.23- Fırtına Alğq Büyük Korsan Romanı Yazan: M. Ayhan, Faik Şemseddin Isman reis, fevkalbeşer bir mahlüku andırtyordu. — Fakat sen, o gemide ne 'ordun? — Ne mi”arıyordum; orada Şıyordum. - Anlamadım. — Evet, o geminin lıyfılı landım ve Osman reisin hi gördüm. Onunla konuş- W Ona acıdım ve teselli dim. Davud reis büyük bir heye- İla bağırdı: 5 Kızımız sağ demek?. » Sağ tabii.. — Kaptanınızın adı ne? — Panayot korsan!. - Tanıdım keratayı, tam- » Fakat yanlış kapu çal- lnı ona göstereci Neti- i anlat bzıkılııı z — Netice şu, reis; kız Ba- iyalvardı. Babasına haber Maklığimi istedi. Ben de tTim, - Kaptanınızın fikri ne idi, “ne yapmak istiyordu? b Satmak, esir olarak bir F satmak. — Vay alçak herif, veyl. l barklı mı bu namussuz? laşı Pandeli'nin rengi de- . Mariya gözlerinin önüne İL İçi, kin ve intikamla t)'ord O hakareli unuta- İ . - Karısı çoktan ölmüş. Fa- genç ve gayet dilber bir var. Onun kalbine hançer ak için, ayni oyunla ken- re mukabele etmeli.. — Orası sonra düşünülecek ! Şimdi yürü bakalım, Os- 1 reise gidelim.. Zaten de yakındır. 'sman reisin evi, denize &n gayet güzel bir evdi. A tarafında Zeliha'nın ken- ilile hazırlanmış, çiçeklerle 1 bir bahçesi vardı, Ev, A ziyade kale ile konak anda bir tipti. Kapıyı çal- r. İhtiyar bir kadın gözüktü. - Reis içeride mi Hanife A, - İçeride Davud reis. > Yanında kimse yok de- ni?. - Yok.. - Pandeli, sen biraz bekle. evvelâ vaziyeti anlatayım. kü zavallı adam çok mü- sir ve asabi. Senin o ge- »a olduğunu duyunca belki hir şey yapmıya kalkar. avud reis içeriye girdi. deli etrafına bakıyordu. n geçen bir iki kişi dur- kendisini tetkik etmişlerdi. jardan birinin köşede dur- CTTATASTEEN T NN B ANADOLU Günlük siyasal gazete Sahip ve başyazgani laydar Rüşdü ÖKTEM ümi neşriyat ve yazı işleri Ürü: Hamdi Nüzhet Çançar *hanesi: ıııı İkinci neyıeı sokağı Halk partisi binası içinde graf: İzmir — ANADOLU 'Om: 2776 -Posta kutusu 405 ABONE ŞERAİTİ f 1200, altı aylığı 700, üç aylığı 500 karuştur ne: memleketler için senelik aböne ücreti 27 liradır Her y'nlo 5 kuruştur l'—'tlllı ııüıhılu 25 lıınmıır duğunu ve öradan tarassuda başlaâdığını da hissetti: —Bu Türk'ler olur şey değil, Diye mırıldandı. Biraz sonra Davud reis gözüktü: — Pandeli, gel, ağa bekli- yör senil Osman reis, denize bakan ve zengin bir Şark odasının ortasında, ayakta duruyordu. Sırtında ağır lâcivett çuhadan bir elbise, belinde, kenarın- dan gümüş saplı haüçer gö- züken kırmızı, siyahlı bir ku- şak, ayaklarında tozluk vardı. Pandeli girer girmez ona baktı: — Kızı, tıpkı babasına ben- ziyor. Diye mırıldandı. Bu adam, ağarmış saçlarına ve sakalına râğmen bir mermer heykel gibi gözüküyordu. Pandeli onu elini göğsüne götürerek, bir müslüman gibi selâmladı. Osman reis, hafif bir baş işa- reti ile mukabele etti. Sonra boğuk, fakat derinden gelen bir sesle; — Yaklaş - dedi - buyur, otur ve