“ayata — kaybettiğiniz öyle Ehemmiyeti paralara mı acırsınıicak Kin sapını bom 5? Buna hemen hemen hepsi Ayni ce- wabı verdiler; — Düşürdüğünüz, yolda kaybettiği- niz paraya açırsınız amma bir *müd- det sonra onun acısı geçer. Fakat ha- yatta kaçırılmış fırsatların acı yil- Hare ğinde çöreklenip gatları olursa... Ondan sonra birer birer hayata ka- tırdıkları aşk fırsatlarını anlalmağa başladılar. Bunların içinde hakikaten , dikkate değer, negig olan- ları vardı, Kimi hayatının ea güzel Ayk gecesi olabilecek bir macorajı mâ- nasız bir korku yüzünden berbad et- miş, fırsatı elinden kaçırnılgtı, Kimi budalaca bir düşünceye kapılarak ken- disini sabırsızlıkla bekleyen'güzel bir kadının randevusuna gidememişti, H3- Ae bunlardan birinin macerası pik tu- haftı. Benelercs evvel bir göcö' güzel bir kadının evinden bir sansar gürül- tüsü yüzünden: «Muhakkak, kadının O aksi amcası geldi!... diyerek kaç- mnişki. Ertesi sabah aksi amcanın gelincdi- Bini, kendisini korkutanın bir dânsar olduğunu öğrenmişti amda iş işten geçtikten sonra, Hikâyesini her bitiren, sözlerinin 80- nunda: ırdiğım bu fırsata hâlâ yana- Fır, m oldukça da yanaağım. Ak ah bir daha o günler! pis geçir” mek kabil olsa... diyordu. 'Nikayet bir közede kendi kendine âl- Şekibe sordular: e 0? Sen birşer nilyorsun Gekip.. Hayatta kaçıtdığın fırsat yok mü? Önüne çıkan bütün fırsatlardan latifada mi ettin?.. Şekip dertli dertli başını salladık- tam sonra cevap verdi: — Ah ah.. Benim kaçırdığım fırsat kinden daha acı, daha fecidir. asi kalbimdedir. Hâlâ dö- sAh ne haltetmişim beni...» şu kör olazca akılsız kafamı yumruklar dururum. Amma ne kadar Yumruklasam faydasız... Bir kete gi- & den çıkan tekrar geri gelmi- ibin yüzü o dertcs bulutlanmış, haline o kadar derin bir keder çök- müştü Xi, arkadaşları onun bulösssü- rürs karşı saygı ile sordular: —'vabli bir aşk meselesi değil mü Şe- kip? Böyle srneleree arkasından yan- dığın kaçırılmış fırsat babil bir aşk- a alâkadar. Şekip dudağını büktü: İşlerinden birisi ortaya bir suni at-|dar gidebilmek için de birkaç Urs pa“ ş ra vardı. Bunun için yolda hiç para harcaya- vaziyette Kızltoprukta bap olmuştum. İnsan posta vapurla-İsinde eski Erenköy yeni Kuyutaşi rından ziyade böyle çilep seyahatle- aralığı Kayışdağı rinde yolcularla daha çabuk ahbaplşs Mü AAA 8233 oluyor. Yol arkadaşlarımın arasında| yo, pe ven genç bir dul bana karşı derin bir alâ- ka gösteriyordu. Ben de onunla pek #iyade meşgul oluyordum. İlk günü va- Durun büyük, uzun sofrasına hep be- rabef oturmuştu. Baktam, genç dul yanıbaşımda... Hem siyah, hem beyaz olmak üzere iki elns şarap gelirimiş- 'd. Bunları habre içiyor, iştiha ile ye- mek yiyorda. Doğrusu ben de boğamı- mi son derecede severim. Yemeklerde emsalsiz bir iştiha göşteriyordum am- ma gelgelelim şarap filân dum. Çünkü deniz seyahatlerinde, : mız Fransız vapuırlarında yemekte b9-| Boğariçinis Vaniköyünde Vaniköy dava şarap verildiğini bilirdim. EFalbu-| oaddesinde eski 16 MM. yeni 30 (No.