fa 5 İBirinci Fransova ; TARİHİ TEFRİKA BÜYÜK Çeviren: F. Katerin Dö Mediçi Şemseddin Benlioğlu dokuz sene sonra Gebe kaldığını Krala bildirdi.. Küçük çete! — Hoşgeldin Benvenitom, haber getirdin bakalım?.. l'llyııı kuyumcu ve nakkaş Çalın dizlerini öptü ve ayağ aktı. Krala, mumdan mü- â k"Hnel bir tuzluk modeli ge- işti. Kral modelden çok mem: | ün kaldı ye: - Bu eser, tasavvur ve Nlıııinlcrimdcn yüz defa daha Rükemmel! Dedi. Ne çalışkan İ '" kabiliyetli bir adamsın. |au hemen altın yapmağa lal | Kardinal Loren: — Sir, dedi. Bu iş cidden Tlesdir. Fakat bir korkum | lı; bu işin bittiğini görememek! 1 san'atkârlar, bu işe çok 'ı'lıl başlarlar, fakat osu bir ( lü bitirmezler! — Fakat, işlerin böylece | ı?'lll evelden düşünülürse, hiç- h' iş yapmamak Jlâzımgele- j Sktir. Kardinal! Benim Ben- _"llîtonı, sizin sandığınız gibi ildir. Benvenito - kralın — önünde | 'dildi, kral da hazinedarına: — Kuyumcuya bin altın üiniz! Bu san'atkâr, bütün İya'dan daha kıymetlidir! I)':di. "Düşes d'Etan san'atkâr git- l',(k—n sonra krala: — Sir, dedi. Size bu İtal- san'atkârı kılıç ve silâhla | iş görüyor. Kendisine ika- için verdiğiniz küçük Nesle tosunda hergün binbir kavga rıyor, birçok kanlar dökü- Yor. Eğer kavga ettiklerine ğ L":ey yapamazsa, model itti- j ettiği metreslerine — saldı- Plor, onları mahvediyor. İşler h'?yle giderse, bütün Paris 'nde mahvolacak!. ğ “k.î Madam.. San'alkârların K %dileıinc mahsus halleri var- * Bunları rahatsız. etmek Okru değildir. * ** — Ne âlemdesiniz?. — Olddukça iyi.. ı(ral, lüks karyola üzerinde b*'“'nı.ş. yarı uyur bir. halde üyordu. p qîalerin. ayaklarının ucuna rak kralın yatağına yak- , dudaklarını kralın eline durdu, ve : — Sinyor, hazreti meryem | mücevherata gark 1 is'af etti. Dedi. — Ne? — Pederim, hekim Fernel bana bir bebek sahibi olmak üzere olduğumu söyledi. Kral bu haber üzerine ya- tak içinde doğruldu. Bu hiç beklenmiyen haber, kralı şa- şırtmıştı. Çünkü dokuz sene- | denberi bütün tedbirler bo- şuna gitmiş ve meyusiyet baş- lamıştı. — Oh, kızım Katerin. Al- lah artık bizi mes'ud ediyor! — Sir, ,sizinle bir- parti tavla oynıyalım mı? — Hayır, Çok yorgun bir haldeyim. Hava iyi mi? - Çok sıcak. Temmuzun ateşli günlerindeyiz. Sizin gü- zel fiskıyeleriniz hiç zevk ver- miyor artık. — Pekâlâ, Orman daha se- rin olsa gerek, Benimle bera- ber gelir misin? — Gelirim Sir. Size refakat en büyük zevk ve saadetimdir. — Sevgili kız.. Kral, Katerin Dö Mediçi'yi çok seviyor ve herkese karşı müdafaaya çalışıyordu. Gelinini ediyordu. Katerin de kralın adeta göl- gesi gibi idi. Geceleri Veliaht ile kalıyor, fakat gündüz kral- dan biç ayrılmıyordu, — kral, sıhhatı yerinde iken, kraliçe- den ve gelininden kaçamaklar yapıyor, izini kaybediyor ve eğleniyordu. Fakat hastalığı sırasında gelininden bir an bile ayrılmak istemiyordu. Katerin dö Mediçi; kralın vakti hoşa geçirmeğe yarıyan küçük çetenin en nafiz bir kadını demekti, kral, gençleri, genç kız ve kadınları - artık mütekaid bir Donjuan olma: sına rağmen - * Sonu var- pek seviyordu. | “Hitler dünya bir a A—ı;k;ra'daki at arıları İpodrom'da kamuı:ay reisi, Başbakan ve vekiller de bulundular. Ankara, 5 (A.A) — Sonba- har at yarışlarının birincisi dün İpodrom'da yapılmıştır. Hava güzel olduğu için seyir: ci çoktu. Kamutay başkanı Abdülha- lik Renda, Başbakan İsmet İnönü, Şükrü Saraçoğlu, ya- | rışları