22 Ekim 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

22 Ekim 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 BİR MEK Bir hastalık Bu iş aylarca böyle devam etti, Yeni komşum biz tamir işini bitirip ötekine başlıyordu. Esk! konağın damı aktarıl- mış, duvarları tam olunmuş, yeni baştan sıvanmıştı. Merdivenler tama- milş yeniden yapılmıştı. Eksik kapılar, pencereler tamamlanmıştı. O kadar ki şimdi içi dışı boyanan göki konağı hiç kimse tanıyamazdı. Herkes: — Artık bü konakta yapılacak iş kalmadı, Her yer adamakıllı tamir edildi.. Derken komşum yeni birşey daha buluyordu. Fakat herşeyin bir sonu olduğu gibi bir gün bu eski konağın da tamir edi- lecek bir tarafı kalmadı. Fakat kendi- sinde« tamira$ hastalığı» olan kotmşu- muz başını yalnız bunun için işletiyor, zihnini yalnız bu mesele için yoru- yordu. Nihayet tamir işi bitince kom- şumuz kendisine yeni bir möşguliyet buldu. Eski evi asri bir şekle sokmak, kübikleştirmek!... Artık bizim komşu son derece menınundu. Çünkü bu es- Kl, alaturka konağı serileştirmek için aylarca aürecek bir takım Inşaat işle- rine başlamak Jâzımdı. Tabll o hemen paçaları ve kolları sıvadı, Yanyana bulunan dar pencereler birleştiriyor. konağın ön cephesini acaip bir şekle sokmak için elinden geleni yapıyordu. Binaya garib bir takım girintiler, çi- kıntılar ilâve ettiriyordu. Herkes ma- hallede; — Acaba bü ay B. Ali evinde ne gis bi yenilikler yaptıracak?.. diye me- rakla bekliyorlardı, ve bizim bay AN Şevk içinde çimento torba- Jarı, demir çubuklar arasında işlerine devam ediyordu. Ne yazık ki bü Iş de bir müddet son- ra bitti... Artık komşumuzun bu uzun wsun uğraşıp, Âdeta gıcır gıcır, yepye- ni bir hale soktuğu evde yan gelip ra- ha; etmesi, çubuğunu yakıp keyfine hakması lâzımdı. Değli mi?... Lâkin ne gezet? Ne gezer!... Bütün işler bittikten sonra komşu- muz Âdeta gamlı kasavetii bir adam haline girdi, Yüzü bir saniye gülmü- yordu. Evine dalgın dalgın, sanki ha- yatta herşeyi, mevcudiyetinin mânası kalmamış bir adam tavrile dönüyor- du, Onunla biraz ahbap olmuştum, Bir gün bana dert yandı, Can sıkıntısın- dan bahsetti: — Birader, diyordu, hayatla ne içki içerim, ne kumar oynarım, ne aşk İş- Oturduğum evin yanında satıhk, harap bir konak vardı. Uzun müddet buraya hiç bir müşteri “çıkmamıştı. Çünkü binanın içi dışı âdeta dökülü- yordu. Konak o derece eski, o derece bitkin bir halde idi. İçini gezenler ta- vanların yıkıldığını, o merdivenlerin berbad bir vaziyette bulunduğunu, bir çok kapıların, pencerelerin eksik oldu- gunu söylüyorlardı. Üstelik konağın sahibi ds bu antika malını satmak için mühim bir para istiyordu. Bunun İçin onu kimsenin almıyacağına Adeta emindik. Lâkin bir gün bu konağın satıldığını haber alınca pek şaştık. Hem dö satın alan adam bu eski, harap, bitkin ko- nak için sahibinin istediği parayı, bir Mlrasını bile kesmeden tamamı tama- mina ödemişti, Acaba bu adamın bu- rayı satın almasından maksadı ne