Evde gülsuyu nasıl yapılır ? Bir iki hafta evvel gül seçeli, gül gör ve gül sirkesini tarifletmiştik. Al birçok mektuplarda evde gül suyunun nasıl yapıldığı soruluyor u yapmak için iki usul basit, diğeri daha zorca- Güzel kokulu m raklarını almalı temiz. bir tülbent açarak içine bir miktar gül yaprağı koymalı, üzerine biraz kay- nar sıcak su döl . Tülbentin dört ta- rafını ele alarak. içindeki gül yaprakla" Derin bir kâze içerisine rini sıkmalı. n posayı atmalı. He gül yaprağı koyarak üze- gül suyunu ve pek az mik- ali“ Cene sk enti ele alarak içindeki gül yapraklarını Kalan p: atarak ayni sue eliyeyi tekrarlamalı, Hasıl olan gül koktuğa lan tar kaynar su ilâve rin rette ar »u kuvvetli vakit şişe il a yi yanına kadar Ayıklanan gül yap- li, orta yerine bir koymalı, derin bir tabak ya e ferleştirmeli. Bü- apağını ters ularak ka- e gelmeli, Bunun Hazızlar eyi ateşe koymal Nette Bini ği büylayınca ters kapanan kapak içine soğuk sw doldur. malı Temebre içinde sü kaynayıp bühâr olunca soğuk su dolu olduğu için soğuk olan kapağn temas eder etmez su oluyor ve süzülerek söcayağı üstündeki tabak iğine akıyor ayağı Üzerine but küçük bir teri yük te pamal da et , nan bu ten Yani üstü iç amurla kapamalı Buraya toplanan su gül suyudur. Ten- cerenin boyuma göre birkağ saat ateşte kaynatmak lâzumdir. Kapak içindeki soğuk su ındıkça bir sünger veya bezle alarak yerine soğuk su koymak lâzımdır. 0 Sacların rengini açmak en ngifi açmak i san papatyasıcı kullanabi kaynatmalı, İri öy püiyüki tiril yarım da kaynatmak ve çateşten indirmeli, tülbentten süzmeli. Yazın saçların içerisine iki İlk olunca Yıkanan saçları bu su ile çalkalamalı. Bir şişeye doldurayak saklamalı, saçları her gün bununla taramalı. Arı ve sivrisinek sokmasına İ karşı Bu aylarda sinekler, arılar sivrisinek* ler ortalığa çıkar ve insanın canını yak- mağa başlarlar, Anların soktuğu yer bazan şişer, 00- kulan yeri antiseptik bir su ile yıkama nyaklı su bulunmazsa sirke yahut. buzlu su ile yıkanırsa annes az zamanda geçer Sivrisineklerin soktuğu yerler için amonyaklı suyun hiç tesiri yoktur. Buna tuzlu su içine sıkılan limon, faydalıdır Bu Yüz ey ümi Ahm çlarki çöllerinde gök eenevvi vardır: Çizgili, kareli, çiçekli, her çeşidi modadı I — Mavi orsaadiden iilesi vard 2 — Beyaz üzerine kırmızı ve siyah pli soley var. Blüzu büzgülüdür. Kemeri 3 — Pembe üzerine lâcivert yollu ve büzgülüdür. tur, Kemeri lâciverttir. üzerine İâcivert karolu ipekliden elbise. 