seyredenler arasında idi. Birinci koşu: 3 yaşında ve hiç koşu kazanmamış Yarım: kan İngiliz erkek ve dişi tay- lara mahsustu. Mesafesi 1200 metre idi. Halim'in Tacımahali birinci, Yakub'un Ünlüsü ikinci geldi. İkinci koşu; 3 ve daha yu- karı yaşta ve 936 senesinde 500 Tiradan fazla ikramiye kazanmamış olan haliskan İn- giliz at ve kısraklara mahsus- tu. Mesafesr 1400 metre idi. Halim'in Su And Air'i birin- ci, Ahmed'in Şoromosu 2 inci geldiler. Üçüncü koşu: 4 ve daha yukarı yaşta 936 senesinde hiç koşu kazanmamış yerli ve yarımkan Arap ve hâliskan Arap ve kısraklara mahsustu. Mesafesi 2000 metre idi... Ali'nin Tayyar'ı birinci, Ra- miz'in Hilâl'ı ikinci geldi. Dördüncü koşu: 3 ve daha yukarı yaşta 936 senesinde kazandığı ikramiyeler yekünu 1400 lirayı geçmiyen hâliskan İngiliz at ve kısraklara mah- sustu, mesafesi 1800 metre idi, Halim'in Kopen'i birinci, Ahmed'in Grandezza'sı ikinci “geldi. Beşinci koşu: 4 ve daha yukarı yaşta yerli yarımkan İngiliz at ve kısraklara mah- sustu, mesafesi 1800 metre idi. | YusufRızaOkulu ESKİ DARÜL *İRFAN Memleketimizin en eski bir hususi okuldur. ANA ve İLK kısımları havidir. ANA kısını 4 - 5 - 6 yaşındaki çocukları kabul eder. OKUL, en yeni usullerle çocukları hayata ve ORT A okul tahsiline hazırlar. Fransızca dili LK kısmın ikinci sınıfından başlar. Her iki kısma öğrenci kaydına 1 EYLÜL tarihinden itibaren başlanacaktır. Müracaat zamanları : Kestelli caddesi, No. 76, Yazan: Orhan Rahmi Cökçg »— Bilmem.. Köy kahvesine *'D sabahlıyayım diye düşü- “(“mm. Baksanız a soğuk w Hoca hanım. Kurd, du- ll havayı sever. Kış ta | linlerin havasıdır. Rizan Bekir'in elini tuttu: K gibi yanıyordu Bekir.. V%Hısu misın?.. K tir cevab vermedi. Al- xdokundu. O da ateş.. x Söyle Bekir, söyle yav- bi uzak bir hıçkırık ha- © cevab verdi: — Kulaklarım — uğuldayor. Gözlerim ortalığı başka başkali görüyor.. Hasta gibiyim.. — Ben sana ilâç veririm Bekir.. Söyle bükayım, onba: şının yaplığına neden mâni | oldun? Bekir, sana yal- yarırım söyle? —Biliyem hocahanım, içim- den geldi.. İçim... İçim... — Neden korktum - bilir- misin hocahanım. Saat dokuzdan on yediye kadardır. Telefon : 2914 — ÖMCEA DA AAT LA — Neden korktun Bekir?.. — Hani söylemedin ya — Onun dediği olur, diye. — Anlamadım... — Söyle Bekir, açık söyle, neden korktun! — Yapamıyacağım — Hoca hanım, söyliyemiyeceğim. Br tak da gideyim. — Hayır, söylemekliğini is- tiyorum. — Yapamıyorum hoca ha- nim. Söylesem de ne çıkar?. bak, karşıdan muhtarla Fat- ma'da geliyor. —Dur bekliyelim.. Muhtarla kızının - karaltısı yaklaşıyorlardı. Muhtar onları görünce durdu. Rizan'ın yanına sokuldu: — Alimallah hoca hanım, | gece sizde kalsın, Şaban'ın Bozkurd'u birinci, İskender'in Selten'i ikinci gel- miştir. Altay-B—ama- va'yı 4-0 yendi K.S,K, d;.Buca'ya ayni rakkamla galib Dün Halk sahasında teeh: hüre uğrıyan 935-936 - senesi lik müsabakalarına devam edil- di. Havanın çok yağmurlu ol- ması dolayısile sahaya gelen seyirciler sayılı idi. İlk müsa- baka Buca-K.S.K. takımları arasında yapıldı ve K.S.K. | takımı çok zayıf bir kadro ile oyuna iştirak ettiği halde maçı 4-0 kazandı. Bu maçın hakemi İsmail çoktanberi oyun idare etmediğinden tam manasile fena bhareket etti. Az kalsın oyuncular birbirine giriyorlar- dı. Oyunun birinci devresinde Buca'nın birkaç akını istisna edilirse K.S.K. hılar tamamile hâkim oynadılar. Fakat