idi? Ne akla hizmet edip de bu yıkılmak üzere bulunan konağı almıştı? Şimdi! #emtte herkes bunu merak ediyordu, Yeni komşumuzu mahallede hemen hiç kimse tanımıyordu. Bu ihtiydrtık çağına yaklaşmış, ufak tefok, zeki ba- pan bir adamdı. Ali olduğunu Aşltiyordum. Bir gün Sirkecide bir arkadaşımla tramvay beklerken yeni komşum kar“ fıki kaldırımdan geçti. Yanımdaki ar- kadaşım onu selâmladı. Karşıdan kar- wya gülüştüler. Ellerile biribirlerine bir takım samimi işaretler yaptılar. Yeni komşum uzaklaşınca yanımdaki arkadaşıma sordum: — Sen”bunu nereden tanırsın? Bu zat bizim mahallede bir konak satın aldı, Nasil adamdır kuzum?... gülümsedi: —O mu? dedi, çok iyi adamdır, Pek hoşsohbettir. Ahlâkı, herşeyi gayet yerindedir. Yalnız bir hastalığı vardır. Acaip bir hastalık. Merakla sordum: — Acnip bir hastalık s1? Ne gibi ya- ni? — Buna deli doktoru olan bir arka- daşım «tamirat hastalığıs diyor. Bu zat şimdi mütekaittir. Hayatta en bü- yük zevki evinde sonu gelmeyen bik takım famirat işleri ile meşgul olmak- tır. Çoğumuza akan bir damın akta- rılma işi çekilmez. ağır bir iş gibi gelir değii mi? Bu zat için mesele öyle de- Bildir. O evde yaptığı bir tamir işin- den, Kireç, çimerto, kum kümeleri arasında, toz toprak içinde çalışmak- tan dehşetli bir zerk duyar. Bir yan-| lerinden anlarım, Gezip tozmağı da dan çekiç sesleri yükselirken o ustala. | #ermem.. Noile meşgul olayım bil- ra, işçilere bağırıp çağırsın, bir takım | stem ki... Komşum böyle can sıkıntısı İçinde bocalarken bir gün onun evinin ya- rundaki hallaç dükkânında yangın çıktı. Dükkânla beraber bay Alinin konağının bir kismi da yandı. Herkes onun bu Işten üzüleceğini sanıyordu, Likin o gene eski, neşeli hüviyetini aldı. İşine başladı. Gene çi. mento torbalârı.. keresteler.. Kalas- lar... Kireç ve kum yığınları... Ve kom- şumuz memnun... Arasıra bağırıp ça- fırıyor, emirler veriyor... Ne yaparsınız? Tamirat hastalığı. İnsanlara musallat plan hastalıklar ne kadar da çeşidi imiş!, Hikmet Feridun Es 4320r200099933290969299009 İsviçre üzerinde yabancı tayyareler Bern, 21 (A.A.) — Reuter ajan- sından: İsviçre yüksek kumanda he- yetinin bir tebliğinde 20 - 21 Teşri- nievvel gecesi takım tayyarele- tir İsviçre erazisi üzerinden uçmuş cidukları beyan edilmektedir. Bu tebliğ, Jura hududunun cenubuşarki istikametinde omüteaddid defalar aşılmış olduğunu tasrih etmektedir. Müteaddid noktalarda | İsviçre'nin tyyare dafii bataryaları; tayyare lere ateş açmıştır. —— tahta merdivenlere tırmansın... Tamie İşi için getirilen kereste va saire gibi malzemeyi muayene etsin!.. İşte ha- yatta en sevdiği meşguliyet... Bu za- tın sizin mahallede satın aldığı ko- naktan başka bir evi daha vardı. Ora-) yı bir takım nihayetsiz tamiratla şö- kilden şekle, biçimden biçime soktu. Öyle zannediyorum ki, o evde artık ya- pılacak tamir işi filân kalmadığı için izin mahailedeki konağı - almıştır. Yoksa bundan başka bir sebep göre- miyorum. 