- ee taj 3) No şarap deviriyordu. Hela kırmızı yüzlü | Beyoğlunda Hüseyinağa mahallesin- kl şarap da en sevdiğim içkidir. İkinci günü sofrada herkes şişe bir müstemleke memuru vardı. Daha sabahtan içmeğe başlıyordu. Bu adam bana her yemekte: — Canım siz de Içsenize.. diye mu- sallat oluyordu. Ben yalnız yutkuns 0/05 faizli ve sekiz sena taksitli Emlâk satışı Semti Muhammân Kıymeti Tuğlacıbaşı mahalle. Birisi iki buçuk atta yedi «06 ödal *ki zofalı bir kai kigip caddesinde eski bir buçuk kaz diğeri bir katta ip bir sofali b terkos ve elektrik tazlantard tamamı (mesahai 6685 metre murabbaıdır) İki katta dokuz odalı ve elek- trik tasizatını havi bahçeli ah- şap bit evin tamamı (mesahal sathiyesi 4179 rmetre murab- basdır) Beylerieyinde Bürhaniys mahalle. “nde Halitbey, Bâyır sokağında eski 2 Mü. yeni 2525/1 (No. taj 25) No.h Bakırköyünde Sakızağacında Taşhan caddesinde eski ve yeni 8S No.da üç sofah sışap biz yalının ta- mamı (mesahai sathiyedi 103250 metre murabbaıdır) Beş buçuk katta on sekiz odalı dört sofalı, su ve elektrik tesi- satını havi kârgir bir evin ta- mamı (mesaha! sathiyesi 19780 metre mutabbasdır) 1 — Arttırma 18/9/940 taMihine düşen çarşamba günü saat 14 ten 18 ya kalacaktır. 2500 de Topçekenler sokağında eski 52,27 yeniğiNo.l. yutiuna onları seyretmekla İalıyor-İ kadar yapılacak ve gayrimenini en çok bedel verenletin üstünde dum. Yanımdaki genç dul da işi Bir oturuşta yarım şişeden ban meli meli etrafıma, bakinıyor.| ipotekli kalır. onların her birinin ne kadaş şarap pa tasla, gar) ”7 3 — Arttırmaya girmek için muhammen kıymetin * 151 nisbetinde lâzımdır. akçesi yatıran 3 — Arttırma bedelinin dörtte biri peşin geri kalamı sekiz s*nede sekiz 5— Sandık dahilindeki satış salonunda teşhir fotografları rası vereceklerini zihnimden hesap) olunmaktadır. Fazla tefslât almak için salona müracaat edilir. & (7009) ediyordum. Hele bif akşam vapurdaki genç dulla samimiyeti pek İle: #0k. Bir aralık o gözlerinin rek: — Bu akşam adamakılh sarhoşol- mak istiyorum!... dedi. Ban sesimi çıkarmadım, o lâve etdi: — Solrada beraber şarap içeriz... Be- raber sarhoş oluruz değil mi? Ne diyeceğimi şaşırdım. Nihayet: — Beni mazur görünür... dedim, ben bizim memleketteki yaşllay cemiyetine azayım... Halbuki yalan tabii. Verseler gişe şe içeceğim amma nerede?... eş kadın bana biraz daha solrula- — Canım... dedi, bu gece benim ha- tırım içim içersiniz, sarhoş olursunuz... Sise bir gece Için Yeşilay azalığınım #outturamaz miyım?... ben — Katiyşen İdeallerime bağlı inaanım?... Yeşilay ocemiyetinden olmadığım İ halde benim halimi bir görseydiniz. İç- — Haydi canım siz de, dedi, ben ka-|memek yüzünden o kadar inad etmem Çırılmış bir aşk fırsatı yüzünden böy- İe #önelerce tatlı canımı sıkıntıya 50- kar, ürülür müyüm hiç? Dünyanın en genç dulu şaşırt. Bana karşı eski si- caklığı kalmadı. Bu hal seyahatin sonuna kadar böy- tatlı aşk fırsatını kaçırayım... Viz Z8-)leca deyam etti lir vallahi. Benim kaçırdığım fırsat başka birader, başka... Ötekiler gaşkın şaşkın bakiştılar, Bir) âşk meselesi ile alâkadar olmadığı hal- d* bu derece Üzen kaçırılmış fırsat ne 1di acaba... Şekip arkadaşlarını fazla merakla bırakmadı. Anlatmağa başladı: — Çok uzun bir seyahallen dönü- yordum. Beni dünyanın bir ucundan İstanbula getirecek olan vapur aynı Nihayet vapurumuz İstanbal önüne demirlerişti. Dayanamadım, şaraba: pek düşkün olan yolculardan en sa- mimi olduğum birine sordum: — Ne