penal- tıdan kazandıkları golden baş- ka sayı yapamadılar. İkinci devrede biraz düzgün oyna- mağa başlıyan K.S.K. takımı devrenin son'arına doğru bir- biri üzerine 3 gol atarak oyunu 4-0 lehine bitirdi. Bu oyunu Altay - Burnava maçı takib etti. Altay takımı Z. Ali ve Hilmi'den mahrum olarak sahaya çıktı. Sağaçık mevkiinde geçen hafta — oynı- yan küçük Tevfik, Ali'nin ye- rine konmuş ve çok isabetli bir muhacim hattı hazırlan- mıştı. Oyun başladığı sıralarda çok hafif yağan yağmur bir aralık fazlalaştı. Oyunda da zevk ve heyecan kalmadı.. Bu oyunda Burnava takımı müdafaa sistemi tatbik etti. Burnava'nın takib ettiği bu sistem İehine inkişaf etti ve birinci devreyi ancak tek gölle mağlüb olarak bitirmeğe mu- vaflak oldu. İkinci devrede bir lâhza oyunu açmağa mu- vaffak olan Altay takımı daha üç gol atarak oyunu 4-0 lehine bitirdi. Gelecek hafta K.S.K-Altın: ordu takımları karşılaşacaklar ve bu oyunun galibi, lik şam- piyonu olacaktır. Beraberlik takdirinde de K.S.K. şampi- yondur. sen arslan ğibi bir. kızmışsın. Şu bizim burma bıyıklıyı öyle bir yaptın ki, dime gitsin. Sana bu köylü yüz yıl dua etse azdır. Gördün mü kera- tayı, yalan yere benim müh- rümü de basmış.. Ben seni, ©o ilk akşamdanberi anladım. Yemende, İşkodra dağlarında bu kadar çarık çürüttüm ben. Hiç anlamaz olur muyum? — Peki-peki muhtar efendi. Bak, senden bir ricam var. — Söyle emrin baş üstüne.. — Estağfurullah.. — Bekir hastadır. Birkaç ben size ilâç vereyim de onlara devam etsin... Muhtar; Bekir'e baktı: — Karnını ağrtacak bir- şey mi yidin Bekir?. Bekir, başını salladı: doğru gidiyor, dedi. —Başı | inci sayfada— Bir şeyi gözönünde tutmağa mecburuz. Almanya'nın rekol- tesi bir gün yüzde 20 azal- dığı takdirde bu felâketli bir vaziyet aolur, Böyle bir felâ- ketten sakınmak için elimiz- den geleni yâpıyoruz. Bugün etrafımıza bakarken bizim için anlaşılmaz birçok hâdiseler görüyoruz. İnsanlar artık birbirini tanımıyor gö- rünmektedir. Dahili harpler, umumi kıtaller, yağmalar, grev- ler ve Jokavtlar. Bu hal bizi her'ne pahasına olursa olsun Almanya'da nizamın muhafa- zasına sevkediyor. Hudutları- mızda her ne cereyan ederse etsin bu nizam hiçbir vakit bozulmaz. Siyasal ve ekono- mik nizam muhafaza edilme- lidir. Herkesin boşuna gidecek şeyi yapmasına müsaade ede- cek durumda değiliz. Hepimiz bir camiaya hizmet ediyoruz. Ulusuna karşı olan vazifeyi ifaya mecburuz. Vaziyet, uya- nık ve toprağımıza her zaman- dan daha ziyade bağlı bulun- maklığımızı emrediyor. Etrafımızda daha neler cere- yan edeceğini bilmeyoruz. Fa- kat Almanya'nın üzerinde or- dumuzun mantık ve cesareti- mize dayanan kuvvetli kalka- nını tutuyoruz. Bir kimsenin mahsulümün fiatini ve yaptı- ğim işin mukabili olan ücreti bizzat kendim tayin ederim, demesine müsaade edemem. İspanya'ya bakınız. Öbür memleketlere bakınız. Ekano- mimizi ücret ve fiatleri ser- best bırakarak müteakiben evelki nisbeti bir devalüas- yonla temine teşebbüs etmek- tense, bu ücçret ve fiatleri Karşılıklı " bir nisbet. içinde mustakar tutacâk veçhile teş- kilâtlandırmanın daha iyi ola- cağını zannetmiyor musunuz? Bize akıl ev mantık hâkim olması icabedeceğini — zanne- diyorum, Biliyoruz ki evvelâ sosyal barış korunduğu — tak- dirde yaşıyabiliriz. Fert cema- atın menfaatine bağlı olma- lıdır. İkincisi de ücret ve fiat si- yasamızı muhafaza ettiğimiz takdirde