7 O günü arkedaşımdan ayrılıp evime gcidim. Ertesi sabah erkenden kapım çalındı. Yeni komşum gelmişti, Uzun mukaddemeye lüzum görmeden ziya- retinin maksadını anlattı? — Efendim bizim binanın sağ tara- fına iskele kurulması icap etli. Ma- lüm ya bazi talmrat yapmak Jâzım!... Bina eski bir bina... Konağın sağ tara- fı da sizin bahceye stesadüf ediyor. Müissade buyurursanız bizim ameleler pelsinler de şu lâzım olan #skeleyi kur- sunlar Aklıma bir gün evvelki dostumun #öyleriikderi geldi. Gülümsiyerek: Gelip kursunlar efendim... Rica ederim kendi bahçeniz gibi hareket ediniz. Biraz sonra komşumla beraber ya- nında çalışan ameleler bizim bahçeye girdiler. Bir takım çekiç ve testere 3a5- leri arasında çalışmağa başladılar. Ben yukarıdan bahçeyi seyrediyordum. Şu tamir İşile meşgul olurken komşumun hali hakikaten görülmeğe değerdi. O şimdi bambaşka bir adamı iri Bağıryor, çağırıyor, sinir! ler veriyordu. Lâkin sinirlendiği, bel Bınp çal zamanlarda bile âdeta Belgrad 21 (A.A) —(D.NB.): Yugoslavyadaki Alman). iktisad heyeti hareket etti| Fransızlar, AEŞAM Fransızlara hitap etti (Baştarafı 1 inci sahifede) -— B. Churchill —— 23 teşrinlevvel sah öğle ve akşam 12,30 Program, 1233 Muhtelif şarkı- Jar (PL),12,50 Haberler, 13,05 Muhtelif şarkılar (PI), 130 Karışık program, 18,03 Cazband (P1), 1820 Çifçinin sa- ati, 19 Müztr, 1930 Haberler, 19,4$ Fa- sıl heyeti, 20,15 Radyo gazetesi, 20,45 tahil olarak düşmanın işine yarıyan| Şarkılar ve türküler, 2140 Konuşma, bir çok şeyler zuhur etmektedir, bize) 2145 Salon orkestrası, 2230 Alans ve lâmıra olan şey, sadece elimizden gele-| borsa haberleri, 2245 Salon orkestra» ni sapmak ve hadiseleri olduğu gibi| w, 93 Dans müsiği (PL) karşılamaktır. Burada, herr Hitlerin bir yığın kül 23 teştinlevvel çarşamba sabahı 8 Program, 8/8 Hafif mözik (PL), haline Koymak iddiasında bulunduğu| 8,15 Haberler, 830 Hafi? müzik (PL), ye tayyarelerinin şu anda bombardı-| 650 Ev kadını. man eldiği bu Londra şehrinde, insan- larımız İyl dayaniyorlar, Tayyareleri- 10009069000930000725920000 miz ise düşmana kafa tutmaktan daİrur olan ayni Prusyalıların önünde fazlasını yapıyorlar. Çok zaman evvelİlenada üçe karşı bir, Montmirail vadedilmiş ve sik sık tekrar edilmişİ ge ise altıya kaşı bir İdiniz.> olan istilâyı bekliyoruz. Yalnız biz de- Bil, balıklar da bunu bekliyorlar. Fa- kat hiç şüphesiz hâlâ başlangıçta bu- Tunuyoruz. «1941 de havalara hâkim olacağız» Bugün de, 940 da, daima olduğu gibi ve birkaç zayinta rağmen de- nizler elimizdedir. 941 de havalara hâkim olacağız. Bunun ne demek olduğunu unutmayınız. Ba, çok şeydir. Herr Hitler, hücum arabalarile, bişka makineli silâhlarile ve; unut- mayınız, beşinci kolonun hainler ve ahmaklar nezdindeki entrikaları sa- yesinde, Avrupanın en güzel ırkla- rındar, ekserisini şimdilik zapta mu- vaffak olmuştur ve ümid ve iştiha ile meşbu olan suç ortağı Mussolini ürkek ürkek onun yam başında yü- rümektedir. Her ikisi de Fransayı ve imparatorluğunu bir tavuk gibi ikiye bölmek istiyorlar, Birisi bu vuğun butunu, öteki de bir kanat veyahut belki de bir göğüs tarafın- dan bi: parça istemektedir. Bü fena insan tarafından yalnız Fra: sız imparatorluğu yutulacak değil dir. Alsas - Loren bir kere daha Al- man boyunduruğu altına geçecek, Nis, Savois ve Napoleonun Korsi- kası da güzel Fransız arazisinden koparıp alınacaktır. Hitlerin tasavvuru Fransanın ruhu öldüğüne ve dün- yanın büyük milletleri (arsındaki yerini ebedi olarak kaybetmiş oldu- ğuna inanamam. Herr Hitlerin bü- tün suç ortakları ve bütün cinayet- leri, kendisinin ve rejiminin başına öyle bir belâ getirmek üzeredirler ki çoğumuz bu cezayı ölmeden gö- receğiz. Bunun için o kadar çok za- man geçmiyecektir. Sergüzeşt seyri- ni takip ediyor. Biz onun izi üze- rindeyiz. Atlas denizinin öte kıyısın- daki dostlarımız da öyle. O bizi im- ha edemediği takdirde, biz onu bü- tün zümresile bütün işlerile tahrip edeceğimizden emin bulunuyoruz. Ümid ve itimadit olunuz. Son gülen iyi gülecektir. Biz İngilizlerin şu anda sizden iste. diğimiz şey nedir? Sizinle paylaşaca- ğımız zaferi kazanmak uğrundaki gayretlerimizin ortasında sizden iste- diğimiz, bize yardım edemişorsanız, hiç olmazsa engel çıkarmamaklığınız- Gır. Sizin için vurun kolu takviye eâe- bileceğiniz veya takviye etmenizin icab edeceği gün gelecektir. Bununla beraber, Fransızların, nerede olurlar- sa olsunlar, havalarda, denizde ve sonra da - ki bu da olacaktır - kara- da kazanacağımız ber muvaffakıyetin kendi kalblerini ısıttığını ve kanları- nı damarlarında titrettiğini hiasede- ceklerine güveniyoruz. Unutmayınız ki, asla durmıyacağız, asla yorulmu- yacağız, asla boyun eğmiyeceğiz ve unutmayınız ki, bütün milletimiz, bütün imparatorluğumuz Avrupayı Fakat Herr Hitlerin tasavvuru) nazi vebasından temizlemek ve dün- sadace başka milletlerin toprakla- nn çalmak ve bundan birkaç par- çayı küçük arkadaşına atmak için ayırmak da değildir. Bu felâket ada- mı, kin ve hezimetin bu tabint ga- ribesi en az bütün Fransız milletini ortadan kaldırmaya, onun bizzat hayatını» ve istikbalini mahvetmeğe azmetmiş bulunuyor. Sinsi ve vahşi her çeşit vasıtala- ra müracaat ederek dünyadaki Fransız kültür ve ilham kaynakla rım kökünden kurutmaya o hazırla- niyor. İstediği gibi harekette serbes kalsa, bütün Avrupa nazi şakilerinin İstismar bağı ve haşin müuameleleri- ne arzedilmiş yeknasak bit Alman- ya olacaktır. Sizinle bu kadar açık O konuştu- Zumdan dolayı beni mazur görü: Kelimeleri ağızda çiğniyecek manda değiliz. Fransanın bugün Almanların eli- le maruz kalacağı şey, bir hezime- tin neticeleri değildir. Fransa tam bir imha hareketinin bütün merha- lelerini katetmek üzeredir. — Ordu, donanma, hava kuvvetleri, din, ka- nunlar, lisan, kültür, müesseseler, za edebiyat, tarih, anane, hepsi mu- ve zaffer ordunun haşin kuvveti merhametsiz bir gizli polisin bi hileleri ile ortadan silinmek üzere Henüz vakitken kalblerinizi taze Yugoslavya ile yapılmakta olan ik-İbir kuvvetle teslih ediniz. Napoleo- tısadi müzakereleri iyi netice ile bi-İnun bir muharebesinden evvel söy- Bardğı büyük bir zevk içinde bulunduğu gör) tiren Alman heyeti dün Belgraddan|lediği ş1 sözleri hatırlayınız! 