anlat! Pandeli bir mindere oturdu. Davud reis, her üçüne birer çubuk yaktı. Osman reis, çok muzlarib görünüyordu. Uyku: suzluktan kızarmış gözle n ., yavaş - yavaş lodosa çeviren denize dikerek başını salladı, Kdişlerini gıcırdattı. Sonra bir- | denbire Pandeh)e baktı: — Söyle ey Rumi, kızımı nasıl gördün, sana ne dedi, © gemide onu nasıl bıraktın? Pandeli söze nasıl başlıya- cağını bilemiyordu. Karşısında, kızını kaybetmekten mütevellit acı ile kalbi parçalanmış bir insandan ziyade, şimdiye ka- dar hiç görmediği kıratta, kö- pürmiye âmade, çelikleri avu- cunda parçalıyacak bir fev- kalbeşer mahlük görüyor gibi idi.. Osman reis, onun tereddü- dünü sezmişti. — Dur ben sorayım, sen cevab ver! Kızım sağ değil mi? — Sağ, reis! — Maksadı öldürmek mi, satmak mı? Yoksa sen... Biraz durdu. — Pazarlığa mı geldin?. Kızımı bana iade için benden para istiyeceks'niz, şunu söy- liyeyim ki... Pandeli, onun gözlerinden iki kıvıleaim çıkar. gibi oldu- ğunu gördü. — Hayır reis, hayır, yan- lışsın... Ben buraya, sırf kızı- pızın yalvarması üzerine gel- İ| dim. Panayot kaptan, bu de- nizlerde dolaşan korkunç bir heriftir, fakat ayni zamanda korsanlığın yüz karasıdır, alla- hın belâsıdır. Beni de hayat ve tesadüf, o herifin gemisine attı ve senelerdenberi, onun sağ eli gibi çalıştım. — Sonu var — Muhasip arayanlar Usulü muhasebeye tamamile vakıfl, münevver ve muktedir bir genç, ticarethanelerde mü- sait şartlarla ve kendi mesai saatleri haricinde çalışmak is- tiyor. Böyle bir zattan istifa- de etmek enlerin Yazı iş- leği müdürlüğümüze müraca- atleri. Eski günler Bundan kırk sene kadar evel, Ramâzat ayinin öğle vaktinde, bir bektaşi ııyhı İstanbul kapılarıtıdat içeriye girmiş, şehri bir müddet do- laşmış ve akşam vaktine doğru, mideciğini doyuracak bir kapı bulmak için düşünmeğe baş- lamış. Bektaşilik tarikatı dilen- ciliği yasak ettiği için, kim- seye derdini açamıyormuş. Dö- ne dolaşa Cağaloğlunda İran sefarethanesine kadar gelmiş ve kapıdaki İran'lı kavasa — Evlâd -Demiş- ben - İs- tanbul'â yeni geldim. Tanıdık kimsetü de yok. Bana, şöyle akşam iftarı yapabileceğim bir konak tarif edebilir misin! Kavas ta, o civarda oturan rüsumat emini merhum Hasan Fehmi (Paşa) !'nın evini gös- termiş. Bektaşi, top patlar patlamaz hemen konağa gir- miş ve kendisi gibi, iftar to- punu bekliyen fukara ile bir- likte söfraya oturmuş. Yemek sonunda kapıdan çıkarkeh ko- nağın vekiliharcı yaklaşıp bek- taşiye bir gümüş mecidiye vermiş. Meğer konakta, her fakire yemek sonunda bir de iş kirası verilirmiş. Bektaşi uıeeıdıycyı kabul etmemiş; ve- kiliharca, — Yok —Dcmiş- banda iki Metidiye vereceksin. Vekiliharç hayret içinde; — Erenler -Demiş- yanlışsın. Adetimiz budur, fazla vere- mem. — Vekiliharç efendi, uzun etme, sen bana iki mecidiye vereceksin. Bunun sebebini sen idrak edemezsin.. Uzatmıyayım, anın e madı Cclğî’ bey