sm iy rma Kafes ve ferace devrinde istanbul Eski Istanbul kahvehaneleri Istanbulda ilk kahvehane ne zaman açıldı, buraya kimler devam ederdi? kahveye gitmenin haram olduğuna dair verilen fetvalar Ea in a ee biri On altıncı asrın yarısına gelince- ye kadar Türkiyede kahvenin ne olduğunu kimse bilmezdi. Şaraj ve rakı mebzuldü. Şairler hideye dair ne gazeller yazmışlardı! e a Biiepe Her ırf haram» e İfüririlür li sıra çıkınca, dev- let adamları başlarından korktu- e 7 gene zen ve e a Bu ik sıkmaz vkaklarda vw fatanbula geldiler. ikisi de keyif ehli li Tah, takalede birer büyük dükkân açtı- jar, kahve satmaya başladılar. İs- tanbulun gönül ehli, okur yazar zürefası kendilerine güzel bir top- lantı yeri buldular, Az zamanda Mh İİ lam len oldu. Kahvelere gelenler İstanbu- lun ayak takımından değildi, Şair, İurdu. Ga Dur okunur ve dinleni Mi e meni kiminde en e ni gazeller ve kasideler vecd için- okunarak gönüll nurdu. Eşi dostu olmak için» eksik değildi. Hattâ bir iki sarfederek verdikleri paradan faz- la keyif edenler de vardı. Halkın bu rağbeti vi ürer vehane- rin sayısını da arttır. İer gittikçe revaç buldu, Mazul ka- dılar ve müderrisler Vazifelerinden kaybettikleri ki oralarda bulmak istiyorlardı. Hattâ büyük rütbe sahipleri bile. ve zevk adamlarının E hanelere toplanmaları devlet a- damlarını kuşkulandırdı. varıncaya kadar mahbub sevdasile Sam zararsız bir kahve valar çı- kartmaktan da vi ği lar: | tanbulun keyif ehli zürefası tütü- «Her nesne ki fahi: X kab a | liz keferesin idi. Fakat onu keyif sz dıl B tıb izi Halk kâh bu kahvelere si kâh dükl ik erleri girerek mende içerler ve keyiflerini yaparlardı. attâ b ra yedirerek kahvehanelere girme ğe mezun lanlar bile m di ney çok el ne n ocağın kazanı yansa, ların, yalakların!» di ilanı hatırasını içinden çıka- a Ü dd kavehunalar ki kadar çağa ki, halkın kahve içmesinin önüne g mek timali olamadı. Müftiler ve Kahve gibi, ona da birden müpte- Tâ oldular. Kahvehaneler tütün du- dan oturulamıyacak bir ha- le geldi. Hattâ soküklarda, bile çu- vardı. Baz: m şaka için biribirinin, gözüne ve üfürürler, «Püf! Püf! İstanbuld. ğaldı. Tedi e bulu nanların ili Prim muzırdır. ğ k Evlerde yangın çıkarır. Sabahları dimağda kötü bir koku Arama İnsana işini gücünü bıraki İstanbulda müdhiş bir yangının uhuru tütün aleyhtarlarına hi andı. Fatih camiinin minare eş bile tutuştu. İ mmeniri tütün aleyhinde vâ- ladı. Divandan «Men'i Her gün bir mesele Dallanıp budaklanan bit edebiyat « dedikodusu ? “Yeni nesil kim?.. Bizden sonra * kim geldi ki?,, Bir muharrir arkadaşın yazdığı liste halinde çıkıyor, hergün b muharrir soruyor: Antolojide Hâ- mit, Fikret, Cenap, Halit Ziya, Rauf, Orhan Seyfi, Yusuf Ziya, Halit Fahri vesaire vesaire neden ok? Bundan an antololjide yeni bir çok imzalar lunduğu için edipler arasında bir yeni - eski: meselesi başgöstermiştir. Pek çok tanınmış ozel bu yeni isimlere ii püskü ayine şair bay bei Fahri diyor ki: Biz hececiler, şöyle böyle or- tayı ya bireyler vE e son- ra kim geldi?... Kim u?.. ela ağ sonra Zil tek bir şair var... Necip Fazıl... Hâttâ Yedi ey bile bizim edebiyata ne verdi? Yeni ve kuvvetli diye ortaya çıkarılan Antolojiye alınan Cevdet Kudreti ele alalım. Şairin oKâğıthaneden (dönüşte yazdığı bir şiir vardır ki ibretle okunmaya değer, Şair Eyüpsultan önünde mavnaların yayelmsi. dağ mıha gerilmiş İsalar: or. Siz benzetişe bakı 1? ye e sebet? Piyer Loti bile hırıstiyan- MN ee lığı unutur. Bizim Türk şairi E sultanın yüp- önünde İsanın hayalını rüyor. Dikkat ediniz, bir ikisi müstes- na, Yedi rde dahil ok içinde de si birbirinin aynidir. Akşam olunca narlar, portakallar kesil- miş bie halde vururlar, odanın içindeki osüküt mutlaka şu- rup lezzetindedir. Her şiire nar, eğe ri mutlaka girecek- tir. Çünkü şair eline kalemi ei Şair Bay Halit Fahri lerimizi tercüme ei .. Size bem eserler tercüme edilince: e edel kıymetlerinden hemen emen ki bederler. gi meselâ Hâmit aybetmez kazasi ü Hâ ii lisanından zi ki Gileri, imaji, peyzaji kuvvet dir. İyi bir Fransız dili de buf ilâve edilirse Hâmit çok kazali ii e düşü - Bunı çesinde his biç. Ma bizim ie erir Dil ie Güzel bir fransızca nekadar güzelleşebilir. Dal$f e fillerin topraklara ve yl it Ziyanın Mavi ve siy da dil fenadır. Bugünkü dil © Zildir. Lâkin öz se Giz ir fi a ile Mavi iyah rakibi izafetden ben kar ca ıların ö; sık! ağ le bağla tercüme etmemelidir. — in onun meşhur «Bende konağl! ı tercüme etmek Türk edebiYf Gün güzel bir nümune ne veli mektir, rin tercümesi onların v zayif daa olan dil tarafını ku vetlen ek ve lisanlarının tülüğü dolayisile kaybolan dö ten onlar âyeti de, h > “doldular. Hattâ dev ileri gelen vezirleri ii e tırmak için vehaneler yaptır- dılar, ve dükkânlarında halka kah- ve sattılar. Günde bir iki altın ka- nmayı kendileri için kâr saydı- dalan siya Ene bile in ca düşünüyor, yilimie şu vi rları leri meyi era na sılaracaki tır. sel vâizler dillerini Me yiye Za ül a Li Hü ütün eski e bebe iğ e xi EN al bütün El nası! unun kuvvete karşı menfaatlerine göre | yapacağı b de mahrum kal | için yazılan şiirler zoarla, ıkına İn Meneğime elele ra değiştirmezlerdi! Bu sefer: «Kö- | mayı nefsine y: medi. Hele şa- | ıkına ve uydurma oluyor. Bl e banl ntelajf ara nazaran a mür Ki gelmez imiş, İçmesi Desi Artık dülerini tutamadılar: Tıpkı eski divan şairleri, ve | ye rine V a v lâ Nabi gibi yazıyorlar, Eski di- jiyi m dei dikkatler ii yarı kıymetlerimiz var. Antolojiyi “Onal birdenbire s slendi. Duhani ahi mazlümanı mön-eylen hüner | vancılar nasıl 100 en altalta| dafaa edenler diyorlar ki: a biraz nefes aldı. Ulema da, dizerler, bunların 1 fikirle di yih de akın aki la va > silin ie 'anım bu antoloji bir sofr# avene” Diye feryada başladılar. doldururlarsa ve bu ai ara-"| Ev sahibinin yeri dar olursa yi Tütün yasağı bütün: şiddeti! sında da hiç bir münasebet olmaz- fraya tabii dut Maizerirlel ütün! Halkın ondan hiç haberi de tütmeğe başladı. 5 an, tütün de geldi. İkisi de İstanbulda biribirine kavuştu. Tütünü İstanbula getiren «İngi- ba şifadır deyu» sattılar, Fakat İs- tile sürüp giderken, kahve alabil diği: yayıldı. Y: sa, huni da ee eme Bu- iç bir sa sa- fazlı. kantar kahve Kale 3 ladı. Devlet, kör körüne yaptığı harplerin açığını kapatmak istedi. Tuna boylarında, saltanatı uğu- e kanını döken halkın bu se- fer zevkinden ve neşesinden de vergi EE kalkıştı; Sn resmi duhan banal rüğü mülhakatından Artık İstanbulda balk, kahveler- de serbes serbes oturabildiler, Kah. ve ve tütün biribirine karıştı. e zarif KE açıldı. bl rın de vardı. Türklerin çiçek ve gölge merakı kendini kahvehanelerde de| ( Devamı 13 üncü sahifede) minet yakl Meselâ Ha Jiç ünde ra bakarak İsayi ni Di Fransız okuyunca muhakkak ki iki elini, iki böğrüne koyarak kahkahalarla gülecektir. Bunları yeni edebiyat diye Avru- paya germ çok komik irçokları antolojiye li 5 ek imzalardan şikâyet ediyorlar. Size nazaran göğsü zü gere gere kimleri Avrupa dil lerine tercüme edebiliriz? olur. — Muhakkak ki e gi- ren bir çok «meçhül urlar: 3 da edebi kiymet İtibarile çer bir / Hem şey yoktur. Meselâ Ahmed Muhip- te ne var? bunun neresi yenidir?.. olur mu? Farz edini/ ki pa bir ziyafet çekiyorsun, Sofranız dar.. Bu ziyafete en çük memurlar: rına kadar çağırıp en baş) Zırmamanın manası var mıdır? Sonra Ahımı Rasım nasıl emi e ölmeli unlar dilimin ucuna ilk geleni ki de isim unutarak antoloji” düştüğü hataya düşmek isteme” benimki nihayet bir mii habedir. Antoloji gibi bir te (Devamı 11 inci sahifede)