22 çarpıyordu. gar. «Askerler, bugün bu kadar mağ-iyamı> Esrarlı Yüzük 'Tefrika No, 138 Nakleden: (VA - NO) — bluamma gibi konuşmaymız... |vel bu vadide en bariz kızıllıkta Ben cahil bir kadınım: o Jeolojiden|olan taş isa, işte şu karşıdaki ol falan. anlamıyorum... daha |mak lüzm şir a Yan die basi: bir şekilde izah ediniz... Oğ- pak İur ilmi nazariyenizi tetkik ölme — ye kadar bana anlatınız.., Şayet bu| — laik musunuz?... Kabir Sie doğru çıkarsa, dinlize ka- İbu kazılmış noktada değil da öte —— Hümmeleni... erim doğru ise hakikat | bildi Şayet tahmin: | Galibe, coşkunlukla; iz — Aman yarabbil,., Aman ya iher şey esasından değişir... Dinle-İrabbil... Buna imkân var mı?... - diye inildedi. Hayri ise, bu izaha pek itimad edemiyordu. — Mitat bu ikinel kırmızı taşı uazarı itibara almamış mıdır? İbrahim güldü; — Ben nazarı dikkatinizi ecel betimeden siz niçin o taşı farketmedi- niz? Birincinin parlak kırmızılığı o derece bariz ki, eskisi görünmüyor bile... Şayet bu yanında bulunduk- , — Bu vadiye geldiğimizdenberi be emareler gözüme çarptı... ın, bu tabintın esrarını bilen bir damım... Tahminlerim katiyet ha- iri alıyor... Ağacın ötesindeki kır- )mizı taş bundan yirmi sene kadar evvel gr meydandaydı. Halbuki kır- ılikler: pek Bariz olan bunlar erhalde görünmez bir haldeydiler. munı geşmesile etrafındaki top- taklar kaymıs, düşmüş, bu taş dajşı görürdünüz... Ona Bu Sizin gibi münevvet bir zatın gö- zünden kaçanı 6 nasıl görsün)... — Demek sizin düşüncenizce Mi- tat hiçbir şey bulmadan burasını tekredip gitti, öyle mi? — Evet bence Mitat orada hiç bir şey bulamamıştır. Zira, demin baktığımız toprakların pek derin olması bunu isbat ediyor. yayı yeni bir barbarlıktan kurtarmak vazifesine bütün varlığile Almanyanın kontrolü altında bulu- nan radyoların size İnandırmak gay- retinde olduğu veçhile, biz İn; gemilerinizi ve müstemlek, zap» teylemek istediğimizi zannetmeyiniz. İstediğimiz, Hitlerin ve Eh ölmesidir. Bundan başka bir şey iste- miyoruz. Fakat bunu mütemadiyen istiyoruz ve sonuna kadar İstiyeceğiz. Hiç bir milletten hürmetten başka bir şey istemiyoruz. Fransızlardan müstemleke impara- torluğunda bulunanlar ve sözde İşgal edilmemiş Fransada ikamet edenler hiç şüphesiz zaman zaman faydalı bir surette hareket fırsatını bulabilir- ler. Teferrünte yk şe Zira, düşman kulakları bizi dinlemektedir. Almanların kasi ve mutlak inzibat, zulüm ve casusluğu altında yaşamak- ta oldukları için İngiliz muhabbeti bir tek hareketle kendilerine müteveccih bulanan diğer Fransızlara da sözüm şudur; «İstikbali düşündüğünüz zaman, bü- yük Fransız Gambetla'nın söğerini hatırlayınız. Gâambetta bu sözleri 1870 den sonra