(Birinci Fransova" __BU?UK TARİHİ TEFRİ, Çeviren: F. Şemseddin Benlioğlu Şarlken'in istilâ orduları veba yüzünden ric'ata mecbur kaldı.. Müthiş bir veba salgını Şa- tlken'in ordusu arasında tah- tibat yapıyordu. Ordunun zaptı Zaptı, manevi kuvveti kalma: Mıştı. Hastalığı gören efrad k fırsatta firar ediyordu. Ka Çarlarken de gene büyük bir mı yol üzerinde ölüb kalı- Yordu! Bundan başka, korkunç bir açlık da hüküm sürüyordu. Şarlken'in en kabiliyetli ve En iyi hizmet etmiş olan ge- Nerallerinden birisi, Antuan ö Leve de ölmüştü. Bu adam birgün, Şarlken'e İşine gelmiyen bütün prensle- Fin idamımı tavsiye etmişti. Haddi zatında çok mutekid ir adam olan imparator da; — Sonra, ruhum ne ola- tak? Ruhumun düçar olacağı azab ne olacak? Demişti. Buna mukabil Antuan da: — Ya... Sizin de bir ruhu- Büz mu var?. Şu halde impa- Tator olmaktan vazgeçiniz. İm- Paratorların imanı ol- Mazl, Cevabını vermişti!. , ruhu, Birinci Fransova, bütün gün Peron üzerine yürüdü? Muha- Sara altında bulunan bu yerin artık daha fazla mukavemetine imkân kalmamıştı. Henüz on Üç yaşında bulunan oğlu, Dük WAngolem de elli müsellâh Maiyetile muhasara edilenler arasında ( Muhasara ordusunu - teşkil €den Alman kuvvetleri bu Mevkii üç gün mütemadiyen fopa tutmuşlar, kale dıvarla: Tında büyük gedikler husule Betirmişlerdi. Bu gedikler va- kıa köylüler tarafından hemen tamir edilmişti; Alman kuman- danı, kale muhafızına bir he- Yet göndermiş, kayıtsız ve Şartsız olarak - teslim olmala- Tiını teklif etmiş, aksi takdirde leyi hücumla zaptedeceğini l’Hı.iiırmiştx. Fakat gerek askerler ve'ge Tek köylüler şu cevabı ' ver: mişlerdir: — Kaleyi almak için bizi Çiğniyerek gcgmLL Tâzımdır; halbuki - biz, çiğniyerek kaleden çıkaıığııl. Bunun üzerine 72 top, sizi ÖLEEK 15 — Sana Fatma! — Söyle hoca hanıml! — Onu bir daha görebilir Misin! — Görürüm belkil.. — Belki değil, muhakkak! , — Peki hoca hanım, görü- Tüm.. Arar, bulurum. , — Onma, kendisini görmek ttediğimi söyleyeceksin. — Peki.. — Onu her halde Tüm Fatmal — Duydun mu? Duydum hoca hanım! saatine baktı. İkiyi B AT P am d birşey — söylesem istiyo- | kaleyi gene dövmeğe başladı. ! Sabaha yakın müteaddid hü- hennemi bir faaliyete geçti, cumlar yapıldı. Fakat bir akşam, muhasara altında bulunan muhasırların çekilib gittiklerini hayretle gördüler! Birinci Fransova da Liyon civarında, Fransa'ya — girmiş olan üç istilâ ordusunun, hattâ harbetmeden ric'ata başladığı haberini aldı. Bundan başka, Şarlken de- nizde de en büyük gemilerin- den altısını kaybetti; gemici- lerden de kısmı azamı bo- ğuldu. Bahri muhit denizinde de Diyepli gemici Ango da, ge- milerile Şarlken'in Peru'dan gelen gemilerini vurdu ve akıl- lara hayret verecek derecede büyük ganimetler aldı. Bunun üzerine kral, istilâ görmüş yerleri gezerek halka teşekkür. ve ayni zamanda ıstırab ve yoksuzluklarını teh- did için çalışmağa başladı. Bundan sonra, kral Liyon'a dönerek vicdanında ağır bir yük teşkil eden mes'ele ile uğraşmak istedi. Sebastiyano — Montekukulli acaba oğlunu zehirlemiş mi idi? Zehirlemişse kimin emrile n menfaatine hareket etmişti?. Montekukulli'nin muhakeme- sine Liyon'da başlandı. Muhakeme aleni yapıldı. Bü- tün prensler, muteber kimseler, ve sefirler mahkeme salonunda hazır bulundular, İşkenceler arasında maznun Montekukulli, imparator Şarl- ken'in emrile hareket ettiğini söyledi. Fransaya bilha;sa kralı zehirlemek için geldiğini ve kralın kırmızı vazosuna - bir mikdar da zehir attığını itiraf etti. Fakat bilâhara, bütün bunları - işkenceye tahammül edemediği için uydurduğunu iddia etti. Sonu var - Bir infilâk Roma, 21 (AA) — Savon yakinindeki Bragno'da Mante- katımı şirketine ait amonyak fabrikasında Cumartesi günü şiddetli bir. katlak vuku bul- muştur, o ekir Yazan: Orhan Rahmi Gökçe geçiyordu.. — Yatalım, dedi, — vakit epice ilerlemiş! | Kendini, fırtınalı denizlerde kazaya uğramış bir gemi en- kazı üstünde imiş gibi, öyle âciz, öyle yalnız ve biçare sanıyordu kil.. Gözlerini yummak istedi, kapadı. Rahat edemiyordu. Fatma, dıvar - dibinde geniş bir yatağa uzanmıştı. O da uyumiyor. olmalı idi. Nitekim | gözlerinin siyah parıltısını gö- rüyor gibi idi.. Ne kadar geçti, belli değil, nihayet uykusuzluk onu alıp götürmüştü. Odanın içinde, ;kapanmıyan | kık ANADOLU Kart Fransız kızı Annesini kurşunla öldürdü, evi ateşledi, babası da bunaldı. Bundan takriben sekiz evel Fransada Huil ka- sabasında — Ferdi- nan Buisson soka- Randa 25 numaralı evde 60 yaşında bir baba Tomas, S5 yaşında bir ana ve 30 yaşında kız: ları Suzan'dan mü- rekkeb bir aile bir- leşmiştir. Bu aile çok ga rib insanlardan mür Baba artık çalışmıyan ve mü- temadiyen sarhaş gezen bir adamdır. Evden ancak meyhaneye git- nek için çıkar; anne hiçbir yere çıkmaz, Kızları Suzan da çok gayri tabii ve garib ah- lâka maliktir. Bu ailenin üç ferdi de sekiz sene içinde kamşulardan hiçbir komşu ile görüşmemiştir. İhtiyar ve ayyaş baba, iki senedenberi işsiz olmakla be- raber, emlâk sahibi addedil- diği için hükümetten yardım görmemektedir. Daktilo olan kızı da gene iki senedenberi çalışmamaktadır. Geçen perşembe sabahı bu garib ailenin komşuları, pencerelerinden duman çıktı- ğanı görmüşler ve itfaiyeyi ha- Berdür ctusişlerdir. sene evin İllaiye yetiştiği zaman, ev alevler içinde bulunuyordu. Bir saatlık bir gayretten sonra, yangın kısmen - bastırılmış ve | İtfaiyeden birkaç kişi eve gir- | mişlerdir. Fakat bunlar hemen geri dönerek yangının katmerli bir cinayetle alâkadar olduğunu zabıtaya bildirmişlerdir. Zabıta yarı yanmış eve gi- rince: Bir karyolada beyni bir kurşunla dağılmış kadını ve kkepti: | V ahlâklı k olarak erkeği bulmuş fakat bu ana ve babanın kızını bula- mamıştır. Uzun tahkikattan sonra, bu katmerli 'cinayetin şu - suretle olduğu tesbit edilmiştir: İşsizlik ve parasızlıktân bu- nalan Suzan, akşamdan baba- sile kavga etmiş ve bu yok- suzluk içinde haftada verilen 28 İrank inne parasını içkiye verdiği için babasını Çok hir- palamıştır. Körkütük. sarhoş olan Baba Tomas kendisini karyolaya atmış ve sızmış kal- mıştır. Fakat, çok gayri tabii bir. kadın Suzan, asabiyetle bir tabanca almış ve karyolasında uyumakta olan anasını - kurşunla — öldürmüş, | eve de ateş vererek kaçmıştır. Baba Tomas'ta yangın du- manile boğularak ölmüştür, olan kızı Fransız zabıtası, şimdi bu ana ve baba katili gayri tabii kızı aramaktadır. Yangın başlangıcı Namazgâh'ta Gelincik soka- | gında Şemoel oğlu Yosef'in $ numaralı evinde bodrum katına atılan yanık bir sigara yüzünden yangın çıkmışsa da halkın'yardımile etrafa sirayeti- ne meydan- verilmeden söndü- rülmüştür. Ev sigortasızdı. Zi- diğer bir karyolada da ruhsuz İ yan pek azdır. öğretmenler