e r. Fakat an 1, köyündeki dayah dö- | Mn evlerini kim bekliyecekti? de Mâsİp bir bekçi aradılar, Bu- Kn ar. Nihgyet Memduh; i sen de... Fakat Söz kulak olurlar z Ge Mesele daha vardı. Ya €v- de Pâpaganları ne olacaktı? İN ice ka ge beraber götürsek... Memduh... Elimi in k » Elimizde papa- Ni aleşi > ie İzmirde re- em İÂ buradan İz- Papağan taşınır mı? Son- MI uğraşaca- “a Kalsy, Ne yapalım, bu- —Peki ii ya on, Hayvan açlıktan, ölecek de- O kim Yem verecek?.. Suyu- ağı mala erek? Kafesinin Sai e — > Si havalandıracak? z eğ an bir “lAY ne var? Komşular- Öp bükaylar birakırız. Kali P ii a $ teslim ederiz. Papa- © verir, Suyunu da ta- unduğu salonu da ha- Böndermeği düşü- sıralarda bir gün çalındı. Gelen kom- genç bir be- ia SİRİ, ba e Mahirin ailesini, an- Çok doğru Bâyet yakından tanır- Yakit Yal leri > alnız halle- z Birimce ek Yerinde değildi, Mahir Verdi, Bo iplerine hürmette ünlatıı ndan sonra niçin gel- Büber Aday, in İzmire gideceğini. > » Papaganınıza yem ve- liyecek bir komşu »2. Pğer size hizmet ede- derim efendim, dedi, Mehip atııg, <t Olmasın! Am; iki, , <0 ef €ndim ne zahmet mi... Bİ- bir zevk duyaca- gok severim... krar teşekkür ede- tarlarından biri- | ar tej larsa biz yarın İzmire Yarın Papaganın ye- ilibaz birakırız. Siz lütfen is © Papagana bak- : Pap Sonra birşey daha ri- Salon kafesinin bu- İyi oj havalandırır- b Mahi. tan İY ha Yy Da bine indim... diyerek anah- i kant çaki; gitti, & Necigi, arkasından Memduhun ta e ba çocuk bizim e Anaya Biç düzü izlm evi ları dat, şünmeden kendisi- yük; elim ettik. ok Canı, j TİRN dedi, görmüyor mu- yetli Hiç Betaş , sie Mı? 2 N me koca İzmire gitti- evlerin, big fikirleri hep İstan- İdi, Vakığ İzmirde VE Pâkat Memduh 5 dİP geliyordu, bm gelişinde eye Papaganın ww içeceğini hazır | VU Arasıra tur. : » Ona yeniden | ie DU ei zahmet o; Atilıy “düm. az mer ei hasebet, İN Pek Bildi, efe, Memgypr erim Ki luyor. Size dedikçe deği. €lendim? Ne mü. dim, Be | Komşu delikanlının nezaketine hiç di- « dedi, komşularımız | | gildi. Aradan biraz geçince geveze kuş yecek yok... Papagana öyle iyi bakıyor ki sorma... Köşkte eksik filân var mı? Eşya cihetinden Memduh gözlerini açtı: — Ne münasebet karıcığım... Bu ço- cuğun © tarakta bezi yok... Kendisinde hayvan muhabbeti pek fazla da bizim papagana onun için bakıyor... Bu esnada Memduh İstanbuldaki amcasından bir mektup aldı. Amcası Üsküdardan Kadıköyüne taşınmıştı. Mektubunda: «Artık biz Kadıköyüne geldik. Hergün evine uğrayıp papaga- nına yiyeceğini içeceğini verebilirim..» diyordu. Memduh cn beş gün sonra tekrar İs- tanbula gelince Mahiri gördü: — Size son derece teşekkür ederim, dedi, artık fazla zahmet vermiyeyim. Zaten amcam da Kadıköyüne taşın- mış... O bizim papagana yiyeceğini, içe» ceğini verecek. Size zahmet olmasın... Mahir âdeta Lelâş içinde: — Aman efendim... Katiyyen buna razı olamadım... Amcanız ne diye zah- | met etsinler efendim? Bu bizirn en ba- sit komşuluk vazifemiz... Sonra benim hayvanları ne derece