HER AKŞAM BİR HİKÂYE Daha onu çocukluğundanbeM tanır. dım. Benim mektep arkadaşımdı. Ho- enları onu «147» diyo numarasile çağı- rırlardı. Halbuki biz kendisine «Don- durmacı» derdik, Ona bu adı takma- mızın sebebi de vardı, Çünkü Hilminin dondurmaya karşı düşkünlüğü şaşıla- cak derecede faz Bir otüruşta dolu dolu birkaç tabak dondurmayı Sa ip süpürdüğünü çok görmüştük. İşte bunun için kendisine «Dondutmaci> 4smini vermiştik, Ufak tefek, zayıf, hastalıklı tesirini uyandıran bir çocuktu, Örle tabak ta- bak dondurma yediği halde hiç birşey AAA ik şeydi Sİ endlne evd m verilen gündelik. lerin hep dondurma yerdi. Hata uzakça bir yere gönderildiği zaman babasının eline tutuşturduğu tramvay parasını da bu uğurda harceder, sonra da saatlerce yaya yürürdü. Bana: — Ah, bir büyüsem de nel geç- #ewm., Tik aylığımla yalnız dondurma yiyeceğim... derdi. Aradan epeyce zaman geçti, Artık Hilmi kocaman bir delikanlı olmuş-| tü, Lâkin dondurma sevgisi onda azal- mamış, artmıştı. O zamanlar «Kamere âşık, diye bir roman okumuştum. Bu-| nun maya âşık!» diye çe: bana yarı şaka, yari © Bu dondurma berim h hem de kesem! ma sebep olacak: galiba; gelim yordum. ikl kere de andan dünyanın en), 2la > | dehşet İİ Sordum soruşturdum. m — tiâhi Hilmi... derdim, dondurme- yü senelerdenberi ne kadar vefalı bir bağlı kaldi! Muharebe kopmadan birkaç-ay e veldi Bir yaz günü İs yerinden geçiyordum. Yürüdüğüm a3- İalt yolun iki tarafında yeni yeni, şık binalar, vilâlar yapıl. a biri garip şek katımı uyandırdı. tim büsbütün ziyadeleşti. Çünkü | «Dondurma villâsı. yazıyor” du. Kendi kendime: «Bu villânin sahi bi pek garip zevkli bir adam olacak! ma villâsinı görmüş olsaydı hörhalde pek beğenirdi.» Tam yoluma devam edeceğim sirada E önünde durduğum bina- Dın alt kat pencerelerinden biri açıldı ve Hilmisin başı dışarı çıktı. Bana: Aşkolsun vefasız dost!... Yabu ne Alemdesin? Nerelerdesin?... İçeri bu- yursana., Dur sana kapıyı açayım! Demek bu dondurma rillâsi ' bizim meşhur dondurmacı Hilminindi ha, Doğrusu buna çok şaşmıştım. Çünki onun parasız olduğunu bilirdim. Hatt bir aralık gemilerde ateşellik ettiğini de duymuştum. Belki de uzak memle- ketierde bazı büyük teşebbüslere giri- gerek zengin olmuştu. Ben bunları düşünürken Hilmi evi- nin kapısını kendi elile açmış, gölüm- #iysrek boynuma sarılmıştı. Lâkin Onun çekresine zengin, hali vakti ye- rinde, hiç biz maddi düşüncesi olmu yan insanlara mahsus rahat ve ha; son derecede tiemnun olduğunu gösteren bir mana yetmişti, Adeta! gözlerinin içi gülüyordu. Bana muaz-| zam villâsını gezdirirken Birşey pek! Dostum odalarına, sa kım dondurma isim şmeli salanuf... ça, Bülün moblly: Yanındaki «kay- çtl, Burada , herşey önümde bir kapı ler vişne. renginde. maklıs salon iyi «Dondur-| Dondurmaya âşık beyaz... «Çileklis salonun perdele- rinden, halısına kadar bütün eşyam gilek zengi... Gülümsiyerek Hilmiye: — Peki, dedim, gu içinde bulundu- ğumuz kocaman dondurma kutusunu Japtırmak için mühim bir para Jzım olsa gerek. O, paraya ehemmiyet vermiyormuş gibi bir tavırla: — Evet... dedi, bir miktar para gite (1. Lâkin paraca hiç bir sıkıntım yok... Bunları söyledikten sonra gülümsi- yerek ilâve etil: — Hayatta berşeyimi, bütün bu gördüklerin! neye borçluyum bilir mi- sin? Dondurmaya... Evet dondurmi ya.. Dondurma #ayesinde engin ol dum, dondurma sayesinde saadete karuştum... Hem de Amerika gibi yer- de. — Ne o, yoksa Amerikada dondur- macılık mi ettin? Dondurma mu saf- 1n7... « Yok canım... Ben dondurma yiye- rek zengin oldum! Bu — Nal? Mekteptan ayrıldıktan sonra be- uzun bir seyahate çıktığını: bilir. EHattâ-bazı şehirle: a gönderdim. Param yoktu. Ge rde ateşçilik yeparak seyahat edi- ir gün yolum O zamana Kadar el para birikmişti. Kıhğımı im. Nevyorkun si- plijlma kapağı at- me lişen tik şey Y. küçük küçük zulübe- i, Bunlarda muzdas a kadar don ın her çeşl- rdı. B ia in önünde kalabalık gözüme ilişti, adam bana şu İzâhatı verdi; İ —Bu kalabalık nedir bilir misiniz? | Halk bir adamın etrafında bahse tu- | tuşuyor... Şu sarışın geneli görüyor musun? 20 dondurma yiyeceğin! 1ddla iyor. Halkın bir kismi eyer» diyor, öteki «yiyemez!» diye diretiyor... Bu- nun etrafında büyük paralarla bahse tatuşuyorlar. Malüm ya Amerikalılar bali Aklıma dâhiyane bir fikir geldi. He- men yüksek sesle: — Ben 25 dondurma yerim!... dedim. Hakikaten de dondurmalara karşı ağ- amın suyu akıyordu. Kalabalık ara- sında şişman, dazlak başlı bir adam atıldı: — Yiyemezsin... Bu gördüğün sarişin genç 1933 de çok dondurma yeme şam piyonudur.. Sen ondan fazla dondur. ma yiyemezsin. Ben iddin etti — Yerim!... Meğer benimle iddiaya tutuşan şiş- man adam kendisine elma kralı deni. len Kaliforniya milyoner bir adam- mış, Bir aralık kafası kızdı: — Eğer sen bu sarışın Amerikalıdan uk dondurma yersen 50 bin dolar ve- dedi, Elma kralının yanında bulunan ar- kadaşı — onun da pamuk tüccarı bir mllyoner'olduğunu sonradan öğren- dim — bana doğru haykırdı: — Eğer yersa benden de 50 bin do- lar. Şimdi dehşetli bir müsabaka başla- muş gibi etrafımızı sarmışlardı. Bİ | dondurmaları yemeğe başladık. Bütün hayatım, İstikbalim, mukadderatımın mecrası bu müsabakaya bağlı fd. Ba- Ha verilen dondurmaları kaşıklamağa başladım. Yirmi ikinci dondurmada rakibim «pes!» dedi Yalnız müsabakayı ve binlerce dola- rı kazanmamıştım. Bu garip maçta hazır bulunan birçok genç güzel kadınlar: «Yeni şampiyon! Yesil şüm- piyon» diye etrafımı sarmışlardı, yorsun ya... Dondurma benim |* öaadetime hizmet etti, Yaptırdığım vilâya nası) o bence pek kıymetli olan | tattmın Ismini da koymıyayım., Hikmet Feridun Es Esrarlı Yüzük 'Tetrika No, 159 Kendini selen Halebli du. Her'sabah çayla yüzünü yıkıyor, böylelikl , tenini daha esmerleştiri- yordu. Arap şivesine de dilini uy- durmuştu. Bu şahsiyetine devam ot- mek suretile saklanabilmesi nisbeten kadar seyahat etti Fa- kat istasyonların kontrol altında bu- lunduğunu düşünerek O kasabadan kasabaya otobüslerle, kamyonlarla, kaptıkaştılarle gitmeği tercih etmiş- ti. Bir seferinde, şoföre, ayyaş bir yolcuyu göstererek: — Kimdir? - diy, — Ne bileyim ben)... kafayı çekiyor... Ağzını tek kelime söylemiyor Bu ayyaş yolcu, İzmire onunla beraber geldi. Ve İpsi kibin- başladı. Meğer sivil polis e sordu. Boyuna açıp bir kada, 4 Zaten İz mir ds son derece kontrol altında; miş. Raif beyin muhiti tamamile| kontro! alanda... İpsizin ergeç bu- Nakleden: (VA - NO) raya düşeceği bekleniyormuş. Sahte ayyaşın verdiği ipucu üzeri ne, tarassut büsbütün arttı. İpsiz Ahmed, etrafında bir takım hareketler olduğunu seziyordu. Onu takib ediyorlardı, evet... Bir takım gözler, köşölerden, pencerelerden ona bakıyorlardı... Etrafındaki çen- ber git gide daralıyordu. Fakat nk çin onu yakalamıyorlardı?... İşte yaştığı şey buydu. Yakalamamalarının sebebi, bir plân iktizasıydı. Kendisinin Raif beyle (o buluşmasını o bekliyorlardı. Böyle bir konuşma esnasında baskı- Bı yapacaklar; Masumenin babasını diye, belki de mücrim diye aklardı. Raif, bütün ustalığına rağmen bu zağa yakalandı. Mukadderat rolü -İnü oynıyacaktı, Galiba hanımefendi ile muhaveresinden sonra, pak bit- perişandı. Artık talihin sevk aresine kendini bırakmıştı. Bedri Yelkenli, başını iki yana sallıyordu. Lig maçları Fenerbahçe Beyoğluspor, Galatasaray - Vefa yarın karşılaşıyor Ebedi Şefimiz Atatürkün ölüm yıldönümü dolaymile bir haftalık teehhüre uğrayan lig maçlarına ya- rın Şeref ve Fenerbahçe stadlarında devam edilecektir. Bu oynanacak olan beş birinci küme aynı olarak Anadolu- gümrük sahalarında i küme karşılaşması ya- Bir günde 24 klübün 268 futbol- cüsu yine mejin top peşinde kop cak ve onları idare etmek üzere de 36 futbal hakem ve yan hakemi ferber edilecektir. Futbolün bütün dünyada revaç- tan düştüğü yolunda mütalâada bı lunarak bu sporun ikinci plâna atı masi hakkında kararlar alınmasını eri sürenleri tedirgin edecek olan yukardaki rakamlar şimdiye kadar hiçbir #por şubemizde maalesef gö- tülememiy bir hakikattir. Bu sporcular herhangi ram veya merasim bir bay- toplantı; için “| değil, sadece normal şekilde devam eden şehrimiz Kg maçlarının bir haftasında spor yapmak ya çıkan idmahcılardır. ki futbol ede: özİdaha klüp! müsabakalarına sporcuların oaded yekünunu azla kabarik olm izce ve gerek İstanbul böl A İgesince imkân aranırken saha hakemsizhik klüplerimizin bazı spor- cularını muattal birakmaktadır. Netekim B. takımları ile genç kım karşılaşmaları da bu sebepler den dolayı yapılamamaktadır ki be »porculara da maç yapmak iiükânı verildiği gün yukardaki yekünun bir hajli kabaracağı şüphesizdir. Taraf-| tarı ve sporcusu bu kadar fazla olan |taş bir şöbeyi ikinci plâna atmağa ça Iışmanın beyhude olduğunu rakam» larla bariz bir şekilde gösterdikten sonra yarin yapılacak olan karşıl malarda takımlarımızın alabilecek- leri neticeleri gözden geçirelim. Yarın Fenerbahçe stadında Bey- oğluspor - Fenerbahçe, OGalatasa- ray - Vefa; Şeref stadında da Ka! sımpaşa - Süleymaniye, Beykoz Topkapı, İstanbulspor - Beşiktaş! maçları yapılacaktır. Bu karşılaşma lann içinde şampiyonaya tesiri ola- bilecek derecede mühim bir maç olmamakla beraber Kadıköyde ya- pılacak olan Beyoğluspor - bahçe ve Galatasaray » Vefa maç- lari günün enteresan müsabakaları- dır. Şampiyonaya müessir olamıyacak | kaydını koymaktan maksadımız se-| nelerdenberi başta giden klüpleri- mizin bu hafta birbirile karsılaşmı- yacaklarıdır. Yoksa Kadıköydeki Fenerbahçe - Beyoğluspor ve Gala- tasaray »- Vefa maçları her zaman iz |alâka toplayabilecek ve şampiyon- luk yolunda yürüyen klüplerimize korkulu dakikalar geçirtecek karşı- laşmalardır. Fenerbahçe ile Galata- sarayın herhangi ufak bir ihinalleri İ şampiyonluk yolundaki ümidlerinin suya düşmesine sebep olabil: ın başından itibaren ıkları maçlarda isbat otmiş maktadırlar. Normal şekilde G Fenerin beklenirae de son sicil talimatname- «— Rolüme devam edeyim mi)... Değer mi?... Adam sende... Galibe beni istemedi... Bundan sonra, dünyanın başka şeyleri neme lâzım?...» Dahili tnücadeleleri canasında pe- rişandı. Düşünüp duruyordu. Gaze- telerde çıkan havadisleri | okuyor; bunlara Galibe meselesine kıyasla pek az ehemmiyet veriyordu. Gene böyle, bir akşam, meyus, ikedder düşünüp dururken, uşağı eşikte göründü. — Na var? — Bir mektup. Eline bir zarf verdiler, Göz atar atmaz, yazının şekil de- Eiştirmiş ve mektuba imza konul mamış olmasına rağmen kim tara- fından yazıldığını anladı. Ondan bi rrandevu istiyorlardı: «Karşıyakada, Ragıp beylerin evi karşısındaki arsada sizi bekliyo- Raif beyin i taşıyarak, dün- ayı parmağının ucunda döndüren adamın kalbi, hayatında ilk defa İ olarak korkuyla çarptı. Dudaklırından bir murıltı fışkırdı: «— Aman yarabbil... Türkiye- stadda | | sinin klüplere verdiği sal rine her hafta takımlarını değiştiren bu klüpler yavaş, yavaş kuvvet bulmakta ve bu yüzden maçları normal seyrini takip edememekte- dir. Netekim mevsim o bidayetinde iyi dereceler alamıyan Vefaklar ha- ber aldığımıza göre takımlarını An- karadan, Eskişehirden ve şehrimiz klüplerinden aldıkları yeni oyuncu- larla takviye etmişlerdir. Bu yüzden yarın sahaya bambaşka bir takımla ıkacakları tabiidir. Bunun Vefa le bine veya aleyhine olacağını kestir- mek bu oyuncuları görmeden kabil! Jolamıyacağına göre, Galatasaraylı | lara bu maçta çok dikkatli oynama» larını tavsiye etmek faydadan hali değildir. İ Diğer taraftan Fenerlilerin de şimdiye kadar mağlübiyeti olmıyan (Be: oğluspor karşısında fazla çalış- İmaları lâzımdır. İ güvendiği oyunculardan © müdafi Hristo cezalı olduğu cihetle oy- 'amaması sari İâciyertliler İehine kaydedilecek bir avantaj İberaber çok enerjik ( oyunculardan kurulan bir takımın bir kişinin ek- sikliği ile fazla sarsılmıyadağını göz İönünde bulundurmak lâzımdır. Me- amafih tekrar futbol oynayacağı yo- lunda şayinlar çıkan Melih y: kımındaki mevkiini alırsa galebesi kati ve çok sayılı olacaktır Şeref stadında yapılacak olan Süleymaniye - Kasımpaşa ve Bey- koz » Topkapı maçları kuvvetlerin müsavi olması yüzünden çok sıkı İgeçecek ve ancak fırsatlardan isti: İfkda atimini bilem takın Hg yangı kendi lehine kaydettirecektir. Beşik- - İstanbulspor maçında genç oyunculardan kurulan İstanbulapor- luların Beşiktaşkıları fazla uğraştır. maları beklenimme de maçtan galip çıkması tabit netice SAZİ Tezcan Profesyonel güreşler Havaların güzel gitmesi dolayisi” İle bu hafta Şeref stadında profesyo- İnel pehlivanlar arasında iddialı gü reş müsabakaları tertip edilmiştir. İ Yapılan programa göre karşılaşma- lar arasında Kara Ali ile Pellinen, Ha ile Todor, Tekirdağlı ile Bi kili İbrahim müsabakaları var- ir, İ Gülreşlere tr. 14 de başlanacak” emk e İzmirde Kadifekalenin burçları tamir ediliyor İzmir (Akşam) — Belediye 1500 Bra sarfile Kadifekalenin burçların tamir ettirmektedir. Bu meyanda kire (Fatih kepisı) da tamir eb or. | Börller > zamanla harap olan burç-| lar eski halini ak, halkın ziya- reline açılacaktır. Burçlar üzerine| halkın ahati ve İzmirin güzel | İ manzaralarını temaşa etmesi için ” İkanapeler de konacaktır. Yer değiştirecek kiracılara tavsiye! Akşam'ın KÜÇÜK İLÂN- LARI'nı dikkatle okursanız kendinize en elverişli yurdu yorulmadan bulabilirsiniz. döymiş...> Son beş gün zarfında, yani gaze- telerde © neşriyat başlıyalıdanberi Bedri Yelkenli'nin bir i kalmıştı: «— İpsiz Ahmed, belki benden paraları aldıktan sonra ecnebi bir| memlekete gitmiştir!ş diye düşünü-! yordu. Zira, ondan aldığı para kâfiydi. Bununla pekâlâ meselâ Suriyeye giderek yerleşebilirdi. Kumarhane- siri açabilirdi. Saatleri, günleri, tesbih çekip çile doldurur gibi saymıştı. Bir haftaya yakın bir zamandanberi gözükmemesi, ses vermemesi üzeri- ne: «— Eh ... Demek ki... İşnmeğe başlamıştı, Onun için artık bir tek kurtuluş yolu kalmıştır İpsiz Ahmedin ele| geçmemesi... Halbuki, şu kâğıdı alır almaz, ön ümüdleri suya düşmüş bulunu- yordu. İpsiz, orada... İzmirde. Kendini bekliyor... Bu heriften ve bu herif sebebile var mıydı?... Bedsi Yelkealiş Beyoğlusporun en | X3 olmakla | Tiz liderinin | ipsizin | yi » diye dür! adaletten yakayı sıyıcmanın çaresi! 'Tefrika No, 127 Bahçenin her tarafı büyük fanuslar. la süslenmişti. Ayrıca iki köşede de büyük meşaleler yanıyordu. Bahçede ayak atacak, kımıldayacak yer kalma- miştı, Bemtin çocukları — kapı kapandığı halde — bahçe duvarından biribirine omur vererek atlamışlardı. Ortada kü- çücük bir meydan boş bırakılmıştı; bu| meydanda hokkabazlar, orta oyuncu- Jan, canlı kuklacılar hüner ve mari- fetlerini gösteriyorlardı. Âşık Garib de bu meydana çıkarak saz çalıyor ve ha xin maniler söylüyordu. Kafes arkasından bunları seyreden kadınlar arasında kimbilir ne yosma- lar, ne şirin tazeler vardı. Garibin gö-| zlne arasıra görünen bu şirin ve gü- ler yüzlü kadınlardan biri ilişiyor ve Garib, Tifisteki sevgilisini hatırlayn- | rak, derhal aşka geliyor, coşuyordu. | BUkassa okuduğu manilerin arkasın- dan: Ah Şahsanem, vah Sahsanem' Diyerek ağlayıp inlemesi, diyleyici- lerin de merak ve merhametini tahrik ediyordu. Davetli kadınlar mülemadi- yen Âşık Garibi dinlemek istiyordu. Oysa ki, bahçeye dolan çocuklar hok- lan, canlı kukladan, karagözden ve buna benzer eğlerceli oyunlardan İn mun Üstüne düzülmüş rdu. Garib E den nasıl ki yordu * Âşık Garibi öldürmek isteyenler !... Defterdar Halil İ gece yarısın- ağının kenarı- Şaban ağa, Halli efendinin seki dos nu sorardı. Hallı| n de Saban ağaya karşı bir zaafı vardı. Şaban ağa Yu- haşin bir adam olduğu efendinin hoşuna gider ve dostluğunu bozmak istemezdi Şaban ağa bir aralık, tuktan bü: çevirerek, sordu: m yıl önce başı vurulan Şu van pire diyorlar, San ne der- sin bu habere, defterdar efendi? Hall! efendi yüksek sazla cevap ver- di: — Eğer Yuyan dirildiyse, bu bir ki- yamet alâmetidir, derim. Gerçi Yuva- ın başi kesildiği zaman ben Budinde idim;. Kellesi gövdesinden ayrıldığı. nı görmedim amma, görenlerin sözüne da Inanırım, — Aman defterdar efendi, kellesi yere düşürüldüğü zaman ben callâdın yanıbaşında duruyordum. Ce- seâi kireç kuyusundan hortladıysa, buna gerçeklen ben da kıyamet ali- meti derim. Şabun ağa merakını yenemiyordu. Bir müddet düşündü: — Sakın bu Venedik elçisinin uçur- duğu bir haber olmasın? Yazan: İSKENDER FAHI zDDİN — Siz ne derseniz deyiniş, dar efendi! Ben bu habere hı vesselâm, * O gece Âşık Garibin israrla ileri düğü Parmaksız Yuvan meselesi ağanın zihnini bulandırmıştı © Âşık Garib: «Yuvanı ben gözümle düme dere. laz. İ Yuvanın Dulda yaşadı ediyor ve Ayasofya taraflarında Jendiğini Hâva ediyordu. Şaban ağa, Âpk Garibin sarılmıştı: — Bunu sen kimden duydun? di du - Eğer seni aldatmadılarss, def Ayasofya civarını Yeniçerilerie tayim... Yuvanı yakalatayım. , Âşık Garib rihayet bütün cesaret” Midalini toplayarak, Yeniçerlaği $u kısa malümatı verdi: — Ben geçen akşam karanlıkts İ derken iki kişinin, önümden, kop rak yürüdüğünü gördüm. Bunlar, & yanı Akbıyık meyhanesinde bir rumda gördüklerini ve Sivan yaşat torunu ile yaşadığını söylediler. kulağımla duydum. Yeniçerinğasi: gi — Sen rüya görmüşsün, bus dedi - Ben de sandım ki, Yuvası akıllı bir adamdır. Âşık Garib hiddetlendi: yakalatı 4 çierinğas: bol keseden attı — Beş altın veri Detterdar Haiil of m adi sönme kal pi — Şüphesiz. Ordan di alabilirsin! Şaban ağa sabaha karşı düğün İğ den çıktı. Yeniçeri ağasının akli » bu iş, O gerçekten YU ilamında hazır Bu unmuşta SAÇI Tİ kalı uzamış olan Yuçanın kesik D o kendi gözlerile görmüştü. BöYİS makla beraber, bir köre Kogonun takhanesine baş vurmayı ve ciddi bir rez yapmayı da M8 net düğününden #ği rudığı zaman şefak söküyordu. Göğü kahveden çıkarken, Aslan dede # — Oğul, şimdi git yat, Yorgunfu Uykusuz kaldın. Fakat uyandi sonra, başka bir yere gitme, bepi gör, Sana diyeceklerim We Âşık Garib © gece giz içmiş ve epeyee sarhoş olmuştu, Aİ ta durmağa mecali yoktu. Kahveci ğe lan dedenin sözleri kulağına bil8 iyor - Peki... Peki... Gelirim. Diyerek, odasina gidip yatı * Ertesi gün. Aslan dede, Âşık Garibi ikindi mazına kadar bekledi, Garib, beli Xi, hâlâ uyuyordu. Aslan dedenin ona söylemek şeyler çök mühümdi. Bir gece & Derlidar başını sallayarak cevap verdi — Biçinin böyle bir haber uçur-! makta ne menfaati olabilir? Bente bu haberin doğr olup olmadığım anla-| mak Için, İstanbulda elddi bir tarama | | yapman, — Sizi inanir gibi görüyorum, Def- terdar efendi! Ben Yeniçeri ocağının başında bulundukça böyle bir rezale- meydan . vörmiyeceğlmdan iniz! bir insazün eli, bu ka: «— Ah. şunu gebertsem dişlerini gıcırdattı. Çekmeyi açtı. Tabancasını cebine yerleştirdi. Fakat cesedi nasıl ortadan kal- dıracaktı. Bu adamın İzmirde bulunacak cesedi, dirini kadar tehlikeli değil miydi? “.. Akşam oluyordu. Ortalık karam yordu. Sahte Raif, sanki gezmeğe çıkmış gibi, ağzında bir sigara, aheste adıralarla evinden ayrıldı. Evvelâ bahçedeki tarasa döğru yürüdü. Uzaktan kızını gördü: Parmaklı- ğa dayanmıştı, Göğü ve denizi sürüyordu; haya- lâta dalmıştı. Ne iztırablı hayallerdi bunlar! Masume, babasının ayak seslerini duyunca geri döndü. — Seni gördüm de geldim, ev- lâdım. — Çıkıyor musunuz? — Evet, biraz dolaşacağim. — Uzaklara gitmiyecekseniz ben | e geleyim. i — Hayır... Biraz uzaklara gide-| İceğim... Zihnimde de bir mesele| gelen iki serseri başbaşa vermiş Xi şurken, Aslan dede şunları duya -- Bu herif erik ağ zanm: Yarı kemerini gold” Tirlise gidecek ve nişanlıştle eyledi Biz de ağzımızı havaya açarak, V bul aokaklarında sürüneceğiz. Garibin bezimlerde yola çıka öylüyorlar, Onu, İstanbuldan p yapmalı, cani rmeliyiz. i dede, Âşık Garibe in gecikmesi Aslanı © ni, arttırıyordu. SİZ o sünde # (Arkas var, Onu düşüneceğim. Baba kız, biribirlerine baktıli? Vaktile biribirlerini o deret? miş olen bu ikiinsan aram uçurum, gitgide derinleşiyordü- Genç kız da gazeteleri okur Hacı Esadın katli meselesinde” berdar olmuştu. Sonra, katilin mini de sütunlarda görmüştür adamın bir akşam babasile kon. o serseri herif olduğumu tanım Ve ertesi akşam, babasının © mur içinde eve dönüşü... Şimdi, Sarıvasıf Puşazade beye bakıyordu: Karşısında, fur edasile duran bu ndarm.s» Yavaş sesler l — Zavallı babacığımlır..* ar inildedi. Erkek, kizmın bileklerini BÜ Gözlerine baktı. çi Heyecanla? Sen de mi)... Sen Ölü bana inanmıyortun artık), ” sordu Kız, iztrabla irkildi virdi ve sustu. Erkek: “ | Başın Cara v8) | ke ,