f 10/11937 L e ; MAHKEMELERDE M%mâstumuz Yunan Kralı baharda Ankarada Ata- _Mı a Adeseme çarpanlar - Velâ Türkç ezan okudum ve şid ne î Arab'ça salâ okuyan Ra- dedi? diğinden maznunu salıverdi k Kllşıduı kazasının Belevi töyünde Arapça ezan ve selâ akla ve halkın dini his- hnı tahrik etmekle maznun fid Laba'nın muhakemesine #lün şehrimiz Ağırceza mahke- _Sınde başlanmıştır. Hakkın- İ istintak kararnamesi okun- “lltııı sonra maznun Raşid p edilmiş ve vak'a hak- hda şu sözleri söylemiştir: —| — Ezanın Türkçe okunaca- lım bılıyovdıım. fakat salâ oku- için böyle bir kayt bu- ı“ldlığunıı bilmiyordum. Yatsı Zamanı minareye çıkarak ev- 'onıı Arapça bir satırlık bir tümleyi okuyarak salâ verdim. Slh nın da Türkçe okunacağı hakkında bir kayt bulundu- Bunü bilmiyordum. Bilseydim bit böyle bir şey yapmaz- Sim. Bunda hiç bir kasdım M:ıur Halkı hükümet aley- line teşvik veya halkın dini ! sene işe hislerini tahrik gibi en küçük bir şey bile düşünmedim. Kü- çük menderes bataklıklarının temizlenmesi ve Cellâd gölünün kurutulması işlerinde makinist olarak çalışıyordum. Hocalıkla hiç bir alâkam yoktur. Mahkemece, maznunun bu sözleri nazarıdikkate alınmış ve müddeiumumiye mütaleası sorulmuştur. İddia makamını işgal eden müddeiumumi mu- avini Şevki Suner, vak'ada kasd olmadığına göre maz- nunun muhakemesinin gayri amevkuf olarak devamını iste- miş, mahkeme heyeti bu di- leği kabul - etmiştir. Salânın Arapça okunmaması bakkında bir karar olup olmadığının vi- lâyetten sorulmasına karar ve- rilerek muhakemenin devamı başka bir güne bırakılmıştır. Mahkeme - kararı ile maznun Rışıd serbest bırakılmıştır. ' | Satış kooperatıflerı bu başlıyor Tariş üzüm kurumunun bu yeni şkilâta devredilmesi muhtemel İktısad Vekâleti, bu yıl mem- e satış kooperatifleri teş- tili hakkındaki kanunun tatbi- kine başlıyacaktır. Bunun için zırlıklara — başlanmıştır. Ve- âlet, satış kooperatifi teşki- tını teenni ile vücuda geti- Tecek ve zamanla — ihracat iş- tri bu kooperatiflere geçe- tektir. Haber aldığımıza göre - ilk | olarak İzmir'de teşkil edilecek Olan satış kooperatifi, kredi kooperatifi ortaklarının üzüm istihsalâtından yüzde (20) sini alacak ve ihraç edecektir. Bığcılırı. satış kooperatifine gönderecekleri üzümlerin yüzde 80 nisbetinde parası derhal verilecek ve yüzde (20) si sa- tıştan sonra tediye edilecektir. Müstahsillere — derhal tediye edilecek para, üzümlerin piya- sadaki satış kıymeti üzerinden olacaktır. İhracat kooperatifi için şimdiden hazırlıklara baş- r. Gene duyduğumuza göre ş kooperatifi, dış piyasa- larda iyi işler yapmıya başla- İngiltere - Akdeniz itilâfı tebliğ edildi mış olan Tariş üzüm kurumu- nun, satış teşkilâtından istifade edecektir. Tariş üzüm kurumu teşki- lâtının satış kooperatifine dev- redileceğinden de - bahsolun- maktadır. Amerika'da Otomobil amelesi grevi Londra, 9 (Radyo) — Ame- rikada otomobil amelesinin grevi genişlemektedir. Ford da dahil olduğu halde halde beş fabrika amelesi daha grevcile- re iltihak etmişlerdir. Fransa'da Amele harekâti devamda Lil, 9 (Hususi) — Lil şehri