sevdiğimi bilir- siniz, Katiyen olmaz efendim. Memduh israr etti: — Rica ederim, vallahi sizin zahme- tinizi düşündükçe üzülüyorum. İşiniz gücünüz vardır, — Yok efendim... İşi güç de ne de- mekmiş... Ben papagana seve seve ba- kıyorum. Rica ederim bu vazifeyi ba- Da çok görmeyiniz. Memduh tekrar zaman karısına: İ — Mahirden anahtarı alamadım... | Ne hayvan sevgisi yarabbi... diyordu. Nihayet karı koca İzmirden İstanbu- la döndüler, İlk gece oturmuşlar ye- mek yiyorlardı. Birdenbire papagan seslendi: İzmire döndüğü Tarihi — Biz, Arab gemicileriyiz. Kendi- mize mahsus garib Adetlerimiz ve de- hemelerimiz vardır. Teknenin yolunu arttırmak İstediğimiz zaman, yelken üstüne yelken gerer, dalgalar arasın- dan kuş gibi uçarak gideriz. Büyük gemiler arkamızdan yetişemezler, Ve izimizi böylelikle kaybederiz. — Madem ki denenmiş bir usul- dür. Yapalım. Ribirliğile yedek yelkenleri Saidin istediği şekilde gerdiler, Gemi birdenbire iskele tarafına Çünkü . yattı. Radyolin Palus: Diş doktorunun bütün hastalarına Emi söylediği gibi dişleri sadece parlat- makla kalmıyarak onları mikroplar- dan muzır salyalardan ve hâmızlardan temizleyip çelik gibi sağlamlık veren yegâne iksirdir. Her sabah - Her öğleyin Her akşam yemeklerden sonra Radyolin ERA ADR EERADERME AE ELE Türkiye Pamuklu Dokuma ve Pamuk ipliği Fabrikaları A, Şirketinden: Said derhal dümene koştu: — Korkma, Palus! Şarka doğru yarnm dümen kır. Rüzgâr arkamız- dan geliyor. Rüzgârı solumuza ala- | rak gidersek, gemi tehlikeden kur- tulur. Sald dümene geçmişti, Ve o gece denizcilikteki meharetini gösterdi... Dümeni istediği gibi kullandı. Şim- di, Kefalonya korsan gemisi dalga- ların üstünde marti gibi sekerek, uçuyor gibi gidiyordu. Tayfalar, üst- Üste iki yelken usulünü ilk defa gö- Tüyorlardı. Arkada kalan İspanyol gemileri, bu küçük teknenin birdenbire ken- dilerinden bir hayli uzaklaştığını gö- rünce üstüste (dur!) işareti verme- ğe ve fişekler atmağa başladılar. Palus dümeni Sside bırakmıştı. Yanına sokuldu. Sordu: — Ayşe, sevgilim!.. Karı koca hayretler içi: na baktılar, O bu Ayşe is lim sözünü de nereden öğrenmişti? Ni- hayet Neclâ kocasına — Bunda bir iş var... dedi, Memduh da şüpheti bir tavırla başı- nı salladı. Biraz sonra papagan gene seslendi: — Mahir elektrikleri yakma... Karı kocanın hayretleri büsbütün fazlalaşmıştı. Papagan «Mahir elektrik. Teri yakma...» derken sesini, kadın se- si gibi inceltiyordu. Fakat papaganın öğrendiği sözler yalnız bu kadar de- kafesinde bir daha bağırdı: Mahir perdeleri kapa... Artık o günden sonra papagan her- zaman bu üç cümleyi, «Ayşe. sevgi- lim, «Mahir elektrikleri yakma..», «Mahir perdeleri kapav sözlerini tekrar edip duruyordu. Karı kocaya âdeta merak olmuştu. | Bu Ayşe de kimdi? Bir müddet sonra Memduhla Neclâ bir davetiye aldılar, Komşularından ve zengin tüccarlardan bay Mhmedin kızı bayan Ayşe ile Ma- hir evleniyorlardı. Mahir 0 parasızlığı ile bu zengin kızı nasü almıştı? Her- halde bu işte bir aşk meselesi vardı. Mahirle Ayşe evlendikten sonra bir gün Memduhun evlerine geldiler. Be- raberlerinde gayet şık, yepyeni bir ka- fes getirmişlerdi. Yen! karı koca sıkıla sıkıla: — Bu yeni kafesi sizin papagana he- diye etmek istiyoruz. Çünkü onun sa- yesinde evlenmeden evvel rahat bir yerde buluşuyor ve sevişiyorduk. Bi- zim saadetimize onun büyük hizmeti vardır, Onun için bu şık kafesi kendisi- ne hediye etmek istiyoruz... dediler. Hikmet Feridun Es | Ev, apartıman, köşk, sayfiye kiralama mevsiminde AKŞAM'm KÜÇÜK İLÂNLARI kiracılar ve bina sahipleri için En emin, en süratli ve en ucuz vasıtadır. 3 dejfası 100 kuruş Bakırköy ve Kayseri Fabrikala- rımiz kaput bezlerinin satış flatla- Tı aşağıda gösterilmiştir. Bu Piatlar Fabrikada teslim ve peşin tediye şartiyle muteberdir. Bir Balyadan eksik satışlarda fiat- lara © 2 zam olunur, — Vaktile kendi geminde Kaç ge- micin vardı? — Doksan kadar. — Ne dedin, doksan kadar mı? Neye şaştın? Bunların kırkı kü- rekçi, yirmisi yelkenci, diğer otuzu da muharib idi. Sefere çıktığım za- man maiyetimde on, on beş gemi bu- Junurdu. Palus kendi kendine mırıldandı: — Kozmo bana senden bahseder- ken: «O, bir Arab devleti kurulsay- dı, bu devlet donanmasının amiralı olurdu!» demişti. Sen gerçek, bir küçük tekne kaplanından ziyade, büyük bir kalyon şövalyesine benzi. yorsun, Said! Sald cevâ&b vermedi, Kefalonyalı korsan gemisi İspan- yolların elinden kurtularak enginler- de kaybolmuştu. * Karanlıkta duyulan bir sese Said cevab verdi: — Semiko, sen misin? — Benim, seyid! Tehlikeyi vuşturduk, değil mi? — Merak etme, tehlike kalmadı. — Peşimizden kimse gelmiyor mu? -— Bayır. Gelmelerine de imkân yok. İbtiyar gardiyan rüzgârın şidde- tinden ayakta duramıyordu. — Deniz çok coşkun, değil mi? — Evet amma, ihtiyar kurbana ihtiyacı yok. — Benim de balıklara yem olma- ğa niyetim yok, Said! Nereye gidiyoruz? — Bizans yolundayız. — Biraz önce ne kadar korkmuş. tum bilsen. Geminin “kaburgaları arasında safra gibi uzamp yattım. Yakayı ele verseydik, İspanyollar, eminim ki, ilkönce beni denize atar- Jardı, — Niçin? — Benim gibi ihtiyar safrayı baş- larına belâ mı alacaklar? Said Semikoile fazla konuşmak istemedi: — Haydi git, yat! Şarabını iç ve uyu, Semiko! — Evet. Şarab içeceğim ve uyüya- sağım. Böylelikle Bizans yolunu bek ki kisaltmış olurum. Sonra birden gülerek şen bir ses- Kayseri Fabrikası Mamulâtı: Tip: 14 Anahtar marka 75 santim bezin36 M. topu 710 kuruş. Tip: 14 Anahtar marka 85 santim bezin 36M. topu 778 kuruş. Bakırköy Fabrikası Mamulâtı; Tip: 15 Kartal Mara 85 Santim bezin 36 M, Topu 756 kuruş, Tip: 15 Kartal Marka 90 Santim bezin 36 M, topu 789 kuruş. 