5 Teşrinievvel 1936 gn Her akşam bir hikâye Şaziye gene «Saksafonsa fena hal © ni Saksafon evdeki genç unun ismi idi. Kocası Hayri aca- i pi sesler çıkardığı için maymu- run adını Saksafo; nı koymuştu. Saksafonun taklid kabiliyeti hariku- Yy j sig birisi geldi.. fotoğraf ayır.. dedi. hiç kimse gelmi . Ben de di e Se gi dim. şimdi hatırladım. geldiğim Jâde idi. dIĞI, taklid Fakat an ş aziyeyi hergün İcna Eb ln el Genç ka- dın bu hayvanı katiyen hazzetme- mişti. Hayri ni, Şaziye Saksa- lecekti. afon tavrile onun şapkasını al: Halbuki ie Şaziyeye âdeta düş- man kesilmi Si ik çe olacak.. evet a onun €- linden zorla aldım fotoğr Hayri gülümsedi. Fo eli alarak ei akla çekildi. Filimi banyo etmeğe sondi yirminci aksafonun çektiği filime göz ei a kafasına bir balyoz inmiş gibi ser- semledi. Bu resim dudak dudağa bir erkekle bir kadını e Hemen filimi kâğıda bastı. Mi ymun aktan en apne Fırsat ri tükçe bir ii klçü rük bir ayna, öteki- ne Şaziye, ii m alıyor, tapkı Gi kadın gibi gözlü ıynada dudaklarını e lu. Şazi- ye Bu hali görür görmez ri çıkıs yor: Si KE MUN.. Jah... diye hayvana bir tokat yerleşti- m ni kızmasın ki bütün du- aları bu pis ni tükü- rüğie! mbar all, olmuştu. a fe için onu «Saksafon» diye adile Si Zİ A? aymun, pis maymun: ki Saksaf yormuş gibi her «maymun? kelime- ia hiç'net değildi, Fakat bu kas esimde karısı Şaziye ile arka- Sl İM arketti. Hele lecmiyi çok iyi rek,| Necmi di elbiselerile resimde çok Demek onlar böyle biribirlerile #3 gulken Saksafon Hayrinin resim çek- mesini taklid ederek bilmeden Necmi ile Şaziyenin bir cürmü meşhud vesi- kalarını tesbit etmişti. Hayri acı acı Mm — Saksafon hayatımı beni Yi gülünç bir ili dai pi “Dna Şaziyeye sord: bur raya kimse EN mi? Geni — Benin va sordun ya Hayri. danıyordu. — vin oluyorsun. canım.. bul halin ne? Teketlerini taklid ediyor, onun gibi lerini süzüyor, Kek e defa A Şaziye nin bileziklerini yüzüklerini parmaklarına, ını boynuna ta- karak evin içinde 8 in dolaşıyordu. Şaziye bu hali görünce: TN patlıyacağım.. eli- me verseler e bir kaşık suda boğacağım. Fakat ah Haya. işe bu hayvana Yüz veren hep o ... işinden biraz erkence ayri salonda, üzerinde duran yeni fotograf makinesini eline eni çıkan çok pahalı maki- nelerden biri idi. Ne kadar filimi çeki- ii otomatik bir âlet makinenin ke- ında NR gösteriyordu. Hayri baktı,. makine 20 filim İri Mİ eleğin Halbuki filimlerin 19 olarak gösteri; hu, Şaziyeye sordu; i — Resim mi çektin karıcığım?. ” Şaziye hayretle cevap verdi; — Yoo... — Hayır. — Necmi?, Bu ismi söyleyince Şaziye kıpkırmızı kesildi. Nec ? Evet.. Si geldi.. — ie bu) kadar yeter. şey söylemeden eşyalarını Zİ Evden iie gitti, Tamam iki a Yakacıkta halasının yanında gün bahçede ei eğ ümid dm birisile karşılaştı. len bahçe kapısını ka il nerelerdesin canımın içi... de biye bir samimiyetle Ha; aştı. Hayri ona soğuk bir selâm verdi, Necmi mal ksadını kısaca anlattı: | —bBen an bir iş yapmak üzere- ii Hayri... Senin baldızınla evlene- la enedenberi sevi- iyon. Nihayet elen ka TAY Ver vden gitmi ir gün evvel ye, karın sı Gi? Ey ordu. eri kar e bir ev yapa yalnız kaldığımı tabii Lee Lâkin biz- de aşk alevi bacayı sarmış... Şaziye: — Kuzum Şaziyeciğim... Ben senin evvel 936 Pazartesi İsti Li — ek Gi 12,30 Plâkla sikisi Havadis, 13,05 mii tiz iii 13, 25 - 14,00 Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18,30 ie esi dans musikisi, 19,30 Dokto Ahmet tarafından konferans. 