Pâşuyınuş dvıe alâkadar olmuş. Bektaşi ona da ayni cevabı. vermiş ve - Celâl beyin bütün sözlerinireddetmiş. — İsterseniz hiç vermeyin. Fakat verecekseniz mecidiye- ler muhakkak iki tane olma- hdır. Demiş. Celal beyle - vekili- harç, dervişin bunda bir hü- neri olduğunu düşünerek ken- disini alıp Hasan Fehmi pa- şanın — huzuruna çıkumışl:. Paşa mes'eleyi anlayınca: — Erenler -Demiş- sen ne- den iki mecidiye istiyorsun! — Kulunuz iki kişiyim de ondan. — Birisi nerede? — Hamileyim paşam, ha- mile., Paça gülmüş: — Aledersin -Demiş: be- nim vekiliharcım anlıyamamış. A iki mecidiye! Bektaşi — mecidiyeleri alıp koynuna sokarken, paşa du- ramamış; — Etenler Demiş- yarın akşam iftara gelirken zevce- ni de beraber getirmeyi unutma! Bektaşi, paşanın alay — etti- ğini anlamış, şu cevabı verip sıVışmiş: — Sizlere ömür paşam, iki gün evel öldü de genç ya- şımda dul kaldım. Çimdik Habeş'ler Halâ çarpışıyorlar Londra, 28 (Radyo) — Ha- beş kabilelerinden bir kısmı, el'an İtalyan'larla çarpışmak- tadırlar. Bunlardan bir kısmı Adis-Ababa ile Cibuti arasın- da tek muvasalâ hattı olan de- miryolunu gene tahrib etmiş- kerdir. EADEA Turkıye'ââ. a Ietızm Federaıyon yeni program Rozirladi ve mıntakalara gönderdi Memleketimizde en geride kalan sporlardan biri de at- letizmdir. Tamamile klâsik bir spor olan atletizm dünyanın her tarafında büyük bir alâka uyandırdığı balde memleketimiz- de maalesef hâlâ iptidai vazi- yetini muhafaza etmektedir. Halbuki atletizm bütün spor hareketlerinin başlangıcı ve ayni zamanda en yüksek mev- kii taşıyan bir spordur. Atletizm, ferdi kabiliyetlerin en büyük vaslai inkişafı ol- duğu gibi cem'i sporların da en sağlam yapıcısıdır- Nitekim Avrupa'da, Amerika'da ve hattâ Japonya fudbol sahala- rında hârikalar yaratan takım- ları teşkil eden ferdler atle- tizm sayesinde inkişaf etmiş elemânlardır. Bunu nazarı itibara alan at- letizm — federasyonu — ecnebi memleketlerde — olduğu gibi memleketimizde de bu spora alâka uyandırmak - için uzun mesafeli kır koşuları tertib etmiştir. Bu program bölge- mis€ de tebliğ edilmiştir. Aşağıda yazılı olan bu pro- gram umumidir ve her sene ayni şerait ve usul dairesinde tatbik edilecektir. Koşular Kâ- nunuevyelin son — pazarında başlıyacak ve Şubat'ın üçüncü pazarına bölge - birincilikleri yapılacaktır. Birinci ve ikinci haftalardaki müsabakalarda yer alacak olan koşucuların mükâfatları bölge tarafından tesbit ve temin edi- lecektir. Bölge birincilik ko- şularının mükâfatlarını ise ge- nel merkez tarafından gönde- rilecektir. Birinci ve ikinci haf- talarda yapılacak olan koşu- laida iştirak etmiyen atletler bölge - birinciliklerine iştirak haklarını kaybedecekleri gibi bu koşulardan birini ihmal eden bölgenin şampiyonası da müteber olmiyacak ve mükâ- fatlar verilmiyecektir. Bu mü- sabakalara kulüplere - kayıtlı, kayıtsız sporcular iştirak