1 AYLIK iie” Posta ittihadına dahil olmıyan ecnebi memleketler: Beneiiği 000, altı aylığı 1900, &ç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek tımdır. Cemaziyelevvel 13 — Rurubızır 28 4. İmink Güney Öğle İkindi Akşam Yat E. 642 804 437 8371200 159 Va, 224 436 12,19 16,19 1942 2141 İdarehane: Babıkli civarı Acımusluk So. No, 17 Yeni telefon numaralarımız Gazetemizin telefon numaralarında değişiklik olduğu için yeni numara- ları okuyucularımızın dikkatine ar- gediyoruz: Başmuharrir 20665 Yam işleri 20765 le sordu: : İdare, ilin ve abone 20681 — Sen uyumaz mısın, seyid? — Hayır. Ben denizde uyuyamam, Akşam matbaası Odüdür) 20497 — Uykun gelmez mi? DİŞİ KORSAN Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelii Kozmo hançerini çekti, ileri atıldı. Tayfalar yetiştikleri zaman yerde Palus yatıyordu an Tefrika No. 52 Gelir... Fakat, ben onu kaçır. masını bilirim. m Nasıl, onu kaçırmasını bilir mis sin? — Bunu het denizci bilir. İster. sen sana da öğreleyim! Semiko: — Bu geceyi rahat bir uyku uyu- yarak geçireyim de. Yarın gece öğ- retirsin, seyid! Gülüştüler; Semiko ambara girip yattı. * Kozmo osğece yelkenlerden birini idare ediyordu. Palus kâh dümende Saldle konu- şuyor, kâh baş tarafa geçerek yel. kenleri kontrol ediyordu. Gökyüzü yıldızsızdı. Yağmur yağmak ve fırtınanın yağmurla hafiflemek ihtimali verdı. Köozmo Saidi kolluyordu. — Bu gece onu geberteceğim. İlk fırsatı kaçırdım. amma, diyordu, ar- ik bütün kinlerim uyandı. Karde- şimi öldüren kstili biç bir kuvvet eimden kurtaramaz. İşte bir gölge... Kozmo yere sindi: — Ta kendisi, Dümeni Palusa bi- rakmış Güvertede dolaşıyor. Ne iyi, onu vurduğumu kimse de görmiye- cek. Hemen, vurur vurmaz denize yuvarlarım onu. Kozmo hançerini çekti, OYerden sürüne sürüne ilerledi, Saldin arka- sında durdu. Denizde fırtınalı geceler ne ka dar korkunç olur! Fakat, Kozmo hiç bir şeyden korkmuyordu. Hançerini dişlerinin arasına sıkış- tardı. Ve birdenbire ayağa kalkarak, elin- deki hançeri hasmının sol omuzuna sapladı Karanlıkta fırtınanın uğultularına karışan bir inilti yükseldi: — Ah, alçak... Gemiciler sesi duydular... Yaralının birdenbire düştüğü ye- re koştular. Kozmonun elleri kana boyanmıştı. Yaralı güvertede inliyordu. Gemiciler Kozmoyu yakaladı'ar; — Kimi vurdun? Kozmo boğuk bir sesle cevab ver- di: — Vaktile kardesimi öldüren Arab korsanım Yelkencilerden biri derhal bir me- Şale yakarak yere eğildi. Şimdi bu korkunç sahnenin bütün dekoru de- gişmişti... Yerde kanlar içinde ya- tan yaralı Said değil, Pelustu. Gemiciler yumruklarını o sıkarak bağrıştılar; - Palusu neden vurdun? Kozmo, çok sevdiği kaptanının gü- verte üstünde can çekiştiğini görün- ce şaşırmıştı. — Ben, kardeşimin katilini mak istemiştim. Diye bağırdı... Yere düşen kanlı hançeri kaplı. Dümene gidip Saidi öldürecekti. Fakat, arkasına döner dönmez gırtlağına sanlan kuvveti bir el onu çok çabuk yere sermişli. Said: vur — Kimi vürmak istedin, kimi ya- iğ raladın?!ı Dedi. Korsanın elinden bıçağını alıp denize fıtlatlı. Ve Palusa seslendi; . — Bu adamdan intikamını nasl alayım?. 2 Palus son nefesinde, bir tek ke- lime İle cevab verdi: — As! ” Korsan Fernandonun gemisinde.. Don Fernando, İspanya asilzadeler. ) rinden birinin oğlu idi. Babasını kral idam ettikten sonra, Fernando İs i panyada duramamış, büyük bir ge- mi ile Akdenize inerek korsanlığa Ne a a * 2 4