üm ev- velâ bu mektebi y sonra atı idare edecek subayların gönderilmesi tenmişti. Harbiye Teğmen Dupreuil ise nz ordusunun en parlak şü- £ #izlar arasında değil, kendisi. (çok eser bırakmıştır. İstan- varilerinden biri olarak ta- (Di tanıyan Türkler arasında (Obulun muhtelif köşelerinden Danmışta. da derin bir mateme sebebi- (yaptığı resimler, şehrin o de- i yet vermişti. Virdeki halini tam bir sada- Düelloda Monginot'nun şa- hil öy olan Dourseavlt da yükdereyi bir mektubunda le tasvir etmiştir: «Boğaziçinin Rumeli sahi- linde bulunan Büyükdere ko- yu sahilde al bir rında olduğu gibi, kemerleri bulunmaktadır. Bugüne kadar bir köy olan Büyükdere, artık sevimli bir çeveleyen muazzam çınar v6 ıhlamurlar, Bü de- yulmaz bir manzara vermek- | tedir. Rus ve Avusturya yazı burada geçir- ktedirler. O zaman bu kü- çük köy, bir başşehir canlılı- Kına ka; » ağacın yuğu da kahvecinin merkebi- ne ahır vazifesi görmektedir.» &.X. KARİKATÜRLER na, eskimeye yüz iŞ civert elbisesine rağmen, he” halinden onun asil ve efendi tuğu çocuğu evlenmesine mâni teş- kil ediyordu. Buna da şöyle bir çare bulundu; oğlu Hilmi- yi merhum Fethi beyin dost- larından "bir Nezaretin-muha- be kalemi mümeyyizi Şefik bilâhara ren Şefik ve terbiyesine #ti- Onu hi takdir ederek kendi evlâdı gi- titriyordu. bu çocukta fevkalâde bir isti- dat ve dılışmda bir asalet lamadı. Hilmi henüz 18 yaşla- rında idi ki Şefik bey yaka- andığı bir hastalık kurtu- tan FU HALE GELDİM “OTOMOBİLLERE İŞMRET ETMEKTEN gılmı . Sultanahmet varında bir eve yerleştiler; eş iye M: dost sayesinde Hilmi — yede bir uriyet Kocasının vefatiyle birdenbi- Te çöken zavallı kadın ü ümidini evlâd edindikleri Hi- miye bağlamakta, onunla te- seli bulmakta ve onun Mali- yede bir memuriyete girmiş olmasindan da ayrıca iftihar duymakta idi. Şimdi yegâne arzusu onu evlendirerek mü- rüvvetini görmekti. Kocasın- dan kalan aylığına Hilminin maaşı eklenince pekâlâ geçi- 'nebileceklefini o hesab'eden Ralka hanım, düşündü Hilmiye de açtı. Anahğına çok itaatkâr olan Hilmi, bu tek- Mfe itiraz etmedi. Günlerce görücülüğe çıkıldı, arandı, ta- Tandı, en son kl mahalle a- miyordu. Güzelliğinden başka terbiyesi, , kadınlığı vesair meziyetlerini sayıyordu. O samanlar damat, gel yüzünü ancak koltuk merasi- minde görebilirdi. Bu sebep- münasip görmüş olma- sm teehhül için kâfi gö- Terek «Peki» demiş, düğün ha- 0 JR G ol ir : diyelerle, kurulmakta olan yuvanın noksanlarını tamam- lamaya çalıştılar. Bir gül kadar nazik ve na- rin olan Gülçehre, koltuk me- rasiminde utancından kızarıp üzü ının ah Gülçhere oda- mat da meydanda 1. Bofra üzerinde kahvaltı ve t- gu gibi duruyordu. Ev halkı şaşırmışlardı... Ne olmuştu?!.. sapsarı kesilmi: Gül rengi iş 0- zavallı hal ile ayıltmağa muvaffak oldu- lar. Biraz kendine f Gül- çehre hi hıkçı lama- ya ve inliyerek kesik kesik & Jatmağa başladı: «— Sab: erken saatle- rinde kimseye rünmeden çıkarak hamama Ben de, gelince larının hedi- ye n si cak su çay ba-