ede- bilecektir. Koşu takımları üçer kişilik olacak ve her kulüb yarışa istediği kadar takımla katılabilecektir. Üçten az müsabıkla iştirak eden kulüb takım tasnifinde derece almıyacaktır. Müsaba- kalar şunlardır. Birinci koşu Birinci kânun son pazarı: S000 metre: Bu koşu pek fazla arızalı olmiyan - ve nis- beten düz tarla veya kırda yapılacaktır. At koşusu ma- balleleri bu koşu için elve- rişlidir. İkinci koşu JI ci kânan son pazarı: 5000 metre: İçerisine birkaç yüz metrelik şosa veya top- rak yol karışan nisbeten da- ha ârızalı, hendekli arazi. (Pek dik yokuşlardan sa- kınmalıdır.) Üçüncü koşu Şubatın üçüncü pazarı: 7000 metre - 10,000 metre Bölge kros birinciliği ızalı ve mütenevvi arazi: Tarla, yol, hendek, iniş, yo- kuş, orman, sürülmüş tarla vesaire... Şartları ne olursa olsun bu müsabakalar gösterilen tarih- lerde yapılacaktır. Bu üç mü- sabakadan bir tanesini ihmal eden bölge o sene için Tür- kiye şampiyonasına girmek hakkını kaybedecektir. Bugün Spor bayramı yapılacak. Alsancak stadyomunun res- mi küşadı münasebetile, bu- gün büyük bir spor bayramı yapılacaktır. Spor bayramına, bütün İzmir'liler davetlidir. Sa- bahleyin Kemalpaşa'dan baş- layacak olan bisiklet yarışının finali öğleden sonra saat 13 te Alsancak stadında yapıla- cak, 13 ten 14 e kadar da atletizm müsabakaları olacaktır. Saat 15 te de, bayramda şehrimize gelecek olan Çekos- lovakya'nın (Çeks Karlan) ta- kımına karşı oynayacak muh- telit takımın oyuncularını seç- mek üzere, muhtelif kulüpler oyuncularından — teşkil edile- cek iki takım arasında bir maç yapılacaktır. Maçı, Altın- ordu'dan Mustafa idare ede- cektir. Fudbol ajanlığı, maç için aşağıdaki oyuncuları çağırmak- tadır : Altay'dan : Ali, Basri, Saim, Hakkı, Şükrü. Altınordu'dan : Said, Adil, Cemil, Hüseyin. Göztepe'den : Hakkı, Fuad, Mehmed, Halid, Mahmud. İzmirspor'dan : Fikret, Zihni, Fethi, Nurullah, İsmail, Re- şad, Sabri, Namık, Adnan. Karşıyaka'dan : Mehmed, Halim, Asım. KÜT GGT SAMETEEALU N Dilekler: Hak verilmelidir Turgud'lu kasabasının Ür- ganlı köyünden pehlivan Raif imzası ile bir mektup aldık. Kariimizin bildirdiğine naza- ran, tohumluk Buğday müba- yeası için Ziraat bankasının vereceği paraya esas olmak üzere köy ihtiyar heyetince bir liste hazırlanmıştır. Bu listeye onun da ismi yazılmıştır. Fa- kat bilâhare Ziraat bankası memuru köye gelmiş, fakat Raif'i ve daha bazı köylüleri tevziat harici tutmuştur. Raif muhtara baş vurmuş, yanlış- lıkla isminin unutulmuş olduğu ve kendisinin istifade edemi- yeceği cevabını almıştır. Va- tandaş bunda şahsi tesirler iddiasındadır. Turgudlu Ziraat bankası memurunun — nazarı dikkatini celbederiz. Gördes'lilerin 'Dilekleri. Aldığımız bir — mektupta Gördes-Salihli ve Demirci-Sa- lihli arasındaki büyük şose üzerinde ve Karataş yokuşunda mevcud tehlikeli viraj için Ma- nisa Vilâyetinin nazarı dikkati celbedildiği gibi Alâşehir yo- lundaki tahta köprü inşaatının tesrii de istenmektedir. Çünkü Gördes ve Demirci ile müna- kalâtın müşkülâta uğraması muhtemeldir. ıahk bahisleri |(Genç kalmak “ için tedbirler ———aa -0 a— v Ş n 6 — Sonra bir masaj yapı- larak nihayet vermelidir. Masaj herkes için elzemdir. Ensicenin sertliğini muhafaza ve bütün azanın vazifelerini iyi yapmasına yardım eder. Toksinleri (Zebirleri) ifraz ve cereyan demi tahrik, hayatı, sıhhati muhafaza eder. Bir massör tarafından ma- saj yapılması elbette iyidir. Fakat kendi kendisine de ma- saj yapapılır. Bunun için basit bir usul vardır. O da vücudun her tarafının cildini çimdikle- mek, sonra adaleleri bir ha- mur yoğurur gibi bütün avu- cile yoğurmak ve yahud kau- çuk bir rolü gezdirmek sure- tile yapılır ve bundan sonra beş on dakika istirahat edilir. İşte sabah ekzersisi yazın çıp- lak vücudla pencereler açık olarak vücudu hava ve ziyaya doğrudan doğruya arzedilir. Bu bava ve ziya banyosundan ibarettir. Hayatımızı canlandırmak için bava ve ziyanın doğrudan doğ- ruya cild ile temasının büyük bir ehemmiyeti vardır. Cild mühim bir uzuvdur. Teneffüse ve ziyaya muhtaçtır. Bu se- bepten ziyanın geçebileceği açık renk elbiseler intihap ediniz. Çocuklarınıza beyaz giydiriniz. Terbiyei bedeniye ekzersizlerinizden sonra iştahla kahvealtınızı yaparsınız. Spor, beden terbiyesi yap- maktan müstesna kılabilir mi? Hayır, bir sporcu olmazdan evel |bir atlet olunuz. Tenis, fudbol maçlarında bisiklet ve ya ayak yarışlarında ve sair sporlarda pekâz atlet nazarı dikkate çarpar. Yani tabii ola- rak neşvünema bulmuş mü- tenasibülendam, kuvvetli ve umumi bir güzellikte genç bir adam pekâz görülür. Bu hal bize spordan beklenilen bütün — istiladenin yapılmadığını gös- terir. Sporcuların büyük bir kısmı çok yorulmuş ve müva- zenesi bozulmuştur. Sporun suiistimali onlara faide yerine zarar vermiştir. Yalnız spor terbiyei bedeniyenin yerini tut- maz. Hulâsa spor terbiyei be- deniyeden muaf ve müstesna kılamaz. Beden terbiyesi iyi neşvünema bulmuş tabii bir insan vücuda getirir. Muntazam bir beden terbi. yesi yapmak için bir muallime ihtiyaç var mıdır? Evet hiç olmazsa başlangıçta lâzımdır. Bu bahalıya oturur, diyecek- siniz. Aksini iddia edecek de- gilim. Bir çocuğa parasını di- mağına, adalelerine, ciğerlerine ve kalbine vermekten daha iyi sermaye nereye verilebilir. Bunlar birinci derecede haizi ehemmiyettir. Hiç olmazsa baş- langıçta muallim lâzımdır. Jim- nastik fena *yapılırsa maksadı — temin etmez. Terbiyei bede- — niye usul ve fen dairesinde — yapılır. Beden terbiyesi mut- laka yapılmalıdır. Vaktim ol miyor diyenlere kemali cesa retle söylerim ki bundan mah- rum kalmaktan ise vaktini bu- na hasrederek aç kalmak d iyidir. Vakit vakit aç kalmak- — tan (Oruçtan) (ölünmez) fıl(ht ğ muntazam ekzersizlerle 5 lenmemekten ıuhrıııı aei a DĞ iie n ÜSÜ L