18 Ekim 1936 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

18 Ekim 1936 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Sayfa 4 Bırıncı Fransova frğya BÜYÜK TARİHİ TEFRİKA III Çeııınn. F Şıııuddıı Benlioğlu Kral Fransova, bir efsaneye inanmakla | Hatice 2,5 2,5 aylık | hayata karşı mukavemetini kaybetti.. — — Görmek istiyorum.. Atımı tiriniz. Siyah elbiseli ve kırmızı takyeli bir sürü adam, dok- orlar ve cerrahlar, bir- iki / maiyet genci kenarlardan çık- “tılar; bunlar vücutlarile kralın “önünde geçilmez bir barikad kurdular! — Sir, dediler.. Sizi çok seven, baba bilen bütün Fran- sızlar namına rica ederiz, ken- dinizi tehlikeye atmayınız, bi- zim için... — Allahaşkına önüme geç- meyiniz.. Kral delirmiş gibiydi. Mai- et efradından birisinin işareti f» erine Guyen. kralın arkasına ir manto: attı; ” kral - önden — kendisi arkadan Gresi orma- — nına doğru: koşmağa başla- dılar. Bu hbâdisc. 8 Eylül 1545 ünü geçiyordu. Biraz sonra kendine gelen kral: — — Oğlum, benim asil ve çibar oğlum.. Diye ağlamağa başladı. — Margrit kralın hemen tesel- | lisine koşmuş, kralın başını elleri arasına almış, kardeşinin yüzünü sıcak gözyaşlarile ısla- lıyordu, kardeşine: — — Elem ve ıstırabına aza- cık olsun nihayet verebilsem.. Bışkı birşey istemiyecektim! Krıl hemşiresine uzunca — bir zaman baktı, hemşiresini © tanıyamadı. — Margrit şu anda 54 yaşın- daydı. Artık - kralin minyon hemşiresi değildi. — Kral, nihayet hemşiresini tanıdı ve dalgın dalgın: — Cihanda hayattan fena birşey yoktur. Ölüm - en iyi birşeydir! Dedi. p —40 — ““Kardeşim düşününüz ki...» l Krıl sabahleyin erkenden koıılıııblo ye döndü. Saray merasimi kralım artık canını sıkıyordu. Avdan zevk arayordu; fakat bulamıyordu. Köpeklerin havlaması, şahinlerin kanad gırpmaları canını sıkıyordu. Hiçbir şey, hiçbir. eğlence, lin hayat ve mevcudiyetinde ir kiymet ifade etmiyordu. İ'ıkıl rühunda derin bir mu- tik ihtiyacını hissediyordu. Ha- /zin veya sert, ağlar gibi veya haşin nağmelerden çok haz duyuyordu. Yarı ruhani - eski " gen nağmeler onu adeta gaşyedi- yordu. Dilber An güzel efsanevi | ı manzumeleri eski ve yekahenk nağmelerle okuyor, Katerin ayrıca kralı muzikle eğlendir- meğe çalışıyor, koyu giyah ve kıvırcık saçlı kraliçe de İspan ya'nın romanslarını terennüm ediyordu. Fakat, kral bir türlü teselli bulamıyor; uyumak üzere çe- kildiği vakit, içoğlanina: — Uyku taçlı insanlar için halk edilmemiştir! Diyordu. Kral, bir sabah ormanda gezerken, garib bir hal hissetti; ebediyetin kendisini davet et- tiğini sandı. Fransa'da o zaman eski bir anane, eski bir efsane vardı: Ölmek üzere bulunan kral- lar, böyle hatiften garib sesler duyarlarmış! Fransova da artık - ecelin yakasına el atmak üzere oldu- ğuna hükmetti, maneviyatı ve mukavemeti bu sebeple büs- bütün kırıldı. Bundan - biraz sonra, gene bir gün kral, uzaktan Paris'i, yükselen ateş dumanlarını sey- rediyordu; 14 protestan, çan sesleri arasında diri, diri ya- kılıyordu. Evet, © zamanki taassub icabı Paris'de hemen hergün bu taassub ve vahşet hâdise- leri tekrarlanır dururdu. Kralın yeni delisi, Briyan- das arkasından seslendi: — Fransova dö Valuva... Allah seni muhafaza etsin. Artık Fransa krali