kadar şarap parası verdiniz? Adam şaşırdı: — Şarap parası mı? dedi, ns müna- sebet? Burada, şarap bedavadır. O zaman beynimden vurulmuş gibi farkında olmadan: i — Ne? Ne? Bedava mı? İşte bu reza» zumında yolcu da alan, yepyeni, peklleti.. Bu kepazelik! Bu dolandırıcılıki.. gik bir şilepti, Bununla tamam yirmi iki gön deniz üzerinde kalacaktım. Yalnız vapura bindiğim zaman garip bir vaziyette idim, Biletimi aldıktan sonra hemen hemen üzerimde hiç pa- ra kalmamış gibi Jai Zaten artık paraya pek büyük ihtt- yacım da olmuyacaktı. Çünkü bindiğim vapur beni Karaköy rıhtımina kadar İstanbul Mıntaka diye ayağa kalkmışım. Halbuki niçin) e. rezalet, kepazelik ve dolandırıcılık ol- rotlardan birine döndüm: — Bana hemen bir bardak şarapi.. Kamarot silerini oğuşturdu: — Şarabımız bu öğle yemeğinde bitti efendim. Dönüş Için İstanbuldan şarap getirecekti. Vapurdan çıkıp evime Kan alacağız... Hikmet Feridun Es Ticaret Müdürlüğünden: Tiftik ve yapağı ihracatçılarına Tıfık ve yapağı Ihracalının mürakabeslne dair sizamnamelerin randdel salarına tevfikan teşekkül eden heyetler bu seneki tp nümüneleri dürlüğümüz ihracat baş kontrolörlüğünde teşhir edilmekte olan yeni tipler 10/10/94) tarihinden itibaren mer'iyet mevkiine gireceği Uân 43007» * “| 0/05 falzll ve sekiz sene taksitli emlâk Satışı Sema © Cini Kıymeti Kartalda Üsküdar caddesinde Kârgir bir dükkünm tamamı (500 Harita 1 mevklinde Bostancıbaşı Abdullahağa Üç katta dokuz odah Iki sofalı 900 mahallesinde Fıstıklı sokak eski 37 ahşap bir evin tamamı, Muhammen — bedelinin dörtte biri peşin geri kalanı sekiz senede sekiz müsavi taksitte ödenir. Taksltler 9 5 faize tabldik 4 — Taksltien ödeninceye kadar gayrimenkul Sandığa birinci derecede ipotekli ienlir, 5 — Binaların fotografları Sandık dahilindeki satış salonunda teşhir olunmaktadır. Fazla tafsilât almak için salona müracaat edilir. o (8063) Yüksek ziraat enstitüsü veteriner fakültesi askeri kişminin kayıt ve kabul şartlari: — Ankara Yüksek Ziraat Enstitösü veteriner fakültesi askeri kısmına sivil tam devreli liselerden Iyi ve pek Iyi derecede mezun olan ve ol- gunluk imtihanlarını vermiş olmak sartils talebe kabul edilecektir. İstekli- lerin aşağıdaki şartları haiz olması lâzımdır: A — Türkiye Cumhuriyeti tetyasından bulunmak. B — Yaşı 18 - 22 olmak, (23 dahildir) Ç — Beden teşekkülleri ve sıhhati orduda ve her iklimde faal hizmete müsait olmak (DU rekâketi olanlar alınmaz) D — Tanır ve hareketi, ahlâkı Kusursuz ve seciyesi sağlam olmak. E — Allesinin hiç bir fena hal ve şöhreti olmamak, (Bunun için ds sa- bıta vealkası 'btaz etmek.) 3 — İsteklerin müracaat lstidalarına şu vesikalar bağlamaları TAzım- “A — Nüfun cüzdanı veya musadak sureti, B — Sihhati hakkında tam teşekküllü askeri hastane papocu ve aşı kâ- ri Talebe okuldan istifade etmek İsterse okulca tahakkuk ları birden veril ve bu da teahhüt sencdine kaydedilir. E — Sar'alı, uyurken gezen, sid'kll, bayılma ve çırpınmaya müptelâ ol- madığı hakkında velilerinin noterlikten tasdik taahhütnamesi. (Bu gibi hastalıklardan biri ile okula girmezden evvel maldl oldukları sonradan an- laşılanlar okuldan çıkarılır ve okul masrafları velilerine ödetilir.) 