21 Mart 1939 amman AKŞAM Sahife 15 Kılıççılar çarşısında 7 saat.. Kılıççılar çarşısı ve kılıç yapan bir usta istanbul Kılıççılar ça, denilince aklıma meşhur bir Tess: yüzlerce kopyası çıkarılmış bir tablosu gelir. Bir delikanlı, Kılıççılar çarşısında, ihtiyar bir kılıççı ustası karşısında kocaman bir yatağanın sivri ucunu Muayene ediyor... Kılıççılar çarşısı. Yata girmiş, hi bahsedilmiştir. Ömer Seyfeddinin hikâyelerinde yap- tığı kılıçlara nasıl su verdiğini bir türlü anlatmıyan eski üstad kılıççı- lardan bahsedilir, Lâkin acaba bugün bu meşhur Ki- Meçılar çarşısının yerini kaç kisi bilir? Nuruosmaniyenin arka taraflarında tâ İstanbulun fethi zamanından kal- Ma, taş hanlarla çevrili dar bir soka- ğa giriyoruz. Bir levha gözümüze ilişiyor: Kılıççı- Mr sokağı... Etrafımıza bakıyoruz. Bir takım kapalı dükkânlar... Kıhçtan ve kılıççıdan eser yok... Kılıççılar sokağında kılıççı Bu bizim edebi- elerde uzun uzun arıyo» — Burada kılıççılar nerededir? Bü suali kime sorsak hayretle yüzü- Müze bakıyorlar " N ! — Burada kılıççı yoktur! cevabını veriyorlar. Bu sefer hayret etmek $i- rası bize geliyor: — Burası Kılıççılar çarşısı değil mi? Meşhur kılıççılar çarşısı... Evet, diyorlar, eskiden bu çarşı baştan başa kılıççılarla dolu imiş... Fa» kat şimdi hepsi kapanmış... Yalnız da- ha yukarılarda belki bir iki kılıççı bu- Yabilirsiniz. ri tarafa doğru çıkıyoruz. Epeyce araştırdıktan sonra koca çar- şıdan yadigâr kalmış, İstanbulun en eski kılıççısını buluy Kılıççı ustası uzun bir kılıcın Üze rine eğilmiş çalışı Usta alevler içinde döğdüğü - kılıç kını bir tarafa bıraktıktan sonra bize soruyor: — Emriniz? — Bu çarşı hakkında bazı matümat almak istiyoruz. Siz ne zamandanberi Kılıççılar çarşısındasınız? Bu surlimiz üzerine sanki Uzun yıl- ların arkasına doğru bir seyahat yâp- miş gibi yorgun gözlerle yüzümüze ba- kıyor; Ben kendim aşağı yuka: asırdanberi buradayım. Ailemi sorar. yarım Tokatta müntehibi sani intihabı neticelendi Yün i HAKIMIYE Tokat (Akşam) — Müntebibi san! seçimi büyük bir alâka ve süratle de- ©derek. sona ermiştir. Vilâyetin her tarafında C. H. partisi namzetlerine Yerilmiş ve bu suretle bütün millet Büyük Şefine ve reisi bulunduğu Halk İsine bağlılığını izhar etmiştir. düm san 350 senedenberi bu çarşıda geçin- miş. Babam, babamın babası, onun bü, bası hep bu çarşıda yetişmişler... Ben babamın yanına busçarşıya çıraklıkla girdiğim zaman yedi yaşında idim. Şimdi tam 57 yaşındayım. Elli sene Kılıççılar çarşısında çekiç salladım. «Eskiden burası nasıldı?» diye soru- | yorsun? Bizim dükkânın üstü boydan | boya kılıçhane idi. Çarşı başlan başa | kılıççı dükkânları ile dolu idi. Eski kılıç ustası bir takım eski silâh-? Jar arasından tahta kınlı bir kılıç çek ti, gkardız — İşte, dedi, eskiden kılıçlar böyle tahta kınlı idi, Sultan Hamide kadar Kılıççılar çarşısında kılıçlar hep böyle yapılırdı. Sultan Hamid kılıç kınları- nin tahta olmasını menetmişti. Lâkin gene kılıçlar bugünkü gibi değildi Bugün kullamlan kılıçların çıktığını size anlatayım. Hürriyet ilân edilmişti, Bir gün K- lıççılar çarşısında bir tellâl bağırdı: Bütün Kılıççılar Harbiye Nezare- müracaat etsinler... ittik. Evvelâ bizi kâtipler odasına aldılar. Bir yaver: — Sizi Ahmed Muhtar paşa göre. dedi, Ahmed Muhtar paşa Ahmed Muhtsi ziyen birşey açtı: Bu, dedi, kılıç kataloğudu, katle bakınız. Baktık. Ahmed Muhtar paşa kataloğda bir kılıcı göstererek Bundan sonra bütün Kılıçları böy- 16 yapacaksınız... dedi İşte o gündenberi ayni surette kılıç yapıyoruz. - Biz dışarıya kılıç ihraç edermişiz. Doğru mu? Evet Mısıra, Arabistana, hattâ Fâsg kadar kılıç gönderdiğimiz olur. du. Kabzalarını fildişi yapardık. Kıy- rık kılıçlar isterlerdi. — Bu çarşıya kimler uğrardı? Kimler uğramazdı ki... Mahmud Şevket paşa, Cema! paşa sık sık gelir. lerdi, Eski devirlerin en fazla kılıç meraklı- si müşir Puâd paşa idi, Fuad paşa bir kılıcı beğenmedi mi? Yere vurup kırardı.» Kılıççılar çarşısının mazisi tedkik edilecek olursa Osmanlı imparator. luğunun son zamanlarında burasının fevkalâde söndüğü görülür, | Bu devirde meşhur Türk kılıççılığı sönmüştür. Hattâ kılıçlar Almanyadan gelmeğe başlamıştır. Fakat con za. | manlarda gene kılıççılığımızda bir kaj-| kınma görülmüştür. Meselâ yakın zamana kadar bah- riye meçleri bile Almanyadan geliyor. du. Bunlar gayet pahahya mal oluyor. du. Şimdi kılıççılarımız Almanyadan çok ucuza bahriye meçi yapıyorlar, Yr- | vaş yavaş Türk Kılıççılığının eski par- laklığını elde edeceğine şüphe yoktur. Ancak bunun için hükümetimizin ya- kından alâkadar olması lâzımdır. Akk nasıl tine nın odasına gir» paşa mecmuaya iks | “Ahmet Muhtar paşa bir katalog açarak bize gösterdi, Bundan sonra bütün kılıçları işte böyle yapacaksınız,, dedi | nufuz icra edemez ve saltanat Papalık makamı ve siyasi ii üzerinde tesiri Papalık devlet şeklinden çıkmakla be. iraber bütün dünyada nufuz sahibidir Yeni papa on ikinci Pius'un üç kat- li papalık tacını giymesi, bütün dün. yanın dikkatini son on sene zarfında üç yüz elli milyon katoliğin merkezi bulunan bu makamın vaziyetine cel- betmiştir. Bin küsür sene papalık mâ- kamı yalnız dünya katoliklerinin ru- hani ve manevi merkezi değil ayni za- manda dünyevi ve siyasi en yüksek mercii idi. Papa tarafından tasdik ve takdis edilmiyen en kudretli impara- torlar ve krallar bile tebaası üzerinde süre- mezlerdi. Papa ile konkordato ismi verilen kiliselerin ve mekteplerin ma- li idarelerine ve terbiye ve tedris imti- yazlarma ve papasların içtimai ve ida- ri mevkilerine aid muahedeyi akdet- miyen devletler katolik tebaası ekalli- yette olsa bile ne dahili ne de harici setini muvaffakıyetle yürütemez- di, Birçok memleketlerde katolikler pa- palık makamı gibi kuvvetli merkeze dayandıklarından nüfusça ekalliyette bulundukları halde ekseriyete daima hâkim olurlardı. Meselâ Almanyada Kayserlik zamanında ve umumi te ve daha sonra yani Hitler iktidar mevkiine gelinceye kadar parlâmento ve devlet Almanya nüfusunun ancak Üçte birini teşkil eden Katoliklerin $i- yasi teşekkülü merkez partisinin elin de kalmıştır. B. Hitlerin bile devletin mutiak başı olduğu zaman ilk işi papalık makamı ile bir konkordato akfederek Alman. yada Nazi yani milli sosyalist hâkim partisi ile memleketin umumi terbiye ve maarif işlerinde hâkimiyeti paylaş- mak olmuştur. Bugün bile bu muahe- de katoliklerin siyasi faaliyet ve nu- fuzları hayli tahdid edilmiş olmasına rağmen hâlâ bakiği Papalar 1470 senesine kadar üç imil- yon nüfuşu ve bu Danimarka- Gan daha geniş mesahası bir devletin hükümdar idi. İtalya hükümetleri ve toprakları birleşip büyük İtalya devle- ti meydana geldiği zaman bu devlet de İtalya krallığına ilhak edildi. Ro- ma hâkimiyetini kaybeden papanın dünyevi hükümdarlığı Vatikan sarayı- na ve bunun bin küsür kişiye baliğ halkına münhasır kaldığı halde cihan- şümul ehemmiyeti ve nüfuzu hiç kı- rılmamıştı. Bütün nüfusu katolik olan İtalyada ve diğer memleketlerde hâkim olan gene papa idi. Maahaza eski dünyer! devletini kaybedip yeni hükümetçi ğinin de resmen tanınmamakta olma- sından papa muztarip idi. Toptan devletçilik gayesini politika sına esas tuan B. Mussolini dahi pa- panın daima katolik İtalyanlar üze- rinde yaptığı nüfuzdan sıkılmakta idi, Nihayet on sene evvel müteveffa papg on birinci Pius ile B. Mussolini, Roma- nın meşhur Iateran sarayında İmza- lanan muahede ile anlaşmışlardır. B. Mussolini bütün gençliği bir usul de terbiye etmek isteyen faşistliğin yal- nız ruhani değil bir derece dünyevi ta- Jim ve terbiyede de papalık makamına salâhiyet vermiştir. Buna mukabil pa- palık makamı tarihte ilk defa dünyevi hâkimiyetten resmen feragat etmiştir. Fakat ileride işi kitaba uydurarak ge- ne bildiğini okumuş gerek İtalyada ge- Tek katolik şubesi ekseriyette yahud ekalliyelte bulunan memleketlerde hattâ katolik olmıyan yerlerde siyasi nüfuz ve faaliyet göstermekten durmamıştır. Lateran muahedesinin yirmi dör- düncü maddesinde deniliyor ki: «Pa- palık makamı diğer devletler arasında ki dünyevi işler üzerinde rekabet ve mücadelelerden uzak duracak ve bey- nelmilel siyasi toplantı ve teşekkül iştirak etmiyecektir. Meğer ki, mü zaacı taraflar müttefiken papalık n kamının reyine müracaat etsinle kat herhalde papalık makamı kı sinin mânevi ve ruhani nüfuz ve retini istimal etmek hakkını muhafa- za eder,» Bu maddenin birinci ve ikinci raları ile papalık makamı devle arasındaki dünyevi ve siyasi işlere rışmaktan el çekmiştir. Fakat üçüncü fıkrası ile gene hemen her dünyevi ve siyasi meseleye karışmışlır. Çünkü he türlü siyasi meşelelerin ruhani, ma nevi, içtimai dini bir ciheti bulundu- undan buna dayanarak papalık ma kamı kilisesinin şefi sıfatile bu mesele lerden her birinin heyeti umumiyesi- ne müdahale eetinekte kendisini salâ- hiyettar saymıştır. Bunun için Avus- turya meselesine ve hattâ Almanya- nın dat erine müdahale ederek B. Hitlere birçok defa meydan okum! tur. İtalyadaki ırk prensibine aid let kararlarını protesto etmiştir. Ölen papa.Lateran muahedesi ile bağlanmış olmasına rağmen papalık makamını bir İtalyan ve hattâ Avru- palı müessese halinden çıkararak ci- hanşümul bir teşekkül haline sokmak için mühim tedbirler almıştı. Evvelâ papalık makamı büyük me- muriyetlerine İtalyanlardan ziyade cc- nebi lik papaslarını tayin ederek ekseriyeti bunlatda bırakmış ve bu makama beynelmilel bir şekil verdir- miştir. Daha sonra Avrupanın hari- cindeki zenci, Çinli, Hindli ve Japon ırkından olan ruhanilerin rütbelerini yükselterek buraların büyük pa; rını Asyalılardan ve Afrikalılardan yin etmiştir. Ölen papa on birinci Plus dünyevi hâkimiyetten vaz geçerken hakikatte bu makamı bütün milletlere şamil bir teşekkül şekline sokarak eskisinden ziyade hakiki nüfuz ve hâkimiyete 54 hip kılmıştı. Bu işlerde kendisine en çok yardım öden ruhani devlet adamı Kardinal Paç idi. Kardinal Paçelli, on ikinci Pius namı altında taç giye- rek papalık makamının hakiki şefi o)- muştur. Bunun yapacağı, papalık mâ- kamımnı İtalyan ve faşist nüfuzundan büsbütün kurtarıp bu makama dünya politikasına hâkimiyet temini olacak- tır. —F, Kırşehir İlk mekteplerinin müsamereleri Kırşehir (Akşam) — çükler «Kanun adamı; esnasında çocuklar güzel ve çeşidli zeybekler de oynamışlardır. Bu Kırşehir ilkmektepleri bir müsamere serisi tertip et- mişlerdir. İlk defa olarak geçen hafta Gazi okulu bir müsamere vermiş ve kü- piyesini muvaffakıyetle temsil etmişlerdir. Müsamere resimde müsamereye iştirak eden çocuklardan bir grup görüyorsünüz.