değilsin. Tacının parçalarını dağıtıyor- lardı, bünü gördüm! Deli, birden kralın tahtının üzerine atıldı ve: — Kaç, çabuk kaç.. Allahı inkâr etmiş olayım ki, sen ar- tık bir ölüden başka birşey değilsin! Diye bağırdı. — Sonu yarın — Yeni müddeiumumiler İzmir Adliye - kadrosunda yeni ihdas edilen müddeiumumi muavinliklerine tayin edilmiş olan Soma müddeiumumisi Nadir ve Kırkağaç müddeiw- mumisi muavinliklerine tayin edilmiş olan Soma müddei- umumisi Hami, şehrimize ge- lerek yeni vazifelerine başla- mışlardır. LA S Yazan: Orhan Rahmi Gökçe & — O Şarkıyı iştel! — — Sen bunları kimden öğ- nmiştin, nereden duydun bunları? — Gene cevab vermiyor- n.. Söylemiyecek misin? — Nereden öğrenebilirim ki?. — — Fakat ben çalarken sen bunları dinlemedin.. -Öğren- mek için ise çok çok, sık sık ! artık kalkıp kaçamıyordu. Yan yana, omuz omuza durmuş- lardı. — Benden kaçıyor, benden, birşeyler gizliyorsun!.. — Kalbini bir köy - kızına vermişsin, diyorlar. Şu yani- başımızdaki köyden bir kıza.. Bekir başını salladı ve ağır ağır mırıldandı: — Yalan söylemişler.. devam ediliyor. Çocuğunu düşürdü... Bostanlı'dağ Karşıyaka'da oturan Mustafa kızı Fatma ile Salih kızı Hatice Gülter kavga etmişlerdir. Fatma, Hatice Gül. ter'i döverek ikibuçuk aylık çocuğunun düşmesine sebebi- yet verdiğinden zabıtaca ya- kalanmış ve hakkında takibata başlanmıştır. Yaralamak Halkapınar'da Miyankökü fabrikasında çalışan; Ziya oğlu Osman, Cemal oğlu Mustafa ve Murad oğlu Malik arasında bir amele yevmiyesi yüzünden aralarında kavga çıkmış, Mus- tafa bıçakla Osman ve Malik'te sopa ile Mustafa'yı yaraladık- larından zabıtaca tutulmuşlar- dır. Yaralı Osman hastaneye kaldırılmıştır. Sarhoşluk ve ev taşlamak Mimar Kemaleddin cadde- sinde İskender oğlu Sami sar- hoş olarak manilaturacı tüccar Tatari'nin apartmanını taşla- dığından yakalanmıştır. Melâhat'ı dövmüş Turkuaz barinda Fuad oğlu Vefik sarhoş olduğu halde Kadri kızı Melâhat'ı dövdü- ğünden zabıtaca tutulmuştur. Yangın Karşıyaka'da yıldırım Ke- mal sokağında İ1 numaralı evde oturan İlya Yasef kızı Lore'nin evinde ütüden tutu- şan bez yüzünden yangın çık- mışsa da yetişilerek söndürül- müştür. Evde eşya, beşbin li- raya sigortalı idi. Tahkikata Mekteplerde Bir dersten muvaf- fak olamıyanlar Geçen ders senesinde mek: teplerde bir dersten imtihan veremetmiş olan talebe, busene sınıf geçmiş sayılarak bilâha- ra imtihan veremediği dersten tekrar imtihan vermek şartile daha yüksek sınıf derslerini takip edeceklerdir. ve İzmir mekteplerinde Kültür bakan- hğının bu husustaki emri tat- bik edilmektedir. Yalnız mes- lek mekteplerinde bu şekilde bir dersten imtihan veremiye- rek kalan talebenin meslek mektebi olmıyan diğer* mek- teplere girdikleri takdirde ge- ne sınıf geçmiş sayılıp sayıl- mıyacağında — tereddüt — hasıl olmuştur. Şehrimiz kültür di- rektörlüğü, bu noktayı Kültür bakanlığından sormuştur. — Ne mi olur, gülerler bana.. Ben kimim, bir orta uşağı.. Bekir başını kaldırdı. Âdetâ | taliine diş gıcırdatır gibi de- vam etti: — Gülerler değil, başıma taş düşürürler. Benim gibi ga- ribin böyle hakkı olmaz.. — Demek ki sen. Şimdi hiç kimseyi sevmiyorsun... Bekir'in göksü bir inilti çıkar gibi oldu. — Söylemiyorsun — birşey.. Şu halde sen, ne o köyden, ne de bu köyden birini sevi- yorsun.. — Bana sorma hoca hanım bunul.. — Ya kime sorayım? Bekir gene başını kaldırdı ANADOLU Şu Arap'lar olur muga- lâtacı değil imiş! Kadın kavgası Antalzya’dakı Arap'lar, Türk'le- rin 10 misli imiş! Antakya'dan bir görünüş. Antakya (Hususi muhabiri- mizden) — Antakya-İskende- run mes'elesinin ortaya dökül- düğünden bugüne kadar, An- takya ve İskenderun Türk'leri hiçbir müfrit hareket göster- memişler, yalnız haklı heye- canlarsizhar etmişlerdir. Şimdi ise artık davanın hal vadisine girmiş olduğunu gören bu büyük Türk kütlesi, tam bir sükün ve itidalle hâdiseleri, cereyanları takibe başlamış- lardır. Şu birkaç gün içinde An- takya'da hiçbir. can sıkıcı vak'a da olmamıştır. Yalnız Şeyh köyündeki Türk'lere şap- ka giydiklerinden dolayı yapı- lan tazyikten başka. Şeyh köyden aldığım bir mektub, nahiye müdürile jan- darma - onbaşısının köylüleri şapka giydiklerinden — dolayı tazyik etmekte olduklarını bil» dirmektedir. Şapka giyimi hararetle de- vam ediyor. Fesliler - pekâz kalmıştır ki, bunlar da mağa- zalarda şapka kalmadığından gecikmişlerdir. (Elkabes) gazetesinin Halep muhabiri gazetesine şunları ya- ziyor: “Son zamanlarda; Türkiye gazetelerinin İskenderun san- cağındaki Türk'lerin hukukunu çiğnediği iddiasile Suriye mu- ahedesine hücumları ve bu (280) bin Türk'ün bulunduğu Sancağın Türkiye'ye iltihakı yolundaki neşriyatları üzerine Antakya — Türk'leri harekete gelmişler ve Türkiye gazete- lerinin üslübunda olarak San- cak'ta geniş bir propagandaya başlamışlar ve Türk'lerin bu propagandası neticesile evelki gün caddelerde bir nümayişe kalkışmışlardır. Fakat Türk kardeşlerine karşı çok tahammül gösteren — Kendinec! Diye mırıldandı. Bu, Riza- nn hayatı boyunca unutamı- yacağı bir sesti. Birçok par- lak sözler, birçok kitaplar. parçalar, şürler, şu sade, kuru, tek kelimenin |mânâ ve tatlılı- gını Hade edemezlerdi. Bekir'in bunu — söylerken öyle mazlum, öyle teslim ol- muş bir hali Svardı ki, Rizan, gayri ihtiyari onu - ellerinden tuttu. Ötede, ağaçlar — arasında kuşlar ötüşüyordu. Bahar baş- hıyordu. — Bekir, şehirleri hiç dü- şündün mü? — Bir vakitler düşünürdüm. Bekir'in elleri ateş gibi ya- nıyordu. sancağın (210) olan asıl nüfu- sundan (145) binini teşkil eden Arap'ların da artık sabırları tükenmiş ve büyük bir nüma- yiş yaparak caddelerde gez- miş, Suriye vahdetini ve hey- etini alkışlamışlardır. Ancak bu her iki nümayiş te hâdisesiz dağıtılmıştır. Bununla beraber Türk'lerin on misli (!) olan Arap'ların yaptıkları bu gösteri, İskenderun sancağının Türkiye'ye iltihakını — istiyen Türk gazetelerine karşı en ha- yırlı bir ceyap olmuştur. Bugün Antakya'dan gelen bazı yoicular şehrin kapalı olduğunu söylemişlerse de, bil- âhare bu haberin doğru olma- dığı anlaşılmıştır.,, Edirne'de yeni ” . . Köy faaliyeti.. Edirne, 17 ( AA ) — 150 evli Sarhanlı köyü Meriç bo- yunca yıllardanberi sıtmadan sıkıntı çekiyordu, Sıhhat Ve- kâletinin yardımları ve köylü- nün büyük gayretile bu köy epyeni bir plân üzerine yük- îe yvıı-. kıalıpbir yere kıî::— muş, modern bir tip almış ve köylü çok sevinmiştir. Edirne'nin içinde Tuncanın bastığı Dilâver bey mahalle- sinde