26 Haziran 1940 benekli, Cepleri büzgülüdür. Beyaz iri benekli ipekliden elbise, Eteğinde iki kırmızıdır. benekli ipekliden elbise. Eteği ve blüzu Kumaşın pembesinden yapılan plise kollarına ve yakasına konmuş- 4 — Sarı ipekli üzerine renkli çiçeklerden yollu elbise. Yakasında elbisenin çi çekleri renginde üç çiçek vardır. Kemer Yüz elli gram tereyağı içine yarım bat- | dak su, bir yumurta, bir tutam tuz sta SE Denk Mi lie ye: rm kilo wn #lâve ile bir hamur tutmalı | Bu hamur yoğurulup hallolunca yuvar- | lamalı, üzerine bir örtü örterek iki üç saat bırakmalı. Diğer taraftan olgun, çürüksüz iri viş- neleri almalı, saplarım ve çekirdekler i ayıklamalı, Hamuru yazim parmak alındığında açarak küçük tepsinin or- tasını ve kenarlarını örtmeli. Bu hamur üzerine ince toz şeker serpmeli, şeker e bir kat ayıklanmış vişne dizmeli, eler yanyana ve sıkı dizilmelidir. Üzerini bolca şekerle örtükten sonra orta mcaklıkta bir fırında pişirmeli. tndan çıkınca üzerine vişne veya koyu frenk üzümü şurubu gezdirmeli ve soğumağa bırakmal:. Tart iyi pişirilmiş” 3e tepsiden kalıbile çıkar. Basit bir leke ilâcı Sayfiyelerde lekelenen elbiseleri leko- ciye götürüp temizletmek uzun ve kül- fetli bir iştir. Elbiselerdeki her türlü İe- keleri çıkaran şu ilâcı evde bulundurmak faydalıdır Ayni miktar eter, amonyak ve dok- san derecelik ispirtoyu bir şişeye koya- rak karıştırmalı. Bu ilâçla silinen elbi- selerin lekeleri çıkar, elbise temizlenir. Esrarlı Yüzük AŞK ve MACERA ROMANI Tefrika No, 19 — Sizin ailenizde mi Şayet sor- makta mahzur yoksa ailenizde kim- ler var? — Büvtik annem Yar... 'Tereddüd elti. Amcalarımda var... Afif ve Mitat hmcalarım... Ama onlâr az bulunur... Hep gemilerdeğir... Seya- hat ederler... Delikanlı kızın bilhassa doğum ş6- ralti hakkında: malümat elde etmek istiyordu: — Yetim misiniz? Bedriye kızardı. Telâşla: — Babam öldü... Annem ölmedi. Cemil düşündü: «— Ya? Annesi ölmedi amma ortada vok demek... Acâba ne türlü Dir hayat yaşıyor ki kızcağız onu hâ- tırlaymca böyle renkten renge giri- yor? Her halde Raif onu baştan çıkarıp bu kızın dünyaya gelmesine sebebiyet vermiş olacak...» Bedriye mubatabıdın ihtimal ha- kikatten bile fena şeyler düşündü- günü sanarak doğruyu olduğu gibi söylemeği muvafık buldu. İ Nakleden: (Vâ - NO) İçini çekti: — Sizden ne saklıyayım ki, şayet günün birinde evimize uğrarsanız öğ- reneceksiniz... » deği, - Zavallı anno- ciğim rahatsızdır... Aklen rahatsız.. Başına felâket geldikten sonra çil- dırdı. — Vah vah.,.! - dedikten sonra, Ce- mil düşündü: «— Ya... Demek deli?» Ve yüksek sesle; — Başma ne gibi bir felâket geldi? — Babam kazaya kurban gitti... Bindiği gemi battı... Gemlel idi Ben 0 zaman küçüktüm... Bu hadi seyi halırlamıyorum bile... Fakat bi- liyorum ki babamın öldüğü tahakkuk | eder etmez ânneciğim de derin bir hüzne kapılmış... Artık uyku uyu- maz, lâf etmez olmuş... Deniz kiyi- sına gider, dalgalara lânet edermiş, Ağlarmış, ağlarmış... Açlıktan ölme- mesi için kendisine zorla yemek yo- dirirlermiş... Şayet mutekid olma. saymış muhakkak ki kendini denize atar, öldürürmüş... Lâkin bir akşam, büsbütün çıldırarak eve dönmüş... çiçeklerin birisinin rengindedir. MÜŞKÜLLERE CEVAP Kolâkrem tarifi Suadiye Galibe Ali: Yüze sürülecek kold- krem (cold-eream) tertipleri pek çoktur. Sine en basitini