3 — İstekliler bulundukları mınhallerdeki askerlik şubelerine islida (e müracaat cdecekleğ ve şubelerince 2 inci maddede bildirilen evrakı 'kmal ettikten sonra, Ankarada Yüksek Ziraal Enstişüsü Veteriner fakültesi nsk8- Tİ talebe Amirliğine gönderilecektir. Müracaat müddeti eylülün 25 ine kadar. dir. Bu tarihten sonra müracaat kabul edilmez. 'Tefrika: No. 78 Biraz sonra, Triptonda sanki kavga Kişinin canı İçer” Xeon, kendi kendine söyleniyordu: — Sarı Mahmud yaman big dörüş- cüdür, derlerdi de inanmazdım. Onu Du gece gözümle gördüm, Koca aslan, bir orduya bedelsin sen! Babaha karşı. «Üç yıldızılar rakset- mekten, şarkı söylemekten yorulmuş- lardı, Lükroçya şarap içtikçe Aşık Ga- ribi hatırlıyordu. Herkesin sinirleri ya- tıştığını göcen bu civelek kadın, niha- yet duramadı; Mahmudun yanına 89- kuldu: — Akşam üstü beraber geldiğin ar- kadaşı neden savdın? O, bir daha gel- miyecek mi buraya? Sarı Mahmud Lükroşyanın saçlarını okşadı: — Ondan çok ma hoglandın? Lfikroşya gözlerini süzerek güldü; — Evet, Çok tatlı, çok güzel bir er- kekti o, -- Buradaki levendler arasında o1-| dan daha yakışıklıları, ondan daha ateşiileri do var, Lükreçyal Bu deli kanlılara neden iltifat etmiyorsun? — Gönül kimi seyersi, güzel odur. Ben bunların hiç birini gösümeâ kesti. remedim. O hem cesur bir yiğitti; hem de masum bakışlı bir orkekti. Mey- hanemize şimdiye kadar onun gibi gü- zel va sevimli bir adam gelmemiştir. Sarı Mahmud güldü: — Çok içmişti. Bir yarda sizıp kal“ Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Hamza rels ada şövalyesinş de ay- rıca haber göndermiş vo: Denizellerimizden herkesten önee Tripton sah'bini ça- dart: - Türklerden Obiri kaybolmuş Türk amiralı — bu adam bulunmasa sa — bire on baş isterim, diyor. Bu İş- ten genin haberin vardır, Haydi, bana, hakikati söyle; Kim kıydı ona? Tripton meyhanecisinin birşeyden haberi yoktu: — Adada kaybolan bir adamın ng- reye gittiğini siz benden iyi bilirsinie, #inyort diye cevap verdi. Gerçekten, Marküs herşeyi biliyor- du. Parmahanz Yuvan, Garibi, şövalye- nin rıza ve muvafakatile kaçırmıştı. Bulacağı defineden görnlyeye de hisse verecekti, Fakat, sinyor Marks zahi- Ten tahkikat yapmağa (mecburdu. Türkler hesap İstiyorlar ve şövalyeyi sıkıştarıyorlardı. Marküs, bire on baş vermeğe razıydı; zira Yuvanın vadet- tiği define, şövalyeyi bu fedakârhğa sevkedecek kadar büyüklü. Marküş, Garibe muağ'l olarak, yeriflerden on esir vermeğe razı olmuştu. Hamza relse ilk önce şöyle bir cevap verdi: «— Venedikliler, Türklerie hiç bi zamân bazuşmak fikrinde değillerdir. Memleketimize geldiğiniz gündenberi, aziz misafirlerimize elden geldiği ka- dar firperverlik gösterdik. Türk erinin yaptığı kavgalara; yar- deni Werin muhtelif sebeplerle huzur ve ere z rahatını kaşırmalarına göz yumduk. Levendİerden biri atıldı: Bu arada, sebebini bilemediğimiz bi? — Belki de gemiys gidip yakrıştır,İ hüdise bizi de çok müteessir etti: Bir Mahmud dayı! denlacinin kaybolmasına. biz de sizin Mahmud sert bir tavırla başını sal-İ|xadar şaşıyoruz. Bu, memleketimizde tadı; ilk defa işitilmiş ve görülmüş bir va- — Beni burada yalnız bırakıp gemi-| kadır. Bugüne kadar adamızda bir ço- ye gittiyse, o da kahpenin biridir. Pa-| cuk bile kaybolmamıştır. Bununla be- kat, ben Âşık Garibi başka türlü tanı-| raber, Türk amiralınm arsusunu (h- dım. O Tlos adasında beni bir tehli-İ| mal etmiş değiliz Eğer donanmanın keden kurtarmak için, kendi canınılhareketi saatina kadar, kaybolan do- tehilkeye atmıştı, Ben Garibin o ya-İnizeiniz meydana çıkmazsa, size adalı. rarlığını hiç bir saman unutamam. — Barbarosun onu donanmaya gön- der'şi boş değilmiş. Garib, paşa gemi- sinde $yi bir yelksnel olabilitdL Onu İdemirei ustasının yanıma çırak ver- mek doğru mudut? Mahmud bu sözü tasdik eder gibi, — ! sallayarak muhatabının şözüne akk: — Eret, Aş Garib çok kuvveti! ol- duğu kadar, da zekl ve okumuş bit gençtir. Ben onu Hamza else de söy- İledim.. Dönanmada onun istikbali /parlaktır. sonra... durumayınca meraka düştü Demirel ustasına sordu! — Bu gece çırağını kaydetmişti, gemlya gelmedi mi? Serdengeçti Recep içini çekecek; — Hayır, dedi, gölmedi. Delikanlı» nın başına sakın bir kaza gelmesin? Bu hâdiseye Hamza relsin de canı sıkılmıştı. Pasa gemisinde Aşık Garip- ton başka eksik bir kimse yoktu. Hamza rel; madan dönmeyin! Diye haykırdı. Adaya Mahmud bulunuyordu. Denizeller dılar, bulamadılar, ! lardan on esir vermeğe hazır olduğu- mu bildiririm.» Hamza Tels: — On esiri almadan gitmiyeceğim, diyordu. v O geceyi deadada geçirmeğe karar vermişti. Büyük kavgadan sonra dümenci Biahrend bir kere daha Tripion'a uğ- ramak hattâ orada sabahlamak &sti- yordu. Mahmudun fikri, Lüktejyayı sıkıştırıp birşeyler öğrenmekti. Asaha, Âşik Garibi Lükroçya mı kapatmıştı? Mahmüdun ziknini kurcalayan ba ihtimal üzerinde de durmak gereki. Adalarda bazı yakışıklı Türk denis- (Tripton) daki kavgadan anlar başına böylesi da gelmişti. TI asinda bil dan biri, don #7hane kadınların. adaki levemdlerden Ertesi gün. Dümenci Mahmud (Pa, |dirin! sarhoş edip günlerce evinde ka- şa gemisinde Âşık Garibi arattı. Bul- yi znaydı? Hi azgın ve cüretkâr kadınlardan herşey beklenebilirdi. Mahmud akşamı güç buldu. — Bu gece ya kellemi veracağlm, y4- hud birkaç kelle uçurmadan dörmle yeceğim. Diye söyleniyordu, Eğer Aşık Garbi 0 gece de bulamazlarsa, Mahmud, şö- valyenin yeğeni korsan Antonyoyu ya- kalayıp gemiye gelirmeğe karar ver» mişti. Bu kararından güneş batıncaya, kadar kimseya bahsetmedi. Mahmud — Haydi, sahile çıkın ve Resulü bul-İo gün en kavsact ve dövüşçü demizei- lari seçerek yanına almıştı. Haluk! bütün bu gayretler boşa gi çıkanlatın başında dümençei | diyordu. Âşık Garibi çoktan kaçırmış. ollardı. Parmaksız Yuvan şimdi engin- gün adada saatlerce Âşık Garibi ara-İlerde yelken açmış gidiyordu. (Arkası var) Maliye Vekâletinden: Vekâletimiz müli emlâk müdürlüğünde münhal bı yeti iki vazifeye memur almacağından memurin ka 4 — Okula kuyt ve kabul, şehadetname derecelerine ve müracaat sıra-|desindeki evsafı haiz olup da bu vazifelers talip olam, sin evtakı müsblte- sına göredir. İstekli adedi tamam olunca kayıt işleri kapanır ve kabul edi-|lerile birlikte bir istida ile 14/9/9040 tarihine kadar müracaatları ilân ölünür, lenlere milracaat ettikleri aşkerilk şubeleri ile tebligat yapılır, (7476) (0900) «338: «3128 Tetrika: No. 98 Esrarlı Yü Nakleden: (Vâ - Nü) a elm Lâkin İraklının tehevvürü bir ke-|tahkikat açtıracağım... Ebürruhiyi rs