20 ye Rifat v ve ? arkadaşları tarafndan Türk mii eli vi zlar abart 23, m Nöbetçi eczaneler Bu akşam nöbetçi eczaneler şunlardır : Şişli: manbeyde Şark Mer- mil, Yorgi, RR Kocamustafapa- şada Rıdvan, Alemdar: Ali Rıza, Şehremini: Ahmed Hamdi. m m yarı enişten sayılırım.. Nazanı bir da- kika Mi e la dedim, müsaadesi — da alar fazla bi am- ma.. dedi çıktı, gitti. Şaziye il ol- sa Müsahiz” e erdi viliyordu. Onun için bu müsaadeyi bana verdi. Lâkin biz Nazanla salonda otururken o sizin hınzır Saksafon pek samimi bir karel «çıtl» diye resmimizi çek- mez aman. Gl korktu amma ben bu hay-| ın çekeceği resmin çıkmi ıyacağına dair onu temin imdi kardeşim biz yo Bu hayırlı işle beraber seni de Şaziye ile ıştrmağı isterdim, Şaziye seni dört gözle IT, Ha; den fırladı: —— ai Bir ay sonra Necm yorlardı. Hayri ol düğün hediye: olarak Saksafonu (Bir yıldız) za eni | rağbet çoğaldı Ingiliz tuzuna benziyen bu sudan içenler kum ve er düşürüyorlarmış Malgaca içmesinde sabahleyin erkenden su içenler da ve bir dağ eteği halk istifade g li ii ME EB & temizlemek ve vücudun fazla yağla- hususundaki hassası fev- Kalkan pi Suda doktorların yapmış ol ere göre bu suyu içenlerin böbrek, karaciğer ve mesa- nelerindeki t£: kum halinde dö- külmekte, hi apandisite yakalarn- mak üzere olanlar bile (Apandisit) in ağzında birkmiş kum, taş ve çekir- deklerin (temizlenmesi ai hastalıktan kurtulmaktadı Bu sene ik ii giğirek istifade edenlerin mikdarı on beş bin tahmin e EN lari Jira sarfil idaresi tarafını içmelerde yapili Gtel e e tarafından 0 z 5 te bu şifalı sudan istifade et- için gelenlerle doludur. İstifade için, suyun sabahleyin er- kenden içilmesi sonra la kimye' değişi- yo, DA me) ye giden- a eleinde su bardaklı olduğu hal- enden kaynağın li topla- a sudan içmeğe başlarlar. (İngila tuzu) denilen tuzlu müshil derece- gi enne larak sudan içtil daki fundalıklarla ül, Mi Seki tepeye tırmanmak zımdır. Bu tepeye çıkarken Mi ve hazırlıklı bulunmak Ke Çünkü tesiri derhal kendini gösterir ve ei Kim fundalıklar arası- na , Bu sene bazı top ha linde tenya ve ir gibi siy: iaşe kurtlar, hdi e ve et parçaları da © düşmüştür. Malgaca & suyundan b bii üç gün kalma! a yalnız ki den bulun ialanmak icap ediyor. FUN suyu, denize Eğ yerde bir bataklık teşkil etmektedir. Bu yüzden ia aa gidenler her sıtmay: e istifade n balıklarile halde akalanıyorlar, Vi yet, nl buradaki bü- ükçe ğı kurutturacaktır, içme n eke ve damı tile onun şifalı hi ından istifade- ye ç kare görü e ynak- kaplara konan ve A sene eği para amimi “KARA YELKENLİ KADİRGA Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ No.114 Yemek yiyorlardı. Kılı