okusun! İlk, Orta, Lise okullarının bütün kitapları '.':ldı Ahmet Etiman kitap evi Müşterilerinin değerli ne davanarak İzmir'e yaraşacak şekilde genişletilmiştir. Ahmet Etiman kitap evi anlığının okul kitapları ile diğer ı.umn eserleri gü- € takip © © Müsait fiatlerle sayın müşteri- lerini memnun eden İzmir'in biricik kitap ve kırtasiye deposudur. Hariçten siparişler iskontolu fiatlerle ve sür- atle gönderilir. Hükümet caddesi No, 58 - 60 Telefon (2535) bir ışık, kendisine dikilmiş bir çift göz vardı. Sabah, köy mescidinin yı- ezan yan bir müezzinle bera- ber uyandı. Çatlak, ihtiyar bir ses, geceyi yırttı ve karanlık- lara, yavaş yavaş alaca bir renk yağmağa başladı. Fakat o uyandığı vakit, gü- neş çoktan doğmuştu. Pen- cereler açılmıştı. Bol bir ışık, bol bir rüzgâr, odayı yıkayor, aydınlatıp duruyordu. Saçlarını topladı, ayağa kalktı. Geceki şeyler bir hayal, bir rüya de- ğildi elbeti. Avlıda bir ses duydu, pen- cereden baktı. Fatma gezini- | yor ve birşeyler arıyordu. Ri- zan elile işaret etti: — Gell! Fatma gülerek koştu, geldi: — Avlıda dün akşamdan birşey kalmış mıdır, diye aran- dim»hoca hanım.. divarının — üstünde k Fatma hâlâ bu gülüşte bir mânâ vardı. — Ne var Fatma'cık? — Onu gördüm.. Fatma'nın — kalbi - şiddetle çarplı, Yüzünün — kızardığını anladı. Heyecanına hâkim ol- mak için gözlerini kapadı.. Fakat; — Nerede? Diye bağırmaktan alamadı. — Ben çıktım, şöyle bir dolaştım, geldim.. Köyün şu yanında bir kavaklık var, ora- da yatıyormuş. — Beni sordu mu? — Sordu!.. Sonra pişman oldu, hoca hanıma hiçbirşey söyleme, dedi.. — *Neden acaba? — Bilmem! — Sen ne anladın bundan! — Ne anlarım a hoca ha- gülüyordu ve | kendini izımş:c[en bu şaheser — Başı Tinci sahifede — mazı için müracaatlerde bulunmuş larsa da evelce verilmiş olan karar dahilinde, faar müddetinin uzatıl: | maması muvafık görülmüştür. Fa- kat, müddetle olacaktır. 1 Eylülden dün sabaha kadar İzmir faacını ziyaret edenler 334 | bin 14 kişidir. Fuarın kapanması müaasebe- tile dün n buseneki içtirek cden devletler mü fet verilmi gelecek seveki Tuar, bir ay fuara sposanlarla esillerine bir ziy Bu 300 kişilik xi ta 4 ük bir samis iktisat vekâ- Behiç, be afette valimiz, iş bürosu şefi Eais lediye ve fuar komitesi tor Behçet Üz ile Mabisa Türgüt ve gazeteciler bulun lardır. Ziyaletin sonlarına d diye ve fuar komitesi Behçet Uz, çu söyle oğru, bele alkışlanmıştır. Belediye reii Kardeşlerim; Kardeşlerim bitabı, yalnız benim değil, İzmis'in ve bü- tün İzmir'lilerindir. (Alkışlar..) Fuar:komitesinin: vermiş. ol- duğu basit, fakat ifade ettiği mana ve bırakacağı kiymetli hatıra itibarile büyük olan bu şölene şeref verdiğinizden do- layı sizlere teşekkür ederim. Burada temsil ettiğiniz Tür- kiye cumuriyeti topraklarının her tarafında oturan yurddaş- larımızı ve fuarımıza — iştirak etmek lütfunda bulunan dost | ulusları şahıslarınızda — selâm- lamakla bahtiyarım. (Alkışlar.) | Aziz kardeşlerim; | Bundan yirmi iki gün evel Arsıulusal altıncı İzmir fuarı büyük başbakanımız İsmet İn- önü tarafından açılırken bura- da ayni masada fuar kamite- vutku: sine, vilâyetlere, sanayicilerine verdikleri yük- sek direktifler halâ içimizde derin akisler yapmaktadır. Sayın İnönü'nün bu değerli ,işaretleri matbuatımız tarafından | yurdun her köşesine yayıldı. Yüksek bir manâ taşıyan ve her kelimesi üzerinde alâka ve ehemmiyetle durulması nutuk | komite - tarafından tab'ettiri- lerek sizlere ve bütün alâka- | darlara gönderilecektir. Fuar komitesi bu nutuklan bütün Türk | | Fuarımız iyi bır ha- va içinde kapandı. .—— dımlarınıza da güvenmekte ve hususi bir kıymet vermektedir. Başbakanımız, milli iktisadiyatımızın bir. toplantı yeri olmalıdır, buyurmuşlardır. Bu direktif ve kendilerinden gördüğümüz yüksek ve müşfik himaye ile ve müşterek çalış- malarımızla hiç şüpbesiz ye- rine getirilecektir. Kardeşlerim; İzmir'deki bu fuar hareke- tinin yalnız altı yıllık bir tarihe malik olduğunu kabul etmemeliyiz. Yurdumuzun bu güzel şehri, coğrafi vaziye- tinin ve ticarete çok elverişli bir yerde kurulmuş olmasının verdiği mazhariyetle bundan 1600 evvelde beynel- milel mahiyette bir fuara sa- hip olmuş ve İzmir asırlardan- beri cihan ticaret ve iklısa- diyatının kaynaşma — merkez- lerinden biri olmuştur. Birçok tarihi mazhariyette hususiyet- lerin doğurduğu bu — fuar cumuriyet hükümetimizin ve milletimizin arzu ettiği şekilde inkişaf edecektir. Fuarın ve kültür parkın bu geniş gin — sahası - içinde kurulu İzmir sene ve ulu: her sahada iriştiği yüceliki bir küçük misal olarak rebiliriz. Başarılması çok güç olan: bu iş büyük Şefiz miz Atatürk'ün hepimize aşı- ladığı iş aşkı ve d. gıııni—lir ancak enerjisi ile ki “TünâyE Ölsiya öi ve ye tiyecek —bir cumuriyetir uyku ve - isti- rahatlerini feda ederek çalışan şeflerimizin — yüksek — direktif ve irşatları; şuur ve bilgi ile Türk sanayi ve iktısadiyatçılarının gayretlerile fuarın gelecek yıllarda — daha olgun ve verimli bir varlığa kavuşacağı şüphesizdir. Biz gelecek yıllarda emsal- siz Şefimizin ve onün aziz arkadaşı sayın İsmet İnönüs nün büyük yardımlarile daha çalışan - siz aldığı ilhamla gelecek - yıllar | kendi hissesinc düşen / feyi azami derecede yapacağı vazi- men l gibi sizlerin bu husustaki yar- — Akşam neler olduğunu, | | korkup korkmadığını — sordü. | | Seni uyandıracağını bileymiş, İ kocakarıyı evinde yakalıyacak. miş, | endisini — beklediğimi söyledin mi? — Söyledim hoca hanım, Ne dedi? — Ben onun yanına gele- mem o beni ne edecek, diyor. Hakkı da var yazık!.. Birkaç gündenberi de sıtma tutuyor- muş.. Neden bilmem, bugün- lerde birşeyi var zavallının... Hep kara kara düşünüyor... Benimle konuşurken — gözleri ıslak islaktı. İçini öyle bir çe- kiyordu ki, yüreğim başkalaşı- yordu hoca hanım!.. Yüzü de solmuş yazıkl — Bir diyeceği varsa sana söylesin! Dedi.. nım! Garibin biri değil mi ya? — Ne dedi bakayım sana? — Canım, ben ona birşey | söyliyecek değilim.. — Yalnız mütekâmil bir fuarın bizlere cereceği coşkun neş'eler içinde igene bu masanın etrafında top- — Lütfen çeviriniz — kendisini görmek - istiyorum. - Ben de söyledim. Seni bir görmek - istiyor, — dedim, ses çıkarmadı.. Sonra... Fatma birdenbire, tereddüd eder gibi oldu. — Söyle — Fatma, çekinmel.. — Benim — anladığım şu, boca hanım!.. Gözlerine ba- kamıyormuş senin! Fatma, bunları söyler söy- lemez başını eğdi: — Doğrusu bul.. Bana öyle söyle, | dedi. Kimbilir neden? Rizan — pencereye — doğru gitti. Şakakları atıyordu. Ku- lakları oğuldayordu: Gözlerine — bakamıyormuş ha? Başını çevirmeden sordu: — Gelmiyecek mi? — Gelmiyecek hoca hanıml.. Dişlerini sıktı. Bağırmamak için kendini zor tuttu. İsyan — Sonu var — Öm—oor