İstikbal hakkında söy- Jemişti: «Onu dalma düşünelim, fa- kat ondan hiç bir zaman bahsetmiye- am.» Haydi bakalım, geceniz hayırlı ol- uyuyunuz, kuvvetlerinizi anbah için toplayınız, çünkü sabah olacaktır. Güneş merd insanlar için parlak, İztirap çeken dindarlar için atlı ve kahramanların mezarı üstün- de de şanlı ve muhteşem bir surelie yükselecektir, Yaşasın Pransa, yaşasın bütün memleketlerde kayoolmuş baba mi- raslarını arayan ve en İyi günlere doğru yürüyen merd Insanların kı- İmat istemiştir. Bu mektuplaşmanın İda bir müddet süreceği omuhak- kek... Yelkenli'nin » artık içi rahattır. Fazla acelesi yoktur. Zira rakibini, yarı ölü; bir halde taşıdıklarını göz“ İerile görmüştür. Bu adamın vücu- dü belki de dünyadan ebediyen kalkmıştır diye düşünmüştür. Bir ölü o kadar aşağılara gömük! Öyleyse ondan niçin korkusu ol mez... Bulsalardı o derece derin ve'sun?... meyusane ö. — Bulamadılarsa Mitat buraya iğde yali. Araştırma yapar, Galibe: den noktada derhal hafriyata baş- lasınlar. Bir katırla kazma kürek getiril mmişti, Hemen faaliyete geçildi. Şayet Mitat ve maiyeti gelirse on- lara karşı nasil bir vaziyet takına- caklarını görüştüler. f Düşünüyorlardı ki, Mitat bura- ya dönse bile derhal pi ng anar kerem ayr arta eriği ehemmiyet | ması muhtemel. Raif beye vaziyeti z Hem © adam mezarın ye- rini nasıl bilebilir? Hayri: —- Unutmamalı ki, bizim bu ova- da çarpışmamız Üzerinden epeyce vakit geçti... Bu zaman rarfında belki Mitat Raif beyden icap eden malümatı almıştır. Annesi ise dedi kir Gelmeyip gelmeyip de bugün zuhur etmesi cidden garip bir tesa- düf olur. Şeyh: Ehemmiyeti yok... Nezaretli noktalara bekçi dikeriz. Gelip gek mediklerini gözetlerler, Hayri, annesini kolları arssna — Korkmuyorsunuz ya?.,, — Korkmak mı?... Ben mi AŞIK GARİP) 'Tefrika No, 109 bie bahçesi vardı. Garib bu bahçeyi temizliyecok, çiçeklerle, sarmaşıklar- ia, zarif saksılarla süsliyecekti, Evden | dı: tatlılıkla, ayrıldı ve kapıdan çıkarken, 'Târ: — Bir geye ihtiyacın olursa, ben | Türa ne senindir, ne benim İİ uzakta değilim, dedi, komşunun çocu- #ile yokuşun başındaki kahveye hâ- ber gönderirisin.. bemen gelirim. Rum dilberini kaçıracak- lar mı? Vaktile Âşık Garibi soyan bahçıvan Hüseyin ie, Tüâranın âşıklarından Çalı Mehmed — donanmadan çıkin- ca — Ciballde buluşarak, Rum dilbe- rini kaçırmağa karar vermişlerdi. Çallı Mehmed. — Ben, Âşık Garibin nerede çalış- tığını öğrendim. Zeyrekte Azlan De- denin kahyehan&sinde, £*ne sazına| göremediği bir kadınla pa sarılmış; eskisi gibi çalıp söylüyor- mu. İşi yolunda imiş. Haydi G kab- Çallı Mehmed, Türayı delice seviyor- du, Yolda siye arkadaşına sordu: ii Tilos yıldızını nereye kaçıraca- — Benim Topkapıda ihtiyar bir ha- lâm var. Yatalaktır, odasından dışarı çıkamaz, Evin Üst katındaki odayı 'Târaya veririm, orada oturur. Çallı Mehmed birdenbire somurtta: — Bu, benim işime gelmez. Târa ne senindir, ne benim. O, ikimizin ola- K — Yahu, bu kadın bir elma