lisini tarif edelim: 125 gram gülsuyu, ram tatlı badem» yabı, 5 gram spermaçet, 5 gram beyaz bal- mumu, bir gram gülyağı, Balmumu ile spes ta kaşıkla karı bademyağın tırmakta de rak kap içet yağını karı Bu koldk: lir. DMilânais bisküisi Bakırköy Leylâ külnin tertibi ünnis) denilen murta ile bir yumurt. koyunuz, Bir çatalla çırpınız. Azar 125 gram ince şeker Wâve ediniz. yumurta köpürerek ksbarınca gram makineden geçmiş İş badem, 125 gram sulandırılmış tereyağı Hâve ederek çatalla daha beş alt: dakika çırpmakta devam edi- niz ve azar azar 125 gram elenmiş unu atınız. Karıştırınız ve nihayet irice parça» Jara taksim edilmiş 125 gram meyva geker- lemesini karıştı Hamuru Çimi mermer veya hamur tahtası Üzerine merdane ile kalmca açınız. Kahve fincanı fis yuvarlaklar keserek un- Babamı tarlalarda gördüğünü, onun- | la konuştuğunu söylemiş... Evvelâ babam hakkında çok iyi şeyler söy- lemiş .. Fakat sonra ona da lânetler etmeğe başlamış... Bazan kahkaha- i lar atar, bazan göz yaşları dökermiş... Hulâsa aklını oynalmış... Sonra bu | halleri geçi amma, aklı bir türlü başına gelmedi. Bedriye sustu. Dertleri gene tazelenmişti. Bu yabancı adamla bu kadar çok konuştuğuna kendi de şaş — Ne kadar gevezelik ettim... dersiniz, beyefendi. — Bana «böyefendi> demeyin... Kız, erkeğin kaşlarının çatıldığını, halinde bir sabirsızlık alâmeti belir- diğini görmüştü. Cemil ilkönce zihninde gayet bâ- sit bir macera tertiplemişken bunun böyle olmadığını sezdiğinden dolayı sinivleniyordu. Bedriyenin annesi mademki koca- sini kaybetmek yüzünden çıldırmış, demek Raifle münasebette bulunma- sı ve bü kızın ö maceradan doğması mantıkan imkânsız... Kız, safiyetle; — Size «beyefendi» demeyip te ne diyeyim? - diye sordu, — Bana «Cemil beys deyiniz. Genç kızın gözlerinde bir memnu- | niyet ışığı yanıp söndü. Demek bu | Affe- | rüyemiyeceğim... Evimize uğradıysa | şimdi artık oradan ayrılmıştır. Faz- takmışlardı. #Düşeş Muhsin bey» derlerdi. Ona bü adın takılmasının sebebi vardı Çünkü dehşetli bir tavla üste uyunda onun Üstüne çıkan yoktu. Sultan- ahmed, Beyazıd, Direklerarası kahvelerin da yapılar birçok tavla müsabakalarına | niş, hepsinde de birin. a şampiyonluk ünvanını kazı mezdi. Lâkin buna mukabil en sıkışık | zamanlarında istediği zar kendisine gelirdi Hele attığı çift altaların bolluğu ile mei olmuştu. Zaten bu n kendisine di adı takılmıştı ya Dahayirmi beş sene evvel şöhreti bütün İstanbul kahvelerine yayılmıştı. Şahap ba- ba, Ali Riza efendi gibi meşhur satranç üstadlarının olduğu gibi onun adı da tavla meraklıları rasında dillerde dolaşıp du- rurdu. Düşeş Muhsin bey az zaman İçinde en Azılı, en mahir tavlacıların gözünü korkut- muştu. Hiç kimse onunla oynamağa cesaret edemiyordu. Çünkü tavla oynamak için onun isına geç akkak bir mâğ- iühiyet demekli, Bunun için kimse onunla kurşılaşmağı göze alamıyordu. Yavaş yavaş şöhreti İstanbul p ara kadar bir ramazan ayinde, onunla karşılaşmak üzere Bursadan tarla olar gelmişti Gelenlerin hepsi de dehşetli oyuncu hdi- | n şöhretini tâ Bursadan Sşitmişlerdi. Yıllarca evvel yapılan bu bir nevi yetler arası tavla müsabakası» pek olmuştu. Düşeş Muhsin rakip e birkaç marsla yenerek şöhretin ar Haki: ve ne kadar yerinde olduğu- mu bir kere daha isbat etmişti Bir sene de İzmirden, Konyadan, Ada dan gelen tavlacılarla karşılaşmiştı. Mü sabakaların hepsinde de gi çıkmıştı. Lâkin bü hariçten gelen lavlacılar sında Ron bir tavla şampiyonu İL Esa zat Muhsine üç marsla yenildikten sonra: — Sen bütün tavlacıların üstadısm!, yerek eğilip onun elini öpmüştü. Lâkin Muhisinin canını en ziyade sıkan ş€y kimsenin onunla tavla oynamaması İdi, İşte arada bir uzaklardan bir meraklı oyun- cu gelecekti de bir #ki parti oymıyacaktı. Böyle zamanlarda herkes onun ma etrafında çember olurdu. Çünkü Düşe oyunumu seyretmek tavla meraklıları için pek zevkli bir şeydi. Bazıları bu maçları âdeta ameli ders alır gi i, ewllâ- | İ, masasını oğuştura oğuştus her saman içtiği kulpsuz, ok- alar, sella, hatır t nn kahre şamazlardı. Çünkü han- vla meraklıları sıkılıyordu Etrafına bakındı. Bir müddettenber! bu | kahveye yanındaki erkeklerle beraber ka- | dınlar da oturmağı başlamışlardı. Böyle hvede otururken bu. kadınlarda âdeta | Düşeş Muhsin bir araht kendisinden bir- | kaç masa ötede oturan tavla meraklıları. na seslend — Yahu içinizden bir essaret gösterip be- nimle beş partilik bir tavla oynıyacak kim- 32 yok mu? Tavla meraklıları hep birden: — Nerede bizde 0 cesaret? verdiler. Bu esnada yandaki masada oturan na- rin, zarif, gayet şık, güzel, kendisine yakış- tıracak tarzda boyanmış, genç bir kız — Var misin beybaba?... İstersen bir beş atalım... cevabını güzel ve zengin delikanlı ile araların- da: bir ahbaplık hasıl oluyordu. Ken- dine verilen müsaadeden derhal is- tifade etti: —,Cemil bey! - dedi. - Raif beyle sözleşliğiniz Kahveye işte bu yoldan gidilir amma, ben o tarafa doğru yü- la kalmaz. — Şayet haber vermeseydiniz, | dalardık; sizinle Oberaber dünya- nın öteki ucuna kadar giderdim... Güzel Bedriyet... Kız, bir müddet tereddüdden son- ra, kızararak; — Bir daha bu taraflara gezmeğe gelmiyecek misiniz? Gayet mahçup tablatli olmasına rağmen genç kiz, bu İlk adımı saflık. la atmıştı. Delikanlı, coşkunlukla: — Tabii... Geleceğim... Fakat Bedriye, muhaverenin bu zemine' dökülmesinden dolayı çok | utandı. Kaçar gibi uzaklaştı. — Allaha ısmarladık!- deyip, yarı yoldan başını çevirdi. Erkeğin - kendisine, parmaklarile İ bir öpücük yolladığını gördü. | Âdeta koşarcasına, dönemec! saptı. İ Cemil, onun arkasından sövle dü- | şündü: | / mek olduğunu biliyordu de gözleri. lacı ağzı 1 Be kadar da gençti, Ölsün » da yirmi üç, yirmi bea yaşında id, dedi, zanre- kese birer gazaz mar! Genç kız tereddüdsüi; — Kabul... dedi ve kemen Muhsinin kars şısma geçti. Artık meğhu? için oyu- na başlamaktan başka çare yoktu. Bütün kahve halkı büyük tarin üstadına meydan okuyan bu geli ç kıza hay retie bakıyordu. Herkesi dehşetli bir me- onlarm m un etrafını # dı. Oyun başladı, İlk etlerde Muhsin âdeta iseksiz, üstün körü, ehemmiyet vermiyen bir tavırla ay- edu. Lâkin karşısındaki genç Ki nıyacak bir oyuncu örünce hemen kendina gelmişti Mdikçe herkes bayret- yeğ s olmamak için —tabiri caizse — mezbuhane bir müdafaaya E ti, Genç kız İkt... İki dahm., Al şu taş elirie bey- baba... Bir gele atarsan sağlam marstır. diyordu. On dakika sonra oy Dişeş Muhsin 25 senedenberi $ rak, hem de ne kadar şayılaşı atle mağtüp ol deta — Bir parti daha oynayalım. Fakat genç kiz: tuşup sinemaya gidi ka vakit. Cevabını verdi. Fakat o günden sonra biç bir kahvede Düşeş Muhsine ras gelin- medi... Hikmet Feridun Es Bu yece nöbetçi eczane'e' Beyoğlu mıntakası! Merkezde (Ga- Jatasaray), (İstiklâl), Taksimde (Kürk-| çüyan), (Baronakyan), Şişlide (Asım) Galatada (Kemal), Kasımpaşada (Mü- yyed), Hasköyde (Hahcıoğlu), Emin- ü mıntakasında merkezde: (Minas yan) Küçükpazarda — ikmeti, mili, gına zim), Fatih muntaka dai Şehradeba Üniversite) , Şehremininde (Na-| Karagümrükte (Fuad), Fenerde ada (Teofilos), Al diğer müntakal ), (Muhtar), V! darda (Selimiye), Beşiktaşta (Nali Hid), Sarıyerde (Asaf), Büyükndada Şinasi Riza) , Heybelldr o CTanaş) pte (Arif) eczaneleri (Ortaköy, Arnavutköy ve Bebek ec- zaneleri her gece nöbetçidirleri Samaty Sarım, Anadolu klübünden: 30/Haziran/040 pazar günü saat 40 da Şemsipaşadaki klüp binasında klübümüzün kongresi yapılaca- gmdan bütün azan teşrifleri rica olunur. k Ortaköy Spor klübünden: Önümüzdeki 30 haziran 940 pazar günü sabah saat 1039 da kulübümüzün heyeti urnumiye Içtimaı yapılacağından sayın azaların işbu içtimna gelmeleri ehemmiyetle rica ve ilâ Almanca bilen ŞEF GARSON «— Çok güzelsin, yavrucak... Amma, sen taklidsin... Ben aslını istiyo- rum.. > Masume'yi elde edecekti... Asıl ga- yesi buydu... Bu gayeye erişmek için ilk adımın da Raif beye hoş görün- Onu bek- letmemek lâzımdı. Cemil, atını sürdü, Caminin kar- şasındaki kahveye gitti. Orada, Ma- sume'nin babasını gördü. Adamın yüzü somurtmuştu. Zira, h altında bulunan Kızın leyli me $en kaçtığını henüz yeni öğrenmişti. Fakat mademki Bedriye İle araların da bir münasebet yok, böyle fazla Alâkasının sebebi ne olabilirdi? Yolda ikisi de susuyorlardı, Cemil, Raifin bir şey söylemek niyetinde ol. maâdığını anlayırca kendi başladi Genç kızın esrarını faş etmemesi lâzımdı. Fakat çocuklara verilen söz tutulur mu? Hem, Raif mektepte kaçışı da öğrenmişti... Öyleyse fazla ketumluğa lüzüm yok. Bu düşüncelerle eçvelâ sesle güldü: — Beyefendi!... - dedi. - Buralarda Masume hanımefendiye benziyen bir kızcağızm bulunmasi Lâtife hanıme fendinin canını sıkmaz mı acaba? Raif, irkilerek: — Nasıl? yüksek (Arkası var;