Ejderhanın > hey we ÖZMEZ - X. DİKTURK boş yere altın Yüzyillarci | İki kârdeş Bünlar- dan e mi, dol a yi aradı... İki çocuk piyangonun kendi- ir birer altın bulunca şaşırdılar. n |Bunu bal m Ertesi gün yastıklarının altında — Sakalım nerede? önlü ei bir adamdı... Sü- | tuladılar... Süpürgecinin ağzın- pPürgecinin su damlası örneği|da bakla az ki. birbirlerine e #kl oğlu |durumu sevinç içinde kardeşine vardı... Çocuklar arasıra amca-|anlattı.. Kuyumcu uşun a giderler, onun artık a$-)ciğeriyle yüreğinin r rm yerlerd sağında — olduğunu ” ir gün yoksul gi ga Amma alan Üsküdarı geç- h İl toplamak için ol a İmiş bir kez... Çocuklardan öc irken, söğüt ikizi almak için Süpürgeciye: «Kar- birinin dalları arasında altın tüy | deşim» dedi, «Senin çocuklarını Mi bir kuş gördü... Adamdan ür-İcinler tutmüş.. Başından tez ken kuş, kanadlarını çırpıp azsan, cinler seni de çar- mağa başladı.. Kanad çırpar- İpar». Süpürgeci bön bir ken kuşun bir tüyü kopmuştu... |Cinden, periden çok korkardı Süpürgeci bu tüyü aldı. al Sonra, her söze, yalan - ğında para verir sanısiyle kar- |bile olsa kanardı.. Bu yüzden deşine götürd I gör ki, bir gün çocuklarını ormanda M cu kendisin! Me kayla savuşturdu... Öyle ya, kar- tile ai sola gittiler an döşinden para ekten | dı yağ çıkarmaktan güçtü m. gün. üç Ertesi ürgeci orma i yemişler si ş yuvası ilişti. Yuvanın düncü gün ka; içinde güneş e ee ii çıktı... Avcı çocuklara: «İn mi- rl yanan altın e cin misiniz?> iye sordu... ruyordu. e il e Se da: «Ne iniz, Se- madan bir EE sezinli- yen «Eğer altın tüylü kuşu eş — - pa- - veririm 3 mü uyardı... Çün- yiz lerce, “Ber bir kişi eğini yer- al- vi kumul ga ii DD bu kuşun ciğerini, yü se, her gün - üstü mın .. e i gün süp anın |manda yi aynı yerinde dolaşırken gözüne bir ku: düncü Dör- ar ni g ii yoktu... «Sizi bana “Tanrı gön- derdi> söziyle çocukları kendine e İoğul edina!... Artık babahklariy- le avlanıyorlardı... Her Ik yetenekli çocuklar oldukları 1- çin, çabuk öğrenmişlerdi avcı- n Jı Bir tün - üstü babalıklarının Rin ER e iki hut gibi, beye çi uk ulak ço- cuklar. m sana ol kul gi Gk sesinden or! cağız yüzlerce gözleme slm Her pişirdiği ie 'kâsına bakmadan tepsi- Derken efen- 5 a ş © baş edemiyor. lar. Ne dının tepesine çıkıyorlar. an yen Harika östüne bin katmak dileğinde (Biz artık kendi değildi bu... İşin iç yüzünü bil- |başımıza buyruk olacak çağa miyen süpürgecl, ens gün bin | geldik l diler... Avcı, ann aka Le 7 ii iri değ ii Kimin e ça aç die ö Buz açik, Tanrı zi beş gün sonra kuyumcu eşine; | Sun! lu kuşu kes de elinle kızart, (Arkası gelecek sayıda) Yalnız en küçük parçasını sinan diye buyurdu Kadın kızartırken sü- grinin in oğlu gelmez mi... I rada tat kre ee ÇOCUKLAR! ea rg ın üstünde bırakmıştı... Çocu doğruca mutfağa girdiler... Çün- |3 , PU yz een; sez kü öyle alışmışlardı... Ocağın üs | enizin ması e iye lili Lp r. gıkmanımı istediğiniz ya- ma, onu yemeğe elleri varmazdı a BİNE Çocukların fağin dö Sonra resimlerinizi, bir yanını inceliyen gözleri, bir- gerin, gi da den ocağın altına llayın, basalım. Ancak: dükleri, iki küçük et parçasıydı... Halaları mutfağa girince, çe” pa Hı aa opar Kalin. imiz zaplmı olsun. Ne yiyorsunuz böyle?» diye s0> |5 Renkli resimleri bu sahifede runca, a biri durumu |z Pasamıyoruz. anlattı... Bunun üzerine in, elğeriyle yüreği kuşu ri na Tez bir piliç kesti. O- un yü ğer elğerini, kuşun eöerüne . Çocukları sav- eğe dıktan e da eşini beklemi ladı... rı gün çocukla- ler kama ra, €Yolu- ol- du ali Pr 2 rmağan ettikte; Yanlarınız en çok bir e tutarında olsun. Yakında yeni bir arma- anlı bulmacava başlıyaca- ız. başladı... diyle Nuhun gemisi den bastım, be katlanaca- Bi oca eşler Mi Zım» diy: 70) oldu böyle sana?» Kadın, 0- lanı biteni, bütün başından geçeni, hıçkıra hıçkıra, bir bir anlatıyor. Bu sefer de a- dam ağlamaya, sakalını bıyı- ğını yolmaya başlamaz mı? ana eni mi 1- , n Bir gün yine sabahtan, ba- ekimi yi e- orından birisi ö - Allaha ısmarladık demiş, (line «Sizl ul iii ar- ( pürgenin telleri arasında sak- gitmiş. Kadınla nohut ço- ( Janmazlar» demi «Sini yezii- lanmış kâlmış. Bu çocuk Ses$- çakan evde kalmışlar. Kadn (| Jer, sizl leniyor annesine: «Anne di- bakmış saate. Vakit öğleye ge-” na daha ne miüye» söylemi. yor, e, buradayım. Wiyor. «Hamur yu da kad demiş, gözleme Yaj , öğ- (o taki ateşin içine. Nohut Eş sesimi çıkarmadım. Beni de leye de yeter akşama da. Ben Bia le baba hemen de biraz dinlenirim» mai da fayda etmemiş. Celi tekneyi önüne. en yanmışlar. Çocuklar ya- sonra annenin gelmiş. güzel yuğurmuş. e ii odunları koymuş, sl yali. Ma üp ağ- deri pişirmeye başlamış. No- başlan o ik ağlıyadur- bir hut rine ein ın, akşam olmı ey > ka- yandan bir yana ay gibi sar- il çalınmış. ön inmüş mışlar, onu seyrederlemiş. Ka- (işten eve > Anneyi kam gocuk çi le baj larin Vi Ondan artık bir ürü via ri büyütüyo, okula veriyor- lar. çok yi ye terbiyeli bir öğrenci ol £ SILACI BiR KIŞ MASALI (Geçen sayıdan de levam) sıcaklıkla doldurdukla- Dönüşte karısı oduncuya: yndan e habersizdiler. Her- «Kıralla kıraliçenin o kadar uslu ve iyi çocuk- lenmesinin sebebini bi- lar ld için böyle hisset- yor musun?» diye usulca (| tiklerini zannediyordu. Fakat Mei analarının, bal içli “Yüksel giçekler altında bir mezarı ol- du. ” Hoca bir gün evi ne üç okka mış, Karısına, akşama Him, demiş. ÇiZGiLERL Karısı eti pişirmiş amma, öğleyin Pişir — ye pe komşu toplanıp hepsini yemiş- E NASREDDİN Hoca akşam sofrasında eti göreme- yinee karısı, kedi yedi, demiş. Hoca k tam üç okkn km Pi Bu rl tım etse kedi ni rede? döielerle 8 e onlara — le: etrafındaki çıplak baktı sana şimdi bereketli ve söylediğimi tan mu- l ekin tarlaları sun?» geldiği ve bi kış Kocası an dedi, «ço- şil ormanda hiç işitilme- ii yaam ilkbahar kuş- Hiç diği bu başi Meri ünl ünik e doğru. İr kaç sene sonra Sylves- e yeni sarayda orman bek- kıral pas rdiği sevin- ye m iyim e ce dalmış ve ışığını. dip karı eritebileceklerini baktığı ii in fbm ui çoktan unutmuşlardı. Kendi- — tiyor, her şey m tu. lerine bakanların kalbi Bir kardeş dostla- rı Bulu la görmeğe gittiler. Yine rüzgâr ihtiyamız Gövdemiz gürkmei İL gelince bir çatırtı oldu. e Yükse ve birdenbir: yıkıldık; ediyi & erede? Kedi ise et mı o tarihe Yüksekgök 393, Bulutsakal (355 vasındaydı. Uzun &yivia'dar haber almıyorum. Onlar şimdi ihtiyarlamış, saç- ları erki 'rhalde. Çün kü kıralla kıraliçe Finlândi- ya'da gezeli epey ri Fakat ben ei tarafından sevi- Jen, ve iyi huylu çocuk- lar zaman Syivester'le Sylvia olduğunu, dolu gözlerini Yüksek- gök'le Bulutsakal'dan aldıkla” rını düşünürüm. Bir kaç gün önce yine böy- Je iki üm. İşin tu- hafı, da bir ışık fış- gün atıyordu. Fakat çocuklar bu- nun farkında değildiler. a san onlara bakarken dün; temizlik, saadet ve sevinç pi düğü zaman lin ül rahatlığını hi ordu. Onlar ei eni den sarkan buzlar, yollarda yığılan kar, neşesiz insanla- rın kalbindeki buzlar ve ü- züntüler eriyor, kış iç silik ötüyordu.