de 150 ev için plânlar yapılmış ve yerler ayrılmıştır. İlkbaharda bunlar da toplu mahalleler halinde Kıyık ve civarına kaldırılacaktır. Sıhhat Vekâleti ve Kızılay kurumu bu iş için 15 bin lira tahsis etmiştir. Ankara, 17 (Hususi) —Trak- ya umumi müfettişi General Kâzım Dirik, köy kalkınma- sında esas olan köy bankası teşkilini Başvekâlete teklif et- miştir. Başvekâlet, bu teklifi Dahiliye Vekâletine havale et- miştir. Köy bankası teşkiline büyük ehemmiyet verilmektedir. Düşünmiyorum — hoca hanım.. — Şehirlere gitsen.. — Gitmem. Ve içini çekti: — Hiçbir yere gitmem.. — Eskiden — gitmek - ister miydin? — İsterdim. Şu İzmir'i bir görsem, nasıl yerdir, derdim. — Şimdi? — Aklıma bile gelmiyor İzmir.. AĞ qun garib bir çılgınlığın kafatasını sarstığını da duyu- yordu. Bekir, profilden de ne kadar güzeldi? Canlı, renkli dudakları, burnu, alnı ve ha- Mçe lulkık Iuşlırı ıle. 18 /10” 936 Hiik Bu akşamki program Öğle neşriyatı 12,30 Halk musikisi plâk. 12,50 havadis- ler. 13 ten 13,30 a kadar plâklarla muhtelif parçalar. 18,30 dans musikisi, 19,30 Daktor Fahreddin. tarafından konferans. 20 Halk - musikisi, 20,30 Münir Nureddin ve ar- kadaşları. 21 plâklarla sololar, 21,30 plâklarla muhtelif mu- siki parçaları. Şope'nin eser. leri. 22,30 ajans haberleri. Ergani istik- raz tahvilleri Yedinci i.l:;'amiye keşidesi çekildi.. Ankara, 17 (A.A) — İkra- miyeli yüzde 5 gelirli 1933 Ergani - istikrazı tahvillerinin T inci ikramiye keşidesi Tür- kiye Cumuriyeti Merkez ban- kası idarci merkeziyesinde Ma- Tiye vekâletile bakanlar mü- messilleri ve noter huzurunda yapılmıştır. Neticede 93,474 numaralı - tahvile 30,000 lira, 111,754 numaralı tahvile 15 bin, 105,812, 111,751, 139,088 numaralı tahvillere üçer bin lira, 45,339, 46,499, 62,109, 76,586, 105,820, 141,324 nu- maralı tahvillere dokuzar yüz lira ikramiye isabet eylemiş ve bundan başka 289 tahvil numarasına da ayrıca yüzyir- mişer lira çıkmıştır. İkrımı)elcr Maliye vekâletile Türkiye Cumuriyet Merkez bankası tarafından tasdikli res- mi keşide listeleri üzerinden bu banka merkez ve şubele- rile Merkez bankası bulunmi- yan yerlerde İş bankası şube- lerince ödenecektir. ğ İtalya Yugoslavya'dan gönderile- cek mal fiatlerinin Yükseltilmesini istedi.. Belgrad, 17 ( Radyo ) — İtalya hükümeti, Yugoslavya hükümetine verdiği şifahi bir takrirde liret kıymetinin indi- rilmesi münasebetile kontenjan süretile İtalya'ya gönderilen malların kıymetinin de arttı- rılmasını istemiştir. Ras Nasibu Zurih sanator- yomunda öldü.. Zurih, 17 (Radyo) — Habeş ordusunun Ogaden cephesi kumandanlığını yapmış olan Ras Nasibu, Zurih sanatoryo- munda veremden — ölmüştür. Nasibu'nun cenazesi Londra'ya götürülecektir. Bekir, sol elinin parmakları arasına sıkıştırdığı küçük bir ağaç dalını kırmağa çalışıyor ve Rizan'ın avuçları içinde duran sağ eli, hafifçe - titre- yordu. sen - buralardan — Bekir, gitmelisin! Bekir elini çekti. Ona baktı: — Nereye? — Şehirlere - gitmelisin sen Bekir! — Ne olacak şehirler de? — Ne mi olacak: okumalı" sın.. — Kimler okutur beni?-. Kimim var ki benim!.. Devlet dedikleri şey — okutür mü in” sanı?.. Vergiyi alır, salıverir. Rizan bu cümleyi içinde dinledi: —

Bu sayıdan diğer sayfalar: