HER AKŞAM BİR HİKÂYE Uzun yıllardan sonra tekrar kar- gılastıkları zaman artık İkisi de ihti yarlaşmışlardı. Erkek karşısındaki ih- tiyar kadına bakıp «Garib gey!... Vaktile rüyalarıma gi- ren o fettan bakışlı kadın bu mu?» Diye hayret ediyordu. Kadında şimdi önünde duran bu omuzları dü- şük, buruşuk yüzlü adama acı bir $â$- kınlık içinde bakarken:'eNerede O 8er- vi boylu, levend endamlı, aydınlık ba- delikanlı!» diye düşünüyordu. ile biribirlerini ölesişe seven gençlerle, şimdi karşılaşan bu ikayıd bakışlı ihtiyarlar arasinda hiç bir mü. arı halde biri- emişlerdi. Hüdiseler, ek bir takım vaka- ebepler onları biribirle- yırmıştı. Aksi istikamette nehir gibi yıllarca biribirle- yol takip etmişlerdi. et senelerden sonra tekrar karşılaştıkları zaman tamamlle sön- müş, iki ihtiyar yanar dağı gibi bütün bararetlerini kaybı tak ikisi de dı, Ayini semtte r. Sık sık biribirleri yorlardı. Maziden, gençlikisrinden dan pek bahset geçen macerar ı masında biribirlerini mesul, ka- bahatlı gördükleri için bu bahsi açar- larsa senelerden sonra belki de kavga birlerila evle: geçilemiye n 5 olduğu kudar riardı. Yoksa bir kere açı-| sa biribirlerine söyliyeeek| 4 bastonuna “dayana me gelmiş- O gürü Mir na gene Handanın e' üzel bir gündü. Handan daki tenha ve iki tarafı ağaçlı yola bakan balkonun kapıları- ni açtırmışlı. | Handa: Üştümezseniz balkonda oturalım!,| dadi Aksaçlı kadın bu sözleri ile erkeğe! — Hayır, dedi, niçin eyim?... Balkonda Fakat herhalde A İASINIZ. , dedi, siz beni pe bakınız. .nberi biribirlerini daha inmeyiniz, i. Bunlar uzun mer bir delikanlı ile, fakat gayet muntazam vücudlü sarı- şın bir genç kızdı. Erkek ona doğru 3 lağına fısıldar gibi hararetli harare du. Genç kız sarı saçlarından.küçük bir küreyi, uzun bir bukle halinde ol- toplamıştı, Elleri par- desüsünün cebinde, gözleri yerde, ha- fifçe gülümsiyerek yanındaki delikan- Yrun aöelerini dinliyordu. Balkonda oturan ihtiyarlar şimdi seslerini kesmişler onları seyrediyor- lardı. Geçenler bunun farkında bile değildiler. Biribirlerine o derece dalıp gitmişlerdi, Sokağın nihayetine kadar gittiler ve döndüler. Yolun öbür ucuna gelince teğrar geri döndüler. Delikanli müte- madiyen söylüyordu. Genç kız —uzak-| tan bile belli olan — bir heyocanla 0- nu dinliyordu. Handan oturduğu yer- den şu sokataki gerç adama kızıyor, içerliyor, köpürüyordu. İçinden: l Kalbsiz adam... diyordu, kizübllir ne izli, ne parlak sözler, ne renkli, nel süslü hayalerle, ne derin, ne sonsu be sıcak valdlerle, ns yalancı vefa, aşk! ve şür dol 8 yanındaki za- vali kızı çareyi böyle bü- yüledikten soora kimbilir ne kadar bedbaht edecektir. Onu yanyana yü- rüdükleri aşk yolunda nasıl yalnız bis 'Tefrika No. 155 Bütün bu sözler, polislerin dikka- tindan — kaçmamıştır. Bıllık Emine hemen karakola doğru yola çıkarıl- miştir. Kadın, polislere şöyle sormuş: — Beni nereye götürüyorsunuz? — Komisete! Bu söz Üzerine, kadin büsbütün hiddetlerimiştir. — Komisere mi? Karakola mı?... Benim karakolda ne işim var?... Asıl Rozayı götürün... Her halde cinayette o da şerik olacak... Sözde intihar eden Hacı Esad om odasının yanında oturuyordu. Kati onun odasina girmek suretile bu işi başardı... Benim mavi kay- tanımla... Vay alçak vay... Uğur diye yanında taşıyor... Maamafih, Bıllık Emine, gene ka- rakcla götürüldü. Komiser kendisi- ns muhtelif sunller sordu. O da ay- ni ifadeyi verdi. | Esadın garip bir şe- nü karilerimiz hatırlı yacaklardır. Bu adam, esrarengiz bir maceranın anahtarına sahip bu- IHTİYARLAR ide bir sahtekârlık vakası geçiyormuş | 850 Ev kadını rakıp kaçacaktır... Handanın gittik du. Evinin arkasındaki yolda yanın- daki kışla beraber dolaşan bu deli- kani: şimdi gözüne genç ve kurnaz bir ilki gibi görünüyordu. Bu arsız tilki- nin yanmdaki sarışın kı da hiç bir- şeyden haberi olmayan, küçük sevimli bir piliçti. Handarın içinde çılgın bir areu uya- nıyordu. Ah mümkün olsaydı da aşağı inse, şu sokağa çıksa ve delikanlırün yanındaki genç kızın Karşısına diki- Hp: — Kızım evlâdım... Sakın bu deli- kanlının o parlak, o renki, o vik vald- lerine, sözlerine inanma, kanma, al- danma... Ammâ sakın evlâdım.. Bü- tün bunları, şimdi dinlediklerinin hep- si parlak birer yalar zincirinden baş- Ka birşey değildir... Anlıyor musun? Şimdi delikanlı susmuştu. Genç kız ona birşeyler söylüyordu. Handan karşısında oturan Müfidin birdenbire ayağa kalktığını gördü, İhtiyar adam sanki gözünün önün- da buna tahammül eğemiyormuş gibi: — Ah, £, bakınız şu zeng kız yö- nındaki zavallı delikanlının fikrini ıl geliyor... Mümkün olsa da aşağı- m ve şu genç adama! «Oğlum, yanındaki bu genç kızın şü güzel sözlerine sakın kanayım defne ha... Bunların hepsi muazzam birer palavradan ibarettir...» diyebilaem! Handan hayretler içinde Müfide bü- i laa gerek... diye sert sert söy-| lendi, İkisinin de başlamak istemedik münakuşağı bu küçük kırnleım dirmişti. Artık o günden sonra 8 n dostluklarının müvazoncai boz ere, evlenecek ş ir bir bahis açı- nakaşaya başlıyorlar... Hikmet Feridun Es İ ANKARA RADYOSU| 1? teşrinisani salı öğle ve akşam 1250 Program, 1233 Karışık şarki- lar (PL) 1250 Haberler, 13,05 Karışık şarkı ve türküler, 1320 Hafif müzik (PL), 18.09 Dans müziği (PL), 18,30 Çitçinin saati, 19 Ayrupa halk hava ları (PL), 1930 Haberler, 1045 Yeni şarkılardan örnekler, 20,15 Radyo ga- zetesi, 2045 Büyük fasıl heyeti, 21,30 Konuşma, 21,45 Sulon orkestrası 22,30 ği borsa haberleri, 2245 Salon asi, 23 Dans müziği (PL) 13 teşrinisani çarşamba sabahı $ Program, 8,03 Hafif müzik (PL), 8.15 Haberler, 839 Hafif müzik (PL), . Canlı mankenler Budapeşte'de moda mağazalarının vitrinlerinde genç ve güzel kızlar elbiseleri teşhir ediyorlar Budapeştede bu sene moda mağa- zaları vitrinlerinde son moda kadın elbiselerini cansız mankenler üzerin- de değil, canlı insanlara giydirerek teşhir etmişler ve büyük muvaffakiyet, kazanmışlardır. Moda omağazaları (o vitrinlerinin önünde mahşeri andıran kalabalık toplanmıştır. Mankenler vitrinlerde elbise ile birlikte kendi güzelliklerin! de teşhir etmişlerdir. Eskiden moda mağazaları vitrinleri önünde toplananların çoğu moda De- raklışı kadınlardı. Burada tek tük gö- rünen erkekler sirf refakat ettikleri! kadınlardan #yrılmamak için durmak zahmetine katlanıyorlardı. Bugün Budapeştenin büyük bir mo- da mağazası önünde son moda kadın elbiselerini hayret ve takdir ile seyir için toplanan birkaş kadının etrafını birçok erkek almıştır. Erkeklerin bu #ehalükü camın arkasındaki genç ve güzel sarışın kızı mahcubiyetten kı zartımış, kiz larının nAZAP- larına tesadüf etmemesi için gözlerini ,dirmiştir. likanlılardan biri kızdan bir türlü mukabele göremeyince par- mağı Ve cama vurmuştur. Canlı m10- del bu defa gözlerini kaldırmış, cama bakınca karşısındaki bir del!kanlının Aşikane işaretler yaptığını görmüş- ÂŞIK GARİPİ 4 Tetrika No, 124 Yazan; İSKENDER PArREDDİ — Ben sana kırk yıl burada yat de-| Sevgilimin adı şarap. miyorum. Fakat, birkaş gün daha| Beni eden e dur haraps Âşık Garib şarap testisine sanıldı; — İstanbulun bu meşhur kadi, na hâlâ hakikt adını söylemedi (Sarı Susam) adını ve değilmiş. Bizansın en güzel, W üzümünün adı Sarı Susamdi zanslılar gerçekten şaraba tap kadar, hiç bir geye faj nı Susam) üzümünü sevdikleri #9 hiç bir meyvayı sevmezlerdi. (Sarı Busam) odadan içeri gi sesin! kesti, Ve Âşık Garibin testisine sarıldığını görünce de neden?... — Çünkü, ben Istiyorum. (Sarı Susam) derhal aynanın önü- ne geçti. dağınık saçlarını düzelt. yeni, süslü elbiseler giydi. — Müşteriler gelmiş, herkez beni bekliyormuş, Hele biraz gideyim, gö- rüneyim. Sonra gene gelirim, Garib- ciğimi Delice boynuna sarıldı: — Yemek hazırlatacağım, Akşam- danberi bir gey yemedin. Yemeği be- raber yiyeceğiz. Dedim ya, birkaç gün benim misafirimsin! İşte o kadar. Sakın üzülme ve ötesini düşünme! Aşık garib no söyliyeceğini bilmi- mezdin! Şimdi sa yerine Yokan sen de şarabın (Sarı Üzümünden yapıldığını öğrendin — Sen eskiden bu kadar şafi 4 tür, Model kıs hiç sesini çıkarınamış| Yordu. (Sarı Susam) onu şarapis ser- Herkesin bildiği bu hakiköti ve istifini . Yalnız cebinden çıkardığı üzeri ya- gli bir karlı delikanlıya göstermiştir. Kartta: «Vitrinde korte memnudura yazılı idi. Mağaza sahibi Mhti- majleri düşündüğünden vaktile model kızı müessir bir silâhla teçhiz etmiştir. Camekânlarda canlı güzel manken- ler görüldükten sonra moda mağaza- Jar vitrinlerina kadınlar kadar ef kekler de yakın bir alâka ila seyirci olmuşlardır. Hattâ erkekler daha çok olduklarından seyirci kadınları âdeta çok defa muhasara etmişlerdir. İskenderun umumi kütüphanesi 9? See Açılış resminden bir görünüş İskenderun (Akşar) — Maarif Vekilliği tarafından İskenderun merkezinde yeniden bir umumi kütüphane tesis edilmiştir. Bu ilim kay» nağı güzel bir şekilde tanzim ve tertip edilerek salonlarını Hataylılar ra bazılamış ve açılma töreni yapılmıştır. Bu törende Hatay valisi Şükrü Sökmensüer, maarif müdürü Rıfat Necdet Evrimer, kaymakam, belediye, parti ve Halkevi reisleri hükö- met ve maarif mensupları, mektep talebeleri ile davetliler ve kalaba- lık bir halk kitlesi hazır bulunuyordu. Törene istiklAl marşi ile başlanmış, bunu müteakip kütüphanelerin tarihçesi ve faydaları hakkında bir rutuk söylenerek valinin bir hita tesile kurdele kesilip kütüphane açılmıştır. Abone ücretleri Türkiye o Kenebi 1400 kuruş 7700 kuruş 00 » 140 >» 3 Arık 400 >» 800 1Ayık o 150 » — Senelik 8 Aylık Kadıköy İkinci Sulh Hukuk Hâkimliğinden Kadıköşünde Damacı sokağında 8 numaralı hanede mukim iken ölen ve mirası mirasçıları tarafından roddolunan müteveffa Agop Abalyana 03- ya Kadıköy pozar mahallinde 15/11/0940 cuma günü saat 14 de açık arttırma suretile satılacağından $alip olanların mezkör gün ve saatte bulunmaları Posta ittihadına dahil ecnebi memleketler: Seneliği: 36000. altı aylığı 1900, üç aylığı Şerral 8. İm Gü Öğ İki Ak Yat. E 1203 150 TA 9431200 131 Va, 502 844 11.58 1437 1654 1829 ZAYİ — Mührümü kaybettim. Ye- nisini tazdıracağımdan eskisinin hük- mü kalmamıştır. Suadiye, Çolak İsmali sokak No. 4 Hatice Fitnat Nakleden: (VA - Nü) Hlunuyordu. Hacinın intihar etmeyip / katlounmuş bulunması, birçok yeni İyeni tahminlere kapı açacaktır. Bıllık Eminenin âşığı olan İpsiz Ahmed, adından da anlaşılacağı veçhile pek ipsiz bir adamdır. Sa- bıkalının biridir. Her türlü habaset- leri yapmak iktidarında olan bu adamın böyle bir teşebbüse kendi hesabına girişmediği de muhakkak- tar. Hacı, Esadın ölümü üzerine, yüksek bir meblâğ sahibi olarak or- tadan kaybolmuştur. Paraların Ha- cıdan * çalınma muhakkaktır. Çünkü Iraklı zengin değild. Her halde, Iraklıyı öldürtmekte menfaati (olan biri bu parayı kendisine ver- İmiştir, Bu tehlikeli adamın aran- İmasna devam olunmaktadır. Şayet polis İpsir Ahmedi tevkif edecek olursa, onun vasıtasile pek çok hakikatler meydana çıkacaktır. İlâveter karilerimize bildirelim ki, İHacı Esadın ölümüne sebep olan İmevi kurdelâ adliyede hâlâ muha- |faza edilmekte Rozanın elinde |bulunan parça ise, kesildikten son- Hân olunur, (10713) Nazilli Belediyesinden: Nazillide yaptırılacak 2389 buçuk metre murabösı beton döşeme ile 400 metre tulünde belon bordürlarla birlikte mecmu keşif bedeli 5979 lira 79 kuruştan ibarettir, 6/11/940 tarihinden itibaren 27/11/940 çarşamba günü sanat 15 e kadar 20 gün müddeti ve kapalı zarf usulü İle eksiltmeye konu)-| müştur. Bu bususa ait evrakı keşfiye ve sairesi parasız olarak belediy?os verilecektir, Mülsahhitlik evsafını haiz olan istekliler vesaikl müşbitelerini havi tekli? mekturlarını 27/14/940 çarşamba günü saat 14 e kadar beledi- ye riyüsetine vermeleri lâzımdır. «10105» Topçu Okulu Komutanlığından: Topçu okulu Için bir adet erzak, et dolabile bir adet sebze ve ct masası ve kırk İki adet ders masası ve 13 ödet de aynalı gardırop alinacaklır. Ta- Yiplerin hümunelerini görmek Üzere Halıcloğlunda topçu okulu komutanlı- Bına müracaatları. (10602) Belediye Sular (İdaresinden : 1 — İdaremizce bastırılacak «25000» karton, «187509 makbuz, «4800» bordro için 13/11/8940 çarşamba günü saat 14 de açık eksiltme yapılacaktır, 2 — Ektilimeye girmek isteyenler Taksimde sıra serrllerdeki idare mer-| kezinde levazım servisinden şartnameyi parasız olarak alabüirler, (10630) ra tavanda kalan kısma aiddir. *| anladın mı? İ getmişti. Gazetenin yazım burada bitiyor- du. Cemil, bu tafsilâtlı havadisi sonu” na kadar pürdikkat okudu. Sonuna kadar okuduktan sonra, başını kaldırdı, Öyle sık sık nefes alıyordu, yüzü Öyle solmuştu ki tramvay komşuları endişede kal dılar. Cemil, şaşkın: — Neredeyim?... « diye etrafına baktı, Onu dirsekledi, berikini ütü. İstas- yona gelmeden tramvaydan atladı. İçerdekiler onu deli sandılar. Cemil, etrafta uyandırdığı telâşa shemmiyet vermiyerek, elini kolu- nu sallamağa ve haykırmağa baş — Taksil... Taksi Oradan geçen bir araboı dur durdu. Hemen bindiş — Beşiktaşa!... - emrini verdi, Aylardanberi — daha doğrusu Bedriyenin evinde sabık nişanlısına rasladığındanbari — Cemil, Mahir beyi de, kızmı da görmemişti. Apartmanın zilini çalması üzeri tandır teşrif etmiyordunuz... geldiniz... Mahir bey de çok rahat- “Z... Bu mütevazı evin hizmetçisi, aile- nin eskiden pek iyi dostu olan ve birdenbire ortalıktan kaybolan Ce- milin macerasını bilmiyordu. Ortada dönenlerden haberi yoktu. Onun için kapıyı açtı. Delikanlıyı içeri al- dı. Şaşkınlığın tesirile Cemil de yü- rüdü. Genç erkek, gürültüsüzce içeri seme çevirmişti. odadan çıkarken. yanıbaşıma bir testi şarapla bir gü inüş tas bır Ben geiinceye kadar Marmaraya bakarak İçersin.. canın sıkılırsa, tek- Yar yatağa girip yalarsın!i Burada, dünyadan başka bir flems göç et miş gibi, dünya işlerle meşgul olmi- yacaksın.. dünyayı düşünmiyeceksin.. gonra öğrendim, yavrum! hayatın tatlı bir rüyadan ibaret O gunu haber veren, sensin! sonsuz bir hülya olduğuna ben ÖĞ vaş yavaş inanıyorum, Fakat, #9 İme henüz şarap adını veremiy9 — Bunun sebebini mi anl: yorsun? Çünkü, şaraba karşi diğin iptilâ ve rhuhabber çı p Aradan zaman geçerse, son G mağlöp olacaksın! Sen de, herifi bi, ona esir olacaksın! Sen de olacaksın! (San Susam) Şarap teştisini Garibin elinden aldı, kendi ©e, her. şey uzulular, bütün iztırab- i öğimin DALA yaratılmıştır. | kında deği Garib? BE ği Eğer 0 olmasaydı, her dakika muztas cevir de gözlerimin içiöö'j rib ve meyus, her gün ölüm azabı çe. | katle bak! Kaç güridür senin İŞİN İamaktan gözlerim şişti, Âşık Garibin boynuna sarıldı lerini süzerek, başını yastığa dayadı. | — Yaran: hergün kondi elimiğiii Sar Susam) yavağça kapıyı kapa: di k,. Garib! Tamamlli np gitti. | oluncaya kadar seni buradan Âşık Garib biraz mıyacağım b kendisini yarı gaybetifi — Gözü gören, kulağı duyan ve nihayet kalbi çarpan bir adam, dün-| yayı kolay kolay unutur mu, güzelim?) Sarı Susam) "kendi elile tasa şarap | rib birkaç yudum içti. Göz- ıra kendine g0- — Sarı Susam yalan söylemiyor, de- ĞL, şarap görçeklen insana herşeyi uyor, Koçönun söylediklerini ma soracaktım. Şarap için- cıkıp gitti, 1 uğuşturarak, pencereye çevirdiz — Çamlıca otöklerine esmer gölge- lor düşmüş, Marrmaranın mari kubbe. si altında biribirl, valayan küçük yelkenliler Anadolu sahiline doğru ile. rilişor. Sürü #ürü uçuşan omartiler yavaş yavaş ortadan kayböluyor... De- riz sakin, Ufuklardaki'pembe gölge- lor, kara bulutların altında, allin'yor.! Her taraf cennel gibi güzel. Herkes şen ve neşeli, Koçonun meyhanesi ge ne her akşamki gibi müşterilerle dol-| muş. Fakat, ben... Başımı kaldırma-| En mecalim yox! Alçak Çallı! Başıma $. İyi ki, ölmemişim De-| mek Kİ, burada sekiz on denizcinin ka- ni İçmişler, de kimsa duymamışt ii arap testisini elimden yarram! diyordu. Onu kayt kalbim duracak gibi korkuyüfuğ Haydi, şarap doldur şu testiy& Rum dilberi testiyi ağzına doldurdu: Daha fazla içersen rahaleli'iğ Biraz konuşsak, derdieş ii başını Derdieşelim. Waksfii e: Adım ne seni Şİİ güler — Adım Kivolidir. Fakat, bun den büşka kimsa bilmiyecek, Sİ musun? ; Âşık Garib: , — Kiveli, dedi, bon aklım kaybetmedim. Şu denizeileri: Denizcilerimizi öldüren canavar! İklnel gece, Vakit, saat beli değil Âşık Garib tekrar sarhoş olmağn baş tamışlı. (Sarı Susam) biraz sonra g5-; Jeceğini söylediği halde, saatler geç- miş, gelmemişti. Garib, şarap testisin) yarıya indirmişti, Âşık Garib zihnini kurcalayan öl) müş denizeller meselesini bir türlü Unutmuyordu. Sart Susama bunu aça- cak ve: — Eğer beni cidden seviyorsan, bu- rada şimdiye kadar kimler öldürüldü? Ve bunları öldüren kimdir? Koçonun söylediği bu elnayetlerin Iş yüzünü bana anlat! Diyecakti. Âşık Garib, şarap Içtikçe herşeyi unutuyor. hattâ sevgilisini bi. le batırlamak istemiyordu. Pukat, Ko- gönün batakhanesinde kimseye sezdi- rilmeden öldürülen on, on beş Türk denizcinin hesabını sormak zamanı cektin bana! Haydi... Herşey WE Sır da arutnızda kalacak. G k;, ben ne Yeniçeri ağasının # yım, ne de kaplan paşanın, İS $ da kimsesiz bir garibim... Günü atim gelince geçip gideceğim. — Bu sirri sana bir şartlâ rim, Nedir şartın? Para mi sin benden? Kiveli'nin kaşları çatıldı: — Sen de beni hâlâ anlıyam Garib! Ben paraya Sapan Ki dan değilim. Koçonun eline bir esireyim, Seni seviyorum bundan sonra buraya sık sık Vİ beni arayıp sorarsan, bu sırf bu batakhanenin bütün sor Asılatırım, Âşık Garib genç kadını, #Ü ve ağzından birşeyler kapmak İğ lan söylemeğe ve onu aldatı Tar vermişti. İşte bir ayak tıkırtıs,. Sarı Busamın sesi İşitiliyordu: «Hayat, talh bir rüyadır; Saadet, sonsur hülyadır. uyordu. Asıl onu bu halde görmek, 'emilin yüreğini sızlattı, Başını kaldırdı. Yüzünde Şi Hasta ile meşgul bulunuyordu. memnuniyet ifadesi piril, di Cemilin girdiğini farketmedi. An-|kallü» eden parmaklarını uzağ cak hastanın yüzünde o haml olan! — Feriha ga: hayret ifadesi üzerine başını çevirdi Bana getir ve eski sevgilisini gördü. Genç kız, yürüdü. Vaktile İhtiyar erkek, kolunu «defolia |dar sevdiği bu erkeğin yanın? mânasına uzatmıştı. Gözleri dehşet|laştığı zaman heyecanı / saçıyordu. Hattâ © yattığı »yerdenizünü bir pembelik kapları” © dogrulmak için bile bir gayret sar-| zeteyi aldi. > fetti, Buna muvaffak olamadı. Mahir, bavadisi bizzat 9“ Kızı heyecan içindeydi. Tiril tiril (istiyordu. İ triyordu. Hiçbir şey söylemiyor,| Delikanlıya: alnı temiz olarak girecek rm girdi. Fakat eşikte, çivilenmiş gibi kaldı. | Gördüğü maozara onu çok heye- canlandırmıştı. | Bir şezlongda, bacakları battani- yelere sarılmış, Mahir, ölü gibi sap- sarı yatıyordu. Zaten pek zayıf olan | çehresi daha farla zayıflamıştı. Ek-| seriya çok itinalı tıraş edilmiş Mahi-| rin çenesini ak ve gayri muntazam kıllar basmıştı. Perişan bir intiba! hasıl ediyordu. Gözleri çukura kaç» muğla, Bu can çekişen adamın yanın! da fevkalâde değişmiş, bütün ka- dinlik inceli kaybetmiş, o kaba İrece müessir bir hali vardı ki, ziya- hiçbir harekette bulunmuyordu, Fa-| — Oturunuz efendime kat sükütile, hareketsizliğile o de! i "önünde tuttu. Hasta, gözlüğü ikere titrek o parmaklarında” rek havadisi okudu. Son satıra vardığı zaman rinden hayat fışkınyordu: — Feyiha... Çok > » günleri de bana gösterdi. g - dedi. » Şu canilerin cezalafiyğ lacakları güne kadar Yi Göreceksin, yaşa... yaz:5 Cümle yarıda kesildi. A Başı, yastıklara düştü. yi retçi mecburiyetinde kaldı. ! Gayet mahçup bir sesle: İ — Beni affediniz... - dedi. . Fal at mühim bir haber vermeğe gel- dim... Haklı olduğumuz meydana şıktı. Meğer Hacı Esad intihar et- memiş. Onu asmışlar... Yoketmek istemişler. Şu gazeteyi okuyunuz! Şezlongda, helâk olmuş bir halde yatan adam, bu sözlerin mânasını! şüphesiz anlamıştı, Aman yarabbil gerilemek İsaba giyinmiş bir halde Feriha du-| namusu kurtulacak mıydı? Mezara, İmuçtu, sönmüştü.... Cöskasi ezmeli ren canavarın klın olduğunu # pe i cars , i Çehrenin canlanması mu #8 Bu haber doğru muydu? Şeref ve'mış meğer..." İfade birden İ TELE - İİİ İZAL ALI! 7 2İİLŞ SfyEi EŞ TELEŞİLESSÇ LA e, e. YEİSELİZİ Me SİL İİ