yaşıyabiliriz. Diğer memleketlerin yaptıkları ma- nipulasyonları bizde kolaylıkla yapabiliriz, Bugün işçiye yüz- de 15 den 20 ye kadar ücret zamımı veririm. Yarın hatleri yüzde 15 den 20 ye kadar artırırım. Sonra tekrar ücreti daha sonra da fiati ilâh.. ve iki ay sonra da markı düşü- - — Hayırl. — Haydi sen bizim eve git, ben çarçabuk gelirim., Bekir, etrafına bakmadan yörüdü. Onlar da karakola döndüler. Yüzbaşı hâlâ yerin- de oturuyor. ve evraki okü- ü Onlar girince Muhtarın kı- zana baktı: — Demek ki kızım, bu on başının marifetlerini sen de bilirsin öyle mi? Genç kız, başındaki örtü ile yüzünü gizleyordu: — Öyle.. — Nasıl adamdır başı! — Allahından bulsun, ben ne diyeyim.. Yüzbaşı onbaşıya döndü: — Ne marifet imişsin bel, Hani neredeyse köylü seni tü- bu on- rerek tasarruf sahiplerini al- datır ve tekrar fiatleri, ücret- leri ilâh.. artırmağa başlarım. Bu oyunun ulusu mes'ut ede- ceğini hakikaten zanneder mi- siniz? Bizim akıl ve mantığa ni- zam ve istikrara dayanan bir ekonomimiz vardır? Bi bu ekonomik nizamı muhafaza ve vikaye için yemin etmek isti- yoruz, Etrafımızda âlem ne yaparsa yapsın, bizim için müsavidir. İsterlerse on beş günde bir ücret ve fiatleri ar- tırıb sonra da paralarını dü- şürsünler. Biz onları takibet: miyeceğiz, Ve bizi akıl ve mantık sevk ve idare ede- cektir. Daha birkaç hafta evel size Alman'yanın istiklâlini ve bu suretle de ulusumuzun mevcu- diyetinin emniyetini — tarsine mahsus bir program - tebliğ ettim. Bu program ancak bir tek kütle gibi bir tek amaca doğru yürüyen ve bütün cami- asını bir amaca bağlı bulun: duran bir ulus içinde ve böyle bir ulusla başarılabilir. Bizi bekliyen bu muazzam çalış- mayı göz önünde tutarak al- lahtan yalnız bir tek temen- nide bulunabiliriz. O da bizi gelecek yıl içinde de muvaffak etmesidir. Birleşmiş — olarak kaldığımız taktirde, yeniden mühim muvaffakıyetler - elde edeceğiz. O zaman birçok ham madde fabrikaları bugün eksik olan ihtiyaçlarımızı bize ver- miş olacaktır. Bu taktirde ge- lecek sene belki de daha ka- rışık bir dünya içinde kızıl dalgalar üzerinde çelikten bir nizam, emniyet ve istikrar küt- lesi teşkil edeceğimizi zanne- diyorum. Etrafımızda her şey ateş olsa bile, her tarafta bu- gün İspanya'da olduğu gibi cinnet hüküm sürmiye çalışsa bile, bunun Almanya'da müm- kün olmadığına kuvvetle kani bulunuyorum. Burada Alman — ulusunun hepsi ayaktadır. Burada işçi- ler, köylüler, Entelektüeller tahrip edilmez bir camia teşkil etmektedirler. Bu yılın bize getireceği mesaiyi sevinçle kar- şılıyorum. Macar koşucu Dünya rekorunu kırdı. Peşte, 5 (A.A) — Macar Nikola Sabo 2000 metrelik mesafeyi 5 dakika 20 saniye 4/10 koşarak dünya rekorunu kırmıştır. Eski rekor 5 dakika 21 sa- niye 8/10 ile Fransız Ladu- meg'in üzerinde idi. kürüğe boğacak,* faziletinle bin yaşa., Peki, Rizan hanım kızım, sizi rahatsız ettim, Sa- bahleyin uğrar, bir kahveni içerim. İstersen Lâmia'ya bir mektub yaz. — Hay hay, sabahleyin uhiliniıiy bekî;yeceğım eEir köy muallimesiyim. - Fakirane bir evim vardır. Şeref vermiş olacaksınız. Lâmia'ya da -ya- Zarım.. — Haydi Allah - rahatlık versin kızım.. Onlar dışarıya yüzbaşının; — Ecece onbaşım, kahra- manım, işte şimdi rahat rahat, iki kişi karşı karşıya kaldık! Dediğini duydular. Muhtar mırıldandı: — Seyreyle sen şimdi kü- çük kıyametin koptuğunu. — Sonu var — çıkarken 6 /10/ 936 Hi haileye |