ve civarı kimya endüstrisi pat- ron ve ameleleri, yevmiyelerin arttırılması hususunda anlaş- mışlardır. Yunanistan'a İtalya Atina, 9 (Hususi) — İngil- tere - İtalya Akdeniz itilâfna- mesinin metni Yunan hükü- metine tebliğ edilmiştir. Fırtına Ali Fi 53 ü Hakikaten, neredeydi?.. Hafifce gülümser gibi oldu mırıldandı, ytana pabuçlarını ters giy- diren yezit! Şimdi kim bilir nerelerde? ğ pandeli, şüphesiz çok temıb:lı, zeki, tilki kadar ve kendisine karşı olan aşkı yüzünden b:îok istırap r adamdı "m;: Pandeli'nin - kalbin. 4 aşkın hâlâ ve hâlü sön- in e mndı. Esasen şemiden kaçırtan şey de | Pandeli acaba Büyük Korsan Romanı Yazan: M. han, Faik ınıuddın gene bu aşktı: Ona karşı çok ağır, çok insafsız - davranmıştı. Şimdi içinde, bir. vicdan sızısı, bir nedamet duyar gibi idi: O da nihayet bir ınıundı, bir kalb taşıyordu. Halbuki, köpeğe bile reva görülmiyecek bir hakaretle karşılanmıştı. Pandeli'nin köpeğe benzi- yen ciheti, aşkındaki bağlılık ve sadakatinden başka hiç bir şey değildi. Pandeli cesurdu. Pandeli zaman-zaman o kadar kahra- oluyordu ki, babası bile; Televizyon Televizyonun, istikbalde ha- £ ahkeme, hâdısede kasd g'orme- zırladığı mühim sürprizler, şim- diden herkesin fikrini - işgâle başladı. Televizyonun ilk tecrü- besinde alınan netice, bir skan- dal mahiyetini arzetmişti. Öyle tahmin edilir. ki, televizyon daha inkişaf ettiği ve umumi- leştiği zamanlar, dünyanın dört köşesi, kahkahalar, feryatlar, naralarla inliyecek, kavgalar olacak, boşanmalar çoğalacak, bulâsa televizyon yüzünden insan oğlunun başına bir sürü gâile çıkacaktır. İlk tecrübelerde genç, gü- zel bir artistin, bir operada teganni ettiği sırada, televiz- yon da neşriyatına başlamıştır. Kadının üstünde ince, beyaz bir tül varmış.. Televizyon istasyonu bittabi bu iş için çok kuvvetli bir şua kullanmaktadır. Fakat kendi evlerinde, ma- kine başında bulunanlar kar- şılarında bir de ne görsünler: Çınlçıplak bir kadın hem dans ediyor, hem de teganni.. Evet, çırılçıplak, Havva ana- mızın toprak yüzüne indiği dakikadaki gibi çırılçıplak... Bittabi genç erkekler, bu güzel manzaradan hoşlanmış- lar, fakat, ihtiyarlar, kıskanç kadınlar, çirkin vücutlu kadın- lar başlamışlar feryada: — Bu ne rezalettir? Tele- vizyon müessesesi, faaliyete geçtiğinin ilk günlerinde ah- lâka mugayir neşriyat yap- makta ulanmıyor mu? Bu ne terbiyesizlik, ne kepazeliktir? Uzatmıyayım: Büyük bir skandal, bir de- di-kodu almış, yürümüş.. Mü- essese bundan haberdar olunca, hayrete düşmüş. Çünkü artist çıplak değildi ve tüle sanl- mıiştı.. Yapılan tetkikat netice- sinde anlaşılmış ki, şuaım küv- veti ile kadın çırılçıplak bir şekilde gözüküyormuş.. Tıpkı, rontken lurşısınrlı insanın bar- saklarının, midesinin, ciğerinin gözükmesi gibi.. Bunu müteakip, derhal ar- tistlere şuaın nüfuz edemiye- ceği, yani vücudunun çırılçıp- lak gözükmesine mani olacak şekilde elbiseler giydirmeğe başlamışlar.. Her ne olursa - olsun, tele- vizyon, yakın bir istikbalde umumi bir şekil alınca, sey- reyle sen gümbürtüyü.. Radyolarda bazı kadın spi- kerler vardır. Bazen