' | “KIZIL SULTAN. ABDÜLHAMİI KİT Hayatı, Cariyeleri ve Sarayı Selim oğe, İhtiyarsız - olerak Hüsnümlenl'e baktı. Hüsnümi sal, bu bakıştan gayri mütecesir görünmeğe gayret etti, fakat elinde olmadan bütün kanı nn yüzüne hücum ettiğini, güzel yanaklarında âlev dalga İarının uçuştuğanu hişsetti. Se Hi ağa, küçük bir tereddütten Feride'nin sunline şu Cevebı. verdi: #onra, — Birşey bilmiyorum sultan hanım.. Diyebildi. Arab'ın bu suretle himayekâr, veyahud hakiki bâ diselerden — wmalümatsiz. görün mesl Hüsaümlenl'e cür'et verdi Ve söze karışarak: — Sultanım, dedi. Ba gü röltüler yalnız dün gece değil, birçok geceler daba Bence dereler olsa gerektir. Bir kaç defa - odaumdan çıktım ve baktım. Bence İrl farelerdir. Fakat kimseyi rahatsız etmemek için ba hasusta Dbirşey söyle medim! Hüsnümlsal'in bu köstahlığı, Sellm ağanın bir incir çeklir- deği kadar küçüz olan dima- #im adeta patlartı. Arab'ın göz leri döndü ve: — Senl gidi edepsiz terbi yesliz kız.. Şimdiye kadar ku torlarını görmedim, bilmiyorum mü sanıyorsun?. Şimdi bir de bizl ahmak yerine koymağm mı çalışıyorsun, terbiyesiz, ahlâkez kız?, Diye olmuştur. bağırdı. - Hüsnümlesi, berbangi — bir fırtınadan uzak olmak için bir fırsat bularak dişarı çıktı, ve Arab da Feride tultanın ösünde diz çökerek «tek Öptü: — Sultanım... Size - söyliye cek çok mühitm şeylerim var.. Müsaade buyürür mosonuz? Dedi, Ferlde — sultan — Arab'ın bu ballerini dikkatle ve,, Endişe ile takib ediyordu. Ne oluyordu böyle?. Birdenbire Rüsnümlsal'e olan taarrozu ne demekti?. Sön ra, bu etek öpme, bu İstirham ne olucaktı? Zavallı Arab, her. halde çıldırmağa başlamış ola caktı, Ferlde; — Laa, Dedi. Aklbını mı Oyoutıyorsun?.. Bu yaptıkların nedir böylef., Arab, adeta deli veya bunak idi. Başını İki tarafa sallıyarak: — Sultanım!, Dedi, Hasan Pt sizin saudetinlale oöynuyor.. Diyebildi... İş paşaya tanllük #dlacs, Fo toltan sahnenin garabetini Tnattu; — Bu hük ö MüÜ sereden çıka Diye sorda, I..ı— Gözlerimle, kör olası göz mle gördüm #ultanım,, — No vakit ve nerede?, — Dün gece., Fakat birinei defa olarak — de; Güe ':_.__..'.'Ğ..ı"'î'.,ı'.ı'.'.f h.;ış.':':,:.:l:u neden buna w;ı“:l—lım emin olmak _;’:; Bördün, çabuk söyle — Hömümlenl'i Hasan pa =.:'*" odasından çıkarken ı.::,“" salan arabın bu söz " kabkahalarla gül Meğe başladı, ç — Vah zavallı lslam vah... Bütün gördüklerin, bildiklerin bundan mi İbaret?. Hüsmnümi sal'i Hasan paşanın — odasına gönderen bizzat benim! Arab, bildiklerinin doğrulu ğuna tamamen emin idi. Bunun İçin serar ederek: Fekat, gece yarım Hüs nümlssl'i paşanıd nezdine zatı alinizin göndermiş olduğunaze imkân veremiyorum.. Dedi. Pa şanın nezdine saçlarını omuzla- rına dökerek, göğsünü « sizin Ahtimal Pa kalını göndereceğinize veremiyorum. Souru... nezdinde saatlarca ayrılırken paşa İle Öpüşmesine de sizin müsaade ettiğinize vasıl ihilmal verebilirim? . Ferlde sultanın yözü değişti; hiddetten gözlerinden ateş ea çılmağa, düdakları — titremeğe başladı. Arab'a: — Bötün bu söylediklerini görcdün müf. Eğer bunlar İftira ve uydurma h. Boyaunu bağlı İpte bil, Diye bağırdı. — Sultanım.. Bana müsasde veriniz.. Böyle bir fırsatta sizi uyandırayım.. O zamsn bu re- zaleti siz de görürsünüz.. — Pekâlâ... Şimdi işte — git sen — gözlerinle Lâzım olduğu zaman bana.. Haber vert!, Selim oğe, Feride sultanın yanından çıkarken, Hösnüml sal'in içinde fağfar flacan lle kahve bulunan bir tepsi İle #ültanın yanına girdiğini gördü. — 19 — Tuzakta.. Bu hüdiseden #onra, Selim #ğa ve Zeyneb gece uyka ve İstirahatini terkettiler; Hüsnü misal'i kollamağa koyuldalar. Feride şultan, Hüsmümlsal Hasan paşa arasında bir Teza letin olduğuna fosnmıştı; — fa kat bir Ialanın sözlle bünların Cezasını babası sultan — Hamid den fatiyemezdi. - Sonra... Hür nümiesl'in bu kadar —kötü bir Bir türlü hük Hasan Ptşadan herşey umardı, fakat saray içinde de ba kadar bir rezaleto — meydan vereceğini sanmıyorda. Bunün — İçin, bu mübim meselede kat'i karar vermek ve kanast hasıl ötmek lâzım idi, Hüsnümlsal'e gelince, Feride sultanın yanında götterdipi hid det ve şiddetten büyük şüphe lere düşmüştü. Tepel İle iki fincan kahveyi götirdiği vaklı hanımının yözünden bir mana çıkarmağa çalışmış, fakat biçbir mena çıkaramamıştı.. Ferlde saltanın yüzü, her vakıtki gibi ai Fettan kızı, şüphe ve biddetlerini mü kemmel sürette saklamağa mu- vaffak olmuştu. Lala ve Zeynep'ten de — bir gey anlayamamıştı. rağmen, — Devam edecak — Gezici - Aytarlarımız Güzetemiz Kasaba hattı ge zlcl aytarlığına Aydın — Kattı gezlel aytarı Şükrü ve Aydın hattı aytarlığına da — Yusuf mıştir. Sayın okuyacu ve #bonemanlarımızın kendilerine kolaylık — göstermelerini di lertiz. Z A SÜ di l öt Ğ HAŞ M 46 |Uraycılık Bakımından: #SNYE| a Ilşçi, Esnaf ve D Soysal Sağlıkta Uray ödevleri.. ——— .— Doktar İhsan Bir sosyetenin — sağlığını koru: mayan — işlerde —bazmı hekimlerin ge) hattü iç çıların da karışması yetmiyor. Sosyeteyi yapan — bütün — toplalukların ayri cepbelerden, — kendilerine — düşen yollardan, fakat hep - birden işe boşlamak ve yörümek çok gerekli olmaktadır ve bunda birlik vardır. Bunun için d “Okulda — verem,, iş — bayatında yeteyi her zaman, her yerde ve sıkı sıkıya alâkalandıran tToplülük lar göz Önüne alınmıştır, Banlarda —verem nedir? B lata verem nasıl - gizer, bı? Buna nasıl karşı konur? Bura: larda veremden — korünmak nasil Sibi Ömevzülar üzerinde ça: e savaşa verem,, B olur? lışmak, oralardan elbirliğil, geçmek faurzolmuştur. hastalıkların berbadla. Soysal tından çoktur. Söz — gelimi Pa 5, Ch. Gördere, Vağne Yannin gibiler çok verimli işler meydana dır. Sigorta doktorlarımın, rinin ince heşaplı ist uyandırıcı rakamlar ve doğruluklar kormuşları ti bize Batıdaki bu hesaplar bi- zim için fazlasile dikkete alınmağa değer. Bundan ötürü biz dal uyanık bulunmalıyız. Verem ön çok kurbi işçiler arasından veriyor iştik. Bunun önemli sebepleri — vardir. Birincisi kendinde a) kudret, — kabiliyet == ılııl:iı'ı:: çalışabilen bir - vatandaş çalışıyor. Kevdi kudretinin derecesini düşü vemiyor. — Halsizliği, çabuk yorul. mağa, — iştahuzlığa — hiç ehemmiyet vermiyoc. — Doktora baktırmıyor. Bulunduğu müemese de — onunla yaldız iş randmanı — itibaril) alüka: dar olup kalırsa iş ilerliyor. Bu. nua için başlarken veremi bulmak, meydana koymak çok güç, hattâ çok kere imkânsız - oluyor. Ve xa ten bu gibi iş yuvalarında, atölye lerde, bir takım kurumlarda te- mizlik kuttur, Sağlığa aykırı darum: lar vardır. Bu sonuçlar da veremin tefasat ve hizmet ediyorlar. Bu yerlerde sağlam insanların — verem: lilerle bir arada bulunmaları, her gün karşı kazşıya bulunmaları, bu: Taşmayı kolaylaştırıyor. İucir, üzüm işlerinde çalışan- karın ince bir muayeneden geçiril. melerinin, soysal sağlık bakımın dan ne derece önemli bir iş oldu: Bu kendiliğinden meydana çıkıyor. Veremin bulaşma yolları ayrı: dir. Nefes yolile; yiyip içtğimiz geylerle vi ptk kolayca bize Bulaştığı, yani mikrop bedenimize Birdiği gibi hiçbir yorimizde sıy- mk, yırtık, kesik olmadan da de- rimizden — gizebiliyor. Bu yönden önce işçiler, hasta bakıcılar, dok: torlar oldukça korkulu durumda bulunanlardır. Çamaşır — yıkayıcılar arasında verem çok dikkate değer bir ker- tededir. Paris'teki çamaşırcılar ara- sanda — yapılan — incelemelerden öğ: Teniyorur ki, yüzde 75, erkek, yüzde 56 kadın çamaşırcı yılda veremden ölüyor. Bu anlaşıldıktan sonradır ki çamaşırların dezenfek- siyonu veremden korunma İşinde :lylk bir kaymet ve yer almıştır. ümı maşırlar edilir, sönra yıkanışı < damsafekte Tütün işçileri, “arpa, buğday işçileri, doğramacı ve Marangozlar, odun ve kömürcüler, hallaçlar, kullanmış eşya müzayede — salon: lanı işçileri, kalaycılar, eski elbise alıp satanlar, paçavracılar, pamuk, lu paçavraları pamuk — yapan fabrir kalarda çalışanlar her vakit vere. min yakıcı pençesi altındadırlar. Onlar mMuayede olmalı, sağ- hk durumlarını bilmelidirler. Hele bunlar kontroldan da dışarıdadır. lar. Bunlar arasında verem yüzde 12 ye kadar çıkmıştır. Kırk yapndayım. Hep bal- laçlık ederim, Birpyi,ı yoi!'P Diye inad eden bir. vatandaşa veremli olduğu kendisini inandıra: cak yolda iabat edilmiştir. Böyle: likle de evdeki küçük torunların sağlıkları korunmuştur. HÜĞ üi e S , H e İ Kübik Mimar N, Emre; bozuk inşaata sartedilen milyonlara yazık olduğunu söyliyor. ve Kübik Bozuntusu İnşaat. İzmir kübik inşaatından bir apartıman Memlekette — (kübik) namı altında yapılan haşaattan — pek çoğu kübik bozuntusu ve kal falar elinden çıkmadır. Ba çir kio binaları gördükçe bunlara harcansa paraya acımamak el- den gelmeyor. — Bilhesan — Ana dola — vilâyetlerile — kazalarında bu mesele acıklı denecek de recede döşündürücüdür. Bir- muharririmiz; — mimar Necmeddin Emre'yl görüp her gün çoğulan (kübik) namı al tibdeki bazı binaların gülünç vaziyetleri, foşastın kontrol ve mlâbı neye müt kıf olduğa hakkinda malâümat — İstemiştir. Evvelce uzun zaman belediye fen heyetl reteliğinde — ve vilâ yet mimarlığında bulunan ve İzmir'de birçok mühim İnşest yaptırdn bu sempatik mlmarı- ma müharririmize ça — İzahatı vermiİştir: Atatürk'ün İşaret ettiği yolda medeni adımlarla — memleketi güzelleştirmek, —güzel —san'ata kıymet verip onu milletin ara Bına yaymak İçin şübhe yok ki şuurlu ve teşkilâtlı adımlar at mak Jâzımdır. Atatörk - tarihi nutuklarından birinde demiş lerdir. kl: “ Milletimizin yüksek karek- teriol, yorulmaz çalışkanlığını, fitri zekâum, amele bağlılığını, güzel — san'atlara - sevgislol — ve milif birlik duygasanu —müte madiyen ve her türlü vesita ve tedbirlerle besliyerek — inkişaf ettirmek — milli — ülkümüzdür. Türk milletine çok yaraşan bu ülkü, ocun bütün beşeriyette bakiki huzurun temini yolunda kendine düşen vazileyi yap makda muvaflak kılacaktır. ,, Güzel San'at şubelerinin ber birl için ayrı ayrı himaye çe killeri vardır. Moselü; muslki İiçin devlet büyük masraflar yapıyor, konservatuarda çalışı hyor, zaman zemda resin « F gileri açılıyor, ressnmlar te Körüyor, temell İçin büyük dev- let yardımı henüz görüleme mekla beraber hiç olmazsa İs tanbul'un şehir. belediyesi bir temsll beyeti himayesinde bu landaruyor. Fakat bü şubelerin en mühimi ve vücude getirdiği everler İtibarile mensub olduğa milletin tarih ve medeniyetini asurlara ulaşlıracak olan mimari Hübesi bugün hiçbir. himayeye, ü L B L ei ü sie değll, haklarına sahib değildir. Lstanbul'da g san'atlar akademisinde Avrapadan getl rilmiş profesörler vardır. Avrua- pada tahsll ettirilip akademiye muallim yapılmış küvvetli genç ler vardır. Akademiden — yetiş miş, böyük müsabakalarda Av rin yanında bi miş müsteld ml marlar vardır. Fakat bütün bu masraf ve bütün bu varlıklara rağınca bügün (Mektebli ml merlık) biçbir hakka sahip de- gildir. Ba ihmal yulnız bir mesleğla himaye görmesi veya görmemesi şeklinde dar bir çerçive içinde münakaşa edil- memelidir. Moasır mimari gü zellikle beraber bütün medebi ihtiyaçları bugünkü cemiyetla yeşama tarzlorını tetkik eder, ve bugünkü medeniyetin İste- diği şekilde ve İktıradi. düşün. celerin bükimiyeti eltında İş gö rür bir şübe baline girmiş ol duğundan bu — vasıflara göre iş yapmak salâhiyetini halz olan meslek adamlarına kiymet ve mevki vermiyerek Imarat saha tında anarşinin devamına mü- snade edilmesi İktisad ve me- deniyet bukımından da çok bü yük bir batadır. İstanbul gazeteleri birkeç mi mera müracant ederek — İstan bul'da son #emanlarda yapılan binaların güzelliği ve çirkinliği etrufında yozılar yazdılar, Bence bu devrin en bafif terafına te. mas mahiyetinde idl — Bütün Türkiye içindeki İnşa fecaatı © kadar büyük bir yaradır ki Tstanbul'daki yapıların güzelliği ve çirkinliği bunun yanında ağıza bile alınamaz. — Bilhesan busene — Anadolü — gehirlerinde çok Yazla yapı vürdir. Bunu İzmir'den — dahile — sevkedilen malzemel İnşaiy iktarile dahi tesbit edebilireleiz. Bötün bu yapılar bir takım aceml ve eh liyetsiz kalfalar elinden çıkıyor ve bilhasa son zamanın modası olan köbik İoşant bu adamlar elinde gülünç ve feci bir. hal aldı, hiçbir. şehirde maballi karekterlatik yapı çekli kulmadı. Ba iİşleri koatrol - edecek selâ hiyet sahibi belediye fen hey. etleri ve belediye mimarları da mevcut olmadığından bu anarşi bütün çiddetile devam edip gi diyor. Türkiye — çehirlerinden adcak üç tanesinde küvvetli fen heyetleri mevcattor: — Ankara, Istanbul, İzmir. X Bu üç belediyeden İki (a kalfalara İnşaat rubesti. verme; İstenbul vo Ankara.. z İzmir şehri; bunu da yapı — mamaktadır. Şa halde ancak İki şehirde kontrol mevzuubaha, — diğerleri Allaha emanettir. —— Taozimatın — ilânına — kedar hiçbir. Türkiye şehri — doşunt — işinde bu kadar başı boy bira: 4 kılmamıştı. Her şehilrde mimar baplar ve bünlerin — kalfaları bulunurdu ve hepti bulunduk. — ları şehrin en büyük — ricalile — beraber teşrifata dabil olurdu. — Bana müakabil şimdiki İmar — teşkilâtımız bu üç şehlr İetlama - edilirse İmazasını zor atan bele, — diye kalfalarımın elliadedir. j Bundan tem o0beş sene ev. vel İstanbulda üç dört mühen- dia adaşla beraber ozaman mevcod bulunan — mühendie mi mer birliğinin bir. muhtrssını — şehir emini olan bir mühendise götürmüştük Kendisl mühendia oldoğu halde — bizl huzuruna —— bile kabul etmedi. Ve bu derd © zamandanberi — vakit — vakit bükseder durur. $ Bunun önüne geçmek - İçim ne yapmalı? Ğ Va Necmeddin Emre ü Mimar Hükümet bir kanun beşre- — derek avukat barolarımı yep- — masaydı elinde diploman olmi: — yan mütetabbibleri, diplomasız berberleri dişçilikten menetme- seydi bala kuvvet macunu ile — ahretl boylıyanlar, çene kemipi ' kırılanlar — görülüb — gidecekti. — Onleri himaye eden kanunlar —— bir. diplomasız avukat, doktor ve dişçi bırakmadı. Höyle — bir kanuola kurulacak mühen: —— di ve mimar baroları ile ba — işi kökünden halletmeğe küfi- dir. Şanu hatırlatmak İsterim ki bizde böyle kanunlara kat'iyetle — — lâzüm vardır. Tahill görmüş, — — yöksek zevatın bile böyle bir mecburiyet — olmadıkça — evlol yaptırırken bir mimara müra- caat lözümunu his etmediklerini gözümüzle görüyoruz. " Size evlol kallfalara yaptıran sayısız doktor ve avukat gösler — rebilirim. Buolardan birini ta: mıyorum; Çeşme'de çamur, ba- tonarme kurmakarışık bir ev yaptırdı. Bilâbare İstanbul'dan gelen ve mühlm bir mevki İşgel eden bir misafiri bu kâşane(!Jaln hapgi mimar tarafından — yapıl- dığını sorünca mal süllbi vere- —— cek cevab bulamamıştır. Maama- fih bu sualin bir faydası olma- mış değildir. O zat bu vesile No bü iş İçin bir mimerın lâ zim olacağını İdrâk etmletir. Yeni başkâtip İkinci bukük — mahkemcsl başkâtipliğine; eyol muhkeme — — sabikâtibi Nacl tecf lan tayla edilmiştir.