coşmuştu. Bir türlü yatışmıyordu. | öldürenin kim olduğunu O beheme- — Sahte vesika çıkarmışım ben | bal bulmalı... ha?,.. Sahte yesikal... Yahu ben e Yumruk- © kâğıdı sarrafın dosyasında gö-|larını sıkıyor, gcirdatıyor- gümle gördüm... Orada da yirmi) dü. genedenberi yatıp duruyormuş...) Onun bu Soşkunluğu Bedriye (le Yüzlerce kilometre ötedeki bu ve- sikaya Raifin eli nasl ulaştı)... O- radan onu yok ederek yerine ancak | Bu arada, Esad, yeni bir bir buçuk sene evvel yapıldığı mü-|renmiştir Raifin, Cemile, edilen kâğıdı | almak için para teklif ettiği... tehassıslarca © tesbit nasl koydu?... Fakat işte bu noktadan, tam bu|malıydı... Çünkü Raif, roktadan İblisi yakalıyacağım... Mu» lay kolay elde edilemiyeceğini Cemilin a a de verdi, de bu para külliyetli ii kukkak ki hakiki mektubu eline ge-|lirdi... Denizde kum, kendisinde girdi, ortaya çıkardığını uydurdu! Dahiyane bir tertip!,.. Fakat bunu becerebildi diye yakayı sıyırmış de- #ildir! Ben onu avuçlarımın içine Siz beni ufak etsiz bir insan telâk- ulacağım, efendina tefek, ehem para olduğu için, gözden çıkaraca- Yelkenleri suya indirmesinl... Hem sonra, Bedriyeden da hop lanıyor görünmüyor muydu?... Bu çocuk, onlar arasında bir bağ teş- kil etmiyor muydu?... Bu akşam, Delikanhıi — Doğrusu, hitabetinle bir iş göremedin... Sana bumu haber ve- reyim... Bem seni buraya Bedriye hanımı ikna etmekte bana yardım- diye çağırdım... Etrafa ze- artık bizimle fazla kalmanda lü- ye kerani ise hazırlanmam,, hiç olmaz- sa bunu iyice olgunlaştırmanı tav- siye ederim. diklerind. — mn ie lerinden için| Esad lokantadan çıktı. pürdikkat kesilmişti. Cemil ise, Ha-| OCenub memleketlerinin hararetli dinin nihayet yorulmasını, susmasi-İkanı damarlarında ordu. Fa- bekliyordu. Kat hiddet kör bir hiddet değildi. | Evvelâ: sokaklarda gelişi güzelidiye sormük lüzumunu bile duy- yürüdü. Sonra adımlarını Nizanta- şı istikametine çevirdi. Uzaktan, o Sarıvasıf o Paşazade Raif beyin evine baktı O sabahki matem merasiminden burada bir iz bulmak istiyordu. Fakat hiç bir halk lâkayd geşiyordu. O sabah- ki alâkadan «ser bile Buna rağmen, arabalardan biri dikkatini celbet. Bu, Raif beyin otomobili idi, Hacı baktı Otomobilde Raif bayla kızı Ma- — Belki kabirden geliyorlar- dır...» « diye düşündü. kaklı dişlerini gıcırdatı. Tere-|şeyler yüzü döndü: «— Yakında © mezara başka- lari da gidecek...» diye homur. dandı, Yoluna devam ederek Beşikta- şa doğru yürüdü. Sokakları sağa makstzın, doğrudan doğruya Ma hir beyin apartımanına çıktı. Bit hizmetçi kapıyı açtı, — Mahir beyefendi evdeler mi? Kız, renkten renge girdi. *— O adam gelirse (yok!) der- kadar teşyi edeceğim... Senin/şey farketmedi. Kapının önünden|sin!> emrini vermişlerdi. Bu emri tatbik edemiyordu. Yalanı becere- imiyordu. Hacı Esad wrarlas — Beyefendi evde değillerse Fe- riha hanımefendi ile görüşmek is tiyorum. Lâübali bir şekilde içeri daldı Yüksek sesle ve ber odadan işik lecek şekilde haykırdı: — Kendisine çok ehemmiyetli öyliyeceğii Bir oda kapısı açıldı. Narin bir kız göründü. Saçlar sarı, güzel bir kız... — Hat... Yavaş Esad bey... Şer yet babam geldiğinizi işitirme, içeri girmenize ve konuşmamıza mâni var... Pek ehemmiyetli şeyler... (Arkası var)