değil kl, ikiye: bölüp de aramızda taksim edelim. Halamın evine sen de gider gelirsin. Bahçemiz geniştir. Başbaşa verip eğleniriz. Bu teklif Çallı Memedin eren gi memişti. O kendi kendine. bahçıvan Hüseyine. Türa benim ola- cak, Diyordu. Akşam üstü, hava kararır- ken, Aslan Dedenin kahvesine var- mışlardı. İki kahvenin ei, > e sinde oturdular. görmedi. Kahvenin işl çenli dol- muştu. Garib, hazin sesile maniler söylüyor ve sazını çalıyordu. Zavalh âşığın gözü kimseyi görmüyordu. Onun da bir tek derdi vardı: bir an evvel esir pazarında satmak ve kemerini doldurup memleketine dön- mek, Aslan Dede o akşam arada bir; — Oğul, diyordu, bu gece hiç neşem! du yok. Neden ateşsiz çalıyor ve yavaş söylüyorsun ? Kaptan paşa dünyanın en güzel kadınını sana hediye etti Paran var. her yerde para eden sa- natın var. Neden kederli görünüyor- sun? Aşık Garib cevap vermiyordu. Hüseyinle Mehmed etrafı İylee ko- laçan ettiler. Xahreci çırağının eline bahşiş sıkıştırarak, Garibin evini öğ- rendiler. Evin kahveye yakın oluşu Çalı Mehmedin hiç de hoşuna git merit, Kahvede herkeş dalgın bir halde Aşık Garibi dinlerken, iki arkadaş, ya- vaş yavaş konuşmağa başladılar: — Bu işi bu gece becerebilir miyiz? — Hele bir kere evi gidip uzaktan | dı dikiz edelim... — Ikimizin birden kalkması doğru olmaz, Herkes kuşkulanır. — O halde ben gideyim. — Hayır, Sen otur. Ben gideyim. — Olmaz. — Ne yapacağız? Mehmed cebinden bir bakır metelik çıkardı... Masanın Üstüne attı: — Yazı mı, turn mı? Hüseyin kaşlarını kaldırarak düşün- dü: «Tura!... — Kaybedersen, burada bekliyecek- sin! Ben gideceğim, Sen kazanırsan. ben bekliyoceğim, sen gideceksin, Bu sralarda işaret edilen nokta- da Araplar kazmalarını işletiyorlar- dı. Demirlerin kayalara” çarptığı rülüyordu. İş henüz ilerlememişti ki, gözcü lerden biri, Arapça bir şeyler hay- kırdı. Bedeviler, kazmaları bırakıp »flâhlara sarıldılar. O tarafa doğru berer Bir tüfek patlamasıdır 'di İç arkadaş da, bulundukları yer- den kalkıp ne olup bittiğini anla mak üzere hayvanlarını © tarafa sürdüler, Muharebe müthiş olmadı. Zira, görünmesi muammayı halled iki erkekle kadın bir tepeye geçidi-İğine ve şeyh e deği ne vardıkiarı zaman, bedevilerinltahmin oyürüttüğüne delil ortasında Mitatın naaşını gördüler, |miydi? Meğer kaçakçı, bugün ancak üç dör. maiyeti ile birlikte buraya gel- rsiş. Zira haftalar geçip de Hayri- nin zuhur etmemesi üzerine onu öldü sanmış olacak. Fazla ihtiyat- kârlığa lüzum görmemiş, İhtimal sık s. buralara geliyor, larına devam ediyormuştur. İhtimal tesadüfen bugün gelmiştir. Fakat her ne ise, düşmanlarının bunu teslim işte... Yazan: İSKENDER FAHR Zeyrekteki kahvehanenin de geniş, fa- | Hüseyin Masanın üstüne gön si kat otlar sarmış, dikenler bürümüş) yüzünü buruşturdu. Türayı | landı. 