yıllardanberi İstanbulda olup bitenleri il iy attık beş p xi Akdenize iiçin çıktıklarını jez — İngiltere sie 'Türkiyeden İspanyollarla harb adalarını çok tazyik ve tehdid id yorm a) şi kraliçeye yardıma taraf- — Evet, söz bile verdi İngiliz elçisi- — O halde ne yapmak fikrindesi- iz? ir cevap alacağımı umuyorum. Eğer die reis bu vazife; derse, se- ni de onunla ki Melitereye gön- dermek isteri, Böyle ike kı Ja w vazifeyi kabul eder ve Sinan re- ikiye bölerek on iki geminin başına Si- nan diğer on ikinin kumandasına da ein Teis iğ işti. Kılıç Ali paşa İstanbul öndüğü leri reisi Sinanı İngiltereye gönderdi- manda birleştiler.. konuştular: — Yunus reis! Sen amiral Rily'ye pe etmek fikrindesin, değil mi?. — Evet. Sen de amiral Drik donan- masına itihak etsen fena man başbaşa verdiler... it g » yliy bir reis bu ye gil i iri Şek da çevirdiğimiz İngiliz tacirleri is üzerine almıyor. Malüm ya, | SİNAN VE YUNUS REİSLER İNGİLİZ Me dolaşmak le cesaret deği, Sİ is Cemal NDA... e Yunus im ei ei di Li e lke ke daha sıkı; inan x ayni zamanda da bilgi meselesi. İngi- | gt bir vaziyette PER İlk önceona yar- Jiz adalarına ğer, kle > ciyi alıp bü; bir kalyona geçmişti. | dım etmeliyi; iğ mişti, — Sen de ölüm burnu) denilen an hiç biri gitmemiş. Yunus reisin gö; Ş ladı: baş- uzun ve arka yolda gider- Yeni geminin direkleri adaya yakl ga ve orada İspanyol ların muhasara ie a donan. masını kurtarmağ; rına deyam ettiler. 'TÜRK VE İSPANYOL DONANMALA- (Ölü burnu) denilen İngiliz adali rından birinin önünde demirlemiş Ol i ii lan Sinan ve Yunus reisler İn- | EN raslayacağı fırtınalara karşı bu veud kaptanlar içinde o: ilpesannzz İngiliz in ki eminin tahammülü ve e İ rını teni kadar iyi bilen e) a Eb a ir olacaktı. Yeni kalyo- ve Fakat, gk yakala de çünkü ye iltereye yardıma koşan Türk ge- u Sinan rı Portekizlilerden müsa- ER üzümden Hiç milerinde le gönüllü levendleri dere keçileri: sek: yi Sp im yüzümden hiç bir zaman | yardı. Kalış Al paşa ayrıca Yunus ye. | senesirden fazla di. aynca dört büyük müşkül mevkie düşür daya. | isin maiyetine de dört bin kişilik bir blm Ve orta güvertesi al- Kılıç Ali paşa elini şakağına daya İtenbelii talim görmüş asker vermiş- tanda büyük bir yardı. Yunus mış düşünüyordu; reis ambarı, dilerini uzun zaman "ie imdidi ül kuman. | idare edecek çi ve harp levazımile vaziyete düştüm, Yun! 1 BU İŞİ | danı görünüşte Sinan reisti, Fakat asıl ama A başaramadan dönersem, Lâlâ Mustafa | don; idare edecek Yeni d paşa benimle alay edecek. Şemsi pa- | zelsten başka kimse değildi. Yirmi dört | dar çok mukavemeti vardı ki, yolda bir Bu işin ki i i içinden bir suretle kurtulacağını dü- çok değen m İz ve deniz e is gece vardiyada muavin kaptanını muzaffer olan Sinan rı gitmişti. Bunu düşünerel haber beli bugünlerde müsbet e iğ birisi Yunus reisle boy ağn. mezdi. uyumuş ve rüzgârın şiddetini, dalga- 1 d i işl rını duymamıştı bile, Sinan ve Yunus reisler yolda çok iyi anlaşmışlar ve donanmayı aralarında Yolda iki deniz kurdu bir küçük li- varo bulunuyordu. nı ile