de bir muzik heyeti çalar veyahud operadan nakil suretile neş» — Pandeli'nin şu halinden ara sıra ben de korkuyorum, Demekten kendini alamı- yordu.. Mariya, — Fakat - diye kekeledi - Yüzü çirkin, gözü de şaşı. Ve bu hali insana iğrençlik ve- riyor.. Bir aralık; — Her ne olursa olsun - diye ilâve etti - Böyle kah- raman ve bize sadakat gös- termiş bir gemiciyi bu kadar hırpalamamalı, onun izzeti nef- sini düşünmelidim.. Pandeli şimdi yanımda olsaydı, ondan kimbilir ne kadar istifade ede- cektim! Bir emrimle, ölüme bile atılabilirdi. Aşkın kudreti ile her şeyi yapabilirdi.. Fakat ıonundı dı heııdcn gene aşk nsız bir üyecekti. İm tyecekti. İmkâ ı türkü ziyaret edecektir —Başı Tinci sayfada— Antakya'da: Fransız'lar, daha önceden ilân etmişlerdil. , 9 (Hususi) — Müşa- ancak'a geldiği saman, polis'ler, güzergâhtaki —bütün kah- vehaneleri kapatmışlardı. Bir Tör- kün bile heyetle temasa gelmesine müni olunuyordu. İstihbarat dairesi, bor türlü tezahüralın menedildiğini bilümum anatıra bildirmişti. Hatay'lılar, ipekten bir bayrak hazırlamışlardır. Cemiyetin açılması için farsat — beklenmektedir. Son günlerde, Fransız'lar halka mülâ- yim davranmağa — ve derriyeleri azaltmağa başlamışlardır. Bununla beraber şiddetli tedbirler alınmak- tadır, Bitaraflık nerede? Hoaleb, 9 (Hususi) — Müşahid- ler İskenderun'dan avdet ederken Reyhan'da durmamışlardır. Halk, bundan — çok mütcessir olmuş ve istiklâl istediklerini anlatan telgraf- lar çekmişlerdir. Müşahidler Kırıkhan'a geldik- leri zaman, kendilerine Fransız EZREUMETOLUL DT SAD riyat yapılır. Bu arada, insa- nin kulağına gayet güzel, gi- cıklayıcı bir kadın sesi akse- der.. Ve dinliyen insan, gayri ihtiyari, bu sesin tahtı tesi- rinde kalır, hayalât içine dü- şer.. Televizyon, o sesin sahi- besini de artık bize göstere- cektir. Onu şöyle istediğiniz tipte, sarışın, kumral, esmer, uzun veya orta boylu, zayif veya — etine dolgun olarak tahayyül ederken; bakmışsınız ki kart, ağzıtakma dişlerle dolu, mendebur birşey.. Gayri ihti- yari; — Tüh Allah kahretsin, diyeceksiniz ve istasyonu de- | giştireceksiniz.. Gene bakmış- sınız ki, karşınızda nefis, yarı çıplak bir artist hem söylüyor, hem öynuüyor. Yanıbaşınızda da refikanız Derken - efendim, şöyle gözucile artistin baca- ğına - kalçalarına, goğuılcrme oturmuş.. nizi çekib göğüs geçirmişsiniz. Ensenizde bir tokat ve ka- mnızın feryadı: — Seni hain seni.. Sen be- nim gözümün önünde bile bana ihanet edersen ya dışa: rıda neler yapmazsın.. — Canım, karıcığım, dur sinirlenme, bu marifet tâ Va- şington'da, Londra'da atlayıp sıçrayor. Etme eyleme! Bunu müteakib ağlamalar, hıçkırmalar, sinir buhranları! İşte televizyonun müstakbel cilvelerinden bir sahnel Çimdik Hayır, hayır, gök kubbenin altında ikimiz Âdem ile Havva gibi kalsak, ben onu sevemem, onun olamam.. Çünkü karşımda bir başka- sı var. Ve öyle bir başkası ki, ayai zamanda düşmanım.. Peki, farzedelim ki, Fırtına Ali'yi ele geçirdim. Sonra ne yapacağım? Hakikaten, bazen içimden şahlanan arzuları tat- bik edebilecek miyim? Ya beni sevmezse?. Ya bu Andon reisin büyüleri, tılısım- ları, aşk eksirleri para etmez- se?. O takdirde onu öldürüb alacağım. Fakat kalbimi ne yapacağım, kendimi nasıl te- solli edeceğim? Onun “nişanlısını — ortadan kaldırmak dâ ©o kadar kolay olabilecek mi? Hem de zavallı bir kızl. Ha- bir iltifat buyurmuş veya içi- | milie kumandanı refakat etmekte idi. Heyeti Antakya belediye reiki nin adamı olan Kırıkhan belediye reisi karşılamıştır. Jandarmalar bu- rada da Türk halkının heyete mü- racaatine imkân vermemişlerdir. Fransız'ların sevkiyatı: Hama, 9 (Hususi) — Müşahid heyetin sadece mandater memurlar ve mahalli kükümet erkânile te- mas için sıkı tedbirler alınmış ol- masına rağmen, balk tezahürlerde bulunmaktadır. Müsellâh kuvvetler fanliyete geçmiş bulunmaktadır. Bu ayın üçünde Antakya'ya yeniden küvvetli — bir jandarma müfrezesi gönderilmiştir. Fransa'dan Bunu Bekliyebilirdik? Hama, 9 ( Huşusi ) — Fransız bükümeti, müşahidlerin Sancak'a muvasalatları akabinde - gönderdiği kuvvetleri geri çekeceğine dair söz vermiş olmasına rağmen bu sözüdü tutmamışlır. Bundan başka yeni küvvetler de — gönderilmiş, birkaç 'Türk bilâsebep cezalandırılmıştır. Bayrak hazırlıkları: Antakya, 9 (Hususij) — Bura- da halk hevecan içindedir. Herkes birer Hatay bayrağı hazırlamış bu- lunmaktadır. Londra, 9 | Radyo | — İstan- bul'dan alınan — haberlere — göre Fransa'nın son tarzı hareketi Tür kiye'de memnoniyetle karşılanmıştır. İstanbul, 9 (Hususi muhabiri- mizden) — Paris'ten bildiriliyor: Sancak bakkındaki teklifimiz, Fransa umumi ef kârında büyük ehemmiyetle karşılanmaktadır.Fran: sa başbakanı NL Leon Blum, bu mes'ele hakkındaki tekli vat tedkike başlamıştır. teklifimizi bizzat tedkik etmesi, | iyi karşılanmıştır. İatanbul, 9 Husust — muhabiri- mizden) — Berlin radyosu bildi- riyor : İngiliz efkârı umumiyesi, San- cak lesinin harlsız ve dostça hallini istemektedir. İstanbul, 9 JHlusust —muhabiri- mizden) — Cumhbur reisimiz Ata. türk, bugün saat 16 da — hususi trenle Ankara'dan İstanbul'a hare- ket etmiştir. İstanbul, 9 (Husust — muhabiri- mizden) — Atina'dan bildiriliyor: Yunan kralı Sa Majeste — Jorj, Cumhur reisimiz Atatürk'e mülâki olmak üzere İlkbaharda İstanbul'a gelecek ve Ankara'yı ziyaret ede- eektir. Yunan kralınım bu seyaha- tine siyasi mahfellerde büyük bir ebemmiyet atfedilmektedir. Paris, 19 (Radyo) — Ankara- dan haber veriliyor: Vekiller heyeti, — Atatürk'ün başkaulığında toplanmıştır. Toplan. tda, Fransa'nın Sancak hakkında olub Türkiye'nin Paris elçisi Suad Dayaz taralından gönderilen yeni teklifler tedkik edilmiştir. Fransa Hariciye nazırı Müsyü İvon Dolbos'un muavini — Müsyü Piyer Viyetto Türkiye'nin müsald bir. cevab . vereceğini ümid ediyo- ruz. O takdirde Sancak — mes'elesi- nin uluslar sosyetesi konseyinin 21 yatla mes'ud olmağa lâyik bir kız! Fakat ben de ayni saadete lzyıl: değil miyim?.. Fakat Ze- liha'yı öldürdüğümüz duyulur- sa, Fırtına Ali'nin bana karşı sevgi yerine nefret ve kin gös- termiyeceğini kim temin ede- bilir? Mariya içini çekti. İşler çok karışıktı. Kendisinde bol bol cesaret ve irade vardı. Fakat şu dakikada daha iyi bir mu- hakeme, daha iyi bir gönül ve kafa selâmeti de lâzımdı. — Of -Diye inledi> Of, nedir bu zorluklar, nedir bu bir yıîın engeller?. Ne olurdu, © da beni sevmiş olsaydı. ve saadetimi, böyle gizli, kapaklı, kanlı, tuzaklı yollardan değil, doğrudan doğruya kollarımı açarak temin edebilseydim.. Adedin kıymeti Riyaziyatta, bir, ikiden dai. ma azdır; tabii dört te üçten büyüktür. Ve daha - fazla bir kıymettir! Şeklinde bir kaide vardır. Fakat... Adedin fazlalığının beş para kıymet ifade etme- diğini - Riyaziyatın kabul et- memesine rağmen - bazı hâ- diseler isbat etmektedir! Arz üzerinde nüfus en fazla olan devlet Çin devletidir; Tam 420 milyon nüfusu vardır; Yani bütün Arz püfusunun dörtte birisine maliktir. Fakat son zamanlarda nüfusu 120 — mil- yona baliğ Şolan Japonya'ya iki defa mağlüb olmuştur. Ve Japonya, bugün Çin'e karşı hâkim vaziyettedir. Çin'den sonra en fazla nü- fusa malik olan devlet İngil- tere imparatorluğudur; Bu im- parator luk takriben 33,250,000 kilometre murabbar genişliğe ve 400 milyon nüfusa malik- tir. Fakat bu hükümet cihana hâkimdirl. Çin'i hesaptan çıkarırsak Rusya'nın 175, Birleşik Ame- rika'nın 140, Fransa'nın müs- temlekelerile birlikte 110 mil- yon nüfusu vardır. Bu devlet: lerin her biri tek başına 420 milyonluk Çin ile harbedecek ve Çin'i mağlüb edecek kabi- liyete maliktirler, Demek oluyor ki devletler N manzumesihde adedin kıymeti ikinci derecede kalmaktadır. Kemiyetten ziyade keyliyet lâ: zımdır. Ve düşünülürse, 400 milyonluk İngiltere imparator- luğunda hâkim unsur, İngiliz- ler sadece 40'milyon kişiden ibarettir. 64 milyon İtalya, 10 milyonluk ayağı kundura gör- memiş bir milleti, en mütekâ- mil silâhlarla 9 milyar Liret sarfile ancak susturabildi; İn- giliz'ler, muazzam müstemle- kelerini enaz masraf ve enaz kuvvetle fakat kabiliyetleri sa- yesinde temin edebilmişlerdir. işte, Faşistlerin hoşuna git- miyeck bir hakikat daha! F. Benlioğlu İkincikâaun içtimamıda müzakere edilmesine muvalakat edecektir. Ankara, 9 (ALA) — Reisicum- hur Atatörk bu akşam İstanbul'a hareket buyurmuşlardır. Merasim yapılmaması mukar- rer olmasına rağmen — istasyonda vekillerden meb'uslardan ve halk: tan mürcrekkep büyük bir kalaba: lık kevdilerini teşyi etmiştir. Başbakan İsmet İnönü ile Da: biliye ve Hariciye vekillerile genel kurmay başkanı Maveşal - Çakmak ayni trenle Gazi istasyonuna kadar büyük önderi uğurlaanşlardır. Onunla, enginlerde bir geminin güvertesinde, yıldızların —ışığı sulara nur gibi yağarken baş- başa kalabilseydim.. Mariya fazla devam edeme- di. İçi sıkılıyordu. Yerinden fırladı ve güverteye çıktı. Ar- tık akşam oluyor ve Akdeni- zin ufuklarında güneş, kızıl bir dünya yaratarak kırmızı bulutların göğsüne takılarak, ağır ağır sönüyordu. Uzaklara baktı.. Mavi göz- lerinin içi de bu grub gibi yanmış, tutuşmuştu. Tayfalar, bazıları -temizlik yapıyor, iki tanesi yemek pi- şiriyor ve bir tanesi de elleri cebinde, ufukları seyrediyordu. Bu tayfa, genç, sarışın, uzun boylu ve güzel bir gençti. 4 ş — Sonu. var — z