» Sahife 12 rktan Paris gözetelerine a, bozukluğuna ve bol bol kar yağmasına rağmen © filmin bazı eri çekmeğe muvaffak olm © ; Fakat kar Li yağmış ve © sonunda artistlerle arkadaşları kar ik yığınları arasında ire kalmış- lardır. haberi, on saatlik y Bu Ta Tücü ve hili bir nalan sonra kamptan dönmeğe muvaf- k olan Bi eğ getirmişler ve e ki: Ş aşlarımızın vaziyeti eri ve yakacak mahrukatları ya bulunan aşla a salgın hastalık e nir » ı (Baş tarafı 8 inci sahifede) ucuzlatmak m Sonra yol larda aktarm. gondan bir vagona » nakledilirken çok bozuluyor. tek bir vagonla g okadar a temin eli... -K va- ima için ne dersiniz? kilo- kuru eİmanın mune iletelim. nasıl? Bem- çok e eek suları, yiyecek hetle, sebzelet Filim çevirirken... Bir sinema heyeti karlar arasında mahsur kaldı Mari Astor üzerine derhal artistle m al ik için bir kat kar fırtı yardım heyeti büyük güç- lüklerle sre devam edebiliyor Aral a çıkan salgın hasta- lık ala artistlerden bazıla- rının ölmesinden korkuluyor. Hergün bir mesele beyaz, yumuşak.. elma gibi lezzetle GeAEBİNR, Elhayi böyle kurutmadıkça ihraç edemeyiz. — Bizden ençok neler isti- yorlar.? Gari z ai Av ağ sunu 100 kâr getirmiyor. Çünkü patlicanı da tayyare ile kilosunu 80 ku- kuruştan alıyorlar amma ruştan gönderiyoruz. Bundan başka soğan, sarmısak, elma, por- takal, şeftali, armut, üzüm, kiraz, skn, lâhana, karnabaharı AKŞAM / Li akşam bir hikâye | vaka geçen yaz başıma gel- O vakit kadınların «Rüzgâr çiçeklerin denilen maşlardan esvap yapmaları moda idi. Başı- bir vaka gelmeseydi böyle bir kumaşın moda niye ben ne- reden Sğrenevei Bir gün, ha çimli gazetelerden şimdi eni ş ı a için bir delikanlı ile en mak istiyormuş- Sevimli ve olduk- Belki bu işin sonu mı hal cevabı geldi. pek çok teklif almış ama benim 'k samimi ve pek ü, Beni nü di şa en yazdı. Gidip kendisini orada karşılıyacaktım. u mektubu alınca, içimde de- rin bir heyecan duydum. Talih a- ba bana nasıl bir saadet hazır- nu üstüste GN Mektubun bir izm Artık bir şey ryan, diyordu. O gün arkamda ruzgâr çiçekleri o kumaşından bir esvap bulunacak. Zemini siyah.» Rüzgâr çiçekleri ne demek? Bunu bir mektup ile ie sor- dum. İşte o zaman moda olduğunu bana an a Gi yen siyah ipekli esvabın üzerin- d çok çiçek varmış. Bunlar Rüzgâr çiçekleri sürükleyip götürdüğü türlü türlü bir yığın çiçeklere ben- Rüzgâr çiçekleri adı da bundan geliyormuş. Kadınlar bu esvabı giyince ge bir bahar rüzgârın rına on bir larda kadınların arkasındaki €s- yaylara dikkat etmeğe başladım. Hakikat, bütün kadınlar bir çi- çek tarlasına benziyorlardı. Bu bende âdeta bir illet derecesine vardı, Sokakta her kadının esva- İsa im bakıyorum hikmetini için m Mai a sataşmak ar ğime hükmediyorlar hakaretli sonra hemen uzaklaşıyorlardı. Bir kalemde daktilonun kolunu yakaladım, esvabıni işaret ederek: i Ea eri g “ms e za m güldüm, Benim sözlerim dsiadi, bilmüği, Fakat rağ nın arasından: — Terbiyesiz! a mırıldan- dıktan sonra başını çevirdi. Nihayet, mai son pazarı geldi. Ankara treni de sökün etti. Ben kargaşalık arasında Muallâ- özden kaçırmıyayım diye içe- riye girmemiştim, Çıkılacak kapı- nın önünde bekliyordum. Yolcu- lar telâş ve acele ile çıkmağa baş- ladılar, Am: Kadınla- rın Hpide rüzgâr çiçeklerinden e imisinin zemini e an yarabbi! şım dönmeğe m Soğuk s0- ğuk ter unların m hangisi Mu- allâ idi? Yanımda esmer, ince, ne- i bir genç te duruyordu. Onun da benim gibi beklediğine dikkat etmiştim, Ben rüzgâr çiçeklerine bakmakla meşgul olduğum sıra- da o kollarını açıyor, işaretler ya- pıyordu. Birdenbire, kalabalık arasında kendisine yol açmağa çalışan şişman bir kız görüldü. arkasında rüzgâr çiçeklerinden esvap vardı. Hem de zemini si- yah. Bu dediğim delikanlıya yak- laştı. Yüzüne baktı. ve misiniz? diye haykırdı. Genç — ve benim! dedi ve şaka eder gibi kollarını açtı, Şişman kız hiç tereddüt etmeden onu k© den kaybolmuşlardı. Ya M değilse? Ya Muallâ beni bulam& dım diye hâlâ istasyonda dolaşi” yorsa? Hemen geri döndüm, Deli gibi o) koşuyordum. İstasyona girdim; ım, . Her tarafı aradım. Bi türlü Muallâyı O bulamıyordum. nk resimde bir miri dalar — çi diye haykırdım. Herkes yüzüme bakıyor ve gü” lüyordu. Oradaki hamallar eğlendiler: — Geçmiştir, © görmemişsiniZ” dir! dediler. Artık vapura binip İstanbula dönmekten başka yapılacak bir şey kalmamıştı. Bilet almağa ko- şarken yanımda tatlı bir kahkaha Sn Bilâ ihtiyar ben de güldüm. o ordu: li e kadar telâş? Galiba birisini EML? Bulamadınız sa, haydi beraber Süadiyeye gide- lim. Plâjda yatarsınız da yorgu' Tuğunuzu dinlersiniz! Ben şaşırmış kalmıştı, Genç kız devam etti: — Denizi o kadar canım istiyor 39 İhtimalki bu zavallı kızcağız da benim gibi teselliye 'muhtaçtı. Derhal: — Haydi Süadiyeye gidelim! dedim. O akşam lk il ii halde eve döndüm. Bütün gü: ya ye yaşamış gi! 7 madan evvel Muallânın le larını m eli Hepsini bir sari Td içine koyarak zarfı kapa . Üzerine «Rüzgâr çiçekleri» ri yazarak yazıhanemin ta içi- tt ne attım. Şimdi hayalimde ral kızın tatlı gözleri EK, Hi iküyesi na uyuya- # ba mis kokulu — şaraplar içireyim.. cariyeler baş “ ucunda sabaha kadar yelpaze sal- lasınlar. Kefren o güne kadar yatak oda- sında yalnız yatıyor, en sevdiği “kadınlarla bile uyumaktan çeki- Gmiyordu. © Vaktile sihirbazlardan biri ona: i GE bir kadın öldürecek!» “Demişti. Kefren kadınlarla bir- ite oda- mızda saadetine kavuş- makka göni ki çok sevinece- pu GOÜ çok istiyorlar. Tefrika No, 2 sisi ei ei “lace, M kada çok şarap içer ve o kadar çok ne- şelenirdi ki.. Fakat, nihay: su geldiği zaman, bu kadar çok sevdiği gözdesinden ayrılmağa mecbur olurdu. Titana o gece Firavunun yatak odasında yatacaktı. #5 | Kefen geniş bir sedirin üzeri- zanmış.. Titana Firavunun Yari koltukta oturuyordu. Odanın ortasında yanan buhur- danlıktan çıkan mavi dumanlar Teli Skil d dağılıyordu. Firavunun arkasında uzun boy- lu bir genç kız, elinde Der şa- heykel rap sürahisile, cansız bir gibi ayakta duruyordu. Firavunun ve Titananın önün- de birer şarap tası görünüyordu. Kefren elile Bi duran genç kıza işaret öz Rİ — Haydi, ne anl Dedi, taslarımıza şarap dol dur... Şarap dağıtan Habeş cariyesi, tasları şarapla doldurdu. Tekrar eski yerine gitti, Kefren gözlerini süzerek sevgi- lisine baktı: — Bu gece be odamda., Benim yatağımda.. Benim koy- numda yatacaksın, Titana! Ben mesul . Fakat sen, Mikerinos sağ olu ı, bu gece ie gülerek başını salladı; n Mikerinosu sevseydim, Ri ie ölürdüm. Titana yalnız e Ve sizin olarak ölecektir! di iri uzun dişlerini göste- rerek güldü: — söylüyorsun, Tita- onu candan sevmemiş- hi mi al na? Eğer sen, eğer ölünceye kadar benim olacaksan, bütün hazinelerimi sa- na liğe ım! Titana, Mısır hazinesinde bir dirk altin bile kalmadığını bil- diği ir mi manasız vaidlere e- hemmi; emişti, Fakat, Fi- rTavunun mi uyandırma- mak için kolunu uzattı: — Haydi, bu şarabı birlikte i yarısını siz içiniz! sırlılar sevgilerin suretle ilân ederlerdi. Kefren sevinçle şa- Kö tasını aldı yarısına kadar bir mda içti. Sonra birden gözle- ii beşik ai bu kalin lez- ergyai ap içmemi Diye Mi “Tası sevgili- sine uzattı, 2 tasını ağzına gö- çok hoşlan- ve ül iel nı söylemeğe başlamış ni kilin elinde tuttuğu rabı yui nüyordu.. Fakat, Mn EL dere la eri şi Kefrei Bu ses bana hayatveriyor. Ömrümün uzadığını hissediyo- rum. Diye bağırdı.. Arkada duran genç kıza tale işaret etti, a tası yeniden şarap” la dolmuş Titananın akde yüksek dre sre yordu. Kefren uzandığı sedirden başr nı kaldırdı: — Biraz daha yüksek sesle söyle, Titana! Seni çok uzaklar” dan ir gibi... , Sesin kulağıma erişmiyor itana sesini m daha yük“ seltti: «Bu gece, gökte ışıldıyan kü çük bir Ma dünyayı gi tan ayın üzerine düştü., y iki e oldu.. DONE sar ami e kaldı. Küçük bir yıldız, ay elan çocukları onu ıştı.. Nil bir e m > gir ei re Par, ike ve ölen ay kadar nişledi; dünyayı ar başladı. (Arkası var) ii; “Sanal kain özele