teklifi muvafık bulmuşlar ve her iki tarafa, silâh, (5: nüllü ve iane gönderilmemesi lüzumunu — ileri — sürmüşlerdi. © zaman İngiltere ve Fransar Almanya ve İtalyanın bu fik” rine iştirak etmemişler, $" lâh ve para göndermek istir yenlere mani olımıyıcıldırl"l bildirmişlerdi. Aradan az bir müddet geç! ve ademi müdahale kot teşkil &dildi. Fakat, buna men Rüsya, mütemadiyet lâh, mühimmat ve asker göl dermek suretile Cumhuriyet$' İspanyayı takviye etti. Halefi İspanyada bulunan Rus nüllüleri elli bin kişidir. Bu vaziyet karşısında, İtalyâ ile Almanyanın eli bağlı balde kalmalarına imkân yof tu. Çünkü ademi müdahâ sistemi, manasız bir İâf mündeydi. Şimdi - görüyörüz - ki, | sene sonra İtalya ve Al taralından ileri sürülüp te giltere ve Fransa- için kabili kabul görünen t ler, Eondradan ; teblif ;:r" tor. - Ve, gönüllülerin Zvel g:rixnçekilmcleıi “:g ediliyor. Halbuki İtalya ve ” bir İ manyadan ihtilâlci İspanyt? giden gömleklilerin m Tarla yirmi beş bin kişiden değildir. ge Bu kadar bir kuwetinü’* cüdiyetile ademi mevcül v İspanyanın mukadderatıfif sir edemez. Lâkin buna men, gönüllülerin meleriîe imkân yog:- İtalya, bu adamları geri # racak vaziyette değildir. sen bu adamlar, İspanyâ raklarına ayak bastıkları $' den itibaren İtalyanın den çıkımglırdırı. j Binaenaleyh, İtalyan g90 5 lerini İspanyadan uııi% cak, faşist İspanyanın j dir. Onlâr, o günü'i ciyeekludır ondîudi' j etmek için gitmişi Yü elt Makale muharriri; lığ:j nih, ademi müdahale wj' bine riayetkâr kalmak M’ ği takdirde evvelâ RY9Z nasihat vermesi lâzımgel Vp İleı:î ıı'ıdi.il:telnel ıılm"v eyi şu cümlelerle İ tedir. W., *Söz, bundan sonra tikal etmiş bulunuyor: (Lenin) in rüyası, tahakkuk- etmiyecektir-» —