22 Teşrinleyvel 1940 gem gi DD era) Mehmedi birşey gelemsin. — Pekâlâ, Çabuk gel Uzatmal rada yalniz Içim sıkılır, ş Mehmed giderken mırıldandı: — Âşık Garib çalıp söylerken, nin İçi sıkılır mi Le Çallı Mehmed, a çurağının Si rif ettiği sokağa saptı... Yürüdü. üçüncü kapının önünde durdu. Al dada sönük bir işık vardı. yeşil dokuma perdeleri inmişti. X med pencereye omuz verdi, KA aralığından baktı... Play se küçük bir kandilin önün: İhtiyar kadının sözleri duyulu du: — Merak etme yavrum, biras #4) gelir. Ne yapsın? Onun zenatı dâ çalmak. Bunu yapmazsa para kasi maz Alla gükrt Ki kocan Bal kârl iş bulmuş, Ya kazancı G£ iş sahibi olsaydı. Çallı Mehmed, birdenbire Oo rında hafif bir ürperme duydu. liydi ki, ihtiyar kadının hitap kimse, Tilos şıldımından başka biri” Bildi. Târa bu sözleri anlamıyordu, f! kendisinin teselli edildiğini ti ediyordu, Rumca cevaplar verertX tiyar kadına: — Sen ne temiz yürekli bir iS© sin! diyordu. Mehmed aradığı kadını nihayei, muştu. İlk öce derhal evi bas bıçığtını çekip İkisini de tehdit ve Târayı zorla kaçırmak istedi kat, bu ani kararından bir iki sonra vaz geçti. Mehmed, paşa gemisinde Türafi Du yö A a nl ik, Me iz ik m sa AĞ EFA cekti, Mehmed, Târanın sesini d ca dizlerinin bağı çözülüvermişti. di ne yapacaktı? Hüseyisi güzelce atlatmıştı. Bu fırsat bir nasl ele göçecekli? Tilos yıldızı kalktı. Ihtiyar birdenbire kanı söndürdü. üst kata çikiyozd! Çalii Mehmed sokağın yanıb viranelikten döndü. Erin arkasini ke Si EEE EZ — İşte bir fırsat daha. Türa ol ba çikti, Mehmed bahçe üstündeki ödedi. ışık gördü. Burası Târanın yatak © Sıydı, yan penmeresi sokağa baki “ rehimed duvara bemandu. ve cın üstünden yürüyerek önüne geldi. Kafesin altındaki tan odanın içi iyice görülüyordu. Rum dilebir odaya girer gil yundu; uzun saçlarını dökerek, serili duran yatağına uzandı. i Târa çok üzgündü; yüzü gülmü a. Her gece sabahlara kadar şarap rek eğienmeğe alışmış olan Run, berl şimdi —her halinden belliydi 'Tilos meyhanasinin hasretini çeki aj pi du. Artık padişahım sarayına Bi” arzusu da sönmüştü. Zaten saraf yatı da bundan farksız değildi. “ Çallı Mehmed yavaşça kafesi — Târa.. Târa,.. Genç kadın birdenbire şaşaladı. giri pencereye sn ve ellerile nü kapayarak b; — Kimdir 07! Türa bu sesi tanir gibi olm! Mehmed kafesi kaldırdı ve b pencereden içeri uzaktı; Na - Seni kurtarmağa geldim, “ei HAA o budalayı seviyor musun ? İZİ Ne: büşka kadınların koynunda : sersemde gözün mü var? Mehmed rumca konuşuyordu. ya bu sözleri duyunca yattığı kaktı, pencerenin ei o Maiyetindeki be wi tık çarpışmanın hyarak kabilelerinin atar rafa De sıvışmışlardı, — Bürbiş cemiyetten ni il kanunları i | İbiatin geçer... hiddir... Niyetimiz haleti... kababatimiz yok..: Şu cesedi di se. İşimizin başın a- | miği bulmuşlar... pususuna | selemesinleri » dedi. düşmüş, bedevilerle çarpışarak ru-| İbrahim, icap yi e emri etmişti dedi. Şimdi üçünü de bir ir, muştı. Gün batmadan evvel ye ulaşmak Dye memlekete dönmeyip burada Erler biri anbezın Şeyh: — Gidip bakalım... Bir in” Galibe: line Smile e VERE l | il